Cem Yılmaz ve erguvanlar
.
Bilmek başka bir şey anlatabilmek başka... Saffet Emre Tonguç hem biliyor hem anlatabiliyor. Onu dünya çapında revaçta bir rehber yapan da bu olmalı.
Pazar günü Saffet ile Boğaz turundaydık. Ölmeden önce yapmanız gereken 100 şeyden biri: Erguvanlar yaprağa dönmeden tekneyle boğaz gezisi. Yani tam şimdi!
Kabataş’tan başlayan gezi Tarabya’ya kadar gidip oradan karşıya geçiyor ve hiçbir yerde demirlemeden bu sefer de Anadolu yakasından geri dönüyor başladığı noktaya.
Boğazı defalarca gördüm. En az beş kere “yalı turu” yapmışımdır. Bundan önceki turum da Murat Belge ile idi. Ama bu seferki başkaydı. Zira Boğaz mor bir tül altındaydı. Bütün erguvanlar çiçeğe durmuş. O kadar güzellerdi ki insan hipnotize oluyor...
Fakat aç gözlü ben, daha çok olsun istedim. Öyle üç beş ağaçtan biri değil, hepsi erguvan olsun istedim! Erguvan zamanı boğaz silme morarsın istedim! Öyle bir manzara olsun ki insanın nutku tutulsun!
Orman Bakanlığı, 2012 yılını İstanbul için erguvan yılı ilan edip 100 bin erguvan fidanı dikeceklerini ilan etmişti. İlk 5 bini de (bazı kaynaklarda 7 bin 500 adet) Üsküdar’da vatandaşlara törenle dağıtılmıştı.
Sonra ne olmuş diye baktım ama ne yazık ki bir bilgiye ulaşamadım.
Geri kalan 95 bin erguvan dağıtıldı mı? Daha da önemlisi dağıtılan erguvanlar vatandaşlar tarafından dikilip bakılıyor mu? Çok nazlı bir ağaç değil (biliyorum çünkü ben de diktim) ama mesele ağacın dayanıklılığı değil birilerinin onu köklememesi/kesmemesi.
Yüz bin erguvan ağacı dikilmiş olsaydı herhalde daha şahane bir manzara olurdu diye düşünüyorum. Veya hepsi fidan, henüz kendilerini gösteremiyor.
Bir ara Cem Yılmaz geçti yanımızdan teknesiyle. Saffet o kadar tatlı ki duruma hemen adapte oldu ve “İşte gördüğünüz gibi sizin için hiçbir masraftan kaçınmadık ve Cem Yılmaz’ı da getirttik!” Cem Yılmaz da hiç bozmadı Saffet’i ve ayağa kalkıp tatlı tatlı selam verdi bize.
Fakat o kadar magazinci ruhlu değilim ki yerimden kalkıp bir karecik olsun fotoğraf çekmeye zahmet etmedim. Ertesi gün gazetelerde okudum ki meğer yanındaki hanım Avustralyalı yeni kız arkadaşıymış ve magazin aleminde ufak çaplı bir deprem olmuş. Teknemizden biri de o anı görüntüleyip gazeteye yollamış bile! (Valla billa ben değilim Cem!)
Saffet Emre Tonguç’un boğaz gezileri yaz başına kadar devam ediyor. (Detaylar için www.saffetemretonguc.com) Erguvan işin bonusu. Esas hadise yalıların hikayeleri. Zenginlerin bildiğiniz gibi hikayeleri de zengin oluyor. Magazin dediğimiz şey de işte buradan türüyor. Daha da güzeli geçmişin magazini bugünküleri aratmayacak kadar renkli. Daha da ileri gideyim: Geçmiş çok daha cesur, çok daha cüretkar.
Peki Murat Belge mi Saffet Emre Tonguç mu? İkisi de şahane aslında. Murat Belge tarihi daha lezzetli anlatıyor, Saffet Emre Tonguç ise tarihi günümüzle daha lezzetli harmanlıyor.