Mahkeme heyetine tek bir soru
Ali İsmail Korkmaz davasında karar çıktı. Yerel mahkeme kısa kararını açıkladı. Mahkeme şimdi önce gerekçeli kararını yazıp kamuoyu ile paylaşacak, ardından da - kuvvetle muhtemel - dava Yargıtay’a taşınacak.
Mahkemenin sanıklara verdiği cezaların detaylarını ve hüküm giyenlerin cezaevinde yatacakları süreleri VATAN‘ın haber sayfalarında bulabilirsiniz.
Benim ise o kararın altında imzası olan mahkeme heyetini teşkil eden 3 hakime tek bir sorum var:
“Çocuğunuz var mı bilmiyorum ama henüz 19’undayken dövülerek öldürülen o genç sizin evladınız olsaydı, çıkan bu karar üzerine siz ne hissederdiniz?”
Başka sorum yok sayın hakimler.
Milliyet’in Gurur Gecesi’nden çıkan reçete
Milliyet’in geleneksel yılın sporcusu ödül törenindeydik pazartesi akşamı.
Spor camiasının önde gelen isimlerinin buluştuğu, görkemli gecede herkesin hemfikir olduğu nokta, ülke sporunun bu tarz organizasyonlara ihtiyacı olduğuydu.
Bu tarz organizasyonları yaratanın da, spora bakış açısı, yani sportmenlik anlayışı olduğuna şüphe yok.
İşin esası;
Sporun medeni bir yarışma kültürüyle yaşanması gerektiğini...
Rekabetin hep beraber gelişmek anlamına geldiğini... Rakibe saygı duymanın, olmazsa olmazlığını...
Sporun, dünyayı kurtaracak güzelliklerden biri olduğunu unutmamak.
“Kazanmak için her yol mübah” anlayışını reddetmek.
***
Kardeşimiz Milliyet‘in 61’incisini düzenlediği bu özel geceye gazetemiz VATAN‘ın Genel Yayın Yönetmeni İsmail Yuvacan ile birlikte gittik.
Milliyet Spor Müdürü Tayfun Bayındır‘ın titiz ev sahipliğine, spor medyasının duayenlerinden VATAN Spor Müdürü İbrahim Seten‘in ona verdiği içten desteğe, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Fikret Bila‘nın gecenin ağırlığına uygun konuşmasına şahitlik ettik.
Törene katılan herkes, kurumsal olarak Milliyet ve VATAN’ın sahibi Demirören Holding‘in, şahsen de salonda bulunan Yönetim Kurulu Başkan Vekili Yıldırım Demirören‘in hakkını teslim ederken, bizler de bu ailenin üyeleri olarak gurur duyduk.
***
Şansal Büyüka, Acun Ilıcalı, Mustafa Denizli, Cüneyt Çakır, Mehmet Baykan, Lütfi Arıboğan, Cengiz Zülfikaroğlu, Mehmet Arslan, Ömer Gürsoy, Fikret Ünlü, Hilmi Gökçınar ve spor dünyasından daha bir çok isim...
Farklı renklere gönül vermiş, spor camiasının farklı noktalarından, farklı kurumlarından ağır toplar...
Hepsiyle sohbetlerimiz hep aynı ortak tespitlerde buluştu gece boyu.
Bir; spor, özellikle de futbol, bu ülkede en önemli toplumsal gerçeklerden biri.
İki; başta futbol olmak üzere, sporun her dalında, sahadaki oyuncudan kenardaki teknik adama, hakemden tribündeki insana, gazeteciden yönetim kadrolarında yer alanlara kadar hepimize düşen vazifeler var. Öncelikle iyi niyetli olmak. Çifte standartlardan arınmak ve ‘bağcı’lar ile değil, üzüm yemekle ilgilenmek.
Üç; samimi çabalaları küçümseyerek, “Bizden bir şey olmaz”larla, “Böyle gelmiş, böyle gider”lerle geldiğimiz nokta ortada. Sadece eksikleri görmekle, sadece olumsuz eleştirilerle bir yere varılmıyor.
Tespitler ortaktı dediğim gibi.
Hastalıklar belli, teşhis sır değil, ilaçlar biliniyor, reçete ortada.
Mesele, tedaviye gönüllü olup olmadığımız.