Dün sabah bir Fransız ile konuştuklarımız
.
“Pazartesi sabahı, vatandaşlarımız ve müslümanların, iş yerlerine gittiklerinde, bir Fransız ile karşılaştıklarında, başlarının eğilmemesi için, ‘Evet bu insanlık dışı saldırıya karşı duranlar arasında müslüman liderler de vardı’ diyebilmeleri için, başlarını dik tutabilmeleri için biz Paris’teydik. Onlar için Paris’teydik.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, dün partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada, Pazar günü Paris’teki büyük yürüyüşe katılma gerekçelerinden biri olarak bunları söyledi.
***
Başbakan Davutoğlu’nun, “Vatandaşlarımız bir Fransız ile karşılaştıklarında başlarının eğilmemesi için...” dediği günün sabahında, yani dün, bu konuşmanın birkaç saat öncesinde Ankara’daki bir Fransız yetkili ile randevum vardı.
“Günaydın”dan sonraki ilk sözüm. “Charlie Hebdo saldırısı ve kayıplarınız için çok üzgünüm, acınızı paylaşıyoruz” oldu.
Fransız yetkilinin yüzünde oluşan ifadeyi görmeliydiniz. Hüzün ile şükran ifadeleri art arda oluştu çehresinde.
“Teşekkür ederim. Düşündüğünüz ve bu duygunuzu paylaştığınız için çok teşekkür ederim” dedi.
“Siz Fransızlar’ın bugünlerdeki hislerini en iyi anlayabilecek olanlardanız biz toplum olarak” dedim. “Terörün milliyeti de yok, dini de. Acının rengi yok” diye ekledim.
“Evet” dedi konuk olduğum Fransız:
“Çok büyük bir acı. Hayat devam ediyor ama etkilenmemek, üzülmemek mümkün değil. Yaşanan acının faturasını bir ulusun ya da bir dinin mensuplarına kesmek büyük hata olur. Bu katliamdan bütün müslümanları sorumlu tutmak büyük yanlış olur.”
Başka konular ile devam eden görüşmemizin sonunda, vedalaşırken, “Size, başta söyledikleriniz ve gösterdiğiniz hassasiyet için tekrar teşekkür ederim” dedi Fransız yetkili.
***
Bir Fransız ile karşılaşınca değil başını eğmek, aksine, teröre onunla birlikte baş kaldırmak bize düşen. Olması gereken yani.
Zamanında (ve hatta halen) başkalarının, özellikle de yabancıların bize yapmadığını yapmak, bizden esirgedikleri duyarlılıkta batılılara karşı olabildiğince cömert davranmak...
Acıya ortak olup, yenilerinin yaşanmaması için koluna girmek, yanında yer almak... Gereken bu.
***
Ben, Ankara’da bir Fransız ile bir aradaydım. Ve aramızda geçen diyalog bu oldu.
Bir de - Davutoğlu’nun dediği gibi - Paris’te ya da Fransa’nın başka bir köşesinde, terör gerçeği ile sarsılan Fransızlar ile birlikte yaşayan vatandaşlarımızı düşünün. Komşusu, eşi - dostu Fransız olanlarımızı.
Hem ülkesi hem de dini adına mahcup olmamalı aklı başında müslümanlar ve Türkler. Tabii aklı başında bütün Fransızlar da, benim muhatabım ile aynı olgun ve gerçekçi tavrı sergileyebilmeli acılarına ortak olanlara karşı.
Tabiiyeti, mezhebi, etnik kökeni, dini, derisinin rengi ne olursa olsun; terörist teröristtir.
Bu gerçeği unutmadan davranabilmeliyiz hepimiz.
Çünkü uyruğu, mezhebi, etnik kökeni, dini, derisinin rengi ne olursa olsun; insan insandır.
Bu mutlak gerçeğe gönülden inanarak yaşayabiliyorsak, işte ancak o zaman çözülecek sorunlar.
Başka türlüsünün olmadığını yaşayarak görmüyor muyuz zaten !