Lahey temaslarının ardından AB’nin Türkiye ile ilişkilerini sığınmacı krizine bağlı kurmaması gerektiğini vurgulayan AB Bakanı Çelik, terörle mücadele konusunda ise “Türkiye’nin güvenliği, Avrupa’nın güvenliği” dedi
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, resmi temaslarda bulunmak üzere gittiği Hollanda’da AB dönem başkanı Dışişleri Bakanı Bert Koenders ve Senato Başkanı Ankie Broekers-Knol ile bir araya geldi. Bakan Çelik, temaslarının ardından beraberindeki gazeteci heyetine açıklamalarda bulundu. Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin herhangi bir Balkan ülkesi olmadığını göz önünde bulundurması gerektiği vurgusu yapan Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle:
- 2015’te Sayın Cumhurbaşkanımız’ın ziyaretiyle birlikte yeni dönem açıldı, yeni dönem için göç krizi olsa da dikkat etmemiz gereken, Türkiye ile ilişkinin sadece göç meselesi ile ve bu krizin yönetilmesi ile sınırlı tutulmaması. Bu kriz aynı zamanda bir şeye işaret etti, Türkiye’ye AB ilişkisi bütün dünyaya barış için anahtar rol oynuyor. Krizler aynı zamanda bir işaret bir kere daha AB’deki dostlarımıza şunu hatırlatmalı: Türkiye herhangi bir Balkan ülkesi değildir. Sıradan bir ülke gibi düşünülmemelidir. Sıradan bir ülke olmama durumu sadece jeopolitiği ile ilgili değil, çeşitli meydan okumalara karşı çözüm üretme kapasitesi çok önemli ve AB’nin geleceği açısından da ihtiyaç duyulan bir kapasite ve bir imkân.
- AB, tarihsel açıdan baktığımda birkaç tane temel yakınlaşmadan geçti. Kuruluşunda Almanya-Fransa yakınlaşması, Balkanlar’a doğru Almanya Polonya şeklinde, üçüncüsü aslında Türkiye-AB yakınlaşması bir üçüncü aşama olarak değerlendirebilir. Konular, nüfus büyüklüğü, Avrupa’ya yük olup olmayacağı, sıkıntılar çekip çekmeyeceği şeklinde negatif unsurlar üzerinden değerlendiriliyordu. Türkiye’de yeni büyüme rakamları açıklandı, Avrupa ülkeleri içinde birinci ülke. Ekonomik bakımdan yük olacağı elenmiş oldu. Türkiye’nin ürettiği kapasite olmasaydı göç krizini yönetmeleri mümkün değildi. Türkiye AB için yük, engel, negatif ajanda ile ele alınacak bir konu değil, doğal bir mecra olarak alınmalı. Avrupa’nın genişlemesi açısından. Olumlu yaklaşılır, negatif ajandalar bir kenara bırakılırsa, ortak eylem planı üretme bakımından problem yok.
Çağrılar dikkate alınmadı
- Kavimler göçünden başlayarak birçok değişikliklere yol açmıştır göçler. İslamofobia denilen din karşıtlığı üzerinden üretilen bir şey değil. Yabancı düşmanlığı çıkıyor altından. Sadece ekonomik düzenin sosyal barışın korunması değil, AB’nin demokratik değerlerinin korunması bakımından da bir yol almış oluyoruz. Yakın zamana kadar çağırılar yaptık, güvenli bölge, uçuşa yasak bölge çağrılarımız dikkate alınmadı. Alınsaydı kriz bu boyuta varmayacaktı. Bugün hem insani hem de siyasi olarak bir küresel krizin merkezinde yer alıyoruz. Bazılarının bu göç krizini oyalayarak yaz dönemini atlatalım yaklaşımı vizyonsuzluktur.-
- Türkiye ve AB arasındaki daha çok işbirliği olması yönündeki mesajı almamış olurlar. Tabii göç krizi yönetilecek, tabii gönüllü yerleştirme ve mali yardım konusunda adımlar atılacak ama resim daha büyüktür, bundan sonrasında çok daha somut kazanımlarla, karar mekanizmalarını paylaşmak yönünde tam üyelik yolunda daha fazla ilerlemek gerektiği yönünde… Biz aşırı sağla İslamifobia ve İslam’ı istismar eden terör grupları ile mücadele etmek istiyorsanız, Türkiye’nin sözü çok önemli. Avrupa’nın güçlü demokrasilerinden biriyiz. Türkiye ile AB arasında rekabet değil, işbirliği ilişkisi olmalı.
Türkiye’nin güvenliği Avrupa’nın güvenliği
- “Türkiye Cumhuriyeti’nin ordu güvenliğini sağlıyoruz ama bu aynı zamanda Avrupa demokrasilerinin de güvenliği demektir. AB ülkelerinin bizim terörle mücadele kapasitemizin kendilerine faydalı olacağını görmeleri lazım. Odaklanılması gereken şey, özgürlük-güvenlik dengesinin kurulasıdıır. Bakın Fransa, tekil saldırıda bile olağanüstü hal ilan etti, biz buna benzer saldırılarla defalarca karşı karşıya kaldık ve özgürlük-güvenlik dengesini sağladık… Karşı karşıya olduğumuz en komplike terör saldıralarından bir tanesi iken, temel haklar ve yargı konusu, 24, özgürlük güvenlik adalet faslı 23’ün açılmasını talep ediyoruz. Türkiye’nin terörle mücadelesinin en yoğun olduğu dönemde temel haklar konusunda, özgürlük adalet konusunda yeni adımları masaya getiriyoruz. Özgürlük güvenlik dengesinin korunmasından geri adım atma gibi bir yaklaşım içinde değiliz, öyle bir yaklaşım olsa, 23 ve 24 fasıllar açılsın ısrarında olmayız.”
KOKOREÇ DİPLOMASİSİ
- “Marine edilmiş ve sebzeler ile sotelenmiş, baharatlı ızgara kuzu bağırsağı... Kokoreçi bu şekilde tanımlasak AB’nin bakışı, yaklaşımı ne olur acaba? Biz kokoreçimizden vazgeçmeyeceğiz, ama bunu söylemenin, sunmanın, kararlılık ifade etmenin de farklı yolları, yöntemleri var.”
ÇİFTE STANDART VAR
Teröristler serbest
- “Çifte standartlar var. Bunları açık bir şekilde konuşmamız lazım. Yani, bazen bir terör unsuru bazı devletler için yakın tehlike arz etmediğinden, o terör örgütü ile mücadele konusunda yavaş davranabiliyorlar. Herhangi bir yerde PKK ofisi açılması, faaliyetlerine izin verilmesi, DAEŞ’in faaliyetlerine izin verilmesi gibidir, DAEŞ, DHKP/C, PKK arasında fark yoktur, etiketlemede eşitlik varsa, eylemlere bakışta da eşitlik olmalıdır. Çifte standart çok nettir. Hala talep ettiğimiz bazı teröristler serbest hareket etmektedir. Ne olur, terör dönüyor, onları vuruyor. Göç krizi ve benzeri krizlerde karşı karşıya kaldığımız şey, terör örgütlerinin bu krizin saklanması ve terör ivmesi üretmeye çalışmasıdır. Terörle ilgili adımlarda prensiplerle eylemler arasında bir uyum olmazsa, mücadele çok zorlaşır.”
DOKUNULMAZLIKLAR İÇİN BATASUNA ÖRNEĞİ
“Türkiye’de terörle ortak hareket eden milletvekillerinin yargılanmasına karşı çıkan çevrelere Batasuna örneğini veriyorum. Bakın, 2003 yılında Yüksek Mahkeme, Batasuna’nın kapatılmasına karar vermiş. Parti, İspanya Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunmuş, 16 Ocak 2004 tarihinde bu itiraz reddedilmiş. AİHM’den bir karar çıkmış. İspanya Yüksek Mahkemesi’nin karar gerekçelerine bakın:
1- Batasuna parti sözsünün şiddeti öven açıklamalar yapması
2-Batasuna yöneticilerinin Venezuela’daki ETA mitingine katılmaları
3-Batasuna’nın Bask sosyalist partisine ETA’dan yapılan tehditleri reddetmesi.
4-ETA teröristlerine belediyeler tarafından ödül verilmesi.
Bakın, AİHM bu gerekçeleri parti kapatma için haklı buluyor. Bizdeki duruma bakın bir de. Bizde terörle içiçe olan vekiller var ve biz yargılanmalarının önünü açıyoruz. Kürsü dokunulmazlığını kaldırmıyoruz. Bir TBMM üyesi, teröre destek veremez. Biz bunu diyoruz ve işi yargıya bırakıyoruz. Kararı yargı versin.”
‘Soykırım meselesi geçim kaynakları’
- “Alman Parlamentosu’nun sözde soykırım kararı, AİHM içtihatların aykırıdır. Zira, AİHM’e göre, bir ülkeyi tek kararlı anlatı ile yargılayamazsınız. Türkiye ile Almanya arasında somut kazanımlar konusunda daha çok eneri sarf etmek gerekirken, enerjinin çok büyük bir bölümünü negatif bir ajandaya akıtmış oldular. Çekimser kalan Alman milletvekilinin de dediği gibi, bu çok yanlış bir yöntem, normalleşmeye katkı sağlamaz. Diaspora içindeki bir grup soykırım meselesini geçim kaynağı haline getirdi. Ermenistan’ın izole bir şekilde yaşamaya mahkum olmasından nemalanıyorlar. Acıların paylaşıldığını sayın Cumhurbaşkanımız en yüksek perdeden ifade etti. Öte yandan, burada bir mesaj verilecekse, Ermenistan’a vermek gerekiyor.”
‘Siyasi matruşka İslamofobi üretiyor’
“Türkiye her karşıtı herkes ve her şey ile işbirilği yapıyor, kara propoganda faaliyetlerini yürütüyor. Siyasi matruşkada aşırı sağ, İslamofobi üretiyor. Bu din karşıtlığı üzerinden üretilmez, zannetmeyin ki bunlar iyi Hristiyanlar... Yabancı düşmanlığı, Türkiye karşıtlığı, Erdoğanfobi…Hepsi birleşiyor. Biz eleştiriyi meşru görürüz ama Türkiye’yi eleştirmekle Türkiye karşıtlığını ayırmaları lazım. Hepsini kast etmiyorum asla, ama birileri Türkiye karşıtı aşırı sağın yörüngesine giren sesler vermeye başladı. Aşırı sağla hiçbir şekilde uzlaşılmaz. Aşırı sağın ideolojisi ile bizim bölgemizdeki DAİŞ unsurları, tek yumurta ikizidir. Türkiye’yi eleştirmekle Türkiye karşıtlığı arasını kalın çizgilerle ayırmazlarsa, bir müddet sonra ana akımdan yükselen sözler de aşırı sağ tarafından yutulur. Siyasal refleksler aşırı sağın yörüngesine girmiş olur.”