Gelin de damat da bu evliliği istiyor ama...
“İsmini vermeyeceğim ama geçmişte bir bakanınızın yaptığı gelin - damat benzetmesinden hareketle; damat, gelin ile evlenmeyi hâlâ istiyor.”
Dün öğle yemeğinde bir araya geldiğimiz Avrupa Birliği’nin (AB) Ankara Büyükelçisi Jean-Maurice Ripert, AB’nin Türkiye’yi istemediği yönündeki eleştirilere bu sözlerle yanıt verdi.
Büyükelçi Ripert, ‘gelin - damat’ benzetmesini yapan bakanın adını vermeyeceğini söyledi ama o eski bakan Kürşad Tüzmen‘di. Tüzmen 2010 şubatında Almanya’nın Köln kentinde yaptığı bir konuşmada, AB’nin bir ‘gelin’, Türkiye’nin de ‘yakışıklı, genç bir damat’ olduğunu söyleyip, “2003 yılında nişanlanan bu ikilinin nikâh tarihi bilinmiyor” demişti.
Ripert, “Gelin - damat benzetmesi, birlikte yaşama isteğini ifade ediyor ve yerinde bir örnek. Ortak bir irade var. Evet belki yavaş ilerliyor ama tekrar ediyorum, evet biz bu evliliği hâlâ istiyoruz. Bu evliliğin her iki tarafın da menfaatine olduğuna inanıyoruz“ dedi.
Hatırlattık:
- Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere birçok yetkili, AB’yi, “Maç devam ederken oyun kurallarını değiştirmek”le suçluyor...
AB Büyükelçisi yanıt verdi:
- Evet kurallar değişebiliyor ama bu Türkiye’ye özel bir durum değil. AB yaşayan ve değişen, dönüşen bir yapı. Kendi içinde kuralları değişebiliyor. Görülmesi gereken şu ki; Birliğin, üye ülkelerden istemediği bir şeyi aday ülkelerden istemesi gibi bir durum yok. Yani değişen kurallar da herkes için aynı şekilde geçerli.
Jean-Maurice Ripert gazetecilerle buluştuğu yemekte, (kendi ifadesiyle) ‘barış süreci’ hakkında da dikkat çekici ifadeler kullandı.
- Bu, öncelikle Türkiye’de vatandaşlar tarafından sahiplenilmesi gereken bir süreç. Atılan adımı memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Sayın Başbakan’ın, Sayın Öcalan (Büyükelçi İngilizce, ‘Mister Prime Minister’ ve ‘Mister Öcalan’ ifadelerini kullandı) ile MİT aracılığıyla konuşulması kararını almış olması çok cesur bir adımdır. Umut ediyoruz ki bu süreç terörizmin de son bulması anlamına gelecektir. Bu süreçte, talep edilmesi hâlinde AB olarak biz her türlü desteği vereceğimizi zaten taahhüt etmiştik. Bu, üyelik öncesi maddi yardım da olabilir, Güneydoğu Anadolu’ya ekonomik, sosyal ve kültürel destek maksatlı yardımlar şeklinde de. Sürece sivil toplumdan da, sadece bölgeden değil ülke genelinden, yoğun desteğin var olduğunu görüyoruz. Sivil toplum ile siyaset arasında ortaya çıkan bu olumlu havanın yeni anayasa yapımına da katkı sağlamasını umuyoruz. Demokratikleşme, insan hakları, ifade ve basın özgürlüğü gibi konular elbette öncelikli öneme sahip.
Yemekte AB Büyükelçisi’ne, Fazıl Say’ın yargılanması, 1 Mayıs’ta İstanbul’da yaşanan olaylar ve devam eden davalardaki uzun tutukluluk hâlleri ile ilgili düşünceleri de soruldu.
Ripert dedi ki:
- Piyanist Fazıl Say için yeni bir yargı süreci başlayacağını biliyoruz. Konu AB nezdinde çok ciddi bir ilgi uyandırdı çünkü bu bir fikrin ifade edilmesine ilişkin bir dava. Biz, her bireyin kendi düşüncelerini özgür biçimde ifade etmesi gerektiğine inanıyoruz.
- 1 Mayıs‘ta İstanbul’da ortaya çıkan manzaradan üzüntü duyduk. Toplanma, gösteri, yürüyüş özgürlüğü konusu AB açısından bir ‘insan hakkı’dır. Kolluk kuvvetlerine, ‘orantılı güç’ çağrımızı yineliyoruz.
- Adil, şeffaf yargılama, yargının bağımsızlığının sağlanması ve uzun tutukluluk süreleri konularında da bugüne kadar hep dile getirdiğimiz hassasiyetlerimiz aynen devam ediyor.