Kendine gel
Yönetmen Hande Çayır ilginç bir belgesel film çekmiş. Film evlendikten ya da boşandıktan sonra soyadları değişen kadınları ve yaşadıklarını anlatıyor. Bu ilginç belgeselin adı “Yok Anasının Soyadı/Mrs. His Name”.
Kısa filminde çoğunlukla erkeklerle konuşmuş Çayır. Film başlar başlamaz erkekler ona ‘daha dişe dokunur şeyler’ yapmasını öğütlüyor. Bir başka erkekse ‘bizler nasıl ki askere gidiyor, sünnet oluyorsak kadınlar da eşlerinin soyadını almak durumunda’ diyor. Gerekçe olarak da ‘kuralların böyle işlediğini’ söylüyor.
Kimileri de eşlerinin bunları düşünmeye zamanı olmadığını, onların çocuk bakmak ve ev işlerini yoluna koymakla haşır neşir olduğunu belirtiyor. Aslında içten içe onların da verdiği mesaj belli: Suyu bulandırmayın! Herkes kendi rolünü ve işini bilsin.
Bu tür yorumlara genç bir erkekten bambaşka bir yanıt geliyor. ‘Farklı, değişik işler yapmak istediğinizde, başta aileniz, sonra devlet size kendine gel’ der. ‘Kendine gelmek ise kendinden başka herkes olmak demektir.’
Düğüm noktası
Kendinden başka herkes olmak... İçselleştirilmiş kadınlık rolleri kadar içselleştirilmiş erkeklik rollerini de içeren bu cümlenin yaşamlarımızı nasıl da belirlediğini fark ettiğimiz zaman sarıldığımız bütün kurumların gerçek içerikleri de tek tek ortaya çıkmaya başlıyor galiba. Filmin düğümü de burada atılmış zaten.
Hande Çayır kendisiyle yapılan bir röportajda neden böyle bir film çektiğinin hikâyesini bizlere şöyle anlatıyor;
‘Kendi soyadım da değişti evlenince. Yasal olarak, evlenmeden önceki soyadını kullanmaya devam etme seçeneği yok Türkiye’de. Dolayısıyla iki ayrı diplomada iki ayrı soyadım var. İki insan var. Bireyi bölen, parçalayan bir yanı var. Bu örnekler arttı yıllar geçtikçe. Rahatsız oldum, konunun görünür olup konuşulmasını istedim.’
Filmde kadınlarla da konuşulmuş. Bunlardan bir kısmı kendi yasal kimlik bölünme serüvenini anlatırken, bir kısmı iki soyadını kullanan kadınların gönüllü 2. sınıf vatandaşlığı kabul ettiğini söylüyor. Bu arada kendi kimliğini koruyabilmek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran kadınlar bile var.
‘Gereksiz detaylar’
Benimse aklıma Çayır’ın dikkatimizi çektiği zil üstü yazılarına eklenen kendi deneyimlerim düşüyor. Konu komşuyu, akrabayı ziyaret ettiğinizde zillerin üzerine iyi bakın. Oralarda kimin adı ne şekilde yazılmışsa evler o biçimde döşeniyor galiba. Ne gereksiz detaylar değil mi? Ancak ‘toplum’ dediğimiz o her neyse aslında ‘bu gereksiz gibi görünen detaylar’ üzerinde yükseliyor. Alın size bir ‘gereksiz detay’ daha: Biz kadınlar ya kocalarımızın ya da babalarımızın soyadlarını taşıyoruz. Sizce annelerimizin soyadlarını taşısaydık, bu toplumsal doku nasıl değişirdi dersiniz?
Film şu ana kadar çeşitli festivallerde gösterilmiş. Meraklıları için gelecek gösterimlerini de yazalım:
18 Mart 13.00 Akbank Sanat, İstanbul (9. Akbank Sanat Kısa Film Festivali)
20 Mart 12.30 Goethe Enstitüsü, İstanbul (11. Uluslararası Filmmor Kadın Filmleri Festivali) 23 Mart 12.30 Fransız Kültür Merkezi, İstanbul (11. Uluslararası Filmmor Kadın Filmleri Festivali) 23 Mart 20.30 Akbank Sanat, İstanbul (9. Akbank Sanat Kısa Film Festivali)