Tek perdelik
Her adımlarında yer biraz daha üşüdü. Yer üşüdükçe biraz daha dondu izler. İzin kayboluşu zamanın da kayboluşu demekti. Zaman bitince çıplak gözle bile seçilebilen bir hiçlik kaldı geriye. İşte en kötüsü buydu!
Oysa her şey bu hiçliği yok etmek, delmek içindi. Ondan kaçmak, onu evirip çevirmek, onu onsuz bırakmak içindi. Şimdi yer buzla ürperdikçe, sözler de kayıyor, sözler kaydıkça ikiyüzlü sözlerden ibaret bir dünyanın yalanlığı çöküyordu içe. Daha da kötüsü bu sözlerin çağrışımları da artık zihne fayda sağlamıyordu. Basit şeyleri düşünselerdi keşke. Bir ipliğin bir iğne deliğine geçişi gibi. Nedense her şey titriyordu. İplik açıkta kalıyor, buzlaşıyor; iğne ve iğne deliği sallanıyor, buz kesiyordu. Ne var ne yok donuyordu. Hiçbir şey anlatıldığı kadar basit değildi artık. İşte en kötüsü.
Oysa her şey bunun içindi. Basit kurallar vardı, yenmek içindi. Bir oyun vardı, kazanmak içindi. Bir isim vardı, söylemek içindi, bir plan vardı yapılmak içindi. Bir emir vardı tutulmak içindi. Bir ıslık vardı, duyulmak için, bir ömür vardı, koskocaman bir ömür, yaşa yaşa bitmezdi. Hani hiç bitmeyecekti? Çok çok uzaklarda onları bekleyen mektup yüzlü kavuşmalar, buluşmalar, sarılmalar, koklaşmalar olacaktı hani? Hani buzul çağı bitecek ve uygarlık hemencecik başlayıverecekti?
Oysa her şey kayıyor, tir tir titriyordu gözlerinin önünde. O güzelim uykunun kefen sesi, esvapların en alımlısı gibi önlerinde uzanıp durmaya başladığında ise, hayat ağır ağır demlenen bir çayın Azrailli buğusu oluverdi.
Işıklar biraz karardı. Ama perde kapanmadı.
Sonra... Sonra askerler dondu. Vali açıklamalarda bulundu: ‘Tek bir terörist kalmamacasına bozacağız bu oyunu.’
Derken ışıklar biraz daha karardı. Ama perde kapanmadı.
Sahnede griler kaldı.
Bu gri sözlere herkes inandı, inanmış gibi yaptı, sustu. Bu suskunlukta tam perde kapandı derken bir şiir sesi duyuldu: ‘Ölü Askerin Destanı’. Şiir, ölmüş bir askerin asker kaçağı diye yeniden askere alınmasını anlatırdı ve buna, asker de dahil olmak üzere neredeyse herkes bir kez ve bir kez ve bir kez daha inanırdı. Şiirin sonu ise şöyle biterdi:
Silindi yıldızlar da birer birer
Başladı şafak sökmeye
Hazırdı artık kahraman asker
Bir kez daha ölmeye
Sonra ışıklar iyice karardı. Ama perde kapanmadı.