Cumhuriyet Bayramı
.
Onunla (o şimdi hatırlar) kutladığımız bir Cumhuriyet Bayramı var. Soğuk bir ekim gecesiydi. Sırf o anı andım diye şu an genzimde beliren ve yutkunmamı zorlaştıran koku, o zamanlara ait, o eski gecenin dışarda gezinen ağır kömür kokusu.
Sonra beni çağırdı ‘gel bak’ diye.
Cumhuriyet’i kahramanlık şiirlerinden bağımsız bir başka dörtlük diye o zaman gördüydük. Çocuk aklımızla, çocukluğumuza büyük gelen burunlarımızı (en azından benimkisi) camın rehavetine yasladık. Nefes alışverişin buğusuna yenilen aynı cam, o gecenin dışardaki rengini, ansızın bizim gecenin rengi kılıverdi. Cam, kendi dilince o zaman sakin sakin konuştu. Sesi cam rengiydi; kokusu kömür.
Kadınlı erkekli bir grup ışıklarla çevrili kamyonlara doluşmuştu. Kamyonlar cadde boyunca ağır ağır ilerliyordu. Kamyonlardaki neşeyi memleket gibi görmekse, ezberlediğimiz şiirlerin üzerimizde gezinen gölgesiydi besbelli. Ne yalan söyleyeyim bu pırıltıyı sevmiş ve o an içimizde beliren hatırı sayılır bir gururun parçası olmuştuk. Cumhuriyet, gençliğe, insanlara, kısaca bu ülkeye yaraşıyordu!
Tuhaftır, kamyonlar da bizi duymuştu. Işıklı ellerin çocukluğumuza doğru sallandığı ışık huzmelerini gördüğümüzde çerçevelere sakladığımız ruhlarımızı fora edip biz de bağırdıydık: Yaşasın Cumhuriyet!
O gün, o hafta, o ay, belki de o yıl (dipsiz gibi görünen 80’li yılların tekiydi) boyunca, tek bir anın içine sığan böylesi sivil bir mutluluğu tecrübe etmediğimizi, hemen oracıkta değil, çok sonraları anlayacaktık. Bir gün ona ulaşacağımıza dair o inanç... O sivil, anlık mutlulukta bir ülke olarak artık yan yana durmanın hayali de vardı elbette.
O hayale ne oldu derseniz, gecenin bir parçası olarak zihnimizde asılıp (ya da takılıp) kalmaktan başka pek de bir işe yaramadı demek bu yazının nedeni... Nedeni olmasına nedeni de... Yine de, bu yazının kaderi olması gerekmiyor.
Nasıl mı?
O kamyonlara binip gidesim var şimdi. Elimde çocukluğum. Işıklar. Arkadaşlık. Coşku. Neşe. Sağdan soldan araklanmış, ne işe yarayacağını hiç bilmediğim eski dizeler. Olsun, ziyanı yok... Nihayetinde gece, ve sonrasında elbette gelecek olan gündüz; Cumhuriyet’le güzel.