Yaşlanmak ve yaşlılık
.
‘Şunun şurasında daha ne kadar yaşayacağız ki?’ diye soranlara
***
Kocaman, yemyeşil ağacının eşlik ettiği kapak, yaşlılığın her boyutunu ele alıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, yaşlılığın günümüzdeki halini çok yazarlı bir derlemeyle karşımıza çıkarmış. (Yaşlanma ve Yaşlılık, Derleyen: Alan Duben)
Kitapta ilgimi çeken bölümlerden biri, ders kitapları aracılığıyla yaşlılığın tartışıldığı bölüm (Ders Kitaplarında Yaşlılık Temsili, Kenan Çayır). Yaşlılığın temsilinin son derece olumsuz örneklerle dolu olduğu ders kitaplarıyla çevrili olmamız ise, tıpkı gençlik gibi, yaşlılığı da nasıl bir köşeye itelediğimizin kanıtı gibi. Bu kitaplar, elinde bastonlarla dolaşan ve dünyayı anlamayan, kavrayamayan ve ‘ağaca çıkan’ bu insanların kol gezdiği örneklerle dolu. Özellikle din kitapları, bu dünyayı değil, öteki tarafı işaret eden yanlarıyla bu konuda başı çekiyor. ‘Yorgun, hasta, yardıma muhtaç, teknolojiden uzak’ bu figürler, geleneğe takılıp kalmış ve şimdiki zaman konusunda, neredeyse ‘nato mermer nato kafa’ kıvamındaki insanlar olarak verilmiş. Dahası da var. Kitaplardaki yaşlılar, isimleri verilmeyen (‘öl artık’ da ismini mezar taşına yazalım dercesine), mesleksiz, hobisiz, mutsuz, bugüne ayak uyduramayıp sürekli geçmişi özleyen nineler, dedeler ve anneanneler takımı biçiminde karşımızda duruyor! Oysa bilinen bir gerçek var: Günümüzde yaşlılar yeni iş olanakları arayan ve kimseye muhtaç olmadan ayakları üzerinde durmaya meraklı insanlar olarak dikkati çekiyor. Teknolojiyi kullanan, ondan korkmayan, gençlere maddi ve manevi anlamda destek olan bu insanların bu toplum için yapacağı daha çok şey var! ‘Yaşlanmaya bakış açısı’nın söz konusu ders kitaplarında olumsuzdan ‘olumluya’ dönüştürülmesi ise, her gördüğünü abla, teyze, hanımanne, dede, dayı, amca diye çağıran şu anki genç kuşağa pek bir şey aktaramasa da, onlardan sonra geleceklere, sadece yaşlılara değil, dünyaya da başka bir bakış açısıyla bakmanın mümkün olduğunu anlatabilir. Her türlü ayrımcılığın tavan yaptığı bu kitapların, bu ve diğer konularda ‘sakinleştirilmesi, dengelenmesi ve makulleştirilmesi’ ise bugün her anlamda yaşamakta olduğumuz ‘ayrımcılık’ meşruiyetine bir parça dur diyebilir.
Andımız bu konunun bir parçası olmasa da burada anmak isterim. Söz konusu metnin, ülkede yaşanmakta olan aşırı milliyetçiliği bir kez daha kamçılayacağı endişesi içerisindeyim. Ancak bu dediğim gibi başka bir yazının konusu.
Yaşlılık için hemen belirteyim: Bu yazı, Meclis’ten bir türlü vazgeçemeyen yaşlı erkek milletvekillerini kapsayan bir yazı değil. Onlara kitaptaki Itır Erhart ve Hande Eslen-Ziya’nın ‘Sinemada Yaşlılık ve Erkeklik’ makalesini öneriyorum. Bu tür erkekler hegemonyayı neden ve nasıl özler sorusunun eşlik ettiği şu makaleyi...