Şampiy10
Magazin
Gündem

Kendini bulma anı

Günümüzde her reklam kampanyası bir şekilde ‘kendini bulma anı’ ile sonlanıyor. Kahramanımızın başına birşeyler geliyor, karşısına birileri çıkıyor, sonunda bir aydınlanma yaşanıyor. Biz de benzer maceraları yaşadıysak, benzeri insanlarla karşılaştıysak o markayla veya ürünle yakınlık kurup elimizi o ürüne götürüveriyoruz.

Ermenegildo Zegna’nın son reklam kampanyası posta kutuma düştüğünde ‘Yine mi?’ diye sormadan edemedim. Çünkü kampanyanın başlığı, alıştığımız hatta sıkıldığımız bu reklam mantığına dayandığını düşünmeme neden oldu. Ancak biraz daha dikkatli baktığımda çok yanıldığımı fark ettim. Neden mi?

Robert De Niro ve McCaul Lombardi’nin baş rollerinde yer aldığı kampanya videosu, gerek anlatım gerekse çekim tekniğiyle pek çok reklam filminden ayrışıyor. De Niro’nun Lombardi’yle gerçekleştirdiği sohbete farklı Ermenegildo Zegna kombinleri eşlik ediyor. İtalyan asıllı Amerikalı oyuncuların ortak noktalarından yola çıkarak yaratılan kurgu, iki farklı jenerasyonda hayat bulan iki karakterin aslında ne kadar benzeştiğini vurguluyor.

Çekimi Los Angeles’ta gerçekleştirilen ve Ermenegildo Zegna web sitesinde yayınlanan video, benzer anlatımlarla zenginleşecek bir serinin ilk filmi. Bakalım serinin devamında De Niro ve Lombardi bize kariyerleri ve hayattaki duruşlarıyla ilgili başka neler anlatacak?

Victoria ile yeniden

Geçtiğimiz sonbaharda satışa sunulan ve neredeyse saniyenin üçte birinde tükenen Victoria Beckham x Estee Lauder özel koleksiyonu önümüzdeki günlerde yeniden satışa sunulacakmış. Hem güzellik sektörünün önde gelen isimleri hem de makyaj meraklıları tarafından çok beğenilen bu iş birliği, yeni ürünlerle güncelleniyormuş.

Spice Girls adlı müzik grubuyla tanınan ancak müzik kariyerini unutturacak kadar başarılı bir moda kariyerine imza atan Victoria Beckham’ın bu iş birliğini bir hayli ciddiye aldığını söylemek mümkün. Çıkan ilk koleksiyonun hızla tükenmesi ve olumlu yorumlar almasıyla gurur duyan Beckham, yeni koleksiyon için çalışırken tüketicilerin yorumlarını da dikkate aldıklarını söylemiş. Her zaman söylerim, bu kadar disiplinli çalışan Victoria Beckham’ın başarılı olamayacağı herhangi bir iş yok.

Daha aktif, daha karlı

Moda markalarının çağın trendlerine ayak uydurma çabası devam ediyor. Son olarak bir ‘aktif giyim’ koleksiyonuyla karşımıza çıkan Missoni, sınırların iyiden iyiye ortadan kalktığını gösteriyor.

Zig zag desenini adeta tekelleştiren, trikonun binbir çeşidini bize sevdiren markanın bu hamlesinin ardında aslında kişisel sebepler varmış. Missoni ailesinin sevilen yüzlerinden, kreatif direktör Angela Missoni’nin yeğeni Jennifer Missoni tam bir yoga tutkunuymuş.

Bana kalırsa dünya çapında bilinen bir lüks moda markasının alışkın olmadığı sularda yüzmesi sadece aile içindeki bir hobiyle açıklanamaz. Son yıllarda yükselen ‘athleisure’ trendinin ve giderek sporlaşan stil tercihlerinin bu karardaki payının büyük olduğunu düşünüyorum. Spor markalarının fiyatlarının bol sıfırlarla donatıldığı günlerde lüks markaların antrenman ve sonrası için ihtiyaç duyulan şık parçalar üretmesi de kaçınılmaz değil miydi?

Şimdilik yoga ile başlayan Missoni yolculuğunun ilerleyen günlerde çok daha farklı ihtiyaçlara cevap verecek bir ‘aktif giyim’ koleksiyonuyla güncelleneceğinden eminim.

Yazının devamı...

Politika rüzgarları

Uzun zamandır görmediğim türde bir ‘birlik ve beraberlik’ mesajına moda dünyasının öncü yayınlarından birisinin kapağında rastladım. Amerika’nın son dönemde yaşadığı politik çalkalanmaya cevap niteliğindeki Vogue kapağı, sosyal medyanın gediklilerini de en az benim kadar şaşırttı ve mutlu etti.

En ünlü ‘büyük beden’ modellerinden Ashley Graham, Instagram çağının ekmeğini yiyen genç modeller Kendall Jenner ve Gigi Hadid, podyumlara Uzak Doğu esintileri taşıyan Liu Wen gibi isimleri buluşturan kapak sadeliğe övgü niteliğinde. Birbirinden farklı özellikleriyle öne çıkan modeller Prada İlkbahar/Yaz 2017 koleksiyonundan seçilen siyah balıkçı yaka kazaklar ve rengarenk deniz şortları içinde birbirine kucaklarken görülüyor. Bu kapak fotoğrafı belki de “Birbirimizden farklı görünsek de hepimiz uyum içinde, birlikte yaşayabiliriz” demek istiyor.

Sıkı bir Hillary Clinton destekçisi olmasına rağmen önümüzdeki aylarda Amerikan ‘First Lady’ Melania Trump’ı derginin kapağına taşımaya hazırlanan Anna Wintour, moda dünyasına politika rüzgarlarıyla yön vermeye devam edecek gibi.

Şampiyon: Versace

Geçtiğimiz günlerde Lady Gaga’nın stil evriminden bahsetmiş, bu evrimin en büyük destekçilerinden birisinin Donatella Versace olduğunu söylemiştim. Pazar gecesi yayınlanan Super Bowl müsabaka finali, bu desteği bir kere daha gözler önüne serdi. 13 dakikalık şovuyla milyonlarca izleyiciye ulaşan Lady Gaga, Versace imzalı sahne kıyafetleriyle büyük beğeni topladı.

Sahneye üzeri işlemeli, mor renkli, tek parçalı bir kıyafetle çıkan Lady Gaga’nın aynı malzemelere kullanılarak hazırlanmış çizmeleri gecenin en çok konuşulan parçalarındandı. Konu Super Bowl olunca, asi pop yıldızının bir şekilde Amerikan futboluna gönderme yapması da kaçınılmazdı. Şovun ikinci bölümünde futbolcuların kıyafetlerini andıran, omuzları işlemeli, beyaz bir büstiyer ve altında yine mücevherlerle süslenmiş bir kısa şort tercih edilmişti.

Sahnede bütün bunlar olurken Donatella Versace seyirciler arasında, tasarımlarının dünyaca takip edilen bir etkinlikte, ünü sınırları aşan bir pop yıldızının üzerinde olmasının heyecanını yaşıyordu. Sanırım bu sene Super Bowl finalinin kazananı Versace oldu.

Haftalık notlar

- Bugünlerde devam eden New York Moda Haftası, günden güne popülerliğini yitiriyor. Büyük tasarımcıların ve moda evlerinin Los Angeles veya Paris gibi farklı şehirlerde ve takvimin başka dönemlerinde defileler düzenlemeye başlaması, New York moda haftasını zora sokacağa benziyor.

- George Clooney’nin eşi Amal Clooney, ünlü model Rosie Huntington-Whiteley ve Beyoncé gibi stiliyle öne çıkan isimlerin birbiri ardına hamile olduklarını açıklamasıyla moda dünyasında yeni bir cephe açılıyor. Hamilelik stili, önümüzdeki aylarda daha çok gündemde olacak gibi, benden söylemesi.

- Raf Simons ile değişim rüzgarlarına kapılan Calvin Klein’da yenilikler bitmiyor. Geçtiğimiz günlerde logosunu değiştiren markanın yeni icraatıysa Amerikan pop kültürün öne çıkan isimlerinden yola çıkarak hazırlanan reklam kampanyası oldu. Bakalım bizi sevindiren bu gelişmelerin devamı gelecek mi?

Yazının devamı...

Naomi Campbell Mucizesi

Moda dünyasında bazı isimler saman alevi gibidir; parlar ve sönerler. Bazı isimler uzun uzun etrafına ışık vermeye devam ederler. Bazı isimler henüz ışığı göremeden yok olup giderler. Naomi Campbell gibilerse bu tür bir sınıflandırmanın çok ötesinde bir kariyere erişmeyi başarırlar.

Kırk altı yaşında olmasına rağmen güzelliği ve yeteneğinden hiçbir şey kaybetmeyen Naomi Campbell, geçtiğimiz günlerde yeni bir reklam kampanyasında yer aldı. Kampanyayı ilginç hale getirense, Naomi Campbell’ın bundan 25 sene önce aynı markanın bir kampanyasında, günümüzde bile giymeye devam ettiği ikonik bir beyaz tişört ile fotoğraflanmış olması.

1992’den 2017’ye gelene kadar pek çok şey değişti. Öyle ki o günkü çekimde Naomi Campbell’a eşlik eden modeller çocuk sahibi oldu, o çocuklar büyüdü ve bu çekimde Naomi Campbell ile birlikte yer aldı. Bu da ‘siyah inci’ olarak adlandırılan modelin mucizesi olarak yorumlandı.

Bir gün sosyal medyaya bomba gibi düşecek bir “Naomi Campbell modellik kariyerine son verdi!” haberi duyacak mıyız? Bu gidişle hayır.

Çok bilinmeyenli denklem

Ünlü tasarımcı Riccardo Tisci’nin Givenchy’den ayrılışı sonunda resmiyet kazandı. Bir süredir kapalı kapılar arkasında konuşulan bu ayrılığın resmi ağızlar tarafından açıklanması sonrasında pek çok editör ve modelden gelen sosyal medya paylaşımları derken bir çeşit ‘Riccardo Tisci vedası’ yaşandı.

Görenlerin bir ölüm kalım meselesi zannedeceği bu duygu yoğunluğu sonrasındaysa sıra kafamızdaki deli sorulara geldi. Givenchy yoluna kiminle devam edecek? Etki gücü yüksek tasarımcı Olivier Rousteing’den“BALMAIN ile yollarımızı ayırmaya karar verdik” konulu bir paylaşım gelecek mi? Riccardo Tisci’nin yeni adresi neresi olacak? Acaba Tisci’nin Donatella Versace ile olan yakın arkadaşlığı iş ortaklığına dönüşecek mi?

Hem sosyal medyada hem de moda severler arasında kulaktan kulağa yayılan bu sorular ve tabi ki tahminlerin ucu bucağı yok. Sanırım bize düşen bu çok bilinmeyenli denklemin çözümü için bir süre daha beklemek.

Bir kedi gördüm sanki

Moda dünyasının en popüler kedisi, durun durun belki de tek popüler kedisi, Choupette ile tanışmadıysanız, çok şey kaybediyorsunuz. Mavi gözleri, parlak ve yumuşak beyaz tüyleriyle adeta asaletin tanımını yeniden yazan Choupette, adından ve duruşundan da tahmin edilebileceği gibi Karl Lagerfeld’in kedisi.

Bir kedi olmanın ötesinde Lagerfeld’in ilham kaynağı da sayılabilecek Choupette’in çizimlerinin yer aldığı ürünler kapış kapış satılıyor. Instagram’da yüz bine yakın takipçiye ulaşmayı başaran bu tüy yumağının paylaşımları özellikle genç kullanıcılar tarafından bir hayli beğeniliyor.

Choupette, şimdi de oyuncaklarıyla moda dünyasını ele geçirmeye hazırlanıyor. Gerçeğe yakın bir şekilde modellenecek ve sınırlı sayıda üretilecek bu oyuncağın Karl Lagerfeld butiklerinde satılacağı söyleniyor. 2 bin TL’ye varan etiket fiyatıyla dudak uçuklatan bu oyuncağı satın almak için sadece kedileri sevmek değil, Karl Lagerfeld’in yaratıcı dünyasına da çok büyük aşka bağlı olmak gerekiyor. Bir de tabi küçük bir servet ödemeye hazır olmak.

Yazının devamı...

Ustaların ustası geri dönüyor

Coco Chanel, onu tanımlarken ‘tek gerçek couture ustası’ diyecek kadar yüksek bir mertebeyi işaret ediyor. Christian Dior, onun ‘ustaların ustası’ olduğunu söylüyor. Özellikle 1950’lerden itibaren moda dünyasını sarsan Cristóbal Balenciaga, bu tanımları ve çok daha fazlasını sonuna kadar hak ediyor.

Balenciaga denince benim aklıma adeta bir ayini anımsatan defileleri geliyor. Tabii ki bundan seneler önce gerçekleşen bu defileleri az çok gözümüzde canlandırmak için döneminin basılı kaynaklarına başvuruyoruz. Bir kaynakta defile sırasında tasarımları gören bir davetlinin heyecandan bayıldığı, bir diğerinde iki saat süren başka bir defilede çıt çıkmadığı, bir diğerindeyse tasarımlara bakarken sandalyesinden kayıp düşecek kadar başka dünyalara gidenler olduğu yazıyor.

Hayatı boyunca bir röportaj veren, bunun dışında büyük bir mahremiyet içerisinde yaşamayı tercih eden ‘ustaların ustası’ Cristóbal Balenciaga, yıllar sonra yeniden moda dünyasının gündemine taşınıyor. Mayıs ayından itibaren Londra’daki Victoria and Albert Museum’da sergilenecek olan Balenciaga seçkisi, benim gibi pek çok moda severi şimdiden heyecanlandırıyor. Seçkiden gelen ilk haberlerse büyük ustanın etkisini bir kere daha gözler önüne seriyor. Örneğin 1955 tarihli bir ipek tafta gece elbisesi, bu seçki için röntgen cihazından geçirilmiş. Bu sayede kadınların hayranlık duyduğu ikonik bir parçanın ardındaki teknik gün ışığına çıkartılmış. Ölümünden yıllar sonra bile moda dünyasını şekillendirmeyi sürdüren bu dahi ismin hayatını ve zamanının çok ötesindeki işlerini merak ediyorsanız, bu serginin yansımalarını kaçırmayın.

Lady Gaga’nın stil evrimi

Her gün daha da olgunlaşan stiliyle dikkatleri üzerine çeken Lady Gaga, moda dünyasının farklı alanlarında karşımıza çıkmaya devam ediyor. Kariyerinin başlangıcında aykırı görünümleriyle anılan genç yıldızın stil yolculuğunda nelerle karşılaşmadık ki? Bir ödül törenine Hüseyin Çağlayan tarafından tasarlanan bir yumurtanın içinde katılan Lady Gaga, başka bir ödül töreninde etten yapılmış bir kıyafet giymeyi tercih etmişti. Kimi zaman seksi, kimi zaman çılgın, kimi zaman aykırı olarak tanımlanmıştı.

Çizginin dışına taşmayı çok iyi bilen, her adımıyla konuşulmayı başaran, hatta konuşulmak için yaşayan Lady Gaga’nın stil evrimiyse adeta gözlerimi yaşartacak kadar başarılı. Son iki yıldır olgun bir profil çizen yıldız artık kırmızı halılarda şahane ‘couture’ parçalarla arzı endam ediyor. Bir gün Atelier Versace, bir gün Brandon Maxwell giyiyor ve bizi bu yeni görünümüne hayran bırakıyor. Lady Gaga, bütün bunlar yaşanırken moda dünyasının köklü markalarıyla işbirliklerine gitmeyi de ihmal etmiyor.

Son olarak küçük mavi kutusuyla kadınların hayallerini süsleyen mücevher markası Tiffany & Co. ile yanyana gelen Lady Gaga’nın önümüzdeki günlerde bir dizi video ve reklam kampanyasında yer alması bekleniyor. Amerika’nın en çok izlenen etkinliklerinden Super Bowl sırasında sahne alacak olan Lady Gaga, aynı gece yayınlanacak Tiffany & Co. reklamlarıyla da milyonlarca moda severe yeni işbirliğini duyurmuş olacak. Adeta bir ‘ne oldum değil, ne olacağım demeli’ hikayesi yaratan bu stil evrimini heyecanla takip ediyorum.

Yazının devamı...

Şeytan ‘Müzikalde’ oynar

Moda severlerin başucu kitaplarından biri olan ‘Şeytan Marka Giyer’ Broadway yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyor. 2003 yılında yayınlanan kitabın sahne ışıkları altında nasıl anlatılacağını düşünmek bile beni heyecanlandırıyor.

Anna Wintour’dan ilham alınarak yazılan ve kitabın film uyarlamasında Meryl Streep tarafından canlandırılan Miranda Priestly karakterini sahne ışıklarının altına hangi oyuncunun taşıyacağını henüz bilmiyorum. Tabii diğer pek çok detayı da... Ancak 1 milyon dolarlık gardırobuyla pek çok kadının ağzını açık bırakmayı başaran filmin ardından müzikalin de moda tercihleri konusunda iddialı olmasını bekliyorum. Ne de olsa dünyanın en prestijli moda dergisinin demir yumruklu genel yayın yönetmenini layığıyla yansıtabilmek için, dünyanın en önde gelen moda markalarının kullanılması gerekli.

‘Şeytan Marka Giyer’ kitabından yola çıkarak hazırlanacak müzikalin arkasındaki isimse hem kitaba hem de filme hayran olduğunu dile getiren ünlü müzisyen Elton John olacakmış. Daha önce ‘Billy Elliot’ ve ‘Aslan Kral’ gibi uzun yıllar boyunca sergilenen Broadway yapımlarının müziklerine imza atan sanatçının moda dünyasıyla sıkı fıkı bir ilişkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Mansur Gavriel’den Sürpriz

Rachel Mansur ve Floriana Gavriel tarafından kurulan ve kadınların aşk yaşadığı çantalar üreten New York’lu marka Mansur Gavriel, moda dünyasındaki ağırlığını arttırmaya kararlı görünüyor. Markanın ‘en çok istenen çantalar’ listesinde en üst sıralara oynayan ‘Bucket’ modeli çantasıyla başlayan hikayesi, yeni bir dönemece doğru yol alıyor.

Geçtiğimiz günlerde gelen sürpriz bir açıklama, Mansur Gavriel’in önümüzdeki sonbaharda bir kıyafet koleksiyonu sunacağı yönünde. Moda haftasına katılmayarak bu koleksiyonu Eylül ayında moda severlerle paylaşmayı planlayan, bu sayede ‘gör ve al’ trendine ayak uyduracak olan markanın hayranları, bu karardan bir hayli memnun. Ne de olsa çok sevdikleri markadan bir parçaya sahip olabilmek için daha fazla alternatif onları bekliyor olacak.

Belirli bir alanda öne çıkarak adını duyuran, sonrasında diğer alanlara da taşan markaları akıllı buluyorum. Zira bir kıyafet markası olarak karşımıza çıksa, Mansur Gavriel adını çoktan unutmuş olabilirdik. Ancak kıyafet pazarına oranla daha kolay ön plana çıkılabilecek aksesuar pazarını gözüne kestirmek, sonrasında iş hacmini büyütmek çok daha uzun vadeli bir hikayenin başlangıcı gibi görünüyor. Tebrikler kızlar, daha gidilecek çok yol var!

Kırmızı halı heyecanı başladı

Aslında bir süredir farklı ödül törenlerinin kırmızı halılarında geziniyoruz. Ancak ödül törenlerinin hası, OSCAR ödülleri adayları geçtiğimiz günlerde açıklandı ve yılın en önemli gecesi için geri sayım başladı. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ adaylarından Emma Stone, daha önce kırmızı halıda nefis tasarımlarla karşımıza çıktığı için şimdilik favori görünüyor. Ancak ikinci bebeğini bekleyen Natalie Portman’ın bu mücadelede kolay kolay pes etmeyeceğini de belirtmek gerek.

‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ kategorisindeki adaylardan Michelle Williams ve Nicole Kidman gibi kırmızı halının gedikli isimleriyse her an sahne ışıklarını çalabilir. Bakalım geçtiğimiz yıllarda moda dünyasını kah şaşırtan kah üzen tercihler yapan Hollywood ünlüleri bu yıl kırmızı halıya nasıl çıkacaklar?

Yazının devamı...

En ‘Couture’ hafta!

Geçtiğimiz günlerde erkek koleksiyonlarını ağırlayan Paris, son bir haftadır moda dünyasının en dikkat çekici parçalarını içeren ‘couture’ koleksiyonların istilası altında. Kimi zaman çok az sayıda davetlinin katıldığı sunumlarda, kimi zaman devasa şovlarda sunulan ‘couture’ koleksiyonların en çok konuşulanları arasında bir gezintiye çıkmaya ne dersiniz?

Yürüyen Sanat

Maison Margiela’nın Artisanal adını verdiği İlkbahar/Yaz 2017 ‘Couture’ koleksiyonu, izleyenlerin hafızalarına ‘yürüyen sanat eserleri’ olarak kazındı. Hayır, çerçevelere geçirilmiş modeller ya da tablolardan ilham almış tasarımlardan bahsetmiyorum. Onların bir adım ötesini düşünelim. Şifon, dantel, tül, kadife gibi farklı kumaşları birbiri üzerinde kullanan usta ellerin yarattığı sanat eserlerine şöyle bir göz gezdirelim.

Geçtiğimiz yıllarda bazı açıklamaları nedeniyle zor günler geçiren ‘modanın yaramaz çocuğu’ John Galliano, Maison Margiela direksiyonuna geçtiğinden beri ilk kez bir koleksiyonda bu kadar ‘Galliano’ işlerle karşımıza çıktı. Kat kat tüller, şifonlar, kadifeler ve denim kumaşlarla hazırlanmış parçalar arasında herkesi en çok heyecanlandıransa siyah tüllerden yaratılmış bir yüz figürünün eşlik ettiği beyaz palto oldu. Bu parçanın Galliano arşivinin en unutulmaz parçaları arasına girdiğini söylemek abartılı olmaz.

Moda dünyasının dahi isimlerinden birisinin yeniden sahne ışıkları altında parlamasına şahit olmak çok heyecan verici. Bakalım John Galliano yönetimindeki Maison Margiela yükselttiği beklentileri karşılamaya devam edecek mi?

Geleceğe hazırlık

Üç boyutlu baskı tekniğini kullanarak tasarımlar hazırlayan, sadece kumaş değil, pek çok endüstriyel malzemeyi de tasarımlarına taşıyan Hollandalı tasarımcı Iris Van Herpen, Paris’in ‘couture’ hayallerinden biraz daha uzağa koşuyor.

İlkbahar/Yaz 2017 ‘Couture’ koleksiyonunda dalgalanmalar, cam kırıkları ve çizgilerin dansını yansıtan Iris Van Herpen’in tasarımlarını giyilebilir bulmayabilirsiniz. Ancak ‘couture’ söz konusu olduğunda tasarımcının vizyonu, parçaların sunulduğu şekilde sokağa taşmasından daha fazla önem taşıyor. Son 10 yılda sessiz sedasız bir devrim yaratan Iris Van Herpen, bize çok farklı bir geleceğin kapılarını aralamak için gece gündüz çalışıyor.

Mısır’dan Paris’e

Kırmızı halının vazgeçilmezi olarak adlandırabileceğimiz Elie Saab, Paris’e yeni bir mesaj vermeye gelmiş gibiydi. Evet, Elie Saab denince aklımıza birbirinden şık Hollywood ünlüleri ya da hayatının en mutlu günü için bir servet ödemeyi göze almış gelinler geliyor. Ancak Lübnanlı tasarımcı, bu koleksiyonunda ezber bozmaya hazırlandığının sinyallerini verdi.

Mısır’dan ilham aldığını belirten Elie Saab’ın tasarımlarına serpiştirilen bebek mavisi ve lacivertler, koleksiyonu naif, romantik ancak asil bir dokunuşla taçlandırmıştı. Sadece uçuşan uzun eteklerle değil, pantolonlar veya yırtmaçlı midi etek gibi farklı parçalarla da ‘couture’ şıklığı yakalanmıştı.

Koleksiyonun bence en önemli özelliği, ilhamını aldığı konuyu abartılı kostümlere çevirmemesiydi. Kadim bir kültür mirasına sahip Mısır’ın bir koleksiyona taşınması, akla hiyeroglifleri ya da Tutankamon’un mezarını getirebilir. Ancak Elie Saab, belli belirsiz referanslarla yakaladığı bu ilhamı tam tadında, küçük dokunuşlarla yansıtmayı başarmıştı.

Yazının devamı...

Paris’ten trend takipçisi erkekler

Dün birlikte Milano podyumlarını dolaşmıştık. Bugünse sıra romantizmin ve lüksün şehri Paris’te. Birkaç gün önce başlayan ve bugün sona eren Paris erkek moda haftası kimi zaman New York’a selam çaktı, kimi aman beklenmedik tasarımlarla bizi şaşırttı kimi zamansa önümüzdeki sonbaharın trendleriyle ilgili sinyaller verdi. Bakalım Paris, moda takipçisi erkeklere neler sunmuş.

Efsaneler buluştu

New York sokak kültürünün simgelerinden biri haline gelen Supreme, moda dünyasının en önde gelen markalarından birinin podyumuna konuk olmak üzere Paris’teydi. Louis Vuitton Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonu, New York’un yaratıcı ve sıra dışı sokak kültüründen esintiler eşliğinde sunuldu.

Keith Haring ve Andy Warhol gibi isimlerin önderliğinde 30 yıla yayılan kültürel devinimi Paris’in ikonik lüks moda markalarından birisiyle buluşturma fikri, moda dünyasını bir hayli heyecanlandırdı. Louis Vuitton podyumunda Supreme logosuyla buluşan tasarımlar yüzlerce kez fotoğraflandı.

Giderek daha rahatlayan kesimlerin bende yarattığı his, podyumdaki erkeklerin bir gün salaş bir akşamüstü partisinde başka bir günse şık bir davette karşıma çıkabileceği yönünde. Louis Vuitton erkek koleksiyonunu bizlere sunan Kim Jones da bu erkeklerin birer sanatçı, müzisyen, herhangi bir arkadaş veya süper kahraman olabileceğini söylüyor. Bu işbirliği Paris’ten New York’a uzanan, oradan da tüm dünyaya yayılacak olan bir ‘rahat lüks’ akımının habercisi, benden söylemesi.

Mesaj kaygısı

Valentino Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonunda yer alan onlarca renk ve desendeki palto, rengarenk ayakkabılar, birbirinden şık aksesuarlar ve tabii ki üzerinde çeşitli mesajlar olan parçalar biz erkeklere kendimizi farklı şekillerde ifade etme şansı sunuyor. Her gün giyilebilecek üzeri yazılı tişörtlere aşinayız, uzun mesajlar içeren sweatshirt’lerle aşk yaşıyoruz. Ancak Valentino gibi lüks bir moda evinin yatırımlık denebilecek dış giyim ürünlerinde bu denli iddialı mesajlar görmeye alışık değiliz. Daha önce Sex Pistols ile de çalışmış Liverpoollu bir grafik tasarımcının iki mesajını kocaman harflerle tasarımlara yansıtan Valentino, önümüzdeki sonbaharda erkeklere çizginin dışına taşmalarını öneriyor.

Hafif punk bir esinti yaratan bu mesajların naif tasarımlarla buluşması beni bir hayli heyecanlandırdı. Bakalım önümüzdeki sonbaharda sokaklarda bu mesaj kaygısını taşıyan erkeklerle karşılaşacak mıyız?

Aksesuarların savaşı

Paris erkek moda haftası, önümüzdeki sonbaharın trendlerini şekillendiren başlıca etkinliklerden. Hal böyle olunca birden fazla defilede karşımıza çıkan aksesuarlar ya da renkler, trend olarak değerlendiriliyor. Dries Van Noten koleksiyonunda karşılaştığımız gösterişli kolyeler veya Louis Vuitton koleksiyonunda sunulan bereler gibi trend olmaya aday parçaları bir arada sunan LOEWE Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonu, Paris’in en ‘trendy’ koleksiyonuydu diyebilirim.

Jonathan Anderson’ın LOEWE’sinin ıskaladığı tek trendse birkaç beden büyükmüş gibi görünen takım elbiselerdi. Daha önce Milano’da da gördüğümüz bu ‘salon salomanje’ takım elbiseler, Paris’te de sıklıkla karşımıza çıktı. Açıkçası eğer bir model fiziğine sahip değilseniz içerisinde ‘havalı’ görünemeyeceğiniz bu takım elbiselerin bende yarattığı izlenim, kusurlu bir terziyle çalışıp hatalı bir takım elbise diktirildiği. Bu hataya düşmemek ve trend kurbanı olmamak için dikkatli olmakta fayda var.

Yazının devamı...

Milano’nun stil sahibi erkekleri

Geçtiğimiz hafta Milano’da gerçekleşen ‘Erkek moda haftası’ gösterdi ki artık moda dünyasında hiçbir şey eskisi gibi değil. Her ne kadar ‘Erkek moda haftası’ desek de defilelerle dolu bu haftada dünyaca ünlü markalar kadın ve erkek koleksiyonlarını bir arada sundu. Bir süredir beklenen bu değişiklik, Şubat ayında gerçekleştirilecek ‘Kadın moda haftası’ hakkında dedikodular yayılmasına neden oldu. Benim de şu sıralar en büyük merakım, sezonu tek bir defileyle kapatan markaların takvimin hangi köşesine tutunacağı. Sahne ışıklarını erkeklerden çalmak istemiyorum. Bu nedenle size kadın ve erkek koleksiyonlarını birlikte anlatmak yerine doğrudan erkek koleksiyonlarına odaklanacağım. Hadi bakalım, Milano podyumlarında hızlı bir tura hazırlanalım.

Zirveye yolculuk

Milano’da sunulan ETRO Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonu, markanın dijital trendlere göz kırpmaya başladığının habercisiydi. Geleneksel yöntemlere sıkı sıkıya bağlı olduğunu bildiğim markanın defile öncesinde hazırladığı grafik tasarım ağırlıklı videolar, defile sırasında modellere eşlik eden farklı dijital uygulamalar ve sosyal medya üzerindeki aktivasyonları, oyunun kurallarının öğrenildiğini ispatladı.

Koleksiyonsa beklediğimden çok daha oyuncu ve yaratıcı öğelerle süslüydü. Dağ tırmanışından esinlenen ve ETRO erkeğini buna uygun parçalarla donatan Kean Etro, teknolojik kumaşlar, kadifeler ve jakarlı kumaşları bir arada kullanıp dikkat çekici bir bütünlük yakalamayı başarmıştı.

Ekstra mücadele

40’lı yıllarda yazılan ve Kuzey Avrupa halklarının doğanın zorlu koşullarla mücadelesini anlatan bir romandan ilham alan Jil Sander Sonbahar/Kış 2017koleksiyonu, Türkiye için zor sayılabilecek ancak sıkı moda takipçileri için tam tadında parçalarla karşımızdaydı. Bir geçiş sürecinde olan, bu nedenle tek bir tasarımcıyı öne çıkartmadan markanın tasarım ekibinin imzasıyla sunulan koleksiyondaki geniş kalıplı parçalar yalın ve net bir vizyonu işaret ediyordu.

Lüks ve şık

Sokak kültürü ve spor stil moda haftalarını işgal etmeden önce, klasik erkek stilinin farklı yansımalarıyla dolup taşan koleksiyonlar sunulurdu. Donatella Versace bu dönemi özlemiş olacak ki, VERSACE Sonbahar/Kış 2017koleksiyonunun açılışında bu döneme göndermeler yapan çok güçlü görünümleri podyuma sürdü.

Lüks dokunuşa sahip, detaylarıyla zenginleşen ancak yine de klasik bir hissin peşinden giden görünümlerin ardındansa sıra tabii ki renkli ve iddialı parçalara geldi. Ben koleksiyonun bu kısmına hiç dalmadan, Milano’nun eski günlerini anımsatan VERSACE parçalarıyla aşk yaşamaya devam edeceğim.

Sınırları zorlayan koleksiyon

Son dönemlerde ne zaman askılara dizilmiş Emporio Armani tasarımları görsem kalp atışlarım hızlanıyor. Farklı stillere rahatlıkla uydurulabilen tasarımlar, benim gibi moda severlere çok sayıda alternatif sunuyor.

Emporio Armani Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonuysa, podyuma çıkarttığı yüze yakın görünümle tasarım yelpazesini giderek zenginleştiriyor. Gri, siyah, yağ yeşili ve dore tonlarının birbiriyle harmanlandığı parçalar lüksü rahatlıkla buluşturup erkeklere sıcacık bir sonbahar vadediyor. Bu parçaları yakından görmek hatta birkaç tanesini gardırobuma eklemek için sabırsızlandığımı söylememe gerek var mı?

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.