Şampiy10
Magazin
Gündem

Ceketlere özgürlük!

Sanırım bir ceketi ‘giyilmesi gerektiği gibi’ giyen kimse kalmadı. En azından moda haftalarında durum bu. Milano’da karşıma çıkan bütün kadınlar, ceketlerini farklı şekillerde giymeyi tercih etmişti. Paris’ten önüme düşen fotoğraflar da bu trendin ne kadar benimsendiğini bir kere daha gösterdi.

Geçtiğimiz senelerde İstanbul’da bir defile izlerken ceketinizi omuzlarınıza attıysanız ‘burnu havada’ olmakla itham edilirdiniz. Birkaç sezon sonra, 2017’ye geldiğimizdeyse ceketler çok daha özgür. Bazı ceketlerin kolları yerli yerindeyken omuzları birazcık düşüyor, bazı ceketlerin tek kolu bir kemer işlevi görüyor, bazı ceketlerse neredeyse bel hizasına kadar düşürülerek bir aksesuara dönüşüyor.

Ceketlerin özgürlüğü sokak stili fotoğrafçılarının da bir hayli ilgisini çekmişe benziyor. Sokağın nabzını tutan fotoğrafların büyük çoğunluğunda ceketleri evrimleşmiş halde görüyoruz. Bu evrim sayesinde bir servet harcanan lüks çantalar veya iddialı kemerler, çok daha fazla dikkat çekiyor ve hak ettiği şekilde bolca fotoğraflanıyor. Kadınların ceketleri farklı şekillerde kullanmasının arkasında da sanırım bu gerçek yatıyor. Ceketlerin özgürleşmesi trendini takip edip etmemek size kalmış; ancak, kuralların biraz da olsa esnediğini görmek bana çok iyi geldi.

Sansürsüz Zayn

One Direction grubundan ayrıldığından beri müzik dünyası yerine moda dünyasında zaman geçiren Zayn, bir kere daha manşetlerde. Henüz birkaç gün önce Versace’nin VERSUS alt markasıyla özel bir koleksiyon hazırlayacağını duyuran Zayn, şimdi de markanın yeni kampanyasında boy gösteriyor. Kampanya çekiminde objektifin arkasındaki isimse Zayn’in kız arkadaşı Gigi Hadid.

Yılın modeli Gigi almış eline akıllı telefonunu, evde ‘takılan’ Zayn’i fotoğraflamış. Anlık, sansürsüz paylaşımların hüküm sürdüğü çağımızda böylesi ‘anlık’ fotoğraflarla bir kampanya yaratmak, Amerika’yı yeniden keşfetmek gibi. Genç bir hedef kitlesi olan markanın dijital dünyanın en çok takip edilen isimlerini kullanması da aynı şekilde yenilikten uzak ancak garantili. İki iki daha dört ediyor ve tabii ki bu kampanyayla ilgili paylaşımlar yüzbinlerce beğeni alıyor, binlerce kullanıcı tarafından her yere yayılıyor. Peki ya yeni bir fikir? O da belki bir sonraki sezona.

Keşif: Tara Folks

Butik el çantaları, Nappa derisi, Tara çiftliği, Rüzgar Gibi Geçti. Hikayeyi tek seferde özetlemek istersem, kullanacağım kelimeler bunlar olurdu. Ancak gelin biraz ağırdan alalım ve Tara Folks’un yolculuğuna yakından bakalım.

Zeynep Gürsoy, benim gibi Endüstri Mühendisliği okuyup, bir süre bu alanda çalışmalar yaptıktan sonra hayallerinin peşinden gitmeye karar vermiş. Londra’da, Central Saint Martins’te aldığı eğitimin ardından bu ilham kaynağı şehre yerleşmiş. Hollywood’un ünlü yapımlarından ‘Rüzgar Gibi Geçti’ filmini çıkış noktası olarak seçmiş ve filmin ana karakteri Scarlett O’Hara gibi kadınların yolunu takip etmek istemiş.

Zeynep Gürsoy’un kadınların günlük koşuşturmasını kolaylaştıracak tasarımları bu noktada hayat bulmuş ve ortaya İtalyan Nappa derisi kullanılarak üretilen, kaliteyi ön planda tutan bu sırt çantaları, portföyler ve el çantaları çıkmış. Yeni keşfim Tara Folks, hikayenin ilk sayfalarında sürükleyici olacağının sinyallerini veren bir kitap gibi. Bu kitabın ilerleyen sayfalarında Tara Folks’un neler yaşayacağını merakla bekliyorum.

Yazının devamı...

Paris’te metal fırtına

Son birkaç aydır gardıroplara sızmaya başlayan metalik etki, Paris podyumlarında iyiden iyiye kendini gösterdi. Kimi zaman ışıltılı taşların yan yana dizilmesiyle, kimi zamansa kaliteli kumaşların renk oyunlarıyla metalik bir görünüm yakalayan tasarımlar, önümüzdeki sonbaharda tutulacağımız metal fırtınanın habercisiydi.

Paris’in en çok konuşulanlarından olan Saint Laurent çizmeler, salaş görünümleri bir yana, bu metal trendinin öncüleri oluverdiler. Dries Van Noten gibi tasarımcıların koleksiyonlarındaysa metalik görünümlü elbiseler ve ceket pantolon ikilileriyle karşılaştık.

Alıştığımız gümüşün yanına pembe, mavi, kahverengi gibi metalik dokunuşlar ekleyen Paris podyumları, 2017 sonbaharının en önemli trendlerinden birisini dünyaya duyurmuş oldular. Moda severlerin bu trendi ne kadar sahipleneceğini ise önümüzdeki aylarda göreceğiz.

Brooklyn’in ev hali

Victoria ve David Beckham çiftinin en büyük oğlu Brooklyn, 18 yaş planları yaparken Wonderland adlı dergiye kapak olmuş. Ne kadar da sıradan bir hayat, değil mi? Hangimiz bu yaşlarda çok satılan bir derginin kapağında, üzerimizde dünya devi markaların en son koleksiyonundan parçalarla gülümsemedik ki?

Şaka bir yana, her gün farklı bir yerde, başka işlerle karşımıza çıkan bu genç adam, ailesinin etkisinden sıyrılabilmek için elinden geleni yaptığını söylüyor. Dergide yayınlanan röportajda ailesinin ‘fazlasıyla’ ünlü olduğu gerçeğiyle 13 yaşında yüzleştiğini söyleyen Brooklyn Beckham, kendi yolunu çizebilmek için gece gündüz çalışıyormuş.

Röportaja eşlik eden fotoğraflarda ev halini gördüğümüz Beckham’ın gece gündüz çamaşır veya bulaşık yıkadığını sanmam; ancak, fotoğraf merakını bir adım daha ileriye götürüp yakında çok konuşacağımız yeni çekimlerle karşımıza çıkacağından eminim.

Berelere hücum

Paris moda haftası kapsamında gerçekleşen Dior defilesi sonrasında moda severlerin berelere hücum ettiği haberlerini alırsanız şaşırmayın. Mavinin farklı tonlarıyla hazırlanan, arada siyah, beyaz ve altın rengi dokunuşlarla hareketlenen Dior koleksiyonu, koleksiyondaki tasarımlardansa her modelin kafasına oturtulan bereler nedeniyle dikkat çekti. Evet, podyumda yürüyen her modelin görünümü, aynı bereyle tamamlanmıştı. Hatta defileyi en ön sırada izleyen Rihanna da bu berelerden takmıştı.

Tek bir parçanın, kocaman bir koleksiyondaki bütün görünümleri tamamlayabileceğini hayal etmek, sonrasında da bu hayali gerçeğe dönüştürmek cesaret ister. Maria Grazia Chiuri’nin bu cesareti göstermesi, sonrasında da çok konuşulan bir koleksiyona imza atması, Dior’un önümüzdeki sezonu iyi geçireceğine işaret ediyor.

Tilda Swinton etkisi

İngiliz oyuncu Tilda Swinton, performanslarının yanı sıra stil tercihleriyle de öne çıkan bir isim. Pek çok yaratıcı kadına yol gösteren, farklı tasarımcılara ilham olan oyuncunun yolu, moda dünyasıyla bir kere daha kesişti.

Gentle Monster ile bir kapsül koleksiyona imza atan Swinton, hem koleksiyonun tasarım sürecine yön verdi hem de ortaya çıkan güneş gözlüklerini taşıyarak bir performans videosunda yer aldı. Koleksiyonun reklam kampanyası için de kamera karşısına geçen Tilda Swinton “Bu kadının yapamayacağı bir şey var mı?” diye düşündürmeye devam ediyor.

Yazının devamı...

Stil sahibi telefonlar yarışta

Geçtiğimiz hafta sonu, mobil dünyasının kalbinin attığı Barselona’daydım. Dünyanın önde gelen şirketlerinin katıldığı, onbinlerce ziyaretçiyi ağırlayan Mobile World Congress’te pek çok yeniliği yerinde takip etme şansı yakaladım.

Stil tercihlerimizin bizi tanımlamaya başladığı bu çağda mobil dünyanın stil oyununun dışında kalması beklenemezdi. Cep telefonu, sanal gerçeklik gözlüğü, akıllı saat derken pek çok teknolojik cihazın daha çekici tasarımlarla karşımıza çıkması bu oyunun ilk kuralıydı. Bir diğer kuralsa, teknoloji markalarının moda ve stil konularında söz sahibi markalarla iş birliklerine imza atması oldu.

Dünyanın en büyük 3. akıllı telefon markası Huawei’nin Mobile World Congress ile eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği ve en yeni ürünü Huawei P10’u tanıttığı özel davette, bu iş birliklerinin en geniş çaplı örneklerinden birisiyle karşılaştım.

Yılın rengi, telefonlara da sıçradı

Sahnede Pantone ekibinden bir yetkili bizlere yılın rengi ‘yeşil’ hakkında detaylı bilgiler verdikten hemen sonra sır perdesi aralandı ve Pantone iş birliğiyle hazırlanan 8 ayrı renkteki Huawei P10 ile tanıştık. Herkes yılın rengi yeşilden yana oy kullanır gibi olsa da benim favorim mavi oldu. Altın rengi, pembe, yeşil ve mavi gibi renklerde üretilen teknolojik cihazlar günden güne çoğalıp stilimizin ayrılmaz bir parçası haline gelirken aklımdaki soru, bu trendin hangi boyutlara ulaşacağıydı.

Sorumun cevabını bir iki adım ötede buldum. Satın aldığımız teknolojik cihazlar bir yana, bir de bu cihazları şık bir şekilde taşımak var. Pek çok moda severin ‘en çok istenenler’ listesine giren Louis Vuitton telefon çantalarının veya her sezon Jeremy Scott’ın başka bir sürprizle konuşturduğu MOSCHINO telefon kılıflarının dünyasına bir iddialı çalışma da Ricostru’dan geldi. Çinli marka, Huawei P10 için hazırladığı ‘couture’ aksesuarlarla bu alandaki rekabete ortak olduğunu gösterdi.

Yeniden başlasın

Teknoloji ve stilin buluştuğu sunumda en çok ilgimi çeken bölümlerden biri de Vogue ile gerçekleştirilen iş birliğiydi. Tarihe geçmiş Vogue kapaklarını Huawei P10 ile yeniden çekerek büyük bir iddia ortaya koyan marka ekibi, fotoğrafları Beijing’de bir sergide sunacakmış.

Cep telefonundan akıllı telefona, oradan da mobil fotoğrafçılık stüdyosuna geçişin son aşamasında, herkesin bir fotoğraf sanatçısı olabilme ihtimalini düşünmek bir hayli heyecan verici değil mi?

Arap baharı

Mart ayı, yeni başlangıçları simgeler. Hava bir anda değişir, bahar gelir. Moda dünyası, yeni sezonun heyecanına kapılır. Dergiler, sezonun en dolu, en doyurucu sayılarını çıkartır. Bir de yayın hayatına Mart ayında başlanır. Arap dünyasına yeni bir soluk getirecek olan Vogue Arabia da bugün itibariyle satışa çıktı. Katar, Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerde hayata geçirilen Vogue Arabia’nın en büyük sürpriziyse kapağında yılın modeli olarak adlandırabileceğimiz Gigi Hadid’in olması. Arapça ve İngilizce olarak hazırlanan ve Inez&Vinoodh tarafından çekilen kapaklarda Gigi’yi işlemeli bir eşarpla görüyoruz. Tartışmaya açık ve yenilikçi bir adımla yayın hayatına başlayan Vogue Arabia’nın yolculuğunu merakla takip edeceğim.

Yazının devamı...

Kırmızı halının kazananları

Gecenin şıkları

Gecede ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü almaya hak kazanan Emma Stone, etek bölümü hareketli, altın rengi GIVENCHY elbisesi ve Tiffany&Co mücevherleriyle adeta ışıldıyordu. Stone, son yıllardaki geleneği bozmadı ve Akademi Ödülleri kırmızı halısının en şık kadınlarından olmayı başardı.

Naomie Harris kırmızı halıda risk alanlardandı. Raf Simons’un yenilediği Calvin Klein’dan beyaz bir midi elbise tercih eden Harris’in birbirinden farklı şekilde tasarlanmış ayakkabıları gecenin en çok konuşulanları arasındaydı.

Bir Elie Saab tasarımı nasıl mahvedilirdi görmek isterseniz, Janelle Monae’nin kırmızı halı tercihini incelemenizi öneririm.

Uzun kollu tasarımlara yönelen bir diğer isimse Meryl Streep oldu. Tercihini Elie Saab’dan yana kullanan Streep’in pantolon üzeri etek şeklinde hazırlanmış el işlemeli kıyafeti pek çok moda sever tarafından şüpheyle karşılansa da benden yüksek not almayı başardı.

Oscar’ın altın kızları

Kırmızı halı için bir Louis Vuitton elbise tercih eden Michelle Williams için sözlükteki tek kelime ‘sıkıcı’ olabilirdi. Sanırım Williams bir sonraki törenden önce kendisini heyecanlandırabilecek alternatiflere bir göz atmalı.

Ünlü oyuncu Nicole Kidman, alkışlama şekliyle gecede sosyal medyanın diline düştü. Parmaklarını birleştirmeden sadece avuç içini birbirine değdiren Kidman için “Lütfen biri nasıl alkışlaması gerektiğini ona öğretsin” yorumları yapıldı.

Son dönemin en popüler markalarından Gucci’nin Dakota Johnson için hazırladığı bu altın rengi elbise, aktrisi olduğundan bir hayli yaşlı göstermişti.

Altın renginin azizliğine uğrayan bir diğer isimse Jessica Biel oldu. Biel, Kaufman Franco tasarımı altın rengi elbisesiyle o kadar dağınık görünüyordu ki Justin Timberlake’in eğlenceli pozları bile durumu kurtaramadı.

Yazının devamı...

Milano Moda Haftası’ndan notlar

Önümüzdeki sonbaharın trendleri bir bir şekillenirken Milano Moda Haftası üzerine düşeni yapıyor ve kadınları kendine hayran bırakacak tasarımlara ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Katıldığım defilelerde heyecan seviyesi yüksek, yüzler gülüyor. Bakalım hangi markalar ve koleksiyonlar Milano Moda Haftası’nı geçer notla tamamlıyor.

Milano’dan yükselen trendler

- Şapkalar, önümüzdeki sonbaharın trendleri arasında zirveye oynamaya kararlı. Belki örgü bir bere, belki 60’lara gönderme niteliğinde bir denizci şapkası; tercih sizin. Rengi, deseni, şekli nasıl olursa olsun, binbir türlü şapka yükselen trendler arasında.

- Sonbahar denince akla ilk gelen parçalar arasındaki çizmeler, bu sezon da revaçta. Özellikle dizin üzerine kadar uzayan modeller pek çok kadın için uygun olmasa da moda dünyası diz üstü çizmeler konusunda ısrarcı.

- Kırmızı, Milano’daki pek çok koleksiyonda güçlü bir şekilde yer alırken, bazı koleksiyonların imza rengi haline geldi. 2017 sonbaharını ‘Kırmızının Elli Tonu’ olarak hatırlayacağız, şimdiden hazır olun.

Desenlerin gücü adına

Benim için başarının moda dünyasındaki karşılığı bir renk, desen ya da kesimin belirli bir markayla anılır olmasıdır. Nasıl ki ‘kırmızı tabanlı ayakkabılar’ dediğimde aklınıza Christian Louboutin geliyorsa, pek çok moda sever için ‘şal deseni’ ya da orijinal adıyla ‘paisley’ denince akla ETRO gelir. Köklü İtalyan markası, çok uzun yıllardır sahiplendiği bu deseni kutlamaya karar vermiş olmalı ki defile alanına girerken beni bekleyen dev ekranlar sayesinde rengarenk kaleydoskopların içerisinden geçtim ve kendimi eğlenceli bir kutlamada buldum. Yüzyıllardır kullanılan şal deseninin getirdiği yaratıcılığı çok iyi kullanan ETRO, baş tasarımcı Veronica Etro’nun Uzak Doğu seyahatlerinden ilham alan Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonuyla podyumdaydı. Şal desenine leopar ve kaplan gibi desenler eklenmiş, aplike çiçeklerle farklı bir boyuta geçilmiş, turuncu, sarı ve pembelerin hakimiyetinde bir renk patlaması yaratılmıştı.Bu kadar farklı elementi içeren bir koleksiyonu karmaşa yaratmadan sunabildiği, hatta bu yaratıcı karmaşayı sahiplendiği için ETRO’yu tebrik etmek gerek.

Değişim sancısı

Milano denince akla gelen markaların başını çeken Armani, Emporio Armani Sonbahar/Kış 2017-2018 koleksiyonunu, geleceğe bir iz bırakma iddiasıyla açtı. Giorgio Armani’nin, sürekli tekrara düşen moda dünyasına bir eleştirisi olarak görülebilecek bu yaklaşım, yeni bir Emporio Armani sunma telaşındaydı. Aslında bu tür denemelerin ne ilki ne de sonuncusuydu. Geçtiğimiz Eylül ayında koleksiyon sunumunu Paris’te gerçekleştirerek nabız yoklayan Giorgio Armani, şimdi de farklı bir kadını podyumda yürüterek yeni bir denemeye imza atmış oldu. Siyah ve beyazın eşsiz dengesini puanlar ve kutucuklar sayesinde yakalayan açılış parçalarını göz alıcı kırmızılar takip etti. Eğlence dozu yüksek, nostaljik şarkılar eşliğinde podyumda süzülen tasarımlar, yavaş yavaş farklı renklerin etkisi altına girmeye başladı. Fuşya ve mavi tonlarını harmanlayan görünümlerin siyahtan rol çalmasıysa pek mümkün olmadı. Koleksiyonun kapanışını yapan parçalardaki renk dengesi, yeni Emporio Armani kadınının en önemli özelliklerinden birisi olacağa benziyor. Podyumda gördüklerimiz de 2017’nin kadınlarını ve onların kararlarını daha yakından tanımaya çalışan bir moda devinin bunca yıldan sonra bile taze kalabildiğini ispatlıyor.

90’lara dönelim mi?

Rengarenk odalardan oluşan, yüksek enerjili bir sunum alanındayım. Kadife diz üstü çizmelerin hemen yanındaki duvarda zümrüt gibi ışıldayan piton bootie’lere rastlıyorum. Yemyeşil bir masanın üzerinde ‘Prenses’ yazan bir el çantasına denk geldikten sonra durumu anlıyorum, 90’lar geri dönüyor.

Jimmy Choo, sonbahar koleksiyonunda hem yarım dekolteli topuklu ayakkabı gibi trendlere yer veriyor hem de 90’ların disko enerjisini yeniden hayatımıza sokmak istiyor. Ben rengarenk bir gündüz diskosuna hayır demem, ya siz?

Artık daha güzel

Son yılların yükselen ‘güzellik’ trendinden uzak kalamayan Christian Louboutin, arzu nesnesi olarak tanımlanabilecek rujları ve ojeleriyle bir süredir kadınların yeni tutkusu haline gelmişti. Kırmızı tabanlı topuklu ayakkabılarıyla tanıdığımız Fransız markasının güzellik dünyasındaki adımları giderek sıklaştı, parfüm koleksiyonundan sonra sıra göz makyajına geldi. Milano’da, son 50 yılın hit sanat eserleriyle dolu Leclettico’da sunulan yeni güzellik ürünleri, editörlerin kalp atışlarını hızlandıracak türdendi. Maskara, likit eyeliner ve kalem gibi ‘ilk bakışta çarpıcı etki yaratacak’ parçaları portföyüne ekleyen Louboutin giderek daha güzelleşiyor, benden söylemesi.

Yazının devamı...

Milano kadınları sonbahara hazır

Moda dünyasının nabzını tutmak için Milano’dayım. Bir defile biterken diğeri başlıyor, moda severler, ünlü modeller ve stiliyle öne çıkan yüzler şehrin farklı noktaları arasında mekik dokuyor. Bakalım İtalyan moda devleri, 2017 sonbaharında kadınlara neler sunuyor?

Yatak odası sohbetleri

Başlığı okuyunca aldanmayın, hala Milano moda haftasından bahsediyorum. Prada’nın her sezon başka bir dünyaya dönüşen defile alanı, bu defa kocaman bir yatak odasını anımsatıyordu. Tüylü yastıklar, rengarenk yataklar, bu yatakların hemen yanındaki duvarlara asılmış poster ve haritalar derken 70’lerden fırlamış bu yatak odası bizi sanki bir pijama partisine çağırıyor gibiydi.Yalnız bir not düşeyim; bu hiç de öyle kız kıza eğlenilen, toz pembe bir pijama partisi değildi. Toplumdaki kadın algısını yeniden tartışmaya açmak isteyen, kadının gelişen dünyadaki payını bir kere daha gözler önüne sermeyi hedefleyen bir denemeydi.

Defile alanının tasarımı, bütün davetlilerin en ön sırada oturmasını sağlayacak şekildeydi. Herkesin en iyi açılarda fotoğraflar çekeceği, en yaratıcı videoları paylaşacağından emin olunduktan birkaç dakika sonra başlayan defile, odadaki rahatlığı ve bin bir farklı fikri podyuma taşımak konusunda da iddialıydı. Aksesuar meraklılarını çıldırtabilecek detaylarla süslenmiş topuklu ayakkabılar, yerlerini kocaman kürklü botlara bırakırken renklerin göz alıcı bir şekilde akışına şahit olduk. Rengarenk örgülerin katman katman giyilmesiyle ortaya çıkan rahat ve havalı görüntü, Prada’nın dönemin nabzını tutmayı başardığını bir kere daha kanıtladı.

Modellerin podyumdaki görevleri sona erip de sıra Miuccia Prada’nın tebrikleri toplama anına geldiğinde, çok uzun zamandır bir Prada defilesinde duymadığım kadar yüksek bir alkış ve tezahüratla karşılaştım. Sadece bu alkış bile Prada Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonunun ne kadar başarılı bulunduğunu anlamak için yeterliydi.

Kırmızı cazibe

2017 ilkbaharına ışıltılı bir şekilde giren FENDI, sonbahara doğru biraz daha ağır başlı bir üslup takınmayı tercih etmişti. Bella ve Gigi Hadid kardeşler, Kendall Jenner gibi dönemin tüm popüler isimlerini podyumda buluşturmayı başaran Karl Lagerfeld, bu ağır başlı kadınları biraz olsun hareketlendirebilmek için kırmızının cazibesini tercih etmişti.

Eski zamanlarda özel yazışmaları mühürlemekte kullanılan mumun rengi olan bu kırmızı, podyumdaki FENDI kadınının kıyafetlerine mühürlediği anılarını sembolize etmek için en doğru seçimdi. Defile notlarında “O geceden sonraki sabah...” olarak tanımlanmıştı koleksiyon. Yani gün doğumunda Roma sokaklarında dolaşan ve bir önceki gecenin hatıralarını tekrar tekrar zihninde oynatan bir kadının gardırobu anlatılmıştı.

Karl Lagerfeld’in ‘couture’ dokunuşunu eksik etmediği parçalar birbiri ardına sıralanırken şunu düşünmeden edemedim: “Acaba FENDI bizi her sezon şaşırtmayı ve ayakta alkışlanmayı nasıl başarıyordu?”

Çifte tehlike

Milano’nun en yaramaz ve sıra dışı tasarımcıları olan Dean ve Dan Caten kardeşlerle uzun süredir tanışıyoruz. Ancak bu ikilinin sunacaklarının sınırını henüz keşfedebilmiş değiliz. Pek çok marka gibi kadın ve erkek koleksiyonlarını tek bir defilede sunmaya başlayan DSQUARED2, 2017 Sonbahar koleksiyonunu geçtiğimiz ay sunmuştu. Ancak ben, koleksiyona yakından bakma fırsatını kaçırmadım ve soluğu markanın merkez ofisinde aldım. Podyumda ışıklar arasında gözden kaçırabileceğim yüzlerce detayı keşfetmemi sağlayan bu deneyim sayesinde, Dean ve Dan’in aslında ne kadar iddialı bir yola girdiğini anladım. Erkek ve kadın silüetleri arasındaki çizgiyi bulanıklaştıran, bu sayede daha yaratıcı sonuçlar alan DSQUARED2, adeta ‘couture’ bir dokunuşla yenilenmiş. Çiçeklerle bezeli el işlemesi elbiseler, tahmin edileceği gibi şeker pembesi bir dünyada sunulmamıştı. Bunun yerine kat kat giyilen oduncu gömlekler, desenli trikolar ve hantal görünümlü botlarla eşleştirilmişti. Grunge akımına ışıltı katan bu koleksiyon, tasarımcı ikiz kardeşlerin son dönemdeki en heyecan verici çalışması olarak kayıtlara geçmeyi başardı.

Milano’dan kısa kısa

- Santoni, baş tasarımcısı Marco Zanini’nin etkisiyle hazırlanan dış giyim ve aksesuar koleksiyonunu keyifli bir davette tanıttı. ‘Edited’ adlı koleksiyonu duvarlarda ve cam bölmelerde sunan marka, koleksiyona eşlik eden fotoğrafların yer aldığı bir kitabı da ilk kez moda severlerle buluşturdu.

- Lüks spor ayakkabı markası HOGAN, gündüz diskosu şeklinde hazırlanan, bol eğlenceli geçen sunumlarına bir yenisini daha ekledi. Dev ekranlara yansıtılmış videolarda dans eden modeller, davetlilerin de müziğe eşlik etmesiyle birlikte adeta alanda hayat buldu.

Yazının devamı...

New York trendleri

New York Moda Haftası sona erdi, sırada Londra, Milano ve Paris var. Ancak önümüzdeki sezonların trendlerini keşfetmek için dört büyük moda şehrini gezmemize gerek yok. Sabırsız bünyeler için şimdiden önümüzdeki sonbaharın trendlerini listeleyebiliriz.

Bu sonbahar, pek çok moda markasının ve tasarımcının mesajlarını tasarımlarına taşımalarıyla hatırlanacak. Daha önce erkek moda haftasında karşımıza çıkan bu trend, kadınları da etkisi altına alacak. Özellikle Prabal Gurung Sonbahar 2017 koleksiyonunda karşımıza çıkan mesaj kaygılı tişörtler, olayı kişiselden toplumsala taşıyacak.

Sokak stili fotoğraflarında sıklıkla karşımıza çıkmaya başlayan puf ceketler de hayatımızda kalıcı olacak. Bomber formda veya uzun fark etmeksizin renk renk, desen desen puf ceketlere sokaklarda sıklıkla rastlanacak. Benim farklı puf ceketler arasında favorimse geniş kesimli olan ‘pofuduk’ modeller.

Bir trend yazısında “Önümüzdeki sonbaharda kadife trend olacak” cümlesini okumak kimseyi şaşırtmamalı. Zira birkaç sezondur hayatımızda olan kadife, sezonluk bir trend olmaktan çıktı, kalıcı bir tercihe dönüşüyor. Elbiseler, etek ceket ikilileri, aksesuarlar derken tasarımcılara geniş bir oyun alanı sunan kadifenin her yerde karşımıza çıkacağını söylemesem olmaz.

New York podyumlarından öğrendiğimiz bir şey daha var; kısa saçlar geri dönüyor! Lüle lüle saçları şekillendirmekle uğraşmak istemeyen, kırık uçlardan bunalan kadınlara ilaç gibi gelecek kısa saç trendi kapımızda. Kısa saçları tamamlayan özgün makyajlardaysa göz altı bölgesindeki ışıltılar ve renkli göz kalemleri dikkat çekiyor.

En stil sahibi ‘Papa’

Son zamanlarda herkesin dilinde olan ‘The Young Pope’ adlı dizi, moda severleri de etkisi altına almışa benziyor. Jude Law’un tarihteki ilk Amerikalı Papa’yı canlandırdığı dizi sanal dünyada en çok konuşulanlar arasında yer alıyor.

Jude Law’ın hayat verdiği Lenny Belardo, yani genç Papa, sadece karakteri veya olaylara yaklaşımıyla değil, stiliyle de dikkat çekiyor. Kırmızı ayakkabıları, iddialı güneş gözlükleri, altın işlemeli tören kıyafetleri derken pek çok detayda moda dünyasına göndermeler içeren diziye moda dünyasının cevabıysa gecikmedi.

“Genç Papa podyumda nasıl görünürdü?” sorusunun cevabı niteliğinde hazırlanan kolajlar sayesinde Jude Law’u BALMAIN ya da Dolce&Gabbana tasarımları içinde podyumda süzülürken görüyoruz. Eğlenceli ve iç gıcıklayan yönleri olan bir diziyle ilgili daha iyi ne paylaşılabilirdi ki?

Kadın gözüyle

Yapılan bir araştırma, kadınların diğer kadınların vücutlarında en çok hangi bölgeleri ‘süzdüklerini’ ortaya çıkartmış. Bu eğlenceli araştırmada ilk tanışma esnasında yaşanan gerginliğin nedenini biraz olsun anlayabileceğimiz sonuçlara ulaşılmış. Örneğin kadınlar ilk olarak karşılarındaki kadınların göğüs ve basen bölgelerine odaklanıyormuş. Sonrasında yüz ve bacaklar gelirken en son kollara dikkat ediliyormuş. Bol kesimli kıyafetlerse kadınların ince bir fiziğe sahip olduğu algısını yaratıyormuş.

İster kadınların birbiriyle rekabete hazırlanması deyin, ister zararsız bir dedikodu kaçamağı için malzeme toplamak; bir kadının gözünden diğerinin nasıl algılandığını anlamak zor zanaat.

Yazının devamı...

New York Moda Haftası’ndan notlar

Amerika denince akla bir süredir sadece Donald Trump ve tabii ki Trump ile bağlantılı herkes ve her şey gelse de şu günlerde New York Moda Haftası yoğun gündemden rol çalmayı başarıyor. Moda Haftası boyunca yaşanan pek çok gelişmenin politik yansımaları olduğu ortada; ancak, yine de moda severler işe iyi tarafından bakmayı tercih ediyor.

Bakalım bir süredir eski ışıltısını kaybettiği düşünülen New York Moda Haftası’nda neler olup bitiyor:

Türban podyumda

Her sezon başka bir tartışmanın fitilini ateşlemeyi başaran Yeezy, 2017 Sonbahar koleksiyon sunumuyla da ‘en çok konuşulan defileler’ listesine girmeyi başarıyor. Kim Kardashian ve Anna Wintour’u en ön sırada buluşturan, pek çok markanın New York Moda Haftası’nda yer almaması nedeniyle ‘fazlasıyla kıymetli’ hale gelen defilenin en çok konuşulan yönüyse türbanlı bir modelin podyuma çıkmasıydı.

Moda haftasından hemen önce uluslararası bir modellik ajansıyla anlaşma imzalayan ve New York moda sahnesine ilk adımlarını atan Halima Aden, defile hazırlık sürecini tahmin edeceğimizden çok daha farklı anlatıyor. Efsanevi moda editörü Carine Roitfeld tarafından stilize edilen genç model, inancının karşı çıkacağı herhangi bir şey giymediğini, defile için çalışan ekibin de inancına en ufak bir saygısızlık etmediğini gururla anlatıyor.

Önümüzdeki günlerde moda dünyasının en ünlü fotoğrafçılarının çekeceği kampanyalarda yer almaya hazırlanan Halima Aden, New York’ta podyuma çıkan ilk türbanlı model değil.

Moda haftası kapsamında ilk kez geçen sene bir defileye imza atan Endonezyalı tasarımcı Anniesa Hasibuan, 2017 Sonbahar koleksiyonunu hepsi türbanlı bir model ordusuyla tanıttı. Bu defileyi manşetlere taşıyansa modellerin hepsinin ya göçmen olması ya da göçmen bir aileden gelmesiydi. Her ne kadar moda haftası politikadan uzak kalmaya çalışsa da, yansımalar tersini gösterdi.

Alexander, Philipp’e Karşı

Milano’yu fethettikten sonra gözünü New York’a diken yaramaz tasarımcı Philipp Plein, bu moda haftasında aradığını buldu. Koleksiyonuyla ilgili olumlu veya olumsuz her türlü yorumu hanesine artı puan olarak yazdıran tasarımcı, eleştiri oklarına hedef olmaktan da geri kalmadı.

Plein’in ‘Plein Sport’ başlıklı koleksiyonundaki bazı parçalar ve koleksiyonun sunum şekli, Alexander Wang’in H&M ile bir araya geldiği 2014 tarihli koleksiyondaki parçalara ve sunum şekline bir hayli benzetildi. O kadar ki bu benzerliği, tartışmanın içindeki isimlerden Alexander Wang kendi Instagram hesabına taşıdı. Paylaştığı videoda iki koleksiyondan parçaları ve defilelerin benzer bölümlerini birbiri ardına sıralayan Wang, genelde sessizce kabul edilen bu tür benzerliklere karşı cesur bir tavır takınmışa benziyor.

Philipp Plein’in moda haftası boyunca en çok konuşulan isimlerden olmasının bir diğer nedeni de podyuma çıkarttığı eski bir mahkum. Adi bir suçtan cezaevine giren, bu sırada çekilen fotoğrafıyla milyonlarca kadının kalp atışlarını hızlandıran Jeremy Meeks, Philipp Plein defilesiyle modellik kariyerine başladı. Madonna ve Kylie Jenner gibi ünlü isimlerin en ön sırada izlediği defile sonrasında pek çok farklı projeye imza atması beklenen Meeks, moda haftasında moda dışında konuşulan onlarca farklı konudan biri olarak tarihe geçmeyi başardı.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.