Şampiy10
Magazin
Gündem

Yaz trendleri ile tanışın

Yaz çoktan gelmiş olsa da bizim yazla tanışmamız, son yılların en sıcak günü sayesinde oldu. Birkaç aydır “Yeter artık, yaz gelsin” diyenler, şehirde sıcaklık 35 dereceyi geçince sızlanmaya başladı. Ben de yaza hazırlıksız yakalananlara yol göstermek için bu yazın öne çıkan birkaç trendini paylaşmak istedim.

Hazır pek çok marka yaz koleksiyonlarında indirime girmişken alışveriş listenize yeni birkaç parça eklemeye ne dersiniz? O halde hızlı bir ‘yaz trendleri’ turuna çıkabiliriz.

Çizginin dışına taşın

Evet, her yaz mutlaka denizci etkisini gardıroplarımızda görüyoruz. Her yaz gardırobumuza eklediklerimiz sayesinde o hep hayalini kurduğumuz tekne turuna biraz daha yaklaşıyoruz.

2017 yazıysa çizgilerin çok farklı kullanım alanlarında karşımıza çıkmasıyla yeni bir şeyler vaat etmeyi başarıyor. Giderek kalınlaşan çizgiler bu defa sadece mavi ve beyaz ikilisiyle değil, diğer renklerle de birlikte anılıyor. Üstüne bir de çizgilerin birbiriyle karışması eklenince, bu trendin yakalanabileceği pek çok parça radarımıza giriyor.

Topukları kısaltın

Çoğu kadın için ‘kitten heel’ yani yarım topuklu ayakkabıları kombinlemek bir hayli zordur. Düzelteyim, çoğu kadın için yarım topuklu ayakkabıları ‘topuklu ayakkabı’ kategorisine sokmak zordur. Zira en çok karşımıza çıkan kısa ve kalın topuklu klasik modeller ya da uzun ve ince topuklu iddialı modellerdir.

Ancak bu sezon alışkanlıklar değişiyor ve yarım topuk trendi sayesinde gardıroplara yeni bir parça ekleniyor. Özellikle Prada, Dior, Chanel gibi markaların koleksiyonlarında karşımıza çıktığı için önem kazanan bu ayakkabılara siz de bir şans verebilirsiniz.

Atletik stili deneyin

Sık sık paylaştığım bir trend, atletik stil, bu yaz da trendler arasındaki yerini koruyor. Gucci’nin işlemeli basketbol şortları, Versace’nin teknolojik kumaşlarla geliştirdiği şık ancak rahat parçalar derken atletik stil giderek daha lüks bir hal alıyor.

Klasik bir gömleğin altında kullanılan ‘couture’ taytlar ya da etek ceket ikilisine eşlik eden spor ceketler, bu yazın iddialı görünümleri arasında. Ne yalan söyleyeyim, şehir hayatına, iş yerlerine, okullara kadar giren atletik stil, hepimizi biraz rahatlatmışa benziyor.

Beyaz elbiselerden vazgeçmeyin

Yazın simgelerinden olan beyaz elbiseleri farklı stillerde deneyimlemek için hala geç kalmış sayılmazsınız.

Bir süredir hayatımızda olan ‘retro’ etkiye gönderme yapmak için etek uçları veya yaka bölümü fisto, dantel gibi uygulamalarla hareketlendirilmiş modellere göz atmanızda fayda var. Eğer daha güncel bir stile yönelecekseniz önerim, büyük ve renkli kemerler kullanarak zenginleştirebileceğiniz sade modeller.

Kısacası beyaz elbiseler, sezonun diğer trendleriyle birlikte sonsuz stil alternatifi yaratmanızı sağlayacak anahtar parça gibiler. Bu ayrıcalığı iyi değerlendirmekse sizin yaratıcılığınıza kalmış durumda.

İlkbahar/Yaz koleksiyonları arasındaki favorilerim:

- Chanel: Dijital baskılar, geleceğe dönüş, kışkırtıcı renkler

- Prada: Spor detaylar, rengarenk tüyler

- Balmain: Dekolteli tulumlar, egzotik renkler, ışıltılı işlemeler

- Marc Jacobs: Renk patlaması, platform topuklular, parti kızları

Yazının devamı...

Trend alarmı: Milano sokakları

Söz konusu sıklıkla ziyaret ettiğim bir şehir olunca, trendleri yakalamak da kolay oluyor. Birkaç ay önce kimsenin adını bile duymadığı mekanlar, bir sonraki ziyaretimde rezervasyonsuz misafir kabul edemeyecek kadar doluyor.

Örneğin Hotel VIU Milan ve Ceresio 7’nin terasındaki havuzlar, pek çok stil sahibi insanın buluşma noktası haline geldi. 35 dereceye ulaşan sıcaklıklar nedeniyle defilelerden kaçan moda severler, soluğu bu havuz başlarında alıyor. Özellikle Ceresio 7, DSquared2 markasına ait bir mekan olduğu için moda meraklıları tarafından rağbet görüyor. Eğer sizin de yolunuz bu iki mekandan birisine düşerse kendinizi sürpriz bir havuz başı partisinde bulabilirsiniz, benden söylemesi.

Milano, alışveriş severler için de önemli bir merkez. Pek çok moda markasının mağazalarını bir arada bulabileceğiniz Via Monte Napoleone ve Corso Venezia caddelerini bir kenara not edin. Tabi Milano’nun bir numaralı çok katlı mağazası La Rinascente’yi de alışveriş duraklarınız arasına ekleyin. Özellikle indirim döneminde, ünlü tasarımcıların ürünlerini ne kadar ucuza alabileceğinizi tahmin bile edemezsiniz.

Şehrin en son trendlerinden birisi de defileleri şehir dışında, fabrika ya da depo gibi alanlarda gerçekleştirmek. Hali hazırda sıkışık olan defile programına inat, yüzlerce insanı oradan oraya koşturan bu defileler büyük ilgi görüyor. Zira yeni ve farklı bir alan, uzun süredir senede birkaç kere Milano’yu ziyaret eden moda profesyonellerine heyecan verici geliyor.

Bir sonraki durak: Hindistan

Hayır, korkmayın. Kendimi kaptırıp soluğu Hindistan’da almadım. Milano’dan Hindistan’a doğru bir yolculuğa çıkmamı sağlayan, ETRO İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonuydu. Önümüzdeki sene 50. yaşını kutlayacak markayı bekleyen pek çok yenilik olduğu için, Milano Erkek Moda Haftası kapsamında bir defile düzenlenmemiş. Onun yerine markanın kalbinin attığı Via Spartaco’daki genel merkez, bir günlüğüne kıymetli misafirlerin ağırlandığı bir sergiye dönüştürülmüş.

Rengarenk perdeler arasından girdiğim bahçede beni taze ve leziz içecekler karşıladı. Hemen sağımda sitar çalan bir sanatçı için hazırlanan yastıklı köşe, biraz ilerideyse şemsiyeler altına yayılmış kilimler vardı. ETRO erkek koleksiyonundan sorumlu Kean Etro, özel davetlilerini Hint temalı bu alanda ağırlıyordu.

Bahçeye açılan kapılardan birisinden içeri girdiğimde, onlarca kitaptan oluşan bir koleksiyonla karşılaştım. Koleksiyon Hindistan ve Hint kültürü üzerine yazılmış kitaplardan oluşuyordu. Henüz tasarımlarla karşılaşmamış olsam da her şey koleksiyonun temasını açık ediyordu.

Sonunda ana binada, cansız mankenler üzerinde sunulan parçalarla tanışma zamanı geldi. ETRO’nun simgesi haline gelmiş desenler, tahmin edildiği üzere, baş rolde. Bu defa, desenlere Hint kültüründen ögeler de eklenmiş. Paçaları büzgülü bol kesimli pantolonlar ve daha önce üretilmiş şallardan kesilen parçalarla hareketlendirilmiş yazlık ceketler ETRO İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunun temelini oluşturmuş. Benim favorimse üzeri taş işlemeli militer görünümlü ceketler oldu.

Yazının devamı...

Milano’da ‘Millenial’ etkisi

Son birkaç yıldır hayatımıza giren ‘millenial’ kavramına aşina mısınız bilmem; ancak, moda dünyasındaki gelişmeler sayesinde yakında bu terimi duymayan kalmayacak, bundan eminim.

Önce bir başa dönelim. Otuz yaş altı, dijital dünyayı ve trendleri yakından takip eden, sürekli yeninin peşinde koşan bireyler ‘millenial’ olarak adlandırılıyor. Dünyaya yöne veren bu jenerasyon elbette moda dünyasını da fazlasıyla etkiliyor.

Tam da bu nedenle markalar, defilelerinden reklam kampanyalarına kadar her noktada ‘millenial’ bakış açısına göre düzenlemeler yapıyor. Hatta öyle ki, bu jenerasyonun öncü isimleri markaların uzun dönemli stratejilerine dahil ediliyor. Geçtiğimiz hafta katıldığım Milano Erkek Moda Haftası’nda da pek çok etkinlikte ‘millenial’ etkisini görmemiz kaçınılmazdı.

Örneğin rahat kesimlerde şık tasarımlar sunan Emporio Armani defilesi, kapanışını 22 milyon Instagram takipçisine sahip Amerikalı şarkıcı Shawn Mendes ile yaptı. Marka bununla da yetinmedi, piyasaya çıkarttığı akıllı saatinin kampanya yüzü olarak da genç şarkıcıyı seçti.

Emporio Armani defile alanının dışında çığlık çığlığa koşuşturan genç kızlar, Shawn Mendes’i bir an olsun görebilmek için saatlerce kapıda bekleyenler hatta beni durdurup “Eğer onunla tanışacaksan benim için bir fotoğrafını çeker misin?” diye soranlar düşünülürse markanın ‘millenial’ kitleye çok doğru bir şekilde ulaştığı söylenebilir.

Bir diğer örnekse son zamanlarda #DGMillenials etiketini kullanan ve podyumu sosyal medyada çok takip edilen genç ve güzel/yakışıklı isimlere bırakan Dolce&Gabbana oldu. Oyun kağıtlarından ilham alan, Kupa Kralı’na göndermeler yaparken renk ve desenleri özgürce kullanan koleksiyon için bir araya gelen isimlerin toplam takipçi sayısının kaç milyon olduğunu kestirmek bir hayli güçtü.

Marka ‘millenial’ ruhunu sadece podyumdaki isimlerle yakalamamıştı. Tam da yeni çağa uygun şekilde herkesten gizli ve sürpriz bir defile daha düzenleyen Dolce&Gabbana, resmi moda haftası takviminde yer almayan bu defileyle sosyal medyada en çok konuşulan markalar arasına girmeyi başardı.

60 yıllık efsane

Napoli’den çıkıp dünyanın en çok tanınan erkek giyim markalarından birisi haline gelen Isaia, 60. yaşını çok keyifli bir gecede, özel davetliler eşliğinde kutladı. Apollo Club’a adım atar atmaz etrafımızı saran güzel müzikler ve leziz atıştırmalıklar, bizi Milano’dan çok uzaklara götürmeyi başardı.

Gece, birkaç ay önce hayatını kaybeden, markanın ikinci kuşak temsilcisi Enrico Isaia için hazırlanan kısa filmin gösterimiyle başladı. Sonrasında Isaia’nın logosunda da yer alan mercanlardan ilham alınarak yaratılan hayali karakter ‘Corallino’ ile tanıştık. Isaia İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonundan seçilen 15 kombini sergileyen modeller ve onlara eşlik eden akrobatların gösterini izledikten sonraysa sıra dans etmeye geldi. Sürekli bir defileden diğerine yetişmeye çalıştığımız moda haftası koşuşturmasında böyle keyifli bir mola, hepimize çok iyi geldi.

Yazının devamı...

Milano’nun Kare Ası!

Geçtiğimiz hafta sonu erkek stilinin nabzını tutmak üzere Milano’daydım. Güzel hava, stil sahibi davetliler ve Prada, Fendi, Armani gibi dünya devi markaların birbirinden iddialı koleksiyonlar buluşunca ortaya çok keyifli bir tablo çıktı

KİM bilir kaçıncı kez geldiğim bu şehir, beni yine kendisine hayran bıraktı. Dört güne yayılan Milano Erkek Moda Haftası sırasında pek çok defile, davet ve gösterime katıldım. Bu etkinlikler arasında bazıları vardı ki, Milano’nun kare ası olarak adlandırmamak olmazdı. Şimdi gelin klasik İtalyan stilini sorgulayan, hep biraz daha gelişim gösteren, yeniliğin peşinde koşarken sanatı ve düşünceyi de es geçmeyen bu koleksiyonlara birlikte göz atalım.

Kurumsaldan Kaçış

Cuma, akşam üstü. Ofisten çıkıp şehrin nabzını tutmak üzere sokaklara çıkacak, hafif bir akşam yemeği sonrası arkadaşlarıyla buluşacak, sonrasında da gecenin getirdiklerini karşılayacak bir erkekle beraberiz. En azından Fendi İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunun bende bıraktığı ilk izlenim bu.

Defile alanı, markanın Roma’da bulunan genel merkezinin girişinden ilham alınarak tasarlanmış. Tavana kadar mermer kaplı defile alanına, koleksiyonun temasına uygun olarak asansörler ve turnikeler yerleştirilmiş. Aslında bu benim için bir sürpriz olmamalıydı çünkü davetiye, kurumsal şirketlerde sıklıkla karşılaştığımız hani şu boyuna asılan kimlikler gibi tasarlanmıştı.

Podyumda ise bejler, uçuk pembeler ve toprak tonları arasında dönüp duran ve kurumsal dünyadan kaçışı sergileyen tasarımlar vardı. Koleksiyonda seçili parçalar üzerinde, sanatçı Sue Tilley’ye ait çizimler görmekse bu koleksiyonu bir adım daha öteye taşıdı.

Fendi defilesinin en ilginç anlarından birisiyse markanın ‘F if For’ adlı yeni aktivasyonuna dahil olan yetenekli gençler sayesinde yaşandı. Müzisyen, yazar, kaligrafi sanatçısı gibi isimlerden oluşturulan ekip, tabii ki Fendi kombinleriyle, defilenin en ön sırasındaydı. Markanın yaratıcı gençlere ulaşma yolundaki bu hamlesi, kurumsal dünyadan kaçış yolundaki koleksiyonla birebir örtüştüğü için benden artı puan aldı.

Başka bir gerçekliğe doğru

GerçeK hikayeleri yeni bir dille anlatmayı deneyen Miuccia Prada, daha önce kadın koleksiyonunda sunduğu sportif yaklaşımı, erkeklerin dünyasına da taşıdı. Özel olarak hazırlanan çizimlerle bezeli Prada defile alanı sadece Milano Erkek Moda Haftası’nın en iyi sahnesi olmakla kalmadı, aynı zamanda pek çok stil sahibi erkeği de ağırladı.

Koleksiyondaki çok sayıda tulum veya kalın kabanlar, bir yaz koleksiyonu sunan Miuccia Prada’yı hiç rahatsız etmişe benzemiyor. Öyle ki kuliste “Son dönem takıntım bu tulumlar. Yapacak bir şey yok” diyor ve ekliyor: “Kabanlar da oldukça naif ve hafif olan parçaları tamamlamak ve bir denge yaratmak için seçildi.” Yani ilk bakışta yadırganabilecek parçaları kendi sisteminde hayati noktalara yerleştiriyor ve bize de sadece bu tasarım dehasına saygı duymak kalıyor.

Prada İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunda favorilerim, üzerinde çizgi roman sayfaları basılı ceketler ve kısa şortlarla tamamlanmış çift renkli gömlekler.

Yükseliş sürüyor

Milano’da hava 34 derece. Ancak Ermenegildo Zegna, bunu avantaja çevirerek eski bir üniversitenin avlusunda stil dolu bir vaha yaratmayı başarmış. İlkbahar/Yaz 2018 sezonunda erkeklere sportif lüks tasarımlar sunan Zegna, koleksiyonda farklı tekniklerle üretilmiş parçalar kullanmış.

Marka sadece tasarım anlayışını bir adım ileri götürmekle kalmamış, aynı zamanda dijital dünyanın gerekliliklerine uymayı da başarmış. Defiledeki bazı parçalar -son zamanlarda pek çok markanın defilesinde olduğu gibi- ertesi gün vitrinlerdeki yerini almış.

Ermenegildo Zegna koleksiyonunda favorilerim, deniz gözlüklerini andıran gözlükler, Tiziano modeli günlük spor ayakkabılar ve çizgili bomber tipi ceketler.

Moda imparatorluğu

Eğer yarattığınız marka sizin adınızı taşıyorsa ve farklı kadın ve erkek koleksiyonlarından ev dekorasyonuna kadar pek çok alanda bu adı bir ikon haline getirdiyseniz defile alanınıza büyük puntolarla ‘Made in Armani’ yazdırma hakkına sahipsiniz demektir. Tıpkı ‘moda dünyasının imparatoru’ 82 yaşındaki Giorgio Armani’nin yaptığı gibi.

Milano’da izlediğim Giorgio Armani İlkbahar/Yaz 2018 defilesi bizi gümüş, gri ve doğal tonlardan oluşan güçlü bir açılışla karşıladı. Sonrasında küçük renkli dokunuşlar ve mavinin tonları geldi. Son bölümdeyse karşımızda tepeden tırnağa beyaz parçalardan oluşan altı kombin vardı.

Podyumdaki tasarımlardan gözümü ayırabildiğim tek bir an oldu, onda da One Direction grubundan tanıdığımız genç şarkıcı LiamPayne’e denk geldim. Marka çizgisine göre bir hayli genç bulduğum bu ünlü isimle yan yana gelmek, Bay Armani için bir doz gençlik aşısı gibiydi diyebilirim.

Yazının devamı...

Centilmenler yarıştı

Siz bu satırları okurken, ben Milano’da gerçekleşen ve erkeklerin stil dünyasına yeni bir bakış kazandıran Milano Erkek Moda Haftası’nda bir defileden diğerine koşturuyor olacağım. Elbette defile ve etkinliklerle ilgili notlarımı önümüzdeki günlerde paylaşacağım. Ancak öncesinde, İtalya’nın başka bir şehrinde, Floransa’da gerçekleşen Pitti Uomo fuarından birkaç haberle karşınızdayım.

Her sezon iddialı stilleri ağırlayan, erkeklere özel pek çok etkinliğe ev sahipliği yapan ve giderek daha geniş kitlelere ulaşan Pitti Uomo, bu sezon da pek çok trendi yakından takip ettiğini gösterdi.

Örneğin son birkaç aydır moda dünyasını bir hayli meşgul eden IKEA çılgınlığı, Floransa’ya da sıçradı. Fuar katılımcılarının fotoğraflanabilmek için her şeyi denediğini biliyordum ancak klasik şıklığın kuralları arasına IKEA logolu kemer ve askıların girmesi beni bile şaşırttı.

Erkek koleksiyonunu Pitti Uomo kapsamında sergileyen J.W. Anderson ise yeni bir işbirliğinin duyurusunu yaparak hepimize sürpriz yaptı. Bir süredir eski popüleritesini arayan Converse ile bir araya geldiğini açıklayan genç tasarımcının Sonbahar’da satışa sunulacak koleksiyonu için heyecan dolu bekleyiş başladı.

Floransa’daki bir diğer ilginç deneyimse Christian Louboutin’dan geldi. Marka, 90’lı yılların sonunda ortaya çıkan ve artık bir spor olarak kabul edilen bisiklet polosunu sahiplenerek bir turnuva düzenledi. Farklı ülkelerden gelen, üçer kişiden oluşan sekiz bisiklet polosu takımına ev sahipliği yapan turnuvada yer alan oyuncuları kıskanmak serbest. Neden mi? Çünkü bütün oyuncular, Christian Louboutin Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonunun öne çıkan modeli Aurelien spor ayakkabılar giymişti. Bakalım spor dünyasıyla ilişkilerini günden güne sıkılaştıran ve ilk kez Pitti Uomo’ya katılan Bay Louboutin’ın bir sonraki hamlesi ne olacak?

Güzellik içten gelir

Son dönemde yurt dışında giderek popülerleşen ‘güzellik içten gelir’ söylemi, Türkiye’de de yankılanmaya başladı. Sağlık ve iyi yaşam gibi konuları radarına alan popüler güzellik markaları, her ürününü bu ‘iç güzelliği’ söylemine göre yeniden yorumlar oldu. E vitaminiyle cildi besleyen allıklardan tutun da envai çeşit vitamin içeren maskelere kadar pek çok yenilikle karşılaştığımız bu dönemde işin bir adım öteye götürülmesi de kaçınılmazdı.

Güzellik markalarının sunduğu gıda takviyeleri ve süper besinlerle desteklenmiş atıştırmalıklar, moda severlerin yeni gözdesi. Türkiye’de bu trendin öncüsüyse ünlü vlogger Sebile Ölmez oldu.

YouTube kanalında yüz binlerce kadına ulaşmayı başaran ‘güzellik gurusu’ Sebile Ölmez, geçtiğimiz günlerde ‘Beauty Bar’ isimli sağlıklı atıştırmalığı piyasaya sürdü. İçerisindeki tohumlar ve çekirdeklerden gelen yağ, vitamin ve mineraller sayesinde cilt bakımına destek olduğu söylenen bu atıştırmalıkların ne kadar ilgi gördüğünü söylememe gerek yok sanırım. Bu trendin nereye doğru gideceğini ve önümüzdeki dönemde nelere dönüşeceğini kestirmek güç olsa da ben yakından takip etmeye devam edeceğim.

Yazının devamı...

Dijital moda ansiklopedisi

Bir arama motorundan çok öteye giden ve hayatımızın her yerine sızmayı başaran Google, şimdi de gözünü moda dünyasına dikti. Çalışanlarının serbest zamanlarında geliştirdiği fikirlerle başlayan ‘Kültür Enstitüsü’ projesini moda alanında da geliştiren Google, uçsuz bucaksız bir baş ucu kitabına dönüşüyor.

‘Kültür, giydiklerimizdir’ fikrinden yola çıkan ekip, moda denince aklımıza gelebilecek her konuda farklı bilgiler sunuyor. Dünyanın önde gelen moda otoritelerinin desteğiyle hazırlanan projede şimdilik dört yüzden fazla detaylı makale yer alıyor.

Moda ikonları başlığı altında tasarımcılar, fotoğrafçılar, modeller ve ünlü isimlerle ilgili önemli bilgiler sunulurken trendler başlığı altında son yüz yılın en öne çıkan trendleri videolar eşliğinde paylaşılıyor.

Bir dönemi kasıp kavurmuş Punk kültürü, her zaman gündemde kalmayı başaran Tokyo sokak stili, yeni çağla birlikte hayatımıza dahil olan teknolojik couture gibi konuları derinlemesine ele alan proje, hem keyifli keşifler yapmak isteyenler hem de moda alanında kendisini geliştirmek isteyenler için birebir.

Çifte ödül sürprizi

Amerikan moda endüstrisinde en söz sahibi kurum olan CFDA, 2017 yılı ödüllerini özel bir gecede sahipleriyle buluşturdu. Kırmızı halıda pek çok sevdiğimiz yıldızın iddialı stillerle arz-ı endam ettiği geceye damgasını vuransa iki ödül birden almayı başaran Raf Simons oldu.

Calvin Klein markasına geçtikten hemen sonra sunduğu koleksiyonlarla hem erkek hem de kadın kategorilerinde en iyi tasarımcı ödülünü alan Simons, tarihin tekerrürden ibaret olduğunu da gösterdi. Zira baş tasarımcı koltuğunda oturduğu Calvin Klein markasının kurucusu efsane isim Calvin Klein da 1993 yılında aynı şekilde iki ödül birden kazanmıştı.

Ödülünü alırken dev bir markayı yeniden canlandırma heyecanını paylaştığını söyleyen Raf Simons’un en büyük mesajıysa tasarım alanında kendisini geliştirmek isteyenlere oldu. “Dünyamızın nasıl bir hale gelmesini istiyorsak, tasarımlarımızla insanları bu yönde etkilemeliyiz” diyen tasarımcı, markanın tarihe geçeceği başarılarıyla hepimizi etkilemeye devam edeceğe benziyor.

Barbie’nin stil sırları

Çocukların renkli dünyalarında karşılaştıkları ilk stil ikonudur Barbie. Evin bir köşesinde dokunulmaz şekilde duran ufacık gardırobundan desen desen kıyafetleri, kendi boyuna göre çanta ve ayakkabıları taşar. Eğer oyuncakçıya yeni kıyafetler gelmemişse, evdeki imkanlarla yastık kılıflarından ya da peçetelerden son trendlere uygun parçalar yaratılır.

Moda dünyasıyla sıkı bir ilişkisi olan Barbie, son birkaç yıldır Instagram’da da bir hayli popüler. @barbiestyle hesabıyla ortalığı kasıp kavuran Barbie’nin stil dolu maceraları, pek çok insanın dikkatini çekmişti. Şimdiyse sıra dijital dünyadan taşmaya gelmiş olacaktı ki Barbie’nin maceraları kitap haline getirildi.

Assouline işbirliğiyle hazırlanan ve pembe hayal dünyasını yansıtan kitap, Barbie’nin stil sahibi Instagram paylaşımlarını içeriyormuş. Eğer siz de yılların eskitemediği bu stil ikonundan ipuçları almak isterseniz bu pembe hazineyi kaçırmayın derim.

Yazının devamı...

New York nereye gidiyor?

New York Moda Haftası’nın üzerindeki kara bulutlar bir türlü dağılmak bilmiyor. Pek çok tasarımcısını başka şehirler hatta ülkelerde düzenlenen moda haftalarına kaptıran moda haftası, şimdi de defile alanını kaybediyor.

Aslına bakarsanız onlarca farklı fikri bir arada sunan moda haftalarını tek bir defile alanına sıkıştırmaya çalışmak çok da anlamlı değil. Londra’da Somerset House etrafında şekillenen, İstanbul’da ise her sezon kendisine başka bir yuva edinen moda haftaları, doğası gereği kalıbından taşıyor. Bir süre sonraysa moda otoriteleri ısrarlara dayanamayıp her tasarımcının koleksiyonunu dilediği şekilde sunduğu ‘dağınık sisteme’ razı oluyor. Moda başkentlerinden Milano’da gayet iyi işleyen bu sistem, önümüzdeki sezondan itibaren New York semalarına da geliyor.

Bryant Park ve Lincoln Center gibi mekanları mesken edinen New York Moda Haftası, son durağında bir türlü dikiş tutturamamıştı. Tasarımcıların bu alanı benimsememesiyle birlikte düğmeye basıldı. Yapılan açıklamada ‘New York Moda Haftası’nın defile alanı New York şehrinin ta kendisidir’ deniyor ve tasarımcılara koleksiyonlarını diledikleri yerde, diledikleri şekilde sunma hakkı tanınıyor. Bakalım tasarımcıların ve dolayısıyla moda dünyasının ilgisini kaybeden New York, bu hamleyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarabilecek mi?

Son moda uygulama: Frenzy

Defileleri takip edebileceğiniz ya da online alışveriş yapabileceğiniz uygulamalara alışıksınız. Başka moda severlerin neler giydiğini keşfedebileceğiniz web sitelerini de yakından takip ediyorsunuz. O halde sırada ne var? Cevabı, Shopify’ın yeni girişimi Frenzy veriyor.

Uygulama, çok özel parçaları sürpriz bir lokasyonda ve zamanda satışa sunuyor. Örneğin sıkı takip ettiğiniz bir markanın en yeni modelini ciddi bir indirimle satın alabilmek için uygulamada gösterilen adreste olmanız gerekiyor.

Mart ayında ilk satış etkinliğini gerçekleştiren Frenzy, Yeezy Boost 350 Zebra modeli spor ayakkabıların satışını duyurup 500 kişiye yakın bir kitleyi belirlenen alana toplamayı başarmış. Kanada’daki bu ilk denemenin ardından Amerika’ya açılmayı hedefleyen uygulamanın bütün dünyaya yayılmasıysa an meselesi.

Özel lansmanlar veya koleksiyonlar için mağazaların kapısında adeta kamp kuran moda severlerden ilham alarak yola çıkan Frenzy önümüzdeki günlerde daha sık karşımıza çıkacak gibi.

Burberry’ye taze kan

Hayır, korkmayın; Burberry baş tasarımcısı Christopher Bailey’nin bir yere gittiği yok. Markanın son 5 yıldaki performansını göz önünde bulunduracak olursak, herhangi bir tasarımcı değişikliği ufukta görünmüyor. Burberry’ye taze kan, doğunun parlayan ismi Gosha Rubchinskiy ile geliyor.

İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunu Rusya’da sunan Rubchinskiy, koleksiyon içerisinde 8 parçadan oluşan bir Burberry iş birliğine yer verdi. Tasarımcıyı uzun süredir beğenerek takip ettiğini söyleyen Christopher Bailey, gümbür gümbür gelen bu yeni yeteneği diğer moda markalarına kaptırmadan harekete geçmişe benziyor.

Klasik İngiliz tasarımlarını Rus kültürüyle buluşturan parçalar modaseverlerden olumlu yorumlar almasa da ben bu birlikteliğin daha başarılı sonuçlar doğuracağını düşünüyorum.

Yazının devamı...

Alexa Chung ile yeniden tanışın

Alexa Chung, moda dünyasında çok az kişiye nasip olacak bir statüye sahiptir. Ne yapsa beğenilir, ne yapsa özenilir. Hep havalıdır, hep ‘o kız’ olarak anılır. Tabii ki uzun süre bu tür bir ilgiye mazhar olan her ünlü gibi Alexa da kendi markasını kurma yolunu seçmiş. Kendi adını verdiği markayı bir moda haftası kapsamında değil de tek başına düzenlediği etkinlikler serisiyle tanıtan Alexa Chung, ilk koleksiyonunu oluşturabilmek için altı kişilik bir tasarım ekibiyle çalışmış. Elbette koleksiyondaki her parçayı en ince ayrıntısına kadar kontrol ederek. Bu sayede koleksiyonun en ‘Alexa Chung’ hale gelmesini sağlamış.

Benim için bu koleksiyon, tasarım dünyasına yeni bir fikir sunmuyor. Her ne kadar Alexa tasarımlarının ‘New York’tan yolu geçmiş, İngiliz nüktedanlığından vazgeçmemiş Parizyen bir şıklık’ vaat ettiğini söylese de ben devasa bir Alexa Chung gardırobundan ötesini göremedim.

Eğer bir stil ikonunu, üzeri sloganlı dümdüz bir tişörte 600 lira verecek kadar sevebilecekseniz, bu koleksiyon size yeni bir şeyler söyleyebilir. Ancak ben bu koleksiyonu Alexa’yı dergi kapaklarına taşıyacak ve moda dünyasındaki yerini sağlamlaştıracak stratejik bir adım olarak görmeye devam edeceğim.

Kimono yazı

Geçtiğimiz sene nereye baksak pijama takımları görüyorduk. Rahat ancak şık bir alternatif olarak benimsenen ve ev partilerinden kırmızı halılara taşınan pijama trendi, hepimizi etkisi altına almıştı. Bu sene, rahatlığı bir adım daha öteye götürmeye hazır olun.

Kimonolar, bu yazın en büyük trendi olacak. Pek çok markanın yaz koleksiyonunda kendisine sağlam bir yer edinen kimonolar, birbirinden iddialı desenlerle hayatımıza girecek. Eğer siz de bu trende ayak uydurmak istiyorsanız ve Türkiye’deki alternatifleri merak ediyorsanız İpek Kıramer, Gülçin Uzunalan ve Dahlia Bianca gibi markalara göz atabilirsiniz.

Vetemens isyanda

Son birkaç sezondur köklü moda markalarından daha çok adını duyduğumuz genç ve asi marka Vetements, moda endüstrisinin kalıplarını bir bir yıkmaya devam ediyor. Koleksiyonlarını bugüne kadar farklı formatlarda sunan ve yoğun ilgi gören marka, artık defile düzenlemeyeceğini açıkladı.

Kimi zaman milyonlarca dolar harcanarak düzenlenen defileleri gereksiz bulduğunu söyleyen tasarımcı Demna Gvasalia, bu kararı almasını yaşam stilimizin değişmesine bağlıyor. Düzenledikleri bir defilede konukların çoğunun tasarımları incelemek yerine sosyal medya paylaşımı yaptığını gören Gvasalia, klasik sistemdeki defile anlayışının eskide kaldığına inanıyor.

Defile düzenlemeyecek olsa da markanın moda sahnesinden kaybolmaya niyeti yok. Her sezon yeni koleksiyonlar sunmaya devam edecek Vetements’ın bundan sonraki adımı yıllık bir takvimden bağımsız özel görüşmeler düzenlemek olacakmış. Düzene ayak uydurup tükenmek yerine kendi kurallarına göre oynamayı seçen markanın bu cesur duruşu, pek çok markayı peşinden sürükleyeceğe benziyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.