Şampiy10
Magazin
Gündem

Moda haftalarına geri sayım

Tahmin ettiğiniz gibi yılın ‘o zamanı’ geldi, çattı. New York, Paris, Milano, Londra ve daha pek çok şehirde takip edeceğimiz moda haftaları başlamak üzere. Peki, bizim tarafta neler oluyor? İstanbul, bu kutsal moda ayını nasıl karşılıyor? Onuncu sezonunu kutlayan Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, 12-15 Eylül tarihlerinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşecek. Takvime şöyle bir bakınca ilk olarak dikkatimi çeken, moda haftamızın dünyanın takip ettiği moda haftalarından önceki bir tarihe çekilmesi oldu. Daha önceki yıllarda Türk tasarımcı ve markalar, moda haftasının tarihiyle ilgili endişelerini dile getirmişti. Gördüğüm kadarıyla bu endişelere kulak verilmiş ve Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un tarihleri bir ay kadar öne çekilmiş. Bu, yabancı satın alma ekiplerinin cepleri dolu bir şekilde İstanbul’a gelmesi ve olabildiğince fazla Türk tasarımını tercih etmesi anlamına geliyor. Bu sezon İstanbul podyumlarında beni en çok heyecanlandıran şeylerden birisi, yeni isimlerle karşılaşmak olacak. Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, onuncu sezonunda bize pek çok yeni isim sunacak. AGA, Mehmet Korkmaz, ŞiyarAkboğa ve Ümit Kutluk gibi isimler, ilk kez karşımıza çıkacak.

Elbette moda haftasında ‘ağır toplar’ olmazsa olmaz. Arzu Kaprol, Atıl Kutoğlu, Özlem Süer ve Zeynep Tosun gibi ünü çoktan yurt dışına taşmış tasarımcılarımız da takvimdeki yerlerini almış. Bu isimlerin koleksiyonlarını İstanbul’da sunacak olması, hem tasarım kültürümüzün devamlılığı açısından hem de yurt dışındaki basın ve satın alma ekiplerine sundukları profesyonel yaklaşım nedeniyle bir hayli önemli. Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’da izleyeceğimiz İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonları için şimdiden heyecanlandığımı söylemeliyim. Önümüzdeki günlerde daha çok konuşacağımız moda haftamızı siz de şimdiden takip edin.

Dior’dan anlamlı proje

Sosyal medya üzerinde düzenlenen kampanyalar her zaman başarıya ulaşmıyor. Eğer bir marka olarak herkese ulaşacak bir kampanya yaratmak isterseniz, bazı temel kuralları göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Örneğin kampanyanız herkesin anlayabileceği kadar basit olmalı. Ayrıca harekete geçirdiğiniz kullanıcılar, çok zorlanmadan bu kampanyaya dahil olabilmeli. Son olarak güvendiğiniz, etkili birkaç ünlü isim bu kampanyayı desteklemeli. Dior’un ‘Aşk Zinciri’ adlı yeni dijital kampanyası, bu üç temel kuralı doğru şekilde uyguluyor ve çok konuşulacağa benziyor. Markanın kampanyalarında sıklıkla gördüğümüz Natalie Portman, Jennifer Lawrence ve Robert Pattinson gibi isimler, sadece iki cümle ile milyonlarca kullanıcıyı bu zincire katılmaya davet ediyor. Ünlü isimlerin “Peki ya sen? Sen aşk için ne yapardın?” sorusuna cevap veren kullanıcılar sayesinde WE Charity adlı global bir yardım kuruluşu için bağış toplanıyor. Kampanya kapsamında paylaşılan her bir video, 1 dolar değerinde bağış anlamına geliyor. Tahmin edebileceğiniz gibi şimdiden binlerce paylaşıma ulaşılmış; önümüzdeki günlerde bu paylaşımlar daha da artacağa benziyor. Siz de Dior’un bu anlamlı projesine destek olmak için #diorlovechain etiketine göz atmayı unutmayın.

Yazının devamı...

Logolardan kaçış yok

Teori, alışverişe çıktığımızda elimizin öncelikle sevdiğimiz markaların ürünlerine gittiğini söylüyor. Pratikteyse fiyat, renk, desen, kalıp gibi pek çok değişken alışveriş alışkanlığımızı etkiliyor. Ancak eminim herkes günün sonunda üzerinde taşıdığı üründen keyif almak istiyor. Bir zamanlar, bu keyfi bir adım öteye götürüp markaları görünür kılmak önem taşıyordu. Markanın veya tasarımcının adı, tasarımın herhangi bir yerinden fırlayıp diğer insanların gözüne sokulurdu. Sonrasında bir durulma yaşandı. Belki de kuzey minimalizminin hayatımıza girmesiyle birlikte, logolar yerini renk, kesim ve desenlere bıraktı. Artık bir ürünün markasını anlamak için logosundan çok daha ‘havalı’ alternatiflerimiz vardı. Bugünse tıpkı 90’ların geri gelişi gibi logo hadisesinde de başa döndük. Sonbahar sezonu, logo furyasının tam gaz devam edeceğine işaret ediyor. Satın aldıkları ürünlerin markalarını ‘gereğinden fazla’ sahiplenenler için sorun yok. Ancak kumaş kalitesi veya kesimini beğendiği ürünleri devasa logolara bulanmadan kullanmak isteyenleri zor günler bekliyor. Benim önerim, kaçışı mümkün olmayan bu trende en minimal şekilde ayak uydurmanız. Bunun yoluysa kombininizde tek bir logolu parça kullanmaktan geçiyor. Baktınız içinize sinmedi, sezon sonuna kadar gözlerden uzak bir şehirde yaşayıp ilkbaharı alıştığımız çiçek desenleriyle karşılayabilirsiniz.

Wons Mous ile tanışın

Bundan on sene önce “Yeni bir marka kuracağız ve çok yakında herkes bizi konuşacak” cümlesini duysam muhtemelen şüpheyle yaklaşırdım. Ancak artık giderek hızlanan yaşantımız, bazı şeylerin hızlıca gerçekleşmesini sağlıyor. Bugün sizi tanıştıracağım Wons Mous da rüzgarı arkasına alıp hızla yükselenlerden. Kuruluş aşamasında kulağıma çalınanlar, bu markanın sokak kültüründen beslenip lüks bir dokunuşa sahip olacağı yönündeydi. Gelinen noktadaysa tamamen Türkiye’de filizlenen Wons Mous ürünleri, Paris’in en ünlü butiği Colette’te satışa sunuldu. 2014 yılında Can Cenk Küreli ve Ezgi Lüle Küreli tarafından kurulan marka, sonrasında Ecem Kavaklı’nın şahsına münhasır dokunuşuyla radarımıza girdi. Ancak Wons Mous’un Colette’ten ‘yıldızlı pekiyi’ kapmak için 2017’yi beklemesi gerekti. Kaykay ve sırt çantası gibi parçalarla yola çıkan Wons Mous’un yeni koleksiyonunda pek çok deri aksesuar alternatifi de var. Yakın zamanda Singapur, Tokyo, İtalya ve Hollanda gibi ülkelerde de göreceğimiz bu genç ve dinamik markayı siz de şimdiden keşfedin.

Efsaneler buluşuyor

Henüz bir hafta önce lüks moda markalarının ve tasarımcıların sokağa karıştığından, alternatif kültürün giderek daha popülerleştiğinden bahsetmiştim. Hatta özellikle Vans’ın bu dönüşümde etkili bir rol üstlendiğini söylemiştim. Bugünse beni doğrulayan bir haberle karşınızdayım. Dijital dünya, Karl Lagerfeld’in Vans ile bir araya geleceği haberiyle çalkalanıyor. Şimdilik koleksiyonla ilgili detaylı bilgiye sahip değiliz. Gelen ilk duyumlar Karl Lagerfeld’in imzası haline gelen siyah rengin ve elbette bolca K harfinin kullanılacağı yönünde. Koleksiyon hazırlanırken Vans’ın ikonik damalı tasarımlarının da unutulmayacağından eminim. Chanel ve Fendi gibi markaları her sezon bir adım ileriye taşıyan ‘Kaiser’ Kagerfeld’in merakla beklediğim Vans iş birliği 7 Eylül’de satışa sunulacakmış. Bakalım moda haftalarında boy gösteren sokak stili yıldızlarının paylaşımlarında bu parçaları görebilecek miyiz?

Yazının devamı...

Rihanna ayağa düştü

Şarkıcı, oyuncu ya da sosyal medya ünlülerinin moda markalarıyla yaptıkları iş birliklerine hepimiz aşinayız. Neredeyse her gün bir yenisini aldığımız bu iş birliği haberleri arasında benim en çok ilgimi çekenlerse, beklemediğim yerden vuranlar. Bir oyuncunun dünyaca ünlü bir lüks moda markasının kampanyasında yer alması fazlasıyla alışıldık. Bir şarkıcının, hepimizin sevdiği bir spor markası için kapsül koleksiyon hazırlaması da. Peki alışılmadık olan ne? Hemen söyleyeyim, Rihanna’nın bir çorap koleksiyonu çıkartması. Evet, yanlış duymadınız. Pek çok markayla iş birliği yapan, kırmızı halıdaki iddialı görünümleriyle moda dünyasında öne çıkan isimlerden biri haline gelen şarkıcı, bir çorap markasıyla bir araya gelmiş. Posta kutuma düşen bu haberi görür görmez hemen detaylarını öğrenmek için bahsi geçen markanın web sitesine girdim. Stance adlı bu çorap markası, Rihanna tarafından tasarlanmasa da Rihanna’yı tasarımlara konu eden iki ayrı set hazırlamış. Setlerden birisi ‘Müzik Videosu Seti’ olarak adlandırılmış ve setteki çoraplarda Rihanna’nın Work ve Pour It Up şarkılarının müzik videolarındaki ikonik görünümlerine yer verilmiş. Diğer set olan ‘Ödül Töreni Seti’ ise şarkıcının 2014 yılındaki CFDA ödül töreni ve 2015 yılındaki MET Gala görünümlerine odaklanmış. Doğruyu söylemek gerekirse üzerinde Rihanna olan çoraplar üretmek, Rihanna’nın tasarladığı çoraplar üretmekten çok daha dikkat çekici. Tabi “Rihanna ayağa düştü yaaa” gibi şakacı yorumlardan uzak kalabilirseniz.

Hayat sokakta

Yıllar önce bir markanın reklam kampanyasında geçiyordu ‘hayat sokakta’ cümlesi. Bu cümle, ne gariptir ki, son dönemlerde moda dünyasının başına gelenleri de çok iyi bir şekilde özetliyor. Lüks moda markaları, fildişi kulelerinden çıkıp sokakta olup bitenleri takip ediyor. Bu yıla damgasını vuran Louis Vuitton ve Supreme birlikteliğinin ardından bu trend gittikçe hızlanıyor. Hermès tarafından üretilen ve 2,900 dolar etiketle satışa sunulacak kaykaylar gibi pek çok yeni tasarım sokağa çıkmaya hazırlanıyor. Tabii ki olay sadece her yerde karşımıza çıkan ünlü markalardan ibaret değil. Önemli olan, ana akımdan uzak kalmayı hedefleyen ve alternatif olarak tanımlayabileceğimiz tüketicilerin radarına girebilmek. Ya da tam tersi bir şekilde, sokak kültürünü temsil eden önemli markaları ışıltılı podyumlara veya özel davetlere dahil edebilmek. Tıpkı yılların klasiği siyah Vans spor ayakkabıların yeniden trend listelerine girip pek çok sokak stili yıldızı ismin fotoğraflarında yer alması gibi. Öyle ya da böyle; henüz ismini bile duymadığımız pek çok tasarımcı, sokak kültürünü cazibe merkezi haline getirmekte kararlı. Binlerce liralık markalı ürünleri tamamlayabilecek kadar iddialı olan ‘sokağın tasarımcıları’ gümbür gümbür geliyor ve moda dünyasını hayatın aktığı yere, sokağa davet ediyor.

Yazının devamı...

Bella’ya yıldızlı pekiyi

Dahil olduğu ‘Kardashian Jenner Hadid’ üçgeninden kariyeriyle sıyrılmaya çalışan Bella Hadid’in son dönemde gösterdiği performans, takipçilerini bir hayli mutlu ediyor. Bvlgari, NARS, Max Mara, DKNY gibi markaların reklam yüzü olan Bella Hadid’in yakın zamanda bu markaların arasına yenilerini eklemesi bekleniyor. Hadid, öte yandan dergilerin kapaklarından da düşmek bilmiyor. Şimdiden altı farklı derginin Eylül sayısında kapağı süsleyen, İspanya’dan Rusya’ya kadar pek çok ülkede önemli dergilerinde farklı görünümlerde karşımıza çıkan Hadid’in başına gelen en ilginç durumsa Çin’de yaşanmış. Sektörün öncüsü Harper’sBazaar, ELLE ve Vogue dergilerinde aynı anda kapak olan yıldız belki de fark etmeden bir rekora imza atmış. Hal böyle olunca da genç model, sektörde yıldızlı pekiyi almayı hak eden isimlerin başında geliyor.

Kutlamalar devam ediyor

Bu sene yayın hayatındaki 125. yılını kutlayan Amerikan Vogue, okuyucularını da bu kutlamanın bir parçası haline getirmeye kararlı. Kutsal moda ayı Eylül yaklaşırken paylaştığı çekimler ve düzenlediği etkinliklerle adından daha sık söz ettirmeye başlayan derginin kutlamalar kapsamındaki yeni hamlesiyse daha kalıcı olacak türden. ProenzaSchouler, Rodarte ve HoodbyAir, derginin 125. yaşını kutlamak için birer tişört tasarlamış. Tasarlanan bu tişörtler, yine dergi tarafından online olarak satışa sunulacakmış. ProenzaSchouler’ın tasarladığı tişörtün üzerinde markanın bugüne kadar yayınladığı farklı reklam kampanyaları ve bazı çizimlerden oluşan kolajı görmek mümkün. Rodarte, işi basit tutarak Vogue sevgisini tek bir cümleyle tişörtlerin üzerine yansıtmış. Favorim olan HoodbyAir tasarımı ise büyük puntolarla yazılmış “Asla bir Vogue kızına güvenme” mesajıyla dikkat çekiyor. Pek çok farklı tasarımcının bu kutlamanın bir parçası olmak isteyeceğinden eminim. Bu da yeni birkaç parçayla daha karşılaşacağımız anlamına geliyor. Bakalım Vogue’un 125 yıllık tarihi başka hangi tasarımcılara ilham kanyağı olacak?

The Weeknd X PUMA

R&B şarkıcısı The Weeknd, son birkaç yıl içerisinde bazen yayınladığı şarkıların dilden dile dolaşmasıyla bazense Selena Gomez ve Bella Hadid gibi ünlü kız arkadaşlarıyla gündeme geldi. Ancak The Weekend’in bir özelliği de moda markalarıyla olan sıkı ilişkisi. Geçtiğimiz ikbaharda H&M ile bir araya gelen şarkıcı, üzerinde XO harflerini gördüğümüz parçalarla sezonun en ikonik görünümlerine imza atmıştı. Bu başarının ardından boş durmayıp kolları yeni işbirlikleri için sıvayan The Weeknd sonunda ilk sürprizini açıkladı. Genç şarkıcı, PUMA için yine ‘XO’ adını kullandığı bir koleksiyon hazırlamış. Koleksiyondan karşımıza çıkan ilk ürün ‘Parallel’ adlı bir ayakkabı. Toprak tonlarındaki yüksek boğazlı bu ayakkabının bronz detayları ve fermuar eklentileri, trendleri takip etse de zamansız kalabilecek bir parça ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Koleksiyon, sadece bu ayakkabıyla sınırlı değil elbette. Paylaşılan reklam kampanyasında daha birçok parçanın ipuçlarını görmek mümkün. Ancak bütün koleksiyonu keşfetmek için biraz daha beklememiz gerekecek.

Yazının devamı...

En çok arzulanan markalar hangileri?

Hangi marka herkesin dilinde, hangi marka kimseler adını zikretmese de satış listelerinin tepesinde, hangi markanın popülaritesi gelip geçici bir gözden geçirme zamanı. Moda dünyasının önemli arama motorlarından Lyst, 2017’nin ikinci çeyreğine ait arama sonuçlarını listelemiş ve pek çok ilginç sonucu bizimle paylaşmış. Logosunu yeniden popüler hale getiren ve abartılı estetiğiyle genç kuşak modaseverleri yakalamayı başaran Gucci, ‘en çok arzulanan markalar’ listesinde bir numarada yer almış. Son dönemde gerçekleştirdiği yaratıcı iş birlikleri ve bir hayli konuşulan reklam kampanyaları, Gucci’nin bu başarısında büyük pay sahibi. Listenin devamı, geriden gelip arayı kapatan markalarla dolu. Örneğin tasarımcı değişikliği sayesinde yeniden konuşulur olan Balenciaga, altı sıra birden yükselerek üçüncülüğü kapmış. Demna Gvasalia’nın bu etkisi, yakın dönemde satışlara da yansıyacak gibi. Prada’nın da yirmi birinci sıradan tekrar ilk ona girmeyi başarması ise Miuccia Prada’nın reflekslerinin ne kadar kuvvetli olduğunun göstergesi. Benzer bir şekilde Fendi de yirmili sıralardan onunculuğa yükselmiş. 2017’nin ikinci çeyreğinde en çok aranan ürünlerse, markalar listesine paralellik gösteriyor. Gucci’nin çiçek desenli terlikleri, ‘GG’ logolu kemerleri ve işlemeli beyaz spor ayakkabıları, markanın ‘en çok arzulanan ürünler’ listesinde de öne çıkmasını sağlamış. Bunun yanı sıra sokak stili yıldızlarının tercihi Chloé ‘Nile’ modeli çanta, Givenchy logolu siyah terlikler ve Saint Laurent’in topuğunda YSL logosu bulunan ayakkabıları listede üst sıralarda yer almış. Dijital dünyada ‘arzulanmak’ ya da ‘daha çok aranmak’ gerçek satışlara doğrudan etki etmiyor. Ancak markalar arasındaki güç savaşlarında önemli bir gösterge olduğu kesin. Bir de bizim gibi modaseverlerin hangi markaları ve hangi parçaları gardırobuna eklemesi gerektiği konusunda.

Sıra dışı iş birliği

Eminim hepiniz, UGG marka ayakkabıların yeni yeni popüler olduğu dönemi hatırlarsınız. Bir grup genç kızımız bu pofidik ayakkabıları kullanmaya başlamış, bir diğer grupsa anında bu ayakkabıları kullananları eleştirmeye koyulmuştu. Sanırım çok uzun zamandır bu kadar yoğun bir şekilde ‘aşk ve nefret’ ilişkisi yaşanana bir markayla da karşılaşmadık. Bu duygu karışıklığına neden olan bir diğer markaysa Moschino. Jeremy Scott’ın yaptığı her koleksiyon bir kısım modasever tarafından kapışılıyor, bir kısım moda otoritesi tarafındansa yerden yere vuruluyor. Böylesine tartışmalı iki ismin bir araya gelmesiyse elbette hiçbirimizi şaşırtmıyor. Moschino koleksiyonlarına hayat veren Jeremy Scott, UGG için bir kapsül koleksiyon sunmaya hazırlanıyor. Eylül ayında mağazalarda yerini alacak koleksiyon, klasik UGG siluetinin Jeremy Scott tarafından yorumlanmış sekiz farklı modelinden oluşacakmış. Sizi bilmem ama ben üzerinden alevler çıkan ya da rengarenk çiçeklerle kaplı UGG’larla karşılaşmaya hazır değilim. Ah, bir de bunlar popüler olursa “Vay halimize!” derim.

Yazının devamı...

Taşlar yerine oturacak mı?

Son zamanlarda “O marka Türkiye’den çekiliyormuş.”, “Bu mağazayı başka bir marka aldığı için indirim tavan yapmış.” ya da “Kiralardan dolayı yeni mağazalar alternatif lokasyonlara kaçıyormuş.” gibi cümleler kulağıma gelir oldu. Şehirde olup bitenler, herkeste kafa karışıklığı yaratmışa benziyor. Bir yandan Nişantaşı Abdi İpekçi Caddesi’ni sırayla terk eden markaları da gün gün fark ediyorum. Öte yandan Bağdat Caddesi’nin yeniden doğuşuna şahit oluyorum. COS ve CHANEL ’in yeni mağazalarının yanına baştan aşağıya yenilenen bir BEYMEN daha konduracak olan ‘cadde’ eski şaşalı günlerine kavuşacağa benziyor. Bir yandan RalphLauren ve TOPSHOP gibi köklü markalar Türkiye pazarından çıkış yapıyor. Öte yandan GaleriesLafayette gibi ikon haline gelmiş bir marka, Çamlıca’da yer alan EmaarSquareMall’da moda severlerle buluşuyor. Aynı alışveriş merkezi, 1 Ekim’de Cartier ’nin en yeni butiğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Şehirde bazı caddeler, alanlar eski günlerini aramaya başlarken yeniler ve yenilenenler bir adım öne geçiyor. Bakalım şehirde taşlar yerine oturacak mı?

Yeni bir Ferragamo

Henüz tanışmadıysanız, son dönemin yükselişteki tasarımcılarından Paul Andrew ’u keşfetmenin tam sırası. Zira yalın ve seksi ayakkabıların yaratıcısı olarak nam salmaya başlayan İngiliz tasarımcının Salvatore Ferragamo için hazırladığı ayakkabı koleksiyonu önümüzdeki günlerin en popüler konusu olacak. Ferragamo gibi köklü bir markanın lüksü odağına alarak günceli yakalayan tasarımlarına atıfta bulunan Paul Andrew, bu koleksiyonda yeni jenerasyonun güçlü kadınlarına hitap ediyormuş. Tasarımcının Ferragamo için hazırladığı bu ilk koleksiyondan şimdilik karşıma çıkan parçalar beni fazlasıyla tatmin etti. Mavi ve pembenin tonlarını altın püsküllerle buluşturan terlikler sokak stili yıldızlarının bir numaralı tercihi olacak gibi. Sonbahar sezonunda ayakkabı trendlerinde başı çeken triko görünümlü, üzerinde farklı marka isimleri ya da mesajlar barındıran mini botların Ferragamo hali de bir hayli çekici. Siz de bir çift ayakkabının her şeyi değiştireceğine inananlardansanız, Paul Andrew’un hem kendi markası hem de dünya devi markalar için yarattığı bu kışkırtıcı dünyadan daha fazla uzak kalmayın.

Moda-Matik geliyor

Bir markanın alışverişseverlere ulaşmak için pek çok farklı yolu kullandığını biliyorsunuz. Mağazalar, pop-up sergiler, online mağazalar derken markalar her yerde karşımıza çıkabiliyorlar. Ancak bir markanın ürünlerini otomatlara doldurup satışa sunması, benim için bile biraz tahmin edilemezdi. Bu fikir, elbette ki, hayatını otomatlarla yaşamaya alışmış milyonlarca insana ev sahipliği yapan Japonya’dan çıkacaktı. Hem de dünyanın tanıyıp sevdiği Uniqlo’dan. Marka, şimdilik havaalanlarında ve önemli şehirlerin ikonik köşelerinde konumlandırdığı otomatlarda en popüler iki modeli olan termal teknolojili tişörtleri ve ulta hafif ceketleri satışa sunmuş. Sıra sıra dizili askılarda ütülü, düzenli şekilde gördüğümüz parçaları kutulara sığdırıp otomatta satmak, markanın yalın ve hafif çizgisiyle birebir örtüşüyor. Erişim ve satın alma kolaylığıysa alışveriş severlerin yüzünü güldürüyor.

Yazının devamı...

Genç kızlardan mesaj var!

Malumunuz son dönemlerde kadınlar üzerinden çeşitli tartışmalar yaratılıyor. Pek çok yaratıcı sektör de bu tartışmalara cevap niteliğinde işlerle karşımıza çıkıyor. Moda haftalarında karşılaştığımız feminist mesajlar içeren tişörtler, bu cevaplardan biriydi. Sokak stilinin yıldızı olarak tanıdığımız isimler, kadınların ne isterse yapabileceğini bir kere daha hatırlatmak için kendilerine en uygun yolu seçmişti. Gün içerisinde defalarca fotoğraflanan sokak stili yıldızları, istedikleri mesajı milyonlarca insana ulaştırmışlardı. New York’un en çok dikkat çeken defilelerinden birisinde başı örtülü bir modelin podyumda yürümesi de kadınlar üzerinden yapılan tartışmalara bir cevap veriyordu. O podyumda atılan her adım, birilerinin düşüncelerini değiştiriyordu. Şimdi hareket sırası bize geldi. Bir süredir sokakta giyimi kuşamı yüzünden rahatsız edilen, iş hayatındaki başarısı nedeniyle eleştirilen, hayatın her noktasından uzaklaştırılmaya çalışan kadınlara bir destek, Türkiye’nin en önemli markalarından birisinden geldi. #istedigimizgibi kampanyasıyla Elidor, genç kızlara meslekleri, hayat tercihleri, kıyafetleri, saç stilleri gibi pek çok konuda özgür olduklarını hatırlatıyor. Yayınladığı reklam filmiyle genç kızlar arasında konuşulan Elidor’un bu hareketi, markayı Türkiye’nin en çok sevilen bakım markalarından birisi haline getiren Türk kadınlarına bir teşekkür niteliğinde görülebilir. Gönül isterdi ki şu çağda kadınların dünyasında hala farklı ten renkleri, vücut tipleri, cinsel tercihler veya yaşam biçimleri konuşulmasın. Ancak o günler gelene kadar gelin biz kadın veya erkek fark etmeksizin herkesin ‘istediği gibi’ yaşaması gerektiğini savunmaya devam edelim.

Selenator etkisi

Ünlü yıldızların hayran kitlelerinin birbirinden farklı isimler altında toplandıklarını biliyor muydunuz? Örneğin Justin Bieber hayranları ‘Belieber’, Miley Cyrus hayranları ‘Smiler’, Lady Gaga hayranları ise ‘Little Monster’ olarak adlandırılıyor. Bu hayran grupları özellikle son yıllarda büyük önem taşımaya başladı. Ünlü isimlerin yapacakları reklam anlaşmalarından tutun da çıkartacakları albümlere kadar pek çok konuda hayran gruplarının etkileri görülüyor. Son dönemin en aktif hayran grubu ise ‘Selenator’ olarak adlandırılan Selena Gomez hayranları. 124 milyon Instagram takipçisi sayesinde sosyal medyanın kraliçesi olarak adlandırılan Gomez, bu hayranları sayesinde bol sıfırlı anlaşmalara imza atabiliyor. Tıpkı Coach ile yapılan anlaşma gibi. Selena Gomez, bir süredir köklü Amerikan markası Coach ile çalışıyor. Markanın reklam kampanyalarında boy gösteren ve markaya ait ürünleri kırmızı halıda tercih eden genç yıldız bu çalışmaları sıklıkla sosyal medya kanallarında paylaşıyor. Ancak planlar bununla sınırlı kalmıyor. Coach, Selena Gomez imzalı bir koleksiyonu ay sonunda satışa çıkartıyor. Üzerine genç yıldıza ait sözlerin işlendiği cüzdan, kartlık ve bozuk para kesesi gibi aksesuarlar meraklı hayranlar tarafından kapışılacağa benziyor. Tabii bir de Selena Gomez imzalı ‘Selena Grace’ adlı çanta var ki, işte marka bu çantayla Selenartor’leri kalbinden vuracak gibi duruyor. Bakalım sosyal medyanın kraliçesi Gomez, etkisini satışlara yansıtıp Coach tarihine adını altın harflerle yazdırabilecek mi?

Yazının devamı...

‘Taht Oyunları’ modası

Moda dünyasının pek çok yerden ilham aldığını biliyoruz. Bazen bir şehri gezerken karşımıza çıkanlar bir tişörte desen olur, bazen ünlü bir yapının detayları bir ayakkabıya dönüşür, bazen de ünlü bir sözü ceketimizin sırtında taşırız. Ancak son dönemde beni rahatsız eden bir ilham kaynağını sizinle paylaşmadan edemeyeceğim. Benim için ‘Game of Thrones’ yani Türkçe adıyla ‘Taht Oyunları’ moda dünyasının son dönemdeki en rahatsız edici ilham kaynağı. Kitabın ve dizinin hayranları heyecanla savunmaya geçmeden önce neden böyle düşündüğümü açıklayayım. Kitabı henüz okumadım, diziyi ise yıllardır bağımlılık derecesinde yakından takip ediyorum. Aylar öncesinden paylaşılan çekim arkası görüntülere bakarak dizide neler olup biteceğini kestirmeye çalışıyorum. Bu esere ve uyarlanış şekline büyük saygı duyuyorum. Ancak buradan nemalanmaya çalışan o kadar farklı sözde - tasarımla karşılaşıyorum ki artık bıktım. Eğer siz de benim gibi diziyi hayranlıkla takip ediyorsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınızdır. Ben üçüncü sınıf bir makyaj paletinde fırçaların üzerinde ‘Taht Oyunları’ serisindeki köklü hanedanların logolarını görmek istemiyorum. Ben atletlerin üzerine basılmış Westeros haritaları görmek istemiyorum. Ben YouTube kanallarında “Khaleesi saçı nasıl yapılır?” videosuyla karşılaşmak istemiyorum. Sanırım ilk kez bir trendi, kaynağını fazla sahiplendiğim için bu kadar güçlü bir şekilde reddediyorum. Olsun, yine de sözümün arkasındayım. Yaratıcı şekilde tasarlanmış, ‘Taht Oyunları’ serisine yakışacak işlerle karşılaşmadıkça bu trendi reddediyorum.

Lorde’ye ne oldu?

Hep karanlık, kasvetli bulduğum bir isimdir Lorde. Yaptığı müzikten mi yoksa bugüne kadar tercih ettiği isyankar görünümlerden midir bilmem, genç yıldızı moda dünyasıyla yan yana koyduğumda aklıma hep aykırı markalar gelir. Ancak Kanada’nın FASHION adlı dergisine kapak olan Lorde’nin beni bir hayli şaşırttığını itiraf etmeliyim. Son dönemin popüler markalarından Off-White’tan uçuş uçuş, romantik bir elbise giyerken gördüğüm yıldızı ilk bakışta tanımadım. Sonra dönüp bir daha baktım. Harry Styles ve Selena Gomez örneklerinde de olduğu gibi müzik dünyasında ileri adımlar atmak, moda dünyasında da başarılı yolculuklara çıkmayı beraberinde getiriyor sanırım.

Adım adım yaklaşan heyecan

Sizinle daha önce bu köşede H&M grubunun yeni markası Arket ile ilgili birkaç haber paylaşmıştım. Son birkaç aydır titizlikle sürdürülen çalışmanın ardından geri sayım giderek hızlanıyor. Önce web sitesini küçük sürprizlerle açan, sonrasında da farklı mağazalarının konumlarını paylaşan marka, şimdi de reklam kampanyasıyla karşımızda. Yaratıcı direktörü tarafından ‘zamansız, yaratıcı ve kaliteli’ gibi kelimelerle tanımlanan Arket’in ilk reklam görselleri, markanın vaatlerini karşılıyor. Kampanyanın ilk görsellerinde düz renklerin bloklar halinde kullanıldığı kombinler, sıcak bir ortam hissi yaratacak şekilde fotoğraflanmış. COS’un yalın tasarım anlayışını H&M’in akıllı ve erişilebilir fiyatlandırmasıyla buluşturacak olan Arket, attığı her adımla konuşulacağa benziyor.

Bir not: Arket ürünleri 25 Ağustos’ta satışa çıkıyor. Şimdilik Brüksel, Stokholm, Londra ve Kopenhag gibi şehirlerde mağazalarına rastlayacağımız markanın online mağazası da yine aynı gün açılıyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.