Şampiy10
Magazin
Gündem

Moda dünyası görev başında

Işıltılı podyumlar, birbiri ardına süzülen top modeller, binlerce liralık tasarımlar derken moda dünyası çoğu zaman dünyanın gerçeklerinden uzak olarak algılanır. Sertçe eleştirilen bu ihtişam dolu sektör, gücünü farklı konularda farkındalık yaratmak için kullandığındaysa döngü tamamlanır.

Ulaşılabilir lüks kavramını hayatımıza sokan Michael Kors, bu döngüyü tamamlamak için bir süredir Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı yararına çalışmalara imza atıyor. ‘Watch Hunger Stop’ adlı proje bu yıl markanın akıllı saat ve gözlük koleksiyonundan bazı parçaların satışından elde edilen geliri bağışlayarak okullara yemek ulaşmasını sağlıyor. Örneğin her bir Michael Kors Access Sofie akıllı saat satışı için 100 öğün yemek bağışı gerçekleştiriliyor. Projenin duyurumu için daha önce de iş birliğine gidilen Kate Hudson, geçtiğimiz aylarda Kamboçya’ya giderek yardımların yerine ulaştırılması için gönüllü çalışmalara yapmıştı. Ünlü sanatçı, proje kapsamında markayla üçüncü kez bir araya geliyor ve açlık konusunda çalışmalarını sürdürmeye kararlı görünüyor. Bu tip çalışmaların artması beni ve benim gibi pek çok duyarlı modaseveri sevindiriyor. Umarım hem Michael Kors hem de diğer markalar bu tip özel projelerini hız kesmeden sürdürür ve daha iyi bir dünya için çalışmaya devam ederler.

Yok gibi denim trendi

Son bir senedir, denim pantolonların pek çok haline tanık olduk. Cepleri yırtık olanlar, paçaları kesik olanlar, ters yüz edilmiş olanlar derken denim pantolonlarla yaratılan deneysel moda akımı günden güne ilerledi. Pek çok aykırı denemeden sonra sıra geldi Thibaut markasının ‘yok gibi’ denebilecek denim pantolon modeline. Tokyo moda haftasında karşımıza çıkan ve bugüne kadar gördüğümüz en ‘ilginç’ model olan bu denim pantolon modeli, sadece birkaç günde pek çok moda yayınında manşetlere taşındı. Sıradaysa bu abartılı denim pantolonun ilk kim tarafından tercih edileceği sorusu var. Benim ilk üç tahminim Kim Kardashian, Gigi Hadid ya da Anna Dello Russo. Bakalım hangi ünlü isim bu yarışı kazanacak?

Keşif: Rossea

İstanbul’dan çıkıp dünyaya açılmayı amaçlayan bir çanta markasıyla tanışmaya ne dersiniz? Deniz Karmona Benbiçaço ve Rozita Kandiyoti’nin bir araya gelerek 2015 yılında yarattığı Rossea, yeni sezonuyla pek çok farklı ülkenin trendlere yön veren şehirlerinde karşımıza çıkmaya başladı. Hal böyle olunca ben de bu havalı markayı sizinle buluşturmak istedim. Özel deriler ve dokuları zarif el işçiliğiyle buluşturan Rossea, krem, bordo ve yeşil gibi sezonun öne çıkan renklerini çok daha fazla alternatifle birlikte sunuyor. Markanın alametifarikası haline gelen işlemeyse ilk bakışta çantaların Rossea’ya ait olduğunu anlamanızı sağlıyor. Türkiye’de Vakkorama ve Gizia Gate mağazalarında, online satış kanallarında ve kendi showroom’unda bulunabilecek birbirinden çekici Rossea çantalar yurt dışındaysa Stockhol, New York, Londra gibi şehirlerde yabancı modaseverlerin beğenisine sunuluyor. Eğer siz de doğal malzemelerin başrolde olduğu farklı bir çanta arayışı içerisindeyseniz Rossea’ya göz atmanızı öneririm.

Yazının devamı...

Prada, bildiğiniz gibi değil

Başlığı okuyunca hepimizin hayranlık duyduğu ünlü İtalyan markası Prada’dan bahsedeceğimi sandıysanız, üzgünüm. Bildiğiniz gibi olmayan bu Prada, bütün ‘çakma’ tasarımlardan yola çıkarak ‘Diet Prada’ adını alan bir Instagram fenomeni.

Moda sektöründe yıllarca çalışmış iki isim tarafından kurulan @diet_prada Instagram hesabı, giderek çok sayıda kişinin radarına giriyor. Eğlenceli paylaşımlarıyla dikkat çeken hesabın tek amacıysa birbirini taklit eden tasarımcıları ortaya çıkartmak. Başlangıçta gülünüp geçilecek bir uğraş olarak görülse de son günlerde ‘Diet Prada’ hesabı moda sektörünün en önemli yayınlarında boy göstermeye başladı. Pek çok moda yazarının ya da dijitalde etkili ismin söylemeye çekindiği ‘benzerlik’ ve ‘ilham alma’ durumlarını açıkça dile getiren hesap, tasarımcılarınsa korkulu rüyası haline geldi.

Bundan yirmi sene önce dünyanın iki ayrı ucunda sunulan tasarımların benzerliğini keşfetmek pek de mümkün değildi. Ancak dijital devrimle birlikte herhangi bir fikir birkaç saniye içerisinde binlerce kilometre öteye ulaşabilir hale geldi. Benzerliklerin aynı sezon içerisinde gerçekleşmesi ‘trendlere ayak uydurmak’ olarak nitelendirilebilir. Peki ya birkaç sezon arayla gerçekleşen piştilere ne demeli? Örneğin Gucci’nin 2016 yılında sunduğu, yaka bölgesinde bir kaplan çizimi yer alan kazağı, bir yıl sonra Dolce&Gabbana koleksiyonunda panterli bir kazağa dönüşmüş. Bir senelik bu zaman dilimi, bir şeylerin çok da tesadüfi olmadığına işaret ediyor. Bazen bilinçli bir şekilde bazense tamamen şans eseri gerçekleşen bu tip benzerlikler, daha çok konuşulacağa benziyor.

Bu aralar gözüme takılanlar

Akıllı telefonunuzla çektiğiniz fotoğraflara analog fotoğraf makinesi efekti veren uygulamalar bir hayli popüler. Eğer Instagram hayatımıza 90’lı yıllarda girmiş olsaydı nasıl olurdu merak ediyorsanız, bu uygulamalara bir göz atın. Beyaz çizmeler ve botlar, kışa inat, revaçta. Almalı mı, almamalı mı derken bir şekilde pek çok kadın beyaz çizmelere ve botlara gözünü dikmiş durumda, benden söylemesi. Instagram’ın anket özelliği, pek çoğumuzun işini kolaylaştırdı. Artık alışveriş yaparken arkadaşlarımıza sorduklarımızı bizi takip eden herkese sorup öyle karar verebiliyoruz. Peki siz denediniz mi?

Tasarım sokakta

Aslında İstanbul, daracık sokaklarından pek çok tasarım öğesi çıkartmayı başarmış bir şehir. Örneğin Nişantaşı’nda, küçücük butiklerle dolu sokaklar birbiriyle kesişir. Eminönü’nün birbirine bağlanan pazar yerleri hep bir telaşe içerisindedir. Galata’dan Karaköy’e inen yokuşlarda Avrupa’nın türlü şehrini aratmayacak fikirler dile getirilir. Geçtiğimiz yıldan bu yana, tam da Galata’dan Karaköy’e inen yokuşlardan birisinin civarında, tasarımın yeni bir halinden bahseder olduk: Tasarım Tomtom Sokakta. Tomtom Kaptan Sokak, İtalyan Lisesi, Tomtom Gardens gibi alanları da kapsayacak şekilde düzenlenen etkinlik, bu sezon 19 Ekim Perşembe günü başladı ve 22 Ekim Pazar akşamına kadar devam edecek. 100 tasarımcı, 50 sanatçı, 50 konuşmacı ve 5 mekan ile tasarımı sokağa taşımayı hedefleyen etkinlik sona ermeden şöyle bir ziyaret edilmeyi hak ediyor. Eğer bugün yolunuz Tomtom’a düşerse önerim öncelikle Günseli Kato’nun katılımıyla gerçekleşecek söyleşi ve atölye çalışmasına, sonrasında da Özlem Tuna’nın tasarım ve üretimde sürdürülebilirliği tartışacağı konuşmasına katılmanız.

Yazının devamı...

Moda dünyasının haftalık raporu

Havaların soğumasıyla birlikte herkes şehre döndü ve baş döndüren bir davet trafiği başladı. Geçtiğimiz hafta içerisinde tek güne beş altı ayrı davet sığdırmaya çalıştığımız günlerle karşılaşınca moda dünyasının haftalık raporunu alarak bu haftayı kapatayım istedim.

- Çok mu çok parlıyor: Bensu Soral’ın yer aldığı reklam kampanyası çok konuşuldu. Mavi markasının Bensu Soral ile birlikte hazırladığı reklam filmi ilk kez Backyard’da düzenlenen davette sunuldu. Gençlerin nabzını tutmayı her daim en iyi şekilde başaran markanın ‘Glam’ koleksiyonuyla da çok konuşulacağından ve elbette başarılı bir satış grafiği yakalayacağından eminim. Bensu da bu iş birliğine güveniyor olacak ki yüzü olduğu bu koleksiyonu anlatırken yaşadığı heyecan gözlerine yansıyordu. Sadece bu koleksiyon değil, Bensu’nun da gözleri adeta parıldıyordu.

- Barışa özlem: Nişantaşı’nın yeni ve havalı mekanlarından Room+Rumours sık sık farklı etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Bu defa mekanda bulunma sebebim, erkek giyiminin öncü markalarından Ramsey ’in Sonbahar-Kış 2017/2018 koleksiyonuna yakından bakmak. Victor Hugo’nun bir sözünden etkilenerek barış çağrısı yapan markanın koleksiyonundaki favorimse yün ve kaşmir karışımlı paltolar.

- Yıka ve çık: Fransız lüksünün ve ihtişamının temsilcilerinden Hermes , İstinyePark’ta yer alan butiğinin hemen önünde rengarenk bir çamaşırhane yarattı desem? Evet, içerisinde çamaşır makineleri de bulunan turuncu bir odadan bahsediyorum. Renginden sıkıldığınız veya bir değişiklikle hareketlendirmek istediğiniz Hermes eşarplarınızı üç farklı renkte boyayıp teslim eden ve ‘Hermesmatic’ adı verilen bu uygulama, maalesef kısa bir süreliğine İstanbul’daydı. Birkaç günlüğüne açık kalsa da bu özel çalışma haftanın en çok konuşulanları arasında yer almayı başardı.

- Erkekler kulübü: Soho House Istanbul içerisinde yer alan COWSHED adlı bakım merkezi, alışmadığı bir kalabalığı ağırladı. KiP markasının davetiyle bir araya gelen az sayıdaki özel davetli, hem markanın yeni koleksiyonunu inceledi hem de ‘erkekler kulübü’ temasına paralel olarak şımartıldı. Bir yanda koleksiyonun ana teması ‘uzlaşma’ üzerinden hazırlanan doğal desen ve formlarla dolu koleksiyon anlatılırken diğer yanda farklı bakım ritüelleri uygulanarak alıştığımız davet kalıpları yıkılıyordu. Ne yalan söyleyeyim, KiP Sonbahar-Kış 2017/2018 koleksiyon sunumu “keşke her davet böyle olsa” dedirtti.

- Dev çanta sürprizi: Bugünlerde yolunuz İstinyePark’a düşerse, lüks mağazalarla dolu avludaki dev çanta sizi şaşırtmasın. Miu Miu’nun çok sevilen Miu Lady adlı çanta modelinden ilham alarak tasarlanan bir enstalasyon, markanın butiğinin hemen önüne konuşlandı. Modern genç kadının eğlenceli yanını vurgulayan çantaya benzer şekilde tasarlanmış enstalasyon, geçtiğimiz gece özel bir kokteyl davetiyle kutlandı. Eğer siz de bu çantayı yakından incelemek ve çantanın hikayesinden kesitler de sunan farklı videolarizlemek isterseniz 23 Ekim’e kadar Miu Lady enstalasyon alanını ziyaret edebilirsiniz.

Yazının devamı...

Karanlık romantizm

Erdem ve H&M isimlerinin yan yana geleceğini öğrendiğimde, sezonun en iddialı koleksiyonlarından birisiyle karşılaşacağımızı az çok tahmin ediyordum. Bugün yayınlanan katalog fotoğraf çekimiyse bu tahminlerimi doğruladı. Michal Pudelka tarafından çekilen fotoğraflardaki karanlık romantizm hissi daha ilk bakışta beni yakalamayı başardı. Sokak stilinin öncü markalarından H&M’i moda elitinin favorileri arasında yer alan Erdem Moralıoğlu ile buluşturan iş birliği elbette standartların dışında bir şekilde sunulacaktı. Bazı sahnelerde neredeyse bir kavgaya tutuşacakmışçasına gergin görünen modeller bazı sahnelerde renkli sürprizlerle şaşırtılıyor. Kadın ve erkek koleksiyonları arasındaki geçişken durum da bu sürprizlere bir yenisini ekliyor. Erdem X H&M iş birliğinin benim için en önemli yanı Erdem Moralıoğlu’nun ilk kez erkek tasarımlarına imza atması. Koleksiyonda kaban ve ceketlerin yakaladığı asil görünüm, çiçek desenli pijama takımıyla dengeli bir zıtlık içerisinde sunuluyor. Hal böyle olunca erkek koleksiyonunun öne çıkan parçaları, kadın koleksiyonunda da kendisine yer buluyor. Sezonun en çok konuşulacak koleksiyonlarından biriyle tanışmak için 2 Kasım’ı beklemek zorundayız. Sonrasındaysa elinizi çabuk tutmanız gerektiğini hatırlatayım. Bu koleksiyon ışık hızıyla tükeneceğe benziyor.

Çorap botunuzu seçtiniz mi?

Geçtiğimiz yıldan beri Hollywood yıldızları ve top modellerin sıklıkla tercih ettiği çorap çizmeler kısalıyor ve çorap botların dönemi başlıyor. Peki bu hızlı dönüşüm neden kaynaklanıyor? Bir kere bacak boyunuz yeterince uzun değilse çorap çizmeler kullanışsız hale geliyor. Pek çok kadın, sırf bu yüzden çizmelerden vazgeçiyor. Eğer vücut tipiniz bir modelinkinden azıcık da olsa farklıysa, çorap çizmeler yine size haksızlık ediyor. Oysa çorap botlar bacaklarınızın kalınlığından o kadar da fazla etkilenmiyor. Çorap botların artı puan almasına neden olacak bir diğer özellikleriyse alıştığımız botlar gibi kalın ve kaba olmamaları. Fendi ya da Vetements gibi markaların çorap botları bileği saran yapıları ve ince topuklarıyla dikkat çekiyor. Yeni sezonda bir ayakkabıya yatırım yapacaksanız, bunun bir çorap bot olmasında fayda var.

İlk adımı kim atacak?

Geçtiğimiz hafta herkes Demet Akalın’ın ufak bir servet değerindeki Yves Saint Laurent çizmelerini konuştu. Kimileri ünlü şarkıcıyı görgüsüzlükle suçladı, kimileriyse “Helal olsun!” diyerek sırtını sıvazladı. Ünlü bir moda markasının iddialı bir parçasını herkesten önce satın alıp giyebilmek, öyle yabana atılacak cinsten bir mesele değil. Dünyaca ünlü Rihanna, Celine Dion ve Anna Dello Russo gibi isimlerin yanına kendi ismini yazdırmayı başaran Demet Akalın, eleştirilere rağmen durumdan memnun görünüyor. Şimdi merak ettiğim, bu akımın devam edip etmeyeceği. Mesela Demet Akalın, Rihanna’nın birkaç gün önce giydiği Yves Saint Laurent İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonundaki kürklü beyaz çizmeleri de gardırobuna ekler mi? Hadi diyelim bu olmadı, acaba Versace’nin Gianni Versace’ye ithaf ettiği ilkbahar/Yaz 2018 koleksiyonundan bir parçayı tercih eder mi? Bekleyip göreceğiz.

Yazının devamı...

Ege Güneşinin altında

Micol Sabbadini, 34 yaşında, enerjisini dünyanın herhangi bir şehrinden alabilen, yaratıcı bir kadın. Ailesinden gelen tasarım mirasını fotoğrafçılık dünyasına taşımış. Her ne kadar dedesi Bruno Sabbadini’nin yarattığı mücevher markasıyla yolu kesişmese de pek çok moda markasıyla yan yana gelmiş ve gelmeye devam edeceğe benziyor

Son olarak WEEKEND Max Mara ile ‘Aegean Sun’ adlı kapsül bir koleksiyona imza atan Micol Sabbadini’yle Milano’da buluştum. Micol’ün hayali teknesine atladım, Türkiye’nin ve Yunanistan’ın mavi kıyılarında keyifli bir yolculuğa çıktım. Siz de benimle bu yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?

Koray Caner: Baştan söyleyeyim, ben öyle uzun uzadıya sorular hazırlayıp karşımdakini sıkmayı sevmem. Sohbetimiz biraz anlık gelişsin, ne dersin?

Micol Sabbadini: Tabii ki! Sonuçta bana bilmediğim bir şeyi sormaya gelmedin, değil mi? Astrofizikten falan bahsetmediğimiz sürece sorun yok.

- O kadar zor değil ancak sanırım biraz geçmişe gitmemiz gerekecek. Şu anda buluştuğumuz alanda duvarlarda sergilenen ve bizim oralara benzeyen fotoğraflara.

Elbette benzeyecek çünkü bu fotoğraflar birkaç sene önce Türkiye ve Yunanistan kıyılarında gerçekleştirdiğimiz bir aile tatilinden. Örneğin bu fotoğraf boğaz kenarındaki bir otelin odasından çekildi. Bu fotoğraf Bodrum’dan, bu fotoğraf Marmaris’ten, şuradaki de Simi’den. Duvarda gördüğün ve benim WEEKEND Max Mara koleksiyonuna yansıttığım bütün bu fotoğraflar 3 yıl önce gerçekleşmiş bir Ege seyahatinden.

Köklere dönüş

- Nereden esti bu kıyılara vurmak?

Aslında bu seyahatin geçmişi belki de yüz yıl öncesine dayanıyor. Babamın büyük babası Türkiye’de doğmuş, sonrasında İspanya’ya göç etmiş. Geçen zaman içerisinde babaannem ve babam dahil hiçbir aile ferdimiz Türkiye’yi ziyaret bile etmemiş. Babam yetmişinci yaşına girerken bütün ailenin köklerine dönmesini, bu toprakları ziyaret etmesini istedi ve bir seyahate çıkmayı teklif etti.

- Demek aslında sen de bizdensin. Buna sevindim. Peki mavi kıyılardan sonra İstanbul sana nasıl hissettirdi?

Kesinlikle büyülü. Çoğu kez İstanbul’un karmaşık ve düzensiz bir şehir olduğunu okumuştum. Ancak ben tam tersi bir deneyim yaşadım ve bu şehrin enerjisine hayran kaldım. Belki de turist olmanın verdiği rahatlıkla şehrin sokaklarında kayboldum ve şu anda burada gördüğün fotoğraflar gibi pek çok fotoğrafı çekmemi sağlayacak ilhamın peşinden koştum.

- Bir fotoğrafçıya sorulacak en garip sorulardan olsa da, süreç senin için nasıl işliyor?

Buna verebileceğim net bir cevabım olduğundan emin değilim. Beynim, benim isteğim ve iradem dışında pek çok hatırayı fotoğraflamam gerektiğini söylüyor sanki. Her an, her yerde fotoğraf çekmeyi düşünüyorum. Kendim için bir çeşit arşiv oluşturuyorum. Sonrasında bu arşivdeki anların, anıların farklı bir şeylere dönüşeceği zaman geliyor. Tıpkı bu koleksiyonda olduğu gibi.

Mavi kıyılardan tasarımlara

- O halde biraz koleksiyondan bahsedelim. Fotoğraflarını bir koleksiyona dönüştürme fikri nasıl gelişti?

Açıkçası bu teklif marka ekibinden geldi. Bir fotoğrafçı olarak eserlerimi gerçek hayatta, kadınların üzerinde görme fikri de beni çok cezbetti. İlk görüşmemizde marka ekibine üç ayrı seyahatimden kalan fotoğrafları sundum. Üç ayrı renk skalası, üç ayrı duygu, üç ayrı hikaye arasında favorileri Ege kıyılarındaki bu seyahatim oldu. Sonrasında yaklaşık 50 fotoğraflık bir arşivin içerisinden 10 tanesini seçerek üzerlerinde çalışmaya başladım. Hangi fotoğrafın nasıl bir düzende kumaşlara taşınacağını, hangi elementlerin birbiriyle uyumlu olabileceğini değerlendirdim. Örneğin bir fotoğrafta denizin yansıması hoşuma gidiyordu, bir diğerinde bir yelkenlinin gölgesi. Bu şekilde seçimlerimi gerçekleştirdikten sonra tasarım ekibiyle bir araya gelerek fotoğrafların kıyafetlerin hangi bölümlerinde kullanabileceği üzerine fikir alışverişinde bulunduk.

- Çok detaylı ve dikkat gerektiren bir sürece benziyor.

Emin ol öyle. Çünkü bir kıyafeti alırken bir düzene sahip olmasını bekliyorsunuz. Belirli parçaların üst üste gelmesiyle sanatsal bir bütünlük yakalamayı hedefliyorsunuz. Bir de üzerine farklı bedenlerde kıyafetler üretilmesi gerekince iş iyice zorlaşıyor. Mütevazı olmadan söyleyeceğim, her bedene uyumlu, sanatsal dokunuşunu kaybetmeden stil sahibi durabilecek parçalar üretmek üst seviye bir matematik problemini çözmek kadar zordu; ancak, başardığımı düşünüyorum.

- Peki koleksiyonun renk ve desenleri neye göre seçildi?

Renkler yazı hatırlatan mavi, beyaz ve kırmızı gibi klasik denizci renkleri aslında. Arada kendisini gösteren şakayık deseni, bir Yunan adasında gizlice girdiğim bahçede karşıma çıkan bir şakayığın fotoğrafından türetildi. Tipografik elementler Bodrum’da demirlemiş bir teknenin adından ilham alınarak tasarlandı.

Yazının devamı...

Logolar yerini imzalara bırakıyor

Son yılların yükselen trendi logolardan bahsettiğim yazımın üzerinden çok zaman geçmiş sayılmaz. Ancak moda dünyası dur durak bilmiyor, hala güncelliğini koruyan ve etrafımızı saran bu ‘logomanya’ trendi, beraberinde bambaşka bir trendi getiriyor.

Paris’te yakından incelediğim Christian Louboutin İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunda tasarımcı Bay Louboutin’ın imzasının ve yazısının tasarımlara yansıtıldığını paylaşmıştım. Sonrasındaysa Oscar de la Renta defilesinde tasarımcının ‘imzası’ karşımıza çıktı; hem de pek çok farklı tasarımın üzerinde. Büyütülerek bir desene dönüştürülen imza, elbiseler, gömlekler ve eteklerin üzerinde çeşitli şekillerde kullanılmıştı. Markaların sıklıkla tasarımcı değiştirdiği şu günlerde zamansız bir tasarım edinmek isteyen modaseverlerin bir imzayı üzerinde taşımak isteyip istemeyeceği soru işareti. Örneğin bu sezon Karl Lagerfeld imzası taşıyan Fendi’nin önümüzdeki sezon başka bir tasarımcıyla yoluna devam etmeyeceğinin garantisi yok. Bu nedenle ‘yatırımlık’ olarak nitelendirdiğimiz parçaların üzerinde imza yerine logo görmek hala daha mantıklı olan seçenek. Ancak tasarımcısının adını taşıyan markaların bu yolu denemesinde bir sakınca yok. Yakın zamanda daha sıklıkla karşılaşacağımız ‘imza’ trendini şimdiden sizlere duyurmuş olayım. Belki siz de gardırobunuza imzalı birkaç parça eklemek istersiniz.

Panterin yuvasında

Fransız lüksünün öncülerinden Cartier, ‘Rendez-vous’ adlı baştan çıkarıcı davetiyle Paris’teki en önemli duraklarımdandı. İki kata yayılan sunum alanında beni markanın ikonlaşmış panteri karşıladı. Kadınlar için kürklü çantalar, erkekler için birbirinden şık kol düğmeleri, farklı kokular derken kendimi üst katta bir yatak odasında buldum. Cartier ihtişamını evlerimize taşımamıza imkan veren mumlar, çerçeveler ve aksesuarlarla marka için yeni bir döneme girildiğini anlamam gecikmedi. Hemen ilerideyse bir duvarı kaplayan saat ve mücevher sunumuyla karşılaştım. 100. yaşını kutlayan Tank modeli saatlerin çelik kasalarıyla yakalanan sportif dokunuş, bana bu modelin daha uzun bir süre ikonik statüsünü koruyacağını gösterdi. Durun, henüz bitmedi. Yeni goncalanan kaktüsleri andıran ‘Cactus de Cartier’ koleksiyonu da yakaladığı başarı nedeniyle yeni ve şık tasarımlarla genişlediği için bu duvardaki yerini almıştı. Paris maceramda gözgöze geldiğim Cartier panteri gücünü ve ihtişamını tüm dünyaya göstermeye devam edecek gibi.

Ekim bereketi

Moda dergilerinin Ekim sayıları raflardaki yerini aldı ve kutsal moda ayı Eylül’ün sönük dergi kapaklarına ders niteliğinde göz alıcı kapaklarla bizi heyecanlandırdı. Benim Ekim ayı dergileri arasında iki favorim var. Bir tanesi genç ve güzel oyuncu Bensu Soral’ı kapağına taşıyan Instyle Türkiye. Mavi markasının ‘Glam’ koleksiyonunun yüzü de olan Bensu Soral’ın üzerinde tabii ki bu koleksiyondan parçalar var. Ne yalan söyleyeyim, bu mont raflarda diğer kapaklar arasında parıldıyor ve hemen dikkat çekiyor.

Raflarda parıldayan bir diğer kapak da ikinci favorim olan Harper’sBazaar Türkiye. Jena Goldsack’in Anthony Vaccarello tasarımı YSL elbisesi ve BVLGARI aksesuarları nedeniyle kısa süreli bir kalp sıkışması yaşamış olabilirim. Klasikler arasına girebilecek bu kapakla çıkan Ekim sayısını kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Yazının devamı...

Paris’e yakından bakış

Fransız tasarımcı ve markalar Paris Moda Haftası boyunca 2018 yılının İlkbahar/Yaz koleksiyonlarını sunmaya devam ediyor. Benimse takvimimde ışıltılı ve kalabalık defileler yerine markaların ekipleriyle bir araya gelebileceğim ve koleksiyonları yakından inceleyebileceğim sunumlar yer alıyor

Louboutin sihri

Christian Louboutin İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu, farklı dönem filmlerinden ilham alıyor. Sunum alanına girerken beni, hikayesi Bay Louboutin tarafından yazılmış keyifli bir animasyon filmi karşılıyor. Koleksiyondaki ilk sürpriz ‘Ruby Lou’ adlı yeni bir çanta. Önümüzdeki sezonun en çok dikkat çekecek çantalarından birisi olduğunu düşündüğüm bu modelin farklı boyları ve renkleri sayesinde pek çok kadın tarafından tercih edileceğine eminim. Unutmadan, kesimiyle bir yakutu andıran bu çantaların tabanı, Louboutin tasarımlarından alıştığımız şekilde, kırmızı. Koleksiyonda yenilikler bununla sınırlı değil. Bay Louboutin tarafından gerçekleştirilmiş çizimler ve karalamalar özel bir teknikle ayakkabı, çanta ve aksesuarların üzerine taşınmış. ‘Loubi Tag’ adlı bu mini koleksiyon, şıklığını konuştururken eğlencesinden vazgeçmeyen kadınları düşünerek tasarlanmış.

Egzotik dokunuşlar

Keyifli bir akşamüstü uğradığım Sandro İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyon sunumu sayesinde adeta Küba’ya ışınlanıyorum. Egzotik elementler, çiçek desenleri ve çeşitli ikonları buluşturan koleksiyon, markanın geçmiş sezonlarına göre bir hayli renkli ve hareketli. Çizgililere şans vermenizi söyleyen koleksiyonun benim için en öne çıkan parçalarıysa natürel tonlarda hazırlanmış ve farklı detaylarla zenginleştirilmiş dış giyim parçaları. İlk olarak İstanbul’da tanıştığım, sonrasında da Milano’da koleksiyonlarını yakından incelediğim Corto Moltedo, bir süredir şansını Paris’te deniyor. Markanın Palais-Royal’deki butiği, önümüzdeki yazın parçalarını sunuyor. Bottega Veneta’nın kurucuları Laura ve Vittorio Veneta’nın oğulları olsa da kendi yolunu çizen Gabriele Corto tarafından kurulan marka, lüksü elden bırakmadan eğlenceli bir vizyon ortaya koyuyor. 2018 yazında Meksika’dan esinlenen koleksiyonda canlı renkler ve desenler dikkat çekiyor.

Lagerfeld’in dünyası

Fendi ve Chanel gibi öncü markalara hazırladığı koleksiyonların yanı sıra kendi adını taşıyan markasını da geliştirmeye devam eden Karl Lagerfeld, yeni koleksiyonunda trendlerin kokusunu kilometrelerce öteden alabileceğini ispatlıyor. Saint Germain bölgesinde ziyaret ettiğim Karl Lagerfeld ofisi, yıldızlardan ilham alan Karl Lagerfeld İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. Koleksiyonun yıldızlara yaptığı gönderme, akıllı detaylar sayesinde sıkıcılıktan uzaklaşıyor. Spor koleksiyona da yansıyan bu tema, çantalara gelindiğinde yerini ışıltılara ve farklı malzeme kullanımlarına bırakıyor. Karl Lagerfeld’in bir ikon haline gelen beyaz kedisi Choupette de koleksiyonda kendisine yer buluyor. Kedi kulaklarını anımsatan parçalarla hareketlenen portföy, cüzdan ve çantalar genç kızların sevgilisi olacağa benziyor.

Yazının devamı...

Paris'te çok konuşulan gece

On parmağında ondan fazla marifet olan genç model Gigi Hadid, ünlü Fransız mücevher markası Messika için özel bir koleksiyona imza attı. ‘Messika by Gigi Hadid’ koleksiyonunun sunumu, markanın ikonik hale gelmiş Move koleksiyonunun 10. yıl kutlamasıyla birlikte Paris’te gerçekleştirildi. Çarşamba gecesi Türkiye’den katılım gösteren az sayıda özel davetliyle birlikte bu kutlama ve sunumlara katılmak üzere Hôtel Salomon de Rothschild’deydim. Aldığım duyumlara göre 700’den fazla davetliyi ağırlayan otelde gece boyunca neler olup bitti birlikte bakalım.

Saat 20:25 - Otelin girişinde siyah camlı özel araçların oluşturduğu sıra, ne kadar önemli bir davete katılmak üzere olduğumuzun habercisi.

Saat 20:35 - Hôtel Salomon de Rothschild’in ön ve arka bahçeleri ile balo salonları bu geceye özel olarak dekore edilmiş.

Saat 21:30 - Davetliler arasındaki Barbara Palvin, bugüne kadar gördüğüm en rahat, kaprissiz, eğlenceli modellerden; orası kesin. Gece boyu dans eden genç yıldızın doğallığı ve çok eğlenen hali uzun süre aklımdan çıkmayacak gibi.

Saat 22:50 - Müzik devam ededursun, otelin girişinde bir çeşit izdiham yaşandığını fark ettim. Onlarca kamera ve fotoğraf makinesi tabii ki tek bir kişiyi işaret ediyordu: Gigi Hadid.

Saat 23:00 - Yüzlerce insanın arasından bütün zarafetiyle süzülerek geçen Gigi Hadid, davetlilerin ‘selfie’ ricalarını kırmadı ve kendisine ulaşmayı başaran herkesle fotoğraf çektirdi.

Saat 23:30 - Bütün misafirlerin otel bahçesinde toplanmasının ardından Gigi Hadid bu koleksiyonun kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlattı. Moda ve güzellik markalarıyla zaman zaman bir araya gelen Hadid’in aksesuar alanında bu kadar ikonik bir markayla birlikte yola çıkması ise bizim için heyecanlı bir haber.

Saat 23:50 - Salonlardaki ekranlar, ‘Messika by Gigi Hadid’ koleksiyonunun reklam görselleriyle dolup taşıyordu. Reklam kampanyasının arkasındaki isimlerse Mert Alaş ve Marcus Piggott.

Saat 00:10 - Messika sadece bir tanıtım gecesi değil, aynı zamanda bir kutlama gecesi düzenlediğini ispatlarcasına Bob Sinclar ile davetlileri coşturuyordu. Gecenin kaçta biteceğini bilense yok gibiydi.

SPORTİF VE ŞIK

Şimdi hep birlikte, bir hafta öncesine, Milano’ya dönüyoruz. Sportmax defilesini izlemek üzere ön sıradaki yerimi aldığımda, bir önceki sezonun salaş şıklığının neye evrileceğini hayal etmeye çalışıyordum. Yaklaşık on beş dakika sonraysa Sportmax tasarım ekibinin bir denge meselesi üzerinde sıkı çalıştığından emin oldum. Hareket kazanmak lastik bantlardan yardım alan, dış giyim parçalarında hafifliği ön planda tutan, uzak doğuya selam çakan kemer ve bantlarla sportif bir hava yakalayan koleksiyonda favorim, orta boy topuğu ve üçgen şeklindeki detaylarıyla dikkat çeken ayakkabılar oldu. Sanırım bu ayakkabılar, önümüzdeki yaz sokak stili fotoğraflarında sıklıkla karşımıza çıkacak, benden söylemesi.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.