Şampiy10
Magazin
Gündem

Beckham’dan erkeklere özel marka

Erkeklerin güzellik ve bakım dünyasıyla imtihanı tüm hızıyla devam ededursun ‘erkek güzeli’ olarak tanımlanan David Beckham olaya el koymaya karar vermiş. Beckham, uzun süredir aklında olan marka yaratma hayalini L’Oréal grubu ile gerçeğe dönüştürecekmiş.

Şubat ayında piyasaya sunulacak erkek bakım markası House 99, L’Oréal için de uzun zaman sonra bir ilk olacak. Marka grubu bir süredir farklı markaları satın alarak portfolyosunu genişletiyordu. Ancak bu sefer tamamen David Beckham’ın vizyonuyla sıfırdan bir marka yaratılıyor.

House 99’un yirmi bir farklı ürünle erkeklere sunulması planlanıyor. Ürünler arasında dövme yaptırılmış alanlara özel kremlerden tutun da vücut, saç ve yüz bakımıyla ilgili pek çok ihtiyaca yönelik farklı ürün tiplerine kadar pek çok çeşit yer alıyor.

Söz konusu Beckham ailesi olunca moda ve güzellik dünyasındaki girişimler kulağa yabancı gelmiyor. Victoria Beckham’ın Estee Lauder ile gerçekleştirdiği ve başarılı satış rakamlarına ulaşan iş birlikleri, David Beckham’ın H&M ile son yıllarda yakaladığı görünürlük ve Brooklyn Beckham’ın Burberry gibi markalarla yaşadığı maceralar bir araya gelince, Beckham’ların başarı grafiği giderek yükseliyor. Bütün bunlardan yola çıkıldığında, sektörün uzman isimleri House 99 adlı erkek bakım markasının yıl içerisinde 50 milyon dolar gibi bir satış hacmi yaratacağını öngörüyor. House 99’un Şubat ayında İngiltere’de, Mart ayından itibarense 19 ülkede satışa sunulacağını ekleyeyim. Markanın Türkiye’de raflarda yerini alıp almayacağıysa şimdilik bilinmiyor.

Hem şık hem leziz

Son yılların en çok konuşulan markalarından Gucci, 2018’de de gündemden düşmeyeceğe benziyor. Farklı sanatçılarla işbirlikleri, özel şovlar derken Gucci dünyasına bir de restoran ekleniyor.

Floransa’da geçtiğimiz hafta açılan ‘The Gucci Osteria’ hem tasarımcı Alessandro Michele’nin hayallerinden besleniyor hem de üç Michelin yıldızlı şef Massimo Bottura’nın dokunuşuyla zenginleşiyor.

Restoranın dekorasyonunda tabii ki markanın geçtiğimiz aylarda tanıttığı ev koleksiyonundan ürünler kullanılmış. Bunun yanı sıra Lorenzo de’ Medici’ye ait 15. Yüzyıldan kalma bir karnaval şarkısının sözleri duvarlara altın harflerle işlenmiş. Michele’nin imzası haline gelen kapitone koltuklar ve Gucci koleksiyonlarında gördüğümüz renk ve desen karması da bu restoranda kendisine yer bulmuş. Ünlü şef Bottura’nın yönetimindeki mutfaksa İtalyan lezzetlerini en çağdaş şekilde yorumlamayı hedefliyormuş.

‘The Gucci Osteria’ Floransa’da yer alan ve 2011’de açılan Gucci müzesinde yer alıyor. Alessandro Michele müzeyi, markanın koleksiyonlarındaki ‘hayal gücü dolu bahçe’ fikrinden yola çıkarak ‘Gucci Garden’ olarak yeniden isimlendirmiş. Özel tasarımlar, sınırlı sayıda üretilen sanat eserleri ve sürekli değişecek yapısıyla popülerliğini korumayı planlayan bu ‘bahçe’ ve ona eşlik eden restoran şimdiden moda dünyasında büyük bir heyecan yaratmışa benziyor. Eğer yolunuz bir gün Floransa’ya düşerse Gucci Garden’ı ziyaret etmeyi unutmayın. Restoran içinse uzun süre öncesinde rezervasyon yaptırmanız gerektiğini hatırlatayım.

Yazının devamı...

Arşivlik marka olmak

Pek çok moda tasarımcısı ya da marka yıllara meydan okumayı başarsa da hafızalarda tutunamayabilir. Dünyaca tanınan ve sürekli kendisinden bahsettiren bir marka olmaksa hiç kolay değil. Helmut Langtam da bu ikisinin arasında, kendine özel arşivlik bir statüyle duruyor.

1986 yılında moda tasarımcısı Helmut Lang tarafından kurulan ancak 2015 yılında tasarımcının dahiliyetinin son bulmasıyla yeni bir yöne gitmeye başlayan marka, sadece moda severlerin değil koleksiyonerlerin de radarında yer alıyor. Yeni bir projenin parçası olarak klasik Helmut Lang parçalarını yeniden yorumlayan marka, projenin reklam kampanyasıyla da bir ilki gerçekleştiriyor.

Yirmi yılı aşkın süredir ‘Exactitudes’ adlı fotoğraf serileriyle benzer zevklere sahip insanları fotoğraflayanAri Versus ve Ellie Uyttenbroek ilk defa bir markayla yan yana gelmiş. Proje kapsamında, Helmut Lang koleksiyoneri denilebilecek on iki isim, hem kendi gardıroplarındaki parçalar hem de yeniden yorumlanan klasiklerden oluşan bir karmayı giyerken fotoğraflanmış. Aralarında Kanye West ve Solange Knowles’in de yer aldığı isimlerin Helmut Lang tasarımlarına olan hayranlıkları, bu fotoğraf serisi ile belgelenmiş.

Sanırım hızlı iniş çıkışlarıyla meşhur moda dünyasında bir markanın başına gelebilecek en güzel şey ‘arşivlik marka’ olarak anılması.

Bir kedi gördüm sanki

Sokak stilinin fırtınalar gibi estiği ve Supreme, Off-White gibi markaların en popüler markalar arasında yer aldığı günlerde tabii ki bu stili benimseyen bir kediyle tanışmamız kaçınılmazdı.

Hollanda’da yaşayan ve henüz üç yaşında olan Zappa The Cat, moda dünyasını hepimizden daha sıkı takip ediyor. Sıklıkla asi stilini ortaya koyan bu sevimli kedi, Instagram’ın en yeni yıldızları arasında yer alıyor ve eminim şu günlerde ilk defile davetiyesini bekliyor.

Daha önce Karl Lagerfeld’in kedisi Choupette ya da MarcJacobs’ın köpeği Neville sayesinde ısındığımız ‘sevimli moda severler’ arasına eklenen Zappa The Cat’i takip etmeyi unutmayın.

Sosyal medya yıldızları aranıyor

Bir süre önce Condé Nast yayın grubu tarafından Milano’da açılan bir ‘sosyal medya’ okulundan bahsetmiş, benzeri işlerin Türkiye’de de hayata geçmesini dilemiştim. Geçtiğimiz günlerdeyse L’Oréal grubunun Content Pro adlı projesiyle karşılaştım.

Proje, alıştığımız ‘sosyal medya’ okullarının dışında, kullanıcıların çeşitli ürünleri kullanarak birer ‘sosyal medya yıldızı’ olmayı öğrenmelerini amaçlıyor. Siteye üyeliği kabul edilen içerik üreticileri, L’Oréal grubu şemsiyesi altında yer alan yirmi sekiz markayla ilgili proje tekliflerini okuyup, kendilerine en uygun olanlara katılabiliyor.

Önümüzdeki günlerde çok daha sık duyacağımız Content Pro’nun yaratacağı yeni sosyal medya yıldızlarını merakla bekliyorum.

Yazının devamı...

Yeni yıl, yeni trendler

Moda dünyasının 2018’e hızlı bir giriş yaptığını söylemek mümkün. Özellikle ödül törenleri ve kırmızı halıdaki şıklık yarışı önümüzdeki günlerin en önemli konuları olacak. Peki ya önümüzdeki günlerin en çok konuşulacak trendlerinin neler olacağını merak ederseniz, şöyle bir özetleyeyim:

Kendini göster: Sanki geçtiğimiz yıl yeterince ‘ben’ odaklı geçmemiş gibi 2018’de de kendimizi göstermek için çırpınıp duracağız. Daha büyük çantalar, daha büyük paltolar, etrafı saran logolar ve tabi ki mesajlar yine bizimle. Şimdiden yatırımınızı yapın, bu gösterinin parçası olma fırsatını kaçırmayın.

Kare karalamaca: Yine 2017’den 2018’e taşmayı başaran ve kalıcılığı sorgulanamayacak bir trend, kareliler. Hafif ‘grunge’ bir etki verecek kırmızı siyah kareli pantolon, romantik bir dokunuş katacak kırmızı beyaz pötikareli etek ya da yeniden gündeme gelmeyi başaran Burberry aksesuarlar; bu sene kareli desenlerin senesi, hatırlamakta fayda var.

Sakin tonlar: Geçtiğimiz yılların renk patlamaları geride kaldı, şimdi sakinleşme zamanı. Pastel tonların hakimiyetine gireceğimiz günler kapıdayken önerim özellikle sarı ve pembe gibi öne çıkan renkleri gardırobunuza eklemeniz.

Sporcu havası: Sportif görünümleri en şık davetlere bile taşımayı sevenlerdenseniz, bu sene sizin seneniz. Eşofman altınız Gucci’den, spor ayakkabılarınız Louis Vuitton’dan, tişörtünüzse Fenty’den olsun, havanız yerinde olsun.

Kapak krizi büyüyor

Son günlerde hem Türkiye’de hem de dünyada konuşulan ortak bir konu var: W Magazine ve İngiliz Vogue dergilerinin kapakları. Yaklaşan Altın Küre ve OSCAR gibi ödül törenleri öncesinde W Magazine ekibi aralarında James Franco, Tom Hanks ve Jennifer Lawrence’ın da bulunduğu pek çok ünlü oyuncuyu fotoğraflamış.

Altı ayrı kapakla çıkan W Magazine’in ‘en iyi performanslar’ başlıklı çekiminden içerisinde Margot Robbie ve Nicole Kidman’ın yer aldığı bir kareyse İngiliz Vogue dergisinin kapağında da yayınlanmış. Çoğu moda takipçisinin bir hata ya da bir yanlışlık olarak gördüğü bu ‘çifte kapak’ durumu aslında çok da yadırganacak bir şey değil. Bahsi geçen çekimin yaratıcı yönetmenliğini İngiliz Vogue dergisinin genel yayın yönetmeni Edward Enninful üstlenmiş ve bu çekim iki derginin ortak bir projesi olarak duyurulmuş.

Moda dünyasının önde gelen isimleri, bu kapağın iki dergide birden basılmasını sorun etmişe benzemiyor. Çünkü ortada çok daha büyük bir problem var, o da ırkçılık. İngiliz Vogue’un başına gelir gelmez daha katılımcı bir yayın sözü veren Enninful’un son ürünü olan derginin kapağında ‘Hollywood’un yeni çağı’ ve ‘ırkçılık hakkında konuşmalıyız’ gibi başlıklar göze çarpıyor. Buna rağmen kapakta bu başlıklarla çelişen iki yıldız yer alıyor.

Sosyal medya yorumları, moda dünyasının asla değişmeyeceği, moda dünyasındaki etkili isimlerin arada bir ağzımıza bir parmak bal çalıp sonra yine eski, katı kurallarına döndüğü yönünde. Sizce moda dünyası yeni yılda daha katılımcı olabilmeyi başarabilecek mi?

Yazının devamı...

2017 ile hesaplaşma

Geride bıraktığımız trendlere, olaylara ve ünlülere bakmak için yılın son gününden daha iyi bir zaman olabilir mi? Dün başladığımız hesaplaşmaya bugün devam ediyoruz ve 2017’nin en akılda kalanlarına birlikte göz atıyoruz.

En popüler çantalar

Kadınların dünyasında en özel yerlerden birisine sahip olan çantalar bu yıl da ‘vazgeçilmezler’ arasındaydı. Tahmin edebileceğiniz gibi bazı çantalar diğerlerinden çok daha fazla dikkat çekerek 2017’ye damgasını vurdu. Yıl içerisinde de sıklıkla bahsettiğim Gucci’nin Marmont çantası, en çok arananlardan oldu. J. W. Anderson’ın Pierce modeli, Chloé’nin Nile modeli, Cullt Gaia’nın Ark modeli ve Off-White’ın Binder Clip modeli ise Instagram’ın yıldızlarından olmayı başardı.

Hafızalara kazınan ayakkabılar

Çantalar ne kadar özelse, ayakkabılar da bir o kadar önemli. 2017’nin ayakkabı trendleri tek bir doğrunun olmadığını gösterdi, bizi yeni deneyimlere doğru harekete geçirdi. Saint Laurent’ın dize kadar uzanan ışıltılı çizmeleri hem Türkiye’de hem de dünya çapında konuşulurken rahatlığın sembolü terlikler moda dünyasını adeta ele geçirdi. Şahsi favorim No:21’in fiyonklu ayakkabılarıydı ancak sanırım ‘çorap gibi bot’ ve ‘çorap gibi çizme’ modelleri sayesinde Balenciaga, Fendi ve Vetements markaları hafızalara kazınmayı daha çok hak etti.

Popüler kültürle yakın temas

Moda dünyası her zaman popüler kültürle yakın ilişkiler içerisindeydi. Ancak 2017 ile sosyal medyanın hızlı yükselişi, popüler kültür ve moda ilişkisini de ateşledi. Netflix’in çok konuşulan dizilerinden Stranger Things temalı koleksiyonlar, Amerikan seçimlerinde başkan aday adayı olan Bernie Sanders’a gönderme yapan aksesuarlar ve çok daha fazlası podyumlardan sokaklara taşmayı başardı.

Trendlerle köşe kapmaca

Geniş kesimli denim pantolonlar, bol paçalar ve kollar, puf montlar derken moda dünyası rahatlığı pek sevdi. Bu rahatlık hissi, 2017’nin bize getirdiği en ‘faydalı’ trendlerdendi. Bir de üzerine büyük atkılar ve şallar eklenince, sektörün en sert mizaçlı kadın ve erkekleri bile ipleri koy verdi.

Bazı trendler herkesi mutlu ederken bazıları görenleri hayrete düşürdü. Örneğin pijama takımlar, özellikle gün içerisinde veya şık davetlerde boy gösterince, bir kısım ‘moda eliti’ rahatsızlığını gizleyemedi. Yataktan az önce çıkmışçasına görünen kadın ve erkekler, adeta modanın sınırlarını zorluyor gibiydi.

Yılın son döneminde dikkat çeken trendlerden bir diğeri de kareli takım elbiselerdi. Evet, kareli pek çok parça uzun süredir radarımızdaydı ancak özellikle gri renkli kareli takım elbiseler sonbaharın gözdeleri arasındaydı. Sokak stili yıldızlarının da sıkça tercih ettiği kareli takım elbiseler, 2017’nin son güçlü trendi olarak tarihe geçti.

Acısıyla tatlısıyla geçen bir yılın muhasebesi burada sona erdi. Moda dünyasının kazanımlardan, kayıplardan ve tartışmalardan yapıcı sonuçlar çıkartacağını umuyor ve herkese stil dolu bir yıl diliyorum.

Yazının devamı...

2017 ile hesaplaşma

Bir yılı devirip diğerine merhaba demek için sayılı gün kalmışken adet olduğu üzere geçen yılın dökümünü almak istedim. Moda dünyasının bir hayli hareketli geçirdiği 2017’de olup bitenleri, en çok konuşulanları, beğenilenleri, yadırgananları; kısacası olup biten her şeyi bir araya getirdim.

En etkili isimler

Moda dünyasının değişmez gerçeği, farklı yeteneklere sahip, ünlü marka elçileri. 2017’de de bu alışkanlık değişmedi ve tanıdığımız yüzler, birçok marka için farklı çalışmalara imza attı.

Hem Puma gibi küresel markalarla çalışan hem de kendi koleksiyonlarını yaratan Rihanna, bu sene moda dünyasını en çok etkileyen isimlerden oldu. Coach ile gerçekleştirdiği iş birliğiyle sıkça anılanSelena Gomez ve podyumların aranan isimlerinden Bella Hadid de bu sene sektöre yön veren isimler arasındalardı.

Elbette sektöre yön vermek için modellik yapmak ya da markalarla iş birliklerine gitmek gerekmiyor. İngiliz kraliyet ailesinin en yeni fertlerinden Meghan Markle, son birkaç ayda moda tutkunlarının radarına girdi ve büyük bir çıkış yakaladı. Kate Middleton bütün ilginin kendi üzerinden Markle’a kaymasından memnun mu bilemeyiz; ancak, Middleton da etkisini sürdürme konusunda kararlı.

Bu satırları okurken “Peki ya erkekler?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Açıkçası 2017’de gözler Virgil Abloh (Off-White), Demna Gvasalia (Balenciaga) ve Raf Simons (Calvin Klein) üçlüsündeydi. Tasarımcılar dışındaysa Harry Styles, gençlerin sıkı sıkıya takip ettiği stil tercihleriyle bir adım öne geçti.

En çok konuşulanlar

2017’de en çok konuşulanlar zaman zaman nostalji rüzgarları estirdi zaman zamansa bizi ortak sorumluluklarımız konusunda yeniden harekete geçirdi. Logoların büyüdüğü, renklerin coştuğu, maksimalist tutumun gündem olduğu 2017’de tasarımcılar feminizm üzerine iddialı cümleler kurdular, cinsiyet ve ırk ayrımını sonlandıracak adımlar attılar ve her alanda eşitliği savundular.

Bir yandan Terry Richardson ve Bruce Weber gibi fotoğraf duayenleri ‘erkek ve kadın modelleri taciz etmek’ gibi suçlamalarla yüzleşirken bir yandan tanınmış markalar ‘etik üretim’ sorgularıyla karşı karşıya kaldılar. Ben her fırtınanın ertesinde sakin bir sabah olduğunu düşünerek bu çalkantıların iyiye işaret olduğunu düşünenlerdenim. Bakalım 2018 beni haklı çıkaracak mı?

Yazının devamı...

Modern çağ efsanesi

Belki de daha önce defalarca izlediğim Gucci defilelerinde ilgimi çeken aksesuarlarda onun dokunuşu vardı. Belki de “Bu marka nereye gidiyor? Artık bir şeyler değişmeli” dediğimizde değişimin onunla başlayacağını bilmeliydik.

Son üç yıldır, üzerine çok yazdık, çizdik, konuştuk. Sosyal medyanın gücünü de arkasına alarak adeta bir dijital fırtına estirenGucci, bir modern çağ efsanesi haline geldi. Tabii bunu yaparken tek başına değildi. Pek çok yenilikçi marka ve vizyoner isim de aynı trene bindi.

Moda endüstrisi, kendi efsanelerini yaratıp yok etmekte eşsizdir.Bir bakarsınız Paris’in daracık bir sokağında yer alan, kendi halindeki bir terzi dünyanın en büyük markalarından birini yaratır. Bir bakarsınız yıllara meydan okuyan, deha olarak anılan bir tasarımcı sarf ettiği bir cümle nedeniyle alaşağı edilir. Gucci örneğiyle gözümüzün içine sokulan ‘büyük büyük’ hareketler de bu geçtiğimiz birkaç yılın yaratım sancısı olarak görülebilir.

Elbette bu maksimalist tutumun yeni bir Rönesans olarak nitelendirilmesi benim için abartılı. Ancak Alessandro Michele ve ekibinin rönesansı tüm hızıyla sürüyor. Gucci’nin İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonu için hazırlanan reklam kampanyası da bunun en yeni yansıması. Türkçeye ‘Ütopik Fantezi’ olarak çevirebileceğim kampanyada fotoğraflar yerine dijital çizimler kullanılmış. Her biri birer tabloyu anımsatan çizimlere baktıkça kendinizi zaman ve mekanın bir yerinde sıkışmış hissetmeniz olası.

Akıllı telefonundaki harita uygulamasıyla yolunu bulmaya çalışırken kolunda Gucci logolu çantasını taşıyan bir şövalyeyi resmetmek kimin aklına geldiyse tebrik etmek gerek.

Rengarengarenk

Tanıdığım pek çok makyaj meraklısının övgüyle bahsettiği ürünler bir yana, pazarlama stratejisi ile de dilden dile dolaşan Fenty Beauty, 2017’nin son günlerine damgasını vuracağa benziyor. Rihanna tarafından ‘her kadını düşünerek’ yaratıldığı iddia edilen marka, tam 14 farklı renkten oluşan bir lipstick koleksiyonuyla karşımıza çıkmaya hazırlanıyor.

Güzellik endüstrisindeki bir açığı doldurmayı hedefleyen Fenty Beauty, koleksiyondaki renklerin her ten renginde güzel göründüğünü öne sürüyor. Ürünlerin eğlenceli isimleriyse şimdiden sosyal medya üzerinde konuşuluyor. Fenty Beauty’nin Mattemoiselle Lipstick koleksiyonu 26 Aralık’ta satışa çıkıyor.

Yolculuk nereye Phoebe?

Son on yıldır baş tasarımcı olarak harikalar yarattığı Fransız Céline markasıyla yollarını ayırma kararı alan Phoebe Philo, modaseverleri birkaç soruyla baş başa bıraktı. LVMH grup içerisinde gayet başarılı bir performans gösteren, ürünleri ikonik hale gelen bir markada yolunda gitmeyen ne olabilirdi? Bu ayrılıktan sonra ünlü Fransız markanın başına kim geçecekti? İngiliz tasarımcı Phoebe Philo’nun bu kararında baş tasarımcı koltuğu boşalan İngiliz marka Burberry’nin herhangi bir etkisi var mıydı? Bu soruların cevaplarını aynı anda almayacağız ancak hepsinin birbiriyle bağlantılı olduğundan eminiz. Kendimizi şimdiden Phoebe Philo yönetimindeki bir Burberry’ye hazırlasak iyi ederiz.

Yazının devamı...

Gianni’nin anısına

Geçtiğimiz Eylül ayında, Versace İlkbahar/Yaz 2018 koleksiyonunun sunulduğu gecede yaşananlar, moda dünyasına bomba gibi düşmüştü. Hayır, ortalıkta hiçbir skandal yoktu. Aksine, uzun zaman sonra Claudia Schiffer, Cindy Crawford, Carla Bruni, Naomi Campbell gibi 90’ların top modelleri aynı podyumda buluşmuştu ve bu buluşma moda haftalarının en çok konuşulan konusu olmuştu.

Gianni Versace’nin ölümünün yirminci yılında, tasarımcının dehasına atıfta bulunan bir koleksiyon için bu isimleri bir araya getiren Donatella Versace, şimdi işi bir adım ileriye götürüyor. Koleksiyonun reklam kampanyası için son yirmi yıla damgasını vurmuş pek çok model, yine 90’lara gönderme yapacak şekilde fotoğraflanıyor.

Modeller arasında Gianni Versace’yi yakından tanıma şansına sahip olmuş Naomi Campbell ve Gisele Bündchen gibi isimlerin yanı sıra Kaia Gerber ve Gigi Hadid gibi genç yetenekler de var. Şimdilik ortaya çıkan üç kare, sezonun en dikkat çeken reklam kampanyalarından birisiyle karşı karşıya olduğumuzu kanıtlıyor. Gianni’nin anısına hazırlanan bu eşsiz anma, moda tarihinin en özel çalışmalarından biri olacağa benziyor.

Keşif: LAR Studio

New York’ta doğan ancak hayatının büyük kısmını Londra ve İstanbul’da geçiren yetenekli bir isim, Laris Alara Kilimci, çocukluğundan gelen imgeleri ipek eşarplara taşımaya karar vermiş ve ortaya LAR Studio çıkmış. Seramik sanatçısı annesinin rengarenk dünyasından aldığı ilhamı animasyon alanındaki eğitimiyle buluşturan Kilimci’nin ‘Solemn Play’ adlı ilk koleksiyonu farklı disiplinleri bir araya getiren, eğlenceli bir iş olarak karşımızda duruyor.

Elle çizilen ve dijital olarak baskıya transfer edilen desenler, kimi zaman bir yolculuğu anlatıyor kimi zamansa 60’ların farklı akımlarına göndermelerde bulunuyor. Twill ipek ve kotondan hazırlanan ve hepsi Türkiye’de üretilen eşarplar, sanatı gündelik hayata taşımayı amaçlıyor. Bana kalırsa bunu da çok yakın zamanda daha fazla modasevere ulaşarak başaracağa benziyor.

Hayaller gerçek oldu

YouTube sayesinde hayatımıza giren ve yüzbinlerce takipçisiyle moda ve güzellik sektöründeki en etkili isimlerden biri olmayı başaran Duygu Özaslan, dünyaca ünlü güzellik markası Bobbi Brown ile bir araya gelerek bir ilke imza atıyor. Markanın bugüne kadar yapmadığı türde bir işbirliği kapsamında, öne çıkan ürünlerden oluşturulan iki ayrı seçki, Duygu Özaslan X Bobbi Brown adı altında, özel fırsatlarla satışa sunuluyor.

İki tarafın da hayallerini gerçeğe dönüştürdüğü bu birliktelik, şimdilik sadece gündüz ve gece konseptinde olmak üzere iki ayrı ürün seçkisini kapsıyor. Duygu Özaslan’ın makyaj uygulamalarında da sık sık kullandığı ürünlerden oluşan bu seçkiler, hem Bobbi Brown mağazalarında hem de online olarak satışa sunuluyor.

Benim aklımdaki soru, herkesinkiyle aynı. Acaba bu işbirliği sadece bir seçki olarak mı kalacak yoksa daha köklü bir işbirliğinin kapıları aralanacak mı? Sanırım bunun için, öncelikle bu ilk çalışmanın sonuçlarını görmeliyiz.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.