En ahlaksız savaş!
Cuma günü Tunceli’de PKK saldırısında şehit olan polis memuru Murat Savaş Kale’nin “bir ay önce doğan bebeğini görmek için” izin istediği ama terör olayları nedeniyle alamadığı açıklandı. Ağabeyi “bebeğini göremeden şehit oldu” diye haykırdı cenazesinde…
Acılı babası Emniyet Müdürüne “Benim oğlum gitti, başkasının oğlu gitmesin, kurban olayım başka şehit verdirmeyin” diye yalvardı.
O ailenin, ana-baba-eş-kardeş hepsinin ruh halini, bundan sonra nasıl “unutulmaz” bir acıyla yaşamak zorunda kalacaklarını düşünebiliyor musunuz?
Terörün ahlaklısı yok!
Hakkari-Şemdinli, Batman Gercüş, Siirt , Nusaybin, Şırnak-Cizre, Tunceli… Bir-iki gün içinde birçok köşede askere, polise, sivillere PKK tarafından yapılan eş zamanlı saldırılar artık il, ilçe merkezlerindeki karakollara, üslere, ilçe müdürlük binalarına kadar ilerledi.
Cizre’ye tüm giriş çıkışlar kapatıldı, sokağa çıkma yasağı ilan edildi, çatışmalarda 2 askerin şehit olduğu ve yararlılar bulunduğu bildiriliyor. Bu kalleşçe saldırılar olurken HDP ve PKK zaman zaman “ahlaklı-ahlaksız savaş” söylemleri yayınlıyor.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, PKK’nın Diyarbakır’da genç doktor Abdullah Biroğlu’nu öldürdüğü saldırı için “en ahlaksız savaş koşullarında bile sağlık çalışanlarına saldırı kabul edilemez” dedi.
Daha önce “terörün, silahın demokrasi mücadelesinde yeri yoktur” dediğine göre ve toplum kesimleri arasında bir savaş nedeni de olmadığına göre şu anda Türkiye’de olanlar “savaş” değil bu bir, yapılan arkadan saldırıların hepsi “ahlaksız” kelimesine de çok uygun bu iki!
O nedenle Demirtaş’ın doktorlara, ambulanslara yapılan saldırıları “lanetlemesi” hiçbir anlam ifade etmez, tek taraflı olarak yapılan PKK saldırılarının tamamını lanetlemesi ve önlemek için çalışması gerekir. Bunları tekrar tekrar hatırlatmamın sebebi HDP- PKK ve Öcalan arasındaki “dava bağının” devam ettiğinin gizlenemeyeceği gerçeğidir.
Yine seçim öncesi sahnedeki değişimi izliyoruz ama kulis maalesef aynı kulis… Bu yetmiyormuş gibi başımıza bir de “kimin sardığı anlaşılmayan” IŞİD terörü çıktı şimdi.
Silahlandıran kim?
Demirtaş “Çözüm sürecinin son aşaması olan PKK’nın silah bırakmasına gelindiğini, İmralı’ya marangoz götürülerek müzakere masası kurulduğunu, toplantı odası hazırlanmışken masanın devrildiğini” söylüyor.
“PKK’yı silahlandıran biz değiliz” diyor.
Şimdi, ülke bir erken seçime götürülüyorsa seçmenin “Çözüm sürecinin silah bırakma aşamasına kadar olan kısmında nelerin konuşulduğunu”, İmralı olayını, masanın devrilme nedenini, PKK’yı kimin silahlandırdığını bilmesi gerekiyor.
Seçimi ertelemek!
Bu şartlar altında, büyük bir terör-saldırı tehlikesi sivil vatandaşlar için de mevcutken seçimin ertelenmesi Sayın Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi “demokrasiye saygısızlık” olmayacaktır.
Tam aksine “halkın güvenlik nedeniyle sandıktan kaçması” büyük ihtimaldir, seçim sonucunu etkileyecektir ve bu nedenle suçlanmaları da zordur. Muhalefet partileri seçimin ertelenmesini ve diğer partilere verilmeyen koalisyon şansının verilmesini talep edebilirler.
Ciddi olayların yaşanabileceği bir seçimin sorumluluğunu almak yerine bu daha doğru bir karar olacaktır.