Şampiy10
Magazin
Gündem

Hızır servis

Yalçın Akdoğan yere göğe sığdırılamıyor. .

Özellikle orta gelir grubu kitlelere Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan dikkat çekici bir açıklamada bulundu.

Cumhurbaşkanı’nın çözüm sürecine karşı olduğu yolunda bir izlenim uyandırdığı belirtilmekle beraber bu yanlış anlamaya son verme fırsatı yarattığını da bilmek lâzım.

Yalçın Akdoğan’ın “Çözüm Süreci”ne karşı olduğunu söyleyen birine inanması mümkün değildir. Ama yine de denenmiştir.

Kendisini bölücü terörle savaşan meşru bir güç gibi göstermeye çalışınca Sırrı Süreyya Önder’den itiraz geldiğini söylemiş, bu ifadeyi de “kısasa kısas” anlamında sarf ettiğini belirtmiştir.

Süreç dünyadaki benzerlerine ulaşma konusunda yeterli rekabet üstünlüğünü kazanmış durumdadır.

Bundan sonraki adımlar, Akdoğan’ın da taşıdığı nükte kabiliyetini gösterecektir.

Kürtçü örgütlerin iklimi bozduğunu süreci zehirlediğini söyleyince HDP’nin tepkisi çok sert olmuş.

Sırrı Süreyya şu karşılığı vermiş:

“Bugün Kürtlere kükreyenler, bu ordunun başına çuval geçirildiğinde generaller içeri atıldığında çıt çıkarmadı!”

Siyasetin kitleleri etkileyen söylemleri, millet kürsüsünün şükran duygularını her zaman taşıyacaktır.

Meclis iradesi kuvvetle ümit ederiz ki özlenen demokrasinin örneklerini her geçen gün çoğaltacaktır.

Burada önemli olan Yasama’yı bir intikam aracı gibi görmemektir. Doğru reçetelerin yardımını kimse reddetmemelidir.

İki gün önce Türkiye’nin kapısı çaldı. Gelen kişi bilindik, ahlâkını ve yeteneklerini denediğimiz uluslararası bir şahsiyetti.

2001 krizini aşmakta Türkiye’yi “Hızır Servisi” yaparak kurtaran, sonra istikrarlı bir ekonominin alt yapısını hazırlayan, ona da istikrar kazandıran Kemal Derviş’ti.

Ekonomistler, Türkiye’nin 2001 krizini Kemal Derviş’in önerdiği siyaset sayesinde atlattığını herhalde kabul edecektir.

AKP hükümetinin ekonomi takımı bu tecrübeye sahipken Derviş’ten yardım istemeyi içlerine sindiremez.

Bu çok normaldir ama kamu hizmetinde mütevazı olmak hem yönetilenlerin hem yönetenlerin önünü açar.

Derviş acaba riskli gidişi durduracak beceriyi daha da fazlasıyla kazandı mı?

İnşallah!..

Yazının devamı...

Seçerken Dikkat!..

Başarılı taklidin rahatına alışmış olanları kolay kolay aksine razı edemezsiniz.

Her şeyi yitirdikten sonra ne kadar haklı fakat şanssız olduklarına sizi ikna da edebilirler.

Daha beter bir akibettir bu; yanlıştan dönme hakkına sahipken görememek...

Kamu ekonomisi, Ankara’daki harika çocukların bir kredi daha kullanmasına imkân yaratacaktır. Çünkü kavga edenlerin en çok dikkat etmeleri gereken şey, akıllı ve planlı bir çekilme kararını kusursuz hayata geçirmeleridir.

Beterin beteri, işte Putin’e verilen imkânın kendilerinden esirgenmesidir.

Ağaçtan düşen adamın doktor yerine “ağaçtan düşmüş bir adam” getirmelerini istemesi elbette komiktir ama görev değişimlerini Moskova-Ankara çözümünü taklit ederek halletmeyi seçmiş rejimlere de zaman kaybettirmemek lâzım.

Para iktidar ise

AKP’nin ekonomi takımını yerden yere vurmak zor değildir. Elimizde daha önceki linçleri “başarı ile” halletmiş timler hazır, bekliyor.

Siyaseten kumpasa getirilen on yılı geçmiş kıdemde teknisyenler ve siyasetçiler...

Dün TV’de bir komedi programında gözüme çarpmıştı;

“Küçük dokunuşları ile yaratacağı önemli sonuçlar” bulunduğuna inanmak, karşısındakilere de inandırmak...

AKP iktidarının yaptığı en büyük yanlış belki de ekonomiyi yöneten genç ekibin değerini bilmemek oldu.

“İktidar paraysa, parayı iktidar sahibi yapacak büyüklükte başkasına vermek korkaklıktır..”

Programı doğru ve cesur uygulamak gerekiyor.

Tek adam nerede?

Kızağa birilerinin çekilmesi gerekiyorsa “başarısızlık ihbarı” taşıyan zarfın üstündedir adres.

Faturayı sesi az çıkanlara kestirmek hara-kiri’dir.

Hele bu eylemi, Başkanlık iddiasını ete, kemiğe büründürmek olur ki, “faydası olmayan pişmanlık” işte tam da budur!

İtibarlı Guardian gazetesi, Türkiye’de iktidarın sahibi kim olduğuna dair, bir soru ortaya attı.

İngiliz gazete Erdoğan ile Davutoğlu arasındaki gerilimin cumhurbaşkanlığı yetkilerinin genişlemesi üzerinden kriz noktasına ulaşabileceğini belirliyor.

İktidar kavgasının sebep olduğu hasar bugünkü seviyesinde kalır mı?

Kavgayı davet edecek gereğinden fazla sebep var.

Tüm taraflar anlayışlı olmalı...

Yakınlarını değil lâyık olanları önermeli.

Yazının devamı...

Adalet anıtı ne güzel kadın

Seçime ay değil “bir kaç hafta” kalmıştır. Gidişatı sağlıklı buluyor musunuz?

Seçimle ilişkilendirmek belki haksız bir şüphe olacaktır ama ne yaparsınız ki Türkiye’de seçim yaklaştıkça kirlenme derinleşir, adaylara demedik hakaret kalmadığı halde yolsuzluk ve rüşvet dosyaları adil bir mahkemeye hasret kalır.

Seçim meydanların didik didik aranan, kanıt niteliği kabul gören dosyalar “Bir gün yine buluşacağız” inancından güç alarak hukuk bürolarındaki “mümtaz” yerini alır.

Bülent Arınç ile Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek arasındaki karşılıklı suçlama çocuklarla ilgili terbiye kotlarına uymadığı için mekân daralmıştır.

Acaba hangisi daha verimli olur; yayın özel bir denetime mi emanet edilmeli yoksa bu alanda seçilmiş uzmanlardan mı yararlanılmalı?

Belediye Başkanı Gökçek, “Ankara’yı parsel parsel sattığı” konusunda suçlamaya hedef olmuştur. Ama iddianın gerçek adresine yani Savcılığa ulaşması gereği dikkatten kaçmıştır.

Türkiye’de adaletin özel amaçla bir camiayı (TSK) hedef alması adli cinayetler doğurmuştur.

Yalnız bu bile adaletin yansız ve bağımsız mahkemelerden geçmesi mecburiyetini bize daima hatırlatmalıdır.

Toplumların biriktiği yerlerde adalet daima güzel bir kadının varlığı ile temsil edilir.

Tacize uğrayan kadınların sayısındaki artışta acaba bunun bir etkisi var olabilir mi?

Her gün bayram olsa

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, emeklilere verdiği sözü noter senedi ile garantiye aldı.

Ana muhalefet lideri seçimde Başbakan olursa emeklilere dini bayramlarda bir maaş ikramiye ödenmesiyle ilgili vaadini garanti edecek.

Emeklilerin maaş zarfları bayramlarda cömert bir “devlet baba”nın varlığını duyuracak aileye.

Tabii en çok torunlar sevinecek.

İki maaş vaadinin garantisi, üstüne bir bardak soğuk su içmeyi önerenleri dikkatli olmaya sevkedecektir.

Kılıçdaroğlu partinin Meclis grubunda şöyle demişti çünkü:

“Bu sözümü tutmazsam başbakanlıktan ve genel başkanlıktan derhal istifa ederek siyaseti bırakacağımı aziz Türk milletinin huzurunda kabul ve taahhüt ederim.”

“Artı bir maaş”ın devamlılık taşıyan bir kazanç olmasını dilerim.

Yazının devamı...

Ampulde arıza var

Devletin yargı erki, kimseyi horlamadan, itip kakmadan çalışmalıdır.

Aksi halde “güzel çalışıyor” diye boşuna övünürüz!

Siyasetin üst katlarında tipik bir deneme yaşadık.

Çünkü zaman tükenmişti.

Artık bir şey yapılabilirdi:

Hesaplar dökülecek, yolsuzluk yapan varsa adalete teslim edilecekti!

AKP hükümetinin özelliğidir; saygıda ve sevgide kusura düşmeyen bir takımın varlığını hemen hissediyorsunuz.

Fakat bir yandan da Bakanlar Kurulu’nun derin fay kırıkları oluşturduğu hemen fark ediliyor.

Önceki gün Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Saray’a isyandan vazgeçip bununla bağlantılı olarak Gökçek’i ağır ateş altına aldığı görüldü.

Kabul edilemez küfür ve hakaret terör estiriyordu.

Gökçek hedef tahtasına konmuştu ve “ateş serbest” idi:

“Terbiyesiz, haysiyetsiz. Paralelcilere Ankara’yı parsel parsel sattılar bunlar. Oğlunun milletvekilliğini garantilemek istiyor!”

Aman dikkat; küfür ve beddua sahibine çok hızlı dönermiş..

Silâhların gölgesinde

Doğru söylüyor Cumhurbaşkanı;

Dağda bayırda herkesin silâhı bırakması lâzım.

Aksi halde barış ve ateşkes adına hiç kimse Çözüm Süreci’ne herhangi bir katkıda bulunamaz.

Tayyip Erdoğan’ın sözleri bu gerçekliği çok açık ortaya koyuyor:

“Silâhların gölgesinde barış olmaz. PKK silâh bırakmadığı sürece daha fazla devam edemeyiz.

Sözlerin somut adıma dönüştüğünü görmeden daha ileri gidemeyiz.”

Yalansız dünya

2010 KPSS sorularının paralel yapı tarafından “Fetih” şifresiyle üyelerine dağıtıldığı açıklanmış.

Sahtecilikle gerçek arasında beş senelik mesafe var.

Anahtar sözcük olarak “Fetih” seçildiğine göre bu işi örgütleyenlerin “dindar” geçinen kimseler olduğu da tahmin edilebilir.

Burada cevapsız kalan soru şu: Binlerce genç insan boşuna para ve emek harcamış.

Genç okurlarımız Fetih şifresini seçmekle Müslümanlığı yücelttiklerini zanneden din sömürücülerini sorgulamalıdır. Burada kim din yardımı ile daha hayırlı bir sonuç aldığını zannediyor?

Yazık, boşuna gayret... Yalan başta bizimki, bütün dinlerin günah saydığı alışkanlıklardır.

Yalansız bir dünya için ne emek harcasak yerindedir..

Yazının devamı...

Özgüven yoksunu

Kim kimlerle işbirliği yapıyor; cepheler hangi anlamda el değiştiriyor; kimler kazanıyor?

Hafta sonunu buna benzer sorulara cevap aramakla geçirdik.

Çatışmanın en dikkate değer sonucu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İzleme Heyeti’ni gereksiz bulan cevabıydı.

Erdoğan’ın duruşu, hafif tertip bir nükleer patlama etkisi yarattı.

Parti içindeki gruplaşmaları yerinden oynatan Bülent Arınç açıklaması da adresini kolayca buldu.

“Ben şahsen hükümetimiz adına değil ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı çok sevdiğimiz için yıpranabileceği düşüncesiyle uygun görmediğimi ifade etmek zorunda kaldım.”

Konu mankeni

Görev tarifi henüz tam yapılmamış bir İzleme Heyeti oluşacak ve bu heyet düzenli olarak “ada”yı ziyaret edip bilgileri ortak hale getirecek.

Arınç beklenen cevabı verdi:

“Cumhurbakanı siyasetin dışında olabilir mi? Siyasetle ilgili söyleyeceği bir şey yok mu; Bunlar kendilerine göre konu mankeni arıyorlar!”

Dünyanın hiçbir ülkesinde kanu düzenini etkileyecek bir seçim veya atama Türkiye’deki ölçülerle yapılmaz.

Çünkü böyle bir atamanın yasal gereklerinin tümünden herkes haberdardır.

Cahilliğin sebep olacağı zaman kayıplarına sistem müsaade etmez.

Türk Adliye Tarihi, benzeri görülmesi mümkün olmayan yanılgılara uğradı.

Bu sebeple ağır pişmanlıkların utancına katlanmak zorunda kaldı.

Hem de bu borcu hükümetin başı düzeyinde yerine getirmeye mecbur bırakıldı.

Neden tepki yok?

Bölgenin çok ağır bir politik istikrarsızlık içine battığı bir süreçte Silâhlı Kuvvetler, en seçkin personelinden yoksun bırakılmıştır.

Böyle bir hıyanet hak ettiği tepkiyi görmemiş, mahkemeye de kumpas yapan tertipler cüretle yapacağını yapmış, adli cinayet görevini bitirip aylar, hatta yıllar geçtikten sonra açığa çıkmıştır.

Türk kamuoyunun son dönemlerdeki en etkileyici zaafiyeti, istikrarsızlıktır.

Yani güvenlik meselesidir.

Halk güven duymuyor ve doğal olarak güven vermiyor.

Bu açığı daha fazla gecikmeden belirleyip, uzlaşmaya taraf rejimlerle birlikte gidermek ve çözümlemek artık başarılmalıdır.

Karşımızdaki düşman “kendine güven” sorunudur.

Yani kendimizden kaynaklanan sorundur.

Başkasını tedavi edecek değiliz.

Özgüven duygumuzu kazanmalıyız!

Yazının devamı...

Terörle Müzakere

Çözüm Süreci’nin en anlamlı ve en zor eşiğini atlamaya nihayet sıra geldi.

Kutlamaların merkezi Diyarbakır.

Mahşeri bir kalabalık Abdullah Öcalan’ın “Ada”dan yazıp gönderdiği Nevruz mesajını Türkçe ve Kürtçe izledi.

Öcalan’ın mesajında önerdiği kongre, yeni bir dönemin başlayacağı anlamına geliyor.

Örgütün başı şunu diyor:

“Bugün tarihi bir eşikteyiz. Kırk yıllık hareketimizin acılarla geçen mücadelesi boşa gitmediği gibi sürdürülemez bir aşamaya da varmış bulunmaktadır.”

Öcalan, elde edilen kazanımların ziyan edilmemesi için “PKK’nın yaklaşık 40 yıldır yürüttüğü silâhlı mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uymak için kongre yapmalarını tarihi bir gereklilik” sayıyor.

Anlamsız, acımasız

Öcalan’ın aklındaki kongre, yeni dönemin ruhuna uygun siyasetleri belirlemeye çalışacak.

Mektupta örgütün başı “halklarımızın etnik ve dini farklılıkları bu kriz ortamında anlamsız ve acımasız kimlik savaşlarıyla tüketilmektedir” değerlendirmesi yapıyor.

Abdullah Öcalan’ın mektubundaki ifadeler, örgütü muhatap alan silâh bırakma çağrısını da içeriyor. Ama bu adım daha önce verilmiş on maddelik deklarasyon çerçevesinde gerçekleşmiş bir adım olacak.

Ortadoğu emellerini terk etmeyen emperyalist güçlerin yol açtığı son zorbalığın IŞİD olarak ortaya çıktığını belirten Öcalan, acıklı güldürü etkisi yapan özlemini şöyle kaydetmiş:

“Artık gün bu acımasız ve yıkıcı tarihi sonlandırıp kardeşlik ve demokrasiye geçiş günüdür.

Ulus devletleri demokratik siyasetle aşarak açık demokratik kimliklerle ortaklaşmaya geçmenin mecburiyetidir.”

Hayatına oynamak..

Aleti terör olanlarla hayatına oynamayı göze alamazsınız.

Türkiye son yıllarda bir değil iki kez bu yanlışı yaptı.

Temizliğimiz şüphe götürmez.

Hatta 2 milyona yakın Suriyeli mülteciyi evine almanın ve dört milyar doları ceplerine koymanın yanlışına düşecek kadar aşırılığa sürüklenmiştir Türkiye.

Çözüm Süreci projesinin kapağı açılırken sözü dinlenmeye değecek herkes “Terörle mücadele edilir müzakere edilmez” diye avaz avaz bağırdı. Bundan yeteri kadar ders almış olmamız gerekirdi.

Dileriz ki cesaretin hasarı katlanmış olarak geri dönmez.

Sınav bütün ulusun ortak kaderini belirleyecektir.

Ne diyelim;

Allah utandırmasın!

Yazının devamı...

Belgeler çıksın...

Hayatımızı ilkbahara kavuşturan mucizede araştırmacı Mehmet Perinçek’in de payı vardır.

Öyle olmasa yüzbinlerce Ermeni’nin kanına girmiş suçlular nöbetine, bir kez daha girerdik.

Böyle bir pişmanlıktan bizleri koruyan bütün sebeplere ne kadar teşekkür etsek azdır.

Ermeni soykırımı, Türkiye düşmanlığını körüklemenin, yeniden hatırlatmanın fırsatıdır.

Üstelik bu yıl 100’üncüsü..

Şükür ki bu aşamada Ermeni soykırımı, tarihin değerli bir emaneti olarak ortaya çıkmıştır.

Bu bilgi iyi ki işlevini yerine getirmiştir.

Ama ilâhi takdir, iftiranın en ağırını her şeye rağmen yine de bize reva görmüştür.

Bükreş Konferansı...

Neyse ki bu da bir temize çıkma ümididir.

Çünkü olayın birinci derece tanığı hatta oyunculaı ulusal bir sırrı veya ayıbı saklamanın yükü altında değildir.

Evet, savaşta bile insana reva görülmeyecek tanıklıklar yaşanmış olabilir. Ama bunun yükü iki tarafın ortaklığı ile silinecek, unutturulacaktır.

Medeniyeti “tek dişi kalmış canavar” diye adlandıran şair gelecek nesilleri iftiradan korumanın tehlikesini önleyebilecek midir?

“Türklerin mazlum ve mağdur” olduğunu yazan belgeler, kendilerini göreve çağıracak komutanlarını hazır beklemiyorlar mıdır?

Ermenistan Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’dir.

Taşnak Partisi’nin oyunu da taşıyan Başbakan Kaçaznuni, doksan yıla yakın bir zamandır gerçeği isteyenlerin gelip onu bulmasını bekliyor.

Bağımsızlık hayali

Bükreş 1923 konferası, ötekilerde olduğu gibi gerçekleri tesbit eden beyannameler ve raporlar halinde bilimin hizmetindedir.

Türkiye her Ermeni tartışmasında iki tarafın belgelerini getirerek somut üstünden çalışma yürütülmesini talep ediyor.

Ermeni Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı Kaçaznuni’nin raporu döneminde yaşanan cehennemi kendi el yazısı ile tarihi bir belge yapıyor.

Doğu’daki Rus işgalinden yararlanarak Ermenistan’a toprak kazandıracak eylemler için zemin hazırlandığı belirtiliyor.

Bölgede yaşanan imkânlar ve değişimler Ermeni’lerin bağımsızlık hayallerini sürekli tahrik ediyordu.

Kaçaznuni’nin raporu, Rus askeri gibi donatılan Ermeni erkeklerinin Osmanlı askerlerini sırtlarından kurşunladıklarını yazıyor, Ermeni Başbakan olarak bu sapmayı ihanet sayıyordu!

Yazının devamı...

İktidarın günahları

Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye!

Gezici Araştırma Şirketi, ülkeyi hızla Seçim Mevsimi’ne sokuyor.

Şirketin yöneticileri her halde uyanmanın tam gerçekleşmesine zaman tanımak istediler.

Şirketin tehlikeye sokmaktan sakınacağı bir geçmişe sahip olması, anketin inanılır olma vasfını attırıyor.

Ülke çapında on gün önce tamamlanan araştırma 12 yıldır beton sağlamlığı taşıyan, partilerın sıralamasında değişiklik getirmiyor ama “neden böyle?” sorusuna açık, net karşılıklar veriyor.

Ankete göre partilerin temsil oranları sıralamayı değiştirmiyor. Ama en heyecan verici sonucu CHP’de gösteriyor:

AKP yüzde 39.3, CHP yüzde 29.6, MHP yüzde 17.7, HDP yüzde 11.4

Kontroldan çıktı

Anket şirketinin sahibi Murat Gezici, seçim zamanına kadar en büyük hareketin AKP’den MHP’ye yaşanabileceği tahmininde bulunuyor.

Bu seçimden Başkanlık sistemine geçiş imkânı yaratmak kâğıt üstünde mümkün belki ama yüzde 77 gibi ezici bir çoğunluğun Başkanlık sistemine geçiş önünde durması, hayallerin gerçekleşmesine belli ki imkân vermeyecektir.

Yapılan değerlendirme AKP iktidarının çok hızlı bir şekilde başarısızlığa sürüklendiğini gösteriyor.

İktidarın genç bakanları, etkileyici bir takım oyunu ortaya koymayı başarmışken 25 Aralık ve Cumhurbaşkanı seçiminde kontroldan çıkmıştır.

Bunun önemli nedeni, parlamenter sistemi dengeleyen tarafsız Cumhurbaşkanından sistemin mahrum kalmasıdır.

Kırılgan bir yolda

Araştırma “Ne oldu; neden oldu?” sorusuna da cevap veriyor.

İktidarın yanlışları AKP seçmeninde şaşılacak oranda değişim yaratmıştır.

Bunlardan bir kaçını hatırlatmanın yararı olur mu tahmin edemeyiz ama çok hassas, kırılgan bir yolda olduğumuz tartışılmaz gerçektir.

Anketin “AKP’nin hataları” diye listelenen eleştirel tesbitleri, görev üstlenecek her hükümete istikamet verecek değerde tesbit ve uyarılardır.

Bir kaç örnek...

“Son dönemde geçim sıkıntısı yarattı; İşsizliği çözemedi; Çözüm Sürecini yönetemedi; Ak Saray yaptırdı; Yolsuzluk yaptılar; Başkanlık sistemi getirmek istiyor; Eğitim sisteminde sorunları çözemedi; medyaya baskı yaptı; Yargıya müdahale etti; Türkiye’yi kutuplaştırdı; Avrupa ilişkilerini geri plana attı..

Siyaset kurumu bu reçetenin takipçisi olmalı.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.