Şampiy10
Magazin
Gündem

Van'daki GİMA için kasabı sanal ortamda buldular

ÖSS sonuçları yeni açıklandı. Bir arkadaşımın kardeşi iyi bir üniversiteyi kazandı. Ama daha şimdiden "iş bulabilir miyim?" diye kaygılı. İki dil bilmesi, iyi bir üniversitede okuması yeter mi? Hayır.

"Makine mühendisliği iyi bir bölüm mü?" diye sordu bana, doğrusu yanıt verirken kafam karıştı. "Bizim zamanımızda iyi bir bölümdü ama..." dedim kaldım.

Tanıdığım ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu makine mühendisi arkadaşlarımın hepsi bankalarda çalışıyor. Sonuçta bankacılık iyi meslek. Mühendis olup bankalarda çalışanların kariyeri de iyi. "Beni de aynı gelecek mi bekliyor?" diye sordu.

Her 100 kişiden 54'ü işsiz
Türkiye'nin gerçekleri ortada. OECD'nin raporuna göre Türkiye'de iş gücüne dahil her 100 kişiden 54'ü işsiz. Türkiye'de her yıl ortalama 230 bin üniversite mezunu iş gücüne katılıyor. Lise, meslek lisesi, yüksek okul, meslek yüksek okulu dahil edildiğinde bu sayı 700 bini aşıyor.

Gençler nasıl iş anyor, gözde meslekler hangileri diye bakacak oldum. Sanal alemdeki iş ve insan kaynaklan sitelerini tıkladım. Sonra Yenibiriş Genel Müdürü Deniz Ceylan Kılıçlıoglu'nu aradım, sohbet ettik.

Yenibiriş, iş ve insan kaynaklan sitesi. 2 milyonun üzerinde bireysel üyesi var. Şu anda kayıtlarındaki özgeçmiş sayısı l milyon 462 bin 880. Yenibiriş'e üye kurum sayısı ise 20 binin üzerinde.

Eskiden "iş bulmak için çaldığım bütün kapılar yüzüme kapanırdı" denilirdi, şimdilerde, "Her yere özgeçmiş gönderdim yanıt yok" diyor gençler.

Deniz Hanım, "Bize en çok yeni mezun gençler özgeçmiş gönderiyor ama iş verenlerin taleplerinin büyük çoğunluğunu 2-3 yıl deneyimli elemanlar" diyerek durumu özetliyor.

Yenibiriş'e her türlü özgeçmiş bırakılabiliyor. Başvuranlar 5 ayrı özgeçmiş oluşturabiliyor. Bunlar kurumların taleplerine göre yönlendiriliyor. Örneğin Van'daki GİMA'ya kasap da bulmuşlar, Türkiye'nin önde gelen şirketlerinden birine genel müdür yardımcısı da.

"Her alanda uzmanlaşma problemi var. Türkiye mesleksizler cenneti. Uzmanlaşma eksikliği olduğu için iş verenler aradığı elemanları bulmakta zorlanıyor. Bu yüzden de son yıllarda sertifika programlarına ilgi büyük" Bunlar Deniz Ceylan Kılıçlıoglu'nun "mesleksiz bir toplumuz" ana fikriyle anlattıkları.

Eleman alımında Fortis birinci
"Gözde meslekler" diye tekrarlıyorum, "Gençler hangi mesleklerde uzmanlaşırsa kolay iş bulur?"

Deniz Hanım'ın ağzından çıkan ilk cümle, "İngilizce bilen muhasebeci arayan şirket sayısı çok" oluyor ve devam ediyor, "Özellikle AB süreciyle birlikte kalite yönetimi ve proje yöneticisi arayan da çok. Ama bu alanlarda uzmanlaşmış çok az kişi var. Sigortacılık ve ilaç sektörü için çok sayıda başvuru oluyor. Bunu bilgi teknolojileri izliyor. Bilişim sektöründe potansiyel her geçen gün artıyor." Baştaki sorumuza dönüyoruz. Ya bankacılık? Deniz Ceylan Kılıçlıoglu geçtiğimiz hafta 6 bankanın genel müdür yardımcısıyla toplantı yapmış. Hepsinin ortak sözü şu olmuş: 2-3 yıl tecrübeli eleman bulamıyoruz. Bu yüzden de bu aralar bankalar arası transferlerde artış var. En çok eleman kapan banka da Fortisbank.

Yazının devamı...

Anadolu takımlarına marka olmayı öğretiyor

İlk albümünü 1998'de 59 yaşındayken çıkardı Cesaria Evora... O albümüyle "Çıplak Ayaklı Diva" unvanını aldı. Kendisiyle yapılan röportajlarda her ne kadar "çıplak ayaklıyım ama diva değil" diyerek tevazu gösterse de sesinin tınısına diyecek yok.

Cumartesi günü Bodrum Antik Tîyatro'da Yıldızlı Turkcell Geceleri'nin ilk konserini verdi Cesaria Evora. Sahneye çıktı, yüzündeki ifade konser sonuna kadar hiç değişmedi. Yerinden bir kez oynadı o da sahnede oturmak için. Kısa molasında bir sigara tüttürdü...

Kıvrak Latin müziğine müzisyenler ve kendilerini tutamayan izleyiciler eşlik ediyordu.

Çiçekli elbisesi, el örgüsü hırkasıyla Bebek Parkı'ndaki falcılara benzeyen Evora, sesiyle büyüledi.

Bodrum Antik Tiyatro Turkcell'in de katkılarıyla restore edildi. Turkcell, 2003'ten bu yana 10 yıllık bir süre için her yıl Bodrum Antik Tiyatro'da 10 konser yapma hakkına sahip. Turkcell Bodrum'da Mindos Kapı ve limandaki Osmanlı Kapı'nın restorasyonuna da katkıda bulundu.

Rummenige hayranı
Biz konserdeyken Dünya Kupası'nın üçüncülük karşılaşması oynanıyordu. Doğrusu bir futbolsever olarak aklım maçtaydı.

Konser çıkışında bir bakkaldan maçın devre arasındaki sonucunu öğrendikten sonra Turkcell'in Kurumsal iletişim Bölümü Başkanı Filiz Karagül Tüzün'le lafı futbola getirmeyi başardık! Dolunay, Latin müzikleri ve biz iki kadın oturmuş futboldan konuşuyoruz...

Filiz Karagül Tuzun, "Gençliğimde odamın duvarlarında Rummenige nin posterleri vardı" diyerek lafa girince, ben de Kari Heinz Rummenige'den başlayıp hayranı olduğum Roberto Baggio ya lafı getirdim ve sohbeti "Turkcell Ligi" ne bağladık.

Biliyorsunuz, Turkcell 12 Anadolu takımının sponsoru. Filiz Karagül Tuzun bu proje için çantasını, dosyalarını kolunun altına alıp Anadolu'ya gidiyor, kahvelerde oturup maç izliyor, Anadolu kulüplerinin yöneticileriyle futbol sohbetleri ediyor. Karşılarında bir kadın görünce şaşırmıyorlar mı? Evet şaşırıyorlar. Tuzun, "Amacımız maçları ailece izlemelerini sağlamak, kendi yörelerindeki takımlara desteklerini artırmak ve takım ruhu yaratmak" diye başlıyor anlatmaya. Forma, bayrak yaptırıyorlar, etkinlikler düzenliyorlar. Bunlardan da önemlisi, Anadolu kulüplerinin kurumsallaşmasına destek oluyor Turkcell. "Nasıl marka olunur? Takım ruhu nasıl yaratılır?" gibi başlıklar altında kulüp yöneticileriyle toplantılar düzenleniyorlar. Kısacası Turkcell, bayrak ve forma için para verip aradan çekilmiyor.

Türkiye'de en çok futbol konuşuluyor, en önemli sorunlardan biri de eğitim. Turkcell'in sosyal sorumluluk projelerinden söz ederken ve bu kadar futbol lafından sonra "Kardelenler"! atlamak olmaz.


Kardelenler'e yaşam dersi
Kardelenlerin sayısı 10 bini geçti. 550'si üniversite öğrencisi. Bunlardan 24'ü mezun oldu. Yönderlik ettiğim Mavili Gördük de mezun olanlardan. Şimdi öğretmen. Ben de Turkcell'de bu işe gönlünü koyanlar gibi çok gurur duyuyorum Mavili'yle.

Filiz Karagül Tuzun, 200 kadar Kardelen'in İstanbul'da farklı üniversitelerde okuduğunu söyledi. Turkcell Akademi'nin şimdilerde bu kızlar için farklı aktiviteleri var. Çünkü üniversiteye öğrenci göndermekle iş bitmiyor, bunun farkındalar. İstanbul'daki Kardelenler bir süredir Turkcell Akademi sayesinde konserlere, sergilere gidiyor. Türkiye'nin farklı yerlerinden gelen kız öğrenciler Turkcell'den yaşam dersleri de alıyor.

Yazının devamı...

Kadın kotası olmalı

Irak'ta "Irakiyat" adlı bir kadın kuruluşu var. Bu kuruluşun bir araştırmasına göre, Irak'ta 2.5 milyon kadın dul kaldı.

Araştırma, savaşın kadınlar üzerindeki etkisini gösteren çarpıcı verilerle dolu.

Doğrusu Irak'a gittiğimde şaşırmıştım. Süleymaniye Üniversitesi'nde tanıştığım kadın akademisyenlerden etkilenmiştim. Nedense Irak'ta kariyer yapan bilim kadını görmeyi hiç beklemiyordum.

Irak'ta çatışmalar sürüyor. Ancak bir yandan da kadın kuruluşları hem dul kalan kadınlar için yasalarda değişikler öneriyor hem de kadınların siyasette temsilini artırmak için kalıcı önlemler peşine düşmüş durumda. İşleri çok zor.

Şimdilerde Irak Daimi Parlamentosu'nda yüzde 25'lik bir kadın kotası uygulanıyor.

Toplumda değişim kadınların gelişmişlik düzeyini değiştirmeden, kadın temsilini artırmadan olmuyor. Irak, olumsuzluklara rağmen bir yandan işte böyle değişiyor. Bunları bugün yazmamın bir nedeni var. Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari üç günlüğüne Türkiye'deydi. Ankara'da Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le görüştü. Çarşamba günü istanbul'a geçti, Irak'ın istanbul Başkonsolosluğu'nu açtı. Gayri resmi programında konu, "kadın hakları" ydı.

Resmi programı kapsamında İstanbul'da "Lüfer" teknesiyle Boğaz turu yapan sonra da DEİK'in (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu) yemeğine katılan Bakan Zebari, yorgunluğunu Ulus 29'da attı.

Masada İsveç'te yaşayan Iraklı şarkıcı Leyla Farıki de vardı. Farıki feminist olunca, Bakan Zebari'nin Türkiye'den sonraki durağı da Yunanistan olunca, kadınların siyasette temsili konusu bir anda masanın gündemine oturdu.

Yunanistan'ın ilk kadın Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis'i hatırlatmama bilmem gerek var mı? Söz açılınca Zebari, iyi bir kadın haklan savunucusu olduğunu kanıtladı. "Yüzde 25'lik kota tamam. Biz nitelik, nicelik tartışıyoruz ama kadınların siyasetteki varlığından söz edebilmek için öncelikle siyasetteki kadın sayısını artırmak lazım, sonra nitelik konuşulur..." Bunlar Zebari'nin sözleri.

"Feminen partiyiz" deyip milletvekili listelerinde kadınlara yer vermeyenler, "kadın hakkı insan hakkıdır" deyip vitrinlik kadın siyasetçi peşine düşen Türkiye'deki erkek liderlerin zihniyeti Zebari'den geri mi diye düşünmeden edemedim.

Müteahhitler: Eylül'den sonra konut fiyatları artar
Konut alımları duracak noktaya mı geldi? Geçen hafta pazar günü "Pazarın Patronu" röportajımı Uphill Court'un patronları Süleyman Varlıbaşlar ve Nazmi Durbakayım'a ayırmıştım. Onlar faizlerdeki yükselişin alıcı üzerindeki etkisini görüp, banka kredisi almaktan çekinen müşterileri için her hafta faiz oranlan açıklanacak Uphill Court kredisi vermeye başladı.

Taş Yapı'nın patronu Emrullah Turanlı da Mashattan ve Almondhill'den konut sahibi olmak isteyenlere Garanti Bankası'ndan 12 ay vade, 0.26'dan başlayan faiz oranlarıyla kredi imkânı sağlayan bir kampanya başlattı.

Uphill Court kredisi ile Taş Yapı'nın Mashattan ve Almondhill projeleri için özel kredi koşullan aynı günlerde duyuruldu.

Uphill Court kredisi müşterinin ilgisini çekmiş görünüyor. Günde ortalama 50 müşteri müracaat ediyormuş. Bu da "konut alımları durdu" denilen günler için hayli iyi bir talep.

Turanlı da, "Kampanyamız ilgi çekti ama yığılma yok. Çünkü müşteri korktu" diyor. Kârdan fedakârlık ederek risk aldıklarını, ellerindeki projeleri erken teslim etmek için işlerini hızlandırdıklarını anlatıyor.

Geçtiğimiz hafta farklı kampanyalar başlatan patronlarla konuştum. Aynı mesajları verdiler:

YTL kredisiyle, güvenilirliğinden emin olduğunuz şirketlerden konut alın. Ev alma fikrinizi ertelerseniz Eylül sonrası pişman olursunuz."

Yazının devamı...

Kuru üzümlerin Fransa yolculuğu

Adıyaman'ın acı biberi, salçası ve fıstığıyla ünlü Suvarlı Köyü bir ay önce bir Fransız centilmeni misafir etti. İşadamı Nicolas Mounard, bir süre Adıyaman ve Gaziantep arasındaki köyleri tek tek gezdi. Bir tek amacı vardı: Kaliteli kuru üzüme ulaşmak.

Üreticilerin neler ürettiğine ve ürünlerin fiyatlarına baktı. Dağ taş demeden gezdi. Köy kahvelerinde bol şekerli çay içti, köylülerle sohbet etti. Sonuçta Fransız centilmen, aradığı lezzetteki kuru üzümü Suvarlı Köyü'nde buldu.

Nicolas Mounard, Alter-Eco Commerce Equitable adlı şirketin temsilcisi. Alter-Eco, Suvarlılı köylülerin Besni türü kurutulmuş üzümleri için diğer alıcılardan daha yüksek bir fiyat ödemeyi kabul etti ve doğrudan köylülerle anlaştı.

İlk partide 4 ton üzüm
Suvarlılı köylüler ilk partide 4 ton olmak üzere 3 yıllık bir anlaşma yaptı Fransız şirketle. Peki bu anlaşma nasıl yapıldı ve bu şirket neden köylülere diğer alıcılardan daha fazla para ödeyecek?

Alter-Eco "adil ticaret" yapıyor. Bu ticaretin belli ilkeleri var. Aslına bakarsanız "adil ticaret" in temeli 1950'li yıllarda atılmış, o zamanlar dini unsurlar içeren bu anlayış zaman içinde değişmiş ve 1990'lardan sonra yoksul üreticiyi koruyan bir nitelik kazanmış. Adil fiyat, üretimin maliyetini kapsayan bir fiyat demek. Bu yüzden üreticiyle doğrudan bağlantı kuruyor şirketler. Kriterlerden biri de üreticilerin çevreye saygılı üretim yapılması.

30 ülkeden ürün alıyor
Alter-Eco "adil ticaret" ilkelerini benimseyerek 1998'de Paris'te bir dernek olarak kurulmuş, daha sonra 2000 yılında şirkete dönüşmüş. Şu anda 30 ülkede 37 kooperatiften ürün ithal ediyor ve kendi markasıyla satış yapıyor. Cirosunun yüzde 50'si Brezilya, Peru, Bolivya ve Ekvator'dan geliyor. Filipinler, Tayland, Hindistan ve Sri Lanka gibi Asya ülkelerinden de ürün alıyorlar.

Bu ürünleri nasıl bulduklarına gelince...

"Fair Trade Labelling Organization" (FLO-Adil Ticaret Sınıflandırma Örgütü) adlı bir birlik var. Merkezi Almanya'nın Bonn şehrinde. Bu birlik üreticilerle doğrudan temas kuruyor. Birçok ülkede temsilcilikleri var. Alter-Eco genelde FLO'nun işaret ettiği noktalardaki üreticilerle buluşuyor ancak bunun istisnaları da var. Örneğin Filistin. Alter-Eco, Filistin'den zeytinyağı alıyor. Orada da direkt üreticilerle temasa geçilmiş.

FLO'nun Türkiye'de de temsilciliği yok. Bu yüzden de Alter-Eco Türkiye'de Suvarlılı üreticilere UNDP'nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) aracılığıyla ulaştı.

Markette satılacak
UNDP'nin Türkiye Ofisi Alter-Eco'ya Türkiye'deki üreticilerle iş birliği fırsatları yarattı. Sonuçta Fransız iş adamı belli bölgeleri gezdikten sonra tam da aradığı kuru üzümü buldu.

Ve Eylül'de, hasat döneminden sonra Adıyaman'ın kuru üzümleri Fransız süpermarket zincirlerinde satışa sunulacak. Ayrıntılı bilgiler UNDP'nin Yeni Ufuklar Dergisi'nde, meraklılarına duyrulur.

Yazının devamı...

1 mesaj fiyatına 200 SMS

Callcium'u duydunuz mu? Bir programın adı. Bu programı cep telefonunuza yüklüyorsunuz, sonra... Sonrasını ayrıntılı olarak anlatacağım. Çünkü bu program özellikle gençler arasında hızla yayılıyor.

Şaşkınım. Nedeni de ortada. SMS çılgınlığının ve cep telefonu üzerinden aşk yaşamanın boyutlarının nerelere vardığını görmek beni şaşırtıyor.

Şimdi anlatmaya başlayalım...

GPRS bağlantılı cep telefonunuz varsa, Callcium'u telefonunuza yükledikten sonra bir SMS bedeliyle tam 200 mesaj gönderebiliyorsunuz. Callcium'un marifeti yalnızca bu değil. Bu program sayesinde sesli chat de yapabiliyorsunuz.

Cep to aşk!
Zaten Callcium'un gençler arasında hızla yayılmasının nedeni de bu. Çünkü isterseniz numaranızı gizleyip flört edebiliyorsunuz. Callcium'a üye olan biriyle aynı ortama geldiğinizde cep telefonunuz sinyal veriyor. Sonrası size kalmış.

Hatta bu sistem üyeleri birbirlerini harita üzerinden izleyebiliyor. Özel hayatın bitişi budur!

Dileyen Callcium'cu, mesajlarının okunmaması için şifre de koyabiliyor. Üyeler dilerlerse belirledikleri özelliklere sahip arkadaş aradıklarını da üyeler arasında ilan edebiliyorlar. Yaş, boy pos, kültür düzeyi, artık ne istiyorsanız yazıp atıyorsunuz, adaylar sıralanıyor.

İletişimin gelişmesi güzel de insan ilişkilerinin bu şekilde kurulması doğrusu bana itici geldi.

"Yok ben öyle flört etmekle ya da yakınlarımı cep telefonu üzerinden takip etmekle ilgilenmem" diyorsanız, tamam.

Callcium'la fotoğraftan menü seçip, yemek sipariş etme, haberleri fotoğraflarıyla görüntüleme, hava durumunu izleme, son dakika döviz kurları ve İMKB verilerini görebilirsiniz İstanbul Atatürk Havalimanı'nın tüm uçuş bilgilerine de sahip olabiliyorsunuz, benim gibi sık sık uçak kaçıranlar için çok yararlı bir hizmet olduğunu söyleyebilirim.

Callicium'u nasıl kullanacaksınız?
250 KB büyüklüğündeki bir programı ücretsiz olarak www.callcium.com ve wap.callcium.com adreslerinden indirin ya da O 542 758 34 34 telefon numarasını arayarak telefonunuza yükleyin. Üyelik ücreti yok ama GPRS bedeli var. Üyeler 1 mesaj fiyatına 200 SMS gönderebiliyor. Yani 15 kuruşa.

Seksist reklamlı İZair' de kumru ve çupra
İzmirli 114 işadamının ortak girişimiyle kuruldu İZair. Öncüleri, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş. Gazetelerdeki ilanları görmüşsünüzdür. Podyumdan fırlamış gibi duran şuh bakışlı hosteslerle seksist bir reklam kampanyası hazırlamışlar. Doğrusu hosteslerin bu tarzı rahatsız edici ama İZair'in menusu beni bir İzmirli olarak çok memnun etti. İç hatlarda kumru ve incir, dış hatlarda ise zeytinyağlılar ve çupra.

Yerelliği böyle yansıtmak güzel.

Yazının devamı...

Gökyiğit'in yeni projeleri: İpek, sakız ve mantar ağacı

Alaçatı'dayız... Lila rengi örtülerle bezeli avluda, Lavanta isimli bir restoranda yemekteyiz. Karşımda TEKFEN'in kurucu ortağı 81 yaşındaki delikanlı Nihat Gökyiğit... Birlikte Çeşme Antik Tiyatro'ya, TEKFEN Filarmoni Orkestrası'nı dinlemeye gideceğiz...

Konser öncesinde buluştuk. Gökyiğit, TEMA Vakfı'ndan başladı anlatmaya, bu yıl 50. yılını kutlayan TEKFEN'e kadar geldi. Kırsal kalkınma projelerinden söz ederken arılardan, sakız ve mantar ağacına uzandı...

Sakız ağacından başlayacağım. Sakız ağacı beş yıllık bir proje... Bugün dünyada sakız deyince herkesin aklına Yunanistan geliyor. Dondurması, likörü, reçeli bir yana ilaç sanayiinde de kullanılan sakız bir tek Çeşme'nin tam karşısındaki Sakız Adası'nda yetişiyor. Sakızın dünya pazarındaki fiyatını Yunanistan belirliyor. Onlar ne derse o oluyor. Bu durumda Nihat Gökyiğit soruyor: "Sakız Adası'nda yetişen sakız geçmişte Urla'da ve Çeşme'de de yetişiyordu. Neden yeniden yetişmesin?" TEMA Vakfı sakız ağacı konusundaki çalışmalarına böyle başladı. Gökyiğit, 5 yılda az yol katettiklerinin farkında. Ama kimseden destek görmediklerini söylüyor. Bu yıl itibarıyla umut vaat eden gelişmeleri müjdeliyor.

İkinci müjde, mantar ağacı... Bildiğimiz şarap mantarlarının elde edildiği ağaç türü. Mantar ağaçlarının vatanı Portekiz. Toplu dikim arazileri sayesinde Portekiz bugün dünya şişe mantarı üretiminin yüzde 80'ini karşılıyor. Sıcaklığın 10 santigrat derecenin altına düşmediği iklimi seven mantar ağacı Güney Fransa, İtalya ve İspanya'da da yetişiyor. Türkiye'de de yetiştirilebilir. Gökyiğit, bunun için tarım kalkınma projeleri geliştirdiklerini anlatıyor.

Ve ipek... Gökyiğit'in kırsal kalkınma projelerinden biri de ipekçilik. Bunun için de Bursa seçilmiş. Bursa'nın doğal ipek yetiştiriciliği konusundaki geçmiş deneyimine güvenen Gökyiğit, köylülerin evlerinde ayıracaktan bir odada ipek üretebileceklerini, bunu da projelendirdiklerini müjdeliyor.

Gökyiğit, arıcılıkta yakaladığı başarı gibi bir başarıyı şimdilerde ipek, mantar ve sakız üretiminde tekrarlamayı planlıyor.

Ermeni-Azeri aynı odada
Yemek bitiyor. TEKFEN Filarmoni Orkestrası'nın, namı diğer "üç denizin sesi orkestrası" nın konseri başlıyor. Orkestranın "Nihat Baba"sı, konser boyunca gururlu ve mağrur. Üç denizin yani Hazar, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'in müzisyenleri onun sayesinde birlikte müzik yapabiliyor. Ermeni ve Azeri, İsrailli ve Filistinli aynı ortamı, aynı odayı paylaşıyor, gerektiğinde birbirlerine tercümanlık yapıyor.

Azeri Besteci İlyas Mirzayev bu yıl TEKFEN Filarmoni Orkestrası'nın lakabından esinlendiği bir eser besteledi: "Üç Denizin Sesi Senfonisi." 45 dakika süren senfoni konserin ikinci bölümünde yer aldı. Mirzayev: "Nihat Baba'nın hayalini gerçekleştirdik" diyor. Nihat Gökyiğit umarız tüm hayallerini gerçekleştirir.

Tüm kararları oy birliğiyle
TEKFEN'in kurucuları Feyyaz Berker, Necati Akçağlılar ve Nihat Gökyiğit...

Üçü aynı yaşta, üçü de ABD'de eğitim görmüş, üçü de mühendis. TEKFEN bu yıl 50'nci yılını kutluyor.

Üç genç mühendisin 1956'da kafa kafaya verip kurduğu mühendislik, kontrol ve danışmanlık şirketi, kuruluşunun ilk yıllarında sanayi ve alt yapı tesisleri yaptı. 1968'de ilk kez Türkiye'de elektrik ampulü üretti. 1977'den beri de TEKFEN bir dünya şirketi. Suudi Arabistan'dan, Irak'a, Yemen'den Almanya ve Rusya'ya dünya çapında çok önemli projelere imza atmış bir şirket.

EFG Eurobank ile yüzde 70-30 ortaklık kuran Tekfenbank, Emlak Geliştirme Grubu (Akmerkez'in büyük ortağı. Taksim Residences projesi ve Tekfen Towers), Antalya Film Stüdyoları, Özbekistan'daki Papfen iplik fabrikası, Atatürk Olimpiyat Stadı, İstanbul Metrosu, Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Projesi terminalleri...

Bunlar TEKFEN'in yaptığı işlerin bir bölümü. TEKFEN'in 41 şirketi, 15 binin üzerinde çalışanı var.

Nihat Gökyiğit'e, "Aile şirketi değilsiniz, ortaksınız. Bunca yıldır işleri nasıl böyle yürüttünüz?" diye soruyorum. Gökyiğit, "Biz bugüne kadar şirkette tüm kararları oy birliğiyle aldık, oy çokluğuyla aldığımız bir proje yoktur" diyor. Sloganları, "Az konuş, çok iş yap." Gökyiğit biz masadan kalkarken son olarak şöyle diyor: "En iddialısını ve en iyisini yapan mutlaka bir gün fark edilir."

Yazının devamı...

Sabancı'nın en sevdiği saray açılıyor

Rahmetli Sakıp Sabancı'yla yaptığım her röportajda söz Adile Sultan Sarayı'na gelirdi. Kandilli Kız Lisesi olarak kullanılan sarayın 1986'da çıkan bir yangında büyük hasar görmesi onu çok üzmüştü. "Uzaktan Boğaz'ın en güzel kartpostalıydı, içi başka güzeldi..." derdi Adile Sultan Sarayı için.

Çırağan'ın mimarı yaptı
Adile Sultan Sarayı hem tarihi tanıklıklarıyla hem de mimarisiyle farklı bir yere sahip. II. Mahmud'un kızı, Sultan Abdülmecit'in kız kardeşi Adile Sultan... Sultan Abdülmecit'in kız kardeşi için aldığı Kandilli sırtlarındaki arsada bulunan Tophane Müşiri Halil Rıfat Paşa'nın konağı 1876 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Çırağan Sarayı'nın mimarı Sarkis Balyan'a yaptırılmış.

Çırağan Sarayı'na yakın büyüklükte, manzarası muhteşem, 55 odalı saray...

Adile Sultan tarafından 1899'da kız okulu olarak Milli Eğitim'e bağışlanmış. Ancak Adile Sultan'ın bu dileğinin gerçekleşmesi pek de kolay olmamış. O dönemde kız çocuklarının eğitimi için sarayda kulis yapılması gerekmiş. Saraydan onay çıktığında ise öncelikler değişmiş. 1. Dünya Savaşı nedeniyle saray Trablusgarp yetimlerine yurt olarak tahsis edilmiş. 1916'da Maarif Nezareti okul için 10 sınıflık bir düzen kurmuş. Ve
okul 1920'de ilk mezunlarını vermiş. 1924 yılında yapılan değişiklikle Kandilli Kız Okulu ve daha sonra da Kandilli Kız Lisesi olan saray 1986 yılında çıkan yangına kadar Adile Sultan'ın istediği gibi, kız öğrencilerin eğitim gördüğü bir okuldu.

20 yıl sonra
Yıllarca kaynak bulunamadığı için restorasyonu bitirilemeyen saray için Sakıp Sabancı vefatından üç gün önce 3.5 trilyon lira bağışladı. Saray, Sakıp Sabancı'nın bağışı, VAKSA, KANKEV ve İstanbul Valiliği'nin çalışmalarıyla restore edildi.

Ve 20 yıl aradan sonra açılıyor.

"Sakıp Sabancı Kandilli Eğitim ve Kültür Merkezi-Adile Sultan Sarayı" nın açılışı 28 Haziran'da yapılacak.

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy'un Yönetim Kurulu üyeleri arasında olduğu, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nın işletmesini yürüten UKTAŞ tarafından işletilecek.

Sarayda 500 kişilik ziyafet ve toplantı salonu, 200 kişilik de küçük toplantı salonu var. Kokteyl ve sergi salonu ile küçük seminer odalarının da düzenlendiği saray müze olarak da hizmet verecek.

1986 yılı yangınından sonra dört duvar halinde kalan yapı yeniden yaşam bulurken Sakıp Sabancı'nın da son hayallerinden biri gerçekleşmiş olacak.

19'uncu yüzyılın en muhteşem düğünü
Adile Sultan, II. Mahmud'un kızı. 1826'da Topkapı Sarayı'nda doğmuş. Sarayda iyi bir eğitim gördükten sonra 19 yaşında Kaptan-ı Derya ve Sadrazam Mehmet Ali Faşa ile evlenmiş. Düğünleri 19'uncu Yüzyıl'ın en muhteşem düğünü olarak tarih sayfalarında...

Adile Sultan eğitime ve kadın haklarına önem veren bir kadın. Kadınların haremden dışa açılmalarına öncülük etmiş ve notlar tutmuş. Adile Sultan'ın tuttuğu notlar o dönemin saray yaşamını bir kadının gözünden anlatıyor. Adile Sultan'ın yazıyla ilişkisi bunla da sınırlı değil. O Osmanlı Hanedanı'nın Divan tertip etmiş tek kadın şairi.

Yazının devamı...

Hastanelere otel tipi klimalar takılmamalı

Eski bakan Veysel Atasoy, 2004'te bir biyopsi sırasında hastanede mikrop kaptığı için gencecik yaşında yaşamını yitirmişti. Eski bakanın yaşamını yitirmesi, "hastane mikrobu"nu gündeme taşımıştı, ölümüne yol açan MRSA bakterisi, en bilinen hastane mikrobuydu. Geçen hafta Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi yeni doğan ünitesinde 5 bebek "hastane mikrobu" nedeniyle dünyaya geldikten iki gün sonra göçüp gitti... Hastane mikrobu" insanlardan, kıyafetlerden geçebiliyor, klimalar, hastanedeki yiyecek-içecekler taşıyıcı olabiliyor. Her türlü dezenfektana karşı direnebiliyor.

Amerika'da her yıl 100 bin kişi hastaneye yatış nedeninden farklı bir nedenle yaşamını yitiriyor. İngiltere'de hastaneye yatan 11 kişiden l'i hastane mikrobu kapıyor. Her yıl 5 bin kişi hastane mikrobundan ölüyor. İngiltere, bununla mücadeleye yılda 1 milyar sterlin ayırıyor.

Semih Orcan, Endüstriyel Mutfak, Çamaşırhane Sanayicileri ve İş adamları Derneği Başkanı ve Elecrrolux Professional Türkiye Müdürü. Hastane hijyeni konusunda hastanelerin teknik eksiklerinin ilk üç sorumlusunu özetliyor Orcan:
"Hastanedeki çamaşır makineleri çift kapaklı olmalı"

Hastane mikrobu tekstil ürünlerinden geçebiliyor. Hastane odalarındaki çarşaflardan, ameliyathanelerde kullanılan her türlü tekstile kadar. Bunların tümü taşıyıcı. O yüzden, bir hastanenin çamaşırhanesinin büyük önemi var. Türkiye'deki hastanelerin hemen hemen hepsinde çamaşırhanelerin bir kapısı var. Kirli çamaşırlar aynı kapıdan giriyor, temizler aynı kapıdan çıkarılıyor. Bu çok sağlıksız. Hastanedeki çamaşır makinelerinin kirli ve temiz bölümleri duvarla birbirinden ayrılmalı. İki kapaklı ve buna uygun kullanılmalı.

Özel filtreli klima kurulmalı
Hastane mikrobunun yayılma yollarından biri de klimalar. Hastanelerimizdeki klimaların büyük çoğunluğu otel klimalanyla aynı. Oysa hastanelere için özel filtreli klimalar var. Hastanelere özel klimalar kurulmalı.

Bulaşık 5 dakika yıkanmalı
Yiyecek-içecek bölümlerinde özel hijyen kurallan ve özel dezenfektanlar tercih edilir. Ayrıca hastanelerde endüstriyel bulaşık makineleri kullanılır. 45 saniye içinde yıkar, 15 saniye içinde kurutur. Hastanelerdeki bulaşıkların ise en az 4-5 dakika sıcak suda kalması gerekir, çünkü her türlü mikrobun ölmesi için uzun süreye ihtiyaç vardır.

Moda Tasarımcıları Derneği ne yapacak?
Moda tasarımcıları 12 Nisarida bir dernek kurdu. Derneğin başkanlığına da Bahar Korcan seçildi. Bu derneğin neden kurulduğunu moda tasarımcıları şöyle özetlemiş: "Bireysel çalışmalarımızı ortak sinerjiye dönüştürme zamanının çoktan geldiğine inandık. Bu düşünceyle derneğimizi kurduk" Ezcümle, moda tasarımcıları Türkiye'den marka çıkarmak için güç birliği yapma karan aldı. Bu amaçla da 1-2 Temmuz arasında Prof. Dr. Oğuz Babüroğlu'nun moderatörlüğünde bir arama konferansında yol haritalarını çıkaracaklar. Alanında uzman isimlerin davet edildiği bu toplantı umanım ökimsenin birbirinin önünü kestiği değil, işbirliği yaptığı bir platformu ortaya çıkarır.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.