Şampiy10
Magazin
Gündem

Müteahhitler iflasın eşiğine gelebilir...

İnşaat sektöründe yaşanan hareketlilik çimento taleplerini patlattı. Çimento satışları 2005'te bir önceki yıla göre yüzde 15.74 arttı. Toplam 35 milyon tonluk satışla 1998'deki 34.6 milyon tonluk rekor satışın üzerine çıkıldı. Yüksek talep çimento fiyatlarını rekor seviyelere ulaştırdı. Birkaç yıl öncesinde kadar Avrupa'nın yan fiyatına çimento satan Türk şirketleri, Avrupa ortalamasının üzerine çıkti. Ve çimento üretiminde darboğaza girildi. Hatta Marmara Bölgesi'nde-ki konut patlaması nedeniyle çimento şirketleri müşterilerine kota uygulamaya başladı.

Dün Türkiye Çimento Müstahsilleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Adnan İğnebekçili bir basın toplantısı düzenledi ve çimento fiyatlarının artmasının "doğal" olduğunu söyledi. İğnebekçili, şunlan söyledi: "Talep artışını karşılamak için ihracatımızı yüzde 11 civarında azalttık, üretimimizi yüzde 10 artırdık. 2006'nın ilk iki ayında çimento talebinde yüzde 16'lık artiş görüldü. Yıllık büyümenin yüzde 25'i bulması kuvvetle muhtemel. Çimento sektörü böyle bir büyüme beklemiyordu. Birçok fabrikamız üretim darboğazına girdi."

Çimentocular bugünden itibaren gazetelere, "2005 yılında çimento fiyatları yüzde 8 arttı" şeklinde ilan vermeye başladı. Peki ya inşaatçılar ne diyor?

Cepten ödeyeceğiz...
Iğnebekçili'nin açıklamalarını gördükten sonra Taş Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı'yla konuştum. Taş Yapı Türkiye'nin en büyük inşaat şirketlerinden biri. 20 yılda l milyon metrekarenin üzerinde konut ve iş yeri yapan Emrullah Turanlı, "Çimento fiyatları böyle giderse müteahhitlerin cebinde para kalmayacak" diyor, çimento fiyatlarındaki artışın domino etkisi yarattığını anlatıyor:
"Çimentoya zam gelince her şey zamlanıyor. Enflasyon yok deniliyor, çimentoya neden zam geliyor? Son bir yılda çimento yüzde 40 zamlandı."

Turanlı da inşaat sektöründeki kıpırdanmayı çimentocula-rın fırsat bildiği görüşünde. O da "20 sene süren durgunluk geride kalınca çimentocular bunu fırsat bildi" diyenlerden. Çimento alımı konusunda kendi şirketinin uzun süreli bağlantılar yaptığını ancak bunun da artık yeterli olmadığını anlatan Turanlı, Maslak'taki 600 milyon dolarlık Mashattan projesini sürdürüyor. Mashattan'da daire kalmadı, hepsi satildı. Turanlı, "Evlerin satişlan yapıldı, satiş fiyatlarını önceden belirledik, şimdi çimento fiyatları arttı. Satış fiyatlarını değiştiremeyeceğimize göre cepten para ödeyeceğiz" diyor. Turanlı cebine para koymayan müteahhitlerin de çimento ve artan maliyetler nedeniyle iflasın eşiğine gelebileceğini öngörüyor.

Ne yapılmalı sorusuna Turanlı'nın önerisi şu: İthalatı serbest bıraksınlar. Sıkıntıya giren çimentocular, buna ne der?

Yazının devamı...

Fransızlar GÜLOR şaraplarına talip oldu

Orhan Türker, Güler Sabancı'nın dayısı. Kimya mühendisi. Yıllarca petrol işiyle ilgilenmiş. 1993 yılında Güler Sabancı bir yemek sırasında kadeh kaldırırken, "Biz niye böyle şarap üretmiyoruz" diye sormuş dayısına. O gün bugündür Orhan Türker şarapçılıkla ilgileniyor. Geçtiğimiz hafta GÜLOR'un (Güler'in "GÜL'Ü, Orhan'ın "OR"u) yeni şaraplarını tatmak için Orhan Türker'le Hilton ParkSA'nın 7'nci katında Zeytin Restoran'da buluştuk.

"Başta hobi gibiydi ama bu işin yoğun emek istediğini, istediğimiz kaliteyi yakalamak için de iyi araştırma yapmamız gerektiğini anladık" diyen Türker, İtalya, Fransa, Avusturya gibi dünyanın en ünlü şarap üreticilerini yerinde incelemiş.

Şaraba uygun üzümden şarap yapmak, üzüm yetiştirmekten daha önemli. Orhan Türker'in anlattıklarının ana fikri aslında bu. Orhan Türker 1993 yılına kadar "rakıcıymış". Şarapla ilgilenmeye o da sıfırdan başlamış. Yemeğe başladığımızda; "Balıkla beyaz şarap, etle kırmızı şarap içilir" klişesinden kurtulmak lazım diyor. Katılıyorum, kırmızı şarap her şeyle içilir.

İyi şarap için rutubet şart
13 yıllık geçmişi olan GÜLOR şarapları Şarköy'de üretiliyor. Üretim yeri bağların ortasında. Yani üzümler bir yerden bir yere taşınmıyor. Şaraba uygun üzüm yetiştirmek için bağların deniz ya da su kenarında olması gerekirmiş. Hatta denize doğru eğimli arazi tercih ediliyor. Çünkü şarabın iyi olması için üzümlerin denizin nemine ihtiyacı var. Şarköy tam böyle bir yer. GÜLOR markası Şarköy'de üretime başladığında köylüler üzüm bağlarını söküyor yerine zeytin dikiyormuş. Şimdi ise köylüler bu işin tuttuğunu, Sabancılar'ın bu işin içinde olduğunu görünce zeytinden üzüme dönmeye başlamış.

Orhan Türker Fransa'dan beyaz meşe fıçılar getirdiklerini anlatıyor. Orhan Türker iyi kalite yakalamak için 2 yılda bir fıçıları değiştirdiklerini söyledi. Fıçılarda bekleme süresi GÜLOR şarapları için 16 ay. Her 15 günde bir fıçılardan alınan örnekler Fransız uzmanlar tarafından da inceleniyormuş.

GÜLOR şaraphanesi üretime 30 ton ile başlamış, şimdilerde 80 ton kapasiteyle çalışıyor. Şarköy'de Türker bir de şarap kütüphanesi kurmuş. GÜLOR şaraplarının Türkiye şarap pazarındaki payı şimdilik binde 1. Türker bu oranı binde 1.5'e çıkarmayı hedeflediklerini anlatıyor. "Aslında biz kaliteye önem verdik. Fransa'da bir şarap üreticisi şaraplanmızı beğenip 100 bin ton isteyince güldük. Bizim için önemli olan şarabımızın beğenilmesi" diyen Türker, Fransa'da bir şarap üreticisinin kendilerine ortaklık teklif ettiğini söyledi.

Gençler için "Festival"
Yemekte önce enginar carpaccio'yla GÜLOR'un son şarabı Festival'i yudumladık. Festival genç tüketiciler düşünülerek hazırlanmış, yumuşak bir şarap. Fiyatı da Shiraz'a göre ucuz. ikinci kadehimiz GÜLOR'un en iddialı şarabı G-Shiraz. Shiraz en kaliteli kırmızı üzüm cinslerinden. Anavatanı İran. Buruk bir tadı var. GÜLOR şaraplarının bu iki yeni ürününün 15 Mayıs'taki tanıtımına dünya çapında ünlü şarap uzmanlarıyla, Festival'in logosunu tasarlayan ünlü ilüstratör Daisy de Villeneuve de katılacak.

Yazının devamı...

Mutfakta son sözü kim söyler: Kemal Kükrer

Komik reklam... İki kadın mutfakta hararetle yemek yapıyor ve muhabbet ediyor. Kadınlardan biri cildinin güzelliğinin sırrını veriyor: Kemal Kükrer.

Kim bu Kemal Kükrer? Bir estetisyen mi, ayurvedacı mı, detoks uzmanı mı? Kim bu Kemal Kükrer? Merak ediyorsunuz... Sohbet sürüyor.

Başörtülü kadın "Ben de faydalanmak istiyorum bu Kemal Kükrer'den" diyor, reklam bitiyor. Gülüyoruz.

Kemal Kükrer tam 91 yıllık bir markaymış. Yeni öğrendik.

Neden bu zamana kadar duymadık diye sorarsanız, nedeni açık, bugüne kadar hiç reklamı yapılmamış.

Tam 90 yıllık bir geçmişi var markanın. Kemal Kükrer, markanın kurucusu. 1915'te Eskişehir Odunpazarı'ndaki evinin bodrum katında meşe fıçılarda sirke üretimine başlamış. Osmanlı sirkesi desek yanlış olmaz. Tamamen doğal yöntemlerle yıllarca sirke, limon sosu üretmiş Kemal Kükrer. Ve 1999'da markalarını Sabri Gülel'e satmış. Satışla birlikte markanın kaderi de değişmiş. 90 yıllık deneyim, yeni teknoloji ve pazarlama ağıyla birleşmiş. Üzüm sirkesinin yanı sıra alkol sirkesi, balzamik sirke, vişne sirkesi, hurma sirkesi, elma sirkesi gibi ürün çeşitlerine gidilmiş.

Bir evin bodrum katından bugün gelinen nokta şu: Kükrer sirkeleri ve sosları artık Kütahya yolu üzerinde 23 bin metrekarelik bir alanda üretiliyor. Kükrer, "alkol sirkesinde" Türkiye'nin ilk ko-şer belgesine sahip firması aynı zamanda. 2005'te üretimini yüzde 60 artıran markanın arük 20 ürünü var.

Erkek deodorant pazarı yüzde 18 büyüdü
Dünyada kozmetik pazarında erkeklerin payı yüzde 30. Türkiye'de bu oranın çok düşük olduğu tahmin edilse de büyüme potansiyeli çok yüksek. Örneğin 2005'te Türkiye'de kadın deodorant pazarı yüzde 5, erkek deodorant pazarı ise yüzde 18 büyüdü. Artık erkekler de kozmetik ve kişisel bakım pazarında önemli bir tüketici kitlesini oluşturuyor.

Geçenlerde markette iki genç erkeğin konuşmasına kulak misafiri oldum. Biri, annesinin nemlendiricisini sürdüğünü itiraf ediyordu.

"Erkekler göz altı kremi sürer miymiş..." diyenler gizli gizli göz altı kremi kullanır oldu. Erkekler Nivea sayesinde de marketten göz altı kremi alıyor.

Eczacıbaşı Beiersdorf, 2 yıldır erkek ürünlerine NIVEA FOR MEN ile ciddi oranda yatırım yapıyor. Nivea'nın hızlı yaşayıp iz bırakmak istemeyen erkekler için NIVEA For Men Enerji Kremi Q10 adlı bir kremi var. Şu anda Türkiye'de en çok satan erkek ürünlerinin başında geliyor. NIVEA For Men Q10 Göz Çevresi Kremi ise gözaltı için birebir. Ne diyelim, bakımlı erkek sayısı her geçen gün artıyor...

Yazının devamı...

Çocukların çalıştığı TV kanalı açılıyor

Çocuk kanalı denildiğinde aklınıza ne gelir? Çizgi filmler, Susam Sokağı tarzı programlar... Londra ve Amsterdam'da 2002'de kurulan Eurokidnet adlı W kanalı tamamen çocuklara yönelik, çocuklar tarafından hazırlanan programlarla dolu.

BBC Çocuk Televizyonu Başkanı Anna Home, eski başkanı John Dale, BBC Dünya Arşivi Müdürü Jerry Cantwell ve dijital medya iş planlaması uzmanı Paul Omerod tarafından kurulmuş bir kanal, Eurokidnet. Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Yayın Birliği tarafından da destekleniyor. Ve bu kanal, girişte sözünü ettiğim tarzda programlarla dolu bir kanal değil. Dünyayı, insanlan, olayları çocukların gözünden anlatan bir kanal. Bir süredir bu kanalın Türkiye'de de kurulması hedefleniyor. Projenin öncülüğünü MEF Okulları ve TRT yapıyor. MEF'in kurucusu İbrahim Arıkan'ın yeniliklere açık kişiliği sayesinde Eurokidnet projesinin Türkiye'de de gerçekleştirilmesi gündemde.

MEF'te Perşembe günü başlayan "Bahar Konferansında John Dale, TRT Eurokidnet Koordinatörü Zehra Gökdeniz ile İngiltere, Sırbistan -Karadağ ve Macaristan'dan gelen öğrenci ve öğretmenler Eurokidnet'in Türkiye ayağını konuştu ve İstanbul'da çekim yaptı. Ortaköy, Rumelihisan, Bebek ve MEF Okulları'nda çekilen filmler Eurokidnet'in web sitesinde de yayınlanacak.

Londra'da kamera eğitimi aldılar
Projenin başlangıç aşamasında; MEF Okulları öğrencilerine, kamera, film ve video kullanımı ile ilgili eğitim verildi. Öğrenciler, Londra'da, BBC çocuk programları yapımcıları ve medya uzmanlarından teknik eğitim aldı. Öğrenciler, eğitim sonrası farklı senaryolarla çekim yaparak kendi filmlerini üretti. Filmlerin senaryolarını da çocuklar yazdı.

Gloria Jean's Coffees ile Starbucks'ın çay rekabeti
Birbirinden farklı, kokulu şuruplarla tadına tat katılan filtre kahveler, esspresso'lar arasından gidip de çayı seçer misiniz? Seçen seçiyor, lezzet tutkunları biliyor. Kahve tutkunları için vazgeçilmez adreslerden biri Gloria Jean's Coffees, diğeri de Starbucks... Ve artık onlar çaylarıyla da rekabette.

Gloria Jean's'in Oregon çayı vardır. Tek satırla şöyle derim: İş molasında doğal terapi çayı. Özellikle de kış aylarında boğazı yumuşatan, içi ferahlatan, ne çay gibi ne sahlep gibi, ne de kahve gibi... Farklı bir lezzet.

Ancak bu çayı bulmak zor. İki üç haftada bir biter bu cay. "Gümrük'ten çekemedik", "Yolda, biraz gecikti" gibi müşteriyi tatmin etmeyen yanıtlar alırsınız Gloria Jean's çalışanlarından. "Klimanjaro Dağı yöresinin gizemini taşıyan vazgeçemeyeceğiniz bir içeceğimizdir" diye tanıtılan bu çay gerçekten de Klimanjaro'dan bir türlü gelemez diye düşünürsünüz...

Starbucks, Gloria Jean's'in yakaladığı bu farklılığı kısa sürede değerlendirdi ve Tazo Tea'yi getirdi. Tatları çok benziyor, üstelik Starbucks'ta anlaşılan o ki "gümrük sorunu" da yok, ne zaman canınız istese Tazo Tea var. Kahve rekabeti çaya taşındı, Oregon çayının kıymeti bilinse hiç fena olmaz...

Yazının devamı...

15 yıllık uluslararası deneyimine güveniyor

Botswana her üç kişiden birinin AİDS olduğu bir Afrika ülkesi. Altın ve elmas yataklarıyla ünlü. Hatta bu nedenle Afrika'nın en zengin ülkelerinden biri. Doğal hayat tutkunlan için bir turizm cenneti. Zuhal Mansfıeld bundan 23 yıl önce cebinde 1.200 dolarla Botswana'da işe başladı. 23 yaşındayken Botswana'da altın ticaretiyle uğraşıyordu.

Ne kadar farklı ve cesur bir kadın olduğunu bu cümlelerden sonra sanırım anlatmaya gerek yok.

Zuhal Mansfield 1990'da Hong Kong'da madencilik şirketi kurdu. 1995 yılında Türkiye'de de tesisleri faaliyete geçti. İkisi Erzincan'da, biri Bilecik'te olmak üzere 3 mermer ocağı var.

Çin'e ilk ihracat yapan
Ve Zuhal Mansfield'i farklı kılan bir girişimi de Çin'e ihracat yapan ilk Türk olması. Bu yüzden de 2000'de, Yurt Dışında Yaşayan En Başarılı Girişimci Ödülü'nü aldı, 2002 yılında da "Yılın Başarılı İş Kadınları" arasına girdi. Hong Kong Mermer ve Satın Alma Derneği'nin ilk ve tek yabancı üyesi.

Kendisini yeni tanıdım. 28 Nisan'da İstanbul Maden ihracatçıları Birliği'nin (İMİB) Genel Kurulu var. İMİB 29 yıllık bir oluşum ve tarihinde ilk kez başkanlığa bir kadın aday oluyor. Mansfield 23 yıllık yurt dışı, 15 yıllık ihracat ve 10 yıllık sanayi birikimini İMİB'e taşımak istiyor. Bir kadın madenci başkan neden olmasın?

Çocuğunuz üstün yetenekliyse...
Türkiye'de üstün yetenekli çocuklan belirleyip onlara özel eğitim veren tek bir kurum var: TEV (Türk Eğitim Vakfı). 13 yıllık geçmişi olan liseyi STFA'nın kurucusu Sezai Türkeş, eşi İnanç Türkeş adına kurmuştu. Okul 2000'de İnanç Vakfı'ndan Türk Eğitim Vakfı'na geçti. Ve artık TEVİTÖL olarak anılıyor. Bu okulu geçtiğimiz yıl, gönüllü olarak çalışan Ayşegül Dinçkök'le gezmiş, etkilenmiştim.

TEVİTÖL'de her çocuğun özel bir yeteneği var. "Üstün yetenekli" çocuklar yetenekli oldukları alanda özel olarak eğitim alıyor.

Mezunları arasında Harvard, Duke, Yale, Columbia, Williams gibi üniversitelerde okuyan gençler var. Çocuğunuzun üstün yetenekli olduğunu düşünüyor ve "özel" çocuklarla eğitim almasını istiyorsanız 20 Mayıs'ta yapılacak sınavı kaçırmayın derim.7 ilde yapılacak sınavlarla ilgili ayrıntılı bilgi www. tevitol.k12.tr adresinde. Başvuru için son gün, 30 Nisan 2006.

Yazının devamı...

'Sağlıkta serbest dolaşım şart'

Terör var, istanbul pahalı ve uzak dediler, direndiler ama sonunda İstanbul'da toplanmayı kabul ettiler. Önümüzdeki hafta (27-28 Nisan'da) İstanbul, Avrupa'nın en önde gelen hastanelerinin CEO'larını ağırlayacak. Avrupa Özel Hastane Yöneticileri Birliği'nin (EAHM) geçtiğimiz yıl Nice'te yapılan toplantısında, uzun tartışmalardan sonra bu yılki toplantının istanbul'da yapılmasına karar verilmişti.

Bu toplantı önemli. Çünkü Türkiye sağlık turizminde atak yapmak istiyor. Birçok özel hastane yabancı hastanelerle işbirliği hevesinde.

EAHM Avrupa gayrisafi hasılasının yüzde 4'ünü teşkil eden bir bütçeden sorumlu, Avrupa kıtasında toplam 450 milyon kişiye hizmet veren bir birlik. Merkezi Belçika'da. 27 Avrupa ülkesinde örgütlü. Bu toplantı öncesinde Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (ÖHSAD) Genel Sekreteri Yaşar Yıldınm'la sohbet ettim. Yıldırım, Hisar Intercontinental Hospital'ın Genel Direktörü.

305 özel hastane var
Türkiye'de sadece 2005'te 300 milyon dolarlık yatırımla 10 özel hastane açıldı. Şu anda toplam 305 özel hastane var. Bunların 162'si İstanbul'da.

ÖHSAD adına yıllardır Türkiye'yi yurt dışında temsil eden Yıldırım, Türkiye'deki özel hastanelerin verdikleri hizmetlerin AB standardında olduğunu ve "sağlıkta serbest dolaşım hakkı" alması gerektiğini söylüyor.

Türkiye'nin adayı Banu Küçükel
Yıldırım Türkiye'nin bu gibi platformlarda kendini anlatmasının önemine değinirken, Eylül'de Dublin'de yapılacak EAHM'nin yeni yönetim kurulunun belirleneceği seçimlerde 5 üyeli yönetim kuruluna Güney Avrupa'dan bir kişinin alınacağını ve Türkiye'nin aday olarak Banu Küçükel'i göstereceğini söyledi. Banu Küçükel Ankara'daki Güven Hastanesi'sinin kurucusu Ahmet Küçükel'in kızı ve hastane yöneticisi. İstanbul'da önümüzdeki günlerde yapılacak bu toplantı özel hastanelerin temsilcileri için heyecanlı bir kulis trafiğine de sahne olacağa benziyor.

İKV'nin deneyimli ismi AB için şirket kurdu
Türkiye'de kimsenin AB konusunda kariyer yapmayı planlamadığı, AB üyelik perspektifinin bugünkü kadar net olmadığı günlerde AB üzerine uzmanlaşmış bir isim Şebnem Karauçak. Tam 17 yıldır tamamen AB işleriyle uğraşıyor. Bir ayağı hep Brüksel'de. Uzun yıllardır İktisadi Kalkınma Vakfı'nda çalışıyordu. 2000'den beri Genel Sekreter görevindeydi. İktisadi Kalkınma Vakfı da 40 yıldır AB ve AB-Türkiye ilişkileri konusunda ihtisas yapan bir kuruluş.

Karauçak İKV'deki görevinden ayrıldı ve Eurohorizons adlı bir danışmanlık şirketi kurdu. Bilindiği gibi AB'ye uyum süreci her sektör için ciddi değişiklikler getirecek. Bu süreçte her sektörün kendi alanındaki AB düzenlemelerini tanıması, AB nezdindeki muadil kurumlarla ilişkilerini geliştirmesi büyük önem taşıyor. Ve bu konuda Türkiye'de ciddi bir bilgi ve deneyim eksikliği var. Karauçak'ın şirketi kamuya ve özel sektöre AB konusunda vereceği danışmanlıkla bu eksiklikleri kapatmaya aday. Şirketler ve kamu kuruluşları ne tür hizmetler alabilir diye merak edenler için adres:
www.eurohorizons.com.

Yazının devamı...

Dikkat SMS'le takip ediliyoruz!

Cep telefonlarına yağan "indirimli" ve "taksitli satış" SMS'lerinden çıldırmayan var mı? İsteğimiz dışında cep telefonlarımız mesaj bombardımanına tutuluyor. Günün her saati SMS tacizi altında kalıyoruz. Geçenlerde tam da bundan yakınırken, bir arkadaşıma kan tahlillerinin sonucu SMS'le geldi.

Doğrusu böyle bir hizmetin verildiğini bilmiyordum. Çok işe yarayan bir SMS hizmetiyle karşılaşmak beni heyecanlandırdı.

Sonra o hastanenin randevular dahil birçok hizmeti SMS'le verdiğini de öğrendim.

Nasıl mı yapılıyor? Sistemi hazırlayan şirket, Sürat Teknoloji. Yalnızca hastanelere yönelik değil, markalara ve kurumlara yönelik özel bir sistem hazırlanıyor. Örneğin Türkiye'nin her yanına yayılmış bayileriniz var, binlerce de müşteriniz. Çalışanlarla çalışanlar, çalışanlarla müşteriler arasında SMS ağı kuruluyor. Bayiler, müşteriler, kurumun muhatap olabileceği tüm adresler sisteme dahil ediliyor. Amaç zamandan ve maliyetten tasarruf. Ücretsiz kullanıma sunulan Sürat SMS sistemiyle şirketler iş yükünden kurtuluyor.

Bu SMS ağı okullarda da kullanılmaya başlandı. Öğrenciler bu teknoloji sayesinde yakından takibe alınmış oluyor. Bir öğrenci hangi derslere girdi, hangi dersleri kırdı, velisinin cep telefonuna anında mesaj uçuyor.

Okullara özel SMS ağı
Okul yöneticileri ve veliler SMS ağıyla ortak bir kontrol mekanizması geliştiriyorlar. Şimdi bu yazıyı okuyan öğrenciler isyan edeceklerdir, "Hayat bizim hayatımız, bu kadar da olmaz" diye ama teknoloji sayesinde artik bu da oluyor. Özellikle de okullarda yaşanan şiddet olaylarından sonra birçok özel okul bu sistemi kurdurdu.

Üstelik bu sistem yalnızca öğrencilerin okula devamlılıklarını izlemekle kalmıyor, aynı zamanda öğrencilerin bütün bilgileri, eğitim programlan, veli toplantıları, katıldıktan faaliyetler velilere bildiriliyor.

Ezcümle, hızlı ve çok kolaylık sağlayan bir sistem olan SMS sanırım hayata dahil her şeyi içine alacak bir hale geliyor. Ama biz yine de şunu söylemeden geçmeyelim: inisiyatifimiz dışında, cep telefonu numaramızı nasıl edindiklerini bilmediğimiz yerlerden gelen taksitli ve indirimli satış mesajlarına bir son verilsin.

Tüketiciler Derneği'nin bu konuya el atması gerekmiyor mu?

Marka düşkünlerine müjde!
Moda ve marka düşkünleri çok iyi bilir, net-a-porter.com diye bir web sitesi vardır. Alışveriş dünyasındaki her yenilik, dünyaca ünlü markalar hepsi bu sitededir. Türkiye'den "sosyetik" birçok isim iki tıkla bu markalardan beğendikleri kıyafetleri, ayakkabıları alır. Ancak bu sitede bugüne kadar memleketimizin cümleten alışık olduğu sistem işlemiyordu. Yani taksitli satış filan yoktu. Ama artık var. Shop&Miles kartıyla bu siteden 3 taksitli alışveriş yapma imkânı doğdu. Hani, "Bu markalar Türkiye'de yok mu? Neden internetten alalım?" diyenler varsa, hemen yanıt verelim. Bu markaların aşağı yukarı hepsi Türkiye'de 2-3 katı fazla fiyatla satılıyor. Bu siteden almak o yüzden çok avantajlı. Sitede yok yok, Nina Ricci, Jimmy Choo, True Religion, Victor & Rolf, Zaç Posen, Missoni, Chloe, Anna Sui, Miu Miu, Marc Jacobs, Michael Kors, Allessandro Dell'Acqua, Bottega Veneta...

Yazının devamı...

Abdürrahim Albayrak'la "Çarşamba günleri"

Galatasaray camiasının en renkli kişiliklerinden biri Abdürrahim Albayrak. Sözünü sakınmayan kişiliği, maçlardaki taşkın heyecanı ve sevimli Karadeniz şivesi ilk akla gelen özellikleri. Çekirdekten yetişme iş adamı Abdürrahim Albayrak Türkiye'nin en büyük servis ağının, Altur'un kurucusu, yöneticisi. Şu anda tam 6 bin şoförü var.

Son iki yıldır da Volkswagen marka binek ve ticari araç bayii yani Doğuş Holding'in Fenerbahçeli patronu Ferit Şahenk'in Yenibosna'daki Doğuş Oto Bayii. Abdürrahim Albayrak geçen yılın en çok ticari araç satan bayii olmuş. Volkswagen marka ticari otolarda dünya sıralamasında da üçüncülüğe oturmuş.

Neden buluşuyorlar?
Çarşamba günü Altur tesislerindeydim. Bu bilgileri o sohbet sırasında edindim. Abdürrahim Albayrak'ı ziyaret etmek için Çarşamba gününü seçişimin özel bir nedeni de vardı. Uzun zamandan beri Çarşamba günleri iş adamlarının, istanbul'un önde gelen bürokratlarının, Abdürrahim Albayrak'ın Altur tesislerinde biraraya geldiğini duyuyordum. Neden mi Çarşamba günü? Neden mi buluşuyorlar?

Buluşuyorlar, çünkü Abdürrahim Albayrak'ın sohbeti tatlı. Çarşamba günleri buluşuyorlar çünkü Altur tesislerinde Çarşamba günleri Karadeniz mutfağı günü. Pazı dolması, kuru fasulye, taş fırın ekmeği, pazı çorbası, mısır ekmeği... Menü böyle...

Bu yemeklere kimler mi katılıyor? Örneğin bir Çarşamba günü Şişecam Genel Müdürü Doğan Arıkan, Özhan Canaydın, Mesut Yılmaz, Çavit Kavak, Global Bilgi Genel Müdürü Levent Burak Demiralp bir arada olabiliyor. Albayrak'ın Çarşamba sofrasına konuk olan isimler arasında Ferit Şahenk, Abdullah Kiğılı, Aziz Üstel, Yalçın , Ayaydın, Eren Talu, Fatih Altaylı, Yiğit Şardan gibi isimler var.

Başbakan Şenol Hoca'yı götürsün
Benim katıldığım yemekte Şenol Güneş vardı. Güneş, sohbet sırasında hoş bir anısını paylaştı. Trabzonspor'da kalecilik yaptığı dönemlerde antrenmanlarını takip eden isimlerden biri Nihat Genç'miş. O zamanlar Nihat Genç kaleci olma sevdasında. Antrenmanları izlerken su satarmış. Nihat Genç yıllar sonra yazar olarak Şenol Hoca'nın karşısına geçip, "Hatırlar mısınız hocam, Trabzonspor'un kalesini koruduğun dönemlerde antrenmandayken benden su alır ve başımı okşardın..." demiş.

Güneş'in dostları...
O zamanlar Şenol Güneş'in yerinde olmayı hayal eden kişilerden biri de Şunay Akın. Bu iki yazar şimdilerde Şenol Güneş'in yakın dostları...

Söz Şenol Güneş'ten açılmışken... Biliyorsunuz Başbakan Tayyip Erdoğan Avrupa Birliği etkinlikleri çerçevesinde 11 Mayıs'ta Avrupa Karması'nın formasını giyecek. Malum gençliğinde Kasımpaşa'da top koşturuyordu başbakanımız. Viyana'da Avrupa-Latin Amerika karması maçında santrfor olarak yer alacak Erdoğan Türkiye'den de 50 yaş üstü bir milli futbolcu götürecek.

Bu ismin Türk Milli Takımı'nda oynamış olması şart. Farklı isimler konuşuluyor ama bana kalırsa en güçlü aday Şenol Güneş. Hem yıllarca kalemizi korudu hem de Türkiye'yi Dünya Üçüncülüğü'ne taşıdı o... Başbakan'la nasıl paslaşırlar bilemem ama Şenol Güneş bir dönem Türkiye'nin tanıtımına büyük katkıda bulunan bir hoca olarak o takıma yakışır...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.