Şampiy10
Magazin
Gündem

Türkiye’de Hepatit B tehlikesi

‘Türk kanında en çok Hepatit B çıkıyor!’

Bulaşıcı hastalıklardan Hepatit B Türkiye’de en çok görülen, tedavisi çok masraflı, yorucu, ama korunması da bir o kadar basit olan bir hastalık. Aşısı var. Ülkemizde sağlık ocaklarında ücretsiz olarak yapılıyor. Geçtiğimiz hafta Bristol-Myers Squibb tarafından Hepatit B için düzenlenen bir toplantıya katıldım. Konuşmacılardan Türk Kızılayı Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi Müdürü Dr. Hüsnü Altunay bakın neler söyledi:

Ülkemizdeki hastanelerin kan bankaları ihtiyaç duydukları kan ürününü Kızılay’dan temin ediyor.

Kan bankalarından sağladığımız kanı güvenle kullanabilir miyiz?
Hem evet, hem hayır! Evet; çünkü biz her bir bağışçıya sorgulama formu ve yasal zorunluluk olan 4 tarama testini uyguluyoruz: Hepatit B, Hepatit C, AIDS ve frengi. Hayır; çünkü her türlü önleminize rağmen güvenilirlik hiçbir zaman 0 değildir. Herhangi biri pozitif çıkarsa kan imha ediliyor.

Bizim Avrupa ve ABD’den geri bir tarafımız var mı?
Yok! Yasal zorunluluk olan tüm testler modern yöntemlerle ve otomatik cihazlarla uygulanıyor. Tüm işlemlerde AB mevzuatına uygun davranıyoruz

Peki yeterli kan var mı elinizde?
Ne yazık ki hayır! Türk Kızılayı kanı bağışçılardan toplamaktadır. Bağışçı sayısındaki yetersizlik güvenli kan temini projesinin önemli eksikliğidir.

İhtiyacı olan ne yapıyor bu durumda?
Çevresinden bulmaya çalışıyor. Bağışçılardan değil, eşten-dosttan...

Türkiye’de taranan kanlarda en çok karşınıza çıkan test pozitifliği hangisidir?
Hepatit B!

Bağışçıdan kan aldınız, ama test pozitif çıktı. Kızılay ne yapıyor o zaman?
Davet mektubu gönderiyoruz. Yüzyüze doktor tarafından bilgilendirme yapıyoruz. Kişi gelmezse telefonla arıyoruz. Yine ulaşamazsak Sağlık Bakanlığı’na bildiriyoruz.

Kimler kan bağışlayabilir?
Sağlıklı olan 18-65 yaş arası her birey kan bağışlamalı. Böylece elimizdeki kan deposu artacak. İlk kez kan verende testin pozitif çıkma oranı düzenli olarak kan bağışlayana göre 150 kat daha fazla! Bu nedenle düzenli kan bağışçısı olmak daha güvenlidir.

Neden bu kadar yüksek?
Düzenli kan bağışlayan daha sorumlu davranıyor. Tek eşliliğe dikkat ediyor. Hayatın her alanında daha dikkatli, bilinçli davranıyor.

Karaciğerimiz neden önemli?

Karaciğer vücudumuzun fabrikası. Bizi sağlıklı tutabilmek için 500’den fazla işlevi yerine getiriyor. Karaciğerimiz olmadan yaşamımızı sürdüremeyiz.

Karaciğerimiz neler yapıyor?
* Besinleri sindirir.
* Kolesterolü kontrol eder.
* Enfeksiyonlarla savaşır.
* Kandan toksinleri temizler.
* Kesiklerin kanamalarını durdurur.

Eğer Hepatit B hastası iseniz bu önemli görevler rahat gerçekleşmiyor. Karaciğerimiz sağlıklı değilse vücudumuz kendine bakamıyor.

Hepatit B hastalığına nasıl yakalanırsınız?

* Enfekte( Hepatit B taşıyıcısı) bir anneden doğum sırasında bebeğe
* Enjektörlerin paylaşılması ya da tekrar kullanılmasıyla
* Korunmasız cinsel ilişki yoluyla
* Jilet, ustura, diş frıçası gibi kişisel eşyaların ortak kullanılmasıyla
* Dövme ya da piercing yapılırken Eğer bunlardan birinden kuşkulanıyorsanız basit bir kan testi için doktora başvurun. Test yaptırmak sizde Hepatit B hastalığı olup olmadığını öğrenmenin en kesin yoludur.

Hepatit B hastalığından nasıl korunursunuz?
* Kendinizi riske sokacak durumlardan kaçının.
* Doktorunuzdan size ve aile bireylerine test yapılmasını isyetin. Sonuçlarına göre henüz Hepatit B hastalığı ile karşılaşmadıysanız ömür boyu korunmak için aşılanın.

Hepatit B aşısı kaç kez yapılıyor?
Önce 1. aşı, bir ay sonra 2. aşı, ilk aşıdan 6 ay sonra da son aşı olmak üzere toplam 3 doz yapılıyor. Kişiyi ömür boyu hepatitten koruyor.
Dünyadaki 12 kişiden biri olabilir misiniz ?
* Hepatit B çok yaygın bir hastalık
* Birçok kişi Hepatit B olduğunu bilmez. Çünkü hiçbir belirti göstermez.
* Hepatit B hastalığı geçiren kişilerin bazıları tam olarak iyileşemez ve taşıyıcı olarak kalırlar. Taşıyıcıların bir kısmında karaciğer hasarı, siroz ve kanser gelişebilir. Bu nedenle tüm Hepatit B’li kişilerin düzenli olarak doktor kontrolüne gitmesi şarttır.
* İstatistiklere göre dünyada her 12 kişiden biri Hepatit B veya Hepatit C virüsü taşımaktadır. Siz de dünyadaki 12 kişiden biri gibi bu hastalığın taşıyıcısı olabilirsiniz.

Yazının devamı...

Dünyanın en sağlıklı yiyecekleri açıklandı

Dünyanın en sağlıklı yiyecekleri

oğanın bize sunduğu nimetlerden yeterince faydalanmıyoruz, kesin. Büyük şehirlerde yaşayan bizler acaba yüksek besin değerli yiyecekleri yeteri kadar tüketiyor muyuz? Haftada ne kadar yiyoruz? Çok renkli besleniyor muyuz?
Elime geçen ‘Dünyanın en sağlıklı yiyecekleri’ listesinin bana düşündürdükleri bunlar... Listeye baktığımda düzenli tüketmediğim bir çok yiyecek olduğunu gördüm. Çok daha renkli beslenmeye karar verdim.

Avantajınız fazla kalori almamak

Liste, sağlıklı yiyecek zinciri olan Whole Foods tarafından hazırlanmış. Bu yiyecekleri seçerken sağlıklı bir yaşam için vücudumuzun ihtiyacı olan besinleri taşımasına dikkat etmişler. Bir de herkesin tanıdığı, bildiği, kolay bulunabilen yiyecekler olmasına özen göstermişler. Narı pahalı diye listeye koymamışlar örneğin... Ülkemizde şanslıyız, nar antioksidan gücü en yüksek meyve ve ucuz, biz rahat rahat yiyebiliriz. Listeye yüksek besin yoğunluğuna, değerine sahip yiyecekler konulmuş. Yüksek besin yoğunluğu, bir yiyeceğin kalori değerinin besin değerine orantısıdır. Bir yiyecek, kalorisine oranla çok daha yüksek besin değerine sahipse ‘yüksek besin değerli’ olarak tanımlanıyor. Aşağıda yer alan yüksek değerli besinlerden vitamin, mineral bitkisel besinler, vücudumuz için alınması zorunlu olan yağ asitleri, lifi bol bol sağlarken avantajımız çok fazla kalori almamak...

90 yaşındaki Davut Amca gençlere taş çıkartıyor



Ketenceler Köyü’nde yaşayan Davut Özdemir 90 yaşında olmasına rağmen gücü-kuvvetiyle gençlere taş çıkartıyor. Yüzlerce kilo ağırlığındaki tomrukları tek başına kaldırıyor. Kendinden 25 yaş küçük eşi ve 20 kızıyla mutlu bir ailesi var.

Ketenceler Köyü’nde yaşayan Davut Özdemir 90 yaşında olmasına rağmen gücü-kuvvetiyle gençlere taş çıkartıyor. Yüzlerce kilo ağırlığındaki tomrukları tek başına kaldırıyor. Kendinden 25 yaş küçük eşi ve 20 kızıyla mutlu bir ailesi var.

95 yaşındaki Süreyya Nine bilek güreşinde beni yendi!



95 yaşındaki Süreyya Öngir de oğlu ve geliniyle Ketenceler Köyü’nde yaşayan şirin mi şirin bir Anadolu kadını. Gözleri atmaca gibi görüyor hâlâ, gözlük kullanmıyor. Üstelik bilek güreşine tutuştuğumuzda beni mat etti!
Süreyya Nine maşallah beni mat ettin bilek güreşinde... En çok ne yersin?
Balık... Balığı çok severim. Çok da yerim.
Balıkta Omega 3 yağ asitleri bol, bu hem damarlarını sağlam tutmuş, hem de gözlerini güçlendirmiş belli. Peki başka?
Çerkez sosu çok yerim. Sebzeli, kişnişli, sarımsaklı bizim buraların sosu.
İçinde kabak, patlıcan, biber, domates, sarımsak, maydanoz var bu sosunuzun. Sağlık deposu bir sos! Kişnişin içinde uçucu bazı yağlar var ki sindirimi kolaylaştırıyor,hazımsızlığı engelliyor. Antioksidan etkisi var... Ya meyve?
Kızım biz burada kendi bahçemizden çıkanları yiyoruz. Her şey doğal...

Sebzeler

Kuşkonmaz
Avokado
Pancar
Biber
Brokoli
Brüksel lahanası
Lahana
Havuç
Karnabahar
Kereviz
Yeşil yapraklılar
Salatalık
Patlıcan
Rezene
Sarmısak
Yeşil fasulye
Bezelye
Mor lahana
Pırasa
Mantar
Zeytin
Soğan
Patates
Marul
Deniz sebzeleri
Ispanak
Tatlı patates
Domates
Turp yeşillikleri

Kuruyemiş-tohum-yağ

Badem
Cashew
Keten tohumu
Zeytinyağı
Fıstık
Kabak çekirdeği
Susam
Ayçiçeği çekirdeği
Ceviz

Tahıllar

Arpa
Esmer pirinç
Kara buğday
Mısır
Darı
Yulaf
Quinoa
Çavdar
Tam buğday
Yumurta ve az yağlı
süt ürünleri
Az yağlı peynir
Yumurta
Süt (%2 yağlı inek)
Keçi sütü
Yoğurt
Fasulye ve baklagiller
Siyah fasulye
Kuru bezelye
Nohut
Barbunya
Mercimek
Bakla
Miso
Kurufasulye
Soya fasulyesi
Tofu ve tempeh

Deniz ürünleri
Morina balığı
Pisi balığı
Somon
Sardalya
Deniz tarağı
Karides
Ton

Et-tavuk
Yağsız dana eti
(organik)
Tavuk
Kuzu
Hindi
Av eti

Tatlandırıcılar
Bal
Pekmez
Akçaağaç şurubu
Diğerleri
Yeşil çay
Soya sosu
Su

Baharat ve otlar

Fesleğen
Karabiber
Acı biber
Kişniş
Tarçın
Karanfil
Kimyon
Dereotu
Zencefil
Hardal tohumu
Kekik
Maydanoz
Nane
Biberiye
Adaçayı
Zerdeçal


Yazının devamı...

Çocuğunuzda diyabet olabilir mi?

Bu hafta size bir ilkten bahsedeceğim. Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Derneği ile Sanofi Türkiye tarafından yürütülen “Okulda Diyabet Programı”. Diyabet belirtisi olan çocukları fark edip erken tanı konmasını sağlayan öğretmenleri arıyorlarlar. Amaçları çocuklarda diyabetin erken teşhis edilmesi ve çocukluk çağı diyabeti konusunda farkındalık ve bilinç yaratarak, diyabetli çocukların okullardaki yaşam kalitesinin yükseltilmesi. 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’ydü. Geçen yıl bu tarihten itibaren okullarda diyabet konusunda eğitim verilmeye başlandı. Program kapsamında son iki yılda 600 bine yakın öğretmene ve 7 milyondan fazla öğrenciye ulaşılmış.

Fark yaratan öğretmene ödül var

Programın hayata geçirilmesinde özgün katkılarda bulunan öğretmenler, “Fark Yaratan Öğretmen Ödülü” ile ödüllendirilecek. Eğer öğretmen sınıfındaki diyabetli çocukları fark edip erken tanı konmasını, diyabetli çocukların bakımına katkı ve destek sağlarsa ödül alacak.
“Fark Yaratan Öğretmen Ödülü” için öğretmenler Çocuk Endokrin ve Diyabet Merkezleri, İl Halk Sağlığı Müdürlükleri, Milli Eğitim Müdürlükleri ve okul yönetimleri tarafından aday gösterilebilecekleri gibi kendileri de başvuru formlarını doldurarak 26 Kasım 2012 tarihine kadar bilgi@okuldadiyabet.org adresine gönderebilirler. Başvurular Okulda Diyabet Programı yöneticileri, Sağlık Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinden oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek. Ödül olarak her bölgeden bir kişi olmak üzere toplam 7 öğretmene eğitim gezisi ödülü verilecek. Öğretmenlere ödülleri Aralık ayı içinde törenle takdim edilecek.

15-20 bin civarında diyabetli çocuk var

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, Türkiye’de 15-20 bin civarında diyabetli çocuk olduğunu vurguladı. Prof. Hatun şunları söylüyor:
“Sadece yetişkin hastalığı olmayan diyabet, eğitim ortamlarında çocuklar için çeşitli zorluklara yol açabilmektedir. Farkındalığın düşük olduğu okullarda diyabetli çocukların en çok sıkıntı yaşadıkları konular arasında ders sırasında öğün alamamak ve tuvalete gitmelerine izin verilmemesi gibi problemler yer alıyor. “Okulda Diyabet Programı” ile hem öğretmenlerin diyabet bulguları konusunda bilinçlendirilmeleri hem de diyabetli öğrencilerin yaşam kalitesinin yükseltilmesini hedefledik. “Fark Yaratan Öğretmen Ödülü”, Okulda Diyabet Programı’nın hedefine ne kadar ulaştığını göstermesi açısından da önemli bir platform özelliği taşıyor.”

Çocuklarda şeker hastalığının belirtileri;

Çok su içme, * Sık sık ve çok miktarda idrar yapma, * Gece idrar yapmak için tuvalete kalkma ya da altına kaçırma, * İştah artmasına rağmen kilo kaybetme, * Kız çocuklarda genital bölgede kaşıntı, * Bazen halsizlik, hafif ateş, karın ağrısı gibi genel yakınmalar.

Diyabetli çocuklara erken tanı konması
ve tedavileri neden bu kadar önemli?


Tip 1 diyabetli çocuklarda kan şekeri dengesi çocuğun yaşam kalitesini ve okul başarısını doğrudan etkiliyor.
Kan şekeri dengesi bozuk olan çocuklar bitkin ve halsiz oluyor, okula devam sorunu yaşıyorlar. Özellikle sınav zamanlarında kan şekeri düşüklüğü geçici de olsa öğrenme güçlüğüne yol açarak okul başarısını doğrudan etkiliyor.
Bunların dışında kan şekeri yüksekliğinin uzun yıllar devam etmesi böbrek yetmezliği, görme kaybı ve damar/sinir zedelenmesi gibi sorunlara neden oluyor.

Okulda beslenme programları uygulanmalı

Diyabetli çocuklar, ömür boyu sürecek bir hastalığa sahip olmanın verdiği ruhsal yükle daha fazla ilgiye ve özene ihtiyaç duyuyor. Gündüz zamanlarının çoğunu okulda geçiren diyabetli çocuklar şu sorunlarla karşılaşıyor: Okulda beslenme planlarına uygun yemek bulamamak, insülin iğnei için uygun ortam olmayışı ve kan şekeri düşüklüğü gibi acil durumlarda tedavi yapılamaması. Diyabetli çocukların okulda sağlıklarının korunması ve kendilerini güvende hissetmeleri için öğretmen ve ailelerin yakın işbirliğine ihtiyaç var. Tip 1 diyabetli çocukların tedavisinde kan şekerinin takibi ve doğru insülin tedavisi çok önemli. Bu nedenle okulda öğretmenlerin, yöneticilerin, okul hemşiresinin ve personelinin diyabet konusunda bilgili ve bilinçli olması, diyabetli çocukların hayatını kolaylaştırmakla birlikte okulda gelişebilecek ağır hipoglisemi diyabetik ketoasidoz gibi komplikasyonları ve sonuçlarını önler.

Yazının devamı...

En’lerin ülkesi Çin’deydim

- ‘Potansiyel süpergüç’ birçok akademisyen, askeri ve ekonomik analistin Çin tanımı işte böyle... Gidip gördükten sonra hakkını teslim ediyorsunuz. Bertolucci’nin ünlü filmi Son İmparator’u izledikten sonra Çin’i görmeyi istemiştim. Dünyanın en eski medeniyetlerinden biri olan Çin hem bu yanıyla size büyülüyor hem de inanılmaz ekonomisiyle...


azı ülkelere gitmek şarttır! Çin de işte böyle! Görmeniz lazım. Dünya nüfusunun önemli bir bölümünü yaşıyor. Bu bile görmek için yeterli. İlk gün o kadar uçan, gezen insan olmama rağmen ürktüm. Pekin çok kalabalık; insanlar üzerinize geliyor gibi. Karşıdan karşıya geçerken sanki ‘ezilip gideceğim’ duygusu uyanıyor. Sonra alışıyorsunuz. Kışları sert geçiyormuş. Sonbahar başı gitmek için uygun zaman. Çoğu kişinin aç döndüğünü biliyorum. Büyük oteller Avrupalı’ya göre kahvaltı ve yemek sunuyorlar. Hiç zorluk çekmedim. Otellerde Çinliler için ayrı, Avrupalılar için ayrı büfe var. Çinliler sabah sabah noodlelarını, garip hayvan parçalarını yiyorlardı.

Turistler kazıklanıyor, dikkat. Her yerde “Benim memurum işini bilir vaziyetleri...” Henüz halk İngilizce bilmediği için otel elemanları yönetiyor ilişkileri. Hep yüksek komisyonları var. Eliniz mahkum ödüyorunuz. Bir gösteri ücreti yerliye 85 yuanken turiste 400 yuan civarı olabiliyor. Taksiler çok ucuz. Her yere taksiyle gitmek daha doğru. Otel ayarladığı zaman 4-5 katına mal oluyor.

Pekin''den buraları gezip görmeden dönmeyin!

Yasak Şehir’i ziyaret edin

Pekin’de çok az vaktiniz varsa ve tek şey görebilecekseniz burayı görün derim. Çin’in sembolik merkezi. 1420’de tamamlanmış. 1920’lere kadar sadece imparator ve maiyetinin girebildiği şehir 1949’da halka açılmış.

Çin Seddi''ni görün

6700 km’lik bu duvar Çin’in sembolü. MÖ. 7. yüzyılda inşasına başlanmış. Günümüzde sadece ayakta kalabilen ve restore edilen kısmları geziye açık. Ben daha az turistik olan Mutianyu noktasını tercih ettim.

Ming Mezarları''na uğrayın

Mısır’daki firavun mezarları piramitler gibi Çin İmparatorları da ölümden sonra yaşam için yatırım yapmışlar. 16 Ming imparatorundan 13’ünün mezarı burada. Sadece onların değil eşleri, metreslerinin de! Çin imparatorluk mezarlarının en iyi örneği diye biliniyor.

Yazlık Saray’da dinlenin

Hanedanın yazın dinlendiği, doğum günlerini kutladığı bu saray yoğun bir günün ardından seçiminiz olmalı. İnsana huzur veriyor, dinlendiriyor. Göller, tepeler, köprülerle bezeli. Gölün üzerinde kiralayabileceğiniz bir deniz biskletiyle dolaşabiliyorsunuz. Özellikle hayran kaldığım tamamen mermerden yapılmış tekne. İmparatoriçe dinlenme mekanı olarak kullanıyormuş.

Tiananmen Meydanı

Şehrin modern kısmının merkezinde kocaman bir alan. Bir ucunda Mao’nun mozolesi duruyor, mumyalanmış cesedi de burada. Meydan komünist ülkelere özgü binalarla çevrili.

Terra cotta askerleri

İmparator Qin’le birlikte onu ölümsüz kılmak için toprağa gömülen 8000 asker, atları, arabaları... Askerlerin her birinin
yüzü, ifadesi farklı ve boyutları gerçek yaşamdakiyle tıpatıp aynı.

Müslüman Mahallesi’nde dolaşın

Xian’da en keyifli zamanı burada geçirdim. Çok renkli bir yer. Üstelik modern binalardan tamamen uzak, eski evlerle dolu . Sokaklarda sürekli yemek yeniyor, alışveriş ediliyor. Tam turistlere göre.

Kısa kısa Çin


- Dünyanın nüfusu en fazla ülkesi: 1.3 milyar!

- Dünyanın kapladığı alan olarak en büyük ikinci ülkesi.

- Dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi.

- Dünyanın ABD’den sonra ikinci büyük ekonomisi.

- Dünyanın en büyük ihracatçısı, ikinci en büyük ithalatçısı.

- Dünyanın en büyük ordusuna sahip.

- Ekonomik büyüme 1978’deki reformlardan sonra hızlanmış.

- Aramızdaki saat farkı 5. Bizden 5 saat ilerideler.

- Para birimi yuan.

- THY’nin başkent Pekin’e direkt uçuşu var. Yolculuk yaklaşık 9 saat sürüyor.

Yazının devamı...

Kışa dirençli başlamak mümkün


Apiterapi ne demek?

Apiterapi arı ile tedavi demek. Bal arısı ürünlerinin sağlık amaçlı kullanımı. Arı ürünleriyle hastalıkların tedavisi ve direnci artırma geleneğinin tarihi aslında binlerce yıl öncesine dayanıyor. Bu konuda, özellikle kanserle savaş ve direnci artırma üzerine birçok araştırma yapıldı, kanıtlandı ve yenileri de yapılıyor.

Bal arısı ürünleri nelerdir?

Bal, balmumu, polen, propolis, arı sütü.
Propolis nedir?


Bal arılarının ağaçlardan, çiçek saplarından ve diğer bitkisel kaynaklardan topladıkları reçinemsi bir karışım. Arılar bitkilerden topladıkları maddelerle propolis yapıyor ve bununla kovan ve petek gözlerini sterilize ediyor, kovana giren zararlıları öldürdükten sonra mumyalıyor, kovanın açık ve çatlaklarını kapatıyorlar. Propolis arı ürünleri içerisinde yüksek antioksidan kapasitesi ile en çok öne çıkan! Nar suyu ile kıyaslandığında 62 kat, domates ile kıyaslandığında ise 120 kat daha yüksek antioksidan içeriğe sahip.

Polen nedir?

Çiçeğin erkek üreme birimi. Çiçektozu. Koloni beslenmesinde protein kaynağı olarak önemli, adeta bir vitamin-mineral deposu. Polenin antioksidan kapasitesi domatese göre 4 kat, böğürtlene göre 3 kat daha fazla .

Arı sütü nedir?

6-15 günlük işçi arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgıladıkları bir madde. Kraliçe arı bununla besleniyor. Hem işçi arıların 2-3 katı kadar büyük, hem de en az 50 kat daha uzun yaşıyor. Arı sütünün doğurganlık üzerinde etkisi var.

Balın antioksidan gücü var mı?

Var. Antioksidan kapasitesi diğer arı ürünlerine göre daha düşük. Ancak içeriğindeki antioksidan bileşiklerin emilmesi daha kolay, yani biyoyararlılığı daha yüksek. Bal tüketimiyle alınan sağlığımız için yararlı fenolik bileşikler, mide-bağırsak sisteminden diğer ürünlere göre daha fazla emiliyor.
Bal dışındaki arı ürünlerinin soğuk zincirde saklanması gerekiyor, aksi halde besin değerlerini yitiriyorlar. Bu yüzden apiterapi ürünlerini eczanelerden almayı tercih ediyorum. Bu ürünlerde doğru saklama koşulları çok önemli. Eczanelerden almak en doğru seçim; çünkü eczanelerde özel dolaplarda korunuyorlar. Paramı boşa harcamamak için market raflarındaki ürünleri tercih etmiyorum, sizin de etmemenizi öneririm

Apiterapi ürünlerini günde ne kadar tüketilmeli?

Bal: 50-80 gram.
Polen: 20 gram.
Arı sütü: 1-10 gram
Propolis: 300 mg. 1/100 oranında balla karıştırılmalı.

En güçlü protein kaynakları et, balık, yumurta, süt, peynir, yoğurt, soya fasulyesi.
Vücudumuzda kullanılan 20 amino asit vardır. Bunlardan 8 tanesi vücudumuzda yapılamaz. Bunlara esansiyel (temel) aminoasitler denir. Çok güçlü protein kaynağıdırlar.
Temel aminoasitler et, kümes hayvanları, balık, süt, peynir,
yumurta, yoğurt ve soya fasulyesinde bulunur. Bu yiyecekler yüksek biyolojik değere sahiptirler.
Geri kalan 12 aminoasit ise eksik protein kaynağıdır... Sebze, meyve, baklagiller, tahıllar, kahvaltı yiyecekleri (cereal) ve kuruyemişlerde (ceviz-fındık-badem) bulunurlar.

Vejetaryenler yiyeceklerin protein gücünü artırmak için ne yapmalı?

Vejetaryenlerin, kolesterolü düşürmek amacıyla hayvansal proteini azaltan özel diyet programlarına girenlerin temel aminoasitleri alabilmeleri için değişik bitkisel kaynakları karıştırarak yemeleri gerekiyor.
Daha güçlü protein alabilmek için öneriler
Baklagiller + pirinç, bulgur, kuskus, makarna, noodle
Baklagiller + pirinç, bulgur, kuskus, makarna, noodle + yoğurt
Kuru fasulye + pirinç veya kuru fasulye + esmer ekmek
Peynir + ekmek
Mercimek + pirinç veya mercimek + bulgur
Balık + patates
Kahvaltı yiyecekleri (cereal-müsli) + yoğurt veya süt

Günlük protein ihtiyacımız

Kilo başına 1.2 gr. Bebekler
ve çocuklar büyüme için daha fazlasına ihtiyaç duyarlar. Ayrıca ağır egzersiz yapanlarda ve hastalık hallerinde de protein miktarı artırılmalı.

Yazının devamı...

Kış geldi bağışıklık sistemini güçlendirme zamanı!

Bağışıklık vücudun yüksek özellikli hücreler, organlar ve lenfatik sistem (kan damarlarından faklı bir dolaşım sistemi) aracılığıyla doğal mücadele yeteneğidir. Bu mücadelenin öncüleri cildimiz, saçımız, muköz zarlarımız (ağız içi, burun içi gibi), gözyaşları ve tükürük bezlerimizdir. Bunlar bizi zararlı ataklardan, maddelerden korurlar. Hastalık yapıcı bakteri, virüz, mantar, parazitlerin saldırılarını geri püskürtürler. Sağlam bir bağışıklık mekanizması bizi sadece bu tip enfeksiyöz durumlara karşı değil, aynı zamanda alerji, artrit, anormal hücre değişimlerinden, kanserden de korur.

Vücut direncimizi artırmanın, bağışıklığı desteklemenin en iyi yolu doğru beslenmek. Doğru beslenmek vücudumuzun maksimum derecede sağlıklı olabilmesi ve çalışabilmesi için gerekli besinleri yeterli miktarda almak demek. Sadece bir besinin bile hafif eksikliği bazen vücudumuzun savaş yeteneğini azaltabiliyor.

Soğuk aldınız, hastalanmadan atlatmak için neler yapılmalı?

1) Hemen proteini artırın. Gücünüzü en çok artıracak yiyecek kırmızı et . Et alamıyorsanız yumurta var! Hemen 2 adet yumurta haşlayıp yiyin. Yine proteinden zengin mantar ve peynirle çırparak da yiyebilirsiniz.

2) Yüksek doz C vitamini alın. 500 veya 1000 mg C vitamini tableti alın. Nezle veya gribe yakalanacağınızı hissettiğiniz anda önce 1000 mg alın, sonra her öğünden sonra 500 mg.lık tabletle devam edin. Herhangi bir sağlık sorunu olmayan kişilerde bu doz sorun yaratmaz.

3) Sarımsak ve acı biber yiyin. Sürekli sosyal ortamlarda bulunduğum için sarımsak yemekten kaçıyorum. Çalışan kişilerde tehlikeli, çünkü bu kokuyla dolaşmanız zor. Ama akşam yemeğinde yerseniz sabaha kokusu az kalıyor. Hastalanacağımı hissetiğim zaman 2-3 diş sarımsak yiyorum. Mutfağımda kışın mutlaka 3-4 baş zulada bulunur. Acı biberi yemek, dayanmak zor. Ama inalımaz işe yarıyor. Çorba ve sebzelerime katıyorum.

4) Sıcak ballı süt için. Gece yatmadan önce içine bir kaşık bal karıştırılmış sıcak süt için. Süt proteinden zengindir ve antikor üretiminize yardımcı olur. Balın ise direnci artırıcı, öksürüğü giderici özelliği var.

5) Dudaklarınızı yoğun bir nemlendiriciyle kaplayın. Genelde bu tür soğuk algınlıklarınızın arkasında uçuk çıkar. Bunu önlemek için beslenmede protein alımını artırmak şart. Ama bir de cilde dışarıdan müdahale de gerekiyor. Uçuk mukozayla, derinin birleştiği yerlere bayılır. Burnumuzun içindeki nemli deri, ağzımızın içindeki kaygan nemli deri mukozadır örneğin. Tam dudakla mukozanın birleştiği yerlere yoğun bir dudak koruyucu sürün. İdeali bütün dudaklara ve ağız çevresine taşırarak sürmek.

6) Gece çorapla yatın. ‘Ayağını sıcak tut başını serin’ diye boşuna söylememiş atalarımız. Gerçekten ayağı sıcak tutmak işe yarıyor. Pamuklu yatak çoraplarınız olsun. Gece her zamankinden biraz daha kalın bir gecelikle veya pijamayla yatın. Biraz terlemenizde fayda var.

ACI BİBER (ÇİLİ)

- Dünyadaki en yakıcı baharat.

- Ona bu acılığı veren kapsaisin adlı bir bileşen. Kapsaisin ne kadar fazla ise biber de o kadar yakıcı.

- Acı biber eğer yakmıyorsa içinde kapsaisin yoktur ve tedavi edici etkisi de yoktur.

- Çilide yeşil biberden 9 kat fazla A vitamini, portakaldan 2 kat fazla

C vitamini var.

- Potasyum ve magnezyum minerallerinden zengin.

- Yağı yakmaya yardımcı. Kapsaisin vücut ısısını artırıyor. Böylece terleme artıyor, metabolizma hızı artıyor ve kilo kaybına yardımcı oluyor.

- İştahı azaltıyor.

- Egzersiz sırasında yağ yakımını artırıyor.

- Yeni yağ oluşmasını engelliyor.

- Çili yiyen toplumlarda kardiyovasküler hastalıklara daha az rastlanıyor. Kapsaisinin kanı sulandırıcı etkisi var.

- Kötü kolesterolü azaltıyor, iyi kolesterolü yükseltiyor.

- En yakıcı çili Hindistan’da!

- Diyabete iyi geliyor.

- Sedefe iyi geliyor.

- Los Angeles Cedars Sinai Tıp Merkezi’nde kapsaisinle hayvanlar üzerindeki araştırmada prostat kanseri hücrelerini yüzde 80 öldürmüş. Kapsaisinin prostat kanseri için ilaç olabileceği düşünülüyor.

- Aynı merkezde meme kanseri üzerinde de başarı sağlanmış. Hayvanlarda tümör büyüklüğünü yüzde 50 azaltmış.

- Birçok araştırma kapsaisinin pek çok kanser türünü önlediğini gösteriyor. Ancak bazıları da kolon kanserine yol açabileceğini gösteriyor. Ama bilimadamları kararsız. Yeniden araştırma yapıyorlar.

Süper bağışıklık dörtlüsü

A vitamini

İki şekli var. Hayvansal gıdalarda bulunan retinol ve bitkilerde bulunan beta karoten. Beta karoten vücuttta retinole çevrilebilir. Ancak retinol kalitesinde A vitamin alabilmek için 6 kat fazla beta-karoten içeren besin yemeniz gerekir. Bu şu demek: Et yediğinizde havuç yediğinizden daha çok A vitamini alıyorsunuz.

Hangi yiyeceklerde var?

Karaciğer, böbrek, yumurta, buğday, mantar, baklagiller, fasulye, domates, kereviz, havuç, patates, fıstık, ceviz, cashew, avokado.

C vitamini

Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, hastalıklara karşı savaşta çok etkili. Strese karşı hormonların yapımında, enerji üretiminde, vücudun destek dokusu olan kollagen yapımında görevli. Kemikleri, cildi, eklemleri güçlendiriyor. Kanser ve kalp hastalığına karşı koruyor.

Hangi yiyeceklerde var?

Yeşil ve kırmızı biber, acı biber, maydanoz, kivi, yeşil yapraklı sebzeler, narenciye grubu meyveler (portakal, mandalina, greyfurt, limon) kavun, brokoli, karnabahar, lahana, çilek, bezelye, soğan.

E vitamini

En güçlü antioksidanlardan biri. Serbest radikallere bağlanıp vücuttan atılmalarını sağlar. Hücre yapısının bozulmasını engeller. Kansere karşı koruyucu. Vücudun oksijeni kullanmasına yardımcı olur. Yaraların iyileşmesini hızlandırır. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önler, böylece damar sertliğini ve tıkanmalarını engeller. Cildi güzelleştirir.

Hangi yiyeceklerde bulunuyor?

İşlemden geçmemiş yağlar, zeytinyağı, balık yağı, buğday, mısır, ayçiçeği, fıstık, susam, soya yağları, fındık, fıstık, badem, ton balığı, sardalya, somon, yumurta sarısı, domates, koyu yeşil renkli sebzeler.

Çinko minerali

Antioksidan, birçok enzimin yapısında bulunuyor. Yaraların iyileşmesi, büyüme ve gelişme, testis ve yumurtalıklardan salınan hormonların kontrolü, stresle savaş, kemik ve diş sağlığı, saç ve kılların uzamasında rolü var.

Hangi yiyeceklerde bulunuyor?

Et (özellikle koyun ve dana eti), karaciğer, peynir, zencefil kökü, istiridye, tam ekmek, yumurta sarısı, buğday ürünleri, susam, ayçiçeği çekirdekleri, kakao, fıstık, esmer pirinç, badem, bezelye, turp.

Bağışıklık denince akla gelen ilk bitki

- Eski Mısır,Yunan, Roma’da hem yiyecek, hem ilaç. Sindirim sitemi sorunları ve soğuk algınlığı için kullanılmış.

- 50’den fazla bileşik içeriyor. İçerdiği iki bileşen önemli; limonene ve carvone. İçindeki carvone adlı bileşen sindirim sistemindeki kasılmaları geçiriyor. Limonene ise kansere karşı savaşta yardımcı. Hayvan deneyleri meme, karaciğer, akciğer, mide kanserinin gelişmesini engellediğini göstermiş.

- Carvone yiyecek zehirlenmelerine karşı da koruyucu olabiliyor. Yiyecek zehirlenmelerinin en büyük nedeni olan

E. Coli bakterisinin gelişmesini engellediği görülmüş.

- Eskiden nefesi temizlemek ve kabızlığı önlemek için kullanılırmış.

- Faslı araştırmacılar şeker hastası farelerde 2 hafta uygulandığında kan şekerini düzenlediğini görmüşler.

- Hem normal hem

diyabetli kişide kolesterol ve trigliseridi düşürdüğü saptanmış.

Çörek otu ve propolis

Malzemeler

1 tatlı kaşığı çörek otu

1 yemek kaşığı propolis, polen, arı sütü, bal karışımı

Yapılışı

- Mazemeyi karıştırın. Düzenli olarak her sabah bir kaşık yiyin.


Çörek otlu patates

Malzemeler

Patates

Çörek otu

Zeytinyağı

Yapılışı

- Patatesleri haşlayın. Çok yumuşak olmasın. Kabuğunu soymadan ikiye bölün. Açık yüzünü zeytinyağına batırın. Sonra yağlı yüzü çörek otuna batırın. Fırın tepsisine pişirme kağıdı serin. Çörek otlu yüzler aşağıya gelecek şekilde dizin.

30 dakika 170 derecede pişirin.

Yemeklere ilave edin!

Yeditepe Üniv. Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı’ndan Prof.Dr. Erdem Yeşilada ‘bitkiler’ denince Türkiye’de aklıma ilk gelen ilk isimdir. Prof. Yeşilada sorularımı yanıtladı...

Nezle-grip dönemi başladı. Kışın direncimizi artırmak için ne yiyelim?

Meyve ve sebzeler bakımından zengin beslenme alışkanlığı bağışıklık sisteminin desteklenmesi ve düzenlenmesi bakımından önemli. Mesela yulaf ürünlerini bolca tüketip kilo alma riski ile karşı karşıya kalmak yerine kapsül şeklinde hazır ürünlerin kullanılmalı.

Başka Beta-glukan kaynakları önerebilir misiniz?
Beta-glukan için bir başka kaynak ise kırmızı reishi mantarı. Bağışıklık sistemi denince ilk olarak aklımıza gelen bitkilerden biri çörekotu tohumudur. Çay şeklinde ya da yemeklere ilave ederek kullanılmalı. Bir başka bitki ise ısırgan. Çay olarak veya tohumların bir kaşık bal ile karıştırılarak yutulmalı.

En yararlı çaylar hangileri?

Mürver meyvesi, üzüm çekirdeği, yeşil çay, zeytin yaprağı, zerdeçal kökü, zencefil rizomu, kuşburnu meyvesi, ısırgan çay...


SARIMSAK

- Dünyanın potansiyeli en yüksek doğal ilaçlarından biri.

- Bir adı da kokan gül.

n İçindeki aktif madde allicin. Bu organosülfür bileşiklerine dönüşüyor. Bu bileşiklerde oksidasyonu, yangıyı, hücreyi harap eden olayları azaltıyor.

- Vitamin-mineral ve güçlü antioksidanlardan da zengin.

- Tansiyonu düşürüyor.

- Aspirin gibi kanı inceltiyor.

- Damar elastikiyetini artırıyor.

- Kolon kanserini önlüyor.

- Kalp krizi riskini azaltıyor.

- Kolesterolü düşürüyor.

- Enfeksiyonu önlüyor.

- Rus penisilini de denmiş. Çünkü 2. Dünya Savaşı’nda Ruslar sarmısaktan çok yararlanmış.

- Virüslere karşı da etkili.

- Soğuk algınlığı riskini azaltıyor.

- Diyabetlilerde açlık kan şekerini düşürüyor.

Bitki çay tarifleri


Soğuk algınlığı ve nezle için

- 50 gr zencefil

- 30 gr havlıcan

- 30 gr adaçayı

- 20 gr kuşburnu

- 20 gr ekinezya

Geçmeyen öksürük için

- 50 gr ebegümeci çiçeği

- 30 gr hatmi çiçeği

- 30 gr meyan kökü

- 20 gr kekik

Ayrıca isteğe bağlı olarak yukarıda saydığımız bitkilerle koruyucu amaçlı kendi kış çayınızı yapabileceğiniz gibi, tarçın ve karanfille bu çayınızı aromalandırabilirsiniz.

Yazının devamı...

Kurban etini öğlen tüketin!

Hayatın da yiyeceklerin de keyfini çıkartın! Ailenizle, arkadaşlarınızla tatil yaparken çok kasılmanın, kısmanın anlamı yok. Dönünce kaloriyi azaltırsınız olur biter. Sadece size beni de çok kurtaran, tatillerden, iş gezilerinden sadece 1 kilo fazlayla dönmemi sağlayan birkaç önerim var:

- Bir üçgen çizelim. Önününüzde kahvaltı, öğlen ve akşam yemeği var. Haydi şimdi yerleştirin öğünleri bu üçgenin köşelerine... Birisi tepede, diğerleri aşağıda olacak! Eğer üçünde de tıka basa yerseniz çok kilo alırsınız 5 günlük tatilde... Bir öğünü seçin, o öğünde dilediğiniz gibi yiyin, diğerlerinde dikkatli gidin. Üçgenin tepesine öğleni yerleştirin derim, hep öyle yapıyorum. Öğlen canım ne çekiyorsa yiyorum. Kahvaltı ve akşamı çok hafif tutuyorum.

- 40’lı yaşların üzerindeyseniz dikkat! Akşam ağır soslu yemekler, kırmızı et yenince uyunmuyor, ertesi gün de keyifsiz ve şiş kalkılıyor. Kurban etini öğlen yiyin. Akşama çorba-sebze-balık-tavuk-salata seçeneklerini tercih edin.

- Evet, tatlıyı seviyorum, seviyorsunuz, seviyor! Ama hızla şekerleniyoruz dikkat! Ülkemizde diyabetli sayısı katlanarak artıyor. Tek öğünde tatlı yiyin. Her öğün tatlı vücudu çok zorluyor.

- Bol su için. Su kilo vermeye yardımcı bir makrobesin. İçtiğiniz suyun ph derecesinin yüksek, doğal mineralden zengin olmasına dikkat edin. Ülkemizde 8’in üzerinde ph’lı su var. (ph suyun ne kadar bazik olduğunun göstergesi. 0-14 arası rakamlarla gösterilir. 7’nin üzerindeki su bazik, yani alkalendir. Vücut için yararlı olan alkalen su içmektir.)

- Her gün 30-40 dakika hareket edin. Kendinize hafif bir spor ayakkabısı edinin. Spor ayakkabılarının çoğu kafam kadar ağır olduğu için taşımaktan kaçınıyoruz. Çok hafifini buldum sonunda, tüm iş gezilerime götürüyorum. 5 günlük gezide 2-3 kez 30 dakika bantta veya dışarıda yürüyüş bile aynı kiloda dönmenizi sağlayabiliyor. Yiyip oturmak yarıyor çünkü !

- Kendinizi sevin. Çok değerlisiniz. Bu vücut daha size çok lazım! Bu kadar değerli bir bedene değerli yiyecekler, içecekler de koymak gerekiyor.

Etin yanına harika bir sos

"Bu sosu yiyen grip olmaz!

Biz Çerkezler bunu her sabah yeriz, hiç de hastalanmayız!" Kartepeli kadınlar işte böyle diyor Çerkez sosu için. Birlikte yaptık, sizin için tarifini de aldım. Etin yanında çok iyi gidiyor, haberiniz olsun!

Malzeme:
- Kırmızı biber
- Patlıcan
- Domates
- Havuç (haşlanmış)
- Sarmısak
- Tuz
- Zeytinyağı

Hazırlanışı: Biber, patlıcan, domates ve sarmısağı fırında közleyin. Kabuklarını soyun. Robota koyun, içine haşlanmış havuç ve maydanoz, tuz da koyun, iyice çekin. Böylece ikram edin.

Eğer 1 yıl saklamak istiyorsanız tencereye zeytinyağı koyun. Malzemeyi de içine boşaltıp hiç su koymadan pişirin. Salça kıvamına gelince söndürün. Cam kavanozlara doldurup saklayın. Dışarıda da bozulmadan durabiliyormuş.

Sindirime yardımcı çaylar

Bayramlarda çoğu kişi sindirim sorunu çekiyor. Tarifini verdiğim çayların hem tadı güzel ,hem de sindirime yardımcı oluyor, rahatlatıyorlar.

Tarçınlı-Bergamutlu Siyah çay

Malzeme:
- 3 poşet earl grey çay (bergamutlu)
- 3 çubuk tarçın
- 1 litre su

Hazırlanışı: Suyu tarçın çubuklarıyla birlikte kaynatıp altını söndürün.İçine bergamutlu çayınızı katın, demlensin. Her bardağa 1 tatlı kaşığı bal ekleyerek servis yapın. Çayı şeker yerine balla tatlandırmak çayın antioksidan kapasitesini artırıyor. Bu yüzden çayımı tatlandırmak için bal kullanıyorum.

Karanfilli Yeşil çay

Malzeme:
- 8 adet karanfil
- 1 litre su
- 4 poşet yeşil çay ( veya 3 yemek kaşığı )
- Bal

Hazırlanışı: Bal ve çay hariç karanfil ve suyu birlikte kaynatın. Sonra çayınızı katın. 1 iri fincana sıcak karanfilli-yeşil çayınızı koyun.İçine 1 tatlı kaşığı bal ekleyerek için.

Limonlu Yasemin çayı

Malzeme:
- 4 poşet yasemin çayı
- 1 limon (halkalar halinde kesilmiş)
- 1 litre su
- Bal

Hazırlanışı: Su ve limon dilimlerini kaynatın. Yasemin çayını katın, demlensin. 1 tatlı kaşığı bal koyun. Üzerine çayınızı ekleyin.

Hafta sonu rahat bir nefes almak istiyorsanız

Kartepe’ye gidin!


TRT Haber’de her Pazar yayımlanan ''Reçetesiz Hayat’ adlı programımın çekimleri için Kartepe’deydim. İlk kez gördüm ve bayıldım! Adını kayakla duyurdu Kartepe ama açıkçası kayak dışında nesi var bilmiyordum. Kocaeli’ne bağlı bir ilçe, İstanbul’a sadece 1 saat uzaklıkta. İzmit ili ile Sapanca gölü arasında. Göz açıp kapayıncaya kadar varıyorsunuz. Yol hiç yormuyor.

Özellikle görmenizi önereceğim yer ise bir Çerkez köyü olan Ketenceler. Annem çocukken hep söylerdi: "Bu Çerkezler başka oluyor, çok temizler, titizler" diye... Kulağımda kalmıştır. Gerçekten öyleler. Sanki bir Avrupa köyüne düşmüş gibiydi yolumuz. Her taraf yemyeşil, hiç kırık-dökük, inşaat halinde ev yok, bütün evler cici, bakımlı, bahçeleri geniş, insanlar da güzel, temiz, derli-toplular. Evlerine konuk olduğumuz Çerkezlerin masa düzenine, temizliklerine, becerilerine hayran kaldım. Evlerine müthiş özen gösteriyorlar, tertemiz fayanslar, dolaplar, pırıl pırıl halılar, kanapeler, tuvaletler... Her yer bal dök-yala! Sanki "En güzel ev yarışması" düzenlemiş gibiler!

Köyün kadınları Belediye Başkanı Şükrü Karabalık’ın da teşvikiyle grup kurmuşlar, hep birlikte konuk ağırlıyorlar. Biri evini otel olarak hizmete açmış, bir grup konuklar için yemek hazırlıyor, bir başka grup satış için reçeller, pekmezler, turşular hazırlıyor. Harika bir işbirliği, dostluk, sevecenlik....

Üstelik golf, binicilik, su kayağı, trekking, kampçılık, kışım kayak gibi hobiyi gerçekleştirebilirsiniz. Burnundan kıl aldırmayan, "Her şey, herkes sıkıcı" şeklinde dolaşan ergenlerin bile bayılacağı bir yer. Yıllar sonra ata bindim ve çok keyif aldım. Eğer bu bayram siz de benim gibi "Uzaklara gitmeyeyim, artık bacaklarımı kırıp oturayım" diyenlerdenseniz, Kartepe şuracıkta sizi bekliyor. Artık gözdem, elim yakasında olacak Kartepe’nin, tekrar tekrar gitmeye niyetliyim.

Yazının devamı...

Uzun yaşamın sırrını açıkladılar: ‘Az yedik, çok yürüdük!’

Bozcaada’lı Mehmet ve Emine Erdem çifti tam 70 yıldır aynı yastığa baş koyuyorlar. Mehmet Amca 93, Emine Teyze 86 yaşında. TRT Haber’de her Salı günü yayımlanan Reçetesiz Hayat adlı programım için evlerine konuk oldum. Ne yerler, ne içerler, nasıl bu kadar uzun ve sağlıklı yaşadılar ,sordum.

Ne yediniz, ne içtiniz de bu kadar sağlıklı kaldınız?

Emine Teyze: Kızım çok yoksulduk. Çok yiyeceğimiz olmadı bizim. Az yedik. Hiç çok yemedik. Bir de çok yürüdük.

Mehmet Amca: Evet, araba- maraba ne gezer! Her yere hep yürüdük. Çok çalıştık. İkimiz de hep tarlalarda ırgatlık yaptık üç paraya... Çocuklarımıza öyle baktık.

Yoksulluğunuz mutluluğunuza engel olmamış ama...

Emine Teyze: Yok, az şeyimiz oldu hep. Ama çok mutluyduk. Sıkıntı çektik fakat idare ettik. Kimselere bir şey belli etmedik.

Mehmet Amca, 70 yıl dile kolay... Teyzeyi ilk gördüğünüz günü hatırlıyor musunuz?

Hatırlarım, ama çok zaman oldu! (Eşine bakıyor, gülüyor) Şimdi morukladı!

Emine Teyze: Asıl sen morukladın!(birlikte gülüyorlar) Çok peşimden ama koştu benim:

Oooo Mehmet Amca, çok koşmuşsun bak peşinden!

Baktım başka türlü evlenemeyeceğim, çok fakirdim, kim bana kız verir! Koştum, sürekli karşısına çıktım, sonunda razı oldu!

Peki günümüzde boşanmalar çok arttı. Ne önerirsiniz gençlere, ne yapsınlar böyle sizin gibi birlikte mutlu yaşamak için?

Emine Teyze: Şimdiki gençler hemen boşanıveriyorlar. Karşı tarafın sesi yüksek çıkınca sen susacaksın. Öyle öyle gider.

Emine Teyze geriye dönsen yine Mehmet Amca’yı alır mıydın?

Alırdım!

Mehmet Amca ya sen?

Bilmem, belli olmaz!(Basıyor kahkahayı)

Şimdi badem zamanı!

Doğa adeta bir doktor gibi, sağlığımız için çok yararlı birbirinden lezzetli ve güzel yiyecekler barındırıyor. Her yiyecekten farklı bitkisel besinler, vitaminler , mineraller alıyoruz. Çeşitli beslenmekte, her yiyeceği zamanında yiyip değerlendirmekte fayda var. Şimdi badem zamanı. Bol bol yeyin!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.