Şampiy10
Magazin
Gündem

Kızlar da az değillermiş!

Aslında yazarken bir an duraksamıştım.

“Durup dururken ya da bir adamla konuşurken (Hem de o anda!) onunla yatmak aklımıza gelmez. Bir toplantıda karşımızda oturan adamın nasıl seviştiğini tahmin etmeye çalışmayız” diye yazarken...

Duraksadım çünkü...

İçime bir şüphe düştü!

“Gerçekten böyle şeyler aklımıza gelmez mi?” diye tekrar sordum. (Kendime...)

Yani aklımıza gelen durumlar var.

Da...

O durumlar bu durumlar mı?

Toplantıda, biriyle konuşurken, tanışırken...

O anda yani; aklımıza gelir mi?

Bu sorunun cevabını buldum. Birazdan yazacağım. Ama önce dün yani bu yazı yayınlandıktan sonra gelen bir mail’i okumanızı istiyorum.

- “Bazen öyle bir an oluyor ki, ilk tanıştığım birinin yatakta nasıl olduğunu pek çok kız arkadaşım gibi ben de aklımdan geçiriyorum. Gözünüzden kaçmamıştır eminim ‘pek çok kız arkadaşım’ diyorum. Bu durumlar kişi ve an ile alakalı oluyor tabii. Yani şu zamana kadar araba yıkayan ya da toz alan bir erkeği hiç seksi bulmadım. Ama kimi zaman bir bakış, duruş, bir gülüş bile (yaşı olgunmuş, sevgilisi varmış fark etmedi) beni hayal kurmaya itmekten alıkoyamadı :)”

İşte bu!

Kim tutar seni, sizi, beni...

Ancak!

Aramızda yine de fark var. Adamlarla kadınlar arasında...

Bir:

Biz hayalini kurarız ama bir fırsat olsa... Atıyorum, adam da senden hoşlanmış olsa, arada anında bir çekim olsa ve uygun bir ortam... Hemen o anda o adamla yatar mıyız?

O adam George Clooney değilse, “Hayır.”

Bir “hikâye” ararız... Yaratmaya çalışırız.

Ha, bu iyi bir şey mi, kötü bir şey mi? O ayrı bir konu...

İki:

İkinci fark da...

Biz sonradan düşünürüz...

Gece yatınca, belki birkaç gün sonra...

Zaman zaman ama aylarca...

Ama “o anda değil!”

Yani adamla el sıkışıp tanışırken, bir şey anlatırken, telefonla konuşurken değil!

O sırada heyecanlanabilirsin, adamı seksi de bulabilirsin...

De, akşama bırakırsın...

Adamlarla senkron tutmaz.

Sen uykuya dalmadan önce bir hikâye yaratıp adamla yatmayı hayal edene kadar, o çoktaaannnn....

Yazının devamı...

Bizim “üst kafa” nasıl canlanır?

Bir kadın kendini nasıl ya da ne zaman seksi hisseder?

Yerin, zamanın, dış etkenlerin bunda hiçbir etkisi yok mudur?

Dünkü yorumcunun yazdığı gibi, hani ev işi yapan erkeklerin, “Üst kafa idareyi ele alınca, her şey istediği gibi, istediği düzeyde emrine giriyor. O nedenle canlıların en çok sevip, zevk aldığı eylemi gerçekleştirmek her şeyin önüne geçiyor”muş ya...

Bizde de böyle bir durum var mı?

Yoksa diğer yorum mu doğru?

“Eğer ev işi yapmakla, kirli eşofman, dağınık saç vs. gibi etkenlerle azalıp çoğalacaksa o cinsellik, cinsellik değil”midir?

Ben de diyorum ki, hiçbiri...

Açık açık yazıyorum.

Kadınlar öyle erkekler gibi değiller.

Kı.ının çatalı görünerek musluk tamir eden adam onlara seksi gelmez.

Aynı şekilde bir kadın, bir erkeği şehvetten delirtebilir ama biz öyle değiliz.

Durup dururken ya da bir adamla konuşurken (Hem de o anda!) onunla yatmak aklımıza gelmez. Bir toplantıda karşımızda oturan adamın nasıl seviştiğini tahmin etmeye çalışmayız.

Yani bizim “üst kafa” farklı çalışıyor!

Öyle, ev işi yapmaya falan gelmez!

Ha, neye gelir?

Anlatayım...

KİŞİSEL BAKIM

Her türlü temizliğini, manikürünü-pedikürünü yaptırmış, kuaförüne gitmiş her kadın kendini seksi hisseder. Buradaki önemli nokta şu: Yaptırmayanlar seksi hissetmez! Seks yapabilir ama kendini seksi hissetmez.

KILIK-KIYAFET

Topuklu ayakkabı giyen (platformlu değil!), gömleğinin üçüncü düğmesini açan, içine sıkı bir iç çamaşırı da giyerse...

Platformlu giyenler seksi görünmek isteyenler. Ama kendini seksi hissetmeden seksi görünemezsin ki!

Gece kıyafetini beğenen kadın da kendini seksi hisseder. Sen beğenmesen de olur!

KOMPLİMAN

Önem verdiği bir ya da birkaç adamdan iltifat alan kadın kendini seksi hisseder. İyi bir kompliman, bir kadını beş gün idare eder.

TATMİN

Tatmin olmuş bir kadın seksidir. Neşesi, kendine güveni, bakışı, bakmayışı farklıdır. Kendine güveni yeter.

AKIL

Akıllı her kadın seksidir.

Aptal bir adama takılmadığı sürece...

Yazının devamı...

Seksi olmak ya da olmamak!

Bu, ev işleri yapan erkeklerin cinsel güçlerinin azalması meselesi biraz daha uzayacak gibi...

Ben konuyu, “Ev işi yapan kadınların da, herkesin de cinsellikten uzaklaşacağını” yazıp son noktayı koyduğumu sanırken...

Neler geldi, neler!..

Çoğunlukla kadınlar beni haklı bulurken, erkeklerden gelen yorumlar açıkçası şaşırttı.

Mesela 36 yaşındaki bir erkek diyor ki:

- “Tam tersi oluyor; tam tersi... 36 yaşımdayım. Özel sektörde çalışıyorum. Yıllık iznimin 15 gününü geçen hafta kullanmaya başladım. Havalar da soğuk olduğu için dışarı da çıkmıyorum. Ev işleri yapmaya başladım. İlk akşam, eşim kapıdan girer girmez yanında bittim. ‘Dur bir üstümü çıkartayım önce...’ demeye kalmadan yatak odasında bulduk kendimizi...”

Buyrun buradan yakın!

Mail’i okurken tam, “Bir terslik olmasın?” diye aklımdan geçiriyordum ki, bunun da cevabını vermiş:

“Ben de bu işte bir terslik olabilir diye dün psikiyatr hemşehrime uğradım. Durumu anlattım. Bana, ‘Çok normal‘ dedi. ‘Çünkü insanlar ev işleri yaparken, işteki sorunlarını, borçlarını, yaşadığı acıları unutup, beynini bir anlamda sıfırlıyor. Ev işleri bir tür fiziksel egzersizdir. Egzersiz sonucunda vücutta kan dolaşımı olması gerektiği şekilde işlemeye başlıyor.’

Ben de doktora ‘Kısaca üst kafa idareyi ele alınca, her şey istediği gibi, istediği düzeyde emrine giriyor. O nedenle canlıların en çok sevip, zevk aldığı eylemi gerçekleştirmek her şeyin önüne geçiyor diyebilir miyiz?’ diye sordum. Cevabı ‘aynen’ oldu...”

Sonra da...

Eşine, “Her gün ev işi yapmamı ister misin?” diye sorduğunda şu cevabı almış:

“İki günde bir iyi olur da, başka evlere iş yapmaya gitmen yasak!”

Allah mutluluklarını artırsın.

Da...

Bu ‘üst kafa‘, sadece ‘sizinkilerin’ idaresini ele alıyor herhâlde! Bizimkiler pek öyle işe-güce gelmiyor! Başka istekleri var!! Ona da sonra anlatırım...

Zaten öyle olsaydı, o zaman her şey çok kolay halledilebilirdi. Bütün karı-kocalar girişsinler ev temizlemeye; oohhh, bir taşla iki kuş!

Üstelik, “temiz iş!”

Bir başka erkek okuyucu da şöyle yazmış:

- “Eğer ev işi yapmakla, kirli eşofman, dağınık saç vs. gibi etkenlerle azalıp çoğalacaksa o cinsellik, cinsellik değildir. Yoktur, onlar orada zaten :). Hatta öyle ki; kirli eşofmanlı, kirli bir kadın ya da erkek, cinsel çekiciliğin doruklarında bile olabilir.”

Mi?

Hadi bakalım...

Soruyorum o zaman:

Cinsellik ne zaman, cinselliktir?

Yani buradaki sorunumuz ya da sorumuz artık şu oldu:

“Bir kadının seksi olmasıyla seksi görünmesi farklı şeyler mi?”

Yani seksi olan zaten seksi de görünür, seksi görünen de zaten seksi hisseder mi?

Biraz karışık mı oldu?

Ben size bunun cevabını çok net ve kısa vereyim:

Bulaşık yıkayan ya da yerleri silen bir kadın, erkeklere seksi görünebilir.

Ha, bu onun görüntüsüyle mi sizin üst kafayla mı ilgili bilmiyorum da..

Ama ya kadınlar?

Yazının devamı...

Bulaşık yıkayan adamın gücü

“Yapılan bir araştırma, ev işleriyle uğraşan erkeklerin cinsel güçlerinin azaldığını ortaya çıkardı.”

Okumuşsunuzdur, dün hemen hemen bütün gazetelerde bu haber vardı.

Küçük ve sabun köpüğü bir haber ama algıda seçicilik, herkes görmüştür diye düşünüyorum.

Zaten haberin başlığı şu:

“Erkeklerin dikkatine... Cinsel Gücü Azaltıyor”

Kadınların da erkeklerin de ilgisini çekmiştir.

Erkekleri direkt ilgilendirdiği için, “Lan, neymiş o?” diye bir çırpıda okumuşlardır. Ohh... Hem ev işlerinden yırtmayı hem de beceriksizliklerini üstlerinden atmayı planlamaya başlamışlardır bile... En azından akıllardan bunu geçiriyorlardır.

Tabii, “Tatlım bugünlerde bana yardım etmen gerekmiyor” diyen akıllı bir eş ya da sevgili olasılığı olmayanlar...

Zira, hadi kadın bunları söyledi! Ne yapacaksın?

Bulaşık yıka daha iyi!

Ancak!

“Ancak”tan önce şu habere bakalım...

Madrid Juan March Enstitüsü’nden araştırmacı Sabino Kornrich, ev işlerine yardım eden, bulaşık yıkayan ya da yemek yapan erkeklerin cinsel isteklerinde azalma olduğuna vurgu yaparak, ev işleriyle erkek cinselliği arasında ters bir orantı olduğunu açıklamış.

Ayrıca, Washington Üniversitesi’nden Sosyolog Julie Brines ve Katrina Leupp ise bireyin uğraş ve davranışlarının, kişinin cinsel isteği üzerinde belirleyici rol oynadığını ifade etmiş.

Ama araştırmacılar, erkeklerin, cinsel isteklerinin azalacağını bahane ederek ev işlerine yardım etmemesi durumunda aile içi geçimsizliğin ortaya çıkabileceğinin altını çizmişler...

Kadınların aklına ilk gelen de büyük olasılıkla budur değil mi?

Ev işlerinden yırtmak için bahane!

Ancak!

Ben bu araştırma sonucunu memnuniyetle karşılıyorum.

Çok doğru buluyor ve katılıyorum.

Bulaşık yıkayan adamların cinsel gücü düşüyormuş ya, düşsün zaten! Zira bulaşık yıkayan bir adam da hiç seksi değil!

Düşünsenize, ya artsaydı!

Eyvah yani!

Ayrıca...

Araştırma doğru ama eksik!

Ben hemen tamamlayayım...

Ev işi yapan kadınların da cinsel gücü azalıyor!

Elinde yer bezi, üzerinde kirli bir eşofman altı, saç baş bir tarafta ve o sırada hayata küfürler sallayan bir kadının herhangi bir şekilde cinsellikle ilgisi olabilir mi?

Ha, o küfür faslında belki!

Yoksa;

Olamaz.

O-la-maz!

Yazının devamı...

Sevişerek ayrılmak...

Hani eskiden...

Bir deyim vardı;

Annelerin-babaların, bazılarının da anneanne ve babaannelerinin zamanından...

“Sevişerek evlendik” derler-di...

Ya da birilerinden bahsederlerken, “Aaa... Onlar çok sevişirlerdi, sevişerek evlendiler”

Yani görücü usulü değil, flört ederek, birbirlerini severek anlamında...

Yoksa seviştiklerinden değil! Yani sanırım!!

Şimdi olay tersine döndü...

“Sevişerek ayrıldık!”a...

Hatta:

“Ayrıldık ama hâlâ sevişiyoruz”a...

Unutulmayanlardan bahsederken, Ali, “Yahu sevişmesi unutulamayacak kadar harika olan bir kadını niçin bırakacaksın ki?“ diye yazmış da, oradan aklıma geldi.

Hani kıstası “sevişme” olan bir adam da değil.

Dur bakalım aslında ne diyor? (Sanırım aralarda müdahale edeceğim.)

l “Bütün gizlice buluşmaların, gizlice aldatmaların (artık gizlenmiyor ama) hepsinin özünde tatlı bir heyecan ve iyi bir sevişme beklentisi yok mudur? Ya da ters açıyla, sıradanlaşmış sevişmeler iteklemez mi erkeği bu arayışlara... Paranla satın aldığın dakikaların amacı içinin ateşini söndürmek midir, harika bir sevişme beklentisi midir?”

Ne bileyim ben, nedir? Parayla falan konuyu saptırma! Ne diyorsun, onu söyle!

“Maalesef bir kadınla tanışmak, flört etmek ne kadar harika bir duyguysa, o kadınla sevişmek de o kadar sıradan ve işin bütün heyecanını kaçıran bir durum. Ben sevgiyle, aşkla sevişmek diye bir şey olduğuna inanmıyorum. Olsa olsa heyecanla sevişmek yahut harika sevişmek olabilir ki bunun da aşkla meşkle ilgisi yok.”

Hadi bakalım... Niye olmasın?

“İnsan sevdiğini ‘sever’ mi?” mantığı mı bu?

“Harika sevişmenin bir tarifi muhakkak ki var ama bunun kadınsı unsurları olduğuna inanmıyorum.”

Ben insani unsurlara razıyım! Harika sevişmenin tarifinde şekil mi, his mi var? Hı?

“Bu durum kadına bağlı olsa süregelen ve devam eden bir durum olması gerekir ama cinsel açıdan bir süre sonra sıradanlaşmayacak bir kadın var mıdır? Bence yoktur.”

Sıradanlaşan kadın! mı?

Harika başladınız ama bir süre sonra sıradanlaştı. Kadın mı sıradanlaştı? Bir daha düşün bakalım...

“Her seviştiğinizde süre uzuyorsa adamın uzaması yakındır. Ben bunu bilir bunu söylerim.”

Hadiii...

Hangi süre?

Yazının devamı...

Kolu koluna değdiği anda!

Bir kadını diğer bütün kadınlardan farklı kılan şeyin peşindeyiz ya...

Biraz araştırma yaptım.

Gizli kaynaklarımla görüştüm, mantıklı mail’leri değerlendirdim ve...

Tam istediğimi alamadım ama epey fikir edindim...

Önce birkaç romantik ama düşünülmüş bir-iki yorumla başlayalım.

Mesela benim hiç aklıma gelmeyenden:

n“Herkesin kendisine özeldir ve genelleştirilebilir değildir. Kimbilir belki sarılışı, belki dokunuşu, belki sevdiğini gerçekten dinlemesi ve anlaması... Bence her insan korktuğunun (o ne ise artık) başına gelmeyeceği güvenini yaratan kadını unutamıyor. Ve yine bence ilişkinin sağlamasında kişilerin korkularının yeri büyük. Kaygıyı gideren unutulmaz oluyor. Herkesin başkası kendine, herkesin başkası başka :)”

Bu konuyu ayrıca ele alalım; “Erkeklerin kaygıları ya da korkuları onlara ne yaptırabilir, ne yaptıramaz?”

Alın size klasik ama bir erkekten gelmesi nedeniyle farklı bir yaklaşım:

n “Bence başka yapan, aşk! O olmasa her şey sıradan... Pek bir önemi yok diğer yatmaların. Aşk zaten başlıbaşına farklı bir durum.”

İyi de, çok âşık olursun ama fıs çıkar!

Çıkar mı? Bak bunu da sonra işleyelim. “Âşık iki kişinin kötü sevişmesi mümkün mü?“ diyerekten... Tabii birbirlerine âşık!

“Bu, ne matematik ne fizik işidir. Bu kimya meselesidir” diyor biri de...

Nietzsche‘nin o meşhur, “Her güzel kadının olduğu yerde, bir de onu sevmekten(!) bıkmış zavallı bir erkek vardır“ sözünü hatırlatarak diyor ki:

“Kadın çok güzeldir ama tahrik etmez. Vasat bir kadındır ama kolu koluna değer...”

Hıı?

“Kimyan tutmuştur işte! Sonrasını da anlatayım mı?”

Yok, anladım ben.

Vay, vay, vay...

Kolu koluna değenler ha!

Kaç kişi yaşamıştır ki böyle?

Bence çok!

Çok kişi...

Bunu da sonra uzun uzun tartışalım. Ne tartışacağız? Anlatalım...

Benim anladığım kadarıyla yukarıdaki yorumlar, bekâr adamlardan...

Evliler?..

Onların tarifleri biraz daha farklı tabii...

Onlar...

“Erkekler, fantezilerini en rahat yapabildiği kadını unutmaz” diyorlar.

Zaman zaman akıllarına gelirmiş, onları özlerlermiş.

Ayrıca...

“Tesadüfen karşılaşırlarsa da, durumdan hemen vazife çıkarırlarmış.”

Onu hiç unutmazlarmış.

Ha, öyle diye onunla evlenmezlermiş ama...

Aması, bildiğiniz gibi!

Yazının devamı...

Bir kadını ‘başka’ kılan nedir?

Tam da burada kalmıştık...

Carmen Electra‘nın eski kocası Dennis Rodman, “İki bin kadınla yattım ama o başkadır!” demişti ya...

Bu soru da oradan çıkmıştı:

“Bir kadını ‘başka’ kılan nedir?”

Diğer kadınlardan ayıran...

“Kim?” diye sorunca akla gelen ilk kadın...

Kimdir?

Nedir? Ne değildir?

Hayır, sonuçta herkes herkes üç aşağı-beş yukarı aynı şeyleri yapıyor!

Da...

Biri nasıl unutulmuyor?

Güzellik mi?

Ne güzeller varken! Bu dünyada herkesten daha güzel en az 100 Rus kadın varken... Hangi güzellik? O zaman bizim bütün Türk erkeklerine “Kim?” diye sorunca o isimlerden birini vermesi gerekirdi. “En güzeli kim?” diye sormuyoruz. Soru, “Kim bambaşkadır?“

Teknik olarak iyi

olması mı?

Belki... Ama bizimkilerin teknikten ne anladıkları konusunda derin şüphelerim olduğu için bu konuda kararsızım.

Aktif olması mı?

Hani eşlerinde veya sevdiklerinde olmasını istemedikleri ama aslında bayıldıkları durum! Yani istenildiklerini bildiklerinde ve bunu gözleriyle görebildiklerinde mi? Hissetmek, empati yapmak gibi angaryalara gerek kalmadan!

Pasif olması mı?

İstediklerini yapabilmeleri bakımından... Hem de hiç

itirazsız!

Ulaşılabilirliği mi?

Kolay ulaşmaktan değil, tam tersine, ulaşılması çok zor olan kadından bahsediyorum. Birlikte olmayı hayal bile edemediği bir kadınla yaşadıkları mı acaba? Hani az bulunan ve pahalı olan bir yemek gibi! Moda ya, en iyisinden, mevsiminde truff mantarı bulmuş mesela...

Hangisi acaba?

Belki de hiçbiri! Belki de ben çok kadınsı düşünüyorum, gereksiz yere detaylandırıyorum.

Belki çok basit bir cevabı vardır...

Bulurum ben onu!

Ama tabii aynı şey kadınlar için de geçerli...

Cinsel hayatları erkekler kadar renkli ve çeşitli olmasa da, onların da, bir “bambaşka“ları vardır.

Ki, adamların da o renkli ve gizli dünyalarını tek başlarına yaşamadıklarını düşünürsek...

Düşünelim mi?

Bir daha soruyorum:

Düşünelim mi?

Akla geldi artık, dönüşü yok!

O halde soruyorum:

Peki, erkeği bir “başka” kılan şey nedir?

Yazının devamı...

O başka!

“İki bin kadınla yattım ama o başka!”

Bu sözleri kim demiş, kime demiş birazdan yazacağım ama...

Ama önce cümlenin anlattıklarına bakar mısınız?

2 bin kadınla yatan bir adam...

Ve 2 bin kadını tek kalemde aşan bir kadın!

Nasıl yani?

Biz onlarla aynı dünyada mı yaşıyoruz?

O kadınsa, öteki erkekse biz neyiz?

Bu sözleri Carmen Electra için eski kocası Dennis Rodman söylemiş.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Pardon ama kadın Carmen Electra!“

Tamam farkındayım.

Adam da, NBA’in gelmiş geçmiş en çılgın basketçisi... 2 bin kadın az bile!

Bunun da farkındayım.

Da...

Ölçekleri düşürelim...

Etrafımıza bakalım.

Kadın Carmen Electra olmasın da, çok güzel, seksi ve hoş bir kadın olsun.

Adam 2 bin değil de 100, hadi 50 kadınla yatmış olsun.

Yatarlar bunlar, yatarlar...

Adamların bu konuda çok tuhaf gizli bir dünyaları vardır....

En ‘beyefendi’ ya da en ‘gerzek’ dediğin adamın bile senin aklının ucundan geçmeyecek fantastik 3-5 hikâyesi çıkar.

Hatta fantastiği de geçer, tüm etik sınırlarını bile zorlar.

Mesela, atıyorum; o sessiz sakin adam, bir zamanlar arkadaşının annesiyle birlikte olmuştur. Ya da sevgilisinin en yakın arkadaşıyla kaçamakları vardır falan...

Bir arkadaşın, yıllardır ama arada sırada olgun bir kadınla senin anlamayacağın bir boyutta sevişmektedirler...

Bunların o gizli dünyalarındaki yatmaları 4’e ayırabiliriz.

Eşlerine anlattıkları...

Kız arkadaşlarına anlattıkları...

Erkek arkadaşlarıyla paylaştıkları...

Ve sadece kendi bildikleri...

Eşlerine çoğunlukla eşlerinin de bildiği ilişkileri mecburen ve yüzeysel olarak anlatırlar. Zorlandıklarında ki zorlanırlar, yalan söylerler. En iyi ihtimalle, “Ya başta iyiydi de sonra...” diye kaçmak zorunda kalırlar.

Kız arkadaşlarına...

Onlara çoğunlukla komik olanları anlatırlar. Başarısızlıklarını, yabancı kadınlarla deneyimlerini falan... Bir de ilk aşklarını...

Erkek arkadaşlarıyla öyle detaya girmezler. Yani birbirlerine detay detay anlatmazlar. Genelde birlikte yaşarlar. Happy ending’ler falan...

Sadece kendi bildikleri ise...

İşte onlar hâlâ süren, hem yasak hem de etik olmayanlardır.

Yaparlar yani...

Yatarlar...

Ama benim soracağım soru başka:

Bir kadını “başka” yapan nedir?

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.