Şampiy10
Magazin
Gündem

Köşeye sıkışınca...

Aldatan erkekler köşeye sıkışınca panik atak oluyorlarmış.

Yeni bilimsel verimiz bu.

Ne yani panik atak olacaklar diye ses mi çıkarmayalım?

- Ama aşkım bak, panik atak olacağım...

- Ay tamam o zaman, kıyamam ben sana... Sen yap; ben bakmıyorum!!!

Beter olsunlar!

Panik atak oluyorlarmış!

Yakalanma korkusu herhalde!

Yakalandıktan sonra...

Panik atak falan kalmıyor ama..

Ya gerçekten kalp malp dayanamıyor, oracıkta gık deyip gidiyor, en azından artık hap kullanmaya başlıyorlar...

Ya da...

Panik ataktan eser kalmıyor, bir rahatlık geliyor üstlerine...

Hele bir kere yakaladıktan sonra...

Rahatlık bir tarafa, bu onlarda alışkanlık yapıyor. O adrenalini başka bir yerde bulamaz hale geliyorlar. Ha, bungee jumping falan yapsalar belki ama...

Risk aynı risk!

Dedim ya, alışkanlık yapıyor diye; normal sevişemez hale geliyorlar. Daha doğrusu normalinden zevk almamaya başlıyorlar.

Ne o öyle? Zaman sıkıntısı yok, yakalanma korkusu yok.

Heyecan yok yani!

Gizli gizli konuşacak, randevulaşacak, iz bırakmadan mekâna gidecek ve gelecek, giderken kendini kollayacak, ortadan kayboyduğu zaman boşluğunu hayali olarak dolduracak vs...

Bütün bunlar, onların önsevişmesi adeta... Bir de normalinde, normal bir sevişmede yani, öncesi ve sonrası var ya, o çok sıkıcı geliyor bunlara...

Buna alışanlara...

Öteki daha dinamik!

Alıştılar bir de!

Onlar yakalanmaya, kadınlar yakalamaya... Biz de onları okumaya... Garipsemiyoruz artık!

Hatta eğleniyoruz bile...

Ne eğlenmesi, bize de alışkanlık yaptı. Normal aşk hikâyeleri bizi kesmiyor. Biri yakalanınca ağzımızın suları akıyor...

Sonra da, “Bakalım ne diyecek?” diye bekliyoruz...

Benim favorim, son vakamız Erol Aksoy.

Teknede bir kadınla görüntülendi ya...

“O kadın arkadaşı ben de tanımıyorum” demiş.

Süper!

Bu mudur? Budur!

O son noktayı koymuş!

Şey kadar teknede, şeyinin dibindeki kadını tanımıyormuş!

Her kadına böyle bir koca diliyorum... Artık istediğiniz kadar konuşun durun, boşuna...

Ne diyecesin ki?

Zaten sormuşlar;

“Kadın size sarılmış gibi görünüyor” diye...

Ne cevap vermiş?

“Evet öyle görünüyor ama gerçek öyle değil. Dikkat ederseniz o arkamda dururken ben kendimi çekiyorum.”

Gelin inanalım...

Ve o anı yaşatalım. Kahramanımız Erol Aksoy değil, herhangi biri olsun...

Ahmet olsun.

Şimdi Ahmet tekneye biniyor.

Ortamdan sıkılıp dümene geçiyor. Sonra arkasından bir kadın sinsice ona yaklaşıyor...

Ahmet de bi şeyler hissediyor ama konduramıyor.

“Lan bu kadın dümene mi, bana mı geliyor?“ şüphesi içinde!

Kadın birden tişörtünü çıkarıyor. O anda Ahmet kadından iyice kıllanmaya başlıyor. “Lan bu kadın arkadaş(!) dümene niye soyunsun?“ diye içinden geçirse de yine de olayı tam çözemiyor.

Kadın arkadaş biraz daha yaklaşıp ellerini onun beline doluyor.

Ahmet hâlâ kararsız.

“Bu arkadaş belimi dümen mi sandı?“ diye iyi niyetini hiç bozmuyor.

Derken kadın arkadaş, başını Ahmet’in omzuna yaslıyor.

“Yok artık!” diyen Ahmet, artık kendisini geri çekmeye başlıyor. Belediye otobüsünde tacize uğrayan genç kızlar gibi!

Hayır, “N’apıyorsun?“ dese, kadın “Size bir şey yapmıyorum ki!“ diyecek, o da rezil olacak!

O kendini çektikçe, kadın üstüne geliyor...

Ayrıca, Ahmet modern ya, kıro gibi, dönüp arkasına bakmak, ayıp olur. Onun için her şey normalmiş gibi davranıyor.

İşte tam o sırada bir gazeteci deklanşöre basıyor.

Pis bir tesadüf!

Ne var? Olamaz mı?

Olur.

Öyle diyorsa, öyledir.

Yazının devamı...

Adamına göre...

Herkes, herkesle hatta her seferinde farklıdır.

Ben öyle bilirim.

Böyle düşünmek hem kolaydır hem de kimseyi harcamamış olursun...

Kendini de...

Ama biraz cesur, biraz da gerçekçi olmaya kalkışırsak, ortaya karışık durumları rahatça görebiliriz.

Hem görürüz hem de yazarız.

Yine gayet güzel gözlemlemiş ve mail atmış. Nasıl aktarmayayım:

- “İyi de her şey adamına göre değil midir?

Adam vardır; özel bir yere koyarsın, özene bezene sofra hazırlarsın, içine ona göre iç çamaşırı giyersin, çat kapı eve geliyorsa seksi penye pijamaları giyer sanki hep öyle yaşıyormuş gibi yaparsın (Aşk-ı Memnu’dan sonra böyle olduk). Adamı baştan çıkartmak için elinden geleni yapar, tercihen de bu doğal halinmiş gibi davranırsın.

Adam vardır, yokluktan boşluktan girmiştir hayatına, ‘Amaaannn... Beni bulmuş da şükretsin’ dersin, sevişirken bir çaba harcamazsın, o beni mutlu etmeli diye düşünürsün.

Adam vardır, salak ahlakçılardandır. Biraz rahat davransan kaşar muamelesi göreceğini bilirsin ama o sırada da onunla sevişiyorsundur, ‘Aaa hayatım ben bilmem öyle şeyleri, hiç denemedim!’ yaparsın...

Adam vardır, ruhu özgürdür, tadını çıkartırsın, sınırlarını esnetirsin.

Adam vardır, sevişirken ya da sevişmeden önce bol bol konuşup översin ki gaza gelsin. Başka türlü iyi sevişmesinin imkânı yoktur.

Adam vardır, biraz kötü davranmak gerekir, kendini ezik hissetmeden çaba harcamayı denemez bunlar. Birazcık iyi davransan ertesi gün adamın ceketini kuru temizlemeye götürürken bulursun kendini...

Bir de kadından duygusal olan adamlar vardır ki çok zor, arada durup durup ‘Seni seviyorum’ derler. ‘Devam etsen, ben de seni çok seveceğim’ diyemezsin, ‘Evet evet ben de...’ dersin.

Bir de adama hayranlığın azalınca otomatikman sevişmeye de yansıyor sanki. Başlarda her yerini öpeyim koklayayım dediğin adam için, bitse de gitsek diyebiliyorsun...

“Kötü olabilirim ama en azından dürüstüm =)))”



Süpersin...

De...

Şimdi bu danalar hemen, “İyi de, sen hangisisin?“ diye sorarlar şimdi...

Biliyorum, sorarlar...

Güzel iç çamaşırları giyip onu baştan çıkarmaya çalışan kadın mı?

Saf, ikinciyle(!) yatan biri misin?

Duygusal mısın?

Değil misin?

Sınırların nereye kadar?

Yoksa sen materyalist misin?

Nesin?

Kimsin sen?

Bunları soracaklar...

Yanlarındaki kadınlardan şüphe etmeye başlayacaklar belki de...

Oysa bunu anlamak ne kadar kolay...

Ben mesela...

Ben senin hangisi olduğunu biliyorum:

Kötü olabilirsin ama en azından dürüstsün!

Yazının devamı...

Adamına göre mi, kadınına göre mi?..

Bana adamını söyle, sana nasıl seviştiğini söyleyeyim”deyiz hâlâ...

Çünkü güzel ipuçları geliyor...

Ve farklı fikirler de...

Önce ipuçlarndan başlayalım...

“Bir de hayattan hırsını alamayan adamlar var. Tamam, bir yere kadar sen de çok zevk alıyorsun, tutkulu gibi görünüyorlar ama sonra seni silkeleyip silkeleyip atıyor hissine kapılıyorsun.

Taklit eden adamlar var, bir yerlerden ilginç pozisyonlar görmüşler, kasıp deniyorlar o pozisyonu, sözde aman ne renkli cinsel hayatımız var ama mesela bu adamlar hep çok satan kitap okuyup hep sözde alternatif müzik dinler gibi yaparlar.

Sürekli düşünen, karar veremeyen, soru soran adamlar var. Gerçek hayatta da dolayısıyla yatakta da... Allah’ım kâbuslar! ‘Öyle mi yapayım, böyle yapayım, öbür türlü daha mı iyiydi?’ Ya giyin git ya da ne yaparsan yap demek istiyorsun.

Oynayan adamlar var, çakma bohem olan sözde çok duyarlı ama ilk krizde nefret kusan adamlar bunlar. Sevişmeye de, ‘Hayatım seni çok mutlu etmek istiyorum’ diye başlayıp erkenleşince bütün suçu sana atarlar...”



Bakın, şimdi güzel bir soru

geliyor:

n “Bence yaşam tarzları nasılsa yatakta da aynen o şekilde oluyorlar bu danalar... Ve en kötüsü bunu böyle kabul etmemizi istiyorlar... Kendi tarzlarına benzetmeyi... Ön sevişme stilinden tutun da (tabii varsa) yataktaki pozisyona kadar her şeyle onlara uymak zorundasınız.

Eğer kabullenici bir yapısı varsa sizin için birşeyler yapmayı başarıyor o zaman. Aslında bir soru daha var... Bir erkek sizi gerçekten seviyorsa o zaman sizin isteklerinize önem veriyor mudur? Yoksa o anda bambaşka birine mi bürünüyordur?”

Bu konuyu inceleme altına alalım. Hatta hemen!

Çünkü bilmeden neredeyse bu soruya cevap vermiş:

“Erkeğin kendisi nasıl seviştiğini çoğu zaman bilmez çünkü kendi kendine not vermez. Notu kadınlar verir.

Yani adam iyi sevişiyordur yahut olmadı kötü sevişiyordur, bunun adamın karakteriyle ne alakası var? Bir de sen adamın sevişmesini beğenirsin, başka bir kadın beğenmez. E şimdi bu adamın karakteri iyi mi, kötü mü? Adamın karakteri her gün değişmiyor ya! Hatta lafı bile var: ‘Can çıkar huy çıkmaz‘ diye.

Kısaca seks sekstir, herhangi bir görgü kuralına yahut şablona tabi değildir. Bir kurallar bütünü değildir, bir ritüel hiç değildir. Tamamen görece bir durumdur. Adamın karakteriyle de hiçbir alakası yoktur.

Akıllı adam sevişirken her ince ayrıntının farkına varır ve hemencecik kaydeder, sonra kullanmak üzere. Seninle konuşurken bile kayıt halindedir. Biriktirir, biriktirir ve uygular. Bu yüzden performansı sürekli artarak devam eder.”

Yazının devamı...

Kafası çok çalışanın şeyi de...

Nerede kaldığımızı hatırlıyor musunuz?

Son yorumda...

“Bir adamın sevişme tarzı, o adamın yaşam şekli ya da hayatı hakkında doneler veriyor” demişti de...

Ben de, “hadi o zaman...“ demiştim, “ne yaparsa, ne olur?” diye merak ederekten...

Ya da tam tersi mi? “Adamın hayat tarzı mı nasıl seviştiğinin ipuçlarını verir?”

Bunu bilmiyoruz...

Bizim bildiğimiz, eskiii şehir efsanelerinden ibaret. O da, sadece boyutlarla ilgili...

Yok burnu, yok ayakları...

Hani onun için erkekler ayaklarını büyük gösteren ayakkabıları tercih ederler falan... Burunlarına yapacak bir şey yok ya!

Bu konuda en son duyduğum efsane ise şu:

Kafası çok çalışanın şeyi de çalışırmış!

Ya da tam tersi:

Şeyi çok çalışanın kafası da çok çalışırmış!

Arada sıkı bir bağlantı var yani!!!

Aklı orada lafı da buradan çıkmış herhalde! (“Lafı bile var” yani!)

Gelelim asıl konumuza...

Nasıl anlaşılır?

Nereden?

Neresinden?

Alın size kızlardan gelen iki mail:

* “Erkekler bence kesinlikle yatak performansları hakkında dışarıdan done vermiyorlar... Maksimum çelimsiz bir adam için, ‘Bununkinde iş yoktur’ diyebilirsin... O da yanıltıcı olabilir, rabbim boydan alıp boya vermiş olabilir.

Ama sevişirken çok şey çaktırıyorlar elbette... Heyecandan geberiyorsa çocuk ruhlu, kısa süreli ise bencil (koşarak kaçılası erkek modeli ben üstüne 4 sene çıktım!), çook uzun sürüyorsa kendine güveni yok vs. vs. vs. bir sürü şey sıralanabilir.”

Biz biraz daha ayrıntı istiyoruz ama değil mi?

Peki ondan da var:

* “Dünyanın en klişe tahlili olabilir ama bencil adam bencildir. Sıkıcı adam sıkıcıdır. Mesela günlük hayatta duyarlı, rahat, sıcak; yemenin içmenin tadını çıkaran, saplantılı olmayan bir adam sevişirken de pat diye ilişkiye geçmeye çalışmayan, ön sevişmeyi önemseyen, senin zevk almandan zevk alan, olayı iktidar gösterisi olarak değil de beraber mutlu olma fırsatı olarak algılayan, seviştikten sonra sarılan bir adam oluyor.

Sürekli güçlü görünme derdi olan adamlar, hiçbir şey paylaşmazlar.

Sonra sıradan pozisyon uygulayan adamların, senden bekledikleri de sıradan oluyor.

Ürkek korkak, özgüvensiz bir adam sana dokunurken bile bir şeyi kırmaktan korkar gibi dokunuyor, offf çok sıkıcı...”

Eveettt...

Var mı artıran?

Yazının devamı...

Küllerinden doğarmış!

Ne konuymuş ama!

Bir hafta içinde:

“İlişki mi seksten, seks mi ilişkiden çıkar?”dan, “Seks küllerinden yeniden doğar mı?”ya kadar geldik.

Araya nasıl olduysa önsevişme konusu da girdi.

Önsevişme ve seksin küllerinden yeniden doğması meselesi...

İkisi bir arada...

Mail üstüne mail geliyor. Kıyamadım, konuya devam!

Buyrun...

* “Ben de pek olumlu düşünebilen bir insan olmasam da, yine de evet, seksin küllerinden doğduğuna (kısa bir süreliğine de olsa...) şahit oldum, mesela bitmiş, tükenmiş bir heyecanı içinde barındıran bir ilişkide, bir taraf diğer tarafı aldatırsa, diğer taraf da bunu öğrenir-görür ise, o alev tekrar yakılmakta... Saçma ama gerçek...”

(İyi de, bir tarafı canlandıracağız diye ha bire aldatacak mıyız yani? Bilemiyorum...)

* “Önsevismeyi ve seksi erkeklere bağlamak işin cabası... Mesela diyorsunuz ki; ‘Eşiniz yemek yaparken omzuna küçük bir öpücük ya da arkadan sarılmalar’ falan filan. Hangi erkek iş yaparken eşi böyle bir şey yapmış. Ki şimdi bu devirde kadınlar evde kapalı kutu gibi, dışarıda ise açık. Kadınların kendilerini ispat çalışması mı var nedir, bilemiyorum. Benim düşüncem; seks biterse ilişki de biter. Bir arkadaş 23 saat olmalı demiş. Hayır efendim, günde 24 saat var ise 25 saat olmalı ön sevişme. Sadece seks için de olmamalı.”

(Kızlar, adamlar coştu, farkında mısınız? Biri 23 saat diyor öteki yetmez, 25 saat! Yakında önsevişmeden sevişmeye geçemeyeceğiz anlaşılan! Bize gına gelirmiş! ‘Bu da önsevişecem diye baydı ama!’ diyerekten... Zaten aşağıda itiraz eden var.)

* “Adam mutlulukla seksi, sevgiyle şehveti birbirine karıştırmış. Kadının omzunu öpmen, arkadan sarılman ona gündüz hediyeler alman, sana yaşattığı mutluluk için düşünmeden hatta bilmeden ettiğin teşekkürlerin toplamıdır. Eğer mutluysan bunları yaparsın. Yoksa her hareketini akşam yapacağın sekse bağlamak bütün gün şehvetle seks düşündüğünün itirafından başka bir şey değildir. Sevgiyle sarılırsın şehvetle değil, mutlulukla omzundan öpersin şehvetle değil. Sevgini ve mutluluğunu göstermenin ön sevişmeyle ne alakası var, sanırsın her gün seks yapıyor biraz ulvi ol yahu.”

(Ama sen de! Hangi adam, aklında seks yokken gidip kadının omuzundan öpmüş? Şaşarım!)

* “Elbet bir adamın her türlü özelliği bik biki, cik ciki iyi olmalı AMA O adam iyi seks yapamıyorsa, iyi sevişemiyorsa zaten artık biz o adamları istemiyoruz. Bir de bir adamın sevişme tarzı, o adamın ilişkiyi yaşama şekli ya da hayatı vb. vb. bir sürü konuda doneler veriyor.

Yani caring bir herif mi, fazla caring bir herif mi, romantik mi, dana mı, bencil mi, bence ilk sekste olmasa bile (hadi çok sarhoşsunuz ikiniz diyelim) 2. ya da 3’üncüde ele veriyor kendini. Orada da ilişki seksten çıkarsa çıkıyor, çıkmazsa zaten sen koşarak kaçmış oluyorsun çoktaaaannn...”

(E, o zaman bu konuyu açalım biraz. Adamın hangi sevişme hareketleri yaşam tarzıyla ilgili ipuçları verebilir? Yoksa yaşam tarzı mı nasıl seviştiğinin işaretidir?)

Yazının devamı...

Seks küllerinden yeniden doğar mı?

Pekiii...

Söyleyin bakalım:

“Seks küllerinden yeniden doğar mı?”

Güzel soru.

Hani günlerdir, “evlilikte seks bittiğinde...”yi tartışıp duruyoruz ya...

Biri de çıkıp, “önce ilişkiye düzeltin, sonrası kendiliğinden gelir” demişti.

Demişti de, konuyu öyle bağlayamadık ama...

İtirazlar var.

Hem de çok şiddetli karşı koymalar...

Ve daha neler neler...

En radikalinden başlayayım...

* “Maalesef seks küllerinden yeniden doğmaz yani seks bitmişse bitmiştir. İlişkiyi değil, dünyayı düzeltsen bitmiş seksi yeniden düzeltemezsin, olmaz yani. ”

Var mı itirazı olan?

Benim yok!

Alın size başka bir fikir daha:

* “Seks, kıvılcımdan çıkar; yes canım kıvılcım. Şöyle ki kıvılcım kısa sürede harlı bir ateşe dönüşür ve artık alev alev yanan iki vücudu sadece tek bir şey söndürebilir: bildin seks. No kıvılcım no seks no cry...”

İyi de, kıvılıcım bitince diyoruz biz, “ne olacak?” Yoksa kıvlcım olunca gerisini herkes biliyor!!!






Ama işin ilişkide başladığını savunanlar da var:

* “Tabii ki ilişki cinselliği doğurur. Dilek Hanım, insan tartıştığı, kavga ettiği insanla fiziği iyi olsa da sevişemez. Hadi sevişti diyelim, kaliteli ve huzurlu yapamaz bu işi. Sadece birisiyle yatmış olur. Seks sadece yatak odasında yaşanmaz. Ki orası suç mahalli... Ondan öncesi önemli. Alışveriş yaparken, kahve içerken, el ele dolaşırken başlar. Bunları yaparken zevk alıyorsan seksten aldığın zevk de o kadar kaliteli olur, Kısacası iyi bir ilişki cinselliği doğurur.”

Vee...

Alın size farklı bir görüş daha:

* “Seks organı beyindir. Siz beyinleri sekse hazırlamazsanız, diğer organların yapabileceği çok fazla bir şey yoktur.

Beyin sekse nasıl hazırlanır?

Önsevişme dediğiniz şey 23 saattir.

23 saat çiftler birbirlerine sevgi ve saygı dolu davranırsa, yanından geçerken küçük bir dokunuş, telefonda muzip ve seksi bir kaçamak söz, birbirlerine birey olarak değer veren küçük jestler, gün içinde sıcak bir sarılış, bir masum öpücük...(Örneğin, yemek hazırlayan eşin omzuna konan bir öpücük gibi, arkadan sarılıvermek gibi...) Hepsi önsevişmedir ve asıl sevişmenin kalitesini belirler.

Adam kadını dövecek, sövecek, sonra yanına girecek ve seks bekleyecek. Hem de en iyisini isteyecek. Bakın çok kullandığınız dana sıfatının asli sahibi gerçek danalar bile böyle sevişmez.”




“Önsevişme 23 saattir” diyen bir erkek var arkadaşlar...

Dikkatinizi çekerim...

Çekeyim mi?

Yazının devamı...

İlişki mi seksten, seks mi ilişkiden çıkar?

Haydi bakalım, buyrun buradan yakın!

Şimdi durup duruken niye ben bunu soruyorum?

Niye biliyor musunuz?

Yorumculardan biri dün demiş ki:

“Düzelen ilişkiler cinselliği peşinden getirecektir.”

Böyle de emin kendinden!!!

Bir de o kadar çok mail geldi ki, konuyu bırakamadım. Seks hayatı olmayan evlilerle ilgili...

İtiraf edeyim, benim tahminimden de çokmuş. Ben evlilerin 4’üncü yıldan sonra gitgide azalan seks hayatlarının 7-8’inci yılda iyice tökezlediğini ve hatta 10’uncu yıldan sonra bittiğini savunurdum.

İstisnalar var tabii ama onlar da bana göre, yüzde 5 falan.

Meğer sayı daha da fazlaymış!

Kimse sevişmiyormuş!

Heh heh hee...

“Ne var bunda gülecek?“ diye sorarsanız... Bilmiyorum, sinir bozukluğundan herhalde!!!

Tıpkı evliler gibi!!!

Onlar da böyledir; konu seksten açıldığı zaman ya gülerler ya da abartılı konuşmalar içine girerler...

“Diline vurmuş“ sözü boşuna değil yani!!

Onun için yorumcunun cümlesi...

Yorumcunun ister naif deyin, ister klasik, ister baştan savma deyin, o cümlesi ilgimi çekti.

Çünkü gelen mail’lerden anladığım şu:

“Herkes bir çare arıyor...“

O da çıkmış gayet umursamaz bir şekilde,

“Düzelen ilişkiler cinselliği peşinden getirecektir” deyiveriyor.

Oldu!

O hale gelmişsin, ilişki düzeltecen!!!

E, oldu olacak, kadınlara iç çamaşırı, erkeklere çiçek al önerisi de getir, tam olsun!

Bir de, aslında ilişki kötü değil ki!

Zaten hem ilişki kötü hem de seks olmasa ortada sorun da almaz. O zaman boşanacaksın. Çare yok!

Tartışmayız bile...

Ama sadece seks yok!

Ha, sen “İçinde seks olmayan ilişki, ilişki değildir” diyorsan...

“Seks yoksa o ilişkide mutlaka bir arıza vardır” diye düşünüyorsan...

“İki kişinin, hem de ikisinin birden seksten vazgeçmesi mümkün değil“ gibi bir kanın da varsa...

Hatta...

“Görürsünüz, o ilişki dediğiniz şey, fazla uzun sürmez. Sürse de, marazlı gider“ diyecek kadar da iddialıysan...

Tamam o zaman...

İlişkiyi düzeltelim...

De...

Nereden biliyorsun?

İlişki düzeldiği zaman seksin de düzeleceğini...

Belki tam tersidir!

Belki...

Seksi düzeltirsen, ilişki düzelecektir...

Olamaz mı?

“İlişki mi seksten seks mi ilişkiden çıkar?“

Hadi bakalım...

Buyrun buradan yakın!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.