Grifon’un hikayesi ilham kaynağı oldu
“Ben denizciyim, deniz insanıyım. Ancak bu bağları görür görmez âşık oldum. Uçsuz bucaksız uzanan bir deniz gibiydi. Öyle ya, insan sadece bir kadına ya da erkeğe aşık olmaz. Bir yere, bir işe de aşık olur. Hem de görür görmez. İşte ben buraya görür görmez aşık oldum ve içtiğiniz şaraplar da bu aşkın ürünü.”
İşadamlarından duymaya pek de alışık olmadığımız bu şiirsel sözler LA Şarapçılık Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’a ait ve inanın hiçbir abartı içermiyor. Bunun için, bağcılığın en az 10 yıl isteyen ileriye dönük bir yatırım olduğunu, Türkiye’de pek takdir görmediğini ve söz konusu yatırım alanının 1.168 dönümü kapsadığını söylemem yeterli olacaktır.
Dile kolay tam 1.168 dönüm.
Sahi, lokomotif sektörün bir gecede yükselen inşaat olduğu, insana ve işe yatırım anlayışının yerini her türlü ucuz üretimin ve taşeronlaşmanın aldığı ve bu anlayışın iş hayatının akılcı kuralı olarak görüldüğü günümüz Türkiye’sinde Arkas’ın bu yatırımı için “aşk”tan başka bir kelime kullanabilir miyiz?
Buna pahalı bir üretim tekniği olan organik üretimi, dahası bağların hemen yanı başında yer alan ve tarihte ana tanrıça kenti olarak anılan, yapılan kazılarda bir kuyunun içinde aşk tanrıçası Afrodit ve ona sarılmış durumda Eros’a ait heykelciklerin bulunduğu, 400 kişillik bir toplantı salonu ve hamamları olan Metropolis antik kenti kazılarına da sponsor olduğunu eklemem gerek. Zaten LA Şarapçılık’ın logosu olan Grifon heykeli de bu kazılarda ortaya çıkmış.
“Bağcılık ve şarap bize dışarıdan gelmiş, ithal edilmiş bir şey değil” diyor Arkas; “Bu toprakların tarihinde var. Mesela, bizim logomuz olan Grifon diye bir tanrı var. Metropolis kazılarında heykeli bulundu. Bu gövdesi aslan, başı ve kanatları kartaldan oluşan bir tanrı. Yunan mitolojisinde Dionysos’un şarap çanağının muhafızı olarak geçiyor ve yeryüzü ile gökyüzünün en güçlü yaratıklarından. Biz onu logomuz yaptık.”
Yani Grifon nasıl Dionysos’un çanağının koruyucusu olmuşsa, LA da, bir denizi andıran bu bağların ve Metropolis antik şehrinin tarihini ve kültürünü sahiplenerek koruyucusu olmuş.
Arkas bağlarının ayışığındaki bağbozumuna simgesel olarak katılmış biri olarak şunu da eklemek isterim: Bağcılık bana her zaman zarif ve romantik bir iş görünmüştür. Nitekim, LA yetkililerinin, işçilerini “başından beri aynı emekçilerimizle çalışıyoruz” diye takdim etmesinde de bu duyguyu yaşadım. Çünkü bu işte, bağ sahibi dahil her kademe yönetici o bağların ve emekçilerin arasında öyle ya da böyle bir şekilde yer alıyor, onlarla çalışıyor.”