Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay: Sanatçılara destek saydam olmalı!
.
KÜLTÜR ve Turizm Bakanlığı’nın 40 kadar yazar için verdiği devlet desteği bir süredir tartışma konusu. Önceki hafta ben de konuya ben de köşemden değinmiş ve “Benim bildiğim bu proje eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın projesiydi. Ancak projeyi açıklayacağı gün görevden alınınca açıklamadan vazgeçmişti” diyerek projenin çıkış fikrini de içeren bir yazı yazmıştım. Bunun üzerine Sayın Günay aradı ve şöyle dedi: “Ben proje fikrinin siyasi ayağıyım, asıl fikir sahipi eski Kütüphaneler Genel Müdürü Onur Bilge Kula’dır. Adının unutulmasını istemem. Projeyi bütçeye 20 bin TL gibi çok küçük bir rakamla koymuştuk, önce bir başlayalım sonra yükseltiriliz demiştik. Rakam bizden sonra yükseltilmiş (463 bin TL), ancak dediğiniz gibi bu rakam da yeterli değil. Zaman içinde yükseleceğini umuyorum. Bu tür projeler, bence de saydam olmalı. Aksi halde hep bir şüphe oluşur. Nitekim tiyatroya olan devlet katkısından ötürü de bir dönem tartışmalar yaşanmıştı ama sonra her şeyi saydamlıkla yaptım ve hiçbir sıkıntı yaşamadık.”
Not: Sayın Günay’ın bu açıklaması geçen haftaki köşe yazımda yer alıyordu. Ancak bir talihsizlik sonucu yayımlanamamış. Günay’ın açıklamasına bu nedenle bu haftaki yazımda yer veriyorum.
Paulo Coelho’nun “Aldatmak”ı
- Romanları 80 dile çevrildi. 70 ülkede yayımlandı ve toplamda 165 milyon sattı ve satmaya da devam ediyor, edecek de. Çünkü Paulo Coelho’nun durmaya hiç niyeti yok. “Simyacı” ile yakaladığı şöhreti yayımladığı her romanla daha da pekiştirdi ve bugün bir çok satarların kralı varsa şüphesiz ki bu Coelho.
Çünkü romanları otoritelerce edebiyat kriterleri içinde yetkin ya da derinlikli bulunmasa da o, satacak bir kitabın formülünü çözmüş durumda: Basitlik. Yeni kitabı “Aldatmak” da bence bunlardan biri.
Romanın konusuna gelince... Coelho sözü hiç dolandırmadan, aldatma meselesine derin anlamlar, varoluşsal meseleler, psikolojik sorunlar mesela kleptomani gibi (burada Ahmet Altan’ın “Aldatmak” romanına gönderme yaptığımı zeki okurlar anlacaktır) yüklemeden işin en basit halini anlatmış: Sıkılmayı. Kahramanı bir İsviçreli gazeteci; Linda. Yaşamı her yönüyle mükemmel. Yaşadığı yer, evliliği, kocası, çocukları, mesleği... Ta ki bu kusursuzluğun aslında bir tekdüzelik olduğunu fark edene ve gençlik aşkı Jacob’la karşılaşana dek.