Şampiy10
Magazin
Gündem

Merkez’den faiz indirimi mi geliyor?

Faiz indirimine dair ilk ipuçları Merkez Bankası’nın 7 Aralık’ta açıkladığı Finansal İstikrar Raporu’nda geldi. Ardından Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz; Finans Zirvesi’ndeki konuşmasında bu olasılığın arttığını bir kez daha dile getirdi. Piyasalar ya bunu yeterince “içselleştir(e)medi” ya da “fiyatlamadı”! Bunun üzerine MB hafta sonu falan demeden “mesajını” Başkan Yardımcısı Erdem Başçı’nın; geçtiğimiz Cumartesi günü Ankara’da Türkiye Ekonomi Kurumu’nda yatığı bir sunumla “net” olarak ortaya koymaya karar vermiş.

MB, bu mesajı temel senaryosundaki değişiklik olarak anlatıyor. Nedir bu değişiklik? “Baz Senaryo”dan “Senaryo I”e daha fazla yaklaşıldığını söylüyor MB. Baz Senaryo enflasyonun ve kredi talebinin kontrollü arttığı bir senaryo idi. Bu senaryo doğrultusunda MB, faizleri cari seviyesinde uzunca bir süre daha tutacak, önümüzdeki yılın son çeyreğinde de faiz artırımı gündeme gelecekti. O zamana kadar da ekonomideki ısınmayı faiz dışı araçlarla kontrol etmeyi hedefliyordu. “Senaryo I” ise basit olarak enflasyonun düştüğü, buna karşılık büyümenin hızlandığı bir alternatifti. MB’nin bu senaryodaki hareket tarzı ise politika faizlerinin düşürülmesi ve yine faiz dışı araçlarının (zorunlu karşılık oranı artışları, bunlara faiz verilmemesi ki yapıldı) daha “sert” kullanılması şeklinde olacaktı.

Perşembe günü Para Politikası Kurulu toplantısı var. Başçı, bu toplantıda Senaryo I’in tartışılacağını söylüyor. O zamana kadar da MB, piyasaları bu toplantı öncesi muhtemel faiz indirimine “alıştırmaya” çalışıyor.

Başçı’nın sunumunda alınacak önlemlerin “cari açığa” da yönelik olduğundan bahsediliyor. MB için yeni bir dönem: Kanun ile kendisine verilmiş olan fiyat istikrarını koruma görevinin yanı sıra cari açığın da dengelenmesi görevini gönüllü olarak üstleniyor . Sunumda diğer kurumların bile yapması gerekenlere değinilmiş. MB’de yeni bir dönem mi başlayacak?

Başçı’nın sunumunda faiz indirim mesajının yanı sıra kredilerdeki büyümeyi de “sınırlayacak” faiz dışı araçlardan, zorunlu karşılıkların (eğer MB’nin yeni bir sürprizi yoksa) kullanılması da gündeme geliyor. Mevduatlar için karşılık oranları artacak ancak büyük olasılıkla kısa vadeli mevduatlar için uygulanacak karşılık oranı, uzun vadeli oranlara göre çok daha fazla artacak .

Faiz indirim beklentisi dün anında “fiyatlandı”. Gösterge bono faizleri 25 baz puan gerilerken, kurlar bir ara 1.5150’lere kadar yükselse de, sonrasında paritenin de etkisiyle 1.5020’lere kadar geriledi.

Faiz indirim kararının bankaların bono kazançlarını artıracağı beklentisi, İMKB’deki banka hisselerini yükseltti. Ancak dünkü yükseliş munzam karşılık artışının yaratacağı negatif etkiyi fiyatlamış değil. Zira bu “maliyet” eğer kredi faizlerine yansıtılmaz ise; ki MB’nin asıl istediği bu; bankaların önümüzdeki yılki kârlarını azaltıcı bir etki yapacaktır. Bu şimdilik fiyatlanmıyor!

Peki 2 hafta gibi kısa bir sürede bu denli hızlı bir beklenti/senaryo/politika değişiminin arkasında ne var? PPK sonrasında MB’nin notlarına bakacağız.

Faizlerin düşürülmesi/karşılık arttırılması cari açığı kapatabilir mi? Kur cephesinde bir yükselişi beraberinde getirmez, kredi maliyetlerinde bir artış yaşanmazsa zor.

Ancak MB bu yola girecek olur ise, sonuç alana da devam edecektir.

Yazının devamı...

Bu hafta İMKB’de yükseliş trendi kırılır mı?

NOEL Baba rallisi beklerken borsalarda işler pek de umulduğu gibi gitmiyor. Paniklemek gerekir mi? Şimdilik değil. Mart 2009’dan bu yana yaşanan yükseliş trendi aşağı yönde kırılmadıkça piyasalar açısından bir sorun yok.

Geçtiğimiz hafta dünya piyasaları görece olarak sakin seyrederken, bizim piyasalarımızda nahoş bir hava vardı. Hep “pozitif ayrışmaya” alışmış olan bizim piyasalarımız bu kez dünyadan “negatif ayrıştı!” Bu da başta amatör yatırımcılar olmak üzere birçok piyasa katılımcısını şaşırttı.

Negatif ayrışmamızın nedenleri neydi derseniz...
Benim dikkatimi çekenler:

* BDDK Başkanı hafta ortasında yapılan Finans Zirvesi toplantısında; bu seneki kârların da dağıtılmayacağını söyledi. (Aslına bakarsanız bir önceki yıl da farklı değildi. Ama başta bankalar olmak üzere İMKB endeksleri ‘rekorlar’ kırdılar.) Diğer yandan bankacılar; 2010 yılındaki kârlarına ulaşamayacaklarına dair her türlü platforma “beklenti yönetimi” yapıyorlar. Bu iki ‘veri’ bankacılık hisselerindeki kâr realizasyonlarını hızlandırdı! Bankacılık hisselerindeki satışlar da endeksteki düşüşü...

* Merkez Bankası’nın borç alma faizini yüzde 1.75’e indirdiği ‘teknik faiz indirimi’ sonrasında bankalararası para piyasasında gecelik ya da kısa vadeli faizler neredeyse “sıfıra yakınsadı”. Dövizini açığa satan ya da elindeki hissesini satan ve kısa vadede “faiz bulamayan” hedge/yatırım fonları döviz pozisyonlarını kapattılar. Kur yükseldi. Tedirginliği bu sefer de kurlar artırdı.

* Son enflasyon raporundan sonra, Merkez Bankası’nın faiz indirmesi tartışılan başlıklar arasına girdi! Aslında hisselere yarayacak olan bu durum, yeni döviz girişlerini “sınırlayacağı” için kurları yukarı itti, bu da havayı olumsuz etkiledi.

* Yıl sonu sebebiyle bazı fonlar tüm bu sebeplerle pozisyon kapamalarını erkene aldılar!
Her ne sebeple olursa olsun, piyasalarda bir huzursuzluk olduğu kesin. Yıl sonu iyi kapanır, Noel Baba rallisi piyasalara coşku verir derken, işler pek de umulduğu gibi gitmemeye başladı. Paniklemek gerekir mi?

Şimdilik değil! Ne zamana kadar derseniz...
Mart 2009’dan bu yana gelen trend aşağı yönde kırılmadıkça sorun yok.

Bunun için bugün 64.300’den geçen (her gün yaklaşık 95 puan artan) yükseliş trendinin kırılıp kırılmadığına bakmak gerekir. Eğer aşağı yönde bir kırılma olursa da bu kırılmanın; yeni mal almak için “korku yaratma amacıyla” mı yoksa, gerçekten de “pozisyon kapatıp, çekip gitme amaçlı mı” olduğuna bakmak gerekecek.

Pozisyon kapatma amaçlı bir hareketin; geçtiğimiz haftanın ikinci yarısına benzer bir hızla devam etmesi, yani trendin “kararlı bir şekilde kırılması” durumunda; ana düzeltme seviyelerinden biri olan 59.900-60.000’e kadar bu hafta içinde inilmesi işten bile değil.
Yok eğer satış hareketi korku yaratıp yeni mal alma amaçlıysa; bu durumda satışlar gün sonuna doğru karşılanacaktır. Her halükârda gün sonunda trend seviyesinin üzerinde kapanışlar olup olmadığına bakacağız.

Böylesi bir sath-ı müdafaa hareketi sırasında yükseliş trendi de korunacaktır. Kısa vadede “savunmanın” elinden geleni yapacağını ve bunun da işe yarayabileceğini düşünüyorum. Ancak trendin sık sık “test ediliyor” olması kırılma ihtimalini de artırıyor. Ancak bu kırılmanın bu hafta olmaz ise yeni yıla kalması da yüksek bir olasılık.
“Noel Baba Rallisi” ile “kâr cebe yakışır” arasında tercih yapmanın zor olduğu bir günlerdeyiz. Karar vermekte zorlananların yükseliş trendinin kritik seviyelerini yakından takip etmesinde fayda var!



Çin enflasyonu yükseliyor!

Hafta sonu Çin’in Kasım ayı tüketici enflasyonu 5.1 olarak açıklandı. Son 28 ayın en hızlı yükselişinin yaşandığı Kasım ayı için beklenti 4.7 idi. Üretici fiyatlarının da 6.1 arttığı Çin’de faiz artışı sürecinin başlaması bekleniyor.

11 ve 23 Kasım’da zorunlu karşılık oranlarını 0.50 puan artıran Çin Merkez Bankası’nın (People’s Bank of China) bu oranları yükseltmesinin yanı sıra politika faizlerini de artırabilir. Son 1 yılda gıda enflasyonunun yüzde 11.7’ye ulaştığı Çin’de bu önemli bir sorun olarak otoritelerin karşısına çıkıyor.

Çin’de faizlerin yükseleceği, faizler olmasa da zorunluk karşılıkların aratabileceği endişeleri Çin Borsası’nı da ciddi olarak “vuruyor”. Hal böyle olunca; yani Çin büyümesini yavaşlatacaksa; dünya ve de ABD bunda fayda sağlayabilir mi? Emtia fiyatlarındaki artışa bahane kalmaması açısından “olumlu” bir haber. Ancak küresel hisse senedi piyasaları için aynı şeyi söylemek hayli zor!

Yazının devamı...

Tavşan üretme çiftliğinde üretime aynen devam!

Krizle birlikte yaklaşık 3 yıl önce üretime geçen “şapkadaki tavşan üretme çiftliğini” hatırlayacaksınız. Ben üreyen tavşanları saymaktan usandım, onlar üre(t)mekten usanmadılar. Uzun zamandır dokunmayayım, elleşmeyeyim dedim. Dayanamadım.

Hatırlamayanlar için hani o, Ambac’ın hisse senetleri 90 dolardan 1 dolara düşerken ratinglerini “koruyan” derecelendirme şirketlerinin de yemini suyunu temin ettikleri “tavşan çiftliğinde” ne tavşanlar üretildi, ne tavşanlar...

Renk renk, çeşit çeşit... Albinosu, siyahı, kırçıllısı, ada tavşanı, kır tavşanı...

Citibank’ın liderliğinde kurulacak 80 milyar dolarlık bir fonla başladı her şey. Bu fon; sorunlu “eşikaltı kredileri” satın alarak piyasadan çekecek, piyasalardaki sorun da büyümeden “bertaraf” edilmiş olacaktı.

Yetmedi.

Rakam arttıralım dediler, o da kesmedi.

Bankaların elindeki bonoları alalım dediler. TARP dediler, TLSF dediler... olmadı yetmedi, yet(e)medi...

Bir gün vergi indirimi, öbürgün işsizlik sigortası derken, sokaktaki adama da (Main Street) bir kaç küçük tavşan çıkardılar şapkadan. Oyalansın diye. Olmadı, onlarda sokaktaki adama yetmedi.

Sihirbaz yardımcısı, nam-ı diğer “Helikopter Ben”, hep sahnedeydi. Sahneye ilk çıkan “esas sihirbaz” G.W. Bush idi. Numaraları yeni ve yaratıcı değildi. Olsun, bu numaraları hiç görmemiş yeni bir nesil vardı. Onların hoşuna gitti. Daha önce görmüş olanların da “işine geldi” onlarda, hoşlanıyormuş gibi yaptılar. “Esas sihirbaz” uzun süre sahnede kalmadı. Sahnede ne kadar kalacağı önceden belliydi. Seyircileri daha çok “eğlendirmek” gibi bir derdi de kalmamıştı.

Yerini alacak olan oldukça “hevesliydi”. Size “tavşan şovundan” başka şovlarda sunacağım diye vaatlerde bulundu. ‘Sağlık reformu’ adını verdiği yeni gösteri değil ilgi uyandırmak, tepki doğurdu. Aslında bunun iyi bir “fikir” olduğunu tam anlatamamıştı ki seyirciye vaat ettiği ‘finans reformunu’ sahneye koyamadan seyirci ilgisini kaybetti. Sıkılmaya başladı. Sahneye yumurta atmasalar da patlamış mısır paketlerini top yapıp attılar, yuh sesleri yükseldi.

Sihirbaz yardımcısı seyirciyi yatıştırmak için üvertür şovlarına devam ediyordu. Eski tavşan numarasından başka birşey değildi bu da... “Hurda” tahvilleri almanın adını QE I koydu, yetmedi. QE II’yi çıkardı şapkadan. Şimdi de reklâmlarını yapmaya başladı QE III’ün...

Asıl sihirbaz mı? Seyircinin tepkisi artıp da yerlerinde oturamaz hale gelince, onları oyalamak için eski “ustasının” yolundan ilerlemekten başka çıkar yok bulamadı.

Eski ustanın numarası olan “işsizlik sigorta süresi uzatma” numarası yetmeyince, yine eski ustanın “vergi indirimi” numarasına sarıldı. İki yıl daha uzattı indirimleri...

Anlayacağınız “çiftlikte” değişen hemen hiç bir şey yok.
Tavşanlar aynı, şovlar aynı, yardımcı aynı...

Değişen tek şey asıl sihirbazın adı... Bunun ki Obama mıymış neymiş....

Yazının devamı...

Bedava para emtialara mı kaçıyor?

Hafta başından beri piyasalara “verilen” mesajlar karışık. Bernanke, 600 milyar dolarlık II. Bedava Para Paketi (BPP) istenen etkiyi yapmaz ise ‘elini korkak alıştırmayacağından’ dem vuruyor. Adeta III. BPP’nin sinyallerini veriyor. Merkel, 750 milyar euroluk ‘Avrupa Finansal İstikrar Fonu’nun artırılmasına karşı çıkıyor ama Belçika ve IMF Başkanı Kahn başta olmak üzere ihtiyaç halinde rakamın yükseltilmesi gerektiğini söyleyenlerin sesi daha gür çıkmaya başladı.

Her sıkıntıda, piyasalara ek likidite verilmesi sıradan bir çözüm haline geldi! Adeta “taze para müptelası” haline gelen finansal piyasalarda hep daha fazla bedava para istiyor. Yok İrlanda batacak, para... Onu Portekiz izleyecek, sen şimdiden paraları hazırla... ‘Aman haa arkasından İspanya zincire eklenirse bak sen felakete’, iyisi mi şimdiden onun bonolarını alalım ki piyasalar çökmesin!

Piyasalara elini kaptıran politika yapıcıları (yani, hükümetler ve merkez bankaları) şimdi kollarını kurtaramıyorlar. Aman hisse senedi borsaları düşmesin, emeklilik fonları yılı iyi kapatsın, herkes kendini mutlu hissetsin çabası piyasalarda yeni bir “balon” mu yaratıyor?

Şimdilik hisse senetlerinde (en azından gelişmiş ülkeler bazında) yeni bir balondan söz etmek mümkün değil. Henüz kriz öncesi seviyelere bile gel(e)mediler. Bakmayın siz bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkelere...

Onların bedava para paketlerinden en fazla nemalananlar, önümüzdeki yıl da buna devam edecekler gibi görünüyor.
Bedava paradan faydalananlar sadece gelişmekte olan ülkeler değil. Emtia piyasaları da bu furyadan fazlasıyla yararlanıyorlar.

Altın dün tarihi rekor kırdı!

Gümüş de yeni bir zirve yaptı! (1980’deki Hunt biraderlerin spekülasyonunu daha doğrusu manipülasyonunu- saymazsak gümüş de zirve yapmış denebilir!) Bakır zirve tazeledi!

Yakın zamanda zirve gören kahve, kakao, mısır, şeker yeniden yükselişe geçip, bir önceki zirvelerini yeniden test etmek için ‘atak’ yaptılar. 19 değişik emtianın dahil olduğu Reuters/CRB endeksinde de bir önceki yüksek seviye yeniden test edildi. Aşılır mı? Petrol “desteklemediği” sürece bir önceki zirvenin aşılması zor görünüyor!

Aslında dün 92.86 ile Ekim 2008’den bu yana en yüksek seviyeye çıkan petrol fiyatları da CRB endeksinin yükselişi için elinden geleni yapıyor. Nasıl mı? ABD ekonomisi onca BPP’ye rağmen büyümüyor. Çin’in artan talebi, ABD’nin kaybını karşılayamıyor. ABD’nin ham petrol ve ürün stokları, son 5 yılın ortalamalarının üzerinde.

OPEC’te üretimi kısmak gibi bir düşünce yok ve petrol üretimi, talebi rahatlıkla karşılayacak seviyede. Hal böyleyken petrol neden artıyor derseniz? Sırf diğer emtialar artarken, petrol kusur mu kalacak diyen ve bu metaya yatırım yapanlar yüzünden olabilir mi? Amerikan vadeli işlemler piyasasındaki kontratlardaki artışlar bunu doğrular nitelikte. Kuzey yarı kürede kış mevsiminin hüküm sürmeye başlaması da bu “spekülasyonda” kullanılabilecek iyi bir bahaneyi oluşturması fiyat artışlarını “kabul edilebilir” kılıyor!

Hülasası petrolün “kerhen” desteğini alan emtia piyasaları alıp başını gidiyor. Unutmamak gerekir ki finansal piyasa hareketleri gibi görünen bu hareketler nihayetinde enflasyon olarak biz sıradan fanileri doğrudan etkileyecek. Ne olarak? Enflasyon olarak.

Finans piyasası katılımcılarının çok da umurunda değil bu. Zira kısa vadede emtia piyasalarından kazandıkları onlara yıl sonunda “bonus” olarak geri dönecek. Ya fiyat artışları? Kalıcı olacak biz sıradan fanilere “yapışıp kalacak”!

Fed’in, Avrupa Merkez Bankası’nın parasal kolaylaştırmaları amaca hizmet etmekten gittikçe uzaklaşıyor. Hizmet ettiği finans sektörü de bunu gitgide daha çok suistimal ediyor. Anlayamadığım, nasıl oluyor da “tavşan üretme çiftliğindekiler” bunu göremiyorlar?

Yazının devamı...

Noel Baba rallisine hazır mısınız?

Yılsonuna kadar gelişmiş ülke hisse senedi piyasalarında bir yükseliş dalgasına şahit olacağız. Dow Jones’ta bu hafta ortasında bir gerileme olsa da yılsonuna kadar 11.750-850 bandının ziyaret edilme olasılığı yüksek. Bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülkeler de bundan etkilenecek. ‘Noel Baba rallisi’ bize de hayırlı olsun. İMKB için ilk hedef, son düşüş sırasında geride bıraktığımız 67.901-67.650 arasındaki ‘boşluğun’ kapanması olacaktır .

Cuma günü Fed Başkanı Bernanke CNBC’ye verdiği ve bugün yayınlanacak söyleşisinde; elini 600 milyar dolarla sınırlamayacağını söylemiş. Aylık 75 milyar dolarlık alımlar tamamlansa bile yola devam edebileceğinden söz etmiş.

II. Bedava Para Paketi (BPP) istenen sonuçları vermedi anlaşılan. Baksanıza Cuma günü açıklanan tarımdışı istihdam verilerine... 140 bin kişilik bir artış beklenirken, artış hepi topu 39 bin kişi ile sınırlı kalmış. Halbuki hafta içinde açıklanan üretim ve stok verileri Amerikan ekonomisi için olumlu haberler veriyordu. ‘İşsizliğin de yüzde 9.6 beklenirken 9.8 açıklanması keyifleri kaçırdı...’ dersek hata olacak. Zira temel verilerdeki kötülük yine iyi haber olarak algılandı.

Cuma günkü tarımdışı istihdam verisi sonrası gerileyen piyasalar gün sonunda toparlandı ve yükselişle günü tamamladılar. Hatta NASDAQ günü 2008’den bu yana en yükseğine çıkarak kapandı.

“Kötü veri = iyi haber” olarak algılandı yine. İşler kötüyse yine Obama-Senato-Fed devreye girecektir. Biz almaya devam edelim. Nasılsa yeni bir likidite dalgası daha gelecektir algılaması güçlendi. Anlaşılan III. Bedava Para Paketi yolda!

Piyasalar şimdiden III.BPP’yi satın almaya başlamış olabilirler. Olmasalar bile yılsonu “Noel Baba Rallisi” devreye girmişe benzer. Dow Jones’taki gelişmeler için öncü göstergelerden biri olan Dow Jones Transportation Endeksi (DJT) geçtiğimiz Cuma günü, 22 Eylül 2008’den bu yana en yüksek seviyesine çıkmış durumda. New York Borsası’nda işlem gören ulaşım, taşımacılık ve havayolu şirketlerinden 20’sini bünyesinde bulunduran DJT, ekonomik gelişmelerin takibi açısından “öncü” kabul edilir. Genel olarak biline Dow Jones Industrial (DJI) yükselirken, DJT’nin düşmesi hayra alamet olarak kabul edilmez. DJT yükseliyorsa da DJI’nin de yakın bir zaman içinde benzer yönde hareket edeceği varsayılır.

İster II. İster III. BPP paketi isterse de Noel Baba rallisiyle olsun, yılsonuna kadar gelişmiş ülke hisse senedi piyasalarında bir yükseliş dalgasına şahit olacağız. Dow Jones’ta bu hafta ortasında bir gerileme olsa da yılsonuna kadar 11.750-850 bandının ziyaret edilme olasılığı hayli yüksek. Bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülke piyasalarının da bundan etkilenmemesi mümkün mü? Tabii ki etkilenecektir.

“Noel Baba rallisi” bize de hayırlı olsun. İMKB için ilk hedef doğal olarak son düşüş sırasında geride bıraktığımız 67.901-67.650 arasındaki “boşluğun” kapanması olacaktır. Geçtiğimiz hafta bu konuda oldukça fazla çaba sarf edildi ancak hisse senedi yatırımcılarının enerjisi buna yetmemişti. Bu hafta bu boşluğun kapanması konusunda şans daha yüksek. Devamı gelir mi? Dow yeni zirveye giderken İMKB de yeni zirveleri hedeflese de ulaşması zor olabilir. Ancak dolar (cent) bazındaki endeksin yeni zirveler olmasa da eskilerine yaklaşma ihtimali daha fazla.

Cent bazındaki 4.68-4.52 cent arasındaki boşluk daha çabuk kapanacak, hatta 4.70 cent seviyesine kadar (50 günlük hareketli ortalama) bile yükseliş olabilir.

Bu toparlamanın bir kısmı İMKB 100 Endeksi’nin yükselişinden gelirken bir kısmı da dolar/TL kurlarının gerilemesinden kaynaklanacaktır. TL’nin değerlenmesi de euro/dolar paritesi kaynaklı olacaktır. Zira geçtiğimiz hafta paritede başlayan düzeltme bu hafta başında da devam edecektir.

Dolar/euro paritesinde bu hafta içinde 1.4280-1.2980 hareketinin düzeltme seviyelerinden 1.3470, 1.3625 seviyelerinden birisinin test edilme ihtimali var. Ben ikinci seviyeye kadar bir yükseliş olmasını beklemiyorum. Olaki bu seviyelere kadar gelinecek olur ise 50 günlük ortalamaya denk gelecek olan 1.3725 seviyelerine kadar bu yükseliş/düzeltme devam edebilir!

Paritede bu beklentiler hayata geçecek olur ise, dolar/TL kurları da mutlaka etkilenecektir.

Benim beklentim; en azından 1.45-1.4650 seviyelerinden birinin test edilmesi.

Yılsonu yaklaşıyor. Kurların yukarı gitmesi başta bankacılık sektörü ve hedge fon endüstrisi olmak üzere kimsenin hoşuna gitmeyecektir. Hoşuna gitmemekten de öte, işine gelmeyecektir. Sırf bu nedenle bile her fırsatta kurun aşağı “baskılanması” için tüm taraflar elinden geleni yapacaktır.

Hatta bu durum; gayri safi milli hasılayı ve kişibaşına geliri dolar bazında yüksek göstermek isteyecek olan Hükümet’in de “hoşuna gidecektir”...

Ola ki paritede yeniden 1.3150’ler test edilecek olur ise; ki şimdilik bu olasılık düşük görünüyor; yeniden 1.50’li seviyelere doğru bir yükseliş olacaktır.

Yazının devamı...

VOB’da yeni kontrat çalışır mı?

Bugün itibarıyla VOB’da İMKB 30 - İMKB 100 endeksleri arasındaki farkı alıp satmaya yardımcı olacak yenibir kontrat işlem görmeye başlayacak. VOB’un tanıtım dökümanında bu kontrat; “İMKB 30 ulusal hisse senedi endeks değerinden, İMKB 100 ulusal hisse senedi endeks değerinin çıkarılması ile bulunan değerin dayanak varlık olduğu VOB-İMKB 30-100 Endeks Farkı vadeli işlem sözleşmesi iki endeks değeri arasındaki farka yatırım yapma imkanı sunan yeni bir türev üründür” şeklinde tanımlanıyor.

Devamında; “Bu sözleşmede uzun pozisyon alan kişi, VOB- İMKB 30-100 endeks farkının artacağı beklentisini satın almakta, bir başka deyişle VOB-İMKB 30 endeks vadeli işlem sözleşmesinde uzun, VOB- İMKB 100 endeks vadeli işlem sözleşmesinde kısa pozisyon almaktadır” deniyor. Kısa pozisyon alan yani bu kontratı satan da tam tersi yönde pozisyon alıyor demektir.

Yeni kontratın başlangıç teminatı 250 TL olacak. Benzer bir pozisyonu “sentetik olarak” yaratmak isteyen bir yatırımcı İMKB 30 kontratı için 900 TL, İMKB 100 kontratı için de 700 TL yani toplam 1.600 TL başlangıç teminatı yatırması gerekecekti. Fiyat adımlarının 0.025 olacağı bu kontratta her bir adımın parasal karşılığı 2.5 TL’ye denk geliyor.

Anlaşılan İMKB 100 kontratı “çalışmayan” VOB; yeni kontratla bir anlamda bu kontrata da müşteri çekmeye çalışıyor. Peki çalışır mı? “Biz bir açalım sonrasına bakarız” diyen VOB yöneticileri kadar umutlu değilim.

Neden derseniz, yeni kontrat “arbitre” edilmesi mümkün olmayan bir kontrat. Arbitre etmekten kastım; iki ayrı piyasa arasındaki farktan yararlanma ya da riskten korunma şansı olan bir kontrat değil bu.

Başka bir soru ile daha detaylandırayım. Neden İMKB 30 endeksine dayalı kontrat çalıştı da, İMKB 100 endeksine dayalı kontrat “çalışmadı”? Cevabı basit aslında. İMKB 30’daki hisse senetleri; İMKB 100’dekilere oranla spot piyasada kolaylıkla alınıp satılabilir olduğundan dolayı başarılı oldu. VOB 30’da alıp satanlar, risklerini spot piyasada kapatabildiler. Ya da spot piyasada alıp, VOB’da satarak arbitraj kazancı elde ettiler. İMKB 100’deki hisseleri temin etmek görece zor olduğundan, bazı hisselerdeki derinlik sorunlarından dolayı VOB 100 kontratı çalışmadı! Hiç bir zaman derinliği olmadı.

Şimdi bu VOB 30 ile VOB 100 kontratı (daha doğrusu endeksleri) arasındaki fark için kontrat yaratılıyor. Peki bu kontratta pozisyon alanlar kendilerini nasıl hedge edecekler?

Diyelim ki; dün spot piyasanın kapanışına bakıldığında; 17.000 puan olan aradaki farkın (82.310-65.350=16.960) 18.000’e çıkacak diye düşünen bir yatırımcı (bir başka deyişle endeks 30’daki hisselerin 100’e oranla daha fazla artacağına inanan) yeni kontrattan aldı. Ola ki aradaki fark daralır ve pozisyonu zarara geçecek olur ise bunu sınırlamak için yapabileceği çok fazla bir şey yok.

Bir başka deyişle spot piyasayla hatta VOB kontratlarıyla bile riskini azaltabilme imkânı tanımayan bu kontratın başarılı olması bence zor. Herhangi bir riskten korunma (hedge) amacına hizmet etmeyecek böylesi bir kontrat olsa olsa “bahis” oynamak isteyenler için cazip olabilir. Bahis oynamak isteyenler sizce VOB’u mu yoksa Süper Loto’yu mu tercih ederler?

Bence VOB finansal piyasalara dayalı kontratlar yaratmak yerine asli fonksiyonu olan emtiaya yönelmesi daha doğru olacaktır. Mesela dünya lideri olduğumuz ve lisanlı depoculuk meselesini de halletmiş Fındık üzerine yazılmış kontratlar neden yaratılmıyor?

Ya da dünyanın önde gelen çelik üreticilerinden biri ve Tekirdağ’da Londra (LME) Metal Piyasası’nın lisanslı depolarından birine sahip Türkiye’de neden bir Çelik kontratı yaratılmaz?

İllaki finansal bir kontrat isteniyorsa, teknik aksaklıkları bertaraf edilmiş VOB 30-İMKB 30 farkına dayalı bir kontrat yaratılsın. Bugün işleme başlayacak olandan çok daha fazla şansı var!

Yazının devamı...

İMKB neden daha hızlı düşüyor?

Dünün gündemi WikiLeaks internet sitesinde yayınlanan Amerikan Dışişleri’nin gizli dökümanlarıydı. Her ülkeyi ve de liderleri ilgilendiren dökümanlar vardı. İtalya Dışişleri Bakanı “diplomasinin 11 Eylül’ü” adını koymuş bu “sızıntıya”...

Türkiye’yi ilgilendiren dökümanların 7.000 sayfayı aştığı ve hakkında en fazla döküman olan ülke olması dikkati çeken bir başka noktaydı.

Dünün gündemine damga vuran ikinci konu da İMKB’de yaşanan sert düşüştü. İrlanda için 85 milyar euroluk bir paket konusunda mutabakata varılmasıyla güne hafif de olsa bir yükselişle başlayan İMKB, satışların hızlanmasıyla (bir ara) yüzde 3.4’ü aşan kayıpla 63.800’lü seviyelere kadar geriledi.

Herkes sebep ararken, ilk akla gelen; WikiLeaks ile ortalığa saçılan “bilgilerin” yarattığı tedirginlik nedeniyle borsaya satış gelmesiydi. Çok gerçekçi bir “sebep” gibi görünmüyor bu “mazeret”.

Kur cephesindeki hareketin paritedeki önemli eşiklerin aşılmasına rağmen (1.3130’daki 200 günlük hareketli ortalamnın bile altına inildi) sınırlı kalması, bileşik faizlerdeki değişikliğin 20 baz puana sığmasına rağmen İMKB’deki sert düşüşün sebebi neydi diye herkes birbirne sormaya başladı.

Aslında cevap oldukça basitti: Hızlı çıkışın, hızlı düzeltmesi! Referandum sonrası oluşan pozitif hava ve finansal istikrarı devam edeceği beklentisiyle yaşanan hızlı girişler hisse senedi fiyatlarını hızla artırmıştı. Buna bir de Garanti Bankası’nın satışı eklenince yükseliş hızlanmış, İMKB diğer piyasalardan “ayrışıp” adeta “kopmuştu”.

Piyasa katılımcılarının bir çoğu, Doğuş Grubu’nun GE’den ucuza alıp, İspanyollara pahallıya sattığı fiyatı “baz” olarak kabul edince yükselişin “mazereti” de tamamlanmış oldu. Herkes; kontrol hissesi için ödenen “primin” kendileri için de geçerli olduğunu zannetmiş, kimse GE’nin satış fiyatını kendine yakıştıramamıştı!

Diğer banka hisselerine de sirayet eden bu algılama ile bankacılık hisseleri hızla yükselmiş, İMKB’yi yepyeni rekorlara taşımıştı.

Halka arzlarla likiditenin çekilmesinin payını da unutmadan; şimdi bu agresif yükselişin düzeltmesini yaşıyoruz. Diğer borsalar da düşüyor. Arkasında kâr realizasyonları, bazı fonların yıl sonu kapanışlarının Kasım ayı sonu olmasının bu düşüşlerde payı var. İMKB için de geçerli bu varsayıma bir de İMKB’deki yeni fiyat adımları ve emir iptali kurallarının etkisini eklemek gerekiyor. Satışların arttığı dönemlerde alıcıların hızla geri çekilmeleri nedeniyle düşüş daha sert oluyor. Nitekim bu günlerde yaşanan da bu!

Nereye kadar derseniz...

Sırada 63.400 seviyesi var. Mart 2009’dan bu yana gelen yükseliş trendi bugün bu seviyeden geçiyor. Korunma ihtimali yüksek. Zira 71.700’lerden geliyoruz...

Yok trend kırılacak olur ise (ki bu çok önemli); 59.250 (200 günlük hareketli ortalama) ya da 59.750’ye kadar devam edecek yeni bir düşüş dalgası gelebilir. Bu seviyelerin dolar bazında 3.95-4.05 cent seviyesine denk geliyor olması ve bu seviyelerin de dolar bazındaki yükseliş trendine denk geliyor olması önemli!

Yazının devamı...

Ellerini verdiler, sıra kollarında mı?

AVRUPA’DA yaşananlar tüm dünya piyasalarını etkilemeye devam ediyor. Euro/dolar paritesi 1.3085’i aşağı yönde kırarsa düşüş 1.2650-1.25 bandına kadar devam edebilir. Tüm bu hareketler sırasında dolar/TL’de 1.4850 seviyesi korunamazsa 1.5030-1.51 seviyelerine kadar bir yükseliş yaşanabilir. İMKB cephesinde ise yaşanan düzeltmenin ana
bir trend değişikliği olduğunu söylemek için 63.500’ün altında bir haftalık kapanış yaşanması gerek.

Haftasonu euro para birimi kullanan 16 ülkenin maliye bakanları fazla mesai yaptılar ve İrlanda’ya 85 milyar dolarlık bir pakete son halini vermeye çalıştılar. 3-6 yıllık olması beklenen paket şimdilik İrlanda’ya rahat bir nefes aldırır aldırmasına ama hemen ardından Portekiz ve İspanya’nın da “kervana katılmasından” korkuluyor. AB; İzlanda ile değilse bile, 110 milyar euro verdiği Yunanistan ile elini piyasalara kaptırdı. Şimdi İrlanda ve diğerleriyle sıra koluna geldi.

Piyasalar ne istiyor, AB ne veriyor?

Piyasalar; ve de AB üyesi ülke bankalarının tamamı; ellerinde tuttukları bonoların herhangi bir kazaya uğramadan vadelerinde hatta Avrupa Merkez Bankası (ECB) kanalıyla vadesinden önce nominal değerinden ya da herhangi bir zarara uğramadan satın alınarak ödenmesini istiyorlar.

(Fed’in yaptığı ve Fed’den istenen de farklı mı?)
Peki AB ve ECB ne yapıyor? Tam da piyasaların istediğini! (Tıpkı Fed gibi)

Peki gerçek ne? Ne Yunanistan’ın ne de İrlanda’nın açıkladığı önlemlerle varolan uçuk-kaçık borçlarını ödeyebilmeleri, ya da anılan sürelerde Maastricht kriterlerine çekebilmeleri mümkün değil. (Papandreu iki hafta önce; daha ilk taksit ödemesi bile gelmeden; yardımın vadesinin uzatılmasını boşuna talep etmedi. Piyasaları hazırlıyor!) Yapılması gereken borçların “traşlanarak” (hair cut) ödenebilir seviyeye indirilmesi. Bu çözüm doğal olarak piyasaların son, ama gerçekten en son istediği “çözüm”. O zaman kadar zararların görünürde ECB’ye (yani kamuya) ve bir anlamda da Almanya’nın sırtına yüklenmesine kimse ses çıkarmıyor.

Sokaktaki halk buna rağmen alınan tedbirlere isyan ediyor. Daha herhangi ciddi bir önlem almamış İtalya’da (ki İspanya’dan sonra sıra onlara da gelecek) ve eften püften alınan bazı önlemlere bile itiraz eden İrlandalılar sokaklara dökülmüş durumdalar. İrlanda da önümüzdeki aylarda yapılması beklenen seçimlerden şu andaki Başbakan Brian Cowen ve partisi Fianna Fail’in yenilgiyle çıkması bekleniyor. Seçimlerden güçlenerek çıkması beklenen Fine Gael ve Labour (İşçi) partileri İrlanda halkı yerine, İrlanda bankalarının bonolarını almış olanların daha fazla zarara katlanmalarını istiyorlar. Oh ne ala... Sanal refahtan büyük pay alanlar hiç bedel ödemeyip sefaya devam, borç verenler okkanın altına... O kadar da değil. Her iki taraf da ortadaki zarardan payını almalı.

Ancak şimdilik bu olmuyor! 2008 krizinin akılda kalan en önemli karakteristiğine devam: “Zarar kamuya! İleride bakarız. Zaman en iyi ilaç”. Ya da saldım çayıra, mevlam kayıra...

Gelelim bunların piyasalara etkilerine...

Fed’in II. Bedava Para Paketi’nden sonra dolar “”bitti” diyenler, AB’deki ülkelerüstü borç krizi sonrasında yeniden euro “bitti” havasına büründüler. Çok değil, 4 Kasım’da 1.4283’e kadar çıkan euro/dolar paritesi, Cuma günü 1.3201’e kadar geriledi. 10 cent’i de aşan bu büyük hareketin ardından yukarıdaki korkular vardı.



Değerli bir euro AB’nin; hele ki borç kriziyle uğraşırken; çok da istediği bir durum olmasa gerek. Bu durum hem asıl finansör Almanya’nın hem de tüm AB’nin işine geliyor. Ancak güven bunalımından kaynaklanan bu değer kaybının karşısında halen daha “lebalep” para basan Fed var.

Geçtiğimiz hafta euro; Haziran başındaki 1.1876’dan başlayan kısa vadeli düşüş trendinin tam da üzerinde bir kapanış yaptı. Haftanın ilk günlerinde bu trendin korunamadığı ve 1.3140-1.3085 bandına kadar devam eden bir düşüş hareketi görülebilir.

5 “büyük” para biriminin dolar karşısındaki değerini ifade eden Dolar Endeksi (DXY) de bu durumu teyit eder nitelikte. Yine 4 Kasım’da 75.63 seviyesine kadar gerileyen endeks, Cuma günü 80.52 seviyesine kadar yükselmeyi başardı. 80.62’de teknik bir direnci olan endeksin euro’daki 1.31’li seviyelerle bu dirence ulaşması işten bile değil!

Gerek 1.31’li seviyelerde gerekse de geçtiğimiz Cuma günü net olarak aşağı kırılamayan 1.3240 seviyelerinin korunması durumunda haftanın ikinci yarısında paritede; 1.3540-1.3650 bandına kadar devam edebilecek kısa vadeli bir düzeltme hareketi yaşanabilir.

1.3085’in aşağı kırılması 1.2650-1.25 bandına kadar devam edecek bir hareketin yolunu açacaktır.
Tüm bu hareketler sırasında dolar/TL’de 1.4850 seviyesi korunamazsa 1.5030-1.51 seviyelerine kadar bir yükseliş yaşanabilir. (son bir ayda fırsat kaçırdığını düşünen ihracatçılar için pişmanlık yasası gibi bir şey!) aşağıda ise 1.4520-1.4450 seviyeleri “destek” olacaktır.
İMKB’yi de unutmadan...

Sert olmasa da bir düzeltme yaşanıyor! Düzeltmedenin ana bir trend değişikliği olduğunu söylemek için 63.500’ün altında bir haftalık kapanış yaşanması gerek. Öncesinde 67.901 ile 67.650 arasında düşüş sırasında bıraktığımız boşluğun kapanma ihtimali de hayli yüksek.

Hatta bu hafta içinde bile olabilir...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.