Şampiy10
Magazin
Gündem

Sanal sızmadan nasıl korunursunuz?

Yarın öbür gün önde gelen haber sitelerinden birinden ya da derecelendirme kuruluşlarının birinin Twitter hesabından; ortada fol yok, yumurta yokken; şöyle bir haber gelse ne yapardınız? “Türkiye’nin kredi notu iki kademe düşürüldü, görünüm negatife çekildi!” Ya da, “Türk jetleri, 10 dakika önce Suriye’nin başkenti Şam’ı bombaladı!”

Haberi ilk duyduğunuzdaki tepkiniz önce hisselerdeki “uzun” pozisyonlarınızı satmak olurdu herhalde.

Peki ya haber sahte, haberi veren site “hacklenmiş” ise? Emin olduğunuzda iş işten çoktan geçmiş olacaktır.

Böylesi bir durum Salı günü ABD piyasalarında yaşandı! “Hack’lenen” (sanal olarak sızılan) Associated Press’in Twitter hesabı üzerinden şöyle bir mesaj yollanmış: “Beyaz Saray’da iki patlama, Obama yaralandı.” Tam da Boston Maratonu’ndaki “çifte patlamanın” üzerine piyasaların hassas olduğu bir dönemde gelen bu “sahte haber” piyasaları allak bullak etmiş. 4 dakika içinde piyasalar 150 puandan fazla düşmüş! ABD borsalarındaki değer kaybının 200 milyar dolara ulaştığı hesaplanmış!

Piyasanın tepkisi çok da şaşırtıcı değil. Piyasa doğası gereği böylesi “şok olumsuz” haberleri ‘önce sat, sonra sorgula’ mantığıyla değerlendirir ki çoğu zaman da haksız çıkmaz! Nadir olarak da ‘şok olumlu’ haberlerde benzer tepkileri verebilir ancak bu tepkiler olumsuzlara oranla daha sınırlıdır.

Önceki günkü hamlenin likiditeyi de bir anda ortadan kaldırdığına da dikkat çekmek istiyorum. Bu da aslında piyasaların ne denli “kırılgan” olduklarını ve “ürkek” davrandıklarını göstermesi açısından önemliydi. Piyasalar neredeyse “kapı gıcırtısından” ürküyorlarsa işimiz var!

Neler yapılabilir?

Peki buna karşı ne yapılabilir? Herkesin işi zor! Portföy yöneten, bireysel pozisyon alan, alım-satım yapanlar için böylesi bir duruma karşı önlem almak hayli zor. Yine de aklıma gelen bazı önlemleri paylaşmakta fayda var:

1- Olabildiğince işlem derinliği olan (en derininde bile likidite kaybolabilir ya...) ve temeli sağlam olan finansal ürünleri tercih etmek.

2- Size özel hazırlanmış, tek alıcısının sizin olduğunuz karmaşık finansal türev ürünleri yerine, standart alınıp satılan, organize piyasalarda işlem gören finansal ürünleri tercih etmek.

3- Kaldıraç oranlarını olabildiğince düşük tutmak. “Tombul Parmak” ya da “Twitter” gibi sebeplerle piyasalarda bir anda “limitlerinize” çarpıp, anaparanızın tamamını kaybedebilirsiniz.

4- Olabildiğince dar “stop loss (zarar durdurma)” limitleri ile çalışın. Ekran başında işlem yapıyorsanız, duygularınıza esir olmayın, prensiplerinizi baştan koyun ve bunlara uyun. Ekran başında olmadığınızda emir bırakın, emirler sizin için “çalışsın”...

Şimdilik aklıma gelenler bunlar...

Son dönemde “algo trading”in (bilgisayar programlarının kendi başına alım-satım yapması); insan eliyle yapılanı geçtiği bir ortamda böylesi olaylara “yem olmamak” için çok dikkatli olmakta fayda var!

Yazının devamı...

Elektrik ucuzlayacak mı?

Kısa vadede hayli zor. Elektrik üretimimizin üçte ikisinden fazlası ithal kaynaklara dayalıyken işimiz zor. Hele ki elektrik üretimimizin yüzde 50’si doğalgaz fiyatlarına bağlıyken kısa vadede temel bir indirim beklemek hata olacak. Belki “kayaç gazı” teknolojisindeki gelişmeler, belki yeni Ortadoğu “haritası” bize yardımcı olacak. Ancak bunların hem ne yönde gelişeceğini, hem de ne zaman gerçekleşeceğini bilmek bugünden zor.

Ancak önceki gün ELDER başkanı Nihat Özdemir ve yönetim kurulu üyeleriyle yaptığımız sohbetten minik de olsa birkaç iyi bir haber geldi. Ağustos ayı sonuna kadar Türkiye’nin 21 bölgesinin elektrik dağıtımı özel sektöre devredilmiş olacak. ELDER; Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği; sektördeki 21 bölgeyi işleten şirketlerin sahipleri veya en üst düzey yöneticileri ile TEDAŞ’ın üye olduğu ve sektörünü yüzde 100 temsil eden bir dernek.

Sektörün asıl “müşterisi” nihai tüketici. Tüm elektrik dağıtım sektörü için 2015’ten itibaren hemen her abonenin “serbest tüketici” olacağı dönemdeki rekabetin abonelere memnuniyetin yanı sıra sınırlı da olsa fatura avantajı getirebilmesi mümkün.

Faturalara asıl fayda “kayıp-kaçak” oranının azaltılmasından gelecek. Son olarak özelleştirilen Dicle ve Van Gölü bölgelerini saymazsak kayıp kaçak oranı yüzde 9’lara gerilemiş. Bunda “teknik kayıp” olarak adlandırılan; dağıtım şebekesinin eskiliğinden, verimsizliğinden, yazılım eksiklerinden kaynaklanan kayıpların azaltılması için yapılan yeni yatırımların payı büyük. Hâlihazırda dağıtım lisanlarını devralmış ve faaliyetlerini yürüten 13 şirket geçtiğimiz 3 yılda 2.2 milyar TL yatırım yaparak teknik kayıpları azaltmayı başarmış. Yeni geleceklerin EPDK koordinasyonunda yapacağı yeni yatırımlarla bu oranın daha da azaltılması hedefleniyor.

İstisna olarak belirtilen Dicle Bölgesi’ndeki “kayıp-kaçak” oranı yüzde 70, Van Gölü bölgesindeki oran ise yüzde 50 imiş. Bu bölgeler de dahil edildiğinde Türkiye genelindeki kayıp-kaçak oranı yüzde 13’lere yükseliyormuş. Bu oranın diğer bölgelerin ortalaması olan yüzde 9 seviyelerine çekilmesi ile şu anda hepimize yansıtılan bu “maliyetin” azaltılması söz konusu olacak. Bu da teknik olarak bizlerin de faturalarının azalmasını sağlayabilecek.

Orta vadede “Serbest Elektrik Piyasası’nın” kurulması da bu sürece katkı sağlayabilecek bir adım olacak. 1 megawatt’a kadar herkesin lisanssız elektrik üretebileceği bir döneme girerken bu piyasa herkesi yakından ilgilendirecek. Yakında buna da değineceğim.

Yazının devamı...

Altında düşüş devam edecek mi?

Geçen hafta yaşanan sert düşüşün ardından gözler bu hafta da altın fiyatlarında olacak. 1.305 dolar seviyesindeki kritik noktayı aşağı yönlü kıramayan altının onsu, yükselmekte de zorlanıyor.

Geçtiğimiz haftanın gündemine altındaki düşüş oturdu. Salı günü altının ons fiyatı 1.321 dolara kadar gerileyip de hemen herkes ne oluyor diye birbirine sormaya başladığında fark edildi piyasalardaki hareket. Halbuki ne güzel ABD Merkez Bankası (Fed) parasal genişlemeyi bu yıl da bitiremeyecek, Japon Merkez Bankası (BoJ) bir tur daha parasal genişleme yapacaktı. Peki ne oldu da altın geriliyordu?

Önce son hamlenin (düşüşün) bu denli sert olmasının sebeplerine bir bakalım, sonrasında “kökenine” döneriz. Malumunuz artık alım-satım kararlarını insanlardan çok bilgisayarlar veriyor. “Algorithmic Trading (kısaca Algo Trading)” olarak anılan bilgisayar programları fiyat hareketlerine göre ne yapacağına karar veriyor. Belli seviyelere gelince alıyor, belli seviyeler aşıldığında pozisyonunu arttırıyor ve hedeflenen kâr seviyelerine gelindiğinde kârı realize ediyor. Kararlar “otomatik” üretiliyor. İşler yolunda giderken mesele yok. Ancak geçen hafta başında olduğu gibi işler sarpa sardığında “zarar durdurma-stop loss” emirleri devreye giriyor. Bireyler için geçerli olan “insanlar kârlarını kısa sürede alırlar, zarardaki pozisyonlarını ise uzun süre taşırlar” duygusallığı bilgisayarlar için geçerli değil. Onlar belli kriterler bir araya geldiğinde gözünün yaşına bakmayıp, pozisyon azaltıcı emirleri “derhal” veriyorlar. Ancak hepsi birden bu emirleri “yaratınca” piyasada derinlik bir anda kayboluyor. Derinlik kaybolunca da Algo’lar var olan alıcıların hemen hepsine “vermek” zorunda kalıyor. Geçen hafta altın ve gümüşte yaşanan da buydu.

Emtia fiyatlamaya başlamıştı!

Gelelim altındaki düşüşün kökenine... Altın düşmeden çok daha önce “baz metaller” de denilen endüstriyel metaller ve tarımsal emtia çok daha önceden düşmeye başlamıştı. Eylül 2012’de başlayan bu hareket bir aylık bir gecikme ile altına da yansıdı. Ancak emtia cephesindeki görece olarak hızlı harekete rağmen altın uzun süre direndi. Ancak 1.525’teki “sağlam destek” de kırılınca işler karıştı.

Temel ekonomi tarafındaki sorunları emtia cephesi çoktan fiyatlıyordu. Küresel büyümedeki gerçekleşmeler son iki çeyrektir tahminlerin gerisinde kalıyordu. Evdeki hesap çarşıya uymayınca eldeki pozisyonlar, geçen yılın son çeyreğinden bu yana azaltılıyordu. En dramatik olanı bakırdı. Geçen yılı geçtim, bu yılın Şubat ayından bu yana yüzde 20’ye yakın geriledi. Çin’in büyüme tahminlerinin de yüzde 8’lerin altına gelmesiyle endüstriyel emtiadaki gerileme daha da hızlandı. Petrol bile bu dalgaya gecikmeli de olsa katıldı!

BIST’de toparlanma olabilir

Altın ile birlikte emtia fiyatlarındaki gerileme devam edecek olur ise (Bakırda COMEX fiyatlarıyla 3.03 pound/dolar fiyatı kritik destek!) gelişmiş ülke borsalardaki gerileme/düzeltme de devam edecektir. S&P Endeksi’nde 1.540 “teknik olarak” önemli bir destek. Bu seviye kırılırsa; ki ben bu hafta bekliyorum; önce 1.500 (düz) ve ardından da 1.470 seviyesine kadar bir düzeltme yaşanabilir!

Borsa İstanbul’u not artışı beklentisi şimdilik koruyor. Gelişmiş ama özellikle de gelişmekte olan ülkelerden “fazlasıyla” ayrışan Borsa İstanbul, geçtiğimiz haftayı kâr realizasyonu ile geçirdi. Bu hafta başında “bombacıların yakalanmasının” psikolojisi ile toparlanacak borsalara paralel 84.250’ye kadar toparlanabilir. Aşağıda ise 81.750 önemli bir destek! Kerry’nin üçüncü ziyareti ile yükselecek “not artırımı” ile bu destek korunacaktır!

1.435 doları aşması gerekiyor

Altın, emtialardaki gerileme dalgasına son binenlerden biri oldu. 1.305 seviyesi kritik idi. Çok yaklaşıldı aşağı inilmedi. Ancak altın, yukarıya gitmekte de zorlanıyor. Bu hafta ve önümüzdeki iki hafta boyunca altın; 1.435 ons/dolar seviyesini aşıp 1.505 dolara doğru bir düzeltme yapması gerekiyor. Bunu başaramayacak olur ise yeni düşükleri test etmesi işten bile değil!

Yazının devamı...

Düşen petrolün faydaları!

Altındaki “acımasız” düşüş, emtianın geneline yayılan ve bu arada petrolü de vuran düşüş dalgasını “gölgeledi”. Altın kadar sert olmasa da aybaşında 111 dolar seviyesinde olan; bizim tabii olduğumuz; Brent petrolü dün 98 dolara kadar geriledi. Yüzde 11.7’lik bir düşüş anlamına geliyor.

Bireysel yatırımcılar için altındaki düşüş kötü haber olsa da, petroldeki düşüş hepimizi yakından ilgilendiren “iyi bir haber”. Neden mi?

İlk fayda cari açığa: En önemli ithalat kalemimiz olan enerjinin içinde doğal gazdan sonra petrol en büyük paya sahip. Fiyatının gerilemesi cari açığı daraltıcı bir etki yapacak! Geçtiğimiz yıl Başbakan Yardımcısı Babacan’ın açıkladığı her 10 dolarlık hareketin cari açığa 4 milyar dolar yansıdığı varsayımından hareketle 110 dolardan 100 dolara düşüş, cari açığımızı 4 milyar dolar daraltacak demektir. Ortalamalar baz alındığından bu etkinin rakamlara yansıması için yılın önemli bir bölümünde 100 doların altında kalması gerekiyor.

İkinci fayda enflasyona: Dün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nda faiz oranlarında 50 baz puanlık “toptan” bir indirime gitti. Politika faizi, alt ve üst bantları 50’şer baz puan indirdi. Bakan Çağlayan’ın “Geç kalmış ama doğru bir karar” olarak nitelediği bu kararın dayanaklarından birinin düşen emtia fiyatlarının olduğunu MB de dile getirmiş. PPK kararıyla; artan sermaye girişlerinden bahsedilirken; dolaylı olarak kurlar üzerinde artan “TL’nin değerlenme” baskısını azaltmak amaçlanmış. TL’nin değer kaybı her ne kadar enflasyon üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olsa da düşen petrol fiyatları bunu fazlasıyla dengeleyecek, hatta etkiyi olumluya çevirecektir.

Üçüncü fayda “pompa fiyatlarına” yansıyacak olan indirim: Büyük olasılıkla yarın, en geç Cuma günü benzin ve motorinin pompa fiyatlarında bir indirim olacak. Teknik olarak bu indirime petroldeki düşüşün tamamı yansımıyor. Zira son 5 günlük ortalamaya bakılıyor, kurdaki gelişmeler dikkate alınıyor ve indirimin yapılacağı günün Platts’daki (Londra’da petrol fiyatlarının sabitlendiği piyasa) değerlerine bakılıyor.

Son fiyat ayarlamasından bu yana; 5 günlük ortalamalardaki düşüş yaklaşık yüzde 5.7. TL aynı dönemde hemen hemen sabit kalmış . Bu ortamda, rafineri çıkış fiyatlarında yüzde 5’e yakın bir indirim gelebilir. Pompa fiyatlarındaki vergi yükünün, rafineri fiyatlarına oranla yüksek olmasından dolayı bu indirimin, nihai pompa fiyatlarına yüzde 1.5-2 oranında yansıması ihtimali yüksek! Tabii ki bu varsayımda bu akşamki sabitlemeye kadar petrol fiyatlarında ve dolar/TL kurlarında önemli bir değişiklik olmayacağı varsayımı var!

Depoları boş olanların bilgisine...

Yazının devamı...

Çakılan ‘altın’ daha fazla düşecek mi?

Krizde ‘güvenli liman’ denilen altın, 1 günde yüzde 5 değer kaybetti. Ons fiyatında 1.445 dolarlık seviye kritik. Cuma’dan kalan son satışların da bugün-yarın yapılacağını bekliyorum.

Cuma günü yurtdışında altın fiyatları yüzde 5’ten fazla değer kaybederken gün içinde en yüksek-en düşük farkı da yüzde 5.37’ye ulaşmış. Bir gün için çok büyük bir düşüş bu. Üstelik günü de 1.482 ile Cuma günü görülen en düşük yere yakın kapatmış durumda. Altındaki bu hareket doğal olarak gümüşü ve endüstriyel metalleri de vurdu. Gümüş yüzde 6’dan fazla düşerken, endüstriyel metaller yüzde 2.2’yi aşan kayıplarla karşı karşıya kaldı.

Güvenli liman mı?

Malumunuz altın ile aram pek iyi değil. Geçtiğimiz yıl da dahil, hemen herkes altın fiyatları yeni rekorlar kıracak derken ben, altının ons fiyatının 1.450 dolarlara gerileyeceğini iddia ediyordum.

Cuma günü itibarıyla bu ‘ilk hedef’ seviyeye az kaldı! Altındaki bu denli sert düşüşün ardında bir çok sebep söylenebilir. Bana göre asıl sebep altın üzerine söylenegelen ‘şehir efsanelerinin’ ‘vadesinin dolmasıydı’. Krizde ‘güvenli liman’ denildi, güvenli liman bir günde yüzde 5 değer kaybeder mi? ‘Enflasyona karşı koruma’ dendi, bir türlü beklenen enflasyon gele-mediği gibi krizle birlikte batı ekonomileri ve Japonya deflasyonla mücadele eder hale geldi. Yarınki fiyatının, bugünden düşük olacağını beklediğiniz bir şeyi bugünden alır mısınız?

Son olarak da para sistemi dağılacak, altın yerini alacak deniliyordu. Değil para sistemi dağılmak, tüm sistem o paralara ‘bağımlı’ hale geldi. En azından kısa vadede. Teknik olarak bakıldığında 1.525 çok önemli bir destek idi. Bu seviyenin aşağı kırılması; üstelik de bunun tek günde ve çok hızlı olması, altındaki ‘zarar durdurma’ satışlarının devreye girmesi de hareketi hızlandırdı.

Haftanın ilk günlerinde 1.445-50 seviyesi kritik. Seviyenin ilk denemede ‘korunacağını’, Cuma’dan kalan son satışların da bugün-yarın yapılacağını ve paniğin bir parça yatışmasını bekliyorum. Bu seviye aynı zamanda 200 günlük Hareketli Ortalama’ya (HO) da yakın olması açısından önemli! Buradan bir düzeltme gelebilir. Ancak bu düzeltmenin de (dibin neresi olduğuna göre değişecek!) altını 1.510-40 seviyesinin üzerine taşıması zor görünüyor.

Sonrasında mı? Sonrasını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim.

Diğer metaller de etkilenecek

Satışlar; sadece değerli metallerde değil, geçtiğimiz hafta boyunca tarımsal emtia hariç hemen hepsinde (petrol dahil) görüldü. Tarımsallar daha önce düşmüşlerdi.

Şimdi düzeltmelerini yapıyor. Ancak özellikle bakır fiyatlarında kritik eşiklere yaklaşıldı. Hafta içinde 3.45 cent/pound seviyesine kadar yükselen ABD’deki vadeli bakır kontratlarında 3.34 seviyesine inildi. 3.31 seviyesi önemli bir destek. Bu seviyenin altına inilecek olur ise bakır fiyatlarında Eylül 2011’den bu yana görülen en düşük seviyeler test edilebilir. Böylesi bir hareket tabii ki diğer endüstriyel metalleri de kaçınılmaz olarak etkileyecektir. Bu arada genele yayılan bir ‘varlık satışı’ dalgasının gelişmiş ülke borsalarını ‘pas geçmesi’ sizce mümkün mü?



Euro 1.2650’yi test edecek

Euro geçtiğimiz haftayı hem 1.3711-1.2747 hareketinin önemli düzeltme seviyesi, hem de 50 günlük HO’ya denk gelen 1.3100 seviyesinden kapattı. Bu seviyenin aşılması zor. Yine de hareketlilik sırasında 1.3230’u test edebilir. Ancak sonrasında 1.2650 seviyesinin test edilmesi olasılığı artar.

Yazının devamı...

Güney Kıbrıs Offshoreleaks ve IBAN

Avrupa Birliği’nin G.Kıbrıs’ta izlediği politikalar; kısa zamanda değilse bile orta-uzun vadede bankacılık sistemine “güven krizi” olarak geri dönecektir. “Servetten vergi alınması” tasarruf sahiplerinin kısa zamanda unutabilecekleri bir travma değil. Aradan en azından bir 10 yıl, yani bir nesil geçmesi gerekir. Başta Almanya ve Hollanda olmak üzere ısrar edilen politikanın, finans sektörü üzerindeki etkilerini bir yana bırakıp bu sefer olaya başka bir noktadan bakmak istiyorum.

Herkesin malûmu G. Kıbrıs, AB içinde bir vergi cenneti idi. Başta Ruslar ve Ukraynalılar olmak üzere Ortodoks dünyasının ve de AB içindeki bazı ülkelerin “vergiden kaçırdıkları” fonlarını park ettikleri, vergiden “kaçınmak” için şirketler kurdukları bir “bölge” idi. Merak ediyorum, AB’nin aldığı bu kararda bu “off-shore” ülkenin bu imtiyazını elinden almak da var mıydı? Geçtiğimiz hafta açıklanan “Offshoreleaks” belgeleri 130 bin kişilik bir listeden bahsediyor. Eğer bu kişilerin de dahil olduğu cenaha karşı bir hamle başlatılmış ise sırada Malta, Lüksemburg, Liechtenstein, Andorra, Latvia ve hatta Monako var demektir. Eğer AB kendi sınırları içinde veya çeşitli anlaşmalarla yakın ilişki kurduğu bu vergi cennetlerine; G. Kıbrıs kadar “gaddarca” olmasa da; bazı yaptırımlar getirecekse o zaman G.Kıbrıs’taki hamle daha bir anlam kazanacaktır. Yok eğer G. Kıbrıs’ta sadece mevduatlara el koyma ile yetinecek olurlarsa, güvenilirlikleri her geçen gün daha fazla sorgulanacak ve ileride başlarına gelecekleri çoktan hak etmişler demektir.

Eğer; G. Kıbrıs’ta sadece Rusya’yı “hırpalamak” amaçlanmamış; tam tersine vergi kaçırma ya da kaçınma konusunda top yekun bir hareket başlamışsa bu AB için iyi bir adım.

Aslında bunun için gereken “alt yapı” kurulmuş durumda: IBAN! Bizde 1 Ocak 2010’da kullanılması zorunlu hale gelen, dünyada 2007’de son halini alan “International Bank Account Number IBAN- Uluslararası Banka Hesap Numarası” ile tüm dünyadaki para trafiği (nakit hariç) artık izlenebilir hale geldi. Ülkelerin nakit ödemelere sınırlama getirmeleri ve finansal sistemi tamamen bankacılık sistemi ve dolayısıyla IBAN altına almalarıyla her türlü denetim mümkün hale gelmiş durumda. Şimdi sıra bu sistemi tüm dünyanın kabul ettiği “standart” haline getirmekte!

Belki 5 yıla değil ama 10 yıla kadar bu da mümkün olabilecek. Hele ki ülkelerin vergi toplayarak borçlarını azaltma ihtiyaçları arttıkça, finansal sektör ve iş dünyasına yönelik düzenlemeler sıkılaştırıldıkça bu süreç kaçınılmaz hale gelecektir!

Yazının devamı...

Piyasalarda adrenalin artışına hazırlıklı olun!

Bu hafta piyasalar açısından karışık bir düzeltme haftasına giriyoruz. Euro ve emtia fiyatlarının yükseldiği hisse senetlerinin ise daha çok satış baskısı altında kaldığı bir hafta bizi bekliyor.

Hisse senedi piyasaları aşağı, euro ve emtia piyasaları yukarı yönde düzeltmelere sahne olabilir.

Geçtiğimiz hafta 3 önemli gelişme öne çıktı. İlki; BoJ Başkanı Haruhiko Kuroda’nın; iki yıl içinde enflasyonu yüzde 2’ye çıkarmayı, bu amaçla “banknote rule” olarak adlandırılan BoJ bilançosundaki devlet tahvilleri kadar emisyon kuralını kaldırmayı, 40 yıllık vadeli olanlar da dahil devlet tahvili alım miktarını aylık 7 trilyon yene çıkarmayı, ETF ve gayrimenkul yatırım fonlarına da yatırım yapmayı “planlamasıydı”.

“Beklentilerin ötesinde genişleyici” bu açıklamalardan sonra Japon yeni, haftayı 97.51 seviyesinden kapattı. Bu hafta için 97.60-98.25 seviyesi önemli bir direnç olacak. Bu seviyeler aşılacak olur ise piyasalarca psikolojik eşik olarak kabul edilen 100 seviyesi test edilebilir. Üstü şimdilik zor!

Geçen haftanın piyasalar açısından ikinci önemli olayı, Cuma günü açıklanan ABD tarım dışı istihdam verisiydi. 180 binlik bir artış beklenirken, gerçekleşme 88 bin ile “sınırlı” kaldı! İşsizlik oranının 7.7 beklenirken, 7.6 açıklanmasında işgücüne katılımdaki düşüş öne çıkmış durumda. ABD (ve aslında Çin ekonomisine de) bakıldığında reel ekonomiye dair gelen veriler, bir türlü istenen ivmenin yakalanamadığını gösteriyor. Endüstriyel emtia fiyatlarında yaşanan sert düşüşler de (ve bu düşüşlerin bir türlü toparlanamaması da) bir anlamda bu durumu destekliyor!

Fed’in son verilerden sonra parasal genişlemeyi sona erdirme olasılığı azaldı. Veriler borsalara yeni bir ivme getirmekten çok, bir düzeltme sürecine girilmesi olasılığını arttırdı. Bu görüşü asıl destekleyen “veriler bu kadar kötü gelirken, borsaları yukarı götürecek faktör ne?” sorusu oldu. Cevabını bulamadım! Getirileri yüzde 1.71’li seviyelere gerileyen ABD 10 yıllık tahvillerine olan “teveccüh” de bu fikri destekler nitelikte. Dow Jones’ta 2 Nisan’da görülen 14,684 seviyesini zirve/tepe kabul edecek olur isek, bu hafta ya da önümüzdeki hafta 14,160 seviyesine kadar bir düzeltme ihtimali hiç de az değil. 50 günlük HO’ya yakın olan bu seviye ilk denemede büyük olasılıkla korunacaktır!

Satış baskısı hissediliyor

Wall Street’de endeksler Cuma gününü satış baskısı altında geçirdi. Yılbaşından bu yana yüzde 9’a yakın yükselen S&P 500 Endeksi geçen hafta yüzde 1.08 geriledi.

BIST’te 81 binin altı kısa vadede zor

Geçtiğimiz haftanın üçüncü önemli olayı ise içerde Borsa İstanbul’un hayata geçmesiydi. “İMKB öldü, yaşasın BIST”! Borsa İstanbul’un sermaye piyasalarımızı “merkezi işlem platformunda” buluşturacak olması, piyasalarımıza yeni bir devinim kazandıracaktır.

Geçtiğimiz hafta İMKB’nin yeni rekorlar kırabileceğini, ancak bunların çok da uzun “erimli” olmayacağını yazmıştım. Yeni rekor beklentimde Başbakan’ın açılışını yapacağı Borsa İstanbul’un bu seremoniyi bir rekor ile “taçlandırabileceği” varsayımı da vardı. Ancak ekonomik sebepler “şovun” önüne geçmiş gibi görünüyor!

Gelişmekte olan ülke piyasalarında bir düzeltme yaşanıyor. Bu düzeltme hamlesine önceden başlamış olan BIST 100 için 82.025 seviyesi ilk destek olacak. Bu seviye aşağı kırılacak olur ise bir sonraki destek 80.975-81.250 arsında. Bu seviyenin kısa zamanda kırılacağını düşünmüyorum.

Euro güç kazanacak

27 Mart’tan bu yana 1.2750’yi “dip” yapan euro, kısa vadeli bir “düzeltme yaşayacak. Bu düzeltmenin 1.3115-1.3145 bandına kadar devam etme olasılığı yüksek. Çok küçük bir olasılıkla bu hamle 1.32’li seviyelere de çıkabilir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.