Şampiy10
Magazin
Gündem

Yeni kabinenin ilk icraatı ne olacak?

Babacan ve Şimşek’in yerlerini korumasıyla piyasalar istediğini aldı. Ekonomideki öncelik BIST’te işlemleri durdurulan Bank Asya ile zamlar konusunda nasıl bir yol izleneceği olmalı.

Geçtiğimiz hafta iç politika adına bir taraftan çok hareketli, diğer yandan da belirsizliklerin hızla azaldığı bir hafta oldu. Yeni Başbakan Davutoğlu, görevi alır almaz, daha önceden “çalışılmış” olan listesini Cuma günü açıkladı ve ekonominin daha fazla zaman kaybetmeden önüne bakmasını sağladı!

Kabineye sadece 4 yeni ismin girmesi eski kabinenin devamı olarak algılansa da yeni isimler ve ayrılanlar bazında bakıldığında temel bazı değişikliklerin olacağı görülüyor. Özellikle de “barış sürecinin” nasıl ilerleyeceği önem kazanmış durumda. Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek bu sürecin nasıl yürütüleceği özellikle IŞİD karşısında Kürtlerin hamlelerinden sonra çok daha fazla önem kazanmış durumda.

Babacan ne kadar etkili olur?

Ekonomi yönetiminde Ali Babacan ve Mehmet Şimşek’in görevlerine devam ediyor olmaları piyasaların istediği ve adeta “bastırdığı” bir konuydu. Piyasalar bir anlamda istediklerini aldılar almasına ancak Numan Kurtulmuş ve “Birinci öncelik büyüme ve istihdam, enflasyon değil” diyen Nihat Zeybekci ikilisinin ‘ayrı tellerden’ çalması durumunda piyasaların ne tepki vereceğini tahmin etmek zor değil. Bir de buna Cumhurbaşkanlığı ekonomi başdanışmanı ile hükmet üyelerinin felsefik farklarını da göz önüne aldığımızda Babacan-Şimşek ikilisinin hükümetin rotasına ne kadar etkili olacakları önemli ve en azından kendi adıma bunu çok merak ediyorum.

Hükümet programı bugün TBMM’de okunacak, 4 Eylül’de üzerinde görüşmeler yapılacak ve takvime göre de 6 Eylül’de güven oylaması yapılacak. Aynı gün CHP Olağanüstü Kurultayı’nın da olması sebebiyle oylama 8 Eylül’e ertelenebilir. Hangi gün yapılırsa yapılsın kimse güvenoyu konusunda bir sorun olmasını beklemiyor, önemli olan hükümet programında ekonomi, eğitim ve geleceğimiz için neler olacağı. Hükümetin kurulması sonrasında ilk icraatı ne olacak bilemiyorum, önlerinde birçok problem var. Ancak onların arasından ekonomi açısından bir tanesi hem öncelik arz ediyor hem de seçilecek çözüm yolu ülkenin geleceği açısından da hayatı! Bank Asya’dan bahsediyorum. Neredeyse üç haftayı aşkın süredir bankanın BIST’teki işlemleri durdurulmuş durumda. Arada başdanışman-bakan çatışması yaşandı. Öncesinde “politik sebeplerle” BDDK denetim ve gözetimindeki bir finans kurumu zor duruma düştü. Bu konuda hükümetin alacağı karar her ne olursa olsun gelecek için çok önemli ipuçları verecek. “Paralel mücadelesi” kapsamında bankanın TMSF’ye devredilmesi durumunda; gerek halka açık, gerekse de kapalı kısmıyla hissedarların önemli bir kayba uğramasının uluslararası yatırımcılara vereceği mesaj farklı olacaktır. Diğer yandan bankanın bugünkü koşulların oluşmasında politikacıların “etkileri” göz önüne alınarak “barışçıl” bir çözüm; mesela ortak bulacak zaman verilmesi; yoluna gidilecek olursa verilecek mesaj farklı olacaktır. Verilecek karar politik “çatışma” boyutundan çok, uluslararası yatırımcı “algısı” açısından önemli. Babacan-Şimşek ikilisiyle “uluslararası algı” göz önüne alınırken; bu konudaki kararın ne olacağı bir anlamda ekonomi konusunda yeni hükümetin ilk önemli icraatı olacak.

Ekonomi açısından önemli ikinci karar da “zamlar” konusunda ne gibi bir yol izleneceği. Yerel seçimlerdi, Cumhurbaşkanlığı seçimi derken ertelenmiş olan kamu zamlarının yapılıp yapılmayacağından çok, ne zaman yapılacağı önemli olacak. Enerji Bakanı “Eylül ayında doğal gaza zam yok!” müjdesi vermiş. Eylül ayı “pas geçilecekse” Ekim ayından korkmak gerek.

Gözler Ağustos enflasyonunda

Kamu zamları meselesi enflasyon açısından önemli. Çarşamba günü Ağustos ayı enflasyon rakamı açıklanacak. Geçen yılın yüzde 0.1’lik eksi enflasyonun karşın piyasa beklentisi sıfıra oldukça yakın eksi yönde (-0.03). MB’nin PPK toplantısı sonrasında öne sürdüğü sebepler ve özellikle de hemen her hafta yaptığım Pazar alışverişlerinden sonra piyasa kadar iyimser değilim. Sıfır ve üzerindeki her türlü artış yıllık enflasyon rakamlarını yükseltecek ve geçtiğimiz hafta temel faizini değiştirmeyen MB’nin; politika faizleriyle, gerçek hayat arasındaki farkın daha da açılmasına sebep olacaktır! İçeride Çarşamba günü açıklanacak enflasyon verisi ve 5 Eylül Cuma günü açıklanacak ABD Tarım dışı istihdam verisi haftanın en önemli verileri.

Rusya-Ukrayna piyasaları geriyor

Haftanın ilk gününde yeni kabine-başdanışman ataması konusunda piyasa bir karar verecek! Eğer ‘bu konuda bir problem yok, Ak Parti’nin pragmatik yaklaşımı önümüzdeki dönemde de devam edecek’ fikri ağır basmışsa dolar/TL kurlarında 2.1380-2.1430 bandına kadar TL’nin değerlendiğini görebiliriz. Bu seviyeler önümüzdeki birkaç ay için görülebilecek en düşük seviyeler olmaya aday! BIST tarafında da 81.750-900 seviyesi önemli. Gelişmiş ülke borsalarının yukarıda kalma çabaları devam ettikçe bu seviyenin yeniden test edilmesi olasılığı yüksek. Aşılırsa; ki yakın zamanda beklemiyorum; 83 bin seviyeleri resmin içine girecek. Ukrayna-Rusya arasındaki çatışmalar sürüyor! Rusya’nın ısrarı işlerin daha da sarpa sarmasına neden olacak! Bu mesele tıpkı iki sene önce Suriye’nin hafife alınması gibi bizim piyasalarımızca hafife alınıyor. Ancak bu konu bence çok ciddi bir aşamaya geldi. Rus rublesi 37.21 ile dolar karşısında tarihinin en düşük seviyesini gördü. Ha keza Rus borsası da henüz yeni bir dip görmese de geçen hafta ciddi değer kaybetti. Rusya’dan çıkan para BIST’e gelir diye hayal kuranlara; Rosneft’ten, Gazprom’dan ya da NorilskNickel’den çıkacak paranın neden Türkiye’ye geleceğini bir kez daha düşünmelerini öneririm. Belki küçük bir kısmı gelir ama bu ortamda gelecek parayı kaldıracak büyüklükte ne şirketimiz var, ne de BIST’de likiditemiz... Bu nedenle Rusya meselesini bir fırsattan çok gelişen ülke piyasaları için bir “tehdit” olarak görüp, tedbirli davranmakta fayda var!

Yazının devamı...

Koridoru daralttı

Politika faizini indirmeyip yüzde 8.25’te sabit tutan Merkez Bankası koridorun üst bandını oluşturan marjinal fonlama oranını ise yüzde 12’den 11.25’e çekti.

Merkez Bankası kuraklığın enflasyon üzerinde baskı yarattığını, jeopolitik risklerin de görünüm üzerinde negatif etkileri olduğunu vurgulayarak gösterge faizi yüzde 8.25’te sabit tuttu. Tüm siyasi baskıya rağmen faiz koridorunun alt bandında bir değişikliğe gitmeyen Merkez Bankası, koridorun üst tarafında ise marjinal fonlama faizini yüzde 12’den yüzde 11.25’e çekti. Böylece koridor daraltılırken Merkez Bankası açıklamasında “Mevcut duruşun daha simetrik bir faiz koridoru içinde sürdürülmesine karar verdik.” denildi. Merkez Bankası enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle para politikasında sıkı duruşun süreceğini de vurguladı.

Kim nasıl değerlendirdi?

Manevra alanı zaten yoktu

Burgan Yatırım Baş Ekonomisti Haluk Bürümcekçi: Faizlerin gerileyebileceği nokta açısından bir ölçüt, beklenen enflasyona göre hesaplanan reel faiz seviyeleri olabilir. Hatırlanacağı gibi, en son Beklenti Anketinde yılsonu TÜFE tahmini yüzde 8,70‘e, gelecek 12 ay ve 24 ay TÜFE beklentisi de sırası ile yüzde 7,35 ve yüzde 6,80 düzeylerine yükselişler sergilemiş, TCMB’nin manevra alanını iyice daraltmıştı. Sonuç olarak, bizim okumamız faiz indirimlerine kapının henüz kapatılmadığı ve şartların uygun olması durumunda indirime gidilebileceği yönündedir. Ancak bunun zamanlaması tamamen piyasa koşullarına (getiri eğrisinin tekrar yataylaşması) bağlı olacaktır

Lira’yı %11.25 ile de savunur

Finansinvest Baş Ekonomisti Burak Kanlı: TCMB ‘yatay getiri eğrisine’ vurgu yapmaya devam etti karar metninde. Bu da bizim görüşümüze göre, enflasyon belirgin biçimde düşmedikçe veya tahvil getirilerinde belirgin bir azalışa yol açacak biçimde küresel risk iştahında artış yaşanmadığı sürece politika faizinin sabit tutulacağına işaret ediyor. TCMB’nin üst bandı indirmesi ise piyasa üzerinde ciddi bir etki yaratmayacak bir hamle. Çünkü TCMB ‘zor zamanlarda’ yüzde 12 yerine yüzde 11,25 ile de TL’yi savunabilir diye düşünüyorum.

TL varlıklar için pozitif gelişme

Ziraat Yatırımcı Ekonomisti Bora Tamer Yılmaz: Türkiye ekonomisi için olumlu algılanabileceğini ve kredi derecelendirme kuruluşları üzerinde de yapıcı etkileri olabileceğini düşünüyoruz. Bu hamle, TL varlıklar için pozitif okunabilir. TL’nin güç kazanımı, TCMB’nin fiyat istikrarını tesis etme konusunda fiyatlama davranışları üzerinden yardımcısı olacaktır. Kur geçirgenliğinin tamamlanmaya yüz tutması ve yılsonu kur beklentilerinin iyileşmesi yılsonu enflasyonunu aşağı doğru getirebilir.

İndirdim mi indirdim!

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu dünkü toplantısında üç ayrı borç verme faizini 75’er baz puan indirdi! Dünkü yazımda MB’nın herhangi bir hamle yapmasını beklemediğimi yazdım. Borç verme değil ama borç alma faizinde cüzi bir indirim yapabileceğini ancak bunun da “dostlar alışverişte görsün” misali bir indirim olacağını yazmıştım.

Dünkü karar da aslında aynı kategoriye giriyor. Zira yapılan indirimin gerçek hayata herhangi bir yansıması yok ve olmayacak da. Zira MB’nın taraf olduğu fonlama oranı olan 1 haftalık politika faizi 8.25’te sabit tutuldu ! Bu oran bankaların MB’dan borçlanma faizine baz teşkil ediyor. Bunda bir değişiklik olmadığı sürece piyasada “iş gören” mevduat ve kredi faiz oranlarında herhangi bir etkisi olmayacak. Bankaların fonlama maliyetleri 17 Temmuz’daki 25 baz puanlık indirimden sonra 8.25-8.30 bandına inmişti! Bu oran en azından önümüzdeki ay yapılacak PPK toplantısına kadar devam edecek.

MB’nın dünkü hamlesi olsa olsa faiz koridoru, fonlama faizi veya politika faizinin nerelerde kullanıldığını bilmeyenlere “bak faizleri indirdim” diyebilmek adına yapılmış görünüyor. İndirdim mi, indirdim!

Karar sonrasındaki açıklamada “Sıkı para politikası duruşunun ve alınan makro ihtiyati önlemlerin etkisiyle kredi büyüme hızları makul düzeylerde seyretmektedir. Bu gelişmelerle uyumlu olarak yurt içi özel kesim nihai talebi ılımlı bir eğilim sergilemektedir .” denilmiş. Madem talep ılımlı bir seyir izliyor, neden o zaman enflasyon halen daha yüksek ?

Kısa açıklamanın devamında “Geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren gerçekleşen birikimli döviz kuru gelişmelerinin yıllık enflasyon üzerindeki olumsuz yansımaları kademeli olarak azalmaktadır. Öte yandan, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirmektedir. Kurul, bu çerçevede kuraklığın ve jeopolitik risklerin enflasyon görünümü üzerindeki etkilerini de ele almıştır. ” denilerek yüksek enflasyonun sebebi olarak kur, kuraklık ve gıda fiyatlarıyla jeopolitik riskler öne çıkarılmış, yine yapısal sorunlara değinilmemiş !

MB’nın dünkü kararı piyasalardaki “barış ortamında” bir sorun çıkarmayacak. Ancak Türk Lirasına karşın olası bir “atak” yaşanması durumunda piyasalar daha ucuza borçlanabilir hale gelmiş oldu! Ocak ayındakine benzer bir “oynaklık artışında” MB’nın ilk işi bu faiz oranlarını arttırmak olacaktır ! O zamana kadar kimse dün indirilen faizleri hatırlamayacaktır.

Zira o faiz oranları piyasalarda herhangi bir “hesaplamada” kullanılmıyor!

Yazının devamı...

Ali Babacan’ın adına yatırım

Babacan’ın kalacağına dair beklenti, Türkiye’yi dün diğer piyasalardan pozitif yönde ayrıştırdı. Dolar 2.1650’ye inerken, bono faizi 9’u test etti, Borsa % 1.88 yükseldi.

Piyasaların son iki günkü hareketlerine bakıldığında Ali Babacan’ın yeni kabinede de olacağı ve ekibinin de devam edeceği “satın alınıyor”. Yeni başbakanın kim olacağı tartışmalarının alevlendiği sırada özellikle Bank Asya konusunda yaşananlardan sonra yeni kabinede Babacan’ın olmayacağı konuşulmaya başlanmıştı.

BIST 100 endeksinin 84,350’lerden başlayan düşüşü; her ne kadar o sıralarda yurt dışı da düşüyor olsa da; ağırlıklı olarak ekonomi yönetiminin daha az tecrübeli kişilerden oluşacağı endişeleri bizim piyasalarımızın küresel piyasalardan negatif “ayrışmasına” sebep olmuştu. Bu endişe aynı zamanda birden fazla derecelendirme kuruluş tarafından da dile getirilince hem varlık fiyatlarımız gerilemiş, hem de döviz kurları yükselmişti. Ağustos ayı başından bu yana dolar/TL kurları iki kez 1.1875’li seviyeleri test etti.

Özellikle dün sabah bizim piyasalar; Babacan’ın görevine devam edeceğini, bugün yapılacak MB Para Politikası Kurulu’ndan da faizlerin sabit kalacağı beklentisiyle diğer piyasalardan pozitif yönde ayrıştı. Dolar/TL kurları 2.1655’lere, gösterge bono bileşik faizleri yüzde 9.05’lere gerilerken BIST 100 endeksi de önceki günkü 79,262 kapanışa karşın “boşluklu” bir açılışla güne 79,437’den başladı ve günü yüzde 1.88 artışla 80 bin puanın üzerinde 80 bin 754 puandan kapattı!

Diğerleri de önemli

Piyasaların, en azından ekonomi yönetimindeki istikrar süreceği beklentisi ile hareket etmesi anlaşılabilir. Diğer yandan Babacan’ın gerek son bir yılına baktığımızda, gerekse de yeni kabine arkadaşlarının kimler olacağını görmeden karar vermek için biraz erken olduğunu düşünüyorum. Kabinenin ekonomi yönetiminden sorumlu diğer üyeleri farklı tellerden çalarken, Babacan’ın tek başına bir “orkestrayı” yönetmesi ne kadar mümkün olacak?

En akıllıcası hiç bir şeye dokunmamak

Merkez Bankası bugün ne yapar?

Başkan Erdem Başçı için zor bir karar olacak bugün verilecek faiz kararı. AKP Olağanüstü Kongresi’nin yapılacağı gün, politikacıların “faiz indir baskısı” sürerken alınacak karar gelecek için önemli mesajlar içerecek.

Eğer MB borç alma faizini indirir, fonlama faizini sabit bırakırsa “dostlar alışverişte görsün” tarzı bir indirim olacak ki, reel tarafta bir karşılık bulamayacaktır.

Eğer her ikisini de; diyelim ki 25 baz puan; indirdi bu sefer de baskıya boyun eğen, kredibilitesi çok daha fazla sorgulanan bir başkan olarak yeni dönemde nasıl devam edecek? Zor soru!

Faiz arttırmak mı ? Olması gereken belki de bu, ama unutun gitsin! Eğer Başkan; yeni kabine döneminde görevden alınacağını düşünüyorsa, “Bugünkü ortamda yapılması gereken faiz indirmek değil; enflasyonla samimi bir mücadele etmek adına faizleri arttırmak gerekiyor. Ancak baskı nedeniyle arttıramadığım için istifa ediyorum!” diyerek çok farklı bir yola gidebilir. Buna da ihtimal vermiyorum!

En “akılcı karar” hiç bir şeye dokunmamak ve Fed’in (yurtdışındaki finansal gelişmeler diyebilirler) hamlelerini gördükten sonra bir adım atılacağını söylemek olabilir!

Eğer radikal bir tavır ortaya koymayacaksam, ben olsam sonuncusunu seçerdim!

Yazının devamı...

Dokuz ayın Çarşambası piyasaları nasıl etkiler?

‘Dokuz ayın Çarşambası’ 27 Ağustos’ta biraraya geliyor. Aynı gün Ak Parti’nin kongresi ve Merkez Bankası’nın faiz toplantısı var. Yeni kabine ile faiz piyasalara yön verecek.

Geçtiğimiz haftanın neredeyse tamamı Cuma akşamı ABD’nin Jackson Hole kasabasında Fed Başkanı Yellen’ın konuşmasını beklemekle geçti. Piyasa Yellen’i boşuna beklemiş! Kayda değer, piyasalara yön gösterecek herhangi bir açıklaması olmadı! Piyasaların konuşma öncesi ve sonrası hemen hemen aynı yerlerde kalması da bunun bir göstergesi.

Güvercin tavrını sürdüren Yellen; istihdam piyasasında hala önemli miktarda kullanılmayan, atıl kapasite olduğuna inandıklarını söyledi. İstihdam piyasasındaki atıl kapasitenin büyüklüğü konusunda belirsizliğin de devam ettiğini belirtti .

Fed faizi ne zaman artırır?

Yeni istihdam yaratılmakta zorlanılan kriz döneminin işgücü piyasasına “gizli reel maaş düşüşleri” olarak yansıdığını, önümüzdeki dönemde bu reel düşüşlerin durabileceğini ve maaşların reel olarak yükselmeye başlayabileceğine değinen Yellen; Fed’in sadece artan istihdamı değil, ücretlerin genel seviyesini de takip ettiğini hatırlattı. Bu yıl Jackson Hole toplantısı “istihdam” temalı olduğundan Yellen konuşmasında ağırlıklı olarak bu konuya yer vermesi sürpriz olmasa gerek.

Piyasalardaki genel beklenti; Ekim ayında sona erecek olan parasal genişlemeyi takiben; faiz artışının 2015’in üçüncü çeyreği ve sonrasında geleceği yönünde. FOMC notları, ABD verileri ve Yellen’in konuşmasındaki “faiz artışını öteleyici” çabalara rağmen benim tahminim, faiz artışının yeni yılın ikinci çeyreğin sonlarına doğru olacağı yönünde. Bu hafta gelecek ABD konut verileri ve büyüme rakamları ilerisi için daha iyi bir fikir verecektir.

Kritik bir hafta olacak

“Dokuz ayın Çarşambası” 27 Ağustos’ta biraraya geliyor! Aynı gün hem Ak Parti’nin kongresi var ve Ahmet Davutoğlu’nun parti başkanlığı oylanacak hem de Merkez Bankası’nın (MB) Para Politikası Kurulu toplantısı yapılacak ve yeni faiz kararı açıklanacak!

Önce MB’na bir bakalım... Yeni kabinenin oluşumunun ilk gününde nasıl bir karar açıklayacağı önemli! Piyasa koşullarına, Fed’in muhtemel adımlarına, enflasyonun bulunduğu yer ve ertelenen kamu zamlarıyla ve yükselen kur ile gideceği yer göz önüne alındığında değil faiz indirmek, faiz arttırılması gereken bir dönemdeyiz. Politikacılardan gelen “faiz indir” baskısıyla geçtiğimiz üç toplantıda indirime gidildi. Ancak bu haftaki toplantıda yapılacak bir faiz indirimi, MB’nin kendi kendini ayağından vurması anlamına gelecek .

Bana göre yüzde 8.25 seviyesinde olan 1 haftalık repo faizinde (cari politika faizinde) bir indirim yapılmaması gerek. Eğer MB faiz arttıramıyorsa; hiç değilse faizi sabit tutmalıdır!

MB’nin bu haftaki kararı bence ilerisi için öenmli mesajlar içereceği için neredeyse kabinenin nasıl şekilleneceği kadar önemli.

Yeni kabine önemli

Bizim piyasalarımızın küresel piyasalardan olumsuz olarak ayrışmasının ardında yeni kurulacak kabinede ekonomi yönetiminin kimde olacağı belirsizliği önemli yer tutuyordu! Geçen hafta içinde Babacan’ın görevin koruyacağı söylemleri piyasaların moralini bir parça olsa da düzeltti. Ancak bu konuda hafta sonu da gelen haberlerde; Babacan’ın görevde kalmak için bazı şartları olduğu, bunların kabul görmeyebileceği, kabul edilişe bile Numan Kurtulmuş’un yeni görev dağılımında daha ağırlıklı bir role sahip olacağı yönünde.

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü yazımda; “Hamasetin öne çıktığı, uluslararası kredibilitesi düşük olan veya hiç olmayan isimlerin ekonominin dümenine geçmesi piyasaları tedirgin edecektir. Bu arada kabinedeki çoğunluğun “hamasi” olduğu, buna karşın tek başına Babacan’ın yer aldığı bir kombinasyon da uzun vadede işimizi zorlaştıracaktır. Son aylarda olduğu gibi etkisi sınırlı olacak bir Babacan faktörü de bir çok yatırımcıyı ikna etmeyecektir” diye yazmış ve bu “tehlikeyi” dile getirmiştim.

Bu ihtimal bu hafta açıklanacak yeni kabine için halen daha devam ediyor. Babacan’ın tek başına kaldığı hatta önümüzdeki dönemde icraatlarının kabine içindeki bakanlar tarafından eleştirildiği bir ortamda ne kadar başarılı olacağı, yabancı yatırımcıları ne kadar ikna edebileceği çok ciddi bir soru işareti!

Dolar 2.15’i test edebilir

Dolar/TL kurlarında 2.1875 seviyesi kritik eşik olmaya devam ediyor. Geçen hafta bir ara üzerine çıkılsa da herhangi bir günlük kapanış bu seviyenin üzerinde olmadı! Bu seviyenin üzerinde iki günlük kapanış olur 2.2250 ihtimali artacaktır!

MB’nin faizleri “hiç değilse sabit tutması” ve yeni kabinenin kısa zamanda açıklanmasıyla (Paritenin çok da fazla değişmediği varsayımıyla) dolar/TL kurlarında ilk aşamada 2.1650 ve ardından 2.1500 (düz!) seviyesinin teste edilmesi olasılığı yüksek! Euro/dolar paritesinde uzun zamandır “beklenen” 1.3250 seviyesi geçen hafta görüldü. Hatta Yellen’in konuşması sırasında 2.322’yi bile görüldü. Haftalık kapanışın 1.3250’nin altında olması euro’nun 1.3020 seviyesine kadar gerilemesi ihtimalini arttırıyor.

Buna karşın benim beklentim; 1.3993’den başlayan bu hareketin 1.3250’lerde konsolide olması ve euro’nun 1.30’lu seviyelere gitmeden önce 1.3405 ve hatta 1.3515 seviyelerine kadar bir düzeltme yapması yönünde. Perşembe günü açıklanacak AB bölgesi “ekonomi güven endeksi” ve Alman enflasyon verileri euro konusunda bu hafta yön gösterici olacak!

Ufuk Korcan’a başarılar...

6 yılı aşkın süreyle Vatan ekonomi servisinde birlikte büyük keyifle çalıştığım sevgili Ufuk Korcan, yeni denizlere yelken açmış. Rüzgârı bol, pruvası neta, şansı da gani gani olsun...

Yazının devamı...

Piyasaya güvercinler mi şahinler mi yön verecek?

Derecelendirme şirketlerinin yorumlarının öne çıktığı, piyasalardaki yeni hükümet beklentisinin yarattığı gerginlikle birlikte yoğun bir haftayı geride bıraktık, daha yoğununa giriyoruz. Her üç derecelendirme kuruluşu da geçtiğimiz hafta Türkiye hakkında görüşlerini açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesine “randevu” verip, bu randevusuna gelmeyen Moody’s Cuma günü yaptığı açıklamada “...Cumhurbaşkanlığı seçimi, süregelen siyasi tansiyon ile en azından Haziran 2015’te düzenlenecek olan parlamento seçimlerine dek sürecek belirsizlik nedeniyle ülkenin ekonomik ve kurumsal kredibilite sorunlarını çözemeyebilir ” diyerek ilerisi için olumsuz beklentileri olduğunu dile getirmiş.

Açıklamadan benim anladığım; Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi “çekimser” kalan Moody’s 5 Aralık’ta; eğer o zamana kadar ciddi adımlar atılmaz, kayda değer pozitif iyileşmeler olmazsa; notumuzu kıracak! S&P ve Fitch’in açıklamaları daha önceki tarihlerde olacak ve onların açıklamaları çok da umut verici değil!

Yeni kabine önemli

10 Ağustos’taki seçimden bu yana yaşanan iç siyasi gelişmeler geçtiğimiz hafta piyasalardaki “kasveti” arttırdı! Bu haftanın sonuna doğru yeni Ak Parti Genel Başkanı’nın daha doğrusu muhtemel Başbakan’ın kim olacağının açıklanacağına dair bazı açıklamalar oldu. Bunların ne kadarı hayata geçecek bilinmiyor ancak piyasalardaki genel hava Ali Babacan’ın yeni kurulacak kabinede yer almayacağı, “hamasi söylemlere” sahip isimlerin ağır basacağı yönünde.

Ekonomi yönetiminin sadece not şirketlerine veya uluslararası yatırımcılara değil, bizlere de güven vermesi, iş dünyasına yön gösterebilecek isimlerden oluşması önemli. Hamasetin öne çıktığı, uluslararası kredibilitesi düşük olan veya olmayan isimlerin ekonominin dümenine geçmesi piyasaları tedirgin edecektir. Bu arada kabinedeki çoğunluğun “hamasi” olduğu buna karşın tek başına Babacan’ın yer aldığı bir kombinasyon da uzun vadede işimizi zorlaştıracaktır. Son aylarda olduğu gibi etkisi sınırlı olacak Babacan faktörü de birçok yatırımcıyı ikna etmeyecektir.

Irak’taki iç savaşın tüm şiddeti ile sürdüğü, Rusya ile Ukrayna arasında çatışmaların yaşandığı, ABD’de Ferguson’da gece sokağa çıkma yasağının ilan edildiği bir dünyada umarım Türkiye’yi sakin sularda tutabilecek bir kabine oluşturulur!

İç siyasetin yanı sıra bu hafta Çarşamba günü; Fed’in 30 Temmuz’daki Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantı tutanakları açıklanacak. Janet Yellen’den çok şahinlerin ne dedikleri, ne kadar “ısrarlı” olduklarına bakılacak! Aynı gün İngiltere Merkez Bankası’nın toplantı notları açıklanacak. Piyasalarca pek fazla dikkate alınmasa da Fed’den önce faiz arttırma ihtimali olan ilk gelişmiş merkez bankası olması ihtimalinden dolayı bu açıklamaları dikkatle izlemekte fayda var!

Fed kararını öteler mi?

Bu haftanın finansal piyasalar adına belki de en önemli olayı 21 Ağustos’ta başlayacak olan Jackson Hole toplantısı. Fed Başkanı Yellen’ın yapacağı konuşma merakla bekleniyor. Daha önceki toplantılarda eski Fed Başkanı Bernanke; bu toplantıları “Bedava Para Paketlerini” piyasalara “çıtlatmak” için kullanmıştı. Bu seneki toplantının teması “istihdam” üzerine olacak. Yine de piyasaların gözü kulağı bu toplantıda, Yellen’de olacak. Artık radara giren faiz artışlarının zamanlaması konusunda ipuçlarını yakalamaya çalışacak. Bu arada Wall Street’in önemli ekonomistlerinin bu sene davet edilmediği, basın dahil tüm katılımcıların katılım ücreti ödedikleri bu toplantıdan çok da önemli ipuçlarını yakalamanın mümkün olmayacağını düşünüyorum. Zira toplantının teması aynı zamanda Fed’in kararlarını öteleyebileceği iyi bir “mazeret”. Konu istihdam olunca faizlerin olabildiğince uzun süre düşük kalması tercihi öne çıkabiliyor ve bence bu Fed bu tercihi sonuna kadar kullanacak. Yine de FOMC notlarında ve Jackson Hole toplantısında şahinlerin ne dedikleri önem kazanacak.

BIST’te kritik seviye

UKRAYNA ve Rusya yaptırımları nedeniyle Alman DAX Endeksi ABD borsaları kadar “başarılı” değil! Bu hafta yeniden 9.000’in altına dönerse çok da şaşırtıcı olmayacaktır. BIST 100 Endeksi 76.692 ile haftanın en düşük kapanışını yaparken, teknik olarak önemli denebilecek 76.877’den geçen yükseliş trendini aşağı kırdı. Bu haftanın ilk yarısında 75.350’yi test etme olasılığı yüksek. Bu seviye kırılırsa 73.800 ve 72.550 seviyeleri resmin içine girer.

2.1390’ın altı zor

Dolar/TL tarafı geçtiğimiz Cuma günü 2.1775 ile seçimden önceki Cuma günü görülen 2.1878 seviyesine oldukça yaklaştı. Halen daha 2.1875 seviyesi önemli bir direnç. Bu seviyenin korunacağını düşünüyorum. Aşılacak olur ise 2.2250 seviyesinin test edilme olasılığı artıyor! Bu haftanın sonuna doğru IŞİD’in elindeki rehinelerin serbest bırakılabileceğine dair bazı söylentiler var. Eğer bu gerçek olursa; ki hepimizin en büyük temennisi bu; bir de Fed’den “ipe un seriyorum” tarzı haberler gelirse piyasalarımız haftanın sonuna doğru toparlanabilir. Ancak bu durumda bile 2.1390 dolar/TL seviyesinin altına inmemiz zor görünüyor!

Yazının devamı...

Tek Seçici Stresi...

Seçim bitti, artçıları devam ediyor! Pazartesi günkü yazımda seçim belirsizliğinin ortadan kalkmasıyla piyasaların iki gün “sakin ve pozitif” bir seyir izleyeceğini yazmıştım. Değil iki gün iki saat bile sürmedi. Seçim sonuçlarının netleşmesi sonrasında sıra Başbakan’ın kim olacağı tartışmasına geldi. Kılıçlar çekildi ve mücadele başladı. 28 Ağustos’ta görev süresi dolacak olan Cumhurbaşkanı Gül’ün “Partime döneceğim” açıklamasından 2-3 saat sonra AKP Olağanüstü Genel Kurulu’nun 27 Ağustos’ta yapılacak olması piyasaları karıştırdı.

Moody’s “açıklamamasının” sonrasında Cuma günü 2.1440’tan kapatan dolar/TL günün başında 2.1350’ye (Pazartesi günü 2.1330’a kadar inebileceğini yazmıştım) kadar indi sonrasında kademeli olarak yükseldi, dün 2.1693 görüldü. BIST 100 Endeksi Cuma günü 77.751’den kapattıktan sonra Pazartesi günü ilk seansta 80.483’e kadar yükselse de açıklamalar sonrasında 77.226’dan günü kapattı. İki gündür de toparlanamadı. Bono tarafı da rahat değil. Pazartesi sabah yüzde 9.08’e gerileyen gösterge bono bileşik faizleri yüzde 9.58’e kadar yükseldi.

Tüm bunların ekonomik sebepleri yok, tamamı yeni zuhur eden politik belirsizlikten. Yeni başbakanın seçileceği olağanüstü kongrenin Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin sadece 1 gün önce yapılması, seçilecek Parti Başkanı’nın Erdoğan tarafından belirlenecek olması ve özellikle de kulislerde konuşulan muhtemel ekonomi yönetiminin, piyasalardaki endişeleri arttırıyor. Sürecin ay sonuna kalması, sürenin piyasaların beklediğinden daha uzun olması da ayrı bir etken.

Piyasalar; göreve geldiğinde pek de sıcak bakmadığı, acemi bulduğu Ali Babacan’ın yıllar geçtikçe kazandığı tecrübe ve özellikle de son birkaç yıldaki söylemlerinden sonra daha fazla güvenmeye başlamıştı. Hatta “fevri uygulamaların” en azından bir kısmına karşı çıkabildiği, yapılması gerekenlerin bir kısmını gecikmeli de olsa hayata geçirebildiği düşünülüyordu. Yeni kabinede Babacan’ın olmayacağı söylentileri piyasaların keyfini kaçırıyor.

Bono tarafı yine “likidite kuruluğunun” etkisiyle daha sığ ve hareketsiz görünse de gerek kur, gerekse de borsa tarafında oynaklık iyiden iyiye artmış durumda. Neden bu denli ciddi adımlar son dakikaya bırakılır? Cumhurbaşkanlığı adaylarının bile seçimlere 3 ay kala açıklandığı, MB Başkanı’nın, eskisinin görev süresinin dolduktan sonra atanması gibi şimdi de yeni Başbakanın kim olacağı seçimin ertesine kaldı. ABD Başkanları, seçim bittikten 4 ay sonra devir teslim yapıyorlar. Bu süre başkanların bir arada çalışıp, doğru dürüst “devir-teslim” yapabilmeleri için konulmuş bir süre. Bizde tam tersi; eskisi ofisi bıraksın, yenisi sonra gelir gibi devamlılık adına son derece anlamsız bir “gelenektir” gidiyor!

27 Ağustos’ta hem Olağanüstü Kongre, hem de MB’nin Para Politika Kurulu toplantısı var!

Son günlerde döviz kurlarındaki “oynaklığa” cevap olarak, piyasa fonlama ortalama faizlerini “hafiften yükselten” MB politik tansiyonun zirveye çıkacağı günde faiz indirebilecek mi? Daha iki hafta daha var ama ben şimdiden MB’nin ne yapacağını cidden merak ediyorum...

Yazının devamı...

Piyasalar nasıl bir sabaha uyandı?

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları piyasaları ilk aşamada olumlu etkileyecek. Ancak erken seçim ihtimalinin daha yüksek sesle konuşulacak olması iyimserliği sınırlandırabilir. Not kararı 5 Aralık’a kalmış gibi gözüken Moody’s’den gelecek açıklamalar yakından izlenecek.

Seçimi bitirdik! Bu yazıyı yazdığım sırada henüz daha seçim sonuçları resmi olarak açıklanmamıştı. Seçim sonuçlarının resmi açıklaması bir yana piyasalarda geçtiğimiz hafta yaşananların bu haftaya mutlaka yansımaları olacak.

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü yazımda “Kritik seçim haftasında Moody’s not indirir mi? ” diye sorarak yazıma başlamış, sert bir açıklama olsa bile not indirim gelmesin beklemediğimi yazmıştım. Geçtiğimiz hafta Salı günü başta Ekonomi Bakanı Zeybekci olmak üzere AKP üst yönetiminden “Moody’s’den iyi bir açıklama beklemiyoruz” mealindeki açıklamaları Türk piyasalarında “mini deprem” yaratmış, dolar/TL kurları 2.1878’e kadar yükselmişti.

Çarşamba günü; geçtiğimiz hafta içinde 2.1875 seviyesinin görülebileceğini ancak “panik yapmamak” gerektiğini de yazmıştım. Nitekim Cuma günü 2.1875 görülse bile günün/haftanın kapanışında 2.1440 seviyelerine kadar bir gerileme yaşandı.

Günün sonunda “not değerlendirmesini” açıklamasını beklenen Moody’s günün sonunda da bir açıklama yapmadı. 2013 yılının son gününde verdikleri üç tarihten “en az ikisinde” karar açıklayacağını belirtmiş olan Moody’s 8 Ağustos’taki açıklamasında “sessiz kalma hakkını” kullanmış. Şirkete “politik baskı” yapılıp yapılmadığını bilmek bugün için mümkün değil. Ancak belirtilen tarihte bir açıklama yapmaması not şirketlerinin “kredibilitesinin” bir kez daha sorgulanması anlamına geliyor. Diğer yandan 10 Ağustos’ta seçim olan bir ülkede 2 gün öncesinde bir not açıklamak; not ile ilgili karar her ne olursa olsun; zaten politik olarak algılanacaktı. Belki Moody’s kendi kendisine bu polemiğe girmeyip 8 Ağustos’taki açıklamasını “pas geçmiş” olabilir. Ha keza İsveç ve Azerbaycan’ın da notlarıyla ilgili bir açıklama yapılmamış. Şirketten “değişiklik gerekmediğinden açıklama yapılmamış” mealinde bir duyuru yapıldı! Hâlbuki normal şartlarda “notu sabit tutuldu” tarzından bir açıklama yapılırdı.

Anlaşılan Moody’s’in “not kararı” 5 Aralık’taki açıklamasına kalmış. Bugünden görünen o ki; o zaman kadar dikkate değer adımlar atmazsak; korkarım notumuzun “yatırım yapılabilir” seviyesini korumamız hayli zor olacak.

Seçim sonuçları veya Moody’s’in “açıklanmayan kararı” da ne olursa olsun geçtiğimiz hafta “malum katılım bankası” konusundaki gelişmeler ve beraberinde Başbakan Yardımcısı Ali Babacan hakkındaki yorumlar önümüzdeki döneme damgasını vuracağa benziyor. Zira “devlet eliyle” BDDK kural ve kaideleri altında çalışan bir katılım bankasının zor duruma düşürülmesi, hem bankacılık sistemi hem de Türkiye’de iş yapabilirlik adına birçok soruyu akıllara getirecektir! Notumuz ne olursa olsun...

Seçim sonuçları hepimize hayırlı olsun, barış ve huzuru getirsin!

Dolar düşecek mi çıkacak mı?

Resmi olmasa da ilk turda seçimin sonuçlandığı durumda haftanın ilk iki gününde finansal piyasaların pozitif/iyimser bir seyir izlediğini göreceğiz! Dolar/TL tarafında Cuma günkü kapanış bir anlamda bu hafta için ipuçları veriyordu zaten. Cuma günü sabahında 2.1878’i test eden dolar/TL kurlarının seçim ve “açıklanmayan” Moody’s karar(sızlığ)ından sonra 2.1330 hatta 2.1250 seviyesin test etmesi olasılığı yüksek. Bu seviyelerin önümüzdeki birkaç aylık dönemde görülebilecek düşük seviyelerden biri olma olasılığı da oldukça fazla. Zira piyasanın asıl bakacağı bundan sonra ekonomi yönetiminde kimlerin olacağı, bir “erken seçim” olup olmayacağı piyasaların gündemini belirleyecek. Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarının bir “erken seçim” olasılığını arttırması, piyasaların çok da hoşuna gitmeyecektir.

Borsa 81 bin puanın üzerini zorlayabilir!

İlk 2 gündeki iyimserlik BIST’e de olumlu yansıyacaktır. Cuma günü 77.751’e kadar gerileyen, günü 79.199 seviyesinden kapanan BIST 10 Endeksi seçim sonrasında 80.275 ve hatta 81.100 seviyesinin test edilmesi olasılığı çok yüksek.

Haftanın ortasından itibaren yurt dışındaki gelişmelere paralel bir seyir izlenecektir. Beklentim yurt dışındaki düşüş/düzeltme hareketinin bu hafta da devam edeceğinden dolayı, bizim piyasalarımızın da bu trende dahil olacağı, yeni haftanın ilk iki günündeki iyimserliğin bir süre sonra yurt dışına paralel bir seyir izleneceği yönünde.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmış olsaydı bile benzer bir seyir izleyecektik. Tek fark iki hafta boyunca piyasadaki volatilite artacak, amatör olanlar için zorlu günler olacaktı. Yaşanacak yüksek oynaklık ortamında dahi 2.1875 seviyesinin kalıcı olarak geçilmesini beklemiyorum.

Yazının devamı...

Paniğe gerek yok!

1) Moody’s açıklamasına kadar dolarda 2.1875 TL seviyesinin görülmeolasılığı hiç de az değil. Ancak bu hafta içinde geçilmesini beklemiyorum.

2) Moody’s notumuzu indirmezse Cumhurbaşkanlığı seçimi sonuçlarını takip eden önümüzdeki haftanın ilk bir-iki günü piyasalarda yumuşama olabilir.

3) Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalır ve Moody’s not indirirse önümüzdeki iki haftanın ve yılın kalanının hayli zorlu geçeceğini tahmin etmek için özel bir yeteneğe ihtiyaç yok.

Bayramdan önce hemen ortalık sakindi, tatilden bir döndük herşey birbirine karıştı! Dolar dün 2.1750’ye çıktı, Bayramdan önceki Cuma günün 84.218 ile zirvesine yakın kapatan BIST 100 dün 78.955’i gördü. Herkes sebebi Cuma günü gelecek Moody’s açıklamasına bağladı. Durum pek de öyle değil! Fed’in 30 Temmuz’daki toplantısından sonra piyasalarda “olası faiz artış tarihleri” öne çekilmeye başlandı. Buna bir de Arjantin ve Rusya’ya getirilen yeni yaptırımlar eklenince dolar tüm dünyada değer kazanmaya başladı, başta Alman Borsası olmak üzere gelişmiş ülke borsalarında düzeltmeler başladı.

Doların küresel değer kazancı gelişen ülkeleri de etkilerken, Rusya ve Arjantin’in tetiklediği dalga bizi de içine almışken önceki gün Ekonomi Bakanı Zeybekçi’nin “Moody’s’den artı yönde bir beklentim yok eksi yönde bir beklentim var” şeklindeki açıklaması piyasalarda zaten bir süredir var olan tedirginliği, kâr realizasyonu isteğini gün yüzüne çıkardı. Her ne kadar Bakan söylemini yumuşatmaya çalışsa da piyasalar bir kez karışmış oldu. “Zarar durdurma (stop loss)” işlemleri ve türevlerin de etkisiyle kurlardaki tırmanış, borsadaki düşüş hızlandı.

Şunu belirtmekte fayda var: Derecelendirme şirketleri 24 saat öncesinden ilgili ülkelerin yetkililerine yapacakları açıklamayı iletiyorlar. Ancak 3 gün önce değil. Yapılacak açıklamadaki karar değilse de açıklamanın “dili” ayarlanabiliyor.

Ekonomi Bakanı’nın piyasalar konusundaki “pratik eksikliğinden” ve duygusal yaklaşımından kaynaklandığını düşündüğüm bu açıklaması sonrasında teknik olarak önemli olan 2.1450 seviyesinin üzerine sert bir şekilde çıkıldı ve dün de gün boyu üzerinde kalındı. İlerisi için çok da iyi bir haber değil. Özellikle de kurlardaki artışların enflasyona geçişkenliği nedeniyle Merkez Bankası’nın da işini zorlaştıracak bir gelişme bu.

Teknik olarak şimdi sırada 2.1875 TL var. Moody’s açıklamasına kadar bu seviyenin görülme olasılığı hiç de az değil! Bu seviyenin bu hafta içinde geçilmesini beklemiyorum. Eğer geçilecek olur ise bir sonraki teknik seviyenin 2.2260 olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Ancak benim beklentim; Pazartesi günkü yazımda da belirttiğim üzere; Moody’s’den sert bir açıklama geleceği ancak notumuzun inmeyeceği yönünde. Bu tahmine bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur sonuçlarının takip eden önümüzdeki haftanın ilk bir-iki günü piyasalarda bir yumuşama görebiliriz. Ola ki; son iki günkü hareketler içeriden gelen bir bilgiye dayanıyorduysa (Insider Trading) ve Moody’s not indirirse, Cumhurbaşkanlığı seçimi de ikinci tura kalmışsa özellikle önümüzdeki iki haftanın ve yılın kalanının hayli zorlu geçeceğini tahmin etmek için özel bir yeteneğe, tecrübeye ihtiyaç yok!

Moody’s ve Ukrayna korkusu doları 2.1755 TL’ye yükseltti

Ukrayna-Rusya gerginliğinin sürmesi, haftabaşından bu yana kur ve tahvil faizlerindeki yükseliş ve Moody’s’in Türkiye’nin kredi notuna ilişkin yapacağı değerlendirmeye ilişkin endişelerle borsa 79 bin puanın altına indi, dolar 2.17 TL’ye sıçradı.

Gün içinde 78.955 puana kadar gerileyen BIST-100 Endeksi bu seviyeyi en son 11 Temmuz seans içinde görmüştü. Faizlerdeki yükselişe daha duyarlı olan bankacılık endeksindeki kayıp ise yüzde 3 seviyelerini buldu. NATO’nun Rusya’nın Ukrayna sınırına asker konuşlandırdığı yönündeki açıklamaları sonrası devam eden jeopolitik risklerin gelişmekte olan piyasalardan çıkışları hızlandırmasıyla dolar 2.17 TL seviyesini aştı. Güçlü ABD verileri ve artan jeopolitik risklerin yanı sıra Moody’s’in Cuma günkü kredi notu değerlendirmesinde olumsuz açıklamalar yapacağı endişeleri ile dolar/TL dünden bu yana yükseliş eğiliminde.

2.1755 TL’yi gördü

Önceki gün güne 2.13 TL seviyesinin altında başlayan dolar, son gelişmelerin ardından 31 Mart’tan bu yana en yüksek olan 2.1755’e kadar yükselirken, günü 2.1610 TL’den tamamladı.

TEB Yatırım Araştırma Müdürü İbrahim Usul, “Temmuz ayı enflasyonu sonrası hafta başından beri kur ve faizde yükseliş var. Bunun baskısının sürdüğünü görüyoruz. Jeopolitik riskler piyasaya rahatsızlık vermeye devam ediyor. Ukrayna-Rusya sınırında gerginliğin devam ediyor olması, Rusya’nın bölgede askeri yığınağı artırması tedirginliğe sebep oluyor... Moody’s’in not indirimi ihtimalinin konuşulmaya başlaması da piyasayı rahatsız ediyor” dedi.

Borsa İstanbul günü yüzde 1.5’lik düşüşle 79.432 puandan tamamladı.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.