Şampiy10
Magazin
Gündem

‘Bedava Para’ bitti şimdi ne olacak?

2008 yılından bu yana Fed’in piyasalara sağladığı likidite artışının sonuna gelindi. Fed artık yeni tahvil veya menkul kıymet almayacak. Dünkü toplantı ile Fed’in bilançosundaki genişleme bu ay sonu itibarıyla sona eriyor. Finansal tarihte önemli bir sayfa da böylelikle kapanmış oluyor.

Dünkü toplantı sonrasında yapılan resmi açıklamada artık ünlü hale gelen “Considerable time” duruyor. Ancak “hatırı sayılabilir sürenin” ne kadar uzayacağı, verilere bağlanmış durumda. Önümüzdeki dönemde istihdama ağırlıklı olarak bakacak olan Fed; enerji fiyatlarından kaynaklı düşüşler sayesinde enflasyonda da kısa vadede yaşanabilecek düşüşlerden çok uzun vadeye ağırlık vereceğini açıkladı. Açıklama, piyasaların arzuladığı kadar “güvercin” olmaktan uzak, daha “gerçekçi” bir tavır sergilemiş. Piyasalar dünkü toplantı öncesinde “gerekirse Bedava Para Paketleri’ne devam edilebilecek” tarzı bir açıklama beklentisi içindeydi. Gelmeyince işin ciddiye bindiğini düşündüler.

Faiz artışı Haziran’da

ABD 10 yıllık tahvil getirileri yükselirken asıl etki doların diğer başta euro olmak üzere önemli para birimleri karşısındaki yükselişi hızlı oldu. ABD hisseleri çok da olumsuz bir tepki vermedi. Aslında bunun ardında tam da “bedava para döneminin” sona ermediği, ‘evet Fed ek likidite vermese de cari faiz oranlarını bir süre daha koruyacağı’ beklentisi var. Benim uzun zamandan beri tahminim 2015’in ikinci çeyreğin sonlarına yakın 16-17 Haziran’da yapılacak Fed’in Federal Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında ilk faiz artışını yapacağı yönünde. Bu toplantının basın toplantısını da kapsaması bence bu ihtimali arttırıyor.

Bizim seçim dönemimize; şimdilik öncesine; denk gelmesi bu toplantının önemini bizim için arttıracak. Her halükârda o tarih yaklaşmadan önce piyasa faiz artışını önceden fiyatlayacaktır. Bugün için Fed de piyasa da ‘Bekleyip görelim’ diyor. Yılın son iki ayına girilmişken kimse risk almak, yılın kazanımlarını kaybetmek istemeyecektir. Faiz artışıyla ilgili fiyatlamalar/tahminler Ocak ayının ikinci yarısından itibaren hareketlenecektir.

Bu dönemde ABD 10 yıllık tahvil getirilerini yakından izlemekte fayda var. Yüzde 2.50’lik seviye önemli. Üzerine geçilmedikçe piyasa çok da fazla önemsemeyecektir. Ancak üzerine yakın zamanda çıkılacak olur ise piyasalardaki oynaklık fazlasıyla artar.

ABD tahvil getirilerinde yükselişler dikkat çeker hale geldiğinde gelişen ülke piyasalarına fon girişleri “nazlanmaya” başlayacak, risk primleri de artacaktır. Fonlamasını kısa vadeli yurt dışı borçlanmalarıyla yürüten şirketlerin bu konuda dikkatli olmaları gereken zamanlara yaklaştık!

Yazının devamı...

AB’deki stres testi bizi strese sokar mı?

25 bankanın Avrupa Merkez Bankası’nın yaptığı stres testini geçememesinin, piyasaları etkileme ihtimali zayıf. Ancak Fed toplantısı öncesi ortaya çıkan tablo gerginliği artırır.

Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 31 Aralık 2013 bilançoları üzerinden 130 banka için yaptığı stres testini geçemeyen banka sayısı ve toplam sermaye açığı beklentilerinin biraz üzerinde geldi.

25 banka testi geçememiş durumda. Testi geçemeyen bankalardan 9’u İtalyan bankası, Kıbrıs ve Yunanistan’dan 3, Slovenya ve Belçika’dan 2 banka, Almanya, Avusturya, İspanya, Fransa, İrlanda ve Portekiz’den de 1 banka stres testini geçememiş durumda. Bu bankalardan 12’si 2014 yılı için de atılması gereken adımları atmış durumda. Testi geçemeyen ve sermaye açığını gideremeyen 13 banka, önümüzdeki 2 haftada regülatörlere açıklarını kapatmak için ne tür planlarının olduğunu açıklamak zorunda.

Tedbirler işe yaramadı

Bir yılı aşkın süredir devam eden zahmetli süreç, Avrupalı yöneticilerin kıtada bankacılık konusundaki endişeleri yok etmek, bankacılık sistemine olanı güveni yeniden tesis etmek için bir anlamda “son çare” olarak görülüyor. Zira AB’deki “büyüyememe” sorunun temeli olarak bankacılık sitemindeki sorunlar görülüyor. Bankacılık sistemi içinde kim sağlam, kim çürük bilinemediğinden; bir türlü güven tesis edilemiyor. Güven tesis edilemeyince de ECB’nin atmış olduğu adımlar, aldığı tedbirler bir türlü amacına ulaşamıyor.

Uzun bir süredir beklenen sonuçlar açıklandı. Bundan sonra 13 banka il ilgili; aralarındaki en büyük sorun İtalyan Monte Paschi’de olduğu ifade ediliyor; sorunlar şu veya bu şekilde çözülebilirse AB’deki bankacılık sorunu aşılabilecek.

Ancak bunu için AB’nin net bir karar vermesi gerekiyor. O da 2016’ya ertelene bizim BDDK benzeri bir yapının 2016’da mı yoksa daha önce mi kurulacağı kararı. Eğer ertelemeye devam edeceklerse 13 bankadan sermayesini yükseltemeyecek olanlar ne olacak? Bunlara TMSF benzeri bir yapı el koyacak mı, yoksa ülkeler kendi kükümranlık alanlarındaki bankaları kendileri mi halledecek? ECB mi? Eğer ECB ise yaptırım gücü ne? AB için bu soruların cevapları halen daha muğlak! AB’deki problemi yaratan da bu değil mi zaten?

Sorun 10 milyar euroda

Gelelim bu testin bugün ve sonraki günlerdeki sonuçlarına... 25 milyar dolarlık sermaye açığının 15 milyar eurosu karşılanmış görünüyor. Sorun 10 milyar euroda kilitleniyor ki bu rakam piyasaların kaldıramayacağı bir rakam değil! Bu sonuçların, temelde piyasaları olumsuz etkilemesi ihtimali bence düşük.

Yellen’in önemli kararı

Ancak açıklamanın Fed’in bu haftaki toplantısı öncesinde yapılması piyasalardaki gerginliği arttırması ihtimali yüksek. En azından neyn ne olduğu anlaşılana kadar piyasalar bu açıklamayı olumsuz fiyatlayabilirler. Arkasından Fed’in “tarihi toplantısı” 28-29 Ekim’de yapılacak. Fed; parasal genişlemenin finalini ilan edecek! Piyasalar bu toplantıdan geleceğe dair sinyaller almayı umuyor! Neredeyse üç ayrı “okulun” farklı görüşler ifade edeceği toplantıdan benim beklentim Yellen’in ekolünün “galip çıkması”. Yani, “güvercin tavrın” olabildiğince sürdürüleceğinin ifade edilmesini bekliyorum. Ancak bu karar bile piyasaları coşturmaya yetmeyecek.

Euro/dolar paritesi ne olur?

Fed’in kararından önce hisse senedi piyasalarında olmasa bile Euro/dolar ve dolar endeksi cephesinde AB’den gelen stres testi haberleri fiyatlanacak. Haftanın ilk günlerinde doların değer kazanacağı birkaç gün yaşayacağız. Bu değer kazanma TL karşısında çok fazla hissedilmese de Euro karşısında dikkat çekici olabilir.

Teknik olarak önceki hafta görülen 1.2887 seviyesi önemli bir düzeltme seviyesinin de (1.2850 kritik önemdeydi) üzerine çıkıldığı bir gündü ancak üzerinde bir kapanış olmadı! Bu haftanın başında 1.2435’e kadar uzanan, doların değer kazandığı bir hareket görebiliriz.

Yok eğer; piyasalar ECB’nin stres testini “Monte Paschi’yi zaten biliyorduk, kötüsü geride kaldı” diye algılayacak olursa; ben beklemiyorum ama ‘euro’nun değer kazandığını bile görebiliriz. Bu durumda yine 1.2850 seviyesi önemli olacak!

Dolar 2.22’yi test eder

Geçtiğimiz haftanın bizim piyasalarımız açısından en önemli olayı PPK toplantısıydı. Merkez Bankası faizlerde ve zorunlu karşılık oranlarında herhangi bir değişiklik yapmadı. Toplantı öncesinde açıklanan “çekirdek yükümlülüklere faiz verilmesi” kararı yine karmaşık, anlaşılması zor bir mekanizmaya dayandırılsa da borsa tarafından bankacılık sektörü hisselerinde bir ralli yaşanmasına yardımcı oldu. Bu hafta içinde Fed’den gelecek habere göre dolar/TL kurlarında; paritenin de katkısı ile; oynak bir seyir izleyebiliriz. Fed’in “güvercin tavrını” sürdürmesi durumunda dolar/TL kurlarında 2.2250 seviyesi test edilebilir. Aşağısına inilmesi “arızi” olacak, kısa zamanda yeniden 2.2250 seviyesinin üzerine çıkıldığını göreceğiz. Gerek ECB’nin stres testi gerekse de Fed’deki “çatlak seslerin” yükselmesi nedeniyle doların değer kazandığı (DXY endeksinin yükseldiği) bir dönemde 2.2650 seviyesinin test edildiğine şahit olabiliriz. Bu seviyenin aşılması durumunda; her ne kadar bu hafta için beklemiyorsam da; 2.2880 seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır.

Yazının devamı...

Petrol savaşından kim galip çıkacak?

Ham petrol fiyatları dört aydan daha kısa sürede yüzde 28’e yakın düştü. 23 Haziran’da 115.6 dolar seviyesinde olan petrolün varil fiyatı 16 Ekim’de 82.90 dolara kadar geriledi. Hem cari açık için, hem de biz tüketicilerin ödediği pompa fiyatının düşmesi açısından bizim için çok iyi haber bu. Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın ifadesiyle; petrol fiyatlarında bir yıl boyunca 86 dolar ortalamayı koruyabilirsek; 3.2-3.4 milyar dolar arasında tasarruf edecekmişiz. (Bu rakamın 2015 yılında KİT’lerin zararını karşılayacağını da bu vesile ile öğrenmiş olduk!)

Kaya gazı zorlayacak

Petrol fiyatlarındaki bu düşüşle ilgili değişik sebepler sıralanıyor. Bunların içinde küresel ekonominin yavaşlamasıyla düşen talep ile ABD’deki ‘kaya gazı/petrolündeki’ üretimin son yıllarda ciddi miktarlarda artması ve ABD’nin bu yıl ilk kez petrol ihracına izin vermesi temel faktörler olarak sıralanıyor. Bunların yanı sıra son günlerde daha fazla konuşulmaya başlanan “komplo teorileri” de yok değil. ABD’nin yönlendirmesi ile Suudi Arabistan’ın fiyatların düşmesi için üretimi arttırması veya düşüşe karşı üretimi kısılması konusunda OPEC’e acil toplantı çağrısı yapan Venezuela’yı muhatap bile almamış olması bunların arasında en popüler olanı. Hatta büyük alıcılara el altından iskonto verildiği dedikodusu bile var!

Bu sayede bir taşla hem Rusya hem de İran vurulmuş oluyor (muş)! Her 1 dolarlık düşüş Rusya’nın gelirini 2 milyar dolara azaltırken, 90 dolara düşen petrol fiyatı Rusya’nın GSMH’sini yüzde 1.2 aşağı çektiği hesaplanıyor. Rusya’nın bütçesinde petrol 100 dolarak olarak varsayılırken, bu rakamın İran için 120 dolar olduğu hesaplanmış. S.Arabistan için bütçede denkliği sağlayacak rakamın 83 dolar olduğu hesaplanırken Kuveyt, Katar ve BAE için 35-45 dolar gibi çok daha aşağıda rakamlar telaffuz ediliyor. 80 dolara düşmesi S.Arabistan’ı bütçe olarak çok sarsmayacağı gibi 735 milyar dolarlık rezervleriyle de bu politikayı 1-2 yıl sürdürebileceği konuşuluyor.

Diğer yandan önümüzdeki yıllarda S.Arabistan’ı en fazla zorlayacak konuların başında da ABD’deki ‘kaya gazı/petrolü’ geliyor. Bu teknoloji ile çıkarılan petrolün varil maliyetinin 80 dolar bölgesi olduğu düşünülürse, S.Arabistan’ın bu konudaki rakiplerini yatırımlardan vazgeçirmek/erteletmek için bu yola başvurduğu da “komplo teorileri” arasında!

Yakın zamanda 110 dolara çıkmaz

Bunlara karşın dün Rusya Enerji Bakanı Alexander Novak, “Düşük talebe bağlı olarak Haziran sonundan bu yana yaklaşık dörtte bir oranında gerileyen petrolün varil fiyatının, uzun vadede yeniden 90-110 dolar seviyelerine ulaşacağını” söyledi. AA’nın 10 Ekim’deki haberinde Hazar Strateji Enstitüsü Analisti Mubariz Hasanov da bir ülkenin petrol fiyatlarını tek başına etkileyemeyeceğini söylemiş.

Kendi adıma ne komplolara ne de petrol ihraç eden iki ülkeden gelen bu umutlu yorumlara mesafeli bakıyorum. Temel taraftaki talep azlığı ve “kayaç petrolü” bence daha önemli faktörler. Yakın zamanda Rus Bakan Novak gibi 100-110 dolarlar olmasa da 90-95 dolar bandının test edileceğini tahmin ediyorum.

Önümüzdeki yıl içinde 70 doların altına inilmesi S.Arabistan hakkındaki iddiaları haklı çıkarabilir. Arızi olarak bu seviyelere inilse de benim beklentim yıl ortalamasının 85 dolarlar civarında olacağı yönünde. Hiç de fena olmaz hani, KİT’lerin zararı çıkar!

Yazının devamı...

Bu rüzgarla TL’deki değerlenme sürer mi?

TL’deki değerlenmenin bu hafta 2.2240 seviyelerine kadar devam etmesi olasılığı var. Bu seviye hem düzeltme hem trend açısından önemli. Ancak dolar/TL’de yıl sonuna kadar oynaklık sürer.

Geçtiğimiz haftaya Fed Başkanları ve AB ekonomisinden gelen haberler damgasını vurdu. Fed başkanları geçtiğimiz hafta hayli gevezeydi. Geçen hafta sonu Fed Başkan Yardımcısı Stanley Fischer’in IMF-Dünya Bankası toplantısında yaptığı konuşmada; dünya büyümesinin beklentilerden zayıf kalması durumunda, Fed’in gevşek para politikasından çıkışının daha yavaş olabileceğini söylemesi bir anlamda piyasaları rahatlattı. Fed’in sadece ABD için değil, aldığı kararların dünya ekonomisi için de önemli hale geldiğini vurgulayan Fischer’in konuşmasına bir destek de St.Louis Fed Başkanı Bullard’dan geldi.

Bullard, Fed’in enflasyonun hedeflenen yüzde 2 seviyesine ulaş(a)maması durumunda tahvil alım programının uzatılabileceğini söylemesi piyasaların “iştahını” açtı. Enflayon konusundaki yoruma destek New York, Chicago ve Minneapolis Fed Başkanları’ndan da gelince piyasalar bardağın dolu tarafını satın aldılar, ABD borsaları yükselirken, dolar endeksi (DXY) geriledi, güvenli liman olarak algılan ve getirisi hafta içinde 1.9882’ye kadar gerileyen ABD 10 yıllık tahvil getirileri yeniden 2.1950 seviyesine kadar yükseldi!

AB’de hava puslu

İyimser yorumlara bir tek itiraz Philadelphia Fed Başkanı Plosser’dan geldi. Hedefin altında kalan enflasyon ve istihdam konusunda yaşanan ilerleme dikkate alındığında faiz artışlarının beklenenden (piyasanın genel beklentisi 2015’in dördüncü çeyreğinde) daha erken bir faiz artışı olabileceğini söyledi. Bu itiraz şimdilik pek dikkate alınmış değil.

Geçtiğimiz hafta AB’den büyümeye ve bölgede yaşanan durgunluğa dair gelen olumsuz haberlere bir yenisi eklendi. Almanya’da hükümet, IMF’nin tahminlerine benzer şekilde 2014 büyüme tahminini yüzde 1.8’den 1.2’ye, 2015’i de yüzde 2.0’den 1.3’e indirdiğini açıkladı. AB Bölgesi’nin lokomotifi konumundaki Almanya’nın karamsar bir tablo çizmesi piyasaların kafasını karıştırdı. AB bölgesinden gelen haberler bizim için de büyüme ve ihracat açısından ufku karartan bir tablo çizilmesine sebep oluyor.

Yine de piyasalar işin pozitif tarafına bakıyor ve Fed’in kısa zamanda faizleri arttırmayacağını, faiz artışını olabildiğince ertelemek için her türlü mazereti kullanacağına bir kez daha ikna olduğundan dolayı; temel verileri bir kenara bırakarak; geçtiğimiz hafta iyimserliği satın aldı! Dolar/TL kurları 2.2450 ile hafta boyunca görülen en düşük seviyeden haftayı kapatırken gösterge bono bileşik faizleri yüzde 8.82 bileşik getiri ile 1 Ağustos’tan bu yana en düşük haftalık kapanışını gerçekleştirdi.

Gözler PPK’da

Piyasalarda “geçici de olsa” yaşanan bu iyimserliğin yaşandığı bu haftada Merkez Bankası’nda Para Politikası Kurulu (PPK) toplanacak. Perşembe günü yapılacak toplantıdan herhangi bir faiz değişikliği kararı beklenmiyor. Doğrusunu isterseniz ben de beklemiyorum. Geçtiğimiz hafta açıklanan MB Beklenti Anketi’ne göre enflasyon beklentileri 2014 sonu için yüzde 8.89’dan 9.16’ya yükselmiş durumda. Gelecek 12 aylık enflasyon beklentisi de yüzde 7.44’ten 7.54’e yükselmesi piyasaların Orta Vadeli Program’dan farklı bir beklenti içinde olduğunu vurgulaması açısından önemli!

Görünen o ki enflasyon konusundaki beklentilerdeki bozulma devam ediyor. Bu konuda MB’nin bir anlamda eli kolu bağlı. Politikacılardan gelen baskılar sürüyor. Ancak sesler eskisi kadar yüksek çıkmıyor. Görünen o ki Perşembe günü MB’nin yapacağı PPK toplantısı herhalde son 3-4 toplantı arasında en “rahat” olanı, en az baskı altına alınmış olanı olacak. PPK’nın her şeyi olduğu gibi korumasını da beklemiyorum. MB döviz zorunlu karşılık oranlarını; bir miktar “görünür rezerv” kaybetmeyi de göze alarak; düşürebilir. Kayda değer bir likidite sağlayacak düşüş olsa da “gerektiğinde adım atabileceğini” gösterme adına “sürpriz” gelebilir.

Büyük coşku beklemeyin!

Ola ki PPK’dan dövizdeki gerilimi düşürecek, zorunlu karşılıklarda ufak da olsa bir indirim gelecek olursa geçtiğimiz hafta başlayan TL’deki değerlenme süreci bu hafta da sürebilir. Ancak geçtiğimiz hafta kadar büyük bir coşku beklemeyin! Teknik olarak bakıldığında TL’deki değerlenmenin bu hafta 2.2240 seviyelerine kadar devam etmesi olasılığı var! Bu seviye hem “düzeltme” hem de “trend” açısından önemli. Aşağı kırılacağını sanmıyorum! Her ne kadar yılı bu seviyelerde kapanacağı tahminimi daha önceleri dile getirmiş olsam da yıl sonuna kadar oynaklık artarak devam edecek. Arada bu seviyenin hatta 2.2650-2.2850 bandının birkaç test edileceğini de tahmin ediyorum. 2.2250’nin yıl sonuna kadar olan dönemde önemli destek/düşük seviyelerinden biri olacağını düşünüyorum. 2.30’lu seviyelerde ithalat veya borç ödemelerini ertelemiş olan şirketlerin/bireylerin bu seviyeye inildiğinde ihtiyaçlarının bir kısmını kapatmalarında bence fayda var! Bu hafta için yukarıdaki 2.3075 seviyesi önemli seviye.

Yazının devamı...

Piyasalar kırılır mı?

Bu hafta gerek iç piyasa gerekse de küresel tarafta önemli eşiklerin aşıldığı bir haftaya başlıyoruz. Bizim dışımızdaki piyasalara baktığımızda ABD borsa endekslerinin teknik analiz açısından kritik olan 200 günlük Basit Hareketli Ortalama’nın (BHO) altına inildiği bir dönemdeyiz. S&P 500 endeksi 200 günlük BHO’ya oldukça yaklaşmış olsa da Dow Jones ve Nasdaq endeksleri geçtiğimiz Cuma günü bu kendi 200 günlük BHO’larının altında bir kapanış yaptı!

IMF’nin yıllık toplantısında konuşan Fed Başkan Yardımcısı Stanley Fischer, “ABD ekonomisi iyi gidiyor olsa bile küresel ekonomide zayıflama görürse Fed’in faiz artırım sürecinin yavaşlatabileceğini” söyledi! Piyasalar için “iyi gibi görünen” bir haber bu! Fischer hem FED Başkan Yardımcısı, hem İsrail Merkez Bankası Başkanı hem de 2001 krizi sırasında “dalgalı kura geçmemizi söyleyen IMF Başkan Yardımcısı. Fischer’in söyledikleri ABD borsalarındaki düşüşü durdurur mu? Durdurabileceğini sanmıyorum ama yavaşlatabilir!

Yine de bu hafta piyasalar açısından zorlu bir hafta olacak! Neden derseniz teknik olarak ABD borsalarının kritik eşikleri aşağı yönde geçmesinin yanı sıra gelişen ülkeler adına Rus Rublesi’ndeki hareket de bizim piyasalarımız için ciddi bir tehdit haline geldi. Rus Merkez Bankası’nın müdahalelerine rağmen ruble geçtiğimiz hafta dolar karşısında 40 seviyesini geçerek 40.46 ile tarihi zirvelerine kadar değer kaybetti! Gelişen ülkeler adına; hele ki TL ile aynı zaman diliminde işlem gören bir para birimi olarak; Türk piyasalarını da yakından ilgilendiriyor!

Ekonomi yönetiminin attığı adımlar hayata geçmeli...

Tüm bunlara karşın ekonomi yönetimi bazı adımlar atmaya çalışıyor. TRT Haber’in haberine göre; Bakan Nihat Zeybekci, “Japonya’yla serbest ticaret anlaşması görüşmelerine başladık. Kore’yle bitirdik, şu anda yürürlüğe girdi. Şu anda yetmiyor bunu genişletiyoruz. İran’la tercihli ticaret anlaşmamızı imzaladık, onayladık. Moldova’yla imzaladık. Şimdi Kosta Rika ile Orta Amerika’da birçok yönüyle bize benzeyen, stratejik anlamda da her şeyin orta yerinde olan bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması görüşmelerine devam ediyoruz” şeklinde konuşmuş. Umarım bu anlaşmalar gerçekten hayata geçer. Özellikle İran ile olanın uluslararası hukuk açısından nasıl uygulanacağını da öğrensek çok iyi olacaktı. Açıklamanın devamında Zeybekci; “Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’yla (TTIP) ABD, Avrupa Birliği ile yeniden bir araya geliyor. Sadece ekonomik değil siyasi bir birlik kuruluyor. Diğer taraftan Amerika, Japonya ve Yeni Zelanda da dahil olmak üzere 15 tane pasifik ülkesiyle TPP projesini ortaya koyuyor” demiş. Umarım bu anlaşmalar uluslararası anlaşmalarla uyumludur ve gerçekten hayata geçer. Yoksa sadece TTIP’e karşı adımlarsa ve uluslararası hukuk konusunda sorunlar yaşanacak ve bu anlaşmalar hayata geçmeyecekse, “popülist” anlaşmalardan öteye gidemeyeceğiz demektir!

Bu hafta dikkat edilmesi gereken seviyeler nelerdir derseniz...

ABD borsalarında belirttiğim üzere 200 günlük BHO’lar açısından kritik seviyelerin altında kalınacak olur ise küresel olarak geri çekilmelerin yaşadığı, majör bir düzeltmenin başladığı bir döneme şahit olabiliriz! Dow Jones için 16.592 önemliydi, altında bir haftalık/günlük kapanış oldu. Yeni hedef 16.200 seviyesi. Nasdaq için de ha keza 4.300 seviyesi önemliydi, altındaki kapanış sonrasında 4.185 seviyesi “yeni hedef” olarak karşımıza çıkıyor!

Dolarda 2.3075’e dikkat!

ABD’DEKİ benzer tepkiyi BIST 100 endeksinde de göreceğiz. İlk aşamada geçtiğimiz Çarşamba-Perşembe ile Perşembe-Cuma günleri arasında oluşan “boşluktan” geriye kalan 72.943-73.494 arasındaki fark kapanacak gibi. Sonrasında 73.180’den geçen 200 günlük BHO’nın korunup korunmadığına bakacağız. Kobani’nin (IŞ)İD eline geçmesi durumunda bu seviyenin korunması neredeyse imkansız olacaktır. Eğer Kobani “düşmezse” hem BIST tarafında hem de dolar/TL tarafında şok hareketler görmeyiz! Aksi durumda piyasalarda “oynaklığın” iyiden iyiye arttığı, geçen hafta döviz depolarına indirim yapan TCMB’den yep yeni adımlar duyacağımız bir haftayı yaşıyor olacağız! Dolar/TL için halen daha 2.3075 seviyesi kritik! Geçtiğimiz hafta 2.3070 seviyesi test edilse de aşılmadı, bu hafta da aşılacağını sanmıyorum. Aşılacak olur ise önümüzdeki haftalarda/aylarda 27 Ocak 2014’te test edilen 2.39 seviyesinin yeniden test edilmesi işten bile değil!

Yazının devamı...

Piyasalara Fed morali

Amerikan Merkez Bankası’nın tutanaklarından faiz artırımını öteleyebileceği sinyalinin gelmesi piyasalara moral verdi. Dolar 2.30 TL seviyesinden 2.25’e gerilerken, borsa yüzde 3.1 yükseldi

Kobani’deki çatışmalar devam ettiği, yurt içinde de gösterilerin hızla tırmandığı bir ortamda dün Demirtaş’tan gelen açıklamalar piyasaları az da olsa umutlandırdı. Barış süreci için görüşmelerin devamı yönündeki tavır bir çözüm bulanacak umudunu yeşertti.

Geleceğimiz adına umuyor ve diliyorum ki sağduyulu, toplumsal barışı yeniden tesis edecek ve kutuplaşmaların daha da keskinleşmemesi için adımlar atılacak. Bu konudaki umudumu korumak istiyorum. Sadece bizler için değil, çocuklarımız ve gelecek nesiller için de bunu canı gönülden diliyorum.

Faizler düşük kalacak

Finansal piyasaları biraz da olsa rahatlatan; içerideki mesajlardan belki de daha fazla etkileyen Fed’in 16-17 Eylül’deki FOMC (Federal Açık Piyasa Komitesi) toplantısı notlarının açıklanması oldu. Piyasalar toplantıda olası faiz artışlarının zamanlamasının konuşulmasından endişe ediyordu. Pek de öyle olmamış. Notlarda Fed’in faizleri “kayda değer bir süre düşük tutacağını” söylemeye devam etmesi piyasaları memnun etti. Bu sayede ABD borsalarında adeta mini bir ralli yaşandı.

Fed’in; ABD büyümesinin yanı sıra diğer ülkelerin daha doğrusu küresel ekonomiye daha fazla vurgu yapması dikkat çeken bir noktaydı. Bu bağlamda birkaç üyenin “güçlü doların” ileride sorun yaratabileceğini söylemesi bir süredir euro karşısında fazlasıyla değer kazanmış olan dolarda br süre önce başlamış olan “düzeltmeyi” de güçlendirdi. Geçtiğimiz hafta sonu dolar karşısında 1.2501 seviyesine kadar gerileyen euro dün 1.2791’e kadar yükseldi.

Doların değer kaybetmesi, Fed notları dolar/TL kurlarında; Çarşamba günkü yazımda belirttiğim 2.2550 seviyelerinin de altına inilmesini sağladı, gün içinde 2.2525 seviyeleri de test edildi. Asıl çarpıcı hareket BIST tarafında oldu. Gösterilerin tırmanması ve ölü sayısının artmasıyla birlikte bayramdan sonraki ilk işlem gününde 72.612’ye kadar gerileyip günü 72.943’ten kapatan BIST dün “boşluklu” bir açılış sonrasında günü yüzde 3.1’lik yükselişle 75.208’den kapattı!

Tüm dünya Kobani için çözümü Türkiye’den bekliyor! Bu konuda (IŞ)İD’e karşı bir hamle yapacak ve oradaki Kürtler’in katledilmesinin önüne geçebilecek olur isek piyasalardaki iyimser hava bir süre daha devam edebilir.

Ancak bu konuda bir adım atılmaz, Kobani düşerse; bu durum kaçınılmaz olarak Barış Sürecini tehlikeye sokacaktır. Bu da bundan sonraki dönemde hem içeride hem de dışarıda zorlu bir döneme giriyor anlamına gelecek. Bunun da piyasalara kısa vadeden çok, orta-uzun vadede olumsuz yansımaları olacaktır.

Umarım sağduyu galip gelir!

Yazının devamı...

Türkiye’yi koruyalım

Emekli Büyükelçi ve CHP Milletvekili Osman Korutürk’ün sorusu geçerliliğini koruyor.

Korutürk’ün cevap aradığı soru şuydu: “ABD Başkanı Obama’nın yapmak istemediği harekâtı Türk askerine mi yaptıracaksınız?”

Kürt davası yıllardan beri güç kullanma tehditleri eşliğinde ve ırkçı mezhepçi tahrikler temelinde kızıştırıldı.

Tedbirsiz, hatta ahlâk dışı basınç nihayet patlama yaratmıştır.

Ülke nefret ateşi ile yanıyor.

İyi Müslüman olduğunu söyleyerek bir yandan da Müslümanlara katliam uygulayan IŞİD adlı vahşi terör örgütü akılcı çözümler üretemeyen “düşman”a kök söktürüyor.

Bir patlama olacağı belliydi.

Ama tahrikçinin Kürt siyasetinin Millet Meclisi’ndeki temsilcilerinden olacağı akla gelmemişti.

Sokağa çağrı yanlışı

Kürtlerin siyasetlerini demokrasi ikliminde yürütebilecekleri özgür bir zemin Türkiye’de var.

O imkân bölgede Kürtlerin yaşadığı hiçbir ülkede Türkiye’dekinin kıdemine ve kalitesine yaklaşmamıştır bile.

Ama buna rağmen Kürt siyasi hareketinin örgütü HDP şiddet dönemini temelli sonlandırma umudu yaratan Çözüm Süreci’ni havaya uçurmaktan kaçınmadı.

HDP, Çözüm Sürecine ölümcül zarar verebileceğini bile bile sokağa çağrı yaptı.

Bu kadar kısa zamanda büyüklü küçüklü onlarca kentte isyan manzaralarının oluşması, PKK’nın şehirlerde de terör şantajı yapmaya hazırlıklı olduğunu gösteriyor.

Cumhurbaşkanı’nın tepkisi yersiz değildir.

Cumhurbaşkanı “Hem tezkereye karşı çıkıyor hem de Kobani’yi çözüm sürecinin şantajı haline getirmeye çalışıyorlar“ dedi.

İlâhi bir lütuf...

Bizim siyasetçilerin içinde sanki her an uyanmaya hazır sırtlanlar uyuyor.

HDP’nin çağrısına İçişleri Bakanı Efkan Alâ 18 hayatın söndüğü şiddet olaylarına tepki verirken aşırı gitti.

“Şiddet bir çözüm yöntemi değildir. Şiddet misliyle karşılık bulur“ dedi.

Ona da CHP lideri Kılıçdaroğlu yetişti; “Şiddeti misliyle bastırırım dediğiniz andan itibaren daha tehlikeli sonuçların oluşmasına yol açarsınız. Şiddet çözüm değildir!”

Aklı başında insanlar hele Çözüm Süreci’ni destekliyorlarsa Türkiye’nin istikrarı üstüne titremeleri gerekir.

Türkiye’nin Kürtler için ilâhi bir lütuf olduğunu anlamak için iki milyona yaklaşan göçmeni nasıl misafir ettiğine baksın, neredeyse ülke nüfusu barındırmanın doğuracağı ekonomik külfetin hesabını yapsın.

Şiddete boğulmuş toplumlar, kurtuluşu savaşta arayabilirler.

Tanrı Türkiye’yi savaştan korusun!

Yazının devamı...

Fitch iyimserliğini Kobani bozabilir mi?

Bayram tatili öncesinde piyasalardaki gerginliği arttıran birçok faktör vardı. Bunların en başında da 3 Ekim’de Fitch’in açıklaması geliyordu. Geçtiğimiz hafta bu konudaki yazımda yüzde 65 olasılıkla notumuzun aynı kalırken “görünümün” negatife düşeceğini tahmin ettiğimi yazmıştım. Fitch benden de “iyimser” bir tavır alarak hem notu, hem de görünümü aynı bıraktı. Piyasaların üzerindeki önemli bir gölge de böylelikle kalkmış oldu.

Euro/Dolar’da düzeltme

Biz tatildeyken küreyi ilgilendiren en önemli açıklama ABD’den geldi. ABD’de Ağustos ayında Tarım Dışı İstihdamın 215 bin kişi artması beklenirken, artış 248 bin kişi olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz ayın 142 bin artış olarak açıklanan verisi de 180 bin artış olarak revize edildi. Yüzde 6.1 olması beklenen işsizlik oranı ise 2008 Temmuz ayından bu yana en düşük seviye olan yüzde 5.9 olarak açıklandı. Fed’in parasal genişlemeyi sonlandırma konusunda bir şüpheye yer bırakmayan bu veriden sonra doların euro karşısında Ağustos 2012’den bu yana en düşük seviye olan 1.2501’e kadar değer kazandığı görüldü. Bu haftanın başından bu yana bir düzeltme yaşanıyor. Bu düzeltmenin devamı halinde euro/dolar paritesinde 1.2780-1.2850 bandına kadar devam etmesi ihtimali var. 1.25’in altına inilmesi durumunda da 1.2435 “nihai hedefin” görülmesi an meselesi olacaktır.

Enflasyondan katkı

Tatile başlamadan önce arife günü açıklanan Eylül TÜFE rakamı yüzde 0.14 olarak açıklanırken; yıllık tüketici enflasyonu Haziran ayından sonra ilk kez düşerek Ağustos’taki yüzde 9.54’den yüzde 8.86’ya geriledi. Fitch’in notumuzu aynen koruması ve “iyimser” kabul edilebilecek enflasyon verisi bu kısa haftada piyasaların pozitif bir seyir izlemesine katkıda bulanacağa benziyor.

Brezilya seçimleri

Buna bir katkı da Brezilya’dan geldi. Geçtiğimiz hafta sonu yapılan başkanlık seçiminde Rousseff ile Neves ikinci tura kaldılar. “Piyasa dostu” olarak bilinen Neves’in tahminlerin çok üzerinde oy alması Brezilya piyasalarında coşkuyla karşılandı. Gelişen ülke piyasalarındaki baskı da azaldı.

Yine de tedbiri elden bırakmayın

Güney sınırımızdaki gelişmeleri adeta “yabancı yatırımcı gözüyle” izleyen finansal piyasalar açısından bu haftanın görece olarak sakin geçmesi ihtimali yüksek. Kobani’deki Kürt direnişi bu yazı yazıldığı sırada devam ediyordu. Kobani’nin (IŞ)İD’in eline geçmesi ya da Kürtlerin kontrolünde kalması önümüzdeki dönemde çok farklı politikalara yol açacak. Bu konudaki olası sonuçlar için “Kürtlerin kalbini Suriye’de kırıp Türkiye’de kazanamazsınız” yorumuyla dikkati çeken Ruşen Çakır’ın 6 Ekim’de Gazete Vatan’daki “Kobani ile PKK’yı, PKK ile de (IŞ)İD’i eşitlerseniz” başlıklı yazısına bir göz atmanızda fayda var.

Geçtiğimiz Cuma günü Fitch’in geciken açıklaması öncesinde Rus rublesinin tarihinde ilk kez dolar karşısında 40’ın; Brezilya realinin 2.50’nin üzerine çıktığı, gelişen ülke para birimlerinin dolar karşısında değer kaybettiği bir zamanda TL’de 2.3070 seviyesine kadar yükseldi. Fitch ve Brezilya seçim sonuçlarıyla birlikte TL’nin değer kaybı durdu ve hatta değer bile kazandı. Bunların hepsi biz tatildeyken oldu. Önümüzdeki günlerde dolar/TL kurlarının 2.2550 seviyelerini test ettiğini görebiliriz. Bu seviyenin kırılması durumunda 2.2250 seviyelerinin bile konuşulduğunu duyabiliriz. Yine de siz siz olun, 2.25’in altındaki hareketlerde oldukça “seçici” olun derim. Zira Kobani’nin düşmesi durumunda 15 Ekim’e kadar süre verilen “Barış Sürecinin” sonlanması durumunda nelerle karşılaşacağımız henüz net değil. Tedbiri elden bırakmamakta fayda var.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.