Şampiy10
Magazin
Gündem

Piyasalar Noel’de tatil yapabilir mi?

Noel tatili havasındaki bu haftanın piyasalarımız açısından en önemli olayı 24 Aralık’taki PPK toplantısı olacak. 'Faizi indir' baskısı yaşayan Merkez Bankası’nın kararı merak konusu

Bu hafta Noel haftası olduğundan “kısa” geçecek. Çarşamba günü ABD piyasaları yarım gün çalışacak ve tüm Hristiyan alemi 25 Aralık Perşembe günü “Noel tatiline” çıkacak. Haftaya da yeni yıl derken tüm finansal piyasalara “geleneksel yıl sonu tatil” havası hakim olacak. İhtimaldir ki piyasalar sakin bir tatil geçirecek. Bunda Fed’in 17 Aralık’taki toplantı sonrasında aldığı kararların da payı var.

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada “Normalleşme süreci için sabırlı olunacağı” ifadesi gelirken, daha önce vurgulanan “kayda değer süre” bunun ile uyumlu bir şekilde yer alsa da etkisi azalmış. Bundan sonra Fed’in ne kadar “sabırlı” olacağını izleyeceğiz. Fed Başkanı Yellen; faiz artırımı için birkaç toplantı bekleneceğini söyledikten sonra “birkaç toplantının tam olarak kaç olduğu” sorusu üzerine “iki toplantı” olduğunu ifade etti. Geçtiğimiz haftaki toplantıdan sonra piyasalar; Ocak ve Mart ayındaki toplantılardan herhangi bir artış beklenmeyecek,

28-29 Nisan ve 16-17 Haziran aylarındaki toplantılar, faiz artırım ihtimalinin yükseleceği zirveler olacak. Tahminim uzun bir zamandan beri; Haziran’daki toplantıda ilk faiz artışının geleceği yönünde.

Gözler Rusya’da olacak

Geçtiğimiz hafta en az Fed toplantısı kadar Ruble ve Rusya cephesinde yaşananlar da hem heyecanı hem de buna bağlı olarak piyasalardaki oynaklığı arttırdı. 15 Aralık Pazartesi geç saatlerde; Rus Merkez Bankası politika faizini yüzde 10.5'ten yüzde 17'ye çıkardı.Venezuela’yı saymazsak; 650 baz puanlık artış ile gelişen ülkeler arasındaki en yüksek faiz oranına rağmen (Rusya Merkez Bankası ve Rus ekonomi politika yapıcılarındaki panik havasından dolayı) ruble; 16 Aralık Salı günü dolar karşısında 79.51 ile tarihi düşük seviyeye geriledi.

Petrol fiyatlarının haftanın son günlerine doğru toparlanması; Putin’in kamuoyuna konuşması ve sermaye kontrollerinden bahsetmemesi haftanın son günlerine doğru rublenin 58’li seviyelere kadar değer kazanmasına yardımcı oldu.

Rublenin yatışması, TL üzerindeki baskıları da hafifletti. Ruble’nin 79’lar gittiği sırada 2.4125’e kadar değer kaybeden dolar/TL paritesi, haftanın sonuna doğru 2.31’lere geriledi. Hatta bunu da Dolar Endeksi’nin 89.65 ile 2009 zirvesinin de üzerine çıktığı bir günde gelmesi önemliydi.

Geçtiğimiz haftanın satır aralarında kalan önemli gelişmelerinden birisi de uzun zamandan bu yana euro alarak İsviçre Frankı’nın değerini düşük tutmaya çalışan İsviçre Merkez Bankası’nın da negatif faiz uygulamasını başlatmak oldu. Bankalar, İsviçre Merkez Bankası’nda tutacakları mevduatlar için yüzde (eksi) 25 baz puan faiz alacak. Bankalar üste 25 baz puan faiz verecekler. Frankı savunma adına İsviçre Merkez Bankası da “negatif faiz politikası” kervanına katıldı.

Darısı başımıza demek istiyor gönül. Ancak bunun için Danimarka ya da İsviçre olmamız gerek ki ona daha çok yolumuzun olduğu aşikâr.

Merkez ne kadar direnebilecek?

Tatil havasındaki bu haftanın bizim piyasalarımız açısından en önemli olayı 24 Aralık’ta yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı olacak. Fed’in kararı ile birlikte belirsizliklerin azaldığı; hatta piyasaların hoşuna giden açıklamalardan sonra PPK en azından “dış faktörlerden” bağımsız bir karar alabilecek. Alınacak kararlarda “faiz indir” baskısının arttığı iç faktörlere karşı MB ne kadar direnebilecek bilemiyorum. Yine de döviz tarafında artan oynaklık nedeniyle; MB’nin bu toplantıda herhangi bir faiz indirim kararı alabileceğini sanmıyorum. Rusya gibi önde gelen gelişen ülkeler faiz arttırırken, MB’nin faiz indirmesi farklı yorumları beraberinde getirecektir. Eğer siyasi baskılar nedeniyle PPK’dan göstermelik olarak 25 baz puanlık indirim gelirse, bu herhangi bir işe yaramayacağı gibi önümüzdeki senenin fırtınalı havalarında geri alınması ve hatta üzerine ek yapılması an meselesi olabilir.

Dolar geri çekilecek

Petrol fiyatlarında bence kısa vadeli dip görüldü ve bundan sonraki günlerde, haftalarda petrol fiyatlarında bir düzeltme yaşanacaktır! Bu düzeltmenin Brent petrolünde 74.45 dolar seviyelerine kadar çıkması ihtimali var! Petroldeki yükseliş, Rusya piyasalarının sakinleşmesini sağlayacaktır. “Ruble sakinleşmeden, TL sakinleşmeyecek” derken işin ucunun bize dokunduğundan bahsediyordum. Petrolde bu hafta önce 64 dolar, ardından da ya bu hafta ya da önümüzdeki haftanın ilk yarısında 67.25 dolarlara doğru hareket görebiliriz. Bu da gelişen ülkelerdeki tansiyonu düşürecektir. Hafta içinde dolar/TL kurlarında; rublenin seyrine ve PPK kararına bağlı olarak; 2.2850 seviyelerine doğru bir geri çekilme yaşanabilir. Altına inilmesi önümüzdeki yıldaki kur riskini azaltmak isteyenler için iyi “hedge başlangıç” seviyesi sunacak.

Yazının devamı...

Fed’in faiz artışı bebek adımıyla olacak

Yılın son Fed toplantısından korkulandan daha yumuşak kararlar çıktı. Piyasa “Öngörülebilir süre faizlerin düşük seviyesi korunacak” sözünün değişip değişmeyeceğine konsantre olmuştu. Fed bu sözünü hem değiştirdi hem de korudu. Müthiş bir İngilizce ile yazılmış olan metinde “Normalleşme süreci için sabırlı olunacağı” ifadesi gelirken, daha önce vurgulanan “kayda değer süre”nin bununla uyumlu olduğu da metinde yer almış durumda.

Fed Başkanı Janet Yellen basın toplantısında Fed’in faiz artırımı için birkaç toplantı bekleneceğini söyledikten sonra ‘Birkaç toplantının tam olarak kaç olduğu’ sorusu üzerine “iki toplantı” olduğunu ifade etti. Bu da demektir ki Ocak ve Mart ayındaki toplantılardan herhangi bir artış beklenmeyecek, 28-29 Nisan ve 16-17 Haziran dönemindeki toplantılar, faiz artırımı ihtimalinin artacağı zirveler olacak. Daha önceden de yazdığım gibi benim tahminim uzun bir zamandan beri Haziran’daki toplantıda ilk faiz artışının başlaması yönünde.

3 üyeden şerh geldi

İlginç olarak üç üyeden şerh gelmiş durumda. Fisher ve Plosser ekonomide işlerin iyi gitmesinden dolayı faizlerin daha erken arttırılabileceğini, Kocherlakota ise enflasyon beklentilerinin henüz daha düşüşk olduğunu ve faiz artışlarının ötelenebileceğini söylemiş. Fed üyeleri arasında 2015 yıl sonu faiz beklentisi yüzde 1.375’ten, 1.125’e gerilemiş. Neredeyse Haziran ve sonrasında 4 faiz artırımı bekleniyor.

Gerek resmi açıklamadan, gerekse de Yellen’ın basın toplantısındaki dikkatli sözlerinden piyasaların çıkardığı ve dünden bu yana fiyatladığı; Fed’den bir faiz artışı gelse de bu piyasaları “kıracak” boyutta olmayacak. İlk faiz artışından sonra bir süre tepkileri izlenecek, sonraki faiz artışları konusunda “dikkatli” davranılacağı yönünde.

Anlaşılan Fed; faiz artışlarını bebek adımları ile yapacak. Bir sonraki adımı atana kadar da yine “sabırlı” davranacak. Yıl sonunu iyi kapatma çabasında olan piyasalar da bardağın dolu tarafına bakmayı tercih ettiler. En azından yıl sonuna kadar böyle devam edecekler.

Yeni yılda Allah kerim...

Yazının devamı...

Ruble çıldırdı çıldırttı!

Rus Merkez Bankası; Pazartesi geç saatlerde politika faizini yüzde 10.50’den, yüzde 17’ye yükseltti. Pazartesi günü Rus Borsası’ndaki bazı işlemlerin “durdurulması” sonrasında gelen bu “şok faiz” artışı ruble cephesinde yeni bir panik havasını körükledi. Ruble; faiz artışı sonrasında 58.20’ye kadar gerilerken, Brent petrolünün gün içinde 58.20 dolara gerilemesiyle yaşanan panikle Rus para birimi 79.51’e kadar geriledi.

Gün içindeki hareketin “boyu” yüzde 36.5 gibi devasa boyuta ulaştı. Bu durum diğer gelişen ülkeleri fazla etkilemese de bizi “doğrudan” vurdu.

Bunun ardında Cumhurbaşkanı’nın bu ortamda tekrarladığı “faiz indirilsin” talebi ve “AB bizi alır mı, almaz mı, bizim böyle bir derdimiz yok” diyerek “AB çıpasının” artık kalmadığını resmen ilan etmesinin de payı vardı. Dün 2.4125 ile “tarihi düşük” seviyesini gören dolar/TL kurlarına “sözel müdahale bizim Merkez Bankası’ndan “Enerji ithalatçısı KİT’lerin döviz ihtiyacının gerekli görülen kısmının Hazine ve TCMB tarafından doğrudan karşılanması uygun görülmüştür” açıklamasıyla geldi! Yarısı dışarıdan, yarısı “içeriden” gelen “ataklar” karşısında Başkan Başçı’nın işi gerçekten zor! Müdahale etse işe yaramayacak, etmese şirketlerin başı belâda. Karar için; 31 Aralık gününü bekleyeceğiz!

Bugün Fed’den önümüzdeki dönem için ipucu verecek mi? Eğer faiz artış “takvimine dair” bir söz söylerse Başçı’nın işi daha da zorlaşacak. İfadelerinde bir değişiklik yapmaması da işini çok kolaylaştırmayacak!

“Koronun” aksine; dua edelim de petrol fiyatı biraz yükselsin, Ruble sakinleşsin ve Rusya’da sermaye kontrolleri gündeme gelmesin ki biz de sakinleşelim!

Yazının devamı...

Piyasalar iki dudağının arasına bakıyor

Tüm dünya Fed Başkanı Janet Yellen’in 17 Aralık toplantısında vereceği mesajlara kilitlendi. Fed’den ‘Faizler uzunca bir süre sıfıra yakın düzeyde kalacak’ yerine ‘Faiz artışı için sabırlı olunacak‘ açıklaması bekleniyor. Piyasalar endişeli...

Bu haftanın ve hatta 2015’in kaderi, bu haftanın ortasında 17 Aralık’ta sona erecek Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) toplantısından çıkacak kararlara bağlı olacak! Geçtiğimiz günlerde tartışılmaya başlanan “Faizler uzunca bir süre sıfıra yakın düzeyde kalacak” ifadesi kaldırılıp, yerine “Faiz artışı için sabırlı olunacak” ifadesi gelecek mi? Bu ifade herhangi bir faiz artış kararını içermese de içine “faiz artışı” lâfı “terminolojiye” girdiğinde, piyasaların kulağına kar suyu kaçacak ya da kaçırılacak demektir!

9 aydır 200 binin üzerinde tarım dışı istihdam yaratan ve işsizliğin 2008 krizi öncesi seviyeleri olan yüzde 5.8’e kadar gerilediği bir ortamda Fed’in, faizleri daha uzun bir süre “sıfırda tutması” zor görünüyor.

Faiz artışı Haziran’da

Evet, bir faiz artışı dönemine girilecek de, faiz artışı ne zaman yapılacak ve bu kararla birlikte piyasalara ne mesaj verileceği henüz bilinmiyor. Son 9-10 aydır fikrimi hiç değiştirmedim ve Fed’in faiz artışı sürecinin; 16-17 Haziran 2015’te yapılacak (Fed Başkanı Yellen’in basın toplantısı da yapacağı) toplantı sonrasında başlayacağını düşünüyorum. Bu toplantıdan bir faiz artışı kararı çıksa da; ya piyasalar bunu çok önceden (2-3 ay kadar) satın almaya başlayacaklar ya da bu toplantıdan sonra “Bir sonraki faiz artışı için verilere bakacağız” diyerek yeni artışların “ileride” olacağını söyleyerek piyasalar rahatlatılacak. Neyse, bunlara daha çok var. Ancak bu hafta yapılacak toplantıdan net olmasa da piyasalara yön çizecek bir karar çıkacaktır. Piyasaların en fazla tercih edeceği, bu yılı kazasız belasız kapatmalarına yardımcı olacak, seneye de “sizleri biraz üzeceğiz ama fazla üzmeyiz, merak etmeyin” tarzında bir mesaj çıkmasıdır. Fed bunun iletişimini nasıl yapacak, gerçekten merak ediyorum.

PETROLDE 60 DOLAR HEDEFİNE AZ KALDI

Evet, Fed bu haftanın en önemli olayı ama geçtiğimiz haftadan bu haftaya çok şey kaldı. Yılın son 13 işgününe (Noel’i de çıkarırsak 12) girerken geçtiğimiz hafta petrol fiyatlarında ve buna bağlı olarak rubledeki rekor değer kaybı ve tabi ki dolar/TL kurlarında yaşananların bu haftaya yansımaları olacak. Uluslararası Enerji Ajansı’nın küresel talep tahminin düşürmesiyle Brent petrolü geçtiğimiz Cuma günü 61.31 dolar/varilee kadar gerilerken, haftayı 61.43’ten kapattı. 60 dolar hedefine az kaldı! Rus Merkez Bankası’nın 100 baz puanlık faiz artışına rağmen ruble; 55.80’deki teknik hedefini adeta “soluksuz” geçerek 58.62’ye kadar değer kaybetti, 58.21’den kapattı. Sırada ilk aşamada 59.30, aşılırsa da 62.60 var. Petrolde 50 dolarları, rublede 70-75 seviyelerini konuşan ve her trendin sonlarında meydanı boş bulan “daha çokçular” yine sahne aldılar. Bu yıl petrol fiyatlarının düşeceğine dair yılbaşında yazmış; ancak bu kadarını bu yılda beklemeyen birisi olarak; Brent petrolünde 60 dolar seviyesinin önemli bir “teknik destek” seviyesi olduğunu düşünüyorum. Eğer petrol bu seviyede “destek” bulabilirse, rubledeki değer kaybı da yavaşlayacaktır. “100 dolar/varil-33.50 dolar/ruble” denkleminde bile (60 dolar petrol-58 dolar/ruble) ruble “aşırı satım” bölgesine gelmiş durumda. Rubledeki durum bizi doğrudan ilgilendiriyor. Cuma günü TL’nin dolar karışısındaki hızlı değer kaybının arkasındaki; iç politika söylemlerin de ötesinde; en önemli sebep Rusya ve ruble idi.

RUSYA’DA ZARAR EDEN FON TÜRKİYE’DE KÂRA GEÇİYOR

Cuma günü TL; dolar karşısında 2.3100’e kadar değer kaybetmesinin temel sebebi Rusya ile “aynı zaman diliminde” olmamız. ‘Ne alâkası var’ dediğinizi duyar gibiyim. Çok alâkası var! Londra’daki gelişen ülkelere yatırım yapan fon yöneticileri; aynı zaman diliminde olduğundan dolayı; Rusya, Türkiye ve G.Afrika’yı tek elden yönetirler. Nasılsa temel dinamikler her üç ülkenin de (gelişen ülke olmalarından dolayı) hemen hemen aynı. Rusya’da hem varlık fiyatlarının düşmesi hem de ruble kurunun yükselmesi nedeniyle zarar etmiş olan bir fon yöneticisi; diğer iki ülkede (veya birinde) kârda ise ya her iki ülkedeki pozisyonlarını aynı anda likidite ederek zararını azaltmaya çalışır ya da türev ürünleri kullanarak kâr veya zararlarını “kilitler”. Türev ürünlerin de doğrudan spot piyasalara etkisi olduğundan, Rusya’dan zararla çıkan ve Türkiye’deki “kârını cebe koymak” isteyen fon yöneticileri; geçtiğimiz hafta BIST’in düşüşüne, faizlerin ve kurların da yükselmesine neden oldu. Finansal piyasaların “bileşik kaplar” misali birbirine doğrudan bağlı olduğunu unutanlar sıkça bir şekilde “Rusya ile ne alâkamız var?” diye sorsa da, çok alâkamız olduğu son derece aşikâr. Hele ki kırılganlıklara karşı tedbir almamışsak...

DOLAR HANGİ SEVİYEYİ TEST EDECEK?

Brent petrolünün belirttiğim üzere 60 dolar (+/-50 cent) seviyesine kadar inmesini ancak bu seviyede dip oluşumunun başlamasını, ruble de 59.30 seviyesinin “tepe” olmasını, eğer 62.60 seviyesine doğru çıkılacaksa da bunun bir “aşırı-aşırı satım bölgesi” olacağını düşünüyorum.

Geçtiğimiz Pazartesi günü “Noel Baba rallisi geliyor mu?” başlıklı yazımı “Bence Noel Baba rallisi yaşandı! Ve hem gelişmiş hem de gelişen ülkeler için bitiyor!” diye bitirmiştim. Bu hafta Yellen değiştirir de piyasalara bir Noel/Yılbaşı hediyesi verir mi bilmiyorum ama geçtiğimiz hafta yaşananlar benim geçen haftaki tahminimi doğrular nitelikteydi!

Cuma günü 2.31’e çıktıktan sonra 2.2980 gibi teknik olarak çok önemli bir seviyede kapanan dolar/TL kurunda bu hafta için 2.2970 seviyesi kritik olacak. Çarşamba gününe kadar bu seviyenin üzerinde günlük kapanışlar olur ise dolar/TL kurunda 2.3265 seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır! Bu seviyenin üzerine çıkılması; 2015’te de “yapımı devam edecek” bambaşka bir resmin ortaya çıkması demek! Aşağıda ise 2.26 (düz) ve 2.2480 önemli destekler olacak!

BIST 100’de 83.600 seviyesi kritikti, haftalık kapanış altında oldu! Şimdi haftanın ilk iki gününde 83.000’ün (Düz seviyesi önemli!) altındaki kapanışlar 81.550’nin habercisi olacaklar. Eğer 83.000 seviyesi korunur ve Yellen de piyasaların gönlünü hoş tutacak açıklamalar yaparsa yeniden 86.250’leri konuşuyor oluruz. Bu ihtimali, bu hafta için düşük görüyorum!

Yazının devamı...

Merkez Bankası büyümeye destek olabilecek mi?

Dün kamu tarafından önemli açıklamalar geldi. Üçüncü çeyrek büyüme rakamı, piyasa beklentisi olan 2.9’un çok altında yüzde 1.7 olarak açıklandı. İkinci çeyrek büyümesi yüzde 2.1’den, 2.2’ye revize edilirken “güncellenmiş” Orta Vadeli Program hedefi olan yüzde 3.3’ün tutturulabilmesi için son çeyrekte yüzde 4.8 büyümemiz gerekiyor. Aralık ayının ortasına gelindiği bu günlerde görünen o ki hayli zor!

Tarım sektörünün yüzde 4.9 küçülmesi, stoklardaki gerileme büyümeye olumsuz yansırken, özel sektör yatırımlarının neredeyse “durmuş” olması büyümenin sürdürülebilirliği adına ilerisi için de umut vermiyor!

Önemli açıklama geldi

Dünün diğer önemli açıklaması da Merkez Bankası’ndan geldi. Başkan Başçı’nın açıkladığı “2015 Yılında Para ve Kur Politikası ” programı çok da fazla yenilik içermiyordu. Başkan dünyada devam etmekte olan düşük faiz ortamı ve başta petrol olmak üzere düşük emtia fiyatlarının Türkiye için olumlu noktalar olduğunu, Fed’in önümüzdeki yıl faiz arttıracak olması, tarım ve gıda fiyatlarının yüksekliğinin ise olumsuz noktalar olduğunu vurguladı.

Açıklamada özellikle kuraklık nedeniyle yüksek seyreden gıda fiyatları enflasyonun yüksek seyrinin “sorumlusu” olarak öne çıkarken, petrol fiyatlarındaki düşüşün kalıcı olması önümüzdeki yıla dair en “büyük umutlardan” biri olarak görülüyor. Teknik anlamda para ve kur politikaları için önümüzdeki yıla dair çok önemli ipuçları yoktu. Belki de en önemlisi Başçı’nın deyimiyle “Basiretli borçlanmanın” teşvik edilecek olması. Özel sektörün; ilerideki riskleri gözeten uzun vadeli bir borçlanma stratejisi izlemesi için Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu ile maliyetleri yükseltilen kısa vadeli borçlanmalar için karşılıkların arttırılacağını, böylelikle uzun vadeli borçlanmaların teşvik edileceğini belirtti. Fed’in olası faiz artışına karşın özel sektör için bir tür uyarı veya önlem olarak kabul edilebilir.

‘Faizi indir’ baskısı

Enflasyon konusundaki kararlı tutumlarını sürdüreceklerini bir kez daha tekrarlasa da son gelen büyüme verisi sonrasında Merkez Bankası’nın yeni bir “Faiz indir” baskısı ile karşı karşıya kalma ihtimali yüksek. “Mevcut şartlarda 2015 için % 6.2’lik enflasyon tahmininin de altında bir gerçekleşme olabileceğini” söyleyen Başçı’nın hem faiz indirip, hem de bu enflasyon hedefini nasıl tutturacağı merak konusu. Petrol fiyatlarındaki her 10 dolarlık düşüşün 0.4-0.5 puanlık enflasyonu aşağı çektiği varsayımıyla petrol 40 doların altına düşerse belki...

Diğer yandan büyümenin dinamiklerine baktığımızda “tek başına faiz indiriminin” işe yaramayacağı kesin. Devletin yatırım harcamalarına karşın özel sektör yatırım konusunda isteksiz. Özel sektörün yatırım iştahını sadece TL faizlerini düşürerek “kabartmak mümkün” görünmüyor. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, yapısal reformların yeniden hatırlanması, dış politika konusundaki açmazların halledilmesi, “Barış Süreci’nin” bu ülke sınırları içinde yaşayan herkesi memnun etmese de “kabulleneceği” asgari müştereklerde “barışla” süslenmesi şart! Bunlar yapılmadan sadece TL faizlerini düşürerek özel sektörü yatırıma ikna etmek hayli zor!

Yazının devamı...

Moody’s kararı öncesi BIST 90 bini görür mü?

Cuma günü açıklanacak Moody’s’in not kararı Türk piyasaları için önemli. Not indirimi olasılığı düşük. BIST önemli eşik olan 87.050 seviyesine aşarsa, 90 bin puan test edilir.

Tam da derecelendirme kuruluşu Moody’s’in “kanaat notunu” açıklayacağı haftada sorulacak soru mu bu diyebilirsiniz. 5 Aralık Cuma günü; büyük olasılıkla piyasaların kapandığı saatlerde; Notu Baa3 ve görünümü “negatif” olarak belirlemiş olan Moody’s çok önceden belirlenmiş olduğu üzere Türkiye’nin kredi notu ve/veya görünümü konusunda açıklama yapacak. Piyasaların geçtiğimiz hafta(lar)daki yükselişine bakıldığında; genel beklenti herhangi bir not ve görünüm indirimi gelmeyeceği yönünde.

- BIST’in son bir yılın en yüksek seviyesi olan 87.048’e yükseldiği,

- TCMB’nin ağırlıklı fonlama faizleri haftalık yüzde 8.30’larda (yıllık bileşik yüzde 8.65) olduğu bir ortamda gösterge bonobileşik faizlerinin yüzde 7.47’ye gerilediği,

- ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 2.17’ye geriledi ve haftayı bu seviyede kapattığı,

- Alman 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 0.65’e gerilediği ve 2006’dan bu yana en düşük seviyesine indiği,

- Dolar/TL kurlarının 2.2050 seviyelerine kadar gerilediği, “sepet kurun (0.50 dolar/TL+0.50 Euro/TL)” 2.49’lara kadar gerilediği,

- Hepsinden önemlisi Brent petrolünün varilinin 69.77’ye indiği,

Bir ortamda Moody’s’in bir not indirimine gitmesi olasılığı bence de düşük. Evet; Fed’in 2015’in ikinci çeyreğinde faizleri arttırmasının yaratacağı kırılganlıktan, petrol fiyatının düşmesinin Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkileyebileceğinden, Suriye’deki iç savaşın ve IŞİD faktörünün olumsuzluklarından mutlaka söz edilecektir; ama petrol fiyatlarının düşüşü bunların neredeyse tümünü gölgeleyecektir.

Rusya’daki develüasyona dikkat

BIST’İn son Ekim ayı başındaki 72.600’lü seviyelerden bu yana gösterdiği performans oldukça dikkat çekici. Gerek gelişen ülkelere fon girişi, gerekse de düşen petrol fiyatları ile gerilemesi beklenen cari açık sayesinde BIST 100 endeksi geçtiğimiz haftayı 86.168 seviyesinden kapattı. Cuma günü, gün içinde görülen 87.048 seviyesi ile 31 Mayıs-2 Haziran 2013 tarihlerinde geride bıraktığımız “boşlukların (gap)” büyük kısmı kapandı. Geride kapanmayan bir tek 28-29 Mayıs 2013 tarihlerindeki 89.820 ile 89.111 arasındaki boşluk kaldı!

87.050 seviyesi önemli bir “eşik” seviyesi. Bu hafta içinde bu seviye aşılacak olursa yukarıda bahsettiğim seviyelerin test edilme olasılığı artacaktır! Ancak, Rusya’daki “devalüasyon” sürer ve TL, dolar karşısında 2.2085’in altında kapanışlar yapamaz ise bu olasılık şimdilik azalacak ve yukarıda bahsetmiş olduğum boşluk; trend değişiminin habercisi olarak anılan “kaçış boşluğu” olarak kalmaya devam edecek ve BIST cari seviyelerin üzerine çıkmakta zorlanacaktır!

Emtialar direnemiyor

Dün İsviçre’nin rezervlerinin yüzde 20’sinin altına ayrılması, bu amaçla 2019’a kadar alınacak 1.900 ton altınla birlikte oluşan rezervin de satılamamasını öngören bir kararın referandumu yapıldı. Hem benim hem de piyasaların beklentisi çıktı. İsviçre halkının yüzde 78’i ‘Hayır’ dedi. İsviçre Merkez Bankası yetkililerinin hareket esnekliğini ortadan kaldıracağı için taraftar olmadığı bu kararın zaten kabul görmeyeceği ağırlıktaydı. Eğer bu konuda herhangi bir “umut” olsaydı, hiç altın Cuma günü 1.165 dolar seviyesine kadar geriler miydi? Ha altının son yükselişlerini hiç mi hiç desteklememiş olan gümüş de 15.42 ons/dolar seviyesine kadar geriler miydi?

Cuma günü asıl çarpıcı olan uzun zamandan bu yana emtia piyasalarının değişik ürünlerindeki gerilemelere direnen “endüstriyel metaller” de düşüşe direnemedi ve Cuma günü önemli düşüşler yaşandı. (Doktor) Bakır fiyatları yüzde 3.25 düşerken, diğer endüstriyel metaller de yüzde 1-1.5 oranında değer kaybettiler. Bir anlamda petroldeki iniş diğer emtiaya da sıçradı!

Bu haftanın göstergeleri

Perşembe günü ABD’de açıklanacak işsizlik başvuruları (Beklenti 300 bin) ve Cuma günü yine ABD’de açıklanacak olan Tarım Dışı İstihdam verileri (Non-Farm Payroll) önemli olacak. 235 bin kişilik bir artış bekleniyor ki son üç çeyrektir 200 bin kişinin üzerinde artış trendinin korunması olasılığı yüksek. İşsizlik oranının da yüzde 5.7’e gerilemesi veya bir önceki yüzde 5.8’lik seviyenin korunması piyasaları çok da rahatsız etmeyecektir. Tabii ki Cuma günü açıklanacak Moody’s kararı Türk piyasaları için önemli olacaktır. Bu nedenle piyasalardaki iyimser havanın Çarşamba gününe kadar sürmesi, sonrasında da bir bekleme havasının hakim olması olasılığı hayli yüksek!

İyi ki petrol fiyatları düşüyor!

GeçEN haftanın belki de en önemli olayı OPEC’in üretim kotalarında indirime gitmemesi oldu. Petrol fiyatlarının gerilemeye devam etmesi petrol ihracatçısı olan gelişen ülke piyasalarını olumsuz etkilerken; bizim de dahil olduğumuz petrol ithalatçısı olan gelişen ülke piyasalarını olumlu etkiliyor. Rusya piyasaları olumsuz etkilenenlere iyi bir örnek. “ruble devalüasyonu” yeniden hız kazandı ve Ruble, dolar karşısında tarihinin en düşük seviyesi olan 50.48’e indi. BIST ve Hindistan SENSEX Endeksi de kazanan taraflardı.

Yazının devamı...

Tüm mezunlar göreve...

Demokrasinin ve hukukun üstün olduğu teknolojinin hızla değiştiği bir dünya ile rekabet edebilmek için olmazsa olmazımız eğitim. Ortalama eğitim yılımız 6.4 yıl. Yani Türkiye’nin ortalama nüfusu Ortaokul terk seviyesinde.

Mesele sadece eğitim süresini uzatmak değil, eğitimin kalitesini de arttırmak şart. 12 yıl önce ziyaret ettiğim Güney Kore’de üniversiteden mezun olabilmek için ilk şart, iyi derecede İngilizce bilmenizdi. İngilizceden geçemezseniz diğer derslerinizden geçseniz de mezun olamıyordunuz. Geçtiğimiz yıl ziyaret ettiğimde kuralı ‘İngilizce bilmiyorsanız üniversiteye giremiyorsunuz’ şeklinde değiştirmişler. Kore’nin son 40 yılda geldiği nokta hepimizin malumu. Bunun da temelinde çok iyi bir eğitim yatıyor.

Bir çaba var ama...

Bir yandan ders verdiğimden, diğer yandan her türlü üniversiteden gelen talebe elimden geldiğince katılıp onlarla sohbet etme ve gözlem imkanı bulduğumdan endişem daha da artıyor. Sorgulamayan, ezberci eğitim ne yazık ki üniversitede de devam ediyor. “Burası müslüman ülke, buradan orta kademe yönetici çıkar, mucit çıkmaz” zihniyeti hemen her yere yerleşmiş durumda. Umut vaat eden öğrencileri ve YÖK’e rağmen özgür düşünce ortamını yeşertmeye çalışan “cengaver” üniversitelerimizi, üniversiteler kurup ayakta tutmaya çalışan işadamlarımızı ayrı tutuyor, onları kutluyorum.

Bu yıl İSO’nun 12. Sanayi Kongresi için yapılan çalıştayların birinde çok da fazla bilincinde olmadığım bir eğitim sorunuyla karşılaştım: “Eğitimcinin eğitimi”. Başta özel sektör olmak üzere başarılı öğrenciler için burs programları, vakıflar kurulmuş durumda. İhtiyacı karşılayamasa da yine de bir çaba var. Ancak benzer bir çaba eğitimciler için çok da göze çarpmıyor. Hâlbuki önce onların eğitilmesi, eğitilmelerinin yanı sıra daha iyi koşullarda yaşamaları, rahat etmeleri gerekiyor ki daha iyi bir eğitim verebilsinler. Sanıyorum Köy Enstitüleri’nden bu yana eğitimde atladığımız en önemli konuların başında bu geliyor.

Henüz geç kalmadık

Henüz hiçbirimiz geç kalmış değiliz. En azından bir yerinden başlamak gerekiyor. Özel sektör ve vakıflar bu konuya da el atsalar bence çok hayırlı bir iş yapacaklar. Sadece onlar mı? Üniversiteden aldığı eğitim sayesinde başarılı olmuş tüm mezunlar da elini taşın altına koymaları gerekiyor. Mezun oldukları üniversitelere gerek manevi ama özellikle de maddi destekte bulunmaları gerekiyor. Bence her üniversite mezunu; mezun olduğu üniversitesine destek olmak için elinden geleni yapmalı.

Batı’da üniversiteler sadece okul ücretleriyle değil, aldıkları bağışlarla ayakta durup, başarılı öğrencilere burs vererek onları okullarına çekebiliyor, bu öğrencilerle de bilimsel araştırmalar yaparak hem ekonomilerine hem de insanlığa katkıda bulunabiliyorlar. Geçen yıl ABD’deki Stanford Üniversitesi 1.9 milyar, Harvard ise 1.6 milyar dolar bağış almış.

Times Higher Education sıralamasında dünyanın en iyi 139. üniversitesi olan mezun olduğum Boğaziçi Üniversitesi ise hepi topu 4.8 milyon bağış alabilmiş. Üniversitelere bağış kültürümüzü geliştirmemiz gerekiyor!

Bunun için Boğaziçi Üniversitesi Vakfı BÜVAK geçtiğimiz 150. yılını kutlayan üniversitemiz için ciddi bir atılım yaptı. Bu yıl da devam ediyor. Bu çabalar dahilinde 6 Aralık’ta “Efsanelerle Boğaziçi Balosu 2014’ adlı bir etkinlik düzenliyor. Tüm Boğaziçilileri bu etkinlikten başlayarak üniversitemiz etrafında toplanmaya davet ediyorum.

Diğer mezunlara da kendi üniversiteleri için bir şeyler yapmalarını hatırlatır belki...

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.