Şampiy10
Magazin
Gündem

‘Finansal Terörizm’ ihtimal mi?

Çarşamba gece saat 00.15 ile 01.00 arasında altın fiyatlarında inanılmaz bir sıçrama oldu. 45 dakika içinde altının ons fiyatı 1.201 dolardan, 1.467 dolara fırladı. Bu hareket Matriks veri sağlayıcı ekranlarda görüldü. Diğerlerinde böylesi bir hareket yaşanmadı!

Matriks Bilgi Dağıtım Hizmetleri A.Ş. verilerini Interactive Data adı küresel veri sağlayıcısı bir şirketten alıyormuş. Altındaki bu anormallik bu şirketten veri sağlayan diğer kurumlarda da görülmüş.

Gece saat 00.00 ile 01.00 arasında birçok alışveriş platformu, altında fiyat vermiyor. Borsaların da kapalı olduğu bu saatte yaşanan hareketin neden kaynaklandığı henüz kesinleşmiş değil. İlk “olağan şüpheli” yine “şişman parmak”. Bence, derinliğin olmadığı saatlerde yazılımından dolayı hatalı emirler üreten bir algotrading (program bazlı alış-veriş) programının kontrolsüz çalışmasından kaynaklanan bir hata olması daha büyük bir olasılık. Ya saat 01.00 itibariyle program kendini kapattı, ya da birisi yapılan hatayı görüp programın çalışmasını durdurdu ve (o sırada eğer geçmişse) işlemler iptal edilerek fiyatlar yeniden 1.200 seviyelerine geri döndü.

Olayı canlı olarak izleyen birisi olarak altındaki hareketin tek başına olması, ne gümüşün ne de diğer emtianın ve paritelerinbu artışı desteklemiyor olması da yaşanın bir “hata” olduğu izlenimini güçlendiriyordu!

Pazar günü İsviçre’deki ”altın referandumu” arifesinde gerçekleşen dünkü olay bir anda çok farklı düşünceleri çağrıştırdı:

- Veri sağlayıcısı şirket, bilgisayar korsanları tarafından “hacklenmiş” (kötü niyetle ele geçirilmiş) olabilir mi?

- Eğer ortada bilgisayar korsanlığı varsa ve bir gün küresel finans sistemini sarsmak isteyenler sadece altın veya birkaç hisse senedinde değil de 5-6 değişik finansal üründe aynı anda bunu yapabilir mi? Fantezi diyeceğinizden eminim ama küresel finansal sistem böylesi bir “Finansal Terörizm” ile karşı karşıya kalabilir mi?

- Bireysel yatırımcılar için hayat bundan sonra daha da zor olacak. Kullandıkları veri sağlayıcının verileri doğru mu, güvenilir mi diye endişe etmeyecekler mi? Kontrol amacıyla ikinci, hatta ikisini de kontrol etmek üçüncü bir sistem almak zorunda mı kalacaklar? İşlemlerin bu denli çabuk olduğu bir ortamda hangi hızla karar verip de hangi hızla işlem yapacaklar?

- Türkiye’de de bazı piyasa katılımcısı kendi “algotrading” programlarını yazıyor. Peki onlar böylesi bir ortam hasıl olursa ne yapacak?

- Son olarak; gece yarısında yaşanan “gariplik” bireysel yatırımcılar için “stop loss-zarar durdurma” emirlerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlattı! Siz siz olun; özellikle kaldıraçlı piyasalarda işlem yapanlar; stop loss seviyelerinizi önceden belirleyin ve bu seviyelere emirlerinizi bırakın!

Ya yaşananlar gerçek olsaydı?

Yazının devamı...

Piyasanın altını oyacak mı?

Bu haftanın en çok konuşulacak konusu İsviçre’de gerçekleşecek altın referandumu olacak. Perşembe ve Cuma günü ABD piyasaları Şükran Günü nedeniyle kapalı olacağından, piyasalar gözünü İsviçre’ye çevirecek.

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faizleri değiştirmedi, aynı bıraktı. Benzer şekilde derecelendirme kuruluşu S&P de Cuma günkü açıklamasında görünüm ve notumuzu aynen korundu. Yapılan açıklamada; süregelen dış dengesizliklerin Türkiye’nin büyüme potansiyeli üzerinde sınırlayıcı etki yapmaya devam ettiği ve özel sektörün yüksek açık döviz pozisyonuna dikkat çekildi.

Kredi notunun görünümünün negatif kalmasının nedeni olarak 2015’te de Türkiye’nin dış finansmana bağımlı olmasının yaratacağı aşağı yönlü riskler gösterilmiş. Açıklamadan; bir yandan petrol fiyatlarındaki gerilemenin ekonomideki yeniden dengelenme sürecine katkı sağlayacağı, diğer yandan da bunun tek başına görünüm/not değişimine yeterli olmayacağı anlaşılıyor.

Her ne kadar finansal parametrelerin bir kısmı aynı kalsa da geçtiğimiz hafta gerek ekonomi, gerekse siyasi açıdan hareketli geçti. Başbakan Davutoğlu’nun Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile bir araya gelmesi, Kuzey Irak petrollerinin ihracı konusunda gerek Irak içinde gerekse de Türkiye üzerinden ihracı ile ilgili olarak yaşanan sorunların önemli ölçüde aşıldığı anlaşılıyor. Kuzey Irak Kürt Bölgesi’nden yapılan ihracatın Türkiye tarafından satın alınma aşamasına gelinmesi her iki hatta üç taraf için de iyi bir haber. Ancak el-İbadi’nin Irak için terörist sayılan isimlerin iadesi meselesi bu konunun “yumuşak karnını” oluşturuyor.

Önümüzdeki günlerde nasıl adımlar atılacağı, bölgedeki siyasi geleceği yakından ilgilendiriyor.

1.900 ton altın alırsa fiyatlar fırlar mı?

Bu haftanın en çok konuşulacak konusu Pazar günü İsviçre’de yapılacak olan “altın referandumu” olacak. Perşembe ve Cuma günü ABD piyasaları “Şükran Günü” nedeniyle kapalı olacağından, İsviçre referandumu hayli ilgi çekeceğe benziyor. İsviçre altın konusunda üç meseleyi oylayacak:

1- İsviçre Merkez Bankası’nın varlıklarının yüzde 20’sini altın tutması

2- Yurt dışında tutulan altın rezervlerinin yüzde 30’nun ülkeye getirilmesi

3- İsviçre’nin elindeki altınlardan bundan sonra hiç satış yapmaması!

Oylamadan “evet” çıkacak olursa 1.040 ton altın bulunduran İsviçre’nin 2019’a kadar 1.900 ton alması gerekecek! 1.200 dolar/ons fiyatı göz önüne alındığında 73.3 milyar dolardan söz ediyoruz. Satın alınacak miktar dünyanın 1 yıllık altın üretiminin yaklaşık yarısında denk geliyor. 2019’a kadar beş yıl içinde peyderpey alınacağı için normalde fiyatları çok da fazla etkilemeyecektir. Ancak bunu kullanacak olan spekülatörler/manipülatörler bu haftanın sonlarına doğru altın fiyatlarında oynaklığı arttıracaklardır. Hele ki ABD piyasalarının tatil olması, onlara bulunmaz bir fırsat sunacaktır.

Altının ons fiyatında Cuma günü test edilen 1.207 seviyesi önemli. Bu seviye aşılırsa çok daha önemli olan ve “karar verici seviye” diyebileceğim 1.231 dolar gündeme gelecek. Altında kalıcı, sürdürülebilir bir yükselişten söz edebilmek için bu seviyenin aşılması şart! Aşılamazsa 1.090-1.140 bandına doğru bir geri çekilme yaşanacaktır!

Çin ve Draghi yön verdi

İki önemli gelişme Cuma günü piyasaları hareketlendirdi. İlki Çin Merkez Bankası’nın politika faizi olan 1 yıllık borç verme oranını 40 baz puan düşürerek yüzde 6.0’dan 5.6’ya indirdi. Bu arada mevduat faizini de yüzde 3’ten yüzde 2.75’e indirirken, bankaların verebilecekleri en faiz marjını yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltti. Hafta sonu yapılan açıklamada 16 büyük bankanın 5’i yüzde 20 marjı kullanmaya ve mevduatlara yüzde 3.30 faiz vermeye devam etme kararı vermişler. İkinci önemli gelişme de Draghi’nin konuşması... Deflasyon endişesinin ciddi boyutlara ulaştığını ve bu nedenle varlığa dayalı tahvil alımlarına ağırlık vereceklerini açıklaması piyasalara moral verirken, euronun dolar karşısındaki değerin 1.2560’lardan 1.2375’e kadar gerilemesine neden oldu. 1.2545 seviyesi euro için önemliydi, haftalık bazda 1.24’ün dahi altında gerçekleşen kapanış bu hafta içinde 1.2340’ların test edilmesini sağlayacak. Bu seviyenin korunmasını bekliyorum ancak aşağı yönde kırılacak olursa; euro önemli düzeltme yapamadan; yakın zamanda 1.2050 seviyelerine kadar gerileyebilecek demektir.

Yazının devamı...

Faizleri dondurdu!

Para Politikası Kurulu’nun (PPK) dünkü toplantısında Merkez Bankası tüm faizleri aynen korudu. Dört aydır faizlerde değişiklik yapmayan Merkez Bankası (MB) diğer makro ihtiyati araçlarda da (Zorunlu Karşılık ve Rezerv Opsiyon Mekanizmasında) bir değişikliğe gitmedi.

Petrol fiyatları bu denli hızlı düşmeseydi dün yapılacak PPK pek fazla merak uyandırmayacaktı. Hâlihazırda “faiz indir baskısıyla” karşı karşıya olan MB, petroldeki düşüşü “mazeret gösterip” bir indirime gidebileceği konuşuluyor, hatta fiyatlanıyordu. Salı günü österge bono bileşik faizleri yüzde 7.95’e kadar geriledi.. Her ne kadar beklenti anketlerinden faizlerde bir değişiklik olmayacağı çıksa da; gizliden gizliye PPK’dan bir faiz indirimi beklentisi oluşmuştu.

Yine Salı günü 2.2185’e kadar değerlenen TL’nin dün toplantı öncesinde 2.2420’ye yükselmesi de bu beklentinin döviz tarafındaki yansıması oldu. Hafta başında da yazdığım üzere beklentim faizlerde herhangi bir değişiklik yapılmaması yönündeydi. Zira düşen petrol fiyatları, pompa fiyatlarına gecikmeli ve kademeli olarak yansıyor. Genel enflasyon seviyesini değiştirmesi, halihazırda yüzde 7.50 seviyelerinde olan 2015 yılı enflasyon beklentilerini daha aşağı seviyelere çekebilmesi için zamana ihtiyaç var. Kaldı ki petrolde “uzun vadeli ortalamalar” esas. Petrol fiyatı hızlı düştü diye aylık/yıllık ortalamalarımız hemen o seviyelere düşmüyor.

Kararlılık açısından hayırlı

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada, “Gıda fiyatlarındaki yüksek seyir ise enflasyon görünümündeki iyileşmeyi geciktirmektedir” denilerek suç yine gıdaya atılmış. Ancak devamında “...başta petrol olmak üzere düşen emtia fiyatlarının önümüzdeki yıl için enflasyonda öngörülen düşüş sürecini destekleyeceği değerlendirilmektedir. Bu çerçevede kurul, mevcut para politikası duruşu altında enflasyonun 2015 yılında Enflasyon Raporu’nda belirtilen görünümle uyumlu bir düşüş sergileyeceğini öngörmektedir” denilerek önümüzdeki dönemde hammadde tarafındaki düşüşlerin müstakbel faiz indirimlerini destekleyeceğinden dem vurulmuş.

Gelişen ülkelerin faizleri arttırdığı bir ortamda MB’nin faizleri aynen koruması; hem kendi kredibilitesi hem de enflasyonla mücadelede bir kararlılık gösterilmesi açısından bence hayırlı oldu. Bundan sonraki dönemde enflasyondaki düşüşlerin desteklediği faiz indirimleri, çok daha sürdürülebilir olacaktır!

Yazının devamı...

S&P, Türkiye’nin notunu kıracak mı?

Bu hafta için iki önemli olay Türk piyasalarını bekliyor. Merkez Bankası Perşembe günü yapılacak PPK toplantısında 25 baz puanlık indirime gidebilir. Cuma günü de S&P, kredi notunu açıklayacak.

Geçtiğimiz iki gün Avustralya’nın Brisbane kentinde G-20 ‘Liderler Zirvesi’ yapıldı! Ukrayna konusunda Obama, Cameron ve Abbott’un eleştirilerine muhatap olan Putin’in G-20 toplantısının sonuç bildirgesinin yayınlanmasından önce Brisbane’i terk etmesi, zirvenin akılda kalan anılarından birisi olacak. Rus lideri Putin’e dört Rus savaş gemisinin “eşlik etmesi” de yine unutulmayacak!

Küresel iklim değişikliğine karşı güçlü ve etkili adımlar atılması gerektiği belirtilen nihai bildiride; genç işsizliğinin azaltılması, kadınların ekonomiye katılımının arttırılarak kadın-erkek arasındaki farkın azaltılması, nihai mal ticaretinin yanı sıra bileşenlerin ve hizmetlerin de serbest ticaretinin geliştirilmesi konusunda çaba harcanmasına karar verilmiş.

Bankacılık sistemlerinin güçlendirmesi, vergi tabanlarındaki erozyonun önlenmesi ve değerin yaratıldığı yerde vergilendirilmesi esasının geliştirilmesi, yolsuzluklar konusunda işbirliğinin yanı sıra 2017’den itibaren vergide bilgi paylaşımının güçlendirilmesi de bildirgede öne çıkan konuların başında geliyor. Enerji verimliliğinin arttırılması, daha güçlü dünya ticaret sisteminin kurulması, küresel iklim değişiklikleri ve Ebola konusunda işbirliği gibi “bir G-20 bildirgesinin olmazsa olmazlarına” da yer verilmiş.

Avustralya’da yapılan zirvenin bizim açımızdan bir önemi de önümüzdeki yıl G-20 liderliğinin Türkiye’ye devrediliyor olması. Başbakan Davutoğlu, gelecek yılın ev sahibi olarak zirvede bir sunum gerçekleştirdi. G-20’ye ev sahipliği yapacak olmamız 2015’te Türkiye için önemli bir olay olacak, Türkiye önümüzdeki yıl G-20 toplantısıyla da anılacak!

Rusya piyasayı tehdit ediyor

Bu hafta için iki önemli olay Türk piyasalarını bekliyor. İlki Perşembe günü yapılacak olan Para Politikası Kurulu toplantısı. Toplantıdan herhangi bir değişiklik beklemiyorum. Ancak toplantı öncesinde kurların 2.2200’lere gerilemesi, petrol fiyatlarının 80 doların altında kalması TCMB’yi 25 baz puanlık bir indirim için cesaretlendirebilir. Enflasyon cephesinde herhangi iyileşme olmadan atılacak böylesi bir adım ekonomik olmaktan çok “siyasi” olarak algılanabilir. Diğer önemli bir olay Cuma günü S&P’nin not/görünüm açıklaması. Petrol fiyatlarının düştüğü, IŞİD’in ilerlemesinin az çok kontrol altına alındığı bir dönemde herhangi bir “indirim” beklemiyorum. Olumlu havanın devam etmesi, TCMB’den bir indirim gelmemesi ve S&P de not/görünümü koruması durumunda; geçtiğimiz haftayı 50 günlük Basit Hareketli Ortalaması’nın (BHO) altında kapatan dolar/TL kurlarında bu haftanın sonlarına doğru 2.2085 seviyelerini test edebiliriz. Bu hafta bence en az iç piyasalar kadar yakından izlenmesi gereken Putin’in ülkesi Rusya! Rus piyasalarındaki yeni bir türbülans bizi de olumsuz etkileyebilir!

Petroldeki düşüş sürer mi?

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü yazımda “Yaralar sarılır mı?” diye sormuş ve geçtiğimiz haftanın pozitif bir havada geçeceğine değinmiştim. Önceki haftayı keyifsiz bir havada 77.957’de kapatan BIST’te “78.080 ve hatta 79.140 seviyelerine kadar bir toparlanma görebiliriz ” demiştim, piyasa benim tahminlerimin de ötesinde olumlu geçen haftada 81.503’e kadar yükselip, haftayı 81.211’den kapattı! Kur cephesinde de Önceki hafta 2.2807’ye kadar çıkan ve haftayı 2.2570’den kapatan dolar/TL kurları için geçtiğimiz hafta “Bu hafta için aşağıda 2.2380-2.2440 bandı önemli bir “destek” olacak. Bu seviyenin altına inilmesini çok fazla beklemiyorum.

Brent petrolünün geçtiğimiz hafta 76.75’e kadar gerilemesi Türk piyasalarına ciddi oranda yardım etti. Gelişen ülke piyasaları arasında Hindistan ile birlikte düşen petrol fiyatlarından en olumlu etkilenen ülke olmamız şansımızı arttırdı. Adeta petrolde “kısa pozisyon açamamış” olanlar, Türkiye varlık piyasalarında “uzun pozisyon alıyorlar”. Bu hafta petroldeki düşüşten “güç almamız” zor görünüyor. Zira petrol fiyatlarında cari seviyeler bir süre korunacak hatta yakın zamanda 80 dolarların üzerine bir düzeltme dahi görebiliriz.

Yazının devamı...

Yaralar sarılır mı?

Kur ve BIST tarafında yurt dışından gelen etkilerle önemli hareketler yaşadık. Rus ruleti piyasaları sarstı. Bu hafta “nekahat haftası” olacak. Dolar/TL’de 2.2380 bandı önemli

Geçtiğimiz hafta bizim piyasalarımızı örseleyen çok şey oldu. Bunların başında da Rusya’daki “devalüasyonun” hızlanması geliyordu. Rusya; Cumartesi günkü yazımda detaylı olarak değindiğim şekilde; düşen petrol fiyatlarına karşın kamu bütçesini dengeleme ve Rusya’dan çıkmaya çalışan kısa vadeli finansal yatırımları “cezalandırma” adına Ruble’nin devalüasyonuna yol verdi!

Geçtiğimiz haftaya dolar karşısında 43.05 seviyelerinden başlayan Ruble, Cuma günü tarihinin en “düşük” seviyesi olan 48.64 seviyesine kadar geriledi! Ruble’deki hareket tabii ki, bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerini de beraberinde aşağı çekti! TL; dolar karşısında Cuma günü 2.2805 seviyesini test ederken, Brezilya Real’i dolar karşısında Aralık 2008’den bu yana en düşük seviyesi olan 2.5904’e kadar değer kaybetti. Rusya Maliye Bakanı’nın “sözel müdahalesi” sonrasında Ruble’nin toparlanması, diğer gelişen ülke para birimlerini de adeta ipten aldı!

Geçen hafta Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve İngiltere Merkez Bankası’nın para kurulu toplantıları vardı. Her ikisi de pozisyonlarını aynen korurken, ECB Başkanı Draghi yine aynı “gereken neyse yapılacak” söylemini sürdürdü. Bu da dolara yaradı ve Cuma günü euro, dolar karşısında Ağustos 2012’den bu yana en düşük seviyesi olan 1.2359’a gerilerken, 5 majör para birimine göre doların değerinin alınıp-satılabildiği Dolar Endeksi (DXY) 88.19 ile Haziran 2010’dan bu yana en yüksek seviyesini test etti!

Bu arada ABD’den gelen Tarım Dışı İstihdam verisini de atlamayalım. 240 bin kişilik bir artış beklenirken, 214 binlik artış piyasalardaki “dolar coşkusunu” biraz azaltsa da yüzde 5.8 ile işsizlik oranı Temmuz 2008’den bu yana en düşük oranda geldi!

Hülasası; ABD toparlanmaya devam ederken, AB Bölgesi kısır çekişmeleriyle hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Bu arada Brent petrolünde 5 Kasım’da görülen 81.59 dolar/varil fiyatı Ekim 2010’dan bu yana görülen en düşük fiyatı ifade ediyor! S.Arabistan’ın pazarlara göre farklı fiyat uygulamaları da geçtiğimiz haftaya damgasını vuran gelişmelerden biriydi!

Gerek kur, gerekse de BIST tarafında geçtiğimiz hafta yurt dışından gelen etkilerle önemli hareketler yaşadık! Bu hafta “nekahat haftası” olacağını tahmin ediyorum. Nekahat haftasından kastım, geçtiğimiz haftanın hasarlarının azaltılacağı, yaralarının sarılacağı bir hafta olacak. Sadece bizim piyasalarımızda değil, euro/dolar paritesi için bu “yara sarma” çabası görülecek.

Gelişmiş ülke borsaları için aynı şeyi söylemek biraz zor olacak. Geçtiğimiz hafta “marjinal tarihi rekorlar” kıran ABD borsalarının bu hafta yeni zirve görmeleri ihtimali bence düşük!

Eurodaki düşüş sona erecek

Euro/dolarda sona yaklaşıldı. Bu tahminimi; özellikle euro ile ihracat yapan, dolarla borçlanmış ve şimdiye kadar bu pozisyonunu hiç ama hiç hedge etmemiş olan işadamlarının bir yere not etmesini özellikle öneririm. Euronun değer kaybının sonuna yaklaşıyoruz. En azından kısa vadede. O yüzden de bu güne kadar euro değer kaybedecek, dolar borcumu karşılamak için sırf paritedeki düşüşten dolayı daha fazla euro ihtiyacım olacak diye düşünen işadamları biraz rahat nefes alabilirler. Geçtiğimiz hafta paritede 1.2359 seviyesi görüldü! 1.2340 seviyesi önemliydi! Altına inilmedi. 1.2359 ile bu seviye görüldü denebilir mi? Bence denebilir! Bundan sonra euro son bir hamle ile değer kaybetse de görebileceği yer bence 1.2200 (düz!) ile sınırlı. Temmuz 2012’deki 1.2043’e inilir mi? Bence bu “turda” inilmeyecek! Öncesinde euro bu haftadan başlayarak biraz toparlanacak, yeni düşükler “yeni turda” görülecek!

TL’de 2.23 bandı destek olacak

Yazının devamı...

Ruble devalüasyonu

Petrol fiyatları Ekim 2010’dan bu yana en düşük seviyelerine indi. Brent tipi ham petrol Çarşamba günü 81.59 dolar/varile kadar gerilerken, ABD ham petrolü (WTI) Salı günü 75.84’e kadar düştü. Rusya’ya uygulanan yaptırımların etkisini arttırmak ve İran’ı nükleer müzakerelerde sıkıştırmak için ABD’nin “telkini” ile Suudi Arabistan’ın petrol fiyatlarını düşürdüğü rivayetlerden biri. Diğer yandan yine S. Arabistan’ın ABD’de artan “kaya gazı/petrolüne” yatırım cesaretini kırmak için bu yola gittiği de bir başka “senaryo”.

Çin başta olmak üzere, küresel ekonomik büyümenin IMF ve Dünya Bankası tarafından da teyit edilen yavaşlaması temelde petrol talebini olumsuz etkiliyor. Petrol dahil emtia fiyatlarının düşmesindeki asıl etken de bu! Sebep her ne olursa olsun düşen petrol fiyatları S.Arabistan da dahil, devlet bütçesini petrol gelirine bağlamış olan ülkelerin hemen hepsini olumsuz etkiliyor. S.Arabistan’ın 95, Rusya’nın 100, İran’ın 135 dolar/varilde bütçelerinin dengelendiği hesaplanıyor. 745 milyar dolarlık döviz rezerviyle S.Arabistan bu gelir kaybına uzun süre dayanabilecek gibi.

Sermaye Rusya’dan çıkıyor

Diğer yandan 454 milyar dolar ile dünyanın en büyük 5. rezervine sahip Rusya için sorun tek başına petrol fiyatı değil. Yaptırımlar nedeniyle ülkeden sermaye çıkışı da yaşanıyor, en azından bunun tedirginliği var. Rusya Merkez Bankası geçtiğimiz hafta politika faizlerini yüzde 8’den 9.5’e çıkardı. Önceki günde Ruble’deki koridoru genişleterekpara birimini bir anlamda serbest piyasaya bıraktı, devalüasyona hız verdi!Haziran’da 33.50 seviyesindeki Ruble; geçtiğimiz hafta faiz artışı öncesi dolar karşısında 41.50’ye kadar toparlansa da Cuma günü 48.64’e kadar değer kaybetti. Rus Maliye Bakanı’nın “sözlü müdahalesi” ile 45.60’lara kadar geriledi, haftayı 46.69 seviyesinden kapattı!

Rusya bir anlamda düşen petrole karşın Ruble’yi devalüe ederek bütçesini dengelemeye çalışıyor. Basit bir hesapla bütçelerine göre Brent petrolü 100 dolardayken, Ruble/dolar 34 seviyelerindeydi. Teknik analiz açısından bakıldığında Ruble’nin dolar karşısında 49.50’lere kadar değer kaybetme olasılığı yüksek. Basit bir hesapla Rusya, yüksek döviz rezervlerinin de desteği ve devalüasyon sayesinde 68.7 dolar/varile kadar petroldeki düşüşe tahammül etme şansı var görünüyor.

Ruble devalüasyonu iki açıdan daha Rusya’nın işine yarıyor. İthalat pahalılaşırken (ihracatçılarımızın da işi zorlaşıyor!) ülkeden “kaçmak” isteyen fonlar almak istedikleri dolar için daha fazla Ruble harcamak veya ellerinde kalan Ruble ile daha az dolar almak durumunda kalıyor.

Haziran sonundan Cuma günü görülen en yükseğe göre yüzde 45 devalüe olan Ruble’nin değer kaybının gelişen ülke para birimlerine yansıması görece olarak sınırlı oldu. Ancak Ruble’de istikrar sağlanınca bunun olumsuz yansımalarını daha fazla hissedeceğiz. Zira hem kurları hem faizleri yükselmiş, borsası düşmüş bir Rusya, önümüzdeki günlerde özellikle hızlı hareket eden hedge fonlar için cazip hale gelecek!

Yazının devamı...

TL değer kazanmaya devam edecek mi?

Piyasadaki hengameye ve Fed’e rağmen TL değer kazandı. Haftanın kapanışında 2.1970’lerin altında kalınabilseydi, 2.1700 ihtimali güçlenecekti. Halen ihtimal var ancak Rusya işi bozdu

Madem Fed parasal genişlemeyi sona erdirdi, ABD ekonomisi 3. çeyrekte beklentilerinde üzerinde yüzde 3.5 büyürken, faiz artışının öne çekilme ihtimali artarken nasıl oldu da geçtiğimiz hafta TL, dolar karşısında 2.1910’a kadar değer kazandı?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce geçen haftayı bir hatırlayalım. Neler oldu neler, Fed parasal genişlemeyi sona erdirdi, güvercin bir açıklama beklentisine karşın daha “dengeli” açıklama yaptı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) Avrupa bankalarının stres testine göre; 25 bankanın “stresli olduğunu” açıkladı. İsveç Merkez Bankası da politika faizlerini “sıfıra” indirerek “sıfırcı Merkez Bankaları” arasına katılırken, üstüne de kendisinde para tutan bankalardan 75 baz puan “faiz alacağını” açıkladı.

Bu arada iki MB da politika faizlerini arttırdı. Brezilya MB yüzde 11 olan fazinin 11.25’e yükseltirken, Rusya MB Cuma günü “sürpriz” kararla 150 baz puanlık bir artışla politika faizini yüzde 8’den 9.5’e yükseltti.

Belki de piyasaları en fazla memnun eden haber Japonya’dan geldi. Japon Merkez Bankası (BoJ) bir sürpriz yaparak; 30 trilyon yenlik tahvil alım miktarını, 80 trilyon yene (715 milyar dolar) çıkardığını açıkladı. Fed’in devrettiği bayrağı BoJ mu alıyor sorusu sıkça sorulur oldu. Aslında bu tam olarak doğru değildi. Zaten alım 30 milyar dolardı, miktar arttı. “Eskisi işe yarıyordu da yenisine neden ihtiyaç oldu” diye kimse sormadı, piyasalar coşkuyla kutladı!

BoJ’da yeni olan hisse senedi de alacağı haberiydi. Bu haber Cuma günü yüzde 4.83’lük artışla günün en fazla yükselen borsası yaptı. Yine kimse “BoJ kötü bir portföy yöneticisi mi de borsa yükselmişken hisse alıyor“ diye sormadı!

Neyse geçelim ve başlıktaki sorumuza dönelim. Neden TL bunca hengameye ve BoJ’dan önce açıklama yapan Fed’e rağmen değer kazandı. Tam olarak bizden kaynaklanan bir durum değildi bu. Evet, önceki hafta (IŞ)İD’e karşı uluslararası koalisyona kerhen de olsa destek vermemizden sonra başlayan iyi havada TL diğer gelişen ülke para birimlerinden pozitif ayrışmaya başlamıştı.

Ancak Perşembe günü diğer gelişen ülke para birimlerinden “iyi haberler” geldi. Önce Brezilya MB’nin beklentilerin aksine politika faizini yükseltmesi Real’i değerlendirdi. Yine aynı gün Rusya ile Ukrayna arasındaki gaz alışveriş anlaşmasında “mutlu sona” ulaşılması ve bu anlaşmayı da AB’nin desteklemesi de 43.84 ile dolar karısında tarihinin en düşük seviyesine gerileyen rublenin hızla toparlayarak 42’nin altına kadar değer kazanmasına neden oldu. Diğer gelişen ülke para birimleri de bu gelişmelerden “olumlu” etkilendi, bu iş TL’ye de yaradı.

Ruble, TL’yi vurdu

Fed toplantısı öncesinde 2.1902’ye kadar gerileyen, bizim piyasalarımızın açılmasıyla “tatil boşluğunu” da kapatan TL günün sonunda dışarıdan esen rüzgârla Perşembe günü 2.21’lere, Cuma günü de 2.1911’lere kadar geriledi.

Geçtiğimiz haftalardaki yazılarımda da belirtmiş olduğum gibi 2.2250 kritik eşik idi. Aşağı yönde geçilmesiyle 2.1970 ihtimali artmıştı. Tatildeyken görülen bu seviyenin de aşağı kırılması 2.1910’ları getirdi. Hatta haftanın kapanışında 2.1970’lerin altında kalınabilseydi, 2.1700 ihtimali bile güçlenecekti. Halen daha bu ihtimal var ancak günlük kapanış bazında 2.1970’in altına inilmediği durumda eskisi kadar güçlü değil.

Cuma günü öğleden sonra bu ihtimal daha da azaldı. Nedeni politika faizlerini 150 baz puan gibi “kararlı bir şekilde” arttıran Rus Merkez Bankası’nın rubledeki erimeyi durduramaması TL’yi de vurdu! Sadece TL’yi değil, diğer gelişen ülke para birimlerini de olumsuz etkiledi.

Yazının devamı...

Altının işi zor!

Dün altının uluslararası piyasalarda çok önemli bir değer kaybı yaşadığı bir gün oldu. Üstelik bu düşüşün Japon Merkez Bankası’nın (BoJ) bir sürpriz yaparak; 30 trilyon yenlik tahvil alım miktarını, 80 trilyon yene (715 milyar dolar) çıkardığını açıkladığı güne denk gelmesi dikkat çekivi oldu! Altın için 1.180 dolar/ons seviyesi çok önemli bir destek seviyesi idi.

Daha önce 18 Haziran 2013’te, 31 Aralık 2013’te ve son olarak da 6 Ekim 2014’te düşük 1.180 dolarlı seviyeler test edildi. Son olarak 1.183 seviyesinden itibaren toparlanmaya çalışan altın; 50 günlük basit hareketli ortalamasını 21 Ekim’de aştı, ancak üzerinde kapanış yapamadı ve yeniden “güneye” döndü.

1.180 seviyesinin bir kez daha test edileceğini ve bu kez kırılacağına değinmiştim. Gerçi öncesinde 1.285’e kadar sürebilecek bir yükseliş yaşanabileceğini öngörmüştüm ama bu gerçekleşemeden yeniden 1.180’e inildi ve bu seviye dün itibarıyla kırıldı! Tabii ki bunda, altından daha önce yeni dip gören gümüşün payı oldukça fazlaydı! Nedir bu altının, gümüşten çektiği?

Peki bundan sonra olacak?

1.163 seviyesi önemli. Korunursa 2005’ten başlayan bir trend (Gümüş için bu seviye çok daha aşağılarda 13 dolar/ons seviyelerinde!) korunur. Eğer korunamazsa yıl başında bu yıla dair tahminlerimin arasında yazdığım altının 1.090 seviyelerini test etmesi ihtimali gerçekleşebilir! Gerçi ben bu denemeyi yılın ilk yarısında bekliyor, sonrasında da bir toparlanma olur diye düşünüyordum. Sağolsun Fed, bu süreci tıpkı hisse senetlerinde olduğu gibi olabildiğince erteledi.

Altının ons fiyatının bu “turda” 1.090-1.140 bölgesine kadar düşmesini, bu seviyelerin de yıl sonuna kadar korunmasını bekliyorum. Bu tahmin altının dolar bazındaki ons fiyatı için geçerli. Böylesi bir düşüş TL/gram bazında da bir düşüşü; eğer dolar/TL kurunda bir yükseliş olmazsa; getirecektir. Dolar/TL kuru yükselirse ons/dolar fiyatındaki düşüşün bir kısmını karşılayabilir.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.