Şampiy10
Magazin
Gündem

Brexit dünyanın kaderini çizecek

Geçtiğimiz hafta, bir önceki haftanın sonunda beklentilerin çok altında gelen Mayıs ayı (beklenti 160 bin kişilik artıştı, gerçekleşme 38 bin oldu) verisinin şokuyla geçti. Haftanın başında konuşan Fed Başkanı Janet Yellen, ekonomide artıların eksilerden fazla olduğunu ve kademeli faiz artışının doğru bir strateji olduğunu söylerken, tek veriye aşırı ağırlık verilmemesi gerektiğini” söylerken, istihdam verisiyle birlikte yine de yeni sorular oluştuğunu belirtti. Büyük olasılıkla bu veri revize edilecek. Yine de 160 bine yakınlaşması olasılığı çok düşük.

Bu arada Yellen’in faiz artışları konusundaki söylemini “önümüzdeki aylarda” olacak yerine “zaman içinde” yapılacağı şeklinde değiştirmesi de piyasaların kafasını karıştırdı.

İlk önemli veri Çin’den

Veri ve konuşma sonrasında Haziran’da bir faiz artışı ihtimali “sıfırlanırken”, Temmuz olasılığı da yüzde 20’nin altına düştü. Bu durum varlık piyasalarında (emtia, borsalar) kısa vadeli bir ralliye yola açarken, bono faizlerinde yeniden düşüşlere neden oldu.

Alman 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 0’a inmesi de bu yüzdendi. AB Bölgesi’nde negatif faizlerin uzunca bir süre daha devam edeceği beklentisi özellikle bankacılık sektörü hisselerini vurdu. Bankacılık endeksi yeni düşükleri test etmeye başladı. Korkarım negatif faiz dönemi, bankacılık hisselerini “törpülemeye” devam edecek. Geçen hafta Türkiye’nin 2016 yılı ilk çeyrek büyüme verisi yüzde 4.8 olarak açıklandı.

Mutlak veri olarak bakıldığında; ihracat, turizm ve enerji alanındaki olumsuzluklara rağmen; umut verici bir veri. Ancak detaylara bakıldığında, sürdürülebilirlik adına soru işaretlerini bünyesinde barındıran bir veri geldi. Böylesi terör ve belirsizliğin arttığı, turizm sektörünün ağır darbe aldığı bir ortamda; sağlık ve eğlence sektörlerinin büyümeye bu denli katkı sağlamış olması ilginç. İlginç olduğu kadar sürdürülebilir de değil gibi görünüyor.

Bu haftanın önemli olaylarından birisi yarın (14 Haziran) açıklanacak olan; Çin’in “anakara” piyasasındaki hisse senetlerinin MSCI endekslerine dahil edilip, edilmeyeceği kararı olacak.

31 Mayıs’ta bu sebeple yüzde 3.5’e yakın bir yükseliş kaydeden Shangay Composite Endeksi o günden bu yana 50 günlük basit hareketli ortalaması (BHO) civarında hareket ediyor. Geçen Cuma günü 2.930 seviyesinden geçen BHO’nın bugün değilse de yarın açıklanacak karar sonrasında yukarı yönde aşılması, gelişen ülke piyasalarına (Fed’in faiz artırmasının ileriye ertelenmesiyle) moral verecek. Piyasalarımız açısından da yakından izlenmesi gereken önemli bir “olay riski (Event Risk)” olduğunu düşünüyorum.

Kalmak mı zor gitmek mi?

Asıl önemli olan “olay riski” önümüzdeki hafta 23 Haziran’da yapılacak olan Brexit oylaması. İngiliz halkı kendisi için; İngiltere’nin AB’de kalması mı, ayrılması mı daha doğru olduğu kararını verecek. Hafta içinde yayınlanan ORB anketinde ağırlıklandırılmış oylar yüzde 53 ‘ayrılalım’, yüzde 47 ‘kalalım’ şeklinde çıkmış olsa da Cumartesi günü Sunday’s Observer’ın anketinden yüzde 44 ‘kalalım’, yüzde 42 ‘ayrılalım’ geldi.

Genel kanı ‘kalalım’ tarafının galip geleceği yönündeydi. Nitekim pound/dolar paritesi ve FTSE 100 endeksi (Londra Borsası) ‘ayrılalım’ fikrini pek de fiyatlıyor gibi durmuyorlardı. Eğer Brexit hayata geçecek olsaydı, hafta içinde 1.4642’ye kadar yükselen pound haftayı 1.4262’den kapatırken, halen daha 1.40’lı seviyelerden olabilir miydi? Gerçi hem pound/dolar paritesi hem de FTSE 100 endeksinin her ikisi de 50 günlük BHO’nın altında haftalık kapanış yaptı.

(FTSE 100 6.115 seviyesinden kapandı) Nisan ayı ortasından bu yana ilk kez böylesi bir kapanış oluyor. Uzun zamandan (Şubat sonundaki 1.37’li seviyelerden) bu yana pound (ve FTSE 100) ilk kez Brexit riskini fiyatlamaya başlamış görünüyor.

Dolar oynaklaşır mı?

Euro/dolar paritesinin 1.1251’den haftayı kapattığı bir ortamda, dolar/TL kuru da 2.9250 seviyelerinin üzerine çıktı. Brexit hem euro hem de poundun dolar karşısında değer kaybetmesi doğal olarak gelişen ülke para birimlerini de zorluyor. Bu belirsizliğin ortasında dolar endeksi 94.70’li seviyelere yükseldi. Japon Yeni’nin de 107’nin altına inmiş olması dolara olan “iltifatın” devam ettiğinin bir göstergesi. Dolar/TL haftayı 2.8960’daki 50 günlük BHO’sının, daha da önemlisi 2.9262’den geçen 200 günlük BHO’sının üzerinde 2.9288’den kapatmış olması, bu hafta dolar/TL’nın oynak bir seyir izleyeceğini söylüyor. Bu hafta için aşağıda 2.8950, yukarıda 2.9650 seviyeleri önemli olacak. 2.9650’nin (bu seviye uzun zamanda bu yana aşağı ve yukarı yönlü hareketlerde kritik seviye oldu, olmaya da devam ediyor) üzerine haftalık kapanış bazında aşılacak olur ise 3.01’li seviyelerin test edilmesi olasılığı artacaktır. 2.8950’nin altında çok uzun süreli kalınacağını da düşünmüyorum.

AB’den çıkarsa?

EĞER İngiltere AB’den çıkacak olursa bunun ilk aşamada ülke ekonomisi ve pound ile borsa üzerinde olumsuz etkileri olacaktır. Bu durumda yüksek 1.32’li, düşük 1.33’lü seviyelere kadar gerileyen bir pound görebiliriz. Ha keza FTSE 100’de de ilk aşamada 5.725 ve ardından da 5.300 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacak.

AB’de kalırsa?

Pound/dolar paritesi tarafında ilk aşamada 1.4750 (belki de 24 Haziran’da) ardında da 1.5270-1.5310 bandı resmin içine girecektir. FTSE 100 tarafında ilk aşamada 6.400 seviyesinin test edilmesi işten bile değil. Brexit piyasalar için önemli bir “olay riski” içeriyor ve pound bu haftanın en önemli “göstergesi” olmaya devam edecek.

Yazının devamı...

Piyasalarda pozitif hava sürecek mi?

Mayıs enflasyonunun ve ABD Tarım Dışı İstihdamın beklentilerden düşük çıkması, piyasaları rahatlattı. Fed’in bu ay faiz artışına gitme ihtimalinin ortadan kalkması Merkez Bankası’nın elini güçlendirdi. Dolar/TL’de 2.8640-2.8710 seviyesi test edilebilir. Borsada da çıkış sürer

Görünen o ki yeni Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya şanslı bir başlangıç yaptı. Faiz indirme baskılarının gölgesinde geldiği görevde; geçtiğimiz hafta açıklanan iki önemli veri önümüzdeki dönem için işini kolaylaştırdı. Geçen hafta tam anlamıyla Merkez’i rahatlatan bir haftaydı.

İçerideki enflasyon verisi ve ondan da önemlisi Cuma günü açıklanan ABD Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi hem Merkez Bankası’nı hem de bizim piyasalarımızı fazlasıyla memnun etti.

Mayıs ayı tüketici enflasyonu yüzde 0.58 ile piyasa katılımcılarının yüzde 0.78’lik beklentisinin altında gerçekleşti. Baz etkisinden dolayı yıllık bazda TÜFE Nisan ayına oranla çok fazla değişmeyerek yüzde 6.58 oldu. Çekirdek enflasyon tarafında da önemli bir geri çekilme yaşandı.

Gıda ve giyim fiyatlarındaki düşüş enflasyondaki gerilemenin en temel sebebi olmuş. Rusya ile ilişkilerin bozulması sonrası düşen turist sayısı, otel doluluk ve restoran fiyatlarını aşağı çektiği gibi düşen toplam talep dolaylı olarak gıda enflasyonunu da aşağı çekmiş durumda. Sevinelim mi, üzülelim mi bilemedim... Her ne kadar artan petrol fiyatları ve azalacak olan baz etkisi ile birlikte önümüzdeki aylarda yeniden yükselmeye başlayacak olsa da; enflasyonun düşmeye devam ediyor olması, 21 Haziran’da yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından 50 baz puanlık bir indirim beklentisini yükseltti.

BIST’in işi daha zor

Borsa İstanbul, Cuma günkü TDİ verisinden en olumlu etkilenen borsaların başında yer aldı. Gerçi Asya borsaları bugün bu veriyi fiyatlayacaklardır ancak gelişmiş ülke borsaları “Umudumuz olan ABD ekonomisi bile mi toparlamıyor” endişesiyle gerilediler. Düşük gelen istihdam verisi ve negatif revizyonların bu borsalar üzerindeki etkisi kısa bir süre daha devam edebilir. Onlar da ‘Fed faiz artıramayacak, durmak yok, yola devam’ diyebilirler.

Tüm bunlar; geçtiğimiz haftayı aşırı bir coşkuyla 78.139’dan kapatan BIST 100 endeksini bir parça daha yukarı taşıyabilir. Bu yükselişlerin kalıcı bir ralliye dönüşmesi olasılığını düşük görüyorum. Yükselişin devamı durumunda 78.740 ve 80.300 seviyeleri teknik olarak ilk hedefler gibi görünüyor. Özellikle ikinci seviyenin aşılması durumunda 81.350-650 bandı resmin içine girecektir. Ancak bu hafta için bu seviyelerin test edilme olasılığı bence düşük.

Hafta içinde kapanış bazında 76.950 seviyesinin altında günlük kapanış olması durumunda 75.200-500 seviyesinin de resmin içine gireceğini hatırda bulundurmakta fayda var.

Fed, Temmuz’u bekler

Piyasaları asıl heyecanlandıran Cuma günü beklentilerin çok altında gelen TDİ verisi oldu. 160 bin kişilik artış beklentisine karşılık artış 38 binde sınırlı kalmış. Verizon’daki grev nedeniyle düşük çıktığı tartışılıyor olsa da, grev olmasaydı da rakam 70 binlerde kalabilecekmiş görünüyor. Rakamın düşüklüğü kadar; Mart ayı TDİ verisinin 208 binden 186 bine, Nisan verisinin de 160 binden 123 bine revize edilmesi ABD ekonomisi konusundaki endişeleri artırdı. Haziran’da Fed’in herhangi bir faiz artışına gitme ihtimali sıfırlanmış görünüyor. Temmuz halen daha masada. Neden derseniz Fed sadece TDİ’a değil, maaş artışlarına ve işsizlik oranına da bakıyor. İşsizlik yüzde 5’den yüzde 4.7’ye düşerken maaş artışları yüzde 0.2’lik artışını devam ettirmiş. Verilerin bu denli aşağı yönde revize edilmiş olması, ABD tahvil getirilerini düşürdü.

Bugün Fed Başkanı Janet Yellen bir konuşma yapacak. Gelen verilerden sonra ne söyleyeceği merak edilecektir. Özellikle Haziran’da artış olasılığı azalmışken Temmuz ve Eylül aylarında da olup olmayacağı konusunda ipuçları aranacak. Tahminim halen daha Temmuz’da bir artışa gidileceği yönünde.

Parite 1.14 olur mu?

Geçtiğimiz hafta Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) politika toplantısından herhangi bir faiz değişikliği beklenmiyordu, nitekim bir değişiklik olmadı. ECB Başkanı Mario Draghi’nin basın toplantısı da önemli bir heyecan yaratmadı ancak Cuma günü gelen TDİ verisi sonrasında euro/dolar paritesi gün içinde gördüğü 1.1137’den 1.1374’e kadar yükseldi ve 1.1366 ile günün yükseğine yakın bir seviyeden haftayı kapattı.

1.1290-1.1310 seviyesi önemli bir direnç idi, hızlı geçildi. Sırada 1.1415-30 bandı var. Bu seviyenin aşılması ihtimali bence düşük. 1.1097’ye kadar gerilemiş olan euronun bu denli hızlı değer kazanmasının ardında doğal olarak Dolar Endeksi’nin (DXY) gerilemesi vardı. Gerek parite, gerekse de DXY nezdinde gidilebilecek yer bence kısıtlı. DXY’da 93.50 seviyeleri önemli desteklerden birisi. Bu seviyenin kapanış bazında aşağı geçilmediği durumda eurodaki düzeltme ihtimalini de artıracaktır.

Paritede görülecek yükseğe göre değişecek olsa da düzeltme sırasında ilk aşamada 1.1310 ve ardından 1.1230 seviyelerine kısa sürede inilebilir.

Dolar için 2.8900 seviyesi önemli

Geçtiğimiz hafta başındaki yazıda, “Aşağıda 2.9270 seviyesi önemli olmaya devam edecek. Ancak kurları aşağı götürecek çok az etken olduğundan yukarı yönlü hareketlerde nereleri test edebileceğimize bakmakta fayda var” diye yazmıştım. TDİ verisinin bu denli düşük gelmesini beklemiyordum.

2.9270 hızlı aşağı geçildi ve 2.9015 seviyesi görüldü, haftalık kapanış günün en düşüğüne yakın 2.9030 seviyelerinden haftayı kapattı. Teknik olarak bakıldığında 2.8960 ve ardından da 2.8895 (2.8900 düz de denebilir) seviyesi resmin içine girecek. 2.9775 seviyelerinin üzerinde satmış olanlar, önümüzdeki PPK toplantısındaki olası faiz indiriminin kurlara yansıması olacağını düşünenler bu seviyelerden alıma yönelebilirler. 2.8900 seviyesi aşağı kırılacak olursa 2.8640-2.8710 seviyesi test edilebilir ancak bu olasılığın düşük olduğunu düşünüyorum.

Yazının devamı...

Piyasada ipler Yellen’in elinde

Fed başkanlarının şahin mesajlarına Janet Yellen’in de katılması, erken faiz artışının yolda olduğunu gösteriyor. Şimdi tartışma ‘Haziran mı, Temmuz mu?’ olacak. Piyasalar Yellen’in iki dudağının arasına bakacak.

Geçtiğimiz hafta oldukça yoğun bir haftaydı. Hükümetin kısa sürede kurulması ve Mehmet Şimşek’in Başbakan Yardımcısı olarak görevini sürdürüyor olması ilk aşamada piyasalarca çok olumlu karşılandı. Dolar/TL kuru; Merkez Bankası’nın 50 baz puanlık indirimine rağmen; 2.9252’ye kadar gerilerken, BIST 100 endeksi 79.941’e kadar yükseldi. 10 yıllık tahvil bileşik getirisi de yüzde 10.53 seviyesinden, Perşembe günü 9.87’ye kadar geriledi.

Ancak yükseliş coşkusu çok da uzun sürmedi. Şimşek’in sorumluluk alanları açıklanınca piyasaların biraz kafası karıştı. Şimşek’in kabinede kalmasının yarattığı coşku kısa sürede sona erdi. Merkez Bankası’ndan gelen üst banttaki 50 baz puanlık indirime piyasalar kayıtsız kaldılar. 25 baz puan zaten herkesin beklediği bir indirimdi.

50 puan çok da fazla rahatsızlık yaratmadı. Ancak bu indirim 75 ve daha yüksek olsaydı o zaman piyasaların tepkisi farklı olabilirdi.

Erken faiz artışı garanti

Zira... İçeride tüm bunlar olurken, Fed tarafından da frekansı artan şekilde faiz artışlarına yaklaşıldığı sinyalleri geliyor. Fed Başkanları yaptıkları konuşmalarda; hatta güvercin olanlar bile; faiz artışı için şartların oluşmaya başladığını, piyasaların Fed’den daha kötümser/olumsuz olduklarını söylemeye başladılar.

Son olarak Başkan Janet Yellen de “Koşullar oluşursa önümüzdeki aylarda faiz artışı olabilir” diye konuşunca Haziran’daki toplantıda faiz artışı daha sık konuşulur oldu. Genel beklenti; özellikle ABD’nin 1. çeyrek GSYH’si için yapılan revizyonun yüzde 0.9 yerine 0.8’de kalması ile Temmuz’a (Artış olasılığı yüzde 58 olarak tahmin ediliyor/fiyatlanıyor) kayabileceği yönünde.

Temmuz’da yapılacak Fed zirvesi sonrasında basın toplantısı açıklanmış olan programda yok. Bu nedenle faiz artışının Eylül’e de kalabileceğini iddia edenler var. ABD, 5-10 ve 30 yıllıkları henüz bu ihtimali fiyatlamıyor, daha çok Temmuz ihtimali göz önünde bulunduruluyor. Kötüsünden Yellen faiz artışı yapacak olursa bir basın toplantısı koyar. Ya da normalden daha detaylı bir açıklama ile de bunu yapabilir.

Hepsi bir tarafa... Artık ‘Fed’in yeni faiz artışı olacak mı, olmayacak mı’ diye tartışılmıyor. ‘3 haftaya kadar mı yoksa 2 aya kadar mı bu artış yapılacak’ diye konuşuluyor. Bu durum da tüm piyasaları etkiliyor. Kabine haberleri sonrasında piyasaların yeni yüksekler görmekte zorlanması, kâr realizasyonlarının çabuk gelmesinin ardında Fed’in etkisi hayli yüksek. Bu etki daha da hissedilir olacak.

Dolarda düşüş sürer mi?

Euro/dolar paritesindeki hareketler, Fed’den gelen yorumlar doğal olarak dolar/TL kurunu etkiledi. 2.9252’ye kadar gerileyen kur, haftayı 2.9595 seviyesinden kapattı. Bu hafta için aşağıda 2.9270 seviyesi önemli olmaya devam edecek. Ancak kurları aşağı götürecek çok az etken olduğundan yukarı yönlü hareketlerde nereleri test edebileceğimize bakmakta fayda var. 2.9650 ilk kritik eşik. Sonrasında da yine 2.9775 önemli olacak. Bunun üzerinde günlük kapanışlar görmeye başlar ve BIST 100 endeksi 75.000’li rakamlara inerse yeniden 3.00’lü seviyeleri konuşuyor hatta görüyor olabiliriz.

Altın ve gümüş kan kaybeder

Yellen ve Fed Başkanlarının konuşmalarından gümüş ve altın da nasibini aldı. Geçtiğimiz Salı günü 1.250’den geçen 50 günlük BHO’sının altında kapanan altının ons fiyatı Cuma günü 1.207’ye kadar gerileyip haftayı 1.212’den kapattı. Önümüzdeki hafta içinde 1.175 dolar/ons seviyesine kadar gerilemesi olasılığı artmış durumda.

Gümüşün de 16.15 dolar/ons’taki 50 günlük BHO’nın altında haftayı kapatmış olması da bu olasılığı artırıyor. Gümüş için de bu hafta 15.75 seviyelerine kadar gerileme olasılığı var ve hiç de az değil.

Paritede kritik seviye 1.1101

Yellen’in açıklamaları ile euro/dolar paritesi Cuma günü kritik seviyelere yakın kapandı. 1.1101 seviyesi 200 günlük Basit Hareketli Ortalama (BHO) seviyesiydi, kapanış 1.1115 seviyesi ile hem bu seviyeye hem de günün en düşüğüne yakın seviyeden oldu. Bu hafta içinde 1.1100 seviyesi korunacak ve altına inilmeyecek olursa bir düzeltme ihtimali artacak. Ancak bu düzeltmenin gelebilmesi için Fed Başkanlarının pek fazla “konuşmamaları” gerekecek. Konuşmaya devam edecek olurlar ve 1.1100 seviyesi aşağı yöne çevrilirse 1.1060-70 seviyesi “çok önemli” bir destek seviyesi olacaktır. Bu seviyede günlük kapanışlar bazında aşağı kırılırsa 1.0775-1.0825 seviyeleri konuşulmaya başlanacak.

Yazının devamı...

Merkez indirimi seriye bağlar mı?

Para piyasaları yeni kabinedeki ekonomi kurmayları ve Merkez Bankası’nın yarınki PPK toplantısına kilitlendi. Fed’den gelen ‘Erken faiz artışı olabilir’ mesajından sonra Başkan Murat Çetinkaya’nın stratejisi merak konusu. Merkez 25 baz puanlık indirimle yetinebilir.

Yarın yeni Merkez Bankası Başkanı’nın ikinci Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. İlkinde işi görece olarak kolaydı. Eski Başkan’ın bıraktığı yerden devam eden bir indirim yapıldı. Ancak bu seferki durum biraz daha farklı. O günden bu yana iki temel değişiklik oldu. İlki; Ahmet Davutoğlu görevinden ayrıldı, Binali Yıldırım yeni AK Parti Başkanı ve Başbakan olarak görevi devralıyor.

Doğal olarak bakanlıklar ve tabii ki ekonomi yönetimi yeniden belirlenecek. Uluslararası fon yöneticilerinin yakından tanıdığı Mehmet Şimşek görevine devam edecek mi, ekonominin yönetiminde yeni isim veya isimlere mi yer verilecek? Eğer yeni isimler gelecek olursa hangi ekolden seçilecekler? Ortodoks politikalar yerine “milli politikaları” izleyecek isimler olursa bu durumda piyasaların tepkisi ne olacak? Bunları kestirmenin zorluğu sizler ve piyasalar için olduğu kadar, Merkez Bankası Başkanı için de var. “Seri faiz düşürmesi gerektiğine inanılan” bir TCMB Başkanı olarak iç politik gelişmelere karşı nasıl bir strateji izleyecek?

İkinci temel değişiklik Fed’den geldi. Geçen hafta içinde açıklanan Federal Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC) Nisan ayında yapmış olduğu toplantının tutanakları açıklandı. Komite üyelerinin “çoğunluğunun” ‘Ekonomi gerekli şekilde toparlanmayı sürdürürse, Haziran ayında faiz artışı olur’ fikrinde olduğunun açıklanması piyasaları gerdi. Bölgesel Fed başkanlarından gelen “piyasalar, ekonomi konusunda bizden daha kötümserler” açıklamaları da bu yılki ilk faiz artışının tahmin edilenden yakın olabileceği fikrini güçlendirdi. Her ne kadar Çin ve Brexit meseleleri de görüşülmüş olsa da Haziran’daki bir faiz artışı gerek bizim gibi gelişen ülkeleri gerekse de emtia piyasalarını üzebilir.

Brexit’i bekleyebilir

İngiltere’nin AB’den ayrılması (Brexit) için yapılacak referandum 23 Haziran’da, Fed’in bir sonraki toplantısı 14-15 Haziran’da. Son yapılan araştırmalara göre “Kalalım-Ayrılalım” tercihleri birbirinden çok uzak değiller. ‘Kalalım’ diyenler yüzde 44’lerdeyken, ‘Ayrılalım’ diyenler yüzde 40’larda seyrediyormuş. Son yapılan İngiliz seçimleri öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarının ne kadar yanıldıklarını hatırlayınca son anketlerin de ne kadar güvenilir olduğu sorgulanacaktır.

Büyük olasılıkla Fed, Brexit’in sonuçlarını bekleyecektir. Bu nedenle de olası bir faiz artışı 26-27 Temmuz’daki toplantıya kalabilir. Yine de çok uzak olmayan bir gelecekten söz ediyorum. Bu arada geçtiğimiz hafta yapılan Anayasa değişikliği ile milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması ile yine geçtiğimiz hafta roketle düşürülen helikopter meselesinin olası yankıları önümüzdeki haftalarda iç siyasi belirsizlikleri artıracaktır.

Tüm bunları bir araya getirdiğimizde TCMB’nin yarınki toplantıda 25 baz puanlık bir indirim ile yetineceğini düşünüyorum. Yeni ekonomi yönetiminin henüz belli olmadığı bir ortamda bu tahmini yaptığımı hatırlatmakta fayda var.

Dolar düzeltmesini yapabilecek mi?

Mayıs ayı başında, Davutoğlu’nun görevden ayrılması ile başlayan dönemde dolar/TL kuru 2.7916’dan 3.0010’a kadar yükseldi. 12 iş günü içinde yüzde 7.5’lik bir değer kaybı oldu. Sürenin kısalığı, hareketin büyüklüğü ve haftalık kapanışların 2.9775’in altında kalması nedenleriyle bir düzeltme gelmesi ihtimalinin hiç de az olmadığını düşünüyorum.

Yüzde 7.5’lik değer kaybının tamamı iç siyasi faktörlerden kaynaklanmadı. Bunun içinde euro/dolar paritesinin 1.1615’lerden 1.1180’lere kadar gerilemesinin de payı vardı. Bu etkiyi en iyi gözlemlediğimiz “sepet kurun” bu karmaşa içinde 3.1850’nin altında kapanışlar yapması aslında kur tarafında belli seviyelerin korunduğunu söylüyor. Bu seviye aşılmadan kur cephesinde radikal bir yükselişten söz etmek için erken.

Piyasalar tarafından makul karşılanacak bir ekonomi takımının göreve gelmesi durumunda 2.9510 ve 2.9200 seviyelerinden birinin test edilmesi olasılığı yüksek.

Yok eğer; “Fed umurumuzda değil, acil faiz indirimi yapalım” diyen bir ekol ekonominin dümenine geçecek olur ve Merkez Bankası’dan 75 baz puan ve daha yüksek bir faiz indirimi gelirse piyasanın ilk reaksiyonu kurlarda sert bir yükseliş olabilir. Bu durumda ilk aşamada dolar/TL’de 3.0950 seviyesi test edilebilir ve sepet kurda da yukarıda belirttiğim 3.1850 seviyesinin üzerine çıkılacaktır ki; kurların geri gelmesi, piyasaların sakinleşmesi zaman alacaktır.

BIST için 2.50 $ seviyesi kritik

Dış piyasalardan çok, iç siyasetle birlikte gerileyen BIST 100 endeksi, geçtiğimiz Cuma günü 200 günlük Basit Hareketli Ortalaması’nın (BHO) altında kapandı. 200 günlük BHO 76.916’da iken, günlük/haftalık kapanış 76.357 ile bu seviyenin altında gerçekleşti. Bu durum, düşüşün daha da devam edeceğini söylüyor. Nereye kadar derseniz geçtiğimiz hafta da belirttiğim 75.375 seviyesi ilk destek seviyesi. Bu seviyelere yaklaşıldığında dolar bazında 2.50-2.55 (Nominal BIST 100 endeksinin dolar/TL kuruna bölümü 10 bin bazında) bandının korunup korunmadığına bakmakta fayda var. Bu seviyeler hafta boyu korunacak olur; dolar/TL kurunda da 2.9775’in üzerinde kapanışlar görmezsek piyasalarda yumuşama rüzgarı esebilir.

Yazının devamı...

Faiz inerse kredi musluğu açılır mı?

Önümüzdeki hafta yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından yeni bir faiz indirimi gelecek mi, merakla bekleniyor. Yeni başkanın ilk toplantısındaki 50 baz puanlık indiriminden önce bankalar faiz indirim beklentisiyle iki şey yaptı. İlki mevduat faizlerini ‘önden beslemeli’ olarak düşürmeye başladılar. İkincisi disponibilite için tutmak zorunda oldukları rakamları azalttılar ve bunu düşük faiz dönemine ertelediler.

Bu da Merkez Bankası’nın (TCMB) bankalara sağladığı fonlamanın düşmesine neden oldu. Bu durum ülkeye para girişi olduğu; bu nedenle fonlama ihtiyacının azaldığı gibi gerçeklerle pek de örtüşmeyen yorumları beraberinde getirdi. Nitekim toplam borçlanma bugünlerde 98 milyar TL’ye ulaştı.

Diğer yandan bankacılık sektöründe iki temel sorun var ki bu sorunlar devam ettikçe yeni kredi vermeleri hayli zor olacak. Bunlardan ilki sermaye yeterlilik oranları. 2008 krizinde yüzde 16-17’lerde olan bu oran son aylarda yüzde 12-13’lere kadar geriledi. Yeni sermaye koymak istemeyen bankalar yurt dışında yüzde 8.5-9.0 faizlerle sermaye benzeri dolar cinsinden (Tier II) bono ihraç ediyorlar.

Çapraz para swapları ile elde edebilecekleri TL faizlerinin yüzde 9.5’lere gerilemiş olmasına rağmen yüzde 8.5’lik dolar faizini de ekleyince yüzde 18’lik (ehven sayılabilecek) maliyetle temin edilmiş kaynağı kaçtan kullandıracaklar? Diyelim ki sermaye benzeri bu bono sayesinde bono tutarının 8 katına kadar kredi verebilecekler. Ancak bu kredileri de bir yerlerden fonlayacaklar. Yüzde 8-9 ile Tier II borçlanmış bir banka “normal borçlanmasını” kaçtan yapabilecek? Sonuç olarak bankacılığın yurt dışı “marjinal” fonlama maliyetleri yüksek.

Bankalar isteksiz olacak

Diğer sorun bankacılık sektörünün 10.50’lere gerilemiş olan ortalama sermaye getiri oranı. Aylık TL mevduat faizlerinin yüzde 12.50’lerde; hadi faiz düşüşü sonrasında 12’lerde; olduğu bir ortamda hangi sermayedar bankasına para koyar. Veya yüzde 15-17 faizle parayı mal eden banka kaçtan parayı satacak da sermaye kârlılık oranını artıracak?

Hülasası bankacılık sektörü; TCMB faizleri çok radikal bir şekilde (Yüzde 3-5) indirmedikçe, yeni ve ek kredi vermekte hem zorlanacaklar hem de artan tahsili gecikmiş kredi ve iflas ertelemeler nedeniyle isteksiz davranacaklardır. Tüm bu değerlendirmeler ve yurt dışı borçlanmalardaki zorluklar göz önüne alındığında geriye bir tek kaynak kalıyor: Küredeki diğer merkez bankaları gibi TCMB’nin de bankalara ucuz, düşük faizli kredi vermesi.

İyi de biz bunu 2001 öncesi kamu bankaları eliyle yapıp; milyarlarca dolar görev zararı yazıp, devasa bir bankacılık krizi çıkarıp, ardında tüm ülkeyi modern tarihindeki en büyük ekonomik krize sokmamış mıydık?

Sadece faiz indiriminin çözüm olmadığını, yapılması gereken çok daha farklı şeyler, atılması gereken çok daha farklı adımlar olduğunu anlamamız gerekiyor. Faiz; ekonomideki parametrelerden sadece biri. En önemlisi gibi görünse de değil

Yapmamız gerekenleri yapmayıp, tüm yükü faize yükleyemeyiz.

Yazının devamı...

Piyasa rahatlar mı?

Bir yandan bu hafta sonunda yapılacak olağanüstü genel kurulda AK Parti’nin yeni genel başkanı ve doğal olarak yeni Başbakan’ın kim olacağını beklerken, diğer yandan da MHP kongre krizi, Kilis’e yapılan saldırılar ve bombaların gölgesinde piyasaların nasıl bir yön çizeceğini söylemek gittikçe zorlaşmaya başladı.

Başbakan Davutoğlu’nun yeni kongre çağrısı öncesi ve sonrasında aklıselimin öne çıkabileceği ve piyasalarda bir düzeltme olacağı beklentimi son iki haftadaki yazılarımda paylaştım. Ancak değil aklıselimin galibiyeti, hezimeti karşısında finansal piyasalarda işler daha da sarpa sardı. Brezilya’da Rouseff’in görevden alınması ile Brezilya piyasaları ‘rahatlarken’, artan petrol fiyatları ile Rusya’da yüzler gülerken ve diğer gelişen ülke piyasaları para birimleri ve borsaları değerlerini korurken bizim piyasalarımız diğer gelişen ülkelerden “olumsuz olarak ayrıştı”.

Vize serbestisinin Eylül veya Ekim’e kalmış olması, AB ile olan müzakerelerin askıya alınmasa bile yavaşlıyor olması da bu olumsuz ayrışmanın ardındaki önemli sebeplerden biriydi. Güneydoğu’da düşürülen helikopter için kullanılan füze sistemi, bölgedeki çatışmaların başka bir evreye evirilebileceği endişelerini artırmışa benziyor. Bir de bunun üzerine Kilis’e yapılan füze saldırılarından sonra Suriye’ye asker gönderilmese bile hava saldırılarına girişilebilecek olması da hem politik ortamı hem de finansal piyasaları geriyor. Buna bir de MHP’nin kongre krizini de eklerseniz, gerek kurdaki yükselişi, gerekse de borsadaki düşüşü daha iyi anlama şansına sahip olabilirsiniz. Bu ortamda Merkez Bankası’nın önümüzdeki hafta yapacağı PPK toplantısında yapacağı bir faiz indiriminin de piyasalardaki “oynaklığı” azaltıcı etkisinden çok artırıcı etkisi olacağı muhakkak.

BIST toparlanabilir mi?

BIST 100 endeksi, geçtiğimiz haftayı görece olarak yatay; bekle-gör yaklaşımı ile izledi. Haftalık dalga boyu 2.200 puan civarındaydı. Bu hafta için 76.940 seviyesi (200 günlük BHO) önemli bir destek. Bu seviye test edilebilir. Asıl sorun bu seviyenin aşağı yönlü test edilmesi ve günlük kapanışların bunun altında olması. Bu seviyenin altına inilmesi durumunda 75.375’e kadar bir geri çekilme yaşanabilir. BIST 100 endeksine dolar bazında bakıldığında da 2.58 seviyesi önemli bir destek olacak. (Bu arada dolar bazındaki BIST 100 endeksinde 2.99 ile 2.73 dolar arasında muhtelif boşlukları geride bıraktığımızı da unutmayalım) Bir toparlanma gelecek olursa da bu durumda ilk aşamada 79.390, ardından 80.740 ve son olarak da 82.050 seviyelerinin test edilmesi olasılığı var. 75.375 seviyesi test edilir de altına inilmezse bu durumda düzeltme olasılığı hayli artacaktır.

Dolar hangi seviyeyi dener?

Dolar/TL’de anlık yükselişler sonrası bir düzeltme, kurlarda gerileme çabasının olacağını varsayıyorum. Ancak Cuma günkü kapanışın 2.9650’nin üzerinde 2.9708’den olması önümüzdeki hafta için pek de iyi bir haber değil. 2.9770 seviyesi bu haftanın en önemli seviyesi. Bu seviyenin üzerine kapanış bazında geçildiği takdirde; Başbakan’ın kim olduğuna bakılmaksızın, yeni yüksekleri hatta yeni zirveleri test edebiliriz. Şimdilik bunu beklemiyorum. Bunun da en önemli sebebi Sepet Kur’da 3.1835 seviyelerinin aşılamayacağı yönündeki beklentim. Eğer bu seviye aşılırsa Sepet Kur’da 3.30 ile yeni tarihi rekor seviyelerini test edebiliriz.

2.9770 seviyesi aşılmaz ve bir düzeltme başlayacak olursa sırasıyla 2.9330, 2.9215 ve 2.9060 seviyeleri denenebilir.

Ucuz konut artık hayal mi?

Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in, ‘Türkiye’den ‘belli ölçeğin üzerinde ev alana’ oturma ve çalışma izni vereceklerini’ açıklaması inşaat sektörüne doping olacaktır.

Görece olarak; eldeki stokların eritilmesi ve artan petrol fiyatları ile riski artan cari açık adına iyi haber. Ancak; hal böyle olursa, inşaatçılar yabancıya satarız diye inşaatları “belli ölçeğin” üzerinde yaparlarsa düşük gelirli vatandaşlar nasıl ev sahibi olacaklar? Yeter ki; inşaat sektörü “kalkınsın” diye alınan bu ve benzeri palyatif önlemlerin faydadan çok zarar getirebileceği hiç düşünülüyor mu merak ediyorum.

Yazının devamı...

Piyasada ‘bekle ve gör’ dönemi

Başbakanın kim olacağının netleşmesi ve istikrar söylemleriyle kurda gerileme görülecek. Dolar/TL’de 2.8850 seviyesi test edilebilir. Borsada düzeltmenin ilk aşamasında 79.500 puan kolay görünüyor

Bir süredir Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında görüş ayrılıkları olduğu; bunun gün gelip bir ayrışmaya neden olabileceği biliniyor, konuşuluyordu. Ancak bu kadar yakın zamanda ve bu ayrışmanın bu kadar hızlı hayata geçmesi beklenmiyordu, en azından ben beklemiyordum. Yoksa geçtiğimiz hafta Pazartesi günkü yazımda Dolar/TL’nin 2.7650’lere dahi inilebileceğinden söz eder miydim?

Başbakanın görevi bırakması sonrasında dolar/TL kuru; derinliğin olmadığı, Türkiye piyasalarının kapalı olduğu saatlerde 2.9774’e kadar yükseldi. 22 Mayıs’ta AK Parti’nin ikinci olağanüstü kongresini yapacağının açıklanması, belirsizliğin kısa süreceği düşüncesiyle kurlardaki hareket daha yukarılara gitmedi.

Kurlar geriler mi?

Bunca politik belirsizliğe karşın, yaşanan yükselişin “sınırlı” kaldığını dahi söylemek mümkün. Küresel piyasalarda; ABD’nin Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisinin beklentilerden kötü gelmesine (Beklenti 200 bin kişilik artış idi, gerçekleşme 160 bin artışta kaldı) rağmen bozulmamış olması da kur tarafındaki oynaklığı sınırladı. Açıklanan TDI her ne kadar miktar olarak düşük gelse de ücretler ve çalışma sürelerindeki artışlar açısından olumlu bir veri.

Piyasalar sadece TDİ verisine bakarak Aralık’ta bir faiz artışı bekliyor, bu da küresel piyasalardaki olumlu havanın devamını sağlıyor. Her ne kadar ben Eylül ve Aralık’ta iki faiz artışı bekliyor olsam da piyasanın fiyatlaması daha önemli.

Önceki yazılarımda da belirttiğim üzere kurlardaki gelişmeyi sadece dolar/TL kuruna bakarak değerlendirmekten çok “sepet kura” da bakmak gerekiyor. Başbakanın kim olacağının netleşmesi ve “istikrar” söylemleriyle hem dolar/TL hem de sepet kurda gerileme/düzeltme görülebilir. Ne kadarlık bir gerileme olacağı doğal olarak yeni ismin kim olacağı, ekonomi yönetiminde değişiklik olup olmayacağına da bağlı olacaktır.

Euro/dolar paritesinde 1.1470’in altına inilmesi ile birlikte 1.1315-1.1290 seviyelerine devam edebilecek bir düzeltme görülebilir. Buna bağlı olarak sepet kurdaki gevşemenin, olası dolar/TL kurundan daha fazla olabilir. En azından yüzdesel olarak...

2.88 test edilebilir

Dolar/TL kurunda 2.9170 seviyesinin altında bir kapanış olduğu takdirde 2.8850 (+/- 30 pip) seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır. Yukarıda ise geçtiğimiz hafta görülen 2.9770 seviyesi önemli olacak. Bu seviyenin üzerinde bir kapanış olmadığı takdirde bahsetmiş olduğum düzeltme seviyelerinin test edilmesi mümkün. 2.9770’in üzerindeki günlük kapanışlar yeni zirvelerin önünü dahi açabilecek bir gelişme olur.

BIST’te düzeltme gelir mi?

Politik kargaşadan en fazla etkilenen Borsa İstanbul oldu.

Özellikle bankacılık sektörü hayli darbe aldı geçtiğimiz hafta. 77.050-200 seviyesi önemli bir düzeltme seviyesi idi, Cuma günü 77.209 seviyesi görüldü. Bu hafta 76.940 (200 günlük Basit Hareketli Ortalama-BHO) önemli bir seviye olacak. Bu seviyenin altına inilebilir, 75.450 veya 76.250 seviyelerinden birisi test edilebilir. Yine de günlük kapanışların 200 günlük BHO’nın (76.940) üstünde olduğu sürece BIST’te düzeltme olasılığı artacaktır.

Son düşüşün başladığı 85.500’lü seviyelere yeniden çıkmamız hayli zor görünüyor. Düzeltmenin ilk aşamasında 79.500 seviyesinin test edilmesi kolay görünüyor. Sonrasında 80.900 ve 81.850 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacak. Bu düzeltmelerin gelip gelmeyeceğini en iyi anlayacağımız gösterge bankacılık endeksi olacak. Sert satışların yavaşlaması ve bankacılık hisselerinin toparlanmaya başlaması endeksteki düzeltmeyi cesaretlendirecek, hızlandıracaktır.

S&P’den pozitif sürpriz

Türkiye’yi yatırım yapılabilir ülke kategorisinde değerlendirmeyen kredi derecelendirme kuruluşu Standard&Poor’s (S&P) 6 Mayıs Cuma günü Türkiye’nin kredi notunu “BB+” olarak teyit ederken, görünümü “negatiften, “durağana” yükseltti. Bu hamlenin sebebi olarak; gelişen ülke piyasalarına olan zayıf yatırımcı ilgisine, Barış Süreci’nin sona ermiş olmasına ve 2015’teki seçim maratonuna, artan bölgesel ve yerel risklere karşın Türk ekonomisinin “dirençli” olması gösterilmiş.

Yabancı yatırım bankalarının Başbakan’ın görevi bırakması ile artan politik risklere vurgu yapan raporlarının geldiği bir dönemde S&P’nin görünümü bir kademe iyileştirilmesi “pozitif bir sürpriz” oldu. İhtimaldir ki geçtiğimiz gözden geçirme sırasında yapmaları gereken ancak geç kaldıkları bir iyileştirmeyi daha da geç kalmadan yapmak istemiş olabilirler. S&P; Moody’s ve Fitch’ten farklı olarak Türkiye’ye “yatırım yapılabilir” notu vermemiş durumda.

Belki de diğer derecelendirme kuruluşlarına yaklaşma adına veya diğerlerinden birinin not indirmesi durumunda “durumu eşitleme” adına yapılmış “ticari bir hamle” olabilir. Sebep her ne olursa olsun, siyasi arenanın karıştığı bir zamanda gelen bu haber olumlu. Ancak piyasaları etkileyecek bir gelişme olduğunu düşünmüyorum.

Yatırım yapılabilir nota yükseltilseydi, bu farklı ve piyasalar açısından çok önemli bir gelişme olurdu ancak içinde bulunduğumuz siyasi “hareketlilik” ve sınırlarımızdaki olası gelişmeler ve 2016-19 yıllarındaki ortalama büyümeyi yüzde 3 olarak hesaplıyor olmaları, şimdilik buna izin vermiyor olsa gerek.

Yazının devamı...

Türk Lirası’ndaki yükseliş sürer mi?

6 ay aradan sonra dolar/TL’nin 2.80’nin altına inmesi, bu hafta 2.7650’nin test edilme şansını artırdı. Doların tüm dünyada güçsüzleşmesi, TL’nin önünü açıyor

Geçtiğimiz hafta beş önemli merkez bankasından; Fed (ABD), ECB (AB), Bank of Japan (Japonya), Bank of England (İngiltere) ve People’s Bank of China’nın (Çin) ikisinin toplantısı vardı. Fed ve BoJ da politika duruşlarını ve de faizlerini değiştirmedi.

Fed, ‘Konut piyasası toparlanmaya devam ediyor’ diyerek, küresel gelişmelere vurgu yaparken, BoJ negatif faiz politikasının etkilerini gözlemlemeye devam edeceklerini açıkladı.

Tarımsal ralli olur mu?

Piyasalar cephesinden bakıldığında yeni bir söylem ve sıkılaştırıcı yönde bir adım atılmadığından ve de yakın bir gelecekte atılmayacağı beklentisiyle “Ralliye devam” denildi. Bir süredir soluksuz devam eden hisse senedi rallileri biraz mola vermeye, kârların cebe konmasına olan ihtiyacın artması; Apple’ın açıklanan kârından çok gelecek performansının aynı şekilde devam edemeyeceği endişesi ile hayata geçmeye başlamış görünüyor. Yine de parasal genişlemelerin süreceği beklentisi sadece hisse senetlerini değil, emtia tarafını da coşturuyor.

Petrol ve geçtiğimiz haftaların işlem hacmi rekoru kıran “demir cevherinin” yanı sıra değerli metaller de bu olumlu havadan nasiplendiler. Sırada tarımsal emtia mı var? Büyük ihtimalle evet, 10 yıl öncesinden kalma bir alışkanlıkla emtia piyasalarına yatırım yapan fonlar; petrol-değerli metaller-endüstriyel metaller-tarımsal emtia grupları arasında “dolanıp duruyor”. Yükselen emtia endeksleri içinde en geride kalan tarımsal emtia bir sonraki ralli adayı olabilir.

Bu hafta ABD’den ISM (İmalat) verileri ve en fazla işlenen Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklanacak. 200 bin kişilik bir artış bekleniyor. Son bir yıl içinde ortalama olarak 200 binin üzerinde kalmayı başaran TDİ verisinin 200 binin altında kalması piyasaları memnun eder. Rakamın 225-250 bin arasında gelmesi pek hoşlarına gitmeyecek.

Bu hafta temel analizden çok teknik analiz ile bağlantılı seviyeler öne çıkacak. Temel nasılsa merkez bankalarına dayalı. Bu hafta teknikten gelecek ipuçları daha önemli olacak.

Euro nereye gidiyor?

DOLAR Endeksi’nde (DXY) 92.20-50 seviyeleri korunacak olursa euro/dolar paritesi 1.1470 seviyelerini aşsa da üzerinde çok kalamayacak demektir. DXY’nin gerilemesi için illa euronun güçlenmesi gerekmiyor. Değerlenen yen veya sterlin de euro kadar olmasa da bu konuda “destek” olabilir. Euro/dolar paritesi için 2015 yılı başından bu yana “çoklu maliyetlenme/zirve” seviyesi olması açısından 1.1470-85 seviyeleri kritik direnç seviyeleri. Bu seviye aşılacak olursa euro/dolar paritesinde ilk aşamada 1.1670 ardından da 1.1780 (+/-30 pips) seviyesi test edilebilir. Şaşırtıcı bir durum ama ‘en yüksek eksi faize’ rağmen bu ihtimal var ve bu durum temel verilerden çok, teknik analizden ve pozisyonlanmadan kaynaklanıyor. Paritede 1.1470’ler aşılamazsa gelecek düzeltmenin hedefi 1.1180-1.1220 seviyeleri olacak.

Altın daha yükselir mi?

Geçtiğimiz hafta doların ‘zafiyetinden’ istifade edenler sadece para birimleri ve borsalar değildi, altın ve gümüş de bu kervana katıldı. 11 Mart’ta 1.282’leri test eden altın için 1,285 ons/dolar seviyesi önemli bir dirençti ve geçtiğimiz Cuma itibariyle (gümüşün de desteği ile) bu seviye aşıldı, kapanış 1.293.60 ile günün en yükseği olan 1.296.80’e oldukça yakın gerçekleşti. Eğer bu hafta boyunca 1.275’in altında bir kapanış olmadıkça ve haftanın kapanışı da 1.285’in üzerinde gerçekleşecek olursa önümüzdeki haftalarda 1.356-1.380 ons/dolar seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacak.

Dolar dünyada düşüyor

GeçEN hafta dolar/TL kuru Ağustos 2015’ten bu yana (2 Kasım’da kapanış 2.82’nin üzerindeydi) ilk kez 2.7975 ile 2.80’nin altında bir kapanış yaptı. ‘Sepet Kur’ da 2 Aralık 2015’ten bu yana ilk kez 3.00 seviyesinde günlük/haftalık kapanış yaptı. Bu hafta içinde dolar/TL’de uzun zamandır dile getirdiğim, 2.7650’nin test edilme olasılığı arttı.

TL’nin gerilemesi; bizden çok, küresel fon akımlarından kaynaklanan bir durum. Bunu sadece gelişen ülke para birimlerinde değil, gelişmiş ülkelerde de görüyoruz. Gerilemenin temelinde doların tüm para birimlerine karşı değer kaybediyor olmasının büyük payı var.

Euro Bölgesi’ndeki bunca soruna, eksi 40 baz puanlık politika faizine, Brexit referandumuna (23 Haziran) sayılı haftalar kalmasına rağmen euro, yeniden 1.1450 ile bu yılın en yüksek seviyelerinden haftayı kapattı.

BoJ’un genişlemeci açıklamalarına rağmen Japon Yeni de Ekim 2014’ten bu yana en düşük seviyesi olan 106.36’dan haftayı noktaladı. Gelişmiş ve gelişen ülke para birimleri dolara karşı değer kazanıyor. Bu durum Dolar Endeksi’ne (DXY) yansıdı ve 24 Ağustos 2015’ten bu yana en düşük seviyesi olan 93’e kadar geriledi. DXY’de yılın başlarında önce 92.50’nin test edilebileceğini, sonrasında doların güçleneceğine değinmiştim. 92.20-50 bölgesi önemli bir destek olacak. Bu seviye kırılacak olur 90.60 seviyesi resmin içine girecek.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.