Fransa’nın ikinci büyük şehri Marsilya, her bir köşesinde tarih ile iç içe olacağınız yapılarla karşılaşacağınız bohem bir Akdeniz liman kenti.Yaz bitiyor, hem deniz hem gezi keyfini yaşamayı isteyenlere çekici bir alternatif: Fransa’nın güneyinde, yılın büyük bölümünü güneşli geçiren Marsilya 57 kilometrelik sahili ile olduğu kadar, tarihi, çok kültürlü yapısı, coğrafyası ve hareketli şehir hayatı ile de dünyanın en çok turist çeken yerlerinden biri. Avrupa ve Akdeniz ruhu bu şehirde buluşuyor ve hem şehrin sakinlerine hem de ziyaretçilerine yaşamı keyiflendiren bolca seçenek sunuyor.Marsilya’nın o uzun sahilinin 20 kilometresini Calanques fiyort kıyıları oluşturuyor. Denizin keyfini çıkarabileceğiniz çok sayıda koy var. Calanques koyları en çok tercih edilenler. Öneri isterseniz Sormiou ve Morgiou bunlardan ikisi. Sahiller oldukça kalabalık oluyor. Benim gibi sakinliği seviyorsanız, deniz keyfinizi biraz erken saatlerde yapıp, günün kalanını Marsilya sokaklarına ayırabilirsiniz.Şehrin merkezinde bulunan Marsilya Saint Charles Garı, tüm tren ağının da merkezinde olduğundan yolunuzun düşeceği yerlerden biri. Birçok Fransız filmine ev sahipliği yapan mekân kendinizi bir film karesinde hissettirecek kadar da görsel olarak etkileyici.En çok vakit geçireceğiniz yerŞehrin sosyal hayatının merkezi olarak kabul edilen Eski Marsilya Limanı, en çok vakit geçirmenizi önereceğim yerlerden biri. Her çeşit ürünü bulabileceğiniz pazarları, gündüz ve gece gidebileceğiniz restoranları, kafeleri, barları ve dükkanları kadar tadına doyamayacağınız manzarası ile Marsilya’nın ruhunu en çok da burada hissedebilirsiniz. Şehrin dünyanın birçok kültürüne ev sahipliği yaptığını buradaki sokak pazarları ve dükkanlardan anlayacaksınız. Alışveriş sevenler için lavanta ürünleri, yüzde yetmiş zeytinyağı içeren ünlü Marsilya sabunları, ahşap ve kilden yapılan eşyalar en çok ilgi gören ürünler.Gastronomi cennetiAkdeniz’in en büyük ticari limanına sahip Marsilya, bu kadar zengin bir kültür mozaiğine sahip olunca doğal olarak, Fransız ve Akdeniz mutfağını birleştiren, zengin bir mutfağa da sahip. Denemeniz gereken lezzetlerden biri Ratatouille, birçok sebzeden yapılan harika bir yemek. Yanında Fransız rakısı “pastis”i ve tabii yöresel şaraplarını denemenizi öneririm.Bavulunuzda bulunsunKonforlu adımlar atmak isteyenler için keyifli renk birliktelikleriyle öne çıkan Mammut sneaker.Hafifliği ve kullanışlılığıyla yolculukların vazgeçilmez yol arkadaşı olmaya aday Mammut sırt çantası.Sportive mağazalarında satışa sunulan, renk ve deseniyle de Mammut’un çizgisini yansıtan tişört.Mammut’un yenilikçi vizyonuyla tasarlanan ve rahat formuyla dikkat çeken pantolon.
Hindistan sihirli ve bambaşka bir dünya. Bu başkalığı ise öylesine kendine özgü ki burada gördükleriniz ve yaşadıklarınız, yeryüzünün başka hiçbir yerinde yok.İnanç sistemlerinin şekillendirdiği, kimi zaman hayranlık kimi zaman da kaotik hisler uyandıran; karmaşayla sadeliğin, yoksullukla ihtişamın, gösterişle mütevazılığın iç içe geçtiği, adeta sihirli bir dünya Hindistan. Sihirli ve bambaşka bir dünya. Bu başkalığı ise öylesine belirgin, öylesine kendine özgü ki burada gördükleriniz ve yaşadıklarınız, yeryüzünün başka hiçbir yerinde, bir benzerinin dahi olamayacağı türden. Her köşesi farklı bir deneyim vadeden bu toprakların yolcusu olmak, hiç şüphesiz ki kolay sayılmaz. Hindistan önce sizi biraz hırpalar, çokça sarsar gerçekleriyle; sonrasında ardına kadar açar kapılarını; büyüsüyle sizi sarmalar. İddiası ise büyüktür: Bir ömrün sonuna kadar akıldan hiç çıkmamak. Çoğunlukla da kendiliğinden gerçekleşir bu iddia; bazen büyük bir hayretle kimi zaman da nefes kesici bir hayranlıkla.Hindistan’da görülmesi gereken yerlerden biri olan Varanasi için doğrudan bir uçuş bulunmuyor. Aktarmayla 12 saatten biraz daha fazla süren uçuşun ardından varılan ve şehrin kuzeyinde bulunan Lal Bahadur Shastri Uluslararası Havalimanı’ndan, Varanasi’nin merkezi, yaklaşık 25 km olsa da taksiyle bile bu mesafe bir saate yakın sürüyor.Özellikle de araçların geçmesine imkân vermeyen daracık sokaklar nedeniyle bir yerden sonra yürüyerek devam etmek zorunda kalıyorsunuz. Varanasi’de Ganj Nehri’ni ve çevresindeki ritüelleri rahatlıkla izleyebileceğiniz pek çok konaklama imkânı bulunuyor.Ölmeye gidilen şehir: Varanasi Tanrı Şiva’nın kenti olarak da bilinen Varanasi, her yıl milyonlarca Hindu’nun haç ziyareti için geldiği bir dinî merkez olmasının yanı sıra şehrin kenarından geçen Ganj Nehri nedeniyle de Hinduların gözünde benzersiz bir yere sahip. Hindular, her gün doğumu ve gün batımında Ganj kıyılarında, Ganga’ya saygılarını göstermek için dini merasimler düzenliyor. Ülkenin dört bir yanından insanlar,imkânları ölçüsünde, buraya ya ölülerini yakmaya ya yaktıkları ölülerinin küllerini savurmaya ya da ölmeye geliyor. Hâl böyle olunca da Varanasi, 24 saat cenaze merasiminin sürdüğü; sokaklarında yakınları ölmüş, saçları kazınmış, beyazlar içinde kişilerin dolaştığı; buna karşın yaşamın tüm hızıyla sürdüğü, karmaşık duyguları bir arada yaşayacağınız, baharat ve is kokan bir şehir.Ayrıcalıklı tapınaklarTarihi böylesine eskilere; inanç biçimi de Budizm’e dayanan Varanasi’de, görülmesi gereken diğer yerlerin başında elbette tapınaklar geliyor. Bunlar arasında en görkemli ve en popüleri ise Kashi Vishwanath Tapınağı’dır. Yalnızca Varanasi’nin değil tüm Hindistan’ın en ünlü tapınaklarından biri olan Kashi Vishwanath’ın bütün kubbelerinin altın kaplama olması ve tarih boyunca birçok defa tahrip edilip yıkılması, geniş güvenlik önlemleri alınmasına yol açmış.
Pers dilinde “Güzel Atlar Diyarı” anlamına gelen Kapadokya, doğanın kendi elleriyle yonttuğu gizemli ve doğal bir müze diyebiliriz. Dört mevsim romantizm yaşatan Kapadokya kesinlikle sevgilinizle gitmeniz gereken bir yer. Tarihi dokusu ile buluşan doğal yapısı o kadar etkileyici bir atmosfer yaratıyor ki, yılın her günü, günün her saati bir masalın içindeymiş hissiyle yaşıyorsunuz. Kapadokya denilince ilk akla gelen peribacaları. Adına yaraşır bir büyüleyiciliği var. Hititler’den başlayarak bir çok uygarlığın yaşadığı bu topraklar Hristiyanlık için de çok uzun yıllar boyunca merkez konumunda olmuş. Bu nedenle bölgede görülmeye değer çok sayıda yeraltı kilisesi bulunuyor. Kapadokya, bugün artık tam bir turistik cennet. İstanbul’dan yaklaşık bir buçuk saatlik bir uçuşla kolayca ulaşacağınız Kapadokya’ya olumsuz her şeyi geride bırakıp gelin ve zamanın yavaş aktığı bu topraklarda kendinizi buraya ait bir masalın içine bırakın derim. Gezilecek o kadar çok yer var ki...Kapadokya, ne bir defa gidilecek ne de bir günde gezilecek bir yer. Size önerim, Kapadokya’yı görmek için en az üç dört gün ayırın ve her bulduğunuz fırsatta farklı mevsimlerde Kapadokya’ya gidin. Birkaç güne sıkıştırılmayacak kadar gezilecek yer var. Üstelik öyle büyülü bir coğrafya ki, hızlıca geçip gitmeyi hiç hakketmiyor. l Gezi planınızı yaparken Kapadokya’yı bölgelere ayırıp her gelişinizde sırasıyla bu bölgeleri gezebilirsiniz. Ürgüp, Göreme, Üçhisar ve Ortahisar olarak dört ana bölgeye ayırabilirsiniz mesela. l Çavuşin ve Göreme arasında bulunan Güllüdere, en çok gezilen yerlerden biri çünkü peribacalarının, pek çok kilise ve manastırın yoğun olduğu bir bölge. Yaklaşık dört kilometre süren, yürüyerek gezilebilen bir yer. Şapkalı peribacalarının en güzel örneklerini göreceğiniz bir yer de Avanos’a yakın Paşabağ Rahipler Vadisi. l İlginç yerlerden biri de Güvencirlik Vadisi. Burada kayalara oyulmuş yuvalarda güvercin besleniyor. Yuvaların ve güvercinlerin ziyaretçilere sunduğu manzara görülmeye değer. Balonların renkli dünyasıBölgenin iklimi ve coğrafi yapısı balon uçuşlarına olanak sağladığından, bölgede çok sayıda balon firması bulunuyor. İyi ki de balonlar var çünkü birkaç günde gezmenin mümkün olmayacağı kadar eniş bir alana yayılmış vadiler balonla keyifli izlenniyor. Ben çok kez balonla uçuş yaptım. Balonlarla her gün farklı bir vadiyi görme şansınız oluyor. Bilginiz olsun; balon gezilerini her zaman planlama şansınız olmayabilir, pilotlar tamamen rüzgâra ve hava koşullarına bağlı olarak uçuşu yönlendiriyorlar. Burada güneşin batışını izlemek nasıl büyük bir keyifse, gün doğuşunu balondan seyretmek de öyle bir ayrıcalık.
Tatilinizi, hem buzulların soğuğunu hem yumuşak bir iklimi yaşamak; coğrafi ve kültürel yapısı ile ruhunuza farklı gelecek bir yerde, ‹zlanda’da geçirmeye ne dersiniz?İzlanda, Atlas Okyanusu’nun kuzeyinde volkanik bir ada üzerinde kurulmuş, çevresindeki birçok küçük adayı da içine alan, coğrafi olarak küçükbir devlet. En yakın komşusu Grönland’ın 350 km uzakta olmasına bakıp, ülkenin genel sıcaklık tahmininde peşin fikirli olmayın. Bu kadar kuzeyde yer almasına karşın ülke genelinde, yıl boyunca sıcaklıklar sıfırın altına pek düşmüyor; hatta eylül sonlarına kadar, ara ara yağmur ihtimali bulunsa da hava 10 derecenin üstünde seyrediyor. Bunun da sebebi, Gulfstream olarak da bilinen Körfez Akıntısı. Akıntının taşıdığı sıcak su sayesinde İzlanda’da iklim, beklenenden daha yumuşak oluyor.İzlanda denince hayranı olduğum bir ismi anmadan geçemeyeceğim: Björk. Ülkeyi gezerken benim için arka fonda sanki sürekli Björk çalıyordu ve bu müziğin kaynağında bulunduğum hissi ayrıca keyif verdi.Altı yanan üstü donan adaİzlanda’ya altı yanan üstü donan ada diyorlar. Buzullar ülkesi olduğu kadar şelaleler, volkanlar, gayzerler, jöküller, göller, uçurumlar, auroralar ülkesi.Otuz kadarı aktif, yüzlerce yanardağ ve ekseriyetle volkanik bölgelerde rastlanan gayzerler, ülkenin sosyo ekonomik durumunu önemli ölçüde şekillendirmiş. Yeraltında bulunan suların ısınıp kaynar su ya da buhar olarak basınçlı bir şekilde yeryüzüne çıkması anlamına gelen gayzer, ülkede elektrik enerjisi üretmek ve ısınmak için kullanılıyor. Bu durumun en güzel yanı ülkede elektrik ücretsiz. Sıcak suyun fışkırdığı ana şahit olmak, oldukça ilginç bir deneyim, özellikle de Gunnuhver bölgesini görmenizi tavsiye ederim. Ada, aynı zamanda Avrupa’nın en güçlü şelalesi olan Dettifoss’a da ev sahipliği yapıyor.Jöküll yani buzul dağı ülkenin sembollerinden biri. Bu dağ da sönmüş bir volkan ve etrafı katılaşmış lavla dolu. Efsaneye göre dağ, Pagan tanrısı Bardur tarafından korunuyor, Viking tanrısı Trol’un da (Viking tanrısı) Bardur’a güç verdiği söyleniyor. Yılın yarısı karanlık yarısı aydınlıkEge Bölgesi’nden biraz fazla yüzölçümüne sahip olan ve hâlâ pek çokları için keşfedilmeyi bekleyen İzlanda, görenlerin bir daha unutamayacağı ve bir benzerine de rastlamayacağı bir coğrafya. Yılın yarısının gündüz yarısının gece olduğu İzlanda’ya gideceğiniz tarihi buna göre belirlemeniz gerekiyor. Karanlık kışların mükafatı yeşil, kırmızı ve pembe tonlarından oluşan kutup ışıklarının gökyüzünde yaptıkları dans yani aurorolar oluyor.Sürekli gündüzün olduğu zamanlarda gezdiğinizde uyku düzeniniz sarsılacak, buna hazır olun. Yaz aylarında on beş dakika ara ile adanın bir bölümünde güneşin doğuşu ve batışı izlenebiliyor.Volkanik taşlardan oluşan ülkeİzlanda’nın başkenti Reykjavik dışında ülkede ağaç, bitki, çiçek ve toprak görmeniz pek mümkün değil. Çünkü buzullar ve volkanlar nedeni ile ülke coğrafyası daha çok volkanik taşlardan oluşuyor. Reykjavik, ağaç, bitki, çiçek ve toprak görebileceğiniz nadir şehirlerinden biri çünkü doğal değil, tüm hepsi insan eliyle düzenlenmiş. Örneğin ziyaret edebileceğiniz şehirlerden biri olan Olafsvik’de her yer irili ufaklı yuvarlak, elips şeklinde volkanik taşlarla dolu. Burada taşların mistik gücü olduğu söyleniyor. Olafsvik’de binalar renk renk, birbirine uyumlu mimari tarzda ve çoğunlukla tek katlı. Şehrin diğer ilginç bir özelliği ise neredeyse herkes birbiri ile akraba ve herkesin bir atı var.Ülkenin coğrafi konumu ve şartları, İzlanda’yı daha içine kapalı bir ülke yapmış. Bu nedenle, başta kültürel ve sosyal anlamda olmak üzere, birçok yönden diğer Avrupa ülkelerinden farklı bir yapıya sahip.Ve Blue Lagoon...Blue Lagoon, İzlanda’nın en çok ziyaret edilen jeotermal tesisi. Dışarıda hava sıcaklığının en az -10 derece olduğu bir bölgede, sıcaklığının 30-35 derece olduğu bir gölde yüzebiliyorsunuz. Sıcaklık farkı nedeni ile gölün üzerinde oluşan sisin yarattığı büyüleyici atmosferde gölde yüzmek müthiş bir duygu. Bir volkanın ağzında bulunan bu egzotik göl, insana başka bir gezegende olduğu hissini veriyor. Gölün etrafını kaplayan beyaz kirecin cilde iyi geldiği söyleniyor, deneyin derim.Golden Circle’a vakit ayırınGolden Circle, ülkenin en turistik bölgelerinden biri. Burada en çok ziyaret edilen yerlerden birkaçı;- Kerid Krateri: 3 bin yaşında olduğu söyleniyor. Kraterin üstünden bakıldığında iç çeper renkleri ve dipte bulunan gölün manzarası büyüleyici.- Geysir: Sıcak buhar fışkıran jeotermal bölgelerden biri.- Gullfoss Şelaleleri: Biri 11 metre, diğeri 21 metre olan iki şelalenin olduğu bölge. İzlanda bir şelaleler ülkesi olduğundan, bunlar gibi birçok şelaleyi ziyaret edebilirsiniz. Skogafossönerebileceklerimden biri.Bavulunuzda bulunsunSportive mağazalarında satışa sunulan, konforlu ve yorgunluğu unutturan Mammut sneaker.İzlanda’nın etkileyici doğasını bir sırt çantasıyla keşfetmek isteyenler için Mammut’un ergonomik yapıdaki sırt çantası.Özgür ve keyifli bir seyahat için nefes alabilen yapısının yanı sıra su geçirmez özelliğiyle de dikkat çeken ve Sportive mağazalarında satılan Mammut pantolon.Mevsim geçişlerine uyum sağlayan, modern bir silüetin anahtar parçası Mammut sweatshirt.
Yaşadığınız şehri ve kendinizi evde bırakın, Bodrum’a Bodrum’u yaşamak için gelin. Bodrum merkezdeki Akkan Otel hem eğlenmek hem de dinlenmek için doğru adres.On beş yirmi yıl önce Bodrum denildiğinde akla lacivert ve yeşilin birbirine karıştığı koylar gelirdi. Bodrum’da hem sakin, hem de şehre inip bir iki kadeh atıp keyif yapabileceğiniz bir tatil seçeneği vardı. Şimdi ise ne yazık ki, Bodrum ve yazdan söz edildiğinde insanın aklına ilk gelen aşırı kalabalık oluyor. Ama sorun bence kalabalık değil, tatile gelen insanların Bodrum’a, geride bıraktıkları şehrin stresleri ile gelmeleri. Halbuki Bodrum’a tüm bunları geride bırakıp, koylarından taşan mavinin ruhuna karışmak, Bodrum’un kendisini yaşamak için gelseler Bodrum herkes için daha yaşanılır olacak. Benim gibi; Bodrum’a Bodrum’u yaşamak için gelmeyi planlıyorsanız, etkinliklere zahmetsiz şekilde katılmak istiyorsanız, memnun kalacağınıza inandığım bir önerim olacak: Bodrum’un merkezine yürüme mesafesinde olan Akkan Beach Hotel. Bu seçimimde memnun kaldığım için deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.Aile işletmesi mantığından uzaklaşmamışlarİşimin bir parçası olarak Ruanda’ya çok sık gidiyorum. Başkent Kigali’de ise konuklarımla birlikte kalmaktan memnun olduğumuz Aberdeen Boutique Hotel’in işletmecisi olan Ramazan Bey’in kendisi ve amcaları tarafından Bodrum’da da işletilen bir oteller zinciri olduğunu öğrendiğimde, önceki tecrübelerime de dayanarak hiç şüphe etmeden burada kalmaya karar verdim. “Aile işletmesi” mantığından uzaklaşmadan, her yıl yeni atılımlar gerçekleştiren Akkanlar, bu yıl misafirlerine Bodrum marinada, Bodrum barlar sokağında ve Paşa tarlası mevkiinde yer alan, üç farklı konaklama imkânı sunuyor. Diğer iki seçenek olan Akkan Marina ve Akkan Luxury yerine ben bu sefer, hemen önünde kendi plajı da bulunan Akkan Beach Hotel’de kalmayı tercih ettim.Web: www.akkanhotels.com Telefon: 0 (252) 313 3233Gezip eğlenmek, yüzüp dinlenmek isteyenlereBodrum, hem gezip eğlenmek hem de yüzüp dinlenmek isteyenlere yıllar boyunca fazlasıyla tatminkâr cevaplar verebilen, gerçekten ayrıcalıklı bir yer. Elbette bunda, tarih boyunca devraldığı kültürel ve sosyal mirasın da payı yadsınamaz. Bodrum’un bu iki ayrı yüzünü de tanımak; bunları bir arada yaşamak isteyenler için Akkan Beach Hotel, güzel bir konuma sahip: Akşamın sessizliğini hiçbir gürültünün bozmadığı, Bodrum Kalesi manzarasını izleyerek yemeğinizi yiyebileceğiniz gibi, otelden birkaç dakika uzaklıktaki Bodrum’un merkezindeki hareketli hayatın akışına da dahil olabilirsiniz. Aynı zamanda merkeze ya da marinaya bu kadar yakınken tertemiz denizin tadını çıkarabilir; yürüyerek sokakları keşfedebilir, müzeleri gezebilirsiniz. Sunduğu olanaklarla Akkan Beach Hotel de Bodrum’un bu ruhunu yakalamayı başarıyor bence.Ve Akkanlar’ın mutfağı...Otelin açık büfe olarak sunulan kahvaltıları, tatmin edici ve oldukça zengin. Günün her öğününde ev yapımı çorba bulunması, özellikle de çocuklu aileleri oldukça memnun ediyor. Öğlen ve akşamları ise taze olarak hazırlanmış sulu yemekler, ızgaralar, Ege yeşillikleriyle hazırlanan salatalar, zeytinyağlılar ve mezelerle hem Akdeniz hem de Türk mutfağından örnekler sunuyor. Yılların tecrübesiyle Çimen Akkan zeytinyağlıları kendi elleriyle yaparken Haşmet Akkan özel tarifleriyle kırmızı et pişirmeyi kimselere bırakmıyor; ama Şenol Şef de mezeleriyle balık sofrası konusunda oldukça marifetli.Gümüşlük için öneriBodrum’un tüm ilçeleri, tüm koyları birbirinden güzel. Ama son yıllarda Gümüşlük beni en çok kendine çeken yerlerden biri. Gümüşlük’e adım atar atmaz bu beldeye has atmosferi hemen hissediyorsunuz. Gittiğim mekanlarda genelde başarılı kadın işletmecilerle karşılaşmak beni hem memnun etti hem de gururlandırdı. Kadın işletmecilerin farkı hemen kendini hissettiriyor. Size birkaç önerim var:- Muhteşem kahvaltıları, leziz menüsü ve rengarenk mekânı ile beğeninizi kazanacağını düşündüğüm, sizi köpeği Emmave harika kedileri ile karşılayan Nermin Sungur’un Hayat Kafe’si.- Günün her saati denize sıfır şık masaları ile sizi konuk etmeye hazır Hülya Özbudak’ın Leleg restoranı.Bavulunuzda bulunsunDinamik renk birliktelikleriyle göz kamaştıran, plajların vazgeçilmezi Arena flip-flop.Çocukların hassas cildini güneşin zararlı etkilerinden koruyan ve Sportive mağazalarında satışa sunulan Arena UV korumalı çocuk mayosu.Yazın enerjisini yansıtan renkleriile dikkat çeken ve toparlayıcı etkisiyle kadınları fit bir görünüme kavuşturan Arena Bodylift mayo.Sportive mağazalarında satışa sunulan, keyifli renklerinin yanı sıra hızlı kuruma teknolojisiyle de erkeklerin tercihi Arena mayo şort.
Kopenhag, sadece Danimarka’nın değil, İskandinavya bölgesinin de kültür ve ticaret merkezi.. Ağustos ayı ise bu şehri gezmenin en keyifli zamanı...Kopenhag’ı yaşamak için gidilmesi gereken zamanlardayız. Elbette her mevsimi ayrı güzel olan Kopenhag, İskandinavya bölgesini merak edenler için ilk ziyaret edilecek yerlerden biri. Kopenhag 10. yüzyılda Danimarka’nın en büyük adası Zealand’de bir balıkçı köyü olarak kurulmuş. 15. yüzyılda Danimarka - Norveç Krallığı zamanında başkent olmuş. Ülkenin en büyük şehri. Ülkenin resmi dili Danca ve Kopenhag kelimesi Danca’da “ticaret limanı” anlamına geliyor.Kopenhaglılar çok şanslı çünkü yaşam kalitesi ve refah düzeyi açısından dünyanın sayılı kentlerinden biri. Sokaklarda herkes gülümsüyor; güler yüzlü bir şehir Kopenhag. Sadece Danimarka’nın değil, İskandinavya bölgesinin de kültür ve ticaret merkezi.İklim değişikliğine direniyorKopenhag, dünyayı tehdit eden iklim değişikliğine yaptığı katkılarla da örnek şehirlerden biri. Kopenhag havalimanına inerken denize kurulmuş rüzgâr santrallerini göreceksiniz. Şehrin atmosfere saldığı sera gazının 2025’e kadar sıfırlanması hedefleniyor.Şehri yaşamak için pedal çevirinKopenhag Havalimanı’na İstanbul’dan her gün uçak seferi var ve uçak yolculuğu yaklaşık 3,5 saat sürüyor. Kopenhag’ın havalimanına uzaklığı ise 5 km. Yaşam kalitesi ile örnek gösterilen bu kentte doğal olarak şehir içi ulaşım sistemi de harika. Şehri yaşamak istiyorsanız, özel araç ya da taksiler yerine şehrin her yerine ulaşabileceğiniz tren, otobüs ya da bisikleti tercih etmenizi öneririm.Gezilecek yerler- Nyhavn: Yeni liman olarak anılan Nyhavn bölgesi, 1600’lerin sonunda Danimarkalı askerler tarafından oluşturulmuş bir kanal ve yıllarca önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini korumuş. Rengarenk evleri, keyifle vakit geçirebileceğiniz kafe ve restoranları ile farklı bir atmosferi yaşayabileceğiniz bir yer.- Ny Carlsberg Glyptotek Sanat Müzesi: Monet, Van Gogh, Renoir gibi ünlü ressamların tablolalarının ve Antik Yunan’dan Mısır’a pek çok heykelin sergilendiği müze.- Kopenhag Botanik Bahçesi: 10 hektarlık bir alana sahip ve 13 binden fazla bitki türüne ev sahipliği yapıyor.- Küçük Denizkızı Heykeli: Kopenhag’ın simgesi olan bu heykeli görmeden Kopenhag’dan sakın ayrılmayın. Dünyaca ünlü Danimarkalı yazar Andersen anısına, yazarın ünlü masallarından biri olan Küçük Denizkızı’ndan esinlenerek 1913’te yapılmış.-Tivoli Bahçeleri: Kopenhag’ın en ünlü eğlence parkı. 1843’te kurulan park, dönme dolap, atlıkarınca, lunapark treni gibi alanları ve kafe restoranları ile keyifle vakit geçireceğiniz bir yer.Bavulunuzda bulunsunSportive mağazalarında satışa sunulan ve gri-kırmızı uyumunun en çarpıcı örneklerinden Mammut sneaker.Geniş iç hacmiyle fonksiyonelliği üst sıralara taşıyan, Sportive mağazalarında satılan Mammut sırt çantası.Rahatlığın ön planda olduğu bir tatil hayal edenler için konforuyla dikkat çeken Mammut pantolon.Hafif dokusuyla günün her anına eşlik eden Mammut tişört.
Bu hafta size diyorum ki, gezi planınızı Yunanistan’a yönlendirin ve bir gününüzü büyüleneceğiniz bir yere, Meteora’ya, yani Manastırlar Bölgesi’ne ayırın.Yunanistan’ın Kastraki ve Kalambaka köylerinin hemen yanındaki bir bölgede, binlerce yıl önce yoğun su hareketleri, rüzgarlar ve sıcaklık değişiklikleri nedeni ile, yükseklikleri 550 metreyi bulan dev kayalar oluşmuş. Koyu renkleri ile de dikkat çeken dümdüz devasa kayalar, uzaktan bakıldığında doğanın yüceliğini kanıtlarken, üzerlerine yapılan manastırlarla doğa ve inancı buluşturmuşlar. İşte bu bölgeye Meteora deniyor, manastırlar bölgesi. Anlamı “havada asılı” ya da “gökyüzünde asılı” demek olan Meteora, UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Bölgeye araba ile yaklaşırken, gökyüzünde asılıymışçasına size tepeden bakan manastırların nasıl olup da inşa edildiği, insanların buralarda nasıl yaşamlarını idame ettirebildikleri akla gelen sorular. Evet manzara muhteşem ama yaşamak için pek tercih edilecek bir yer değil, çünkü dört yanınız uçurum. Elbette burada yaşayan keşişlerin haklı gerekçeleri var; öncelikle inziva için baha biçilmez bir yer. Ayrıca olası saldırılara karşı da korunaklı. Keşişler zaman içinde yirminin üstünde manastır yapmış. Bugün sadece 6’sı kullanılıyor ve ziyarete açık. Kadın ziyaretçilerin etek giymeleri gerekiyor, aksi halde içeri girme şansları yok.Manastırların özellikleri- En büyük manastır Büyük Meteoron, en çok ziyaret edilen manastırlardan. Üç ana bölümden oluşuyor. Manastırı görmek için 400 basamak çıkmanız gerekiyor.- Agia Tiada ya da Trinity Manastırı olarak bilinen manastır ise, RogerMoore’un oynadığı “For Your Eyes Only” isimli James Bond filminde kullanıldığı için ünlü. İnşaatı 18 yıl sürmüş. En güzel Kalambaka manzarasını buradan görebilirsiniz.- Manastırların açılış ve kapanış saatleri mevsimlere ve günlere göre değişiyor. gitmenizde fayda var.- Meteora’ya Atina’dan ya da Selanik’ten, karayolu ile gidebiliyorsunuz. Dilerseniz Kalambaka ve Kastraki köylerinde konaklayabilirsiniz.Bavulunuzda bulunsunYüksekliğiyle büyüleyen Meteora Manastırları’nı keşfe çıkarken en iyi yol arkadaşı olmaya aday Mammut sneaker.Hem rahat hem de fonksiyonel yapısıyla dikkat çeken ve Sportive mağazalarında satışa sunulan Mammut sırt çantası.Keyifli renk seçenekleri ve konforlu dokusuyla yazın vazgeçil-mezi Mammut tişört.Zor ve uzun yolculukları teknolojik özellikleriyle kolaylaştırarak Sportive mağazalarında satılan Mammut şort.
Yılın her mevsiminde gidilebilecek ve gezmekle bitmeyecek tarihi bir şehir Venedik, her gün ayrı güzelliklere sahne oluyor.Kuzey İtalya’nın doğusunda, Adriyatik denizi kıyılarında, 118 adanın üzerinde kurulması ile zaten en baştan biricikliğini ve dünyanın en gözde şehirlerinden biri oluşunu kabul ettirmiş Venedik, üzerine ne söylense ne yazılsa gidip görmeden, yaşamadan asla tam olarak anlatılamayacak bir şehir. Ben yine de hala gidip görme fırsatı bulamamışlar için bir “Haydi!” demek istiyorum. Gezmekle bitmeyecek bir şehir. Bu nedenle İtalya turları ya da gemi turları ile değil de bireysel gitmenizi ve şehre daha uzun süre vakit ayırmanızı tavsiye ederim.Venedik birçok bölgeden oluşuyor. Bunlardan en ünlüsü elbette 118 adanın bulunduğu Sestieri. Adalar arasında 170 kanal ve bu kanallar üzerinde de 400 köprü bulunuyor. Araç trafiğinin olmadığı, bir yerden bir yere gitmek için ancak kanallar ve köprüleri kullanabileceğiniz bir şehri yaşamak muhteşem bir deneyim. Bu bölgede ulaşım vaporetto denilen deniz araçları ve gondollarla sağlanıyor. Yürüyebileceğiniz yerler ise dar sokaklar ve bu sokakların çoğu da ya bir kanala çıkıyor, ya da Venedik’in keyifli meydanlarından birine.San Marco Meydanı ve Büyük Kanal Venedik’e hangi yoldan gelirseniz gelin ilk durağınız San Marco Meydanı olacak. Buraya Venedik’in merkezi diyebiliriz. Meydanda San Marco Sarayı’nın karşısına geçip, etraftaki kalabalığa aldırmadan, kendinizi zamanın dışında hissetme olanağı tanıyan bu yapıya uzun uzun bakmanızı öneririm. Sonrasında gezmek için o kadar çok seçeneğiniz olacak ki. San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı ve Aziz Mark’ın Çan Kulesi gibi birçok tarihi yapı ile Correr Müzesi’ne öncelik verebilirsiniz ilgi alanınıza ve zamanınıza göre. 3 bin 800 metre uzunluğundaki Büyük Kanal şehri ikiye bölüyor. Bizdeki ana caddelerin karşılığı diyebiliriz bu kanal için, şehrin asıl trafiği burada akıyor. Kanal üzerinde 170 tarihi yapı olduğu söyleniyor. Venedik bu açıdan Avrupa’nın en önemli Ortaçağ kentlerinden biri. Tarihe ve sanata meraklı gezginler için tarihi yapılar ve müzeler cenneti. Büyük Kanal’da vaporetto ya da gondolla kanal boyunca mutlaka bir gezi yapmalısınız.Gezmekle bitmeyecek Orta Çağ şehriŞubat ayında yapılan ve özellikle fotoğrafçılar için bulunmaz görsel fırsatlar sunan Venedik Maske Festivali’nin öyküsü ilginç. Venedik, 1600’lü yıllardan beri çılgın partilerin, karnavalların en büyük mekânı. Eğlence merkezi olması, o dönemde Venedik’i Avrupa’nın cazibe merkezlerinden biri haline getirmiş. İşte maske takma geleneği de bu zamanlarda başlamış. Eğlenceye düşkün şehirde, fahişelik mesleği de cazip bir hale gelince, köprülerde müşteri arayan kadınlar, yerel halk tarafından tanınmamak için birbirine benzeyen ve hafif bir tebessüm taşıyan yaldızlı maskeler takmaya başlamışlar. Bu dönemde maske, Venedik’in ve fahişeliğin sembolü haline gelmiş. Şehrin ileri gelenleri, maskelerin sayısını fark edince maskeyi ve fahişeliği yasaklamış.Maskeler bugün Venedik’in sembolü durumunda ve en popüler turistik objelerden biri. AVM’leri olmayan Venedik’in her yerinde sokak pazarlarına rastlayabilirsiniz. Başta Venedik’in ünlü maskeleri olmak üzere, binbir çeşit ürünle karşılaşacağınız bu pazarlarda dolaşmak ayrı bir keyif.Aşkın en güzel hali Venedik kendine has özellikleri ile dünyanın en romantik, aşkı tüm hücrelerinizde hissedebileceğiniz bir şehir. Özellikle dar kanallarında sevgilinizle yapacağınız gondol turları yaşamınızın asla unutamayacağınız anları arasına girecektir. Benden tavsiye; sevgilinizle ayrıca San Marco Meydanı’nda bulunan Ristorante Antico Pignolo’nun eşsiz lezzetlerinin tadına bakın derim. 1930’dan bugüne gelen ve birçok ünlünün yemek yediğirestoranın tarihi çok daha eski.