Mesleki ve teknik eğitim, ‘2023 Eğitim Vizyonu’nda öne çıkan maddelerden biri. Mesleki ve teknik eğitimde esnek ve modüler müfredat, alan eğitimlerinin 9’uncu sınıfta başlaması, mesleki teknik eğitim öğrencilerinin okurken çalışması, yurt dışında mesleki eğitim olanaklarının devreye girmesi, başarılı projelere mikro kredi sağlanması, savunma sektörüne ara eleman yetiştirilmesi vb. iyileştirilmeler düşünülüyor.Vizyon Belgesi’ndeki birçok madde orta ve uzun vadeli sürece ihtiyaç duyarken, mesleki ve teknik iyileştirmeler son sürat ilerliyor. Vizyon Belgesi’nin açıklanmasıyla birlikte mesleki alanda pek çok yenilik uygulamaya koyuldu.GELENEKSEL TÜRK SANATLARI MESLEK LİSESİ KURULUYORMilli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından imzalanan ‘Geleneksel Türk Sanatlarını Gelecek Nesillere Aktarma ve Yaşatma İş Birliği Protokolü’ kapsamında ilk kez bu alanda eğitim verilecek. Geleneksel Türk Sanatları Meslek Lisesi İstanbul’da kuruluyor. Bakanlık, lisenin öğretim programı ve ders içeriklerini hat, ebru, minyatür, çini, tezhip, kalem işi, cilt, ahşap oymacılık gibi alanlardan sanatçıların yoğun katılımıyla yapılan toplantıda ele aldı. Kurulacak atölyelerin de değerlendirildiği toplantıda, meslek lisesi ile birlikte mesleki eğitim merkezinin de kurulması kararlaştırıldı.MESLEK LİSESİNDE ‘ASANSÖR AKADEMİSİ’ AÇILDIMEB ve Asansör Sanayicileri Federasyonu arasında iş birliğiyle Türkiye’nin ilk Asansör Akademisi, Ankara’da Yenimahalle Şehit Mehmet Şengül Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde açıldı. Öğrencilerin ve öğretmenlerin uygulamalı derslerini gerçek üretim ortamında yapabilmeleri için liseye son teknoloji ürünü atölyeler kuruldu. MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürü Kemal Varın Numanoğlu, bütün okulların sektörün gelişim hızını yakalayabilecek düzeyde olanaklara kavuşturularak öğrenci ve öğretmenlerin gerekli yeterliliklere ulaşmasının, 2023 Eğitim Vizyonu doğrultusunda belirlenen hedeflere ulaşma yolunda önemli adımlardan birisi olacağını söyledi.MESLEK LİSELERİNDE AHŞAP OYUNCAK ÜRETİMİ YAPILACAKMEB, ülkemizde ihtiyaç duyulan ve büyük oranda ithal edilen ahşap oyuncak tasarımı ve üretimi ile ilgili ilk adımı attı. MEB, büyük oranda ithal edilen ahşap oyuncakların yerli olanaklarla tasarım ve üretiminin yapılması için yeni bir karara imza attı. Buna göre, mobilya ve dekorasyon alanında üretim yapan mesleki ve teknik eğitim liselerinde ahşap oyuncak üretimi için ilk pilot uygulama başlatıldı.Mobilya ve dekorasyon alanında üretim yapan mesleki ve teknik eğitim kurumlarında artık ahşap oyuncak üretimi yapılacak. Pilot uygulama için Ankara Altındağ Siteler Mesleki Eğitim Merkezi seçildi. Siteler Mesleki Eğitim Merkezi, 2017’de Türkiye’de döner sermaye kapsamında üretim yapan 774 mesleki ve teknik eğitim okulu arasında en fazla üretim yapan ikinci okul oldu.YENİ İNOVATİF YAKLAŞIMLAR GELİŞTİRİLECEKMilli Eğitim Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mahmut Özer, başlatılan projeyi çok önemsediklerini söyledi. Pilot projeyle Türkiye’de ahşap oyuncak tasarım ve üretim farkındalığını artırmayı, ahşap oyuncak uygulamalarını teşvik etmeyi amaçladıklarını belirten Prof. Özer, “Çocuk gelişimini destekleyecek yeni inovatif yaklaşımlar geliştirmek istiyoruz. Böylece, ahşap oyuncak tasarım ve üretimini geliştirme ve zenginleştirme de amaçlarımız arasında. Çocuklarda ekran bağımlılığını azaltacak ve yaratıcılığı geliştirecek uygulamaları desteklemek istiyoruz. Bu çerçevede, ahşap tasarımı ve üretimi yapan üniversitelerimizle de iş birliği yapacağız. Pilot projeyi mesleki ve teknik eğitim veren okullarımızdaki diğer üretim merkezlerine de yaygınlaştıracağız” dedi.ULUSAL ÖLÇEKLİ YARIŞMALAR YAPILACAK Ahşap oyuncak tasarım ve üretimini yaygınlaştırdıktan sonra bakanlık olarak ulusal ölçekli ahşap oyuncak tasarım yarışması düzenlemeyi hedeflediklerini anlatan Özer, “Tüm bu çalışmalar yeni açılımlara yol açacak ve yeni projelerin ortaya çıkmasını da teşvik edecek” diye konuştu.AHŞAP OYUNCAK PAZARI GİDEREK BÜYÜYOR Çocuk gelişimi için oyunun önemini belirten uzmanlar, çocuklara oyuncak seçilirken onların zihin ve el-kas becerilerini birlikte geliştirecek sağlıklı oyuncakların seçilmesi yönünde uyarılarda bulunuyor. Bazı plastik oyuncaklar, kullanılan bazı malzeme ve boyaların sağlıklı olmaması dolayısıyla zaman zaman tartışma konusu oluyor. Plastik oyuncaklara göre daha sağlıklı, dayanıklı ve güvenli bir alternatif olarak görülen ahşap oyuncakların dünyadaki pazarı gittikçe büyüyor.Bakan Yardımcısı Prof. Özer, “Dünyada önemli bir pazar oluşturan ahşap oyuncak üretiminde ülkeler arasında kıyasıya rekabet söz konusu. Türkiye’nin son beş yılda 3 milyar doların üzerinde oyuncak ithal ettiği göz önüne alındığında, bu alanda MEB’in aktif üretim yapması ülkemizin rekabet gücünü artıracak. Çocuklar için üretilen ucuz ve sağlıksız oyuncakların yaygınlaşması, sanal bilgisayar oyunlarının artması anne babaları yeniden sağlıklı doğal oyuncaklara yöneltiyor. Ahşap oyuncaklar son zamanlarda ebeveynler tarafından daha fazla tercih edilmeye başlandı. Ahşap oyuncaklar özellikle sağlık açısından plastik oyuncaklara göre daha güvenli olması nedeniyle son zamanlarda popüler oldu. Ayrıca ahşap oyuncak imalatı girişimciler için de karlı bir iş kolu, zira sektör büyümeye devam ediyor” diyor.Türkiye’nin hammadde olarak zengin bir ülke olduğunu vurgulayan Prof. Özer, “Ahşap oyuncakların tasarlanması ve üretilmesi projesi ile Türkiye’de ahşap oyuncak farkındalığını artırmayı, tasarım ve inovasyon yeteneğimizi geliştirmeyi, bu yönde bilgi birikimini artırmayı, ahşap oyuncak tasarım ve üretim uygulamalarını teşvik etmeyi ve oyuncak sanayimize uzun vadede katkıda bulunmayı amaçladık” dedi.OYUNCAKLARIN YÜZDE 95’İ ÇİN’DEN Oyuncak sektörü, dünya çapında 55 milyar dolar ile büyük bir pazar oluşturuyor. Gün geçtikçe bu pazar daha da büyüyor. Bu sektörde ana üreticilerin Çin ve Hong Kong, ana alıcının ise ABD olduğu biliniyor. Türkiye’de oyuncak sektörünün neredeyse tamamen ithalata bağlı.İthal edilen ürünlere yönelik testlerin artırılması, plastik oyuncaklardaki sağlık yönünden artan sıkıntılar ahşap oyuncak üretiminin bir adım öne çıkmasını sağlıyor. Oyuncak sektöründeki ürünlerin yüzde 95’i Çin’den ithal edilen ürünlerden oluşuyor. Mesleki eğitim desteği ile ahşap oyuncak üretiminde yüksek kapasiteye ulaştığımızda, ithal ettiğimiz fiyatlara daha yüksek kalitede ürünler yapılabilir. İhracat konusunda büyük avantajlarımız olacak. Bu tarz ürünlerin Çin’den Avrupa’ya ihracatında birtakım sıkıntılar oluyor. Türkiye’nin lojistik konumu ve ucuz maliyet, bize bu konuda büyük avantaj sağlar.
Bu, son yazı…Yazması en zor yazı…Kelimeler boğazımda düğümleniyor…Aklım bulandı, her şey birbirine karıştı…İçim acıyor, canım yanıyor…16 yıldır kelimeleri yan yana getirdim…Bugün kelimeleri değil, son noktayı koy dediler…Gazetemi çok seviyordum.Kanadım kolum kırıldı…İşimi kaybettiğim için değil, gazetemi yitirdiğim için üzgünüm…Onunla soluk alıyor, onunla yaşıyordum…Neyse…Hayat bir şekilde devam ediyor…Elimizdeki değerleri tek tek yitiriyoruz…İşlerin iyi gitmediği aşikar…Geriye ne kaldı derseniz, sadece ÜMİT ve SABIR derim…***Yumruk yemiş boksör gibi afallamış durumdayım… Yıkıldım yıkılacağım…
‘2023 Eğitim Vizyonu’nda öğretmenlerle ilgili düzenlemeler neydi, kısaca bir hatırlayalım...- YÖK ile işbirliği yapılarak, uygulama ağırlıklı pilot öğretmen yetiştirme programları hazırlanacak-Öğretmenlik meslek kanunu çıkartılacak-Sözleşmeli süresi 4 yıla indirilecek-Öğretmen ve okul yöneticilerinin iş yükü azaltılacak-Pedagojik formasyon şartı kaldırılacak, bu eğitimi MEB verecek.İlk dört maddede sıkıntı yok, ancak son madde kafaları karıştırdı!Bu konuda gelen soruların haddi hesabı yok.Öğretmen adaylarından gelen bazı sorular:- Öğretmenliğe kabulde formasyonun kaldırılması ne gibi sonuçlar doğuracak?-KPSS’de artık eğitim bilimleri sınavı olmayacak mi?-Eğitim fakültelerindeki eğitim bilimleri dersleri müfredattan kaldırılacak mı?-Formasyonun kaldırılması, başka bölümlerden mezun olanlara öğretmenlik yolu mu açacak?-Eğitim fakülteleriyle ilgili revizyondan kasıt nedir?Benim gibi birçok kişi bu sorulara yanıt arıyor. Yapılan açıklamaların ucu açık. Konu önemli ve şakaya gelmez. Öğretmen adayları, doğal olarak bu konuda mağdur olmak istemiyor.Bu konuyu Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mahmut Özer’e sordum, gelen yanıt, belki birçok soruyu aydınlatabilir...“Daha önce sertifika programı olarak uygulanan ‘pedagojik formasyon’ bundan böyle tezsiz yüksek lisans programı haline getirilerek ‘Türkiye Öğretmenlik Mesleği Uzmanlık Programı’ olarak uygulanacak. Yüksek lisans programının içeriği, YÖK ile MEB arasında yapılan işbirliği ve koordinasyon çerçevesinde belirlenecek. Uygulama, yüksek öğretim kurumlarının ilgili enstitüleri tarafından il milli eğitim müdürlüklerinin desteğiyle yürütülecek.”***Vizyon Belgesi’ndeki birçok madde, henüz olgunlaşma safhasında. Bu ve diğer konuların netleşmesi için zamana ihtiyaç var.Peki, şu aşamada formasyona devam eden veya formasyon konusunda karar aşamasında bulunan öğretmenler ne yapacak?Belki de en can alıcı soru ve sorun da bu!Şu aşamada formasyona devam edenler için bir sıkıntı yok, onlar devam etsin; ancak formasyona başvurmak isteyenler için belirsizlik var...Bu soruya net yanıt veren yok, daha doğrusu yanıt verilemiyor.Şunu bilmekte yarar var; bu konu, öyle ‘ha’ deyince uygulanacak ve bir çırpıda yapılacak bir şey değil. Sürece, planlamaya ve iyi bir organizasyona ihtiyaç var; kısa vadede gerçekleşecek gibi gözükmüyor.Şayet kasım ve aralık aylarında formasyon verecek üniversiteler varsa, bence formasyon için başvurulabilir. Yıl başında sürecin nasıl ilerleyeceğine yönelik açıklama yapılır herhalde...
MEB, liselere geçişte örnek soruları yayımladı. Kitapçıkta, sayısal ve sözel testlerde yöneltilecek soru sayısının yarısı kadar örnek soruya yer verildi. Edindiğimiz bilgiye göre MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü, her ay örnek soru kitapçığı yayımlamaya devam edecek.Örnek soru kitapçığının erkenden yayınlanması ve kitapçığın her ay yayınlanacak olması, öğrenci açısından çok yararlı bir uygulama.Buraya kadar her şey güzel, ancak birkaç konuya dikkat çekmekte yarar var: Yaklaşık 1 milyon adayın katıldığı ve neticesinde 130 bin adayın yerleştiği bir sınavda ve bu sınavın hazırlık sürecinde çok dikkatli olmak gerekiyor. Bu sınava katılan her 8 adaydan ancak biri hedefine ulaşacak. Sınavın, sınavdaki soruların ve sınav mantığının çok iyi kavranması gerekiyor.Demem o ki, sadece örnek sorulara bakmak, her ay yeni örnek soruları beklemek, böyle sorularla karşılaşacağız demek, işi basite indirgemekten öteye gitmez. Olayın mantığını iyi kavramak gerekiyor.Çok önemli bir noktaya parmak basacağım, buradan ne demek istediğimi anlayın: ÖSYM’nin üst düzey yönetim kadrosu, MEB’in yönetim kadrosunda bulunuyor. Bakan Selçuk, çok doğru bir hamleyle, ÖSYM’nin temel kadrosunu MEB’e transfer etti.Örnek sorulara bakarsanız, ÖSYM’nin bu yıl TYT ve AYT’de uygulamaya koyduğu mantığı az çok anlayabilirsiniz.Sınava hazırlanan adayları uyarıyorum; ezber bozan sorulara hazırlıklı olun, kalıpların dışında düşünmeye, iyi okur yazar olmaya, sorunun ne istediğini sorgulamaya, okuduğunu yorumlama ve sorgulamaya hazırlıklı olun. Çok farklı soru tipleriyle karşılaşabilirsiniz.Soruların zor olacağını söylemiyorum, sınav ve soru mantığının çok farklı olacağını söylüyorum. Hatta şunu tavsiye edeceğim: Sınava hazırlanan aday ve sınavlara öğrenci hazırlayan öğretmenler, bir önceki yılın TYT sorularına baksınlar, kısmen soruları incelesinler ve soru mantığını kavramaya çalışsınlar, yoksa gafil avlanabilirler; benden söylemesi…Geçen yıl TYT ve AYT’ye katılan adaylar oldukça bocaladı, çünkü alışık olmadıkları soru kalıbı ve mantığıyla karşılaştılar; ayni durum LGS’de de yaşanmasın!
2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı’na giderken, ‘Şapkadan tavşan çıkacak’ beklentisinde değildim.Beklediğim gibi de oldu…Çevrede böyle bir beklentinin olduğunu belirtmekte de yarar var.Bakan Ziya Selçuk, toplantının başında tavrını ortaya net koydu; ‘Kimse bizden sihirli değnek beklemesin’ dedi.Tren benzetmesiBakan’ın tren benzetmesi, farklı beklenti içinde olanları şöyle bir kendine getirdi. Selçuk’un, ‘Eğitim, spor araba kullanmaya benzemiyor; 100 vagonlu bir tren katarını kullanmak gibi bir şey, kolay manevra yapamıyorsunuz, öyle ‘ha’ deyince sistem yerinden oynamıyor’ benzetmesi, bundan sonraki sürecin başlangıcıydı…Ziya Hoca, gerçekten çok seviliyor. Hasan Ali Yücel’den sonra, herkesin hemfikir olduğu bir isim. Net, samimi ve dürüst olması, bu kanıyı pekiştiriyor. Cumhurbaşkanı, bu konuda hakikaten son derece isabetli bir karar vermiş…3 yıllık süreyi kapsayan 21 maddelik bir belgeyle karşılaştık. Bu belge, aslında bir taahhütname ; ‘Biz, üç yılda şunları yapacağız, bunları gerçekleştirmeye talibiz’ belgesi. Eğitimde ilk kez böyle bir belge, daha doğrusu taahhütname ile karşılaşıyoruz. Bu belge, aslında bir yandan da diyor ki; siz de bize yardımcı olun, hem yardım edin, ama aynı zamanda bizi denetleyin.Bu tutum, salonda bulunanların çok hoşuna gitti; ortak paydamız eğitim ve herkes çözümün bir parçası. Hepimiz eğitimin ve yarınların bir parçasıyız…Toplantı sonrası yapılan ikili değerlendirmelerde, birkaç nokta ön plana çıktı: Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği öğretmenlik meslek kanununun çıkarılacak olması, sözleşmeli öğretmenlik süresinin 6 yıldan, 4 yıla indirilmesi, ayrıca geri kalmış yörelerde öğretmeleri teşvik edecek özelliklerin getirilmesi, pedagojik formasyon şartının kaldırılıp, bu eğitimi MEB’in vermesi...Bu başlıklar, olağanüstü ilgi gördü, büyük alkış aldı. Tüm salonun coşkuyla alkışladığı bir diğer madde ise, okul öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi maddesiydi...Peki, kulislerde başka neler konuşuldu; şimdi onlara değinelim…Toplantıda öğrenci ve veliyi ilgilendiren,’bugüne dair’ neler var?Öncelikle şunu belirtelim: Yakın zamanda bir sistem, bir sınav ve bir müfredat değişimi yok!Onun için rahat olun, endişe duymayın.Her yıl, sınav sayısında ve sınav giren öğrenci sayısında azaltmaya gidilecek; çocuklar sınav kaygısı altında ezilmeyecekler.Öğrencilerin ders yükü azaltılacak, ortaöğretimde 15-16 olan ders sayısı 5-6’ya indirilecek; öğrencilerin ders dışı sosyal, sportif, sanatsal, kültürel etkinliklerine ağırlık verilecek.Öğrencileri sevindirecek gelişmeler de var; teneffüs süreleri uzayacak, ders saatleri azalacak.Cumhurbaşkanı’nın hiç şüpheye yer götürmeyen bir şekilde dershanelerin kapatılmasına ilişkin talimat verdiğini hatırlatan Bakan Selçuk, şu anda 2 bin 540 civarında dershane bulunduğunu ifade etti. Selçuk, “Bu ihtiyacın başka araçlarla giderilmesi konusunda bir çalışmamız var. Çalışmamızda sona doğru geldik. 7 maddelik bir tedbir paketimiz var. Azami üç ay içerisinde kamuoyuyla paylaşılacak” ifadesini kullandı.Özet olarak şunu belirtmekte yarar var; niyet güzel, destek şart, sabırsız olmayalım, yapıcı eleştirilerde bulunalım…
2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, 23 Ekim’de açıklanacak. Önem verilmesi gereken başlık önerilerimiz: ‘Okul türü’ kısık döngüsünden kurtulmalıyız. Öğretmenlerin maaşları hak ettikleri seviyeye çıkarılmalı. Tarafsız uzman bir kadro sorunları değerlendirmeli...MEB’in 3 yıllık vizyonunu ve yapacağı tüm çalışmaları içeren ‘2023 Eğitim Vizyonu’ belgesinin açıklanma tarihi değişti...Daha önce 15 Ekim’de açıklanacağı belirtilen belge, şimdi 23 Ekim’e kaldı...2023 vizyonu, 23 Ekim’de açıklanacak...Anlamlı bir bütünlük!Her kim ki bu tarihi eşleşmeye dikkat etmişse, umarım ki vizyon belgesinin içeriğinde de bu derece hassas davranmıştır!***Cumhurbaşkanı’ın da katılımıyla açıklanacak olan vizyonu belgesi nden eğitim camiasının beklentisi çok yüksek.Öğretmenlerin, öğrencilerin, velilerin ve sendikaların gözü kulağı bu vizyon belgesinde.. .Bakan Selçuk, toplumun hemfikir olduğu ve güvendiği bir eğitimci. Durum böyle olunca, dolayısıyla beklenti de yüksek oluyor.MEB, bu yoğun beklentinin altında umarım kalmaz ve ortaya somut bir çözüm belgesi sunar...Vizyon belgesi, sorunları tespit ya da öneri belgesi niteliğinde olmamalı; içeriği, hedefleri ve yöntemi açısından milli ve bilimsel olmalı, yazboz tahtasına dönen eğitim sisteminden en üst seviyede verim alınabilmesine katkı sağlayabilmeli...Artık boşa geçirecek zaman, bekleyecek sabır kalmadı!***Bu vizyon belgesinde neler olmalı, ben özellikle hangi başlıklara önem verirdim, şimdi onları sıralayalım...- Tek okul türü veya birkaç okul türü kısır döngüsünden kurtulmalıyız. Dünya sadece birkaç okul türünden ibaret değil, sanat ve spor liselerine de ağırlık vermeliyiz. Herkes mühendis, herkes avukat, herkes doktor olmak zorunda değil. Başarı, sadece sınavda alınan puan da kısıtlı değildir. Herkesin matematik ve fen derslerinde başarılı olmasını ibeklemek de doğru değil; dolayısıyla öğrencilere başarılı ve mutlu olacakları farklı okul seçenekleri sunmalıyız.- Bakan Selçuk’un öğretmenlere çok değer verdiğini biliyoruz, bundan şüphemiz yok; ancak öğretmenlerin imaj ve statülerinin artırılmasına yönelik etkinlikler sadece tek kişinin yaklaşımıyla kısıtlı kalmamalıdır. Öğretmenlerin özlük hakları ve maaşları hak ettiği seviyeye çıkarılmalıdır. Öğretmenlik mesleği yeniden düzenlenmeli; öğretmenlik, herkesin yapabileceği bir meslek olarak görülmemelidir. Eğitim fakültelerinin alt yapısını oluşturan Anadolu öğretmen liseleri yeniden açılmalıdır. Öğretmenlik programlarına öğrenci seçimi sadece puanla ve başarı sıralaması ile olmamalı; mülakat, psikolojik vb. değerlendirmeler de yapılmalıdır.- Son 16 yılda 7 bakan, 5 sistem değişti. Sürekli bir değişim söz konusu. Ortalama bakan ömrü, yaklaşık 1,5 yıl. Yönetimsel değişimler, yapısal değişimleri de beraberinde getiriyor. Her gelen yönetim, müfredatı ve sınav sistemini değiştiriyor. Herhalde dünyada eğitim sistemiyle bu kadar oynanan ve değişime gidilen başka bir ülke yoktur. Çözümün, programları değiştirmekte değil, iyileştirmekte olduğunu artık anlamalıyız!- Dünya Ekonomik Forumu ‘2017-2018 Küresel Rekabetçilik Raporu’ nda 137 ülke arasında Türkiye, ilkokul ve ortaokul niteliğinde ortalama 105’inci sırada bulunuyor. Yapılacak gerçek çi değerlendirmeler ile eğitimdeki aksaklıklar saptanmalı ve tüm gerçekliğiyle sorunlar ele alınmalıdır. Değerlendirmeler tarafsız ve uzman bir kadroyla yapılmalıdır.Siyasi kaygılar süreçten tamamiyla uzak tutulmalıdır. 137 ülke arasında Türkiye’nin 105’inci sırada bulunması, siyasi bir zümrenin değil, ülkenin sorunudur. Sorun, sürekli bir şeyleri değiştirmekle çözülemeyecek kadar büyük. Bakan, müfredat, sınav sistemi ve eğitim sisteminin sürekli değiştirilmesi sorunu çözmez, aksine daha da kalıcı kılar. Bu konuda toplumsal mutabakata gidilmeli, toplumun tüm kesimleri, çözümün bir parçası olmalıdır. Eğitimin her kademesi için eğitim komiteleri kurulmalıdır. Akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, eğitimciler vb. paydaydaşlar, bu komitelerde yer almalıdır.5-10 yıllık planlar yapılsınn 3 yıllık vizyon belgesi başlangıç olsun. 5-10 yıllık planlar da yapılsın. Sadece kısa vadeli planla kısıtlı kalmayalım, orta ve uzun vadeli planlar da geliştirelim. Okul öncesi eğitim çok önemli, eğitimin bu kademesine özel önem vermemiz lazım. Hatta okul öncesi eğitim, zorunlu eğitim kapsamına alınmalı. Daha bu yaştan itibaren, çocuklara edindikleri kazanımların gerçek hayattaki karşılığı ve kullanımı farkında olmadan kavratılmaya çalışılmalı. Teori ve pratik, kuram ya da deney, adına ister STEM deyin, her ne derseniz deyin, daha bu yaştan itibaren kazandırılmalıdır.
15 Ekim’de açıklanacak ‘Vizyon Belgesi’ndeki açıklanacak konuların bazıları belli olmaya başladı. Ezberden vazgeçilmesi, uygulamalı eğitim ve öğretmenlerin eğitilmesi açısından bakarsak bu niyetler çok önemli. Aslında bundan önceki dönemlerde de eğitimde ezberden uzaklaşma, uygulamaya dayalı eğitim, öğretmenlerin eğitimi hep konuşuldu. Niyet olarak ortaya da kondu. Bir bölümü kısmen gerçekleşti bir kısmı ise niyette kaldı. Şimdi burada da MEB’in iyi niyetli olduğu görülüyor ama bizim ihtiyacımız olan bunların niyet düzeyinde kalmayıp hayata geçirilmesi.Teker teker incelersek, ne LGS’de ne de üniversite giriş sınavlarında çocuklara ezber sorulmuyor. Ama sosyal bilimlerde çocukların belli tarihleri bilmesi isteniyor. Sorulan sorulara cevap verebilmesi için tarihleri bilmesi şart ya da sorulan matematik sorusuna doğru cevap verebilmesi için formül bilmesi gerekiyor. Bunları ise ezberleyerek değil uygulamaya dayalı eğitim ile öğrenerek başarabilir.Yeni alınan kararlar arasında dikkat çeken başka bir konu ise EBA. Bence çok güzel bir uygulama. İnteraktif yöntemlerle çocuk sistemin içine çekilecek. Eğitim renklenecek. Öğretmen ile öğrenci arasındaki etkileşim artacak. Ama bunlar da önceden konuşulmuş ama uygulaması olmamıştı. Atıl kapasite ne kadar hayata geçirilebilecek soru işareti. Söylevler güzel ama icraat burada ön plana çıkacak. Sorunların ne olduğu belli. Çözüm için neler yapılacak. Uygulama aşamasında bunları göreceğiz. Gerçekleşmesi için de el ele vereceğiz.
Ek yerleştirmelerde son iki gün…Ayın 20’sinde ek yerleştirme işlemleri tamamlanıyor…Ancak ortada ilginç ve vahim bir iddia var!İddia İzmir’den…Şayet bu iddia doğru ve ÖSYM tercih sistemi yanlış işlem yapılıyorsa, sonuçta onbinlerce adayın canı yanabilir!Olay, bununla da bitmez…Acaba iddia edilen bu durum, sadece ek yerleştirme ile mi sınırlı, yoksa ilk yerleştirmede de aynı sorun var mıydı?İzmir’den bir rehber öğretmen aradı, “Öğrencim, meslek lisesi iklimlendirme alanı mezunu. TYT puanı 208, ek puanlı TYT puanı 227. Kendi istekleri doğrultusunda 6 tercih yaptık. Bu 6 tercihten, çocuk gelişimi ve iç mekan tasarımı programlarına ek puanlı TYT puanı yetiyor, ancak normal TYT puanı yetmiyor. Çocuk gelişimi ve iç mekan tasarımı programlarına ek puanlı TYT puanı yetiyor. Ek puanlı TYT puanı yettiği için kabul edilmesine rağmen, bu programlar aslında alandışı tercih oluyor. Bu aday, sadece kendi bölümüyle ilgili alanları tercih yaptığında ek puandan yararlanabiliyor. Nasıl oluyor da, ÖSYM’nin sistemi, alandışı tercihleri, alaniçi tercih olarak kabul ediyor?”İddia böyle!Ciddi ve vahim!ÖSYM, bu durumu ivedilikle araştırmalı ve aşağıdaki soruları aydınlatmalı… Sistem böyle bir duruma nasıl müsaade ediyor, yazılımda bir hata mı var? Bu durum, haksız yerleştirmelere neden olmaz mı?Haksız durum söz konusu ise, bu işin geri dönüşü nasıl olacak?Bu durum, bazı adayların hak kaybına neden olmadı mı?Şayet sistem hatalı ise, hatalı yerleştirilen adayların durumu n’olacak?İlk tercih döneminde de iddia edilen bu durum yaşandı mı?ÖSYM’nin kılavuzunu incelediğinizde, mesleki ortaöğretim kurumlarının ‘Tesisat Teknolojisi ve İklimlendirme’ alanının ‘İklimlendirme Sistemleri’ dalından mezun olan adayların, 2018-YKS Ek Yerleştirme Kılavuzu TABLO 6C’de, hangi önlisans programlarında ek puan alacakları belirtiliyor.‘Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumu Mezunlarının Ek Puanları İle Yerleşebilecekleri Ön Lisans Programları’ Tablo 6C’de şu şekilde belirtiliyor: Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarının aşağıda belirtilen alan/dallarından mezun olanlar, karşılarında gösterilen yükseköğretim önlisans programlarına yerleştirilirken, yerleştirme puanları OBP’nin 0,12 ile çarpılması ve puanlarına eklenmesi suretiyle elde edilecek; ayrıca, yerleştirme puanlarına OBP’nin 0,06 ile çarpılmasıyla elde edilecek ek puanlar katılacaktır.Gördüğünüz gibi, bu tabloda çocuk gelişimi ve iç mekan tasarımı programlarının adı geçmiyor; ancak bu programların adı geçmemesine rağmen, sanki adayın kendi alanı gibi işlem görüyor.Bence, iddia ciddi araştırmayı hak ediyor!!!