Vah ki ne vah!

31 Temmuz 2018

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yapılacaklar konusunda ‘düşündükçe uykularım kaçıyor’ demişti...Haksız değil, yama deliği kapatacak gibi durmuyor...YKS sonuçlarını incelediğinizde, uykunun kaçması bir yana, uyku haram gibi bir tablo ortaya çıkıyor...Testlerdeki ortalamalar vahim, hatta vahim ötesi!Ziya Hoca, bu verileri önüne koyup çok iyi analiz yapmalı. Bu veriler, temel yeterliliği aşıp, alan yeterliliğe hitap ediyor...***Fizik testindeki 14 soruda adayların ortalaması 0,5 net. Adaylar bu testte 1 net bile yapamamış. Kimya testinde 13 soru var; adaylar sadece 1 soruyu net yanıtlamış. Biyoloji testinde de aynı tabloyla karşılaşıyoruz, adaylar 13 sorudan sadece 1,7 soruyu net yanıtlamış.Dört yıllık lise eğitiminde, biz n’apmışız?Yanıt basit, boşa kürek sallamışız!***Matematik testinde ortalama 3,9, yani her 10 sorudan ancak bir soru net yapılmış.Hadi bunlar sayısal, zor dersler diyelim; peki sözel derslerdeki durum neden içler acısı?Tarih testinde 11 soru var, adayların bu testteki ortalaması 1,5 net!Neredeyse her 10 sorudan sadece biri yapılmış...Türk Dili ve Edebiyatı testinde 24 soruda adayların ortalaması 4,7 net. Bunlar Alan Yeterlilik Testi’ndeki veriler, biraz da Temel Yeterlilik Testi’ne bakalım.Bu test, bilgiyi değil, yeterliliği ölçüyor. Buna rağmen, buradaki tablo da içler acısı...Türkçe, testinde 40 soru var; adayların ortalaması 16 net. Türkçe bizim anadilimiz; buna rağmen yüzde 50’lik başarı bile sağlanamamış!Temel Matematik testinde 40 soruda 5,5 netlik bir başarı-sızlık söz konusu...***Bu liste böyle uzayıp gidiyor. Liste gibi, sorunlar da uzayıp gidiyor...Müfredat sorunu mu, öğretmen sorunu mu, yoksa öğretmen yetiştirmede mi bir sorun var; acilen bunların sorgulanması gerekiyor.Yoksa işler bu şekilde gitmez, bizim çocuklar dünyadaki akranlarıyla mücadele edemez. Zaten PISA sonuçları, bu veriyi doğruluyor.Eskiden bilgi düzeyimiz fena değildi, problem çözmede zaafımız vardı; şimdilerde her ikisinde de sorun var.Anlayacağınız artık bilgimiz de yetmiyor, algılamamız da yetmiyor!***Bir soru da ÖSYM’ye...Tercih süreci neden 14’ünde bitiyor? Haftanın tamamlanması için arkada 3 tam gün daha var, neden ‘şak’ diye salı günü tercih sürecini kestiniz?Zaten sancılı bir süreç yaşayacağız, hiç olmazsa bize üç gün daha müsade edin, şu zor dönemi biraz daha rahat geçirelim...Bayram öncesi üç gün bize kalsın, işlerin bir kısmını tamamlayıp, bayrama rahat girelim diyorsanız, orasını bilemem; ama bizim 3 günümüze göz dikmeyin!***Bu yıl üniversitelerin işi geçtiğimiz yıla göre biraz daha zor, çünkü barajı geçen aday sayısı 100 bin azaldı, üniversite kontenjanları 67 bin düşürüldü; dolayısıyla sıkıntılı bir süreç yaşanacak.Tanıtım ve öğrenciye ulaşma konusunda üniversitelerin daha gerçekçi davranmalarında yarar görüyorum.ÖSYM, ‘2018-Yığınsal Dağılım Tablosu’nu yayınlamakla çok doğru bir şey yaptı. Dolayısıyla kocaman bir alkışı hak ediyor...Ancak bu yetmez!Neden mi?Gçen yıl 18 puan puan türü vardı. Sadeleştirme adı altında bu puan türleri bu yıl 5’e indirildi. Geçen yıl dört MF puan türü varken, bu yıl sadcece SAY puan türü var.Peki, dört 1’e ya da bir 4’e nasıl döndürülecek, bunların karşılığı ne olacak?İşte, can alıcı soru bu!Çözümü basit, şöyle ki; adayın mühendislik programlarını tercih yapacağını var sayalım, size gelen bu yılki SAY sıranızı, 1,87 katsayısına bölerseniz, geçen yılki MF-4 sırasını bulmuş olursunuz. Örneğin; SAY sıranızın bu yıl 60 bin olduğunu var sayalım, 60.000/1,87= 32.086 geçen yılki MF-4 puan türününün sırasına karşılık geliyor. Böylelikle zor, bilinmez ve işin içinden çıkılamaz sanılan süreci rahat yönetmiş olacaksınız.Tıp, diş hekimliği, eczacılık, veteriner hekimlik ya da sağlık bilimleri alanını düşünen adaylar n’apacak?Açıklayayım; bu yılki SAY sıranızı 1,74 katsayısına bölerseniz, geçen yılın MF-3 puan türünün sıralamasına ulaşırsnız. Örneğin; adayın bu yılki SAY sırası 40 bin olsun, 40.000/1,74= 22.989 geçen yılın MF-3 puan türünün sırasına denk geliyor.Diyeceksiniz ki, EA’daki durum nedir?Bu yılki EA sıranızı, geçen yılın TM-1 karşılığını bulmak için 0,70’e, geçen yılın TM-2 puan türünün karşılığını bulmak için 0,68 katsayısına, geçen yılın TM-3 sıralamasını bulmak için 0,62 katsayısına bölmeniz yeterli olacaktır.SÖZ puan türündeki durum biraz karışık ve sıkıntılı; bunun için ‘kısa yol’ hesabı mümkün gözükmüyor. Bunu öğrenmek için bize bireysel danışmanızda yarar var...YAZI DİZİSİ BAŞLIYORÜniversite sınav sonuçları açıklandı. VATAN Eğitim Uzmanı Sadık Gültekin uyarıyor:Tercih yapılırken nelere dikkat edilmeli?Tercih yapılırken hangi strateji izlenmeli?Sağladığı eğitim imkanına rağmen puanı düşük olan ‘fırsat’ bölümleri hangileri?Özel ve vakıf üniversitelerinin sağladığı imkanlar neler?Geleceğin meslekleri neler?Gözden düşen bölümler hangisi?Siz sorun Sadık Gültekin cevaplasın...

Devamını Oku

Ne desem, bilemedim?

30 Temmuz 2018

2 Haziran’da uygulanan LGS’ye, başvuran 1 milyon 9 bin 260 öğrenciden 971 bin 657’si katıldı.İsteğe bağlı bir sınavda, katılımın bu derece fazla olacağını kimse tahmin edemedi. Sınavdan fazla beklentisi olmayan öğrenciler bile, ‘en azından kendimizi bir denemiş oluruz’ düşüncesiyle sınava girdi.Sınavın ilk bölümünden güle oynaya çıkan adaylar, sınavın ikinci bölümünden ağlayarak çıktı.Sınava katılan adayların yarısından fazlası tercih yapmadı, tercih yapma gereği duymadı, kendini yetersiz gördü...Yerleştirme ile ilgili değerlendirmelere devam etmeden önce, MEB’e bir uyarı!Yerleştirme istatistiklerini yayınladınız, ancak sınav ile ilgili sayısal veriler nerede, bunları neden yayınlamıyorsunuz?Türkçe testindeki ortalama kaç, matematik testinde çocuklar ne yaptılar, çocuklar en fazla hatayı nerede yaptılar, sınavın standart sapması kaç vb. Bunlar neden açıklanmıyor?ÖSYM, sınav sonuçlarını açıkladığı zaman, sınavla ilgili her türlü sayısal veriyi de önümüze koyuyor. Ortaöğretim kurumlarının sınavlardaki, testlerdeki başarısını gösteren kitap yayınlıyor. Bunu yayınlarken, hiç kimseden hiçbir şeyden çekinmiyor, gocunmuyor. MEB, yıllardır bu verileri saklıyor, el yordamıyla bu verilere ulaşmaya çalışıyoruz.Bilgi edinme hakkının olduğu bir devirde, kamuya açık olması gereken veriler neden ve kimden saklanıyor?‘MEB, acaba kendi yetersizliğini mi saklamaya çalışıyor’ sorusu, ister istemez insanın aklını kurcalıyor!SBS ve TEOG’da, okulların puanını ve yüzdelik dilimini biliyorduk, ancak bir önceki yıl o okula giren adayın sırasını bilmiyorduk, MEB bu bilgiyi özellikle gizliyor.Merkezi yerleştirmede kontenjanların tamamına yakını doldu, sadece 197 kontenjan boş kaldı. Böylesi önemli ve çok rağbet gören bir sınavda 197 kontenjanın boş kalması, sınav açısından son derece olumlu bir durum.Aynı olumlu tablo, adrese dayalı yerleştirmede sisteminde de karşımıza çıkıyor. Yerleşemeyen aday sayısı yaklaşık 92 bin, oysa boş kontenjan sayısı 342 bin. Tabloyu doğru okuduğunuzda, ihtiyaç fazlasıyla karşılaşıyoruz, yani 92 bin aday yerleştikten sonra, 250 kontenjan daha boş kalıyor! İlginç değil mi?Verilen istatistiklere baktığımızda, MEB şapkadan tavşan çıkarmış!Şayet veriler böyle ise -ki öyle olduğuna inanmak zorundayız- işler gayet yolunda gidiyor.Mesaj net, ‘bizi çok eleştirmiştiniz, ama şimdi konuşun bakalım!’MEB, mutluluk dağıtmaya devam ediyor...İsteğe bağlı sınavda, 127 bin kontenjandan 107 bini ilk üç tercihine yerleşti; daha ne olsun diyor...Vay vay vay...Yerel yerleştirmede 1 milyon öğrencinin yarısı, yani tam 504 bini ilk tercihine yerleşmiş. Yerleştirilen adayların neredeyse tamamı, ilk üç tercihinde istediği okula girme mutluluğuna ulaşmış...Yerleşemeyen 92 bin adayın tümü, kalkıp Anadolu lisesi isterse, MEB o zaman şöyle diyebilir: ‘E yani, o kadar da değil!’Bu verilere bakılırsa, MEB onu da başarır!Verilere göre hem merkezi hem de adrese dayalı yerleştirme kapsamında tercihte bulunan yaklaşık 1 milyon 200 bin öğrencinin yarısı, yani yüzde 50’si fen, Anadolu ve sosyal bilimler liselerine yerleşti. Öğrencilerin sadece yüzde 15’i imam hatiplere, yüzde 35’i de meslek liselerine gitti.MEB, ‘kimse istemediği okul türüne yerleştirilmeyecek’ güvencesi vermişti. Baksanıza, öğrencilerin sadece yüzde 15’i imam hatibe gitti. MEB, bu güvenceyi de gerçekleştirdi.Daha n’olsun...Ne desem, bilemedim!

Devamını Oku

Bunlar doğru mu?

10 Temmuz 2018

Sorun çok, muhatap kalmadı! Kime neyi soracaksın? İsmet Yılmaz gitti. Ziya Selçuk, çiçeği burnunda… Üstelik bu işlerin müsebbibi değil. ‘Dakka bir gol bir’ de olmamalı! Müsteşar bu işlere bakar mı? Pek sanmam. Peki, n’olacak? Kendimiz çalıp, kendimiz oynayacağız gibi gözüküyor. Ben, yine de bir sorayım; belki bir ehl- i eğitimci çıkar. Aşağıda, velilerden gelen şikayetleri yazdım. Soru şu: Dile getirilenler doğru mu? Yanlışsa, ‘yanlış’ deyin; şayet doğruysa, gereğini yapın!***Merhaba Sayın Gültekin!Küçük oğlum LGS ye kızım üniversiteye başlayacak. Fakat ikisi de kötü bir döneme denk geldi. TEOG kalkacak denince önce oğlumun motivasyonu bozuldu ve kursa gitme önerimi dinlemedi ve ben de ısrar etmedim. Kendine güveniyordu. Okuldaki kursların kendisine yeteceğini düşünüyordu. Sonu hüsran oldu. Zaten çok iyi bir sonuç alsaydı da yüzde 5’e girecek değildi. Belki diploma notu biraz daha iyi gelebilirdi. Şimdi OÖBP ortalama 87 oldu. Şu aşamada mahalli sistemle yerleştirileceğiz. Asıl sorunumuz şu: Bizim kayıt alanımızda her okul türünden sadece bir okul açılıyor. Mesela sadece bir Anadolu Lisesi açılıyor. Bu sorun özellikle bizim ilçemizde Ankara Keçiören’de söz konusu. İlçe MEM’e durumu arzettim. Haklısınız ama bizim elimizden bir şey gelmez diyorlar. Benzer şikayetlerden dolayı, konuyu il MEM’e yazdık diyorlar. Yazıyı bana gösterdiler, resmini çektim. Lakin il yetkilileri sorunu çözmek niyetinde değiller. Önce sorununuzu ilçeden çözeceksiniz diye beni oyaladılar. Fakat ısrar ettim. Şimdi ise nakil döneminde telafi edileceğini iddia ediyorlar. Oysa bu mümkün değil. Zira nakiller kısmi sorunları çözmek içindir; esas yerleştirmede ortaya çıkan haksızlığı asla düzeltmez. Ben de, bunun basında çıkmasının gerektiğini düşündüm. Gerçi geç olacak ve korkarım bir şey değişmeyecek. Biz, Ankara Keçiören Ayvalı’da oturuyoruz. Her türden ancak bir tane okul bizim kayıt alanımızda çıkıyor. İstediğimiz Anadolu liseleri bize yakın olmalarına rağmen, komşu kayıt alanımızda çıkıyor ve onlarda hiçbir şansımız kalmıyor. Oysa Sayın Müsteşar, bir açıklamasında hiç kimsenin istemediği bir okul türüne gitmek zorunda kalmayacağını söylüyordu. LGS kılavuzunda aynı türden üç okul seçebileceğimiz yazıyor. Oysa bizim böyle bir olanağımız yok. İlginize şimdiden teşekkür ederim.Orhan C.***Günaydın Sadık Bey,Bir LGS velisiyim. Oğlum Fransızca eğitim aldı. Puan düşüklüğü nedeniyle MEB’e itirazda bulunduk. Geçen perşembe akşamı bizim puan da diğer öğrenciler gibi yaklaşık 7 puan arttı. Dün akşam baktığımda puan geri alınmıştı, farklı düşük bir sonuç, üstelik ilk sonuçtan bile düşük geldi. Devlete başvuru yapacağız. Oğlum, yüzde 1’lik dilimin altında olduğundan, bu durum tercihimizi çok etkileyecek. Vakit çok azaldı, üstelik ne yapacağımı bilmiyorum. Puanımızın doğru hesaplanmadığını düşünüyorum. İtiraz ekranında ‘işleme alındı’ notu var hala.İlk açıklama;Puan 421,7792 / Genel Yüzdelik Dilim 1,13 / İl Yüzdelik Dilim 1,41Dil puanı düzeltildikten sonraki sonuç;Puan 428,641 / Genel Yüzdelik Dilim 0,85 / İl Yüzdelik Dilim 1,1Dün akşam baktığımdaki sonuç;Puan 421,0057 / Genel Yüzdelik Dilim 1,16 / İl Yüzdelik Dilim 1,46Nereye nasıl başvurmalıyım? Yardımlarınızı bekliyorum.Teşekkürler.Huriye Ç

Devamını Oku

YÖK’ün ve ÖSYM’nin yanlışları…

7 Temmuz 2018

Amacım, ‘bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek’; öncelikle bunun altını çizeyim…Salt eleştiri yapmayacağım, çözüm önerileri de sunacağım…YÖK ve ÖSYM’nin uygulamada bazı eksikler ve hatalar var… Bu eksik ve hatalar, hem sınavı hem de tercihleri kapsıyor…Sınav ve tercihleri etkileyen hatalar, dolayısıyla milyonları ilgilendiriyor…Yanlışım varsa, söz hakkı da vardır!***Bir ay önce YÖK’ün öğrencilerin lehine yaptığı bir değişiklik vardı. TYT ve AYT’de İki testin ikisinden de yarım net yapmak yerine, herhangi birinden yar net yapması, ilgili puanın hesaplanmasıyla ilgili olumlu bir değişiklik...YÖK, 31 Mayıs tarihli toplantısında; TYT’de ağırlıklı puanların hesaplanabilmesi için Türkçe veya Temel Matematik testlerinin en az birinden en az 0,5, AYT’de ise ilgili puan türünün hesaplanabilmesi için gerekli testlerin en az birinden en az 0,5 ham puan almış olmaları gerektiğine karar verdi.Böyle olması gerektiğini, başından beri zaten söyledik… Dikkate aldılar, düzelttiler…Bir taraf düzelirken, öteki taraf bozuldu… Kervan yolda dizilince, bu tür sorunlarla sıkça karşılaşılıyor…Üniversite sınavı gibi uzmanlık isteyen ve milyonları ilgilendiren bir olayda, olacakları tahmin edememe gibi lüksünüz yoktur!Bakın, şimdi n’olacak?***Olumlu gibi gözüken bu değişiklik, barajı geçen aday sayısında ciddi bir artışa neden olacak. Ancak bu sağlıklı bir artış olmayacak. Sağlıklı olmamasının yanında, yanılmaya da yol açacak. Yüzdelik dilimlerde artan aday sayısı, başarı sıralamalarının sağlıklı yorumlanmasını güçleştirecek. Sıralamalar, dolayısıyla yüzdelik dilimler geçen yıldan çok farklı olacak…Birçok zorluğun bir arada yaşanacağı bir tercih dönemi geçireceğiz. Bu yıl, geçmiş yıllara kıyasla çok büyük farklılıkların yaşanacağı bir yıl olacak. Büyük fırsatlar olduğu gibi, büyük risklerin de yaşanacağı süreci olacak...AYT’de 180 barajını geçen aday sayısı olacağı için, ister istemez bu adaylar dört yıllık lisans bölümlerine yönelecek...Tercihlerde dört yıllık patlaması yaşanacak. Barajı aşan her aday, kazanacağını sanarak lisans tercihi yapacak. İki yıllık MYO’lar mahsun kalacak, ilk etapta kimse onlaryüzbakmayacak. Sağlık ile ilgili alanlar hariç…Malum geçen yıl kontenjanlar boş kaldı. 300 bine yakın kontenjan boş kaldı. En fazla boşluk, meslek yüksekokullarında oldu. Sınavsız geçişin kaldırılması, ek katsayı uygulamasının anlaşılamaması boşlukların yaşanmasında etkili oldu…Adayların dikkat etmesi gereken bir durum var…180 barajını geçmek, tercih yapmanın ön koşulu; ancak kazanmanın yeter nedeni değil!Oysa herkes bu beklentiyle hareket edecek… İlk yerleştirmede hata yaptıklarını anlayanlar, ek yerleştirmede telafi yoluna gidecekler…Galiba ilk yerleştirme lisans, ek yerleştirme de önlisans tercihleri için yapılacak…***Bir hatalı uygulama daha var…AYT’de soruları çözmek için tüm adaylara 180 dakika süre tanındı. Bu süre, ÖSYM’nin tarihinde, bir sınav için tanınan uzun süreydi. Sınav kaygısını gidermek için yapılan bu uygulama, bakın ne sıkıntılara yol açacak…AYT’de iki testi çözene de 3 saat, isteğe bağlı üç veya dört testi çözene de üç saat süre tanındı…Bence çok hatalı bir uygulama…Sorumlu olduğu iki testin dışında, isteğe bağlı diğer testleri de çözen adaylar, sıralamada yer işgal edecek; yer işgal etmesine rağmen, büyük çoğunluğu o alandan tercih yapmayacak... ‘Peki, ne var bunda’ diyeceksiniz…Açıklayayım…Diğer testleri kendini denemek amacıyla yanıtlayan pek çok aday; geçerli puan almasına rağmen, diğer alandan değil, kendi alanından tercih yapacak. Örneğin SAY’dan tercih yapacak adayların, EA puan türünde 150 bin sıralamasında yer alaması, gerçekten bu alandan tercih yapacak EA adaylarının önünü tıkayacak…Bu olumsuz tabloyla pek çok aday karşılaşacak. 149.999’uncu sırada kalan bir EA öğrencisi, tercih yapmayacak, ancak 150.000’inci sırada bulunan bir SAY öğrencisi tarafından saf dışı bırakılacak!Bütün yılın emeği bir anda yok olup gidecek…ÖSYM’nin güzel bir sloganı var: ‘Emeğiniz, emanetimizdir’ diye…Güzel bir slogan, ama…

Devamını Oku

Eğitimde bir şey de düzgün gitsin!

6 Temmuz 2018

Gün geçmiyor ki, eğitimle ilgili bir şikayet olmasın...Şikayetlerin ardı arkası kesilmiyor...Eğitimin neresinden tutsanız elinizde kalıyor...LGS, başlı başına bir sorun. Uygulanan sınavdan tutun da, değerlendirmesine kadar tam bir fiyasko...Kayıtlar başladı, neredeyse kayıt takviminin yarısına geldik, değerlendirme sıkıntısı halen devam ediyor...Yabancı dil testinin hatalı değerlendirmesi, ölçme değerlendirme açısından kabul edilemeyecek bir hata...Hatadan dönmek de bir erdem, MEB hatayı kabullendi ve hesaplamayı yeniden yaptı...Ancak...Sorunlar devam ediyor, hem de katlanarak...MEB’den yine, yeniden düzeltme bekliyoruz!***Fransızca ve Almanca testindeki puanlama hatasının düzeltilmesi, mağduriyeti bitirmedi!Özel okulların I. ve II. Kayıt döneminde İngilizce’den sınava giren ve daha düşük puan alan öğrenciler son üç günde zaten kayıtlarını yaptırdılar. MEB’in düzeltmesi bir işe yaramadı, ‘atı alan Üsküdar’ı geçti.’Soru şu: Bu çocukların mağduriyeti nasıl düzeltilecek?Soruyu sorduk, hadi çözüm önerisi de bizden olsun: MEB, bu çocuklar için kesinlikle ek kontenjan açmalı…Sürekli değişen eğitim sistemi, sürekli şekil değiştiren sınav sistemeleri zaten çocukların ruh dengesini bozdu.En azından çocukların emeğine saygı duyalım!***Bitmedi!Şikayetler devam ediyor...İşin güzel tarafı, MEB’den ümidi kesen veliler, çözüm önerisini de kendileri veriyor.Bir okurumuzun gönderdiği epostaya birlikte göz atalım:“Sadık Bey merhabalar,LGS’de yabancı dil testi hesaplamaları ile ilgili konuyu gündeme getiren makaleniz için çok teşekkürler.Yapılan haklı itirazlar ve sizlerin de desteği sonrasında MEB puanlarda bir düzeltme yaptı. Yabancı dil testini Fransızca alan oğlumun puanı yaklaşık 7 puan arttı.Ancak hala hatalı hesaplama yapıldığını düşünüyorum.Zira yabancı dil puanlarındaki farklılığı kompanze etmek için Türkçe testindeki soruların katsayıları artmış durumda. Örneğin yabancı dil testini ingilizce alıp tamamını doğru cevaplayan ve Türkçe testinden 1 hata yapan öğrenci ile yabancı dil testini Fransızca alıp tamamını doğru cevaplayan ve Türkçe testinden 1 hata yapan öğrenci arasında hem yabancı dil testi katsayısından kaynaklı, hem de Türkçe testi katsayısından kaynaklı bir puan farkı oluşuyor.Bu durumda yabancı dil testini Fransızca alan çocukların puanlarına 7 puan eklemek yeterli değil, Türkçe testindeki katsayı farkından kaynaklı kaybın da eklenmesi gerekiyor, gördüğüm kadarıyla bu göz önüne alınmamış.Aynı şekilde sözel sınavda hiç hata yapmayan bir öğrenci, aradaki katsayı farklılıklarından etkilenmemesi gerekirken bu öğrencilerin puanlarına da 7 eklenmiş durumda.Konuyu tekrar gündeme getirerek, bu haksızlıkların da giderilmesi konusunda destek olmanızı rica ediyorum.”Dilşat D.

Devamını Oku

Hafiften tercih bilgileri...

5 Temmuz 2018

Başlıkta ‘Hafiften’ dedim, çünkü derin konulara girmek için henüz erken...31 Temmuz’da YKS sonuçları açıklanacak, 7-14 Ağustos tarihleri arasında tercihler yapılacak...Tercih konusu da, sınavlar kadar önemli, belki daha da önemli. ‘Erken kalkan yol alır’ misali, biz şimdiden yola koyulalım. Bunlar ‘ısınma turları’ olsun, yavaştan kapıyı aralayalım... Tercihlerde ‘En geçerli meslek hangisidir?’ sorusuyla çok karşılaşırız. Aşağıda veriler, belki bu soruya kısmen yanıt olabilir...***2017 yılı Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) - İşgücü İstatistikleri’ne göre, yüzde 26,4 ile sosyal hizmetler bölümü, diğer bölümlere göre en yüksek işsizlik oranına sahip...Sanat programları da sıkıntılı gözüküyor. Sanat programlarının mezun oldukları alana göre işsizlik oranı 20,4 gibi oldukça yüksek bir değer...Bilişim, her ne kadar çağımızın mesleği desek de, yüzde 19,9’luk bir işsizlik oranı söz konusu...Gazetecilik, 19,1’lik oranıyla işsizlik listesinde dördüncü sırada yer alıyor. Dil bölümleri, 16,4 işsizlik oranıyla gazetecillik programlarını takip ediyor...YÖK’ün burs desteğine rağmen, fen ve sosyal bilimler alanından mezun olan adayların yüzde 15,7’si işsizlik sorunu yaşıyor...***Listeye biraz da tersinden bakalım...Üniversite mezunlarının mezun oldukları alana göre en az işsizlik oranına sahip bölümler hangisi?İlk sırada güvenlik hizmetleri programları geliyor. Bu alandan mezun olan adaylar oldukça şanslı. Bu alandaki işsizlik oranı yüzde 5, yani mezun olan her 100 adaydan 95’i iş bulmuş...‘Kızımızı kimler istemedi, ne mühendisler istedi de...’ sözü halen geçerli. Mühendislik programından mezun olan her 100 adaydan, 91’i işe girmiş...Sağlık ve eğitim programları da oldukça avantajlı. İki bölümün verileri birbirine çok yakın. Bu iki dal, en çok tercih edilen mesleklerin başında geliyor. Mezunlar iş sıkıntısı çekmiyor, her 100 mezundan 90’ı bir işe yerleşmiş... Veteriner fakültesi mezunlarının da durumu oldukça iyi. Muzunların yüzde 90’ı işe yerleşmiş...Hukuk, tercih listelerine en çok yazılan bölüm; belki de ilk sırada yer alıyor. ‘Vardır bir hikmeti’ sözü, sanırım bu bölüm için doğru olacak. Hukuk fakültesinden mezun olan her 100 adaydan 89’u iş bulmuş. Hukuk, işsizlik oranının en düşük olduğu bölümlerin başında geliyor...İşletme, siyasal bilimler, mimarlık bölümleri de iş bulma konusunda oldukça avantajlı. Bu üç bölümün verileri birbirine çok yakın. Mezunların işsislik oranı yüzde 13,5 dolaylarında...Matematik ve istatistik bölümleri, mezunlarını üzmeyen dalların başında geliyor. Her yüz mezundan yaklaşık 86’sı bir işe yerleşmiş...Genel anlamda baktığımızda, yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranı yüzde 12 dolaylarında. Ekmeğin aslanın midesinde olduğu bir dönemde, yüzde 12’lik işsizlik oranı, oldukça iyi bir oran. İşte, okumanın önemi burada ortaya çıkıyor. Eğitim şart, okumak şart! Yüzde 12 işsizlik oranına iyi diyoruz, bir de okumadığınızı düşünsenize...

Devamını Oku

Bir garip durum!

4 Temmuz 2018

LGS sonuçları açıklandı, ancak sınavla ilgili sayısal veriler açıklanmadı. MEB, sayısal verileri daha sonra açıklayacağını söyledi?Neden?Benim bildiğim, sınav açıklandığı anda sayısal verilerin de açıklanması gerekir. ÖSYM, yıllardır her ikisini aynı anda açıklıyor. Daha önceyi hatırlayın, SBS döneminde hiçbir veri açıklanmazdı. Herkes el yordamıyla bir şeyler elde etmeye çalışırdı.TEOG’da da aynı yaklaşım devam etti. Veriler, sonuçlar açıklandıktan aylar sonra açıklanırdı. Böyle bir devirde, böyle bir tutum pek yakışık almıyor...MEB, öğrencilerin sadece genel yüzdelik (Türkiye) ve il geneli yüzdelik dilimlerini açıkladı; sıralamalarını açıklamadı. Pek çok veli, öğrencisinin Türkiye sıralamasındaki yerini merak ediyor, bunu öğrenmek istiyor!Biz değil de, keşke MEB şöyle bir açıklama yapmış olsaydı: Çocuğunuzun Türkiye sırasını bulmak için, genel yüzdelik (Türkiye) dilimini 9 bin 717 sayısı ile çarpın.İşte, bu kadar!Örneğin; öğrencinin Türkiye yüzdelik dilimi 0,41 olsun. Bu öğrencinin Türkiye sıralamasındaki yeri: 0,41 x 9.717= 3.984***Her yarışmada tek şampiyon olur, bunu biliyoruz; ancak yarışmalarda ikinci, üçüncü de olur. İkinciye gümüş, üçüncüye bronz madalya verilir; takdir edilir, gayreti ödüllendirilir. Bir sonraki yarışma için cesaretlendirilir.MEB ne yaptı? Sadece şampiyonu belirledi, ikinci üçüncü beni ilgilendirmez dedi. Türkiye genelinde bin 500 liseye, 130 bin şampiyon yerleştiririm, diğerleri başının çaresine baksın dedi.İsteğe bağlı sınav sistemi ve yerel yerleştirme yöntemi, sınav kaygısını ortadan kaldırmak amacıyla uygulamaya koyuldu. Amaç, sınav kaygısını ortadan kaldırmaktı...Yüzde 10’luk dilime girebilmek için tüm öğrenciler yarışıyordu. Yüzde 90 bu kaygıyı yaşamasın istendi.Doğru mu, doğru!Peki, ne oldu?İsteğe bağlı sınava yüzde 90 öğrenci katıldı... Önce burada çuvalladık...Beklemediğimiz bir tabloydu, ama MEB pek renk vermemeye çalıştı; zaten hazırlıklıydık dedi...Neyse...Başarılı olan yüzde 10’u belirleyeceğiz, buna sözüm yok!Peki, yüzde 10-13 sınırında kalanlar ne olacak?Bunlara ‘yetersizsiniz ya da nitelikli değilsiniz’ yaftası mı yapıştıracağız?Yüzde 10’luk kesim ‘Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek, geri kalan yüzde 90’lık kesim ise, annesinin ligine geri dönecek!Oysa UEFA böyle yapmıyor, Şampiyonlar Ligi’ne giremeyenleri UEFA Ligi’ne alıyor. Orası da farklı, statüsü olan bir lig... MEB, ‘nitelikli’ lige giremediysen, işin tamam, yerel ligde top koşturabilirsin diyor.130 bin kontenjanın kıyısında kalan çocuklara yazık olacak, büyük bir kesim bu sınırdan geri dönecek; motivasyonları düşecek, emekleri boşa gidecek, kendilerine haksızlık edecekler, olayı kişilik sorununa dönüştürecekler.Doğru amaçla yola çıktık, ancak bindiğimiz araç yanlış oldu!Yol yakınken, tercihlerin bitmesine 8 gün kalmışken, gelin bu çocukları kurtaralım; onlar için alternatif okullar açalım, genel arasında kaybolmalarına seyirci kalmayalım...

Devamını Oku

LGS puanlamasında sıkıntı var!

3 Temmuz 2018

Yabancı dil testini İngilizce yanıtlayan öğrencilerle, Almanca ve Fransızca yanıtlayan öğrenciler arasında 8-9 puanlık (haksız) fark ortaya çıkıyor. Puanlamanın yeniden yapılıp, ortadaki haksızlığa neden olan bu sorunun giderilmesi gerekiyorPakkan Okulları Matematik Bölüm Başkanı A. Sevgül Toğaç Özer, çok güzel ve doğru bir araştırma yapmış. LGS’de yabancı dilden sınavına giren öğrencilerin durumu ile ilgili bu araştırma, birçok öğrencinin puanını ve yüzdelik dilimini yerinden oynatır. Bu yönteme göre değerlendirme yapıldığında, sınav sonuçları ilan edilenden çok farklı çıkıyor. Yabancı dil testini İngilizce yanıtlayan öğrencilerle, Almanca ve Fransızca yanıtlayan öğrenciler arasında 8-9 puanlık (haksız) fark ortaya çıkıyor. Puanlamanın yeniden yapılıp, ortadaki haksızlığa neden olan bu sorunun giderilmesi gerekiyor!Bu araştırmada dikkati çeken başka bir özellik var: Özer Hoca, ‘ben sadece sınıfa girer dersimi anlatırım’ demiyor. Ders anlatmanın, öğretmenliğin dışında başka bir işe el atıyor. Öğretmenliği sadece sınıfta yapmıyor, sınıf duvarlarının dışına taşıyor. Matematik bilgisini sınavın değerlendirilmesinde, dil puan türünün hatalı hesaplanmasında kullanıyor, matematik bilgisini güncel olaya entegre ediyor.Bize gereken de işte bu!Eğitim sisteminin, eğitmenin ve öğrencinin de böyle olması gerekiyor, çünkü devir artık şunu istiyor: Bilgiyi yorumlayacaksın, olaylar arasında bağıntı kuracaksın ve bilgini güncel problemlerin çözümüne uyarlayabileceksin.MEB’in ve ÖSYM’nin yaptığı son sınavlar, tamamen bu mantık üzerine inşaa edilmiş. Sınavların formatı, mantığı tamamen değişti. Soruları çözebilmek için sadece bilgi yetmiyor; bileceksin, bu şart! Bir şey daha yapacaksın, bilgini kullanacak, yorumlayacaksın. Öğrencileri ve öğretmenleri bundan sonra sıkıntılı bir süreç bekliyor. Sınavlar, ezber bozdu; kalıpların dışına çıktı. Bu duruma uyum sağlamak gerekiyor. Bunun çok kolay olacağını sanmıyorum.PISA’da bizim çocuklar neden başarısız? Tek bir açıklaması var: Bilgilerini olaylara adapte edemedikleri için. Biz, yüzme prensiplerini kitapla öğreten bir model uyguluyoruz. Çocukları havuza attığımızda, işin rengi değişiyor… Şimdi Özer Hoca’nın incelemesine göz atalım…Yabancı dil hesaplaması yanlış“Bu yıl ilk defa ders bazında standart puan hesaplaması ile 8.sınıf öğrencilerinin LGS puanları hesaplandı. Bu hesaplama yapılırken her ders için ayrı ayrı ortalamalar bulundu, bu ortalamalara göre her dersin katsayısı belirlendi. Öğrenciler, ortalaması düşük olan dersten daha fazla puan aldı. Böylelikle matematiğin katsayısı 4 puandan yaklaşık 7.5 puana yükseldi, Türkçe 4 puandan 4.3 puana çıktı. Bu katsayılar, Türkiye ortalamasına göre hesaplanarak, bulunan toplam ağırlıklı standart puanların en küçüğü 100 en büyüğü 500 olacak şekilde bir puan dağılımına dönüştürülmesi ile bulundu. Herkesin aynı soruları yapacağı bir sınav için gayet uygun olan bu yöntem, yabancı dil sınavlarının ayrı ayrı ortalamalarının hesaplanması nedeniyle bazı haksızlıklarla neden oldu. Yani t emelde sorunumuz İngilizce, Fransızca ve Almanca ortalamalarının farklı hesaplanması. Almanca ve Fransızca derslerinin ortalamaları, İngilizce’den sınava giren öğrencilerin ortalamalarına göre yüksek çıktı. Not dönüşümü esnasında Fransızca ya da Almanca derslerinin katsayıları düşük olduğundan, bu derslerden sınava giren öğrencilerin diğer derslerinin katsayıları yükselmiş oldu. Bu durum İngilizce’den sınava giren bir öğrencinin puanı ile aynı netlere sahip Fransızca’dan sınava giren bir öğrencinin puanı arasında en az 6 puanlık bir farka neden olurken, Alman cadan sınava giren bir öğrencinin puanı arasınd a en az 8.5 puanlık bir farka neden ol du, çünkü Almanca ortalamaları Fransızca ortalamalarından daha yüksek çıkmıştı.Sıralama değişirBu puanlar öğrencilerin yüzdelik dilimlerini, sıralamalarını ve tabi ki girecekleri okulları etkileyeceği için en kısa zamanda bütün yabancı dil sınavlarının sonuçları (Fransızca, Almanca ve İngilizce ayrı ayrı hesaplanmadan) bir arada hesaplanarak bu yanlıştan ve haksızlıktan dönülebilir. Bu, üç yabancı dil sınavının zorluk seviyelerinin aynı olması gerekliliği bunu geçerli bir çözüm olarak karşımıza çıkarmaktadır. Ayrıca puan hesabı ile ilgili kılavuzda bu derslerin ayrı hesaplanacağına dair bir bilgi yok, kılavuzda sadece yabancı dil puanı olarak söz ediliyor.Yaptığımız hesaplar sonunda İngilizceden sınava giren bir öğrencinin derslerden aldığı katsayılara yaklaşık olarak ulaştım. Standart sapma hesaplanmadan önce Türkçe, matematik ve fen bilimleri derslerinin katsayıları 4; T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, din kültürü ve ahlak bilgisi ve İngilizce derslerinin katsayıları 1 iken, standart sapma hesaplandıktan sonra aşağıdaki katsayılara yaklaşık değerler bulunmuş ve öğrencilerin her dersten aldıkları netler bu katsayılarla çarpılarak, sınav sonucu elde edilmiştir.Türkçe: 4,35Matematik: 7,635Fen Bilimleri: 4,814T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük: 1,974Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi: 2,145İngilizce: 1,742Yukarıdaki katsayılar kullanılarak yabancı dili İngilizce olan ve matematik testinden 2 yanlış 3 boş , fen bilimleri testinden 2 yanlış 2 boş yapan bir öğrenci, 443,9116417 puan almalıdır.Bu şekilde netleri olan bir öğrencinin sınav puanı 443,9115 geldi. Aşağıda sınav sonucu görülüyor.Bu durum, yaptığım hesabın hassaslığını gösteriyor.Aynı sonuçlara sahip yabancı dil sınavında Fransızca çözen bir öğrencinin sınav sonucu da aşağıdadır:Aldığı puan 437,0497. Alması gereken puan ile arasındaki fark 6.8618.Yabancı dili Almanca olan bir öğrenci matematikten 5, fen bilimlerinden 2 ve İnkilap tarinden 1 yanlış yaptığında benim hesaplarıma göre 433,6033 puan almalıyken, 425,1696 puan alyor. Aşağıda bu öğrencinin karnesi bulunuyor:İngilizce için yaptığım bu çalışmaları, Fransızca ve Almanca’dan sınava giren öğrenciler için de yaptığımda, katsayılarda tutarsızlıkla karşılaşıyorum. Bunların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Devamını Oku