İrade cazip gelen yerine doğru olanı yapabilme gücüdür. İnsanın ne yapıp ne yapmaması gerektiği konusunda kendinin karar verici olmasını sağlayan, güçtür. Yıkıldığımızda bizi yeniden ayağa kaldırır, motive eder ve her şeye yeni baştan başlamamızı sağlar. Bağımlı olmaktan, alışkanlıklardan, korkulardan korur bizi.İnsan, ne ise öyle kalmak zorunda değildir, özgür seçimlerle kendisini değiştirebilir.Cüzî irâdesini Yaratıcı’nın sonsuz irâdesiyle bütünleştiren insan, sınırlı irâdesiyle sınırsızlığa ulaşır; “iktidarsızken güçlü, âcizken kuvvetli, katre iken derya, zerre iken güneş ve bir hiçken bütün bir varlık kesilir!..”Seçme, karar verme ve eylemİrade, ruh gücünün, gönül zindeliğinin, bedenî faâliyetlerin en birinci kaynağı ve dayanağı olduğu gibi, insana, sonsuzlaşma yollarını da açar.İradenin iki temel bileşeni vardır. Bunlardan birincisi “seçme ve karar verme”, ikincisi ise “eylemdir”. Kişi özgür seçimlerini eyleme dönüştürebildiği ölçüde iradesini kullanmış olur. Özgür seçimler yapamadığımız, seçim yapsak bile bu seçimler doğrultusunda eylemde bulunamadığımız zaman bir irade eksikliği içinde yaşarız. İrade eksikliği gösterdiğimizde de kalitesi düşük bir varoluş sergilemiş oluruz.Nasıl bir ömür süreceğimiz bir ölçüde elimizdedir ve yapacağımız seçimlere bağlıdır. “Sürekli fark etmez diyen insanlar görüyorum. ‘kahveniz nasıl olsun?’ yanıt ‘fark etmez’, ‘Ne zaman yemek yiyelim?’ yanıt yine ‘fark etmez’ . Oysa fark eder ve hem de çok fark eder! Kahveyi nasıl istediğimizi söylemeliyiz, yemeği ‘Saat 20.00’de yesek iyi olur’ demeliyiz. Gerçekten de ne istediğimizi fark etmemiz ve söylememiz, yani seçim yapmamız, hem bizler hem de başkaları için fark eder. Sağlıklı seçimler yapabilmek bireyi güçlü kılar.Yaradanımız:“Biz her şeyi kaderiyle yarattık”... (Kamer, 49) buyurmaktadır. Bu konu Hz. Muhammed tarafından şöyle açıklanmıştır:“Herkes ne için yaratıldıysa ona o kolaylaştırılır!.”... Yani, varoluş amacımızı keşfettiğimizde, daha doğru ve bizi zorlamayan seçimler yapabiliriz. Bir söz bu gerçeği çok güzel ifade etmektedir:“Nereye gittiğini gerçekten bilen insana, dünya kenara çekilir.”Çocuklara irade eğitimi vermek istediğimizde, çocuğun tek başına verebileceği bazı kararları ona bırakabiliriz. Bir takım küçük kararları sürekli çocuklar adına verdiğimiz zaman, onları gelecekte özgür seçimler yapamayan, iradesi zayıf bireyler haline getiririz. “Küçükken doğru ayakkabıyı kendi iradesiyle seçerek yaşama adım atan kişi, büyüdüğünde mesleğini, arkadaşlarını, eşini seçerken de doğru adımlar atabilecektir.Asr Suresi ne diyor?Oruç ibadeti aynı zamanda irade eğitimidir. Bedenimizi, zihnimizi yönetebilmeyi öğretir bize. Bedensel ve zihinsel olarak daha sağlıklı oluruz. Daha sağlıklı eylemler üretiriz.Asr suresinde Yaradanımızın buyurduğu gibi.“Zamana andolsun ki insanoğlu kayıp içindedir; ömrümüzden dakikalar akıp gidiyor. Ancak inananlar; Allah’a güvenip kendileri de güvenilir insanlardan olanlar, salih ameller işleyenler; barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine gerçekleri ve sabretmeyi önerenler kaybetmezler. Onlar hem bu dünyayı hem de sonsuzluğu kazanırlar.”KOLONYA YA DA PARFÜM SÜRMEK ORUCU BOZAR MI?SORU: Hocam iyi günler. Ramazan boyunca oruç tutarken kolonya ya da parfüm kullanmak orucumuzu bozar mı? (Tolga Öztürk / Ankara)İyi günler.Oruç ibadeti ve ramazan ayı insana dengeli olmayı, dengeli davranışlar sergilemeyi de öğreten bir süreç aynı zamanda. Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim ramazan ayında inmiştir ve ilk sure olan fatiha suresini her okuduğumuzda 5. ayette “Allah’ım bizi orta, dengeli, dosdoğru yoluna ulaştır” diyoruz. Özellikle şehir hayatında maddeye odaklanan yanımız ramazan ayının atmosferinde manayla dengeleniyor. Bağımlılıklarımızdan arınıyoruz, sabah çay, kahve içmeden kendime gelemem, su içmeden ya da bazı zararlı maddeleri içmeden duramam… gibi.Fakülte eğitimimde “haram” kelimesinin anlamını öğrendiğimde, İslam dinine daha da bağlandığımı hatırlıyorum. Aslında din bilimle birlikte hakikatini bize açıyor. İslam dinini kaynaklarından öğrenmek muhteşem... Haram arapça bir kelime ve “hürmet edilen şey demek. Kabe “mescid’ül haram, hürmet edilen mescid. Yani bedenime hürmet ettiğim için beni bağımlı yapacak maddelere yönelmiyorum, zina yapmıyorum. Ruhuma hürmet ettiğim için yalan söylemiyorum, dedikodu yapmıyorum, iftira atmıyorum…Ramazan ayında ve diğer aylarda dengeli olarak kolanya ya da parfüm kullanabiliriz. Peygamberimizin de sevdiği ve kullanmada itidali-dengeyi seçtiği bir üründür koku. Tarihimizde şifahanelerde tedavi yöntemi olarak da kullanıldı.“Allah güzeldir, güzeli sever” (hadis) Hayatımıza güzellikleri kattığımız nice günler dileğiyle…SORULARINIZI BEKLİYORUZRamazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz. Yanıtları bu sayfada yayımlanacak.
Oruç beden ve zihinle yapılan bir ibadet. Ve bizi özümüze yaklaştıran, toplumsal barışı destekleyen bir ay; Ramazan ayı. Hem bedenimizle oruç tutuyoruz; yemiyoruz, içmiyoruz, elimiz hep güzellikler üretiyor, helal kazanıyor, bir çocuğu seviyor, okşuyor, insanlara yardım ediyor, onların hayatlarını güzelleştiriyor… Ayaklarımız bizi güzel yerlere götürüyor. Dilimiz güzellikler söylüyor, Peygamberimizin (Allahın’ın selamı onun üstüne olsun: “Hayır söyle veya sus” ifadesinde olduğu gibi. Bu ilkeyi hayata geçiriyoruz; az, öz konuşan insanlar oluyoruz. Zihnimiz güzel düşünceler üretiyor, olumsuz düşüncelerin zihnimize girmesine izin vermiyoruz. Bu uygulamanın bir insanın şifa sürecini nasıl desteklediğini paylaşmak istiyorum.‘Allah ağır yük yüklemez’2000 yılından bu yana kanser hastalarına manevi bakım çalışmaları yapıyoruz.Ayşe’nin hastalığı memede başlamış. Ameliyat olmuş ve kemoterapi almış. Ancak bir süre sonra metastaz yapmış. Bir çiçekçide tanıştık, hastalığını öğrenince bu karşılaşmanın tesadüf olmadığını anlamıştım. Bir süredir konuyla ilgili kitaplar okuyor, tezler yönetiyordum. Görüşebileceğimizi söyledim. Ve çalışmaya başladık. ‘Allah insana kaldıramayacağı hiçbir yükü yüklemez’ mealindeki ayet ile başladık! Böylece Ayşe’ye öncelikle ‘içindeki gücü’ hatırlattık.Olumsuz düşünce orucu!Sonra olumlu düşünmek ve yaşamak üzerine çalışmalar yaptık. Bu çalışmanın ilk aşamasında ‘olumsuz düşünce orucu’ diye de isimlendirebileceğimiz bakış açısı yer alıyordu. Önce birlikte ‘olumsuz düşünmemeye niyet ettik’. Aklımıza olumsuz bir düşünce, bir vesvese, bir kaygı geldiğinde de “Niyetliyim, şu anda bu düşünceyi kabul etmiyorum” demeye başladık. Böylece olumsuz düşüncelerin yıpratıcı, umutsuzluk veren bakış açısından arınma süreci başladı.Bu yaşantı ‘şükretme’ ile desteklendi. Düşünebilmek bile bir özgürlüktü. Bu çalışma Ayşe’yi güçlendirdi ve şöyle bir anıyı yaşamına katabildi:Bir sabah akrabalarından biri telefonla aradı. Nasılsın diye sorunca Ayşe, “İyiyim bugünlerde dişlerimi yaptırıyorum” dedi. Bunun üzerine yakını “Ne kadar ömrün kaldı da dişlerini yaptırıyorsun?” anlamında sözler söyledi. Ayşe hemen düşünce orucunu hatırladı ve bu düşünceyi içine almadı, kabul etmedi. Arınmaya niyet etti. Ardından giyindi ve otobüsle şehir merkezine, gitti. Gezdi, ufak hediyeler aldı ve eve geldiğinde o andan hiçbir iz kalmamıştı.‘Kendini sevme ve affetme’Üçüncü adım olarak ‘kendini sevme ve affetme’ çalışmasına başladık. Yani ‘keşke’lerden arınma çalışmalarına… “O günkü aklımla öyle düşündüm ve öyle yaptım, artık yapmıyorum, önemli olan bu” diyoruz.Bu telkinler Ayşe’nin hem kendini affetmesine ve sevmesine katkıda bulundu, hem de insanları anlamasına ve affetmesine kapı açtı. Ayşe “Önceleri elimden bir şey gelmez, ben hastayım diye birilerini suçlarken, şimdi artık iyileşmeye katkıda bulunabilirim diye düşünmeye başladım” dedi.Burada ‘tevekkül’ anlayışı etkiliydi. İyileşmenin bize düşen yanını bilmek, gücümüz ölçüsünde çaba sarf etmek gerekiyordu.İnandı, kötü hastalığı yendiAyşe’nin son yaptırdığı tahlillerde vücudunda kitlenin kalmadığı görüldü. O kendini affettikçe, içindeki güçleri keşfedip, umudu beslendikçe, kitle adeta erimişti. Geçenlerde telefonla aradığımda, şöyle dedi:“İyi ki içimdeki gücü fark ettim, Yaradanıma güvendim, eski yapımdan vazgeçip, yepyeni bir kişiliğe kavuştum. Başlangıçta ‘neden ben’ demiştim. Şimdi ‘İyi ki ben’ diyorum. Çünkü bu hastalık sayesinde değiştim. Kendimi ve mutluluğu keşfettim.”Bu yazıyı Mekke’de Kabe’nin karşısında hazırlamak nasib oldu. Kabe’nin bir adı Allah’ın evi, Beytullah; yani Yaratıcımızla bağımızı güçlendirdiğimiz bir ortam sunuyor bize. Bu Ramazan’da Rabbimizle bağ kurmaya ve bu bağla beslenen kararlar ve davranışlar gerçekleştirmeye niyet edelim.‘HAMİLEYİM ORUÇ TUTMASAM GÜNAHA GİRER MİYİM?’- Hocam merhaba. Ben 6 aylık hamileyim. Bu yaşıma kadar orucumu hep aksatmadan tuttum. Ancak şimdi hem halsiz oluyorum hem de bebeğimi beslemek için yemek yemem gerekiyor. Oruç tutmadığımda günaha girer miyim? (Hayriye Karadavut / İstanbul)Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!İslam dinini kaynaklarından okuduğumuzda, öğrendiğimizde muhteşem güzellikler sunuyor bizlere. Peygamberimizin (Allah’ın selamı Onun üstüne olsun) “Müjdeleyin nefret ettirmeyin, kolaylaştırın zorlaştırmayın” hadisi bizlere temel bir bakış açısı veriyor. Kararlarımızın bizim ve başkalarının iyiliğini güzelliğini ve yararını desteklemesi önemli.Bakara Suresi ‘Fidye verin’ diyorBakara suresi 183 ve 184. Ayette Yaradanımız şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı ki, takvâya ulaşasınız. Ancak, sizden kim hasta ve yolcu olursa, diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Bunun dışında çeşitli nedenlerle orucu çok zorlukla tutabilecek olanlar, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”Oruç beden ve zihinle yapılırHamilelik, hastalık, yaşlılık gibi bedensel olarak oruç tutmaya uygun olmadığımızda, zihnimizle ve gönlümüzle orucun bizde oluşturacağı sabır, irade, olumlu düşünme ve konuşma gibi davranışsal ilkelerini yaşayabiliriz. Rabbimiz sizi anne olmakla onurlandırıyor inşallah. Bu süreci bebeğin fiziksel ve zihinsel sağlığını destekleyerek, iyi beslenerek, üzülmeyerek, strese girmeyerek geçirmek önemli. Ardından bebeğinizi emzirme döneminiz bittikten sonra oruçlarınızı tutmaya devamedersiniz. Tutamadığınız oruçlarınızı da Ramazan ayı dışında tutabilirsiniz. İnşallah çocuğunuzla birlikte de oruçlar tutmak kısmet olsun.Evladınızı kucağınıza almanız ve vatanımıza, insanlığa güzellikler iyilikler sunacak bir insan olması duasıyla…SİZ SORUN... PROF. DR. ÖZNUR ÖZDOĞAN YANITLASIN...Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.
İslam dininde bütün ibadetlerin yapılışına baktığımızda, niyet etmenin farz olduğunu görüyoruz. Yani niyet etmek ibadet etmenin en temel şartlarından biri.Çocukluğumdan beri ramazan ayında her sahura kalktığımda “neden niyet etmek zorundayım, Yaradanım oruç tutmak için sahura kalktığımı görmüyor mu” diye kendi kendime sorardım. Din Psikolojisi alanında çalışırken hem din hem de psikoloji alanındaki okumalarım hep kendime döndürdü beni. Hayatımı, yaşadıklarımı düşündüm, “nefis muhasebesi” yaptım; İlk oruçlarıma baktım. Yaşadığım yörede tekne orucu derler, öğleye kadar oruç tutardık arkadaşlarımla. Niyetimde arkadaşlarım tuttuğu için oruç tutma düşüncesi baskındı. Sonraları annem babam beni daha çok sevsinler diye oruç tuttuğumu hatırlıyorum... Anlıyorum ki “niyet ettim Allah rızası için oruç tutmaya” dediğimizde en üst niyeti hatırlatıyoruz kendimize ve ibadetimizi daha yüksek bir boyuta taşıyoruz.BİLİNÇ MADDEYİ ETKİLERBu konu Kur’an-ı Kerim’ de şöyle açıklanmaktadır:“Ey inananlar ! Oruç, ruhunuzda ( içinizde ) Allah bilincinin canlı kalabilmesi için, sizden öncekilere farz kılınmış olduğu gibi size de sayılı günlerde farz kılınmıştır.” (Bakara, 183)Psikoloji ve fizyoloji alanındaki son gelişmeler bilincimizin maddeyi etkilediğini göstermektedir. Bu etkiye araç olan ise niyet etmektir. Niyetimiz yaşamımız üzerinde huşu verici bir etkiye sahiptir. Niyet ettiğimizde yapacağımız iş için Yüce Yaratıcımız ile birlikte yola çıkmış oluyoruz. Onun verdiği gerçek gücümüzle koyuluyoruz işlerimize ve geleceğimize.Bakara suresi 186. ayette Yüce Yaradanımız bize şöyle sesleniyor:“Kullarım Beni soracak olurlarsa bilsinler ki, Ben onlara çok yakınım; Beni çağırdığında, çağıranın çağrısına karşılık veririm. O halde, onlar da Benim çağrıma karşılık versinler ve Bana inansınlar ki, böylece doğru yolu bulmuş olsunlar.”Dua Yaratıcımızla olan bağımızdır, bu bağla ürettiğimiz işlerin gerçekleşmesi ve amacına ulaşması olasılığı çok yüksektir. Bu işlerimizin etki alanı da oldukça geniştir. Çünkü bilim de, yüksek bilincin gerçekleştirdiği eylemlerin daha güçlü olduğunu ve değiştirici ve geliştirici etkisini vurgulamaktadır. Niyet Yaradanımızla kurduğumuz bağ içinde, yüksek bilinç halinde gerçekleştirdiğimiz bir düşünce olduğu için bütün eylemlerimize güç vermektedir.ALLAH HABERDARDIRBu nokta Kur’an-ı Kerim’ de şöyle açıklanmaktadır:“Ey inananlar! Allah bilincinde olun ve herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın! Allah bilincinde olun; çünkü Allah yapmakta olduklarınızdan çok iyi haberdar olandır.” (Haşr, 18)“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın; çünkü onlar, yoldan çıkmış olanlardır.” (Haşr, 19)Ayetlerde açıklandığı gibi, her an Yüce Yaratıcımızla birlikte olmak, bizi doğru yola ulaştıracaktır. Çünkü Onunla olmak özümüzle olmak anlamına da gelmektedir.“Yunus dürür benim adımGün geçtikçe artar odumİki cihanda maksudumBana seni gerek seni”Yunus Emre bu dizeleriyle niyetini “ Allah ile bütünleşmek olarak belirlemektedir. Tasavvufta buna “aşk” denilmektedir. Aslında bütün varlıklar bu aşkla hareket etmektedirler.Eylemlerin görünen kısmı beden gibidir; amacı ise ruh gibi. Beden ruhla hayata kavuştuğu gibi, eylemler de niyet ile canlanırlar.Bu Ramazan ayının barışa hizmet etmesine niyet ediyorum. Okuyucularımı ve beni sonsuz mutluluğa ulaştırmasını diliyorum. Elimizden, dilimizden zarar gelmeyen güzellikler üreten insanlar olmamızı diliyorum.