Oruç beden ve zihinle yapılan bir ibadet. Ve bizi özümüze yaklaştıran, toplumsal barışı destekleyen bir ay; Ramazan ayı. Hem bedenimizle oruç tutuyoruz; yemiyoruz, içmiyoruz, elimiz hep güzellikler üretiyor, helal kazanıyor, bir çocuğu seviyor, okşuyor, insanlara yardım ediyor, onların hayatlarını güzelleştiriyor… Ayaklarımız bizi güzel yerlere götürüyor. Dilimiz güzellikler söylüyor, Peygamberimizin (Allahın’ın selamı onun üstüne olsun: “Hayır söyle veya sus” ifadesinde olduğu gibi. Bu ilkeyi hayata geçiriyoruz; az, öz konuşan insanlar oluyoruz. Zihnimiz güzel düşünceler üretiyor, olumsuz düşüncelerin zihnimize girmesine izin vermiyoruz. Bu uygulamanın bir insanın şifa sürecini nasıl desteklediğini paylaşmak istiyorum.
‘Allah ağır yük yüklemez’
2000 yılından bu yana kanser hastalarına manevi bakım çalışmaları yapıyoruz.
Ayşe’nin hastalığı memede başlamış. Ameliyat olmuş ve kemoterapi almış. Ancak bir süre sonra metastaz yapmış. Bir çiçekçide tanıştık, hastalığını öğrenince bu karşılaşmanın tesadüf olmadığını anlamıştım. Bir süredir konuyla ilgili kitaplar okuyor, tezler yönetiyordum. Görüşebileceğimizi söyledim. Ve çalışmaya başladık. ‘Allah insana kaldıramayacağı hiçbir yükü yüklemez’ mealindeki ayet ile başladık! Böylece Ayşe’ye öncelikle ‘içindeki gücü’ hatırlattık.
Olumsuz düşünce orucu!
Sonra olumlu düşünmek ve yaşamak üzerine çalışmalar yaptık. Bu çalışmanın ilk aşamasında ‘olumsuz düşünce orucu’ diye de isimlendirebileceğimiz bakış açısı yer alıyordu. Önce birlikte ‘olumsuz düşünmemeye niyet ettik’. Aklımıza olumsuz bir düşünce, bir vesvese, bir kaygı geldiğinde de “Niyetliyim, şu anda bu düşünceyi kabul etmiyorum” demeye başladık. Böylece olumsuz düşüncelerin yıpratıcı, umutsuzluk veren bakış açısından arınma süreci başladı.
Bu yaşantı ‘şükretme’ ile desteklendi. Düşünebilmek bile bir özgürlüktü. Bu çalışma Ayşe’yi güçlendirdi ve şöyle bir anıyı yaşamına katabildi:
Bir sabah akrabalarından biri telefonla aradı. Nasılsın diye sorunca Ayşe, “İyiyim bugünlerde dişlerimi yaptırıyorum” dedi. Bunun üzerine yakını “Ne kadar ömrün kaldı da dişlerini yaptırıyorsun?” anlamında sözler söyledi. Ayşe hemen düşünce orucunu hatırladı ve bu düşünceyi içine almadı, kabul etmedi. Arınmaya niyet etti. Ardından giyindi ve otobüsle şehir merkezine, gitti. Gezdi, ufak hediyeler aldı ve eve geldiğinde o andan hiçbir iz kalmamıştı.
‘Kendini sevme ve affetme’
Üçüncü adım olarak ‘kendini sevme ve affetme’ çalışmasına başladık. Yani ‘keşke’lerden arınma çalışmalarına… “O günkü aklımla öyle düşündüm ve öyle yaptım, artık yapmıyorum, önemli olan bu” diyoruz.
Bu telkinler Ayşe’nin hem kendini affetmesine ve sevmesine katkıda bulundu, hem de insanları anlamasına ve affetmesine kapı açtı. Ayşe “Önceleri elimden bir şey gelmez, ben hastayım diye birilerini suçlarken, şimdi artık iyileşmeye katkıda bulunabilirim diye düşünmeye başladım” dedi.
Burada ‘tevekkül’ anlayışı etkiliydi. İyileşmenin bize düşen yanını bilmek, gücümüz ölçüsünde çaba sarf etmek gerekiyordu.
İnandı, kötü hastalığı yendi
Ayşe’nin son yaptırdığı tahlillerde vücudunda kitlenin kalmadığı görüldü. O kendini affettikçe, içindeki güçleri keşfedip, umudu beslendikçe, kitle adeta erimişti. Geçenlerde telefonla aradığımda, şöyle dedi:
“İyi ki içimdeki gücü fark ettim, Yaradanıma güvendim, eski yapımdan vazgeçip, yepyeni bir kişiliğe kavuştum. Başlangıçta ‘neden ben’ demiştim. Şimdi ‘İyi ki ben’ diyorum. Çünkü bu hastalık sayesinde değiştim. Kendimi ve mutluluğu keşfettim.”
Bu yazıyı Mekke’de Kabe’nin karşısında hazırlamak nasib oldu. Kabe’nin bir adı Allah’ın evi, Beytullah; yani Yaratıcımızla bağımızı güçlendirdiğimiz bir ortam sunuyor bize. Bu Ramazan’da Rabbimizle bağ kurmaya ve bu bağla beslenen kararlar ve davranışlar gerçekleştirmeye niyet edelim.
‘HAMİLEYİM ORUÇ TUTMASAM GÜNAHA GİRER MİYİM?’
- Hocam merhaba. Ben 6 aylık hamileyim. Bu yaşıma kadar orucumu hep aksatmadan tuttum. Ancak şimdi hem halsiz oluyorum hem de bebeğimi beslemek için yemek yemem gerekiyor. Oruç tutmadığımda günaha girer miyim? (Hayriye Karadavut / İstanbul)
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın!
İslam dinini kaynaklarından okuduğumuzda, öğrendiğimizde muhteşem güzellikler sunuyor bizlere. Peygamberimizin (Allah’ın selamı Onun üstüne olsun) “Müjdeleyin nefret ettirmeyin, kolaylaştırın zorlaştırmayın” hadisi bizlere temel bir bakış açısı veriyor. Kararlarımızın bizim ve başkalarının iyiliğini güzelliğini ve yararını desteklemesi önemli.
Bakara Suresi ‘Fidye verin’ diyor
Bakara suresi 183 ve 184. Ayette Yaradanımız şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de sayılı günlerde farz kılındı ki, takvâya ulaşasınız. Ancak, sizden kim hasta ve yolcu olursa, diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Bunun dışında çeşitli nedenlerle orucu çok zorlukla tutabilecek olanlar, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermelidirler. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”
Oruç beden ve zihinle yapılır
Hamilelik, hastalık, yaşlılık gibi bedensel olarak oruç tutmaya uygun olmadığımızda, zihnimizle ve gönlümüzle orucun bizde oluşturacağı sabır, irade, olumlu düşünme ve konuşma gibi davranışsal ilkelerini yaşayabiliriz. Rabbimiz sizi anne olmakla onurlandırıyor inşallah. Bu süreci bebeğin fiziksel ve zihinsel sağlığını destekleyerek, iyi beslenerek, üzülmeyerek, strese girmeyerek geçirmek önemli. Ardından bebeğinizi emzirme döneminiz bittikten sonra oruçlarınızı tutmaya devamedersiniz. Tutamadığınız oruçlarınızı da Ramazan ayı dışında tutabilirsiniz. İnşallah çocuğunuzla birlikte de oruçlar tutmak kısmet olsun.
Evladınızı kucağınıza almanız ve vatanımıza, insanlığa güzellikler iyilikler sunacak bir insan olması duasıyla…
SİZ SORUN... PROF. DR. ÖZNUR ÖZDOĞAN YANITLASIN...
Ramazan ayı ve oruçla ilgili tüm sorularınızı, Prof. Dr. Öznur Özdoğan’ın oznurozdogan@gazetevatan.com adresine gönderebilirsiniz.