Türkiye neden kaybedilemez?

Mayıs başında “Hazar’ın kıyısında yeni bir güç mücadelesi” başlıklı yazımda ABD’nin Hazar bölgesine konuşlanma çabalarının olduğunu ve özellikle Kazakistan’a büyük bir önem verdiğini belirtmiştim. 2013 yılından bu yana Orta Asya ve oradan Afganistan’a açılma düşüncesi Trump yönetiminin de beklentileri arasındaydı. Doğal olarak Rusya’nın bu duruma onay vermesi mümkün değildi. Yine de Suriye’de değişebilen dengelerin etkisiyle ABD belirli ölçülerde sahaya yönelebiliyordu. Bu arada Chevron gibi küresel enerji şirketlerinin varlığını göz ardı etmemek gerekiyor. Ancak İran ambargosu ve Rusya’yı kapsayan yaptırımların yoğunlaşması bölge ülkelerini Trump ve dolayısıyla ABD’nin öngörülemezliğine karşı bir bütün halinde davranmaya sevk ediyordu.

İşte böyle bir süreçte Hazar beşlisi de denilen Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve İran Hazar kıyısındaki Kazakistan’ın Atrau şehrinde bir araya geldiler. “Hazar Ülkeleri Devlet Başkanları Zirvesi’nde” 22 yıldır üzerinde çalışılan bir çok başlıkta mutabakat sağladılar. Özetle Hazar artık ne deniz ne göl statüsünde olacak. Kendine özgü bir modelle ilgili ülkelerin başlıkları uyumlaştırması sağlanacak. Deniz yüzeyi, deniz sahası, balıkçılık alanları 15 millik bir mesafe konularak özel bir yöntemle paylaştırılıyor . Deniz dibindeki kaynakların paylaşımında ise uluslararası hukuk kuralları geçerli olacak.

Haberin Devamı

Bu anlaşma Türkiye açısından da büyük önem taşıyor. Öncelikle anlaşmayı imzalayan ülkelerden üçü Türkiye’nin yakın dostları... Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan. 90’ların sonunda o dönem Türkmenistan’ın gazını Rusya aracılığı olmadan Türkiye’ye taşınmasını öneren Türkmenbaşı’yı hatırlayanlar olacaktır. Biz Rusya’yı tercih etmiş ve yaklaşık 4 katı maliyetle gazı onlardan almıştık. Burada en önemli etkileyici 12 Ağustos’ta çözüme kavuşan Hazar’ın statüsünün belirsizliğiydi. Buna rağmen Türkiye’nin kardeş ülkelerdeki kaynakların transfer konusunda yanlış adımlar attığını ifade etmek lazım.

Hazar’daki petrol dünya petrolünün %6’sı, doğalgazının %8’ni içeriyor. Bu bakımdan son 20 yılda çeşitli aşamalar geçiren Trans Hazar Boru Hattı projesi (Türkmen gazının Hazar’ı geçerek, Türkiye üzerinden Avrupa’ya transferi) bu yeni anlaşma ile belirli riskler altına girebilir. Bir defa bunu yapmak için ciddi bir bütçe gerekiyor. Projenin 1996’daki ilk halinde yaklaşık 3 milyar dolarlık bir maliyet söz konusuydu. Türkiye’ye 16 milyar m3’lük bir gaz verileceği öngörülüyordu. Yani geçen yıl ki tüketimimizin yaklaşık üçte biri. Belirli bir dönem ABD bu projeyi destekliyordu. AB ülkeleri de enerji arzı güvenliği için bunu istiyordu. Şimdi Rusya-Türkmenistan arasındaki sorunlar sebebiyle Türkmen gazının önemli bir kısmı Çin’e gidecek. Zira Türkmenlerin başka bir çıkış yolu yok. Kazakistan petrolünün de bu hat üzerinden Avrupa’ya transferi mümkün olsa da son anlaşma ile Rusya ve İran geçiş hatlarını kendilerinde tutmak isteyecektir. İran özellikle yaklaşan ambargolar karşısında Hazar’daki hukuki statüsünün belirlenmesi ile güzergahı yeni bir ihraç yolu olarak kullanmak isteyebilir.

Haberin Devamı

Türkiye bu noktada Türk Keneşi’ndeki (Türk Konseyi) çalışmalarını pekiştirmeli ve mevcut projeleri hayata geçirmelidir. Örneğin Asya ve Çin pazarına giden taşımacılığın Ro-Ro taşımacılığını daha az maliyetle, daha güvenli biçimde Türk özel sektörüne sunmak mümkün. Bu aynı zamanda isteniyorsa İran üzerinden taşımacılığı da ciddi ölçüde azaltabilir.

Haberin Devamı

Görüldüğü üzere Türkiye hem Batının hem de Doğunun avantaj ve dezavantajlı unsurlarında ciddi bir kesişme noktasıdır. Böylesi bir yaklaşım Türkiye’nin jeopolitik düzlemde “etkin tarafsızlık” ve “çok taraflılık” politikasına vurgu yapmaktadır.

DİĞER YENİ YAZILAR