Temmuz 2017’de Crans-Montana’da yapılan ve sonuçsuz kalan Kıbrıs müzakereleri dün yeni bir görüşmeye sahne oldu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis Birleşmiş Milletler (BM) Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar’in ara bölgedeki konutunda bir araya geldiler.
Bu görüşmeden haftalar önce Anastasiadis “Gevşek Federasyon” adı altında yeni bir model ortaya attı. Aslında daha önce de buna benzer öneriler gündeme gelmiş ve benzerleri gibi olumsuz neticelenmişti.
“Gevşek federasyon” katı bir federasyon ile konfederasyon arasında duruyor. Meydana gelecek ortak/merkezi yönetim ile ayrı ayrı alt devletlerin güç ve yetki paylaşımındaki farklılığa odaklanıyor. Federasyonda iki kesimin ortak olduğu yönetim, yetki ve karar verme gücünü büyük ölçüde merkezde toplarken, gevşek federasyon dedikleri yapıda yetkilerin daha yüksek bir kısmı ayrı ayrı devletlerin uhdesinde bırakılıyor. Böyle bir modelde içişleri, savunma ve dışişleri konuları ortak yönetimce yürütülürken, eğitim, sağlık, ulaştırma gibi konular Türk ve Rum tarafının kendi egemenlik kısımlarında kalıyor.
Salı günü Rum tarafında bir panele katılan Avrupa Parlamentosu eski Başkanı Martin Schulz, Anastasiadis’in, kendisine“gevşek federasyon önermediğini” söylese de Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB konusundaki yaklaşımı, ancak istedikleri çözüm olursa Türk nüfusunun birliğe entegrasyonudur.
Doğrusu bu öneri bile Rum kesimindeki siyasi partilerin tepkisini aldı. AKEL Sözcüsü Stefanos Stefanu bu önerinin “BM Genel Sekreteri’nin belirlediği süreç ve yolla müzakerelerin başlaması ve çözüme ulaşılması hedefini ortadan kaldırdığını” söyledi. KKTC’de ise açıklama Başbakan Tufan Erhürman’dan geldi. Erhürman, Kıbrıs Türk tarafının “gevşek federasyonla” sorun yaşamadığını, bunun müzakere sürecini uzatacak bir şey olmayacağını ifade etti.
Peki nedir bu işin arka planı?
Geriye dönüp bakıldığında Kıbrıs müzakereleri ‘Yönetim ve Güç paylaşımı’, ‘Ekonomi’, ‘Avrupa Birliği’, ‘Toprak’, ‘Mülkiyet’ ve ‘Güvenlik ve Garantiler’ olmak üzere altı başlıktan oluşuyor. Anastasiadis’in “gevşek federasyon” söylemi sadece yönetim ve güç paylaşımı başlığında ele alınabilir. Diğer başlıklar ise bu görüş karşısında taviz koparma gayesine hizmet edebilir.
Son otuz yıldır karşımızda duran bir gerçek var ki Rum tarafının kısa vadede en önemli hedefi bir takım tartışma ve müzakereler süreci yoluyla Türk askerinin adadan çekilmesini ve Türkiye’ye ilişkin garantörlük hakkının akamete uğramasını sağlamaktır.
Yunanistan’da bu oyunun etkili bir parçasıdır. Geçenlerde Yunanistan Başbakanı Çipras’ın karasuların 12 mile çıkarılmasına ilişkin cumhurbaşkanlığı kararnamelerini meclise göndermesi Rum tarafının oyunlarından ayrı düşünülemez.
Türkiye’nin ve KKTC yönetiminin burada geri adım atmaması gereken 3 önemli husus vardır. (1) İki devletli, iki halkın temsiliyetini ve varlığını esas alan bir yapı, (2) Sürecin kazan/kazan anlayışı dışında hiçbir müzakere usulüne evrilmemesi, (3) Türk tarafının hassasiyetleri/vazgeçilmezleri yerine getirilinceye kadar adadaki Mehmetçiğin ve buna ilişkin garantörlük meselesinin gündemde dahi yer bulmaması.