Türkistan adı bugün sadece Kazakistan’da değil dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk dil ailesine mensup halklarda derin tarih şuuru uyandırabilen bir tür ortaklaştırıcı görev üstleniyor. Zaten Türkistan kavramı bir yerleşim merkezi/birimi olmanın ötesinde geniş bir coğrafi örüntü olarak belirmiştir. Türkistan şehri Başta Kazaklar olmak üzere Kırgız, Özbek, Türkmen ve Türk dil ailesinin diğer unsurlarının yaşadığı yer Türkistan ya da “Türkeli” olarak bir coğrafi alan haline gelmiştir. Bu durum 20.yüzyılın ilk çeyreğine kadar sürmüştür.
Kazakistan’ın büyük düşünce kişisi Mustafa Çokay “Genç Türkistan” dergisinde “Bağımsızlığa kavuşmak isteyen Türkistanlılar için sadece öz yurdunu ve halkını sevmek yetmez. Bizim Türkistan’ı ve Türklüğü başkalarına da sevdirmemiz gerekir.” demektedir. Çokay’ın bu yaklaşımı o dönem Avrasya coğrafyasında bağımsızlık özlemiyle yoğrulan toplulukları içermektedir. Dolayısıyla Türkistan denildiğinde hem bugünkü Kazakistan sınırları içindeki Türkistan şehrini hem de 200 milyonu aşan geniş bir nüfusun tarihsel, ruhani birikimini esas almak gerekiyor.
Türkiye’de Kazakistan denildiğinde dikkat çekici bazı semboller, marka isimler vardır. Bunlardan en belirgin olanları Hoca Ahmet Yesevi, Türkistan ve daha güncel olmak üzere ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’dir. Görsel ve basılı medyada, sosyal medyada bu üç sembolün bir arada irdelendiği çokça görülmektedir. Ahmet Yesevi hakkında çalışmalar yeterli olmasa da onun yolundan ilerleyen Hacı Bektaş-i Veli, Yunus Emre, Ahi Evran çizgisinin Türkiye’de kendisini göstermesi halkta ciddi bir ilgi ve merak uyandırmaktadır.
Türkistan ismi ise belirli kesimlerde karıştırılsa da artık çoğunlukla Türklerin tarihte yaşadığı bölgeyi ve son yıllarda da Kazakistan’ın bir şehri olarak bilinmeye başlamıştır. Bağımsızlıktan sonra, burada Kazakistan ve Türkiye’nin ortak üniversitesi Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi’nin açılmasıyla şehir kasaba görümünden kurtulup canlanmaya başlamış ve zaman içerisinde Üniversite üzerinden Türkistan’ın da görünürlüğü artmıştır. 2016 yılında yapmış olduğum bir araştırmaya göre Türkiye’deki vatandaşların %84’ü Türkistan şehrini ve Ahmet Yesevi türbesini görmek istediğini ifade etmektedir. Bu sebeple Türkistan’ın turizm konusunda sıçrama yapmasında Türkiye’deki turist portföyü çok kıymetli bir hal almaktadır. Bununla ilgili çok sayıda haber, yazı ve belgeselin hazırlanmasında fayda vardır.
Tüm bunlara ek olarak Türkiye’de başarılı bir büyükelçilik dönemi geçirmiş olan Canseyit Tuymebayev’in Türkistan’a Vali olarak atanması bölgeyle ilgilenenlerin ve özellikle iş dünyasının bölgeye olan ilgisini artırmaktadır. Mevcut Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbek ise Türkiye’yi yakından tanıyan bir diplomat olarak bu akışkanlığı daha da hızlandırmaktadır. Toplu görüşmeler ve heyetler yoluyla Türkiye’nin hemen her bölgesinden irili ufaklı sanayiciler dikkatini Kazakistan’a vermektedir.
İşte bu çerçevede Türkistan Eyaleti sınırlar aşan bir coğrafyaya yeni ufuklar, umutlar ve işbirliği seçenekleri sunmaktadır.