24 Haziran seçimleri yaklaşırken partiler beyannamelerini açıklıyor. Siyasal iletişim açısından beyan ve taahhüt iç içe olan kavramlardır. Yani bir parti beyan ettiği şeyi yerine getirmekten sorumludur. Ve her demokratik ülkede sorumluluk beraberinde hesap verilebilirliği getirir. Maalesef bizdeki uygulama çoğunlukla olmazsa olmazları veya olmayacakları olacak gibi gösterme şeklinde tezahür etmektedir. Çünkü irili ufaklı pek çok parti vardır ve bu partilerin çok azı iktidara namzet durumdadır. Bununla birlikte Türkiye’de seçmenler partilerin seçim beyannamelerini okumuyor ya da birkaç öne çıkarılan cümlesine takılıyor. Bu sebeple önemli hususları derli toplu bir şekilde sizlerle paylaşmak katılımcı demokrasinin bir gereği...
Belirtmek gerekir ki seçim sonrasında ülkeyi bekleyen sorunlar var. Ekonomi gibi bunların bir kısmı acil düzeyde. Gündeme taşınacak önemli meselelerden birisi de kamuoyunda “Kürt sorunu” olarak irdelenen meseledir. Bireysel olarak sorunun böyle tanımlanmasına karşıyım. “Güneydoğu sorunu” yaklaşımı da bu şekilde sorunludur. Yani etnik ve coğrafi temelli bir kavramlaştırma yapmak, çözümünde bu şekilde geliştirilmesine sebep olabilecektir. Dolayısıyla konuyu etnik açıdan tanımlayan ve yorumlayanlar aslında çözümsüzlüğe demir attıklarının farkına varmalıdır.
Evet…Türkiye’de Kürtlerin de sorunları vardır. Lazların, Çerkezlerin ve diğerlerinin de...
Ancak bu ülkede Türkler yok mu? Onların sorunları farklı mı?
O halde bütünsel olarak baktığımızda Türk Vatandaşlarının tümüyle birbiriyle ilişkili, birbirini tetikleyen ve pekiştiren sorunları var. Bunun adı, özetle “birlikte Türkiye” olamayıştır. Ortak yaşam iradesini ülke geneline yayamayıştır.
Şimdi gelelim partilerin seçim beyannamelerine…Şimdilik 4 partiyi verelim.
AK Parti: “Haklar ve Özgürlükler” bahsinde 1 Kasım seçimlerinden farklı olarak “Kürt sorunu” ifadesi yok. Daha çok bundan önce yapılan seçmeli ders, tutukluların anadil hakkı, TRT’de Kürtçe yayın gibi adımlardan ve bunların korunmaya devam edileceğinden bahsediliyor. MHP ile ittifakın etkisi burada öne çıkıyor. “Çukur siyaseti izleyenlerle mücadele edildi” deniliyor. “Neler yapacağız?” bahsi ise “herkesi bağrına basan, EŞİT VATANDAŞLIK” ilkesi ile başlıyor.
CHP: “Toplumsal Barış ve Kürt Sorunu” başlığı altında “Kürt Sorununa EŞİT YURTTAŞLIK Temelinde Çözüm” alt başlığı var. Kürt sorununun salt güvenlik sorununa indirgendiğinden söz edilerek AKP eleştiriliyor. Doğrusu çözüm sürecinin mimarı olan AKP’nin bir gün bu eleştiriye uğrayacağını tahmin etmek zordu. CHP çözüm için TBMM çatısını gösteriyor. Kürt sorunu “Temelinde bir demokrasi eksikliği” deniliyor. 1 Kasım’a göre daha ileri ve riskli ifadeler kullanılmış. Anayasada mevcut olan “Türk Vatandaşlığı” yerine “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” öneriliyor. Ve belki en iddialı cümlelerden birisi “Anadilin öğrenimi hakkından tüm yurttaşlarımızın yararlanabilmesi için gerekli yasal ve kurumsal altyapıyı kuracağız.” Ancak detayları belli değil. Örneğin şuan Kürtçe seçmeli ders olarak okutulabiliyor. Bunun ötesinde ne isteniyor ne kast ediliyor? Seçmenler mutlaka bilmeli.
MHP: Öteden beri olduğu gibi sorun “TERÖR SORUNU” yaklaşımıyla irdeleniyor ve Türkçeden başka bir dilde anadilde eğitim yapılması reddediliyor.
İyi Parti: Henüz seçim beyannamesi açıklamadılar. Ancak parti programında İç Güvenlik başlığında “DOĞU-GÜNEYDOĞU SORUNU” alt başlığı var. Bu açıdan meselenin bir bölgesel sorun olarak irdelendiği söylenebilir. Burada önce terörle mücadele sonra toplumsal alana müdahale vurgusu öne çıkıyor. Ancak yukarıda belirttiğim gibi ülkedeki sorun salt etnik ve coğrafi temelli değerlendirilemez.
İşte size partilerin konuya ilişkin yaklaşımı.