Kuzey Irak’ta yapılan referandumun gayriresmi/gayrimeşru sonuçlarına bakılırsa %72 katılım oranı ve %90’lara varan “evet” oyu ile Barzani istediğini almış gözüküyor.
Her defasında yazmaktan yorulmayacağım; “Kürdistan Bölgesi ve idaresi dışındaki bölgelerin bağımsız olmasını istiyoruz musunuz?” sorusuna “evet” denilmiş oldu.
Dolayısıyla kafamızı kuma gömmenin ya da bir şey olmamış gibi davranmanın bu ülkeye bir faydası yok. Irak merkezi hükümetinin görevden almasına rağmen bunu tanımayan Kerkük Valisi Necmettin Kerim’in “Bir vatandaş olarak bağımsız Kürdistan’ın kuruluşu sürecine oy verdim” şeklinde sözleri referandumun anacını net bir şekilde ortaya koyuyor.
Elbette bu neticeye birdenbire gelinmedi. Barzani ve K.Irak’ta Kürt devleti kurulması 100 yıllık bir projenin ürünü. Sevr Anlaşmasının 62 ve 64. Maddelerinde, Lozan’da planlananlar bugün farklı bir örtüyle sunuluyor. 1990’lı yıllarda 36.paralelin kuzeyine yerleşerek fiili bir terör bataklığı haline gelen K.Irak bölgesi 2000’li yıllarla birlikte ülke, insan topluluğu ve egemenlik unsurlarıyla kuşatılarak bir devletleşmeye doğru gidiyor.
Özellikle 2011 yılında Türkiye’den Erbil’e yapılan ziyaret ve ardından Kürt Bölgesel Yönetiminin tanınması adım adım cesaret fişeğini ateşliyor. Zira Barzani devletleşme süreci için küresel oyunculardan en az birinin ve bunun yanında İran, Türkiye gibi bölge ülkelerinden de en az birisinin ikna edilmesi gerektiğini dile getiriyordu.
Türkiye ile artan ikili ticaret ve petrol anlaşması ete kemiğe bürünen meşruluk alanını pekiştiriyor ve Ekonomi ile değişen ölçülerde bağımlılıklar artıyordu. Halen Irak Türkiye için ikinci büyük ihracatçı konumunda. Bunun da yaklaşık dörtte biri Kuzeydeki yapılanma ile gerçekleşiyor.
Kimi yorumcuların “Barzani bizim için tehlikeli değil”, “bu bir fırsat” şeklindeki değerlendirmeleri genellikle bu mesele üzerine kuruluyor. Oysa yakın bir zamanda Rusya çok büyük bir enerji anlaşması imzaladı. Ve buradaki kaynakları kendisi üzerinden transfer etmek isteyen İran Rusya’nın bölgedeki iki ortağından birisi. Dolayısıyla enerji konusundaki gelişmelerin Türkiye’nin kontrolü dışında evrilmesi mümkün.
Türkiye bu referandumu tanımadığını açıklasa da süreç içerisinde asıl tartışma “devletleşmenin” nihai adımında olacak. Zira elde edilen netice bir durum tespiti olarak uluslararası kamuoyunda sürekli kullanılır hale gelecek. O halde Türkiye’nin bugün elinde olup kullanmadığı kartları o gün işlevselliğini yitirmiş olabilir. Üstelik Türkiye 3 gündür konuşulan sınır kapatma, vanayı kesme gibi hamleleri yapmış olsaydı bile bu referandum gerçekleşecekti. Bunlar iki yıl önce atılması gereken adımlardı.
Şahsi kanaatim yarınlardaki inandırıcılığımız için ne olursa olsun bu yaptırımlar MGK toplantısının olduğu akşam devreye konulmalıydı.
Şimdi daha zor ve kırılgan bir süreç bizi bekliyor.