Kadınların iş yaşamında ve daha kapsayıcı olarak hayatın içerisinde hak etmedikleri bir konumda olduğunu kimse inkar edemez. Özellikle siyasetçilerin her seçim döneminde “kadınlara daha fazla temsil hakkı vereceğiz” şeklindeki değerlendirmeleri iyiniyetli bile olsa geleneksel kadın-erkek rekabetinde hayata geçirilemiyor…
Oysa ki kadının yeteneği/mesleği ile orantılı bir işte çalışıyor olmasının ekonominin tümü açısından büyük önemi var. İşgücüne katılım oranı erkeklerde %71.8 düzeyindeyken, kadınlarda %33.4 ve işsizlik oranı da kadınlarda %3-4 düzeyinde daha yüksek. Bundan daha vahim olanı TÜİK’in açıkladığı verilere göre çalışmayan ve aynı zamanda hiçbir yerde öğrenim görmeyen genç nüfusta kadınların oranı %32 seviyesinde.
İşte bu tablo karşında kadınlar hem ülke ekonomisine hem de aile bütçesine katkı sağlayamıyor.
Elbette Türkiye’de işsizlik yapısal bir sorun. “Alacağım ücrete bakılırsa evimde oturur çocuklarıma bakarım” diyen kadın sayısı azımsanamaz.
Bir de şiddet boyutu var.
Kadir Has Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Algısı” araştırmasına göre Türkiye’de kadınların en büyük sorunu % 61 ile “şiddet”...İkinci sırada işsizlik geliyor. Üçüncü sırada eğitim. Zaten bu üçü birbiriyle ilişkili. Eğitim alan, kendi ayakları üzerinde durabilen kadınların şiddetten etkilenmesi daha düşük bir ihtimal.
Hal böyle olunca kadınların adaletli yer bulabilmesi açısından farkındalığı artıracak çalışmalar, projeler devreye konuluyor. Bunlardan birisi de “iş adamı” kavramını bırakarak “iş insanı” demenin sağlanması…
Benim burada başka bir önerim olacak.
Ancak önce aklıma gelen başka bir örneği paylaşayım. Özellikle Yönetim ve Strateji alanında çalışanlar bilirler. Hollandalı bilim adamı Hofstede’nin kültürlerarası sınıflandırmasında erillik (erkeksi)-dişilik diye bir ayrımı vardır. Bazı Türkçe çalışmalarda erkeğe ve kadına özgü değerler şeklinde ayrılmaktadır. Ve bir çok uluslararası toplantıda araştırmadaki bu boyut eleştiri almaktadır. Çünkü erkeksi kültürün özellikleri güç, zenginlik, statü, bağımsızlık, başarı olurken dişi kültürde değerler, ilişkiler, yaşam kalitesi öne çıkar.
O halde kadın başarılı, bağımsız, güç ve statü sahibi olamaz mı? sorusu araştırmacıların eleştirileri arasında yer almaktadır.
Bu ayrımın yanlışlığı bir tarafa bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde kadın hayatın içinde vazgeçilmez sayılmadığı için geri sıralarda kalmaktadır. Eskiden Türklerde kadın-erkek eşitliği daha etkili ve yerleşikti. İmparatorluk dönemleriyle birlikte bu anlayış kadın ve erkek arasında bir sınıf doğmasına da sebep oldu. Türkistan çağının temsilcileri olan Orta Asya ülkelerinde hala eski geleneklerin izleri vardır. Kadınlar genelde hayatın içindedir.
İş adamı-İş kadını ayrımına gelince…Türk Dil Kurumu Sözlüğünde “İnsan”, “Erkek kişi, kadın karşıtı” olarak geçmekte. Yani “iş adamına” “iş insanı” denmesinin kavramsal olarak ciddi bir farklılığı yok. Aslında öz Türkçede adam kelimesi hem kadın hem de erkeği işaret ediyor. Bizdeki “adamlık” kavramı her ikisi için de geçerli olmalı. Öyle kadınlar var ki benim diyen erkekten daha adam…
Bu sebeple Michigan Üniversitesinden dünyaca ünlü Türkolog Prof.Dr.Timur Kocaoğlu hocamı aradım. Onun önerisi olan “İş Kişisi” daha tutarlı ve dinamik bir kavram olarak tercih edilebilir.