Rusya’nın Soçi şehrinde dün sona eren Suriye Ulusal Diyalog Kongresi bölgenin kaygan ve kırılgan zemininde gerçekleşti. Astana görüşmelerinin de garantörü olan Rusya, İran ve Türkiye arasındaki görüş ayrılıkları dikkat çekerken rejim ve muhaliflerin baskılanan mücadelesi öne çıktı. Muhaliflerin önemli kanadı SDGM ve Yüksek Müzakere Heyeti Soçi’de yer almayacaklarını daha önceden duyurmuşlardı. Hiçbir kuruluşun doğrudan davet edilmediği Soçi zirvesinde PYD’de resmi olarak temsil edilmedi. Zira toplantının Suriye’nin toprak bütünlüğü ve terörden arındırılması gibi iki önemli ilke üzerine geliştiği hatırlanacak olursa Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği bir yapıyla aynı masada yer alması düşünülemezdi. Üstelik Afrin’de Zeytin Dalı Operasyonu sürerken böyle bir etkileşim Türkiye açısından imkansızdı. Hiç şüphesiz Türkiye’nin ortaya koyduğu kararlılık gerek Soçi’de gerekse Afrin’deki varlığı ile karşılık bulmuş oldu.
Fakat yine de PYD/YPG’nin her an farklı bir konuma sürüklenebileceğini unutmamak gerekiyor. PYD’nin hala Moskova’da bir ofisinin bulunduğunu ve Rusya’nın YPG’yi bir terör örgütü olarak görmediğini unutmamalıyız. Bununla birlikte Türkiye’nin ilerleyişi karşısında YPG’nin rejim ile anlaşarak burayı Esat’a devredebileceği birkaç gündür Rus medyasında seslendiriliyor. YPG ise bunu yalanlamıyor, sadece “hassasiyetlerimize uygun olursa” şeklinde bir açık kapı bırakıyor. Esat rejiminin böyle bir anlaşma için Fırat’ın doğusunda, bilhassa enerji kaynaklarının olduğu alanlarda pazarlığı genişleterek karar vermesi pek muhtemel gözüküyor. Bu süreçte ABD’nin tavrı, PYD üzerindeki etkisi ve Türkiye’nin olası Menbiç hamlesi önemli bir kırılma meydana getirebilir.
Türkmenler çekildi mi?
Soçi’deki toplantının önemli anlarından biri Türkmenlerin de içerisinde yer aldığı muhalif grubun Ankara’ya dönme kararıydı. Araplar ve az sayıda Kürtlerin de bulunduğu heyetin toplantıya katılmama gerekçesi organizasyon logosunda rejim bayrağının olması ve salonda çoğunlukla bu bayrağın kullanılmasıydı. Doğrusu günler öncesinden bu logonun ilan edildiği ve heyetin de bunu bilerek oraya gittiği dikkate alınırsa daha farklı gerekçeler gündemde olmalı. İşte geçen yazımında ifade ettiğimiz gibi burada rejim ve muhalefet arasındaki “güven” ve “geleceğin inşası” sorunu açığa çıkıyor. Suriye muhalefeti bir yandan Türkiye’nin garantörlüğünü sürdürecek ölçüyü muhafaza ederken bir yandan da Esat’sız bir siyasi çözümün arkasında duracağını her fırsatta ortaya koyuyor. Türkmenlere gelince Türkiye ile koordinasyona büyük önem veriyorlar ve dün katılmamaları onlardan ziyade tüm heyetin aldığı bir karardı.
ABD’nin hamlesi
Soçi‘de Suriye’nin geleceği için 1500’e yakın temsilci bir araya gelirken toplantıya katılmayan ABD’den Rusya’ya yönelik Kremlin Raporu hamlesi geldi. Buna göre Rusya’da içerisinde üst düzey pek çok devlet görevlisinin -ki neredeyse kabinenin tamamı- bulunduğu 200 kişiye belirli koşullarda yaptırım uygulanacak. Ruslar bunun bir tedbir niteliği taşıdığını söylese de Suriye sahasında süren ABD-Rusya mücadelesinin diplomatik ve ekonomik sahaya taşınacağını söylemek yanlış olmaz. Aslında Kremlin’de bunun farkında. Zira Putin’in ekonomi danışmanı Sergey Glazyev bir Rus gazetesine yaptığı açıklamada “ABD kendisinin başlattığı küresel savaşı kaybediyor bunun için ekonomik sahada kozlarını kullanacak” dedi. Glazyev ABD’nin bu hamlelerin küçümsenmemesi gerektiğini söylerken Çin’in İpek Yolu projesine atıf yaparak ABD’yi Hindistan ve Afrika’da zorlamakta olduğunu vurgulaması, Şanghay İşbirliğinin iki önemli ülkesi olan Rusya ve Çin’in ortak çıkarlarını işaret ediyor.