UnIlever’in CEO’su İzzet Karaca, Türkiye’nin en büyük problemi cari açıkla mücadelede örnek bir tavır sergiliyor. Her yıl grubunun ithal ettiği en az 5 ürünü yerlileştiriyor. Şayet tüm işletme sahipleri, CEO’lar, genel müdürler, firmalarının ithal kalemlerine İzzet Karaca’nın baktığı gözle bakarsa Türkiye’nin ithalatı ciddi anlamda azalır. Ayrıca Türkiye’de ihracat kabiliyeti olan yeni KOBİ’ler ortaya çıkar
Türkiye 100 dolarlık ihracat yapabilmek için en az 80 dolarlık ithalat yapmak zorunda. Çünkü Türkiye’de ara malı ile ilgili sıkıntı var. Bu ara malı ithalatına, lüks tüketim malı ithalatı ve bir de petrol ve doğalgaza ödenen döviz eklenince içinden çıkılmaz bir cari açık problemi ile karşı karşıya kalmış durumdayız.
Peki cari açık problemini nasıl çözeceğiz?
Kredilere sınırlama getirerek, iç piyasadaki aşırı ısınmayı engelleyerek cari açıkla gerçek anlamda mücadele edilebilir mi?
İhracatınızı istediğiniz kadar artırın, eğer ithalatınız daha fazla artıyorsa sorunu çözemezsiniz. Son rakamlara bakalım. Dış Ticaret Müsteşarlığı geçici verilerine göre Ocak-Nisan döneminde ihracat yüzde 24 artarak 43.3 milyar dolara çıktı. Buna karşılık ithalat yüzde 44.1 oranında artıp 77 milyar dolar oldu. Geçen gün Unilever CEO’su ve aynı zamanda YASED’in yeni başkanı İzzet Karaca ile sohbet ederken söz cari açıktan açıldı. “Ara malı ithalatına çözüm bulamazsak bu işi çözmek mümkün değil” noktasında hemfikir olduk.
Karaca, bunu sadece düşünmekle kalmamış kendi şirketinde ‘Yerlileştirme’ kampanyası başlatmış. Yerlileştirme adına yaptıklarını anlattı. Anlattıklarından ve olaya bakış açısından çok etkilendiğimi belirtmeliyim. Bu bakış açısını ithalat yapan her firmanın, her yöneticinin her sermayedarın kazanması gerektiğini düşünüyorum.
“Yerlileştirme gereğine ilk kez Algida Genel Müdürü iken inandım, çünkü gördüğüm manzara beni dehşete düşürmüştü. Ağlamaklı olmuştum” dedi İzzet Karaca ve devam etti: “Algida’nın her yıl 25-30 bin soğutucuya ihtiyacı vardı ve ne yazık ki bu ürün Türkiye’de olmadığı için İtalya’dan getiriyorduk. Beyaz eşya sektöründe gayet iyi bir noktada olmamıza rağmen dondurmalarımızı koyacak tipte soğutucular yoktu. Uğur Soğutma A.Ş. ile bir masa etrafında buluştuk. Bunu yapabileceklerini biliyordum. Nitekim Algida için gerekli dondurucuları başarı ile yaptılar. Yapmakla kalmadılar kaliteyi o kadar yükselttiler ki bugün 5 kıtada 120 ülkeye ihracat yapar hale geldiler. Yani hem ithalatı kestik bir de üstüne ihracat imkanı sağladık. Buna ön ayak olduğum için, ülkesini seven biri olarak çok mutluyum, gururluyum.”
İzzet Karaca, bir başka örnek daha verdi. Omo biliyorsunuz grubun en önemli markalarından biri. Deterjanın en önemli hammaddelerinden biri olan perkarborat ithal ediliyormuş. Yine anlatmaya devam etti:
“Mehmet Ali Berkman ile iyi dostuz. Kendisine gittim ve bu ürünü fabrikalarında üretip üretemeyeceklerini sordum. Üretiriz dediler ve başarıyla da yüksek kalitede ürettiler. Nihayetinde hem biz hem de rakiplerimiz bu ürünü artık ithal etmek zorunda değiliz.”
Örnekler bitmiyor. Türkiye gibi tarım ülkesi olan ve domatesi ihraç edilen ülkemizde ne yazık ki domates tozu üreten bir fabrika yokmuş. Unilever grubunun en önemli markalarından biri olan Knorr’un tüm domates tozu ihtiyacı ne yazık ki ithal ediliyormuş. Yine İzzet Karaca ön ayak olmuş ve bir domates tozu yapabilecek tesis kurulmuş.
Algida’nın dondurmalarının ambalajları da daha önce ithal edilirken yine Karaca’nın girişimi ile bu alanda da bir ambalaj tesisi kurulması sağlanmış.
İzzet Karaca, kendi grubunda tüm ithal kalemlere bu gözle baktığını ve her yıl mutlaka 3-5 ithal ürünü yerlileştirme konusunda çalışma yaptığını söylüyor.
Bu bakış açısının Türk ekonomisine çok yönlü pozitif katkıları var. İthalata giden döviz yurtiçinde kalıyor. Bu birinci pozitif yön. Türkiye’de yeni KOBİ’lerin ortaya çıkması, ya da Akkök gibi büyük grupların işini büyütmesine imkan tanıyor. Bu ikinci pozitif yönü. Bir de Uğur Soğutma’da olduğu gibi firma ihracatçı kimlik kazanıyor. Bu konunun belki de en güzel katmerli değer yaratan üçüncü pozitif kısmı.
Keşke bütün genel müdürler, CEO’lar, şirket sahipleri olaya bu gözle baksa... 3 milyon dolar ya da 5 milyon dolar gibi küçük rakamlar da olsa, “Hadi canım kim uğraşacak bununla. İthal ediver gitsin” demeseler, Türkiye’de yapılabilme ihtimali olan ithal kalemleri belirleyip bunu Türkiye’de yaptırmanın yollarını arasalar...
Yılda en az 5 ürünü yerlileştiriyor, cari açıkla gerçek mücadele veriyor
Haberin Devamı