Gazetecinin en büyük serveti altına imza attığı, rakiplerini atlattığı haberlerdir. Biz de 16 yıl boyunca bunu yapmaya, günün gündemini oluşturan haberleri bulup çıkarmaya çalıştık
Bu sloganla başlamıştı VATAN Gazetesi, yayın hayatına...
2002 yılının son aylarıydı. Hemen hemen Ak Parti’nin iktidara gelişiyle aynı zamana denk gelen bir başlangıç yapmıştık.
Sabah gibi, Hürriyet gibi, Milliyet gibi köklü gazetelerin arasına girmeye çalışmak, ayakta kalmak kolay olmayacaktı.
Ancak çok iyi bir kadromuz vardı. Gazetecilik olarak o köklü kuruluşlardan aşağı kalmayacağımızı, ses getiren haberlere imza atacağımızı biliyorduk. Rekabetten korkmuyorduk.
Nitekim belki çoğu kimsenin beklemediği bir başarı elde ettik.
Bâb-ı Ali mahallesinin ele avuca sığmaz, zaptedilemez oyuncusu olduk.
Gazete başlangıcından itibaren 3 yıl geçmeden, toplumun hemen her kesiminin desteğini ve takdirini toplayan bir VATAN olmuştuk.
Türk basınına yeni bir soluk getirmiş ‘Halktan kopmadan, kimseden korkmadan’ sloganının da hakkını vermiştik evelallah...
Gazetecilik yapma konusunda tereddütümüz yoktu. Ancak yıllar içinde gazetecilik mesleğini yapabilme konusunda tereddütler oluştu.
Yeni düzene uyum sağlamakta zorlandık.
Ben Gazetecilik Yüksek Okulu mezunuyum. Okulda öğrendiğimiz temel meslek kuralı ‘Tarafsızlık’ diyordu.
Aslında her şey de bu temel kuralın etrafında şekilleniyordu.
Tarafsızlık gazeteciliğin olmazsa olmazıyken, başka bir Türkiye şekillendi gitgide.
Taraf olmayan bertaraf oluyordu.
Bizim de maceramız buraya kadarmış.
***
Bu meslekte mütevazilik geçer akçe değildir.
Ego yükselmesi bizim meslek hastalığımızdır. Çoğumuz bu hastalıkla boğuşuruz.
Ben kontrolü elde tutmaya çalışanlardan oldum hep. Ya da öyle olmaya özen gösterdim. Umarım bunu başarmışımdır.
Bugün madem noktayı koyuyoruz, 16 yılın hatırına izin verirseniz biraz bizden bahsedeceğim, biraz da övüneceğim.
Geçmişe dönüp bakıyorum, gemicikleri, Çoruh nehri üzerindeki hidroelektrik santrallerini hatırlıyorum.
Bu haberlere imza atan arkadaşlarımızın çoğu zaman içinde bizden ayrılıp başka maceralara yöneldi ancak her biri Vatan’a ayrı ayrı değer kattı. O haberler için her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Sevgili Asaf Savaş Akat hocamızı unutmak mümkün mü?
Kerim Ülker’ler, Necla Dalan’lar, Özlem Ermiş’ler, Ufuk Korcan’lar, Açıl Sezen’ler, Elif Ergu’lar, Tebernüş Kireççi’ler, Feray Akşit, Sibel Cingi, Nihal Yuvacan hatta ve hatta Yiğit Bulut’lar geçti bu servisten. Ali Ağaoğlu’nu bile gazeteci yapmayı başardık.
Adını anamadıklarımdan da özür diliyorum.
Eksile eksile bugünlere gelmiştik. Hatırlıyorum 12 kişilik bir kadroya çıktığımız günler olmuştu.
Son dönemimizde bir elin parmakları kadardık.
Hep yanımda olan, benim arkamı toplayan otomotiv gazeteciliğinin duayeni Mete Tansu’ya, gayrimenkul konusunda iddiasına hep güvendiğim bu alanda haber atlama sıkıntısı yaşamayız diye çok rahat hissettiğim Meltem Kara’ya teşekkür ediyorum.
Kahrımızı kaprislerimizi çeken sayfa tasarımcılarımız Gözde Akdoğan ve Dilara Şeker’e de sonsuz teşekkürler.
Geçenlerde Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni sevgili Vahap Munyar ile konuşuyorduk. Bir hesap yaptık. Sanırım Türk basın sektöründe en uzun süre ekonomi müdürlüğü yapan kişi ben çıkmıştım.
Yorulduğumu da hissediyordum aslında.
Aramıza iki genç katıldı bir süre önce. Sevgili Emre Eser ve Pınar Karahan.
Onların gazetecilik heyecanını görünce, 30 yılın yorgunluğunu atmıştım üzerimden.
Onlara bir şeyler aktarma çabası içine girince bir de baktım ki yeniden yeşermişim.
Onlara da çok teşekkür ediyorum.
Ve en büyük teşekkür de okuyucuya tabii.
Bakalım hayat bize daha neler gösterecek.