Selçuk Yaşar ilklere imza atmış duayen bir sanayici. 1941’de DYO ile Türkiye’de ilk boya ve vernik fabrikası, 1968’de Türkiye’nin ilk özel sektör bira fabrikası, 1974’de Çeşme Altınyunus ile Türkiye’nin ilk tatil köyü, 1975’de Pınar Süt ile Türkiye’nin ilk UHT tekniği ile pastorize süt üretimi, 1982’de Viking Kağıt ile Türkiye’nin ilk özel sektör kağıt üretimi, Pınar Su ile Türkiye’nin ilk kaynak suyu şişeleme tesisi...
Yaşar’ın ilklerinden sadece bir kaçı...
Ancak bir başka ilk var ki hakikaten Yaşar’ın öngörülerindeki isabete şapka çıkartmamak imkansız.
Rüzgar enerjisini malum Türkiye yeni yeni keşfediyor. Oysa Türkiye, İngiltere’den sonra rüzgarı en kuvvetli esen ikinci ülke.
Şu an 41 bin megawat’a yakın kurulu güç içinde Türkiye’nin rüzgardan elde ettiği elektrik 333 MW gibi komik bir seviyede. Toplam kurulu gücün sadece ve sadece binde 7’si.
Geçen hafta sonu Selçuk Yaşar ile balık çiftliklerini konuşmak üzere Çeşme’ye gittim.
Resimdeki tuhaf rüzgar türbinini de orada, Pınar Balık Çiftliği’nin girişinde gördüm. Çalışmıyormuş.
Selçuk Yaşar, rüzgarın enerji üretiminde çok önemli bir yeri olabileceğini düşünerek 1981 yılında Danimarka’dan ithal etmiş bu türbini.
Bugünkü 90 metre direği, 80 metre pervane çapı olan ve her biri 2.5 megawat elektrik üreten modern türbinlere pek benzemiyor açıkcası. Derme çatma, toplama bir hali var.
Ama bu türbin uzun yıllar Çeşme Altınyunus’un elektrik ihtiyacını karşılamış.
Selçuk Yaşar’ın türbini ithal etmeden önce yaşadıkları da bir hayli ilginç.
Rüzgarın Türkiye’nin geleceği açısından taşıdığı önemi farkeden Selçuk Yaşar, rüzgar değerlerini Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nden istiyor. Ancak gelen veriler (ki muhtemelen doğru tutulmamış), rüzgar enerjisinin verimli olmayacağını söylüyor.
Ancak Yaşar, gelen “Rüzgar değerleri Türkiye’de yatırıma uygun değil” sonucu çıkaran verilere inanmıyor ve kendi şirketi bünyesinde yeni çalışmalar yeni ölçümler yaptırıyor.
Sonuçta bunun verimli olacağına inanılıyor ve Türkiye’nin ilk rüzgar türbininin kurulması ile ilgili olarak resmi müracatlar yapılıyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın görevlendirdiği bir ekip tarafından türbinin kabulü yapıldığında yıl 1984.
Ve bu resimdeki türbin 1984 yılı Ekim ayından devre dışı kaldığı 2000 yılına kadar aralıksız elektrik üretiyor.
Ürettiği elektrik yılda ortalama 86 bin ile 115 bin kilowatsaat arasında değişiyor.
Yaşar’ın tuttuğu hesaplara göre türbinin yıllık ortalama üretimi 100 bin 444 kwh olarak gerçekleşmiş.
Yaptığı üretim ile geçmiş yılların elektrik enerjisi fiyatları dikkate alındığında tesis kendini 8 yılda amorti etmiş.
İnsan bu ilginç türbinin hikayesini dinleyince ister istemez hayıflanıyor. Keşke daha o yıllarda Türkiye, rüzgarın gücüne Yaşar gibi inanabilseydi. Keşke Türkiye de bugün enerji ihtiyacının en az yüzde 20’sini rüzgardan elde ediyor olabilseydi. Yüzde 20 rakamını abarttığımı sanmayın. Örnekleri var. Mesela Danimarka. Toplam enerji tüketiminin yüzde 21.3’ünü rüzgardan elde ediyor.
Almanya’nın rüzgardan elde ettiği enerjinin toplamı ise 23 bin megawat. Yani Türkiye’nin toplam kurulu gücünün yüzde 56’sı...
Bence bu direği şu anki bulunduğu yerden alıp, Enerji Bakanlığı’nın bahçesine dikmek lazım.
Bakan ve bürokratları sabah akşam direği gördükçe belki rüzgarın gücüne daha fazla inanırlar.
Bu konuda yatırıma istekli kişilere daha az zorluk çıkarırlar...
Yaşar’ın direğini alıp acaba nereye dikelim?
Haberin Devamı