Dünkü yazıda ortaya koyduğum rakamlar çok etkileyici bulunmuş olmalı ki çok fazla okurdan geri dönüş aldım.
Kısaca özetlemek gerekirse cep telefonu ithalatına 6 ayda ödediğimiz rakamın 3.3 milyar TL olduğundan söz edip, Türkiye’nin 6 aylık sebze meyve, fındık ve mamulleri ile zeytin ve zeytinyağı ihracatının bu faturayı ancak karşılayabildiğine dikkat çekmiştim.
Türkiye 2011’de 90 milyon ton ürün ihraç edip 135 milyar dolar kazanmıştı. Oysa aynı dönemde 70 milyon tonluk ürün ithalatına 241 milyar dolar ödemiştik. Yani 1 kilogram ihraç ürününü 1.46 dolara satabilmiş 1 kilogram ithal ürünü 3.46 dolardan satın almıştık. Bu hamallık göstergesiydi.
Yazının sonunda bir de nikel örneği vermiş ve “Yatırım olmadığı için nikel varlığımızı taşıyla toprağı ile işlemeden ihraç ediyoruz. 15 yerine sadece 1 kazanıyoruz” demiştim.
O örneği açmak istiyorum.
Türkiye’nin nikeli var ancak ne yazık ki o nikeli işleyecek yatırım bugüne kadar yapılmadı. Güney Afrika’da yılda 2 milyon ton kömür üretimi gerçekleştiren, yüzde 100 Türk sermayeli bir şirket olan VTG Holding bu işe soyundu.
Manisa Turgutlu’da Çaldağ sahası 33 milyon tonla, Türkiye’nin en büyük nikel rezervine sahip bölgesi olarak biliniyor. VTG Holding burayı İngiliz European Nickel şirketinden satın aldı ve yatırıma hazırlanıyor.
İşin ekonomik boyutunu şirketin 3 ortağından biri olan Gökhan Kantarcıgil ile konuştuk. Ona ayrı bir kutu açacağım. Ancak burada bir başka noktaya dikkat çekmek istiyorum. Tıpkı altın madenlerinde olduğu gibi belli ki nikel yatırımına da çevresel kaygı odaklı tepki oluşuyor. Üretim aşamasında altın için siyanür gerekliydi, nikelde ise sülfürik asit gibi yine korkutucu bir kimyasal var.
Ancak Türkiye olarak hamallıktan kurtulmak istiyorsak bu yatırımlara da ihtiyacımız var. VTG Madencilik çok doğru bir hamleyle, çevre halkına henüz yatırıma başlamadan önce büyük bir iletişim çalışması yaparak doğru bilinen yanlışları anlatmış.
Gökhan Kantarcıgil, bu konuda ABD Arizona’da faaliyet gösteren iki bakır madeni yatırımını örnek aldıklarını söylüyor. 30 kilometre arayla işletilen iki bakır madeninden birine çevreci kaygılarla tepki oluşurken diğerinin tıkır tıkır çalıştığını anlatıyor. “Bunun tek nedeni vardı, biri bölge insanının endişelerine saygıyla yaklaşıp şüpheleri çürütecek her türlü iletişimi yapmış, diğeri yapmamıştı. Oysa ikisinin de teknolojisi aynıydı” diyor.
VTG Holding Sürdürülebilirlik Yöneticisi Esra Yalçın, benzer çalışmayı Çaldağ’da yaptıklarına dikkat çekiyor.
“Sülfürik asit buharlaşacak önce havaya sonra toprağa karışacak, asit yağmuruna maruz kalacağız. Tarım arazilerimiz kuruyacak diye endişeler vardı” diyor.
VTG olarak muhtarlara köylülere tek tek ulaşarak sülfürik asitin ancak 330 derecede buharlaştığını anlatmışlar. Esra Yalçın, iletişimini yaptıkları bilgileri paylaştı:
*Kükürtten sülfirik asit üretirken sülfürdioksit emisyonu ortaya çıkar. AB Çevre normlarına göre kabul edilen limit yüzde 99.7’dir. Bizim tesisimizde sadece on binde 3 oranında bir emisyon ortaya çıkacak.
*Nikel tesislerinde sülfürik asit solüsyonu püskürtme yöntemi ile verilirken biz damlatma yöntemi tatbik edeceğiz. Yani rüzgarla taşınma riski de olmayacak.
Anlaşılan o ki Bergama’da altın madenine karşı eylemi ile dikkat çeken ve sembol olan Bayram Kuzu’ları VTG daha yatırıma başlamadan ikna etmiş. Pijamasıyla çizgi roman kahramanı Hopdediks’e benzetilen Bayram Kuzu yaşasaydı acaba bu işe ne derdi?
Gediz’e akan pis suyu da arıtacak
İŞ biraz teknik ancak kısaca izah etmeye çalışayım. İçinde nikel olan toprak bir havuza konuyor ve üzerine yüzde 95’i su yüzde 5’i sülfürik asit olan bir solüsyon verilerek nikelin ortaya çıkması sağlanıyor. Yani bu iş için ciddi oranda suya da ihtiyaç var. VTG Madencilik, Turgutlu’nun yıllık yaklaşık 5 milyon metreküp pis suyu Gediz Nehri’ne akıttığını görerek bölgeye bir arıtma tesisi kurmaya karar vermiş. Bu suyun 3 milyon metreküpü madende kullanılırken, kalanı Gediz’e arıtılmış olarak bırakılacak. Bu durumu da anlatmışlar ve bölge halkından büyük destek görmüşler...
300 milyon dolarlık ithalatı önleriz
Nikel özellikle paslanmaz ve alaşım çeliğin üretiminde kullanılıyor. Türkiye, Rusya ve Avustralya’dan satın aldığı nikele yılda 500 milyon dolar ödüyor. Gökhan Kantarcıgil, Çaldağ nikel madeni sayesinde 250-300 milyon dolarlık bir ithalatı önleyeceklerini Türkiye ekonomisine 20 yılda 6 milyar dolar kazandıracaklarını söyledi. 1000 kişiye doğrudan 4 bin kişiye dolaylı iş imkanı sağlanacak. Toplamda 550 milyon dolar yatırım yapılacağını şu ana kadar 100 milyon dolar harcadıklarını belirten Kantarcıgil, 450 milyon dolarlık yatırım için finansman çalışmalarının devam ettiğini söyledi.
Kantarcıgil, “Yılda 15 bin ton nikel üretebiliriz. Şu an nikelin tonu 17 bin dolarlar seviyesinde. Bankalar 14 bin dolar fiyatla değerlendirme yaptıklarında bile yatırım karlı görünüyor. Finansmanda bir sıkıntı görmüyoruz. Türkiye’nin ilk nikelini 2014 yılı Haziran ayında elimize almak istiyoruz” dedi.