Seçime giderken ekonomiyi soğutan başka hükümet yoktur

Haberin Devamı

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Merkez Bankası’nın son kararlarını değerlendirirken, “Seçime giderken ekonomide frene basan, kredi genişlemesini önlemeye çalışan bir başka hükümet herhalde yoktur. Ancak biz sürdürülebilir büyümeden yanayız. Artık Türkiye ekonomisinde V tipi sert inişler, ardından sert çıkışlar istemiyoruz. Sınıf atladığımızı, istikrarı gerçekten yakaladığımızı V tipi hareketleri önleyerek ispatlayabiliriz” dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, dün İstanbul’da bir grup gazeteciyle biraraya gelerek son günlerdeki gelişmeleri değerlendirdi. Öncelikle sözlerine, Goldman Sachs’ın BRIC gibi MIST adı altında büyümekte olan ülkeler kategorisi oluşturduğunu ve bunun içine Türkiye’yi de dahil ettiğini hatırlatarak başlayan Şimşek, Ortadoğu’daki gelişmelerin Türk piyasasına yansımaları ve Merkez Bankası’nın almış olduğu kararlarla bu gelişmelerin biraraya gelmesinin umulandan fazla bir olumsuz etki yaratıp yaratmayacağına dair sorularımızla muhatap oldu.

Mısır’daki gelişmelerin piyasaya etkisi ne olur?

Ortadoğu piyasalar için her zaman önemlidir. Hatırlayın 1973’te petrol 4 dolarlardan 10 dolarlara geldi, borsalar yüzde 30’a yakın düştü. Irak Kuveyt’i işgal ettiğinde de petrol 20 dolarlardan 40 dolarlara çıktı borsalar yine yüzde 15-30 eksi yazdı. Mısır’daki gelişmelerin bir boyutu petrol fiyatları. Petroldeki her 10 dolarlık artış milli gelirin yüzde 0.6’sı kadar cari açık yaratıyor. Enflasyonunu da yukarı çekiyor. Süveyş Kanalı’nın dünya ticaretindeki önemini de unutmamak lazım. Bence şu an dünyada Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinden sonra en tarihsel dönemlerden birini yaşıyoruz.

Merkez Bankası’nın son aldığı kararların zamanlaması bu açıdan bakınca biraz talihsiz bir döneme denk geldi diyebilir miyiz?

Biz birşey arzuladık ve yapıyoruz. Tabii ki Kuzey Afrika’daki siyasi sorunlar öngörülebilir değildi. Ancak bunun yansımaları bir modele tercih edilemez. Merkez doğrusunu yaptı, biz de destek verdik. Türkiye için uzun vadede doğru olanı yapmak lazım. Türkiye’nin en büyük sıkıntısı bu çok radikal iniş ve çıkışlar. Büyümede ve diğer performans göstergelerinde. Bizim mutlaka daha makul daha sürdürülebilir, imkanlarımızın el verdiği patikada yola devam etmemiz lazım. Öbür türlü maalesef sınıf atladığımızı kanıtlayamayız. Büyük iniş çıkışları bu ülkede tekrar yaşar ve yaşatırsak artık ciddi bir şekilde istikrarı yakaladığımızı kanıtlayamayız. V tipi sert inişler çıkışlar istemiyoruz. Biz aşırı ısınmanın yaratabileceği riskleri gördük ve bunu yönetmeye çalışıyoruz.

Seçim öncesi bu tür kararları alabilmenizde referandumdan çıkan sonucun yarattığı özgüven etkisi var mı?

Biz istemez miyiz seçim öncesi büyüme çift haneli olsun, krediler genişlesin. Ancak biz büyüme sürdürülebilir olsun istiyoruz. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir hükümet seçim öncesi ciddi bir şekilde ekonomiyi yavaşlatma çabasına girdi. Ekonomide aşırı ısınma olmasın, enflasyon riski, cari açık riski yönetilebilir olsun diye ilk defa yapıldı bu. Tabii ki bir insanın bir partinin özgüveninin yüksek olması aldığı kararlarla ilişkilidir. Ancak biz geçmişte çok kritik süreçlerde de parti menfaatlerini değil ekonominin menfaatlerini düşündük. Mesela parti kapatma davası sürerken, sosyal güvenlik reformunu yaptık.

Alınan kararlara karşı piyasalardan size yansıyan bir hoşnutsuzluk var mı?

Sıcak para açısından bakınca tabii ki bir belirsizlik ortamı yarattık. Ortodoks olmayan kitapta yazmayan kararlar alındı. Çerçeve biraz onları şaşırttı. Hoşnutsuzluk olduğunu söyleyebilirim. Londra ve New York’ta trilyon doların üzerinde fon yöneten 340 yatırımcı ile buluştuk ve bunu gördük. Ancak mesaj alınmıştır. Tahmin ediyorum 8 milyar doların da üzerinde bir para çıktı. Ödemeler dengesinden bunu göreceğiz. Günübirlik düşünenler rahatsız olmuş olabilir. Ancak uzun vadeli bakanlar farklı düşünüyor ‘Bravo size bu takımdan da bunu beklerdik’ diyor. Davos’ta global politika yapıcılar ile de biraraya geldik. Herkes büyük bir ilgi ile izliyor bu modeli.

Türk piyasalarına karşı spekülatif bir atak olabilir mi?

Spekülatif saldırı olabilmesi için zayıf olmanız lazım. Siz zayıfsanız sizi test ederler. Mesela İspanya. Bankaların 20 milyar euro ile 120 milyar euro arasında riski var deniyor. Şu an İspanya PIGS denen ülkeler arasında en düşük borç stokuna sahip ülke. Ancak kimse net rakamı bilmiyor. Bahsedildiği gibi o risk gerçekleşirse İspanya da zorlanır.

Herkes verginin vergisini alıyor, bunda mantıksızlık yok

Bakan’la buluşmamızda tabii ki söz döndü dolaştı, vergilere özellikle de akaryakıt üzerindeki yüksek vergilere geldi. ‘Hiç olmazsa verginin vergisini almasanız, benzin 33 kuruş ucuzlar’ diyecek oldum Bakan hemen kendince yanıtı verdi:

‘Biz dünyadaki literatüre uygulamalara aykırı birşey yapmıyoruz. Önce malın hizmetin üzerine ÖTV ilave ediliyor, KDV ardından hesaplanıyor. Sistemin mantığı bu ve bizim modelimiz dünyadaki uygulamalara aykırılık teşkil etmiyor’

Şimşek bu cevabına karşılık akaryakıt üzerindeki vergilerin yüksek olduğunu kabul etti ve şöyle devam etti:

“Bizde 3-4 tane mal ve hizmet grubunda vergiler yüksek. Bu da dolaylı vergilerin fazla olduğuna dair bir algı yaratıyor. Evet kabul ediyoruz akaryakıtta vergiler yüksek ama inanın geçmişte daha yüksekti. 2002’de 100 liralık benzin aldığınızda bunun 70.30 lirası Maliye’ye giderdi. Şimdi 63.3 lirası gidiyor. Ayrıca bizde efektif KDV oranı yüzde 14.4. AB’de KDV ortalaması bizden düşük sadece 3 ülke var. Dolaylı vergilerin milli gelire oranı bizde yüzde 11’ler seviyesinde. OECD ortalaması da yüzde 10.9. Yani birbirimize yakınız. Ancak bizdeki problem dolaysız vergilerde. Bizde gelir ve kazanç vergilerinin milli gelire oranı yüzde 6’larda. AB ortalaması yüzde 13’lerde. Danimarka gibi ülkelerde bu yüzde 29’lara kadar çıkıyor. Vergi tabanını genişletmeye yönelik çaba içindeyiz. Yeni müşterilerimiz oluyor. Yüzde 13’ler biraz uzak rakamlar ancak bunu 2 puan artırabiliriz. O takdirde yeni mali imkanlarımızı akaryakıttaki yüksek vergileri düşürmekte kullanabiliriz.”

Bütçe açığında Mali Kural öngörüsünden daha iyiyiz

Mehmet Şimşek, Mali Kural’ı çıkartmadıkları için ilk başta eleştirildiklerini hatırlatırken, şu an Mali Kural’ın öngördüğü bütçe açığı oranından daha iyi bir oran yakaladıklarına dikkat çekti. Şimşek, “2011 yılı için ortaya koyduğumuz genel devlet bütçe açığı hedefi de mali kuralın öngördüğünden daha sıkı. Adı konmamış bir Mali Kural uyguluyoruz. AB’de 27 ülke var. Bütçe açığı rakamını milli gelirinin yüzde 3’ünün altına çekmiş ülke sayısı 3’ü geçmez. Biz genel devlet açığı olarak oradayız“ dedi.

Mehmet Şimşek 44.5 milyar TL olarak revize edilen bütçe açığının da altında 39.6 milyar TL’lik açıkla 2010’u kapattıklarını hatırlatırken “Göreceksiniz seçim yılı olmasına rağmen 2011 için öngördüğümüz 33 milyar TL’lik rakamı da tutturacağız” diye iddialı konuştu.

Kredi kuruluşları proaktif değil, kendimizi anlatmasak notumuzu bile indirirlerdi

Mehmet Şimşek, alınan tedbirlerde olası bir not artırımının yaratacağı etkiyi de dikkate aldıklarını söyledi. “Seçimden önce not artırımı bekliyor musunuz?” şeklindeki soruya ise şöyle yanıt verdi:

“Kredi derecelendirme kuruluşları proaktif değil. Öyle olsalar not artırımını seçimden önce yaparlar. Eğer az biraz resmi görebiliyor olsalar bunu yaparlar. Ama tipikseniz k,i tipikler not artırımını seçim sonrasına bıakırlar. Notumuz elbette hakettiğimiz seviyede değil. Ancak biz kriz döneminde onlarla yakın güçlü bir ilişki içinde olmasak bırakın not artırımını notumuzu bile düşürebilirlerdi.”

DİĞER YENİ YAZILAR