ANKARA Mamak Çöplüğü’nde adeta bir mucize gerçekleşiyor. Kamyonlar dolusu çöp dökülüyor ancak ortada çöp yok. Ali Kantur ve ekibi öyle bir tesis kurmuş ki, çöp gübre oluyor, elektriğe dönüşüyor. Açığa çıkan ısı ile seralarda domates, üzüm üretiliyor. Biodizel üretecek yosun haline geliyor. Geriye sadece yüzde 15’lik bir kül kalıyor ki o da istenirse çimento olabilir. Çevresine özenli tüm okuyucuları, Enerji ve Çevre Bakanı’nı önce bu yazıyı okumaya sonra da doğruca Mamak Çöplüğü’nü ziyarete davet ediyorum.
Ankara’ya indim. Yıllar önce ekmek parası için Almanya’ya giden gurbetçi Türkler’in birikimleriyle yola çıkan pek çok oluşumdan biri olan ancak ayakta kalmayı başaran tek örnek olarak övgüyü hakeden İşbir Holding’in hikayesini dinlemek için İşbir yataklarının üretildiği tesislere gideceğim.
Havaalanından çıkacağız, şoförün telefonu çalıyor. “Ali Kantur sizi Mamak çöplüğünde bekliyor. Öğlen yemeğini çöplükte yemeyi teklif ediyor” diyor şoför bana. Şaşırıyorum. “Mamak Çöplüğü de nereden çıktı?” diyorum içimden...
Ali Kantur, Tepe Grubu’nda rahmetli İhsan Doğramacı ile birlikte uzun yıllar yöneticilik yapmış, TAV‘ın kuruluşunda büyük emeği olan iş hayatı başarılarla dolu bir işadamı. İşbir Holding’in yönetimine de Başkan Yardımcısı olarak büyük güç katıyor.
Mutlaka görmek lazım
Hazır Ankara’ya gelmişken benimle başka bir hikayeyi daha paylaşmak istemiş. İyi ki de istemiş, zira gördüklerimden inanılmaz etkilendim. Biz gazeteciler için bazen “Bu gördüklerimi nasıl yazıya aktaracağım ve buradaki ruhu nasıl yansıtacağım” kaygısı oluşur.
Mamak Çöplüğü’nde bu kaygıyı duydum. Yazıyla anlatılacak gibi değil, mutlaka görmek lazım.
Orada başarılan şey inanılmaz. Zaten bu yüzden Dünya Bankası-IMF toplantılarının açılışında çöplüğün bu inanılmaz değişimini gösteren film binlerce konuğa izlettirilmiş. Zaten Dünya Bankası yetkilileri burada olup biteni sürekli izliyormuş. Ali Kantur, burayı sıfır çöp emisyonu ile dünyada bir ilk yapmak üzere yola çıkmış ve büyük yol almış.
Bugüne kadar çoğu öğrencilerden oluşan tam 6 bin kişi çöplüğü ziyaret etmiş. “Başbakan ya da Enerji Bakanı geldi mi?” diye sordum. “Henüz gelemediler” diye kibar bir yanıt verdi Ali Kantur.
Mutlaka gidip görülmesi gereken bir yer.
Çöpün % 15’i kalıyor o da kül...
Bir çöplük düşünün, üzerinde çam ve ıhlamur ağaçları var. Bir tarafta üzüm bağı dikkati çekiyor. Koku diye birşey söz konusu değil. Zaten bu yüzden eskiden kimsenin 10 kilometre yanına yaklaşamadığı çöplüğün hemen yanıbaşında yerleşim başlamış. Kocaman bir Ikea, çöplüğün yanıbaşında yükseliyor.
Çöp kamyonlarının biri gidiyor biri geliyor. Günde yaklaşık 2 bin 700 ton çöp geliyor. Ankara’nın günlük çöpünün neredeyse üçte ikisi.
Önce ‘Recycle’ ünitesinde çöpler ayrıştırılıyor. Plastikler, camlar ve diğer geri dönüştürülebilir maddeler toplanıyor. Ardından organik olan bölümler ayrıştırılıyor. Bunların neredeyse tamamını Kantur‘un ekibinin dizayn ettiği makineler, bilgisayarla takip edilen bir odadan yöneterek yapıyor. Organikler gübre oluyor ve metana dönüştürülerek enerji santraline gidiyor.
Borularla metan gazı çekiliyor
Daha önce oraya yığılan çöplerin içine yerleştirilen özel borulardan da çöpün içinde oluşan metan çekiliyor ve o da elektriğe dönüşüyor.
O metandan şu an için 26 MW elektrik üretiliyor. Ali Kantur, “50-60 milyon dolar daha yatırımla kapasiteyi 80 MW’ya çıkarmayı planlıyoruz” diyor. Ankara’nın toplam elektrik ihtiyacı 800 MW. Yani yüzde 10’u Mamak çöplüğünden üretilebilir. Bu arada elektrik üretimi sırasında bir atık ısı ortaya çıkıyor. Ali Kantur, “Bu atık ısı ile tüm Mamak’ı ısıtabiliriz” diyor ve inşaatı devam eden Ikea’ya uzanan bağlantı borularını göstererek, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Ikea’yı biz ısıtacağız.”
“Yatırım ekonomik mi?” diye soruyorum. “Yenilenebilir Enerji Yasa Tasarısı’nda çöpten üretilen elektriğe kilowatsaat başına 14 euro/cent ödenmesi planlanıyor. Bu tarife makul bir tarife” diyor.
Enerji Bakanlığı kurmayları, sakın bu parayı yüksek bulmayın ve rüzgarda yaptığınız gibi kesintiye gitmeyin. Çöpten üretilen elektriğe bu teşviği mutlaka verin. Zira bunu hakediyor.
“Onlarca kamyon geliyor ancak ortada çöp yok” diyorum. “Bu tesis, gelen çöpün yüzde 85’ini bir anlamda yok ediyor. Geriye sadece yüzde 15 oranında bir kül kalıyor. Aslında o da atık değil, zira bu kül yol yapımında ve çimento sanayiinde kullanılıyor. Üzüm yetiştiriyoruz burada. Onların yaprakları bile enerji olacak zamanı gelince” diye cevap veriyor Ali Kantur.
Müthiş değil mi?
Bir kamyon dolusu çöpten geriye hiçbirşey kalmıyor. Neredeyse tamamı enerjiye dönüşüyor.
Yosunlar biodizele dönüşecek
Ve sıra işin beni en etkileyen kısmına geliyor. Çöplüğün içinde Ali Kantur ile gezerken bir seraya giriyoruz. Göz alabildiğine domates... Bir başka seraya giriyoruz, orada da dikine yerleştirilmiş özel platformlarda yosun tarlası kurulmuş. Enerji üretiminden açığa çıkan ısı ile bu seralar oluşturulmuş.
“Yosunlar ne işe yarayacak” diyorum.
“Biodizele dönüşecek” diyor ve şu ilginç bilgiyi aktarıyor:
“Bir metrekarelik alandan 20 litre biodizel çıkacak yosun üretiyoruz. Bunu sadece çöpten çıkan ısı ile yapıyoruz. Hesaplamalarıma göre 400 kilometrekarelik bir alanda Türkiye’nin tüm yakıt ihtiyacını karşılamak mümkün” diyor.
Kimbilir belki yıllar sonra Türkiye bu noktaya gelebilir. Düşünün, Tuz Gölü 1300 kilometrekare. Bunun dörtte biri kadar bir alanda çöpün atık ısısı ile kurulan seralarda üretilen yosunla Türkiye tüm yakıt ihtiyacını karşılayabilir.
İşbir Yatak diye yola çıktım kendimi çöplükte buldum. İyi ki de buldum. Gördüklerimden inanılmaz etkilendim ve mecburen İşbir bir başka yazıya kaldı.
Mamak çöplüğünde yetişen üzümü, domatesi yer misiniz?
Haberin Devamı