Boğazdaki tankerlerin yarattığı tehlikeden herkes sözediyor ancak trafikte bizimle tampon tampona seyreden canlı bombalar kimsenin umurunda değil. Her gün tehlikeli kimyasal madde taşıyan binlerce ağır kamyon yollara çıkıyor. Ne ilginç ki bu tehlikeli oyunun kuralları da sürekli ileri bir tarihe ötelenip duruyor...
Tehlikeli kimyasal taşıyan kamyonların 60 kilometreden daha fazla hız yapmaması lazım. Uyan var mı? Ara ki bulasın. Tam tersine bir sürü firmanın patronu ticari kaygılarla şoförlerine ‘Bas gaza’ diyor.
Bu araçların lastiklerinin derinliği her zaman en az 3 santim olmalı. Kontrol eden var mı yok...
Bu araçları kullanan şoförlerin 8 saatten daha fazla direksiyonda olmaması lazım.
Acaba bu kimyasalları taşıyan şoförlerin kaç tanesinin özel ADR ehliyeti var?
Boğazdan geçen petrol yüklü tankerlerin oluşturduğu tehdit sürekli gündemde. Hatta Başbakan Erdoğan seçim öncesi bu gerekçeyle Kanal İstanbul projesini bile gündeme getirdi.
Ancak hemen yanıbaşımızda trafikte burun buruna olduğumuz tehditten çoğu kişinin haberi yok.
Türkiye’nin önde gelen lojistik firmalarından biri olan Alışan Lojistik’in Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Damla Alışan, kimyasal madde taşıyan araçların belirli kurallar eşliğinde karayollarında dolaşımını sağlayacak olan yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihinin sürekli ertelendiğine dikkat çekti.
Tehlikeli Maddelerin Karayolu İle Taşınması Hakkındaki yönetmeliğin 31 Mart 2007 tarihinde 26479 sayılı Resmi Gazete’de yayınlandığına ve yürürlüğe giriş tarihinin de 1 Ocak 2009 olarak belirlendiğine dikkat çeken Damla Alışan söz konusu yönetmeliğin devreye giriş tarihinin daha sonra iki kez ötelendiğini söyledi.
Damla Alışan, son olarak yönetmelikteki bazı maddelerin 1 Ocak 2013, bazı maddelerin de 1 Ocak 2014’te yürürlüğe gireceğine dair yeni bir karar alındığını vurguladı. Alışan bu durumun şu an Türkiye’de tehlikeli maddelerin karayoluyla taşınması hakkında yasal bir boşluk yarattığının, kuralsızlığın büyük bir tehdit oluşturduğunun altını çizdi.
Çoğu Avrupa’ya çıkamaz
Avrupa’nın, yönetim, çevre, sağlık, ekipman, operasyon, saha denetimi, emniyet gibi alanlarda taşımacılık konusunda en az 500 kriterden oluşan bir SQAS (Safety & Quality Assessment System / Güvenlik & Kalite Değerlendirme Sistemi) olduğuna vurgu yapan Alışan, bu yüzden pek çok Türk aracının Edirne’nin dışına çıkamadığını da ifade etti.
Damla Alışan ile geçen hafta buluştuk ve aslında çok da iyi bilmediğim bir sektördeki durumu konuştuk.
Güvenlik kalite ve çevre başlıklarında Avrupa’nın en iyi servis sağlayıcılarından biri olduklarını kaydeden ve SQAS değerlendirmelerinde 100 üzerinden 97 puan aldıklarını belirten Alışan, “Sonuçta yaptığımız iş belli. Bir malı A noktasından alıp B noktasına taşıyoruz. Bu basit gibi görünen işin kendi içinde çok fazla ayrıntısı var. Ancak ne yazık ki bu işi layıkı ile yapmayan çok firma bulunuyor. Henüz işin kurallarının bir türlü konmamış olması da bu gerçeği ortaya çıkarıyor. Eşit mücadele edebileceğimiz günleri bekliyoruz” diye konuştu.
Sohbet esnasında Alışan’a sordum: Şu an Avrupa’daki denetim sistemi Türkiye’de devrede olsaydı acaba kimyasal taşıyan kaç araç trafiğe çıkamazdı?
Damla Alışan şöyle yanıt verdi: Her gün 6 binin üzerinde araç yollara çıkar. Bunun yüzde 40’ı kimyasal ürün taşır. Normlar AB’deki gibi olsa herhalde bu araçların büyük bölümü trafikte olamazdı.”
Özellikle AB piyasalarının ekonomik durgunluğa girmesinin iş hacimlerine olumsuz bir etkisi olup olmayacağını sordum. Damla Alışan şöyle yanıt verdi:
“2010 ciromuz 120 milyon dolar seviyesinde oldu. Bu yıl 150 milyon dolar bekliyoruz. 2012 hedefimiz ise bu yılın yüzde 20 üzerinde. 66 araçlık bir filo yenilemesi yaptık. Filonun ortalama yaşını 1’in altına indirdik. 150’si uluslararası 450 plakamız var. 40 bin paletlik depomuzla iddialıyız. Avrupa pazarlarına olan taşımada belki bir artış olmayacak ancak, yüzde 20 artış hedefini Ortadoğu, Rusya ve Türk cumhuriyetlerine yapılacak taşımalarla tutturacağımızı düşünüyoruz.
Damla Alışan, erkek egemen bir sektörde, işini ciddiye alan, standartları yüksek tutan biri. Kimyasal taşıyan tankerlerin yıkamasının da çok önemli ayrı bir iş kolu olduğunu kendisinden öğreniyorum. Türkiye Yıkamacılar Derneği’ni kurmuşlar. Türkiye’de AB standartlarında kimyasal tanker yıkaması yapan doğru dürüst kimse yokmuş. Bazı benzin istasyonlarında basınçlı ve buharlı su ile ilkel yıkama yapılıyormuş. Oysa kimyasal madde taşımış tankerin yıkamasının çok özel standartlarda yapılması lazım. Bunun için Gebze’de Hollandalı ortakları ile 6 milyon euro’luk bir yıkama tesisi kurmuşlar. Bu arada Türkiye Yıkama Tebliği de çıkmış.